19 Eylül 2024, Perşembe / Çavdır - Korkuteli, 67 km (16. gün)
Rahat uydum. Oda ve yatak genişti yayıldım. 7’ye az kala gözlerimi açıyor ve ilkin biraz tablete bakmakla başlıyorum güne. Acele etmeden hazırlandım. Hava serin olabilir diye Winstopper yeleği çıkardım diplerden. Gerekeceğini hiç düşünmezdim. Kolluklar ve Buff da var. Neredeyse kışlık demesem de sonbahar kıyafeti gibi oldu. Asansörle çantaları bir kat aşağıya indirip bisikleti kanepenin arkasından alıp kapı dışında yüklüyorum. Çekilen foto ve hareket saati 08.51. Bugün Korkuteli, 62 km gibi. Ama bir geçitten geçece’m, 1460 m.de.
Google’ın yön göstermesiyle otel önünden giden yoldan otoyola bağlandım. Ancak ters yöndeyim. Karşıya geçiş yok. Bir müddet tersten gidip ilk gelen kavşaktan karşıya transfer oluyorum. Yol çift şerit. Ortası ağaçlarla, çalılarla bölünmüş. 2. sınıf bir asfalt, kaba, en gıcığından. Buralarda hala Renault 12’leri görmek mümkün. Bazı arabalar ama var ki durumları içler acısı. Sabah sabah TIR trafiği var. Sesim de borazana dönmüş. Teybe konuşurken ben bile tanıyamadım. 1034 m rakımda %1 ile gidiyorum. Güneydoğu yönündeyim. Hava 18 °C. 4. km.de asfalt düzeldi, kaymak oldu. TIR’ın biri arkamda, düdük çalarak geliyor. Solunda araç olduğundan yavaşlamak yerine bana çekil demeğe getiriyor. Bu adamla karşılaşıp konuşmak isterim. Rahat kıçına mı battı? Ayağının altında gaz pedalı, bastın mı gidiyorsun, bu düşüncesizlik niye?
Böyle saç kavurma, gözleme gibi, buna benzer anlık pişirilecek şeyler çok yaygın, her köşede, yol üstünde görüyorum, Yok Dayının.., Ablanın..., Almancının Yeri... Sırayla; odun ateşinde kavurma, çay, bal falan yazılı yerler geçiliyor. Hafifçe yükseliyorum ama daha gelmedim rampaya. Güvenlik şeridindeyim. Tırmanışta üzerimdeki yelek herhalde fazla gelecek. Ara sıra Göltur diye bir taşıma şirketinin araçları geçmekte. Çavdır-Gölhisar diye yazılı arkalarında. Sağımda çok büyük bir alan güneş panelleriyle kaplı. Oldukça büyük ama. Yol kenarları çöplükten beter. Öyle küçük bir alan da değil, yol boyunca sürmekte. Türkler neden çöp konusunda bu kadar duyarsızlar? Bu soruyu YZ’ye sorduğumda; Çevre bilinci ve atık yönetimi konularında farkındalık eksikliği, eğitim ve altyapı yetersizlikleri gibi faktörler etkili olabilir. Çevre bilincini artırmak için eğitim ve kampanyalar önemli rol oynar... demekte. Bence en önemli neden eğitimsizlik. Bunun eksikliğin her konuda görmekteyiz. Ama garibanın kabahati yok, onu mahsus eğitimsiz bıraktılar ki kolaylıkla güdebilsinler diye. Dünkü otelin arka tarafında kahve vardı herhalde. Şöyle ucundan baktığımda, masa etrafında bir kalabalık oturuyordu. Bir de sucuk ekmek tost gibi bir şey yapıyorlardı ki kokusu odaya kadar geliyordu. Midemi kaldırdılar. 8,6 km.ye geldim. İleride tırmanışı görüyorum. 1143 m rakımdayım. Saat 09.20, hava 20,3 °C. Ve yavaş yavaş eğim artmakta, %4-5 şeklinde. Ancak çok dik değil. 6 ile yedirerek çıkartıyor. En fazla %8’i görüyorum. Sağımda kalabalık bir keçi sürüsü huzurlu bir şekilde otlamakta. Keçilerin merada günde 14-15 km yol yürüyebildikleri söyleniyor. Türkiye, keçi varlığı açısından hala dünyanın önde gelen ülkelerinden sayılmakta.
Geldim Çomaklı Beli’ne, 1460 m.de. 13,92 km tuttu burası. Saat 09.54, hava 21,7 °C, ort. 14,6 km/s. Fotolar alınıp biraz nefesleniliyor ve devam pedallamaya. Ardından gelen inişle 1403 m.ye indim. 61 km hız gördüm ekranda. Solda fazlaca seralar, yan yana dizili vaziyette. Söğüt geliyor, kasaba olsa. Yeni adıyla belde. Belediyesi de var. 2005'li yıllarda buralarda başlayan seracılık faaliyetlerinin ilk başlangıç noktası olduğu, büyük çoğunlukla domates üretildiği, bununla birlikte; salatalık, biber, patlıcan, fasulye, patates, çilek gibi çeşitli ürünler üretildiğini yazıyor Vikipedi. Ve Söğüt domatesi bölgenin sert iklimi ve toprak yapısı sayesinde çok uzun raf ömrü, daha parlak görüntüsü ve büyüklüğü gibi özellikleriyle diğer bölgelerde üretilen domateslerden ayrılır denilmekte. Zaten yol kenarındaki tezgahlarda kavunla birlikte daha çok domates görüyorum. Şenliği de var buranın. Temmuz ayının sonunda 3 gün boyunca sürüp, çadırlarda kurulan seyyar restoranlar ve konserleriyle bölgenin en büyüğü olurmuş.
Biraz dinlenmek üzere yol üstünde sağda, daha açmamış bir gözlemecinin masasına oturup muzumu yedim, cevizli sucuktan da bir ısırık alıp mesajlara göz atıp 10 dk sonra devam ediyorum. Bu kahvaltı yerleri böyle kilometrelerce yan yana yan yana dizili sürmekte. Bunlara dinlenme tesisi demişler. Bu arada hava serin, Windstopper iyi geldi. Kollar bile üşüyor. Şu anda hava 22,4 °C, ama rüzgar yiyorum tabii. Pedaldaki boşluk sıklaşmaya başladı, sinir ediyor! Saat 10.59. 27,34’üncü kilometrede Antalya İl Sınırına girmiş oldum. Yönüm doğu, rakım 1417 m, hava 23,5 °C, ortalamam 17,1 km/s. Güvenlik şeridi var, oradan gitmekteyim. Asfaltın durumu iyi. Yol çift gidiş-geliş. Antalya yolu haliyle. Sağımda biçilmiş sararmış tarlalar, ara ara seralar, yol kenarlarını pembe, mor, beyaz çiçekler süslemekte. Rüzgara karşı paneller var solumda. Ve başka bir kasaba geliyor, Kızılcadağ. Ardından da Elmalı-Korkuteli ayrımı. Hobi evleri olsa bunlar, çevrili bir alan içinde mini mini dizili. 33. km.de kaba asfalta döndü yol. Güvenlik şeridinden gidilemiyor, orası daha da kaba. İlerde solda mermer ocağı var, ama dağı yemişler resmen. Gelen Petrol Ofisinde bir mola, 10 dakika. Onlardan bir çay içiyorum. Beraberinde yanımdaki sucuğun kalan yarısını da indiriyorum. Saat 11.44, 38’nci km.deyim. Ort. 18,1 km/s, hava 22,6 °C. 1421 m.deyim. Bir tırmanış daha olmalı, 1500 küsurlara mı ne çıkacak. Trafik polisi radarla hız kontrolü yapıyordu. Biraz sonra da görüyorum, ileride ekip duruyor. Başladık, şimdi böyle %5’le çıkıyoruz. Sağda bariyerleri fırsat bilip 2. bataryaya geçiyorum. 41,6 km gösteriyor Shimano (Garmin 40,10 km). Saat 11.55, 24,2 °C, ort. 17,8 km/s. 1501 m rakımdayım ve mülayim bir tırmanışla 1569 m.ye çıkıyorum. Buraya kadar 42 km gelmişim, 17,7 km/s ortalamayla. Saat 12.06, hava 24,1 °C, puslu ve serin. Bu Windstopper çok iyi oldu vallahi. Bundan sonrası iniş herhalde diyorum ama karşımda ileride gene duvar görünüyor. Ondan sonrası iniş herhalde.
Duvarı çıkıp bir geçitle daha karşılaşıyorum, Saksağanlı Beli 1550 (KGM işaretlememiş haritada). Garmin 1531 diyor. Halbuki geride daha yüksek bir rakım vardı. Neyse, saat 12.18, 45,19 km Garmin/46,8 km Shimano, hava 23,2 °C, 18,1 km/s ortalama. Gene koleksiyonuma fotolar çekip devam ediyorum. Ardından gelen yol iniş ve birazdan da “Satıh Kaplama” uyarısı geliyor. Yukarıkaraman’mış burası. Karayolları ekibi yolu tek şeride veriyor. Asfalt döküyorlar ama daha işin başındalar herhalde. Ben sağdan gidebiliyorum, bana izin var. Araçlar soldan gidiyor. Ama kabus bölüm 51’nci km.de başlıyor. Daha bitmemiş veya böyle bırakılacak, 2. sınıf asfalt dediğim, zift üzeri çakıl, kaba mı kaba bir yoldayım. Hızla geçen araçlardan fırlayan minik taşlar mermi gibi etrafa sıçramakta. Tak tuk kaska isabet edenler ödümü koparıyor. Yüzüme gelse ciddi yaralar. Adamlar da son sürat gitmekteler. Kimsenin bu duruma aldırdığı yok. Belanızı versin...
Çok uzun sürdü bu yol. İniş olsa da sürtünmeden dolayı gitmiyor bisiklet. Taşlardan dolayı da geziniyor teker. Rahatsız edici bu duruma bol bol lanet okuyorum. Buna da yol yaptık diyor KGM. Antalya yolu böyle mi olmalıydı? Sinir içinde Korkuteli yazısı geldi. Durmadım, üzerinden çektim. Bir an önce bu yoldan, bu sıkıntıdan kurtulmak istiyorum. Şehir merkezi diye giriyorum. Büyükçe bir kulübeyi kaidesine oturtturmaya çalışan bir ekip yolu kesmiş, kenardan vermekte. Dev bir vinç kaldırıp oturtacak. Ekipten bir bey ile ayaküstü edilen sohbette yolun durumundan yakınıyorum. “Yeni bir KGM müdürü geldi, çok çalışkan, yolu yeni yapıyorlar, sonrasında bu durum kalmayacaktır” diyor. Hadi bakalım öyle olsun, umarım ama bu durumda çok yol gördüm. ÖE için meydandan sağa sap diye tarif alıyorum. Göbekte bir daire atıp tersten girdiğim yolun başında bir aracın sürücüsüyle yaşanan sorun; adam neredeyse çantaya takıp sürecek arabasını. Kenarda oturan vatandaş bile yerinden kalkıp adama itiraz ediyor. Moruğun biri direksiyonda, gavatın teki. ÖE az sonra sağda. Ama yerini bulup girmiyor bir şehir turu atıyorum. Yollarda asfalt çalışması var, kapatılmış bazı yerler.
Soğuk algınlığıma karşı eczaneden Nurofen alıp 2 tane atıyorum, gün içinde 4’e tamamlayaca’m. Bana iyi geliyor bu ilaç. Ön tekerdeki boşluk dikkatimi çekiyor. İstanbul’da arka lastiği değiştirirken B&O’da söylemişlerdi, değiştirin bu göbeği diye. Biraz sıkmışlardı. İyiydi ama herhalde ağırlıktan gene eski duruma döndü. Bir bisiklet-motosiklet tamircisi bulup gösteriyorum. “Bilyalarını burada bulamazsın, söksem-açsam da fayda etmez.” Ne yapaca’z? “Dikkatli ol, dağılabilir rulman.” Umarım sorun çıkarmaz da turu tamamlarım.
Ters yöne girmeden doğru yoldan gelerek ÖE’nin önünde bisikleti dayayıp giriş yapıyorum. Parasını yatırmıştım, bekleniyorum. Md. Yrd. Oğuz Bey yok, Müdür Bolkan Bey beni karşılıyor. Yerim ayrılmış, 106 No. Fatura kesilmiş ancak Uşak’ta öğrendiğim yeni duruma göre ÖE’lerde emeklilere 100 lira indirimli fiyat var. İade ediliyor bana fazla ödediğim ve 500’e düşüyor. Bisiklet Oğuz Beyin odasına. Bugün izinliymiş. Ama yarın 8 buçuktan önce alamayaca’m. O saate kadar kapı kapalı. Oda büyük değil, 2 yataklı. Açıl saçıl durumları, duş ve uzanmaca. Hafif kestirir gibi oluyorum. Saatlerin 4’ü geçmesiyle mideyi rahatlatmak için hazırlanıp çıkıyorum. Bu arada Oğuz Bey de gelmiş, odadan alıp bisikleti düğün salonuna koymamı istiyor. Gelen olur ayıp olur diyor.
Burası bugün Çavdır’dan sıcak. Geldiğim caminin yakınında (cami de ne çirkin görseniz, şu yeni cami mimarisinde bir türlü Sinan’ın ötesine geçemediler) Adrasan Lokantasında az az mercimek çorbası, kuru+pilav, onlardan ezme, domates, roka, acı biber ve kuru soğan ile doyuyorum, 95 TL tutuyor. Dolanıyorum ilçe içinde. Her kahvede oyun oynuyorlar burada. ÖE’de de vardı. Ya Okey ya kağıt. Bir otelden (Gümüş Han) fiyat alıyorum ama çok pahalı, 2200 tek kişi. Migros’u görünce, hep akrabamı görmüş gibi sevinirim, muz bakıyorum ama yok. Şok’taki de tam olgunlaşmamıştı, almayıp daha sonra A101’de bulup alıyor, bir de büyük suyla odaya bırakıyorum. Ensede uzamış saçları düzelttirmem lazım, ama berberlerin hepsi dolu. Sonra birinde yer bulup 70 liraya da bu iş halloluyor. Korkuteli güzele benziyor. Çay bahçeleri var, ortasından bir kanal geçiyor. Kısaca tarihçesine bakacak olursak: Korkuteli'nin eski adı kaynaklarda İsinda olarak belirtilmektedir. Pisidya bölgesinde yer alan İsinda şehrinin, bugünkü Korkuteli ilçesinin 8 km güneydoğusundaki Yazır mahallesi sınırları dahilinde olduğu kabul edilmektedir. Tekeoğulları ve Osmanlının ilk döneminde Korkuteli'nin adı, Roma dönemindeki İsinda ifadesinden değiştirilerek, "İstanoz" şeklinde söylenmiştir. Türklerin bu tanımlamayı 1915'e kadar sürdürdükleri, aynı tarihte alınan bir kararla, Şehzade Korkut'un anısını yaşatabilmek için, Korkut'un ili anlamındaki "Korkuteli" şekliyle yeniden düzenledikleri görülmektedir.
Alınan bir Çanga ile kahve içmek için Yemen Kahveye uğruyor ama filtre kahveyi “French Press” ile hazırladıklarını öğrenince vaz geçiyor ve Osmanlı Kahvecisi’ne giriyorum. Cam kenarında bir masaya yerleşip, internetinden faydalanarak Y. Özdil’in bugünkü yayınını da dinleyebiliyorum. Kahve 75 lira, berber daha ucuz.
Başka otel yok mu ilçede? Bir tarif veriliyor, Yayla Otel. Onu bulmaya yöneldim, ilçenin arka sokaklarına ve alınan yeni tarifle buluyorum. Görünüşü pek parlak değil. Çalışan da yok ortalıkta. Sonunda çıka geliyor. 800 lira bir kişi. Ama kadın erkek evli değilse almam diyor. 2 erkek? Olur. Peki biri tekerlekse? Gene olur. Peki 2 kadın? O da olur. Peki biri lezbiyense. Gene olur. Peki niye kadın erkek olunca olmuyor? Bu ne korku böyle? “Bana böyle tembihlendi” diyor. Benzer olayı Batman’da da yaşamıştım. Aynı laflar söylenmişti. Burası Antalya’nın ilçesi, turistik bölge, yıl 2024, halen bu kafada olmaları şaşılası! Arkamdan “Burada kimse kabul etmez” diye sesleniyor. Hadi oradan diye el işareti yapıyorum.
Hava hafiften kararmakta. Saat de 7 buçuk oldu. Döneyim artık. Yol için cevizli sucuk alıyor, bir soda için Migros’u bulmaya çalışıyor, ama yanık dondurma yazısını görünce nasıl bir şey diye bir top (30-) alıyorum. Sütün dibini tutturuyorlarmış. Evet yanık tadı geliyor, bir de keçi sütlüsünü seçmiştim, keçinin de kokusu geliyor.
Odadayım, yarının hazırlığını ve günün aktarılmasını tamamlıyorum. Tarihte Bugün, çok sever ve merakla okurum. 1575: Padişah III. Murat'ın görevlendirdiği Müneccimbaşı Takiyüddin Efendi'nin öncülüğünde kurulan İstanbul Rasathanesi açıldı. Avrupa’da bilimsel devrimin temelleri 16. yüzyılda Kopernik ile atılır, Danimarkalı gökbilimci Tycho Brahe ile güçlenir ve onun bilimsel mirasını bıraktığı Kepler ile de pekişir. Osmanlı İmparatorluğu ise bilimsel astronomiye, Fatih Sultan Mehmet’in 1450'lerde Semerkand doğumlu Ali Kuşçu'yu davet etmesiyle ilk adımını atmıştır. 16. yüzyıla gelindiğinde Osmanlıların en büyük astronomi bilgini, ülkenin ilk ve tek rasathanesini inşa eden mucit Takiyüddin Efendi’dir. 14 Haziran 1526’da Şam'da doğmuş, Mısır ve Şam'da yetişmiş, 1550 yılında ailesiyle birlikte İstanbul'a gelmiştir. Gelir gelmez gözlemevi kurma arzusunu gerçekleştirmek üzere dönemin önemli bilginleriyle temasa geçer. Bu isteği Vezir Sokullu Mehmet Paşa ve Hoca Saadettin tarafından desteklenir. Padişah III. Murat'ın da desteğini kazanarak 1571 yılında baş astrolog, yani müneccimbaşı olarak atanır. Galata Kulesi’nde başladığı çalışmalarına, daha sonra inşası 1575 yılında biten, Tophane sırtlarındaki rasathanede devam eder. 1577’nin Kasım ayında, İstanbul semalarında beliren kuyrukluyıldız vesilesiyle Takiyüddin kehanetlerde bulunur, ve bu olayı iyi haberler müjdeleyicisi olarak yorumlayıp Sultan Murat’a, İranlılara karşı başarılı olacağını söyler. Ancak iyimserliğinin tam aksine bir veba salgını baş gösterir. Bir de büyük deprem yaşanır. Ortaya çıkan felaketler nedeniyle gözlemevi muhaliflerinin sayısında bir hayli artış olur. Zaten Takiyüddin Efendi, dönemin Şeyhülislamı ve tutucu tarikat çevreleri ile yıldızı pek de barışmamıştır.
Şeyhülislam Kadızade Ahmed Şemsettin Efendi (1512-1580) ve ona bağlı tarikat çevreleri depremden Takiyüddin Efendi’yi ve rasathanesini sorumlu tutarlar. Padişaha bir rapor sunan Şeyhülislam, "gözlem yapmanın uğursuz, feleklerin esrar perdesini küstahça öğrenmeye cüret edenin akıbetinin meçhul olduğunu" söyler. "Eğer bir memlekette güneşin, ayın, yıldızların ve gezegenlerin konumlarının astronomik hesaplamaları tablo haline getirilip İslami bir astronomi kitabı hazırlanacak olursa, o memleketin mamur iken harap hale geleceğini ve devletin binalarının zelzele ile yıkılacağını" bildirir. Halk arasında yayılan söylentilerde de Takiyüddin Efendi’nin rasathanesinden Cennet Meleklerini dikizlediği ve bu uğursuzluk yüzünden depremler oluştuğu iddia edilir ve isyan çıkar. İsyanın büyümesinden çekinen padişah III. Murat, Takiyüddin’in Rasathanesinin yıkılmasını emreder. Bu emir sonrasında rasathane 21 Ocak 1580'de Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa tarafından denizden top ateşiyle yıkılır. Muhtemelen Hoca Saadettin Efendi sayesinde hayatını kurtaran Takiyüddin Efendi bu olaydan beş yıl sonra ölür.
Kendi kurduğu ilk rasathaneyi denizden topa tutarak yıkan bir ülkeyiz…
Korkuteli ÖE 0542 2531461 Ali b. Md. Yrd.
Çavdır - Korkuteli
Tur tarihi: 19 Eylül 2024
Alınan yol: 67,48 km
Ortalama hız: 18,2 km/s
En yüksek hız: 62,3 km/s
Bisiklete biniş süresi 3 s 42 dk, dışarıda geçen süre 5 s 6 dk
En yüksek sıcaklık 31 ˚C, en düşük 17 ˚C, ortalama 22,9 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 741 m, kaybı (iniş) 792 m
En düşük yükselti 1009,2 m, en yüksek 1563 m
Garmin yol bilgileri Çavdır–Korkuteli
Relive yol bilgileri Çavdır–Korkuteli
![]() |
Çavdır’dan ayrılışım 08.41. |
![]() |
Yol çift şerit. Ortası ağaçlarla, çalılarla bölünmüş. 2. sınıf bir asfalt, kaba, en gıcığından. |
![]() |
Böyle saç kavurma, gözleme gibi, buna benzer anlık pişirilecek şeyler çok yaygın, her köşede, yol üstünde görüyorum. |
![]() |
İleride tırmanış gözüktü. |
![]() |
Yavaş yavaş eğim artmakta, %4-5 şeklinde. Ancak çok dik değil. 6 ile yedirerek çıkartıyor. En fazla %8. |
![]() |
Geldim Çomaklı Beli’ne, 1460 m.de. |
![]() |
09.55, Söğüt geliyor. |
![]() |
10.49, Antalya İl Sınırı. |
![]() |
Güvenlik şeridi var, oradan gitmekteyim. Asfaltın durumu iyi. Yol çift gidiş-geliş. |
![]() |
İşte böyle güzellikler yol kenarını süslemiş. |
![]() |
Hobi evleri olsa bunlar, çevrili bir alan içinde mini mini dizili. |
![]() |
12.06, Saksağanlı Beli 1550 m. |
![]() |
Ardından gelen yol iniş ve birazdan da “Satıh Kaplama” uyarısı geliyor. Karayolları ekibi yolu tek şeride veriyor. |
![]() |
Asfalt döküyorlar ama daha işin başındalar herhalde. |
![]() |
Ben sağdan gidebiliyorum, bana izin var. Araçlar soldan gidiyor. Ama kabus bölüm 51’nci km.de başlıyor. |
![]() |
Hızla geçen araçlardan fırlayan minik taşlar mermi gibi etrafa sıçramakta. Tak tuk kaska isabet edenler ödümü koparıyor. |
![]() |
12.51, Korkuteli’ne vardım. |
![]() |
Büyükçe bir kulübeyi kaidesine oturtturmaya çalışan bir ekip yolu kesmiş, kenardan vermekte. |
![]() |
ÖE için meydandan sağa sap diye tarif alıyorum. |
![]() |
Korkuteli ÖE |
![]() |
Adrasan Lokantası |
![]() |
Bisiklet ve motosiklet, en yaygın ulaşım aracı. |
![]() |
Korkuteli güzele benziyor. Çay bahçeleri var, ortasından bir kanal geçiyor. |
![]() |
Yol kenarında cam vitrinler içinde etnografik objeler sergilenmekte. |
![]() |
Eski ilkokul bugün Fatih İlçe Halk Kütüphanesi. |
![]() |
Osmanlı Kahvecisi |
![]() |
Korkuteli by Night |
![]() |
Yanık Dondurma, tatmalısınız. |
![]() |
Ensede uzamış saçları düzelttirdim burada. |
17. gün (devamı) Korkuteli–İstanbul - 15. gün (öncesi) Acıpayam–Çavdır
[bisikletle]Türkiye: Batı Anadolu Arkeolojisi’nin izinde...
İstanbul-Güzelyalı-Görükle, 35 km
Görükle–İnegöl, 36 km
İnegöl-Bozüyük, 59 km
Bozüyük-Kütahya, 79 km
Kütahya–Altıntaş, 52 km
Altıntaş-Dumlupınar, 41 km
Dumlupınar–Uşak, 60 km
Uşak–Güney, 82 km
Güney–Denizli, 81 km
Denizli–Acıpayam, 58 km
Acıpayam–Çavdır, 63 km
Çavdır–Korkuteli, 67 km
Korkuteli–İstanbul, 7 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Çıldır-Posof–Ardahan