12 Eylül 2024, Perşembe / Uşak II (9. gün)
Yola çıkmayacağım bir gün olduğundan tembellik ediyorum yatakta. Dün uykum erken geldi. Zar zor gezi notlarını yazabildim. Foto-ses aktarma işini bugüne bırakarak 10 olmadan gözleri yumdum. Üzerimde ağır yorgan olunca rahat uyunuyor. Biraz gazete okuyor, sonra dün yapmadığım aktarma işlerini hallediyor ve 9’u 10 geçe kahvaltıya iniyorum. Yan bahçedeymiş. Açık havadaki masaların birine oturup bir tabakta gelen azıcık malzemeyi, bazılarını yemeden, mideye indirip kalkıyorum.
Odada fazla oyalanmadan hazırlanıp ilkin müzeyi gezmek üzere yola koyuldum. Hava serince ama güzel. Yağmış anlaşılan gece. Yol kenarlarında halen su birikintileri var. Gökteki bulutlar çok güzel, pamuk yumakları gibi. Görmekten en çok keyif aldığım bulutlar. Sanırım bunlara Cumulus deniliyor. Hükümet Konağı önüne geliyorum. Meydanda düzenleme yapılıyor. Hemen önünde Atatürk ve Kurtuluş Anıtı bulunuyor. Kısaca tarihçesine bakacak olursak: Heykeltıraş Prof. Dr. Tankut Öktem tarafından tasarlanan anıt 30 metre uzunluğunda, 17 metre yüksekliğindedir. Bir kaidenin üzerine üç ana grupta toplanan figürlerden oluşturulmuştur. Birinci grupta Uşak’ın Türk süvarileri tarafından kurtarılışını simgeleyen süvari figürleri bulunur. Kaide üzerinde, Türk Milleti'nin tutsak edilemeyeceğini, sonsuza kadar özgür yaşayacağını simgeleyen Zafer Sütunu yükselmektedir. Bu sütunun önünde Atatürk ile üzerinde bilim ve sanat yazan kitapları taşıyan genç kız ve erkek figürleri bulunmaktadır. Üçüncü grupta ise Türk kadınının kahramanlığını ve cesaretini simgeleyen kadın figürleri ve mermi yüklü kağnı yer almaktadır. Bu figürlerin arasında kaide ile bütünleşmiş 17 metre yüksekliğinde blok bulunmakta ve bunun çevresinde Atatürk’ün sanat, kültür ve Cumhuriyet üzerine söylediği bazı sözleri vardır.
Ana cadde boyunca yürüyor, ilkin tren istasyonuna gidiyorum. Merkeze yaklaşık 1-1,5 km uzaklıkta. Burası da Dumlupınar İstasyonu gibi Fransız şirket tarafından inşa edilmiş; The Smyrna Cassaba Railway/İzmir-Kasaba Demiryolu Şirketi (SCR). 1887’de hizmete girip 1934’de satın alınmış TCDD tarafından. Şöyle tarihçesine bakacak olursak: Çevresinde 30 civarında tek ve çift katlı bina bulunmaktadır. Bunların bazıları hâlâ aktif olarak kullanılmamaktadır. Gar alanında altı tanesi restore edilen küçük ve orta büyüklükte olmak üzere toplam 19 tek katlı yapı, ayrıca bir tanesi restore edilen iki adet iki katlı yapı bulunmaktadır. Bu binalara ek olarak atölye, ambar, döner köprü, su deposu ve bir de restore edilen tuvalet yapısı bulunmaktadır. Gar binası en dikkat çeken yapıdır. Bu yapıda Marsilya tipi kiremitli ahşap beşik çatı bulunmaktadır. Ayrıca ahşap saçakta süslemeli sarkıtlar vardır. Kapı ve pencerelerde basık kemerler bulunmaktadır. Kesme taş kaplı bina boyalıdır. Kapı ve pencerelerde kilit taşları ve köşe taşları da büyük konularak belirgin haldedir... Gar, zamanında birçok filmde de set olarak kullanılmış; Aşk Mahkumu, Koyver Kendini Gitsin, Kurşun Yarası, Eğreti Gelin, Kırık Kanatlar, Kara Tren ve Anadolu Ekspresi belgeseli gibi filmler burada çekilmiş.
Foto çekerken bilet satış memuru Mehmet Beyle sohbet ediyor, trene bisiklet alınmamasından yakınıyor, böyle bir saçmalık olur mu diyorum. Buradan İzmir’e ve Konya’ya giden 2 hat geçiyormuş. Güzel olmaz mıydı binip gitmek? Bu ülkeyi anlamak zor. Bu yaşa geldim halen şaşılası durumlar sürmekte. Tam Aziz Nesin hikayesi her yer.
Gar binası önünde Gürdal Duyar tarafından 1965 yılında yapılan pelerinli Atatürk heykeli bulunuyor. Milliyet gazetesinin kampanyasıyla açılan yarışmayı kazanarak dikilen 8 Atatürk anıtından biri. Gürdal Duyar'ın modern figüratif heykel sanatının en bilinen ilk örneklerinden olup, Türkiye'nin ilk modern figüratif Atatürk anıtlarından. Ancak öyküsünü okursanız şaşarsınız demiyece’m, tam bize uygun bir kaderi var. Şöyle ki: İlk başta valilik binasının önündeki hükümet meydanı olarak adlandırılan parkta yüksek bir kaide üzerinde konumlandırılması için oluşturulmuş, ancak daha sonra Uşak tren istasyonu yakınındaki yeni bir alt kaide üzerine yeni bir konuma taşınmıştır… denilmekte. Nasıl yani? İşte sanatla ilgisi olmayan tutucu çevrelerin, bürokratların, halka şirin görünmek isteyen politikacıların baskılarıyla yerlerinden kabaca kaldırılan sanat eserleri yok mu? Hani ucube dedi ve söktürdü! Bu da 2001 yılında mevcut yerinden kaldırılmış oradan buraya gelirken de kaidesi gitmiş.
Ne mutlu bana ki Gürdal Duyar’ı (*) tanıma fırsatım oldu. Urart Sanat Galerisi yöneticisi Gülnar Hanım’ın odasındaki sohbetlerde onu dinlemenin keyfini bugün halen yaşamaktayım. 1973 yılında Cumhuriyetin 50 yılı onuruna heykel yapması için seçilen 20 heykeltıraştan birisidir. Karaköy Meydanı için yaptığı Güzel İstanbul Heykeli de dönemin kimi politikacıları tarafından müstehcen bulunarak çeşitli tartışmalara neden olmuştu. Kimsenin görmemesi için heykeli Yıldız Parkı'na taşımışlardı.
(*) Gürdal Duyar (1935 - 2004), Türk heykeltıraş. Atatürk'ü konu alan anıt heykelciliği ve çevresindeki renkli kişileri işlediği büstler ile tanınmış bir sanatçıdır.
Garın ardından hemen yakınındaki Uşak Müzesine giriyorum. Önceki gelişimde yeni taşındığından ziyaret edememiş, içimde kalmıştı. Kanatlı Denizatı Broşu’nu da görmek üzere 65’le giriş yapıyorum. Gişedekine soruyorum, 65’liğe benzemiyorsan göstereyim mi kimliğimi? Benzetiyor ve görmek istemiyor. Ben de kendimi genç görünüyor sanırdım : ))
Yeni arkeoloji müzesi üç kattan oluşmakta. İlk katta kronolojik vitrinlerde Uşak sınırları içerisinden bulunan arkeolojik eserler, bunlar Kalkolitik dönemden Bizans döneminin sonuna kadar çeşitli devirlere ait taş, pişmiş toprak, bronz ve cam eserler, altın ve gümüşten yapılmış çeşitli ziynet eşyaları. 2. kat olarak geçen asma katta ise para ve paranın tarihi anlatılmakta. 3. kat ise tamamıyla Lidya Dönemi’ne ve Karun hazinelerine (**) ayrılmış. Bu alanda Lidya Dönemi’nin günlük yaşantı örnekleri, ölü gömme adetleri ile ayrı bir bölümde Karun hazineleri bulundukları tümülüslere göre sergilenmekte. Son bölüm ise etnografya. Bu mekanda yakın tarihten örnekler ile Uşak’ın etnografik kültürel birikimi tanıtılmakta. Dokumacılık, kılıçlar ve silahlar, çeşitli kıyafetler, günlük yaşamda kullanılan eşyalar…
(**) 1960'li yılların ikinci yarısında Uşak yakınlarından Amerika'ya kaçırılan ve Kültür Bakanlığı'nın açtığı dava sonucu 1993 yılında ülkemize geri getirilen ve MÖ 560-546 yıllarında yaşayan Lidya Kralı Kroisos'a ait, 432 parça paha biçilemez eserden oluşan "Karun Hazinesi" olarak adlandırılan Lidya hazineleri.
Antik çağda Anadolu’nun batısında yer alan, Güneyi Karai, kuzeyi Mysia, doğusu Frigya, batısı İonia ve Aiolia bölgeleriyle çevrili alana Lidya adı verilmiştir. Batılı tarihçi Heredot’a göre üç sülalenin yönettiği Lidya İmparatorluğu son sülalesi Mermnadlar, ülkeye 141 yıl egemen olmuşlar, Lidya’nın bölgede siyasi ve ekonomik yönden en önemli ülke olmasını sağlamışlardır. Saray entrikaları ile ikinci sülale Heraglikler’den imparatorluğu ele geçiren üçüncü sülale Mermnadlar kral Gyges ile başlar, Ardys, Sadyettes Alyettes ile devam edip, Kroisos (Karun) ile son bulur. MÖ 7. yy.ın ilk çeyreğinde Gyges ile başlayan güçlü Lidya İmparatorluğu, parayı icat ederek insanlık tarihindeki en önemli buluşlarından birini gerçekleştirmiştir. İlk Çağ dünyasının ekonomik gelişimini hızlandıran bu olay, tarihin akışını da değiştirmişti. Lidya’nın İlk Çağ dünyasının en zengin ülkesi durumunda olmasının önemli sebebi Tmolos dağlarından (Bozdağlar) çıkan ve Hermos nehrine (Gediz) karışan, başkent Sardes’den geçen Paktalos deresinin (Sart Deresi) alüvyonları içerisindeki altındır. Buradan elde edilen altın, Lidya’nın kaderini belirlemiştir. Bir takım saray entrikaları ile ülkeyi ele geçiren üçüncü sülalenin IV. ve son kralı Kroisos, babası Alyettes’in ölümünden sonra MÖ 560 yılında tahta geçmiş ve akıl almaz zenginliği sayesinde Karun kadar zengin deyimiyle ününü günümüze kadar taşımıştır.
Bir saate yakın zamanımı bu muhteşem müzede geçirdim. Hem düzenleme, hem eserler; tek kelimeyle muhteşem. Çok değerli bir müze, hayran kalarak ayrılıyorum. Çıkışta bunu güvelik memuruna da ifade ettim. Tek sıkıntı, çalışanların yüksek sesle konuşmaları salonların derinliğine kadar gelip yankılanıyordu. Bu konuya dikkat etmeleri lazım. Uyardım güvenlik memurunu. Ayriyeten idareye de yazacağım (Uşak Müzesi). İnsanımızda müze kavramı yok. Ne çalışanında ne de gezeninde. Öyle olaylara tanık oldum ki, çocuk bahçesine getirmiş sanki bebesini, koşturuyor hoplatıyor zıplatıyor…
12.03, öğlen oldu, güneş tepemde. Binaların gölgeleri kısaldı, gölgeden yürümek mümkün değil. Sıcaklaştı hava. Trafiğe kapalı caddeye kadar gelip farklı yönlere gidiyor, karşıma çıkan otellerden (***) fiyat alıyor (bu arada ÖE’den ucuz fiyatlar var. Eminim de daha düzgündür içleri), dondurmalı irmik (50-) alıp yiyerek dolaşmaktayım.
(***) Blaundus Otel: 1 k. 600-, 2 k. ve 3 k. 1200-, O.K. / Yücell Hotel: 1 k. 1600-, 2 k. 2600-, O.K. / Konak Esila Pansiyon: 3 kişilik Oda 1600- (Cu-Ct. 1800-), 1 k. 1500- / Otel Ersun: 1 k. 700-, 2 k. 1000-, O.K. / Turk Inn Uzcan Hotel: 1 k. 1400-, 2 k. 1900-, O.K. / Ağaoğlu Otel: 1 k. 1650-, 2 k. 2500-, O.K., eski odallar 1 k. 850-, 2 k. 1350, O.K. / Anemon Uşak: 1 k. 2250-, 2 k. 3200-, O.K. / UMK Apart Otel: 1+0 800-, 2+0 1000-/1200- (Cu-Ct-Pz.)
Osmanlı'nın son döneminde inşa edildiği bilinen "Çeşmeli Çift Konak", Uşak Valiliği İl Özel İdaresi tarafından restore edilmesinin ardından "Dokuyan Eller Halı ve Kilim Evi" olarak hizmete açıldı. Tarihi konak içinde kurulan dokuma tezgahlarındaki yerlerini alan 8 kadın, bir döneme damgasını vurmuş, dünya çapında ün salmış Uşak halılarını dönemin özelliklerine uygun şekilde dokumaya başladı... Bu haber ilgimi çekiyor ve Dokur Evini bulup önce üst kata çıkıyorum. Burası satışa yönelik. Desen ve model özelliklerine göre "madalyon", "kuşlu", "yıldızlı" gibi isimlerin verildiği halılar müşterilerini beklemekte. Alt kat, yani giriş dokuma atölyesi. Çalışan kadınları izliyorum da, inanılmaz dikkat-sabır, göz nuru ve emek isteyen bir uğraş. Ve bunu her gün tekrarlamak. Asla yapamaz, gösteremezdim bu sabrı. Düşünsenize, metrekaresinde 90 bin düğüm varmış.
Atatürk ve Etnografya Müzesine gidiyorum. Önceki gelişimde görmüştüm ama tekrar görmek için Google’da işaretledim. 19. yüzyılın ikinci yarısında inşa edildiği söylenen iki katlı bu yapı, 1978 ve 1998’de iki kere restorasyon görmüş. Müze ücretsiz geziliyor. Galoş giyip evi güzelce dolaşıyorum. Girişte karşıma “Hayat” denilen sofa ve etrafında bulunan odalarda Silah Koleksiyonu ve Etnografya Bölümü geliyor. Üst kata bir merdivenle çıkılıp sofaya açılan odalarda; Konuk Ağırlama, Atatürk Çalışma Odası ve Atatürk Yatak Odası görülmekte. Mekan aydınlık ve ferah. Bu da pencere sayısının çok olmasından kaynaklanıyor. Evin esas önemi ise; Kurtuluş Savaşı sırasında Uşak’a gelen Atatürk 2 Eylül 1922 tarihinde bu evde kalmış ve Yunan Başkomutanı General Trikopis’in kılıcını burada teslim almış. Yaptığı konuşmayı okuyunca gözlerim doldu. Bu denli alçak gönüllü ve derin bir insan. Her davranışı örnek.
Daha sonra yakındaki Halı ve Kilim Müzesine sıra geliyor. Burası da iki katlı bir yapı. Gene galoşlar giyilip ücretsiz gezilen müzede 500–600 yıllık tarihi kilimler-halılar ve de UESYO’da hocam olan ressam Devrim Erbil’e ait bazı eserler de görülüyor. Dünya tarihinde birçok yerde kullanılan, kralların saraylarını süsleyen (VIII. Henry’nin tablosunda ayağın altında görülüyor), ilk olarak 15. yüzyılda dokunan Uşak Halısı’nın (*4) ana renkleri kırmızı, mavi, yeşil ve siyah. Halılar genelde dokuyan kişilerin hayvanları, gökyüzünü ve doğayı gözlemleyerek kendi yaşantılarını, duygularını aktardığı motiflerden oluşmakta. Üzerlerindeki bu motifler aşk, hüzün, üzüntü ve ihtişam gibi anlamlar taşımakta olup müzede Madalyon, Köşeli Madalyon, Çiçekli, Göbekli, Yıldızlı, Bulutlu, Serpme, Köşeli, Yaprak, Yöresel, Çintemani, Kuşlu, Holbein, Lotto ve Seccade modelleri sergilenmekte olduğu açıklanmış. Çok güzeller. Her biri birer sanat eseri niteliğinde.
(*4) Uşak Halısı Tarihçe: Dokuma sanatı Türk aşiretlerinden Selçuklular ile Anadolu’ya yerleşir. Dokumacılık önceleri Türk toplumunun da geleneksel
olarak dokunan özel çeyiz eşyasıydı. Ancak ölüm sebebiyle miras olarak paylaşılmaya yada camilere verilmeye başlandı.
Uşak ve yöresi 15. yy erken Osmanlı dönemi halıların yaratıcısı Osmanlı dönemi halıcılık merkezi olmuştur. Ülkede 1500’lü yıllarda başlayan kapitülasyonlar sonucu ülkeye gelen elçilere Osmanlı sınırları içerisinde ticaret yapma hakkı tanınır. Böylece halılar yurt dışında kendini gösterir. Avrupa’daki seçkin aileler ünlü ressamlara tablolarını yaptırırlarken Uşak halılarını duvarda, yerde ve masada dekor olarak kullanırlar. Hans Holbein ve Lorenzo Lotto gibi ünlü ressamların tablolarında yer alan halılar ressamların adlarını almıştır, bunlara Lotto ve Holbein denmiştir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Uşak halıları büyük önem kazanmıştır. O dönemde Azerbaycan’dan getirilen dokuma ustaları Uşak’a özgü halıları yeni tarzlarla dokumaya başlamıştır. Halıların özelliklerini kaybetmemesi için Anadolu müftüleri görevlendirilmiş ve dokumalar kontrol altında devam etmiştir. Desenler nakkaşlar ve el süsleme sanatçıları tarafından tasarlanarak, saray halıları adını almıştır. Osmanlı saraylarından Avrupa şatolarına, camilerden kiliselere kadar yayılan Uşak halısı sadece bir halı değil, saygınlık sembolü olan bir efsanedir.
Sokak aralarında yürüyor, bol su içiyor, bittikçe gidip yenisini alıyor, bolca foto çekiyor ve Kent Tarihi Müzesini bulmak üzere Google yardımıyla yürüyorum. Müze; büyükçe bir avlu düşünün ve etrafında 11 oda. Bu odalarda Uşak'ın kronolojik tarihi, coğrafyası, kurtuluş mücadelesi, turizm zenginlikleri, doğal güzellikleri, folklorik değerleri, Uşak tarhanası; belgeler, canlandırmalar, görsel sunumlar ve maketlerle anlatılmış. Önceki gelişimde de hoşuma gitmişti, bu sefer de aynı keyfi yaşıyorum. Sadece objeler değil, duvardaki açıklamalar da bilgilendirici. 1949 tarihli plakalı bisikletin fotoğrafını o zaman da çekmiş bu zaman da çekiyorum.
Hafiften acıkma seslerini duyar gibiyim. Bu arada kafama bir soru takıldı; bu adamlar tarhana çorbasına kemik suyu koyuyor olabilirler mi? Arıyorum ve koymadıklarını öğrenmemle çok seviniyorum. Aksi olsaydı bir daha içmezdim. Tarhana Baba’nın buralarda da bir yeri vardı ama bulamıyorum haritada. O nedenle dün gittiğimiz, Atapark yakınındaki yere yürümekteyim. Hafiften yön duygusu da gelişmekte. Artık nereden gideceğimi daha iyi belirleyebiliyorum.
Ismarlanan acılı çorbayı (100-) beraberinde gelen ekmekten iki dilimle mideye indirip, üretip sattıkları ürünlerle ilgili bilgi alıp (İstanbul’a döndüğümde ısmarlamayı düşünüyorum, 2 bin liranın üstü siparişlerde kargo bedavaymış, eşe dost dağıtırım artık) ayrılıyorum T-Baba’dan.
Marketten alınan çikolata ile kahve içmeye gitmeden önce Atapark’a girip bakınıyorum. Ortasında kocaman bir kule dikkat çekiyor (46 m imiş yüksekliği). Yanına vardığımda Diorama 1922 müzesi olduğunu okuyorum. Giriş ücretsiz. Gene galoşları giyip dalıyorum. Müze alttan yukarıya doğru tasarlanmış. Yani Uşak’ın işgalinden kurtuluşuna. Ama 8 kat merdiven çıkmamak için asansörle tepeye çıkıp yürüyerek iniyor, tersten izliyorum olayları. Binanın son katında Cumhuriyet'in 10. yılında Hüsnü Kazım Özler tarafından Uşak'ta çekilen simge fotoğraflardan "Cumhuriyeti Biz Böyle Kazandık" isimli fotoğraf 3 boyutlu olarak sergilenmiş (*5). Ayriyeten en üst kattan da kuş bakışı çevreyi izleyebiliyorsunuz. Milli Mücadele yıllarına ait tarihi yansıtan müzede birçok resim ve tablo yer almakta. Bazı katlarda da kentin düşman işgalinden kurtuluşunda öne çıkan isimlerin bal mumu heykelleri bulunuyor. Güzel düzenlenmiş. Yunan işgali epey zülüm yapmış, burada olduğu gibi ülkenin her yerinde. Boşuna değil bizdeki Yunan düşmanlığı.
(*5) Bu fotoğraf 1933 yılında Uşak'ta çekiliyor. Kurtuluş Savaşı'nda Yunan işgaline dur demeyi başaran kahraman Uşak halkı, topraklarını vermemiş olmanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyor. Yazmış oldukları destanın 10. yılını davullu zurnalı bir törenle kutluyorlar. Cumhuriyet'i kutladıkları bu fotoğrafı da, Uşak'ın ilk fotoğrafçısı Hüsnü Kazım Özler, yani Foto Kazım çekiyor. Tarihe miras kalan bu kare onun elleriyle ölümsüzlük kazanıyor yani.
Dün Cafer Beyle buluştuğum Brau kafede bir filtre (60-) kahveyle yanımdaki çikolatayı yiyor, etrafı kesiyor, gençleri inceliyor ve kafenin internetini kullanarak Yılmaz Özdil’i dinliyorum. Sonra sokak aralarından gene ana caddeye ve oradan gene çarşı içine ve Kent Müzesine giderken gördüğüm Kapalı Pazar denilen çarşıya dalıyorum. Kapanma saatine yakın olduğundan kimileri toparlanmaya başlamış bile. Daha çok giyim kuşam görüyorum. Arada sobacılar, tenekeciler de var ama son bölüm gözleme-bükme-bazlama gibi yiyecek içeceğe ayrılmış. Bir zeytin satıcısına rastlıyorum ki vay mı vay. İstanbul’da olsa hepsinden alırdım. Öylesine bol çeşidi vardı ki. Tadabilirsin diyordu ama tutamam kendimi diye dokunmuyorum.
Canım çay istiyor. Ama yerel bir çay evi olsun, alafranga yer istemiyorum. Çarşı içinde rastladığım birine soruyorum taze mi, öyle olduğunu öğrenince birinin masasına ilişiyor ve 2 çay (7,5 ad.) içerek masadakilerle sohbete başlıyorum. İlk konuştuğum Innsbruck’da yaşıyor-çalışıyor. Yani Avusturya. 7 senedir orada. Diyorum, Avusturyalılar yabancılara karşı pek bir mesafelilerdir, sana da oldu mu? Evet diyor ama Afgan ve Suriyeliler geldikten sonra Türklere daha iyi bakmaya başladılar. Arada bir fark mı gördüler dersiniz? Gerçi bizimkiler de onları aratmıyor değil, görgüsüzün önde gideni. Daha sonra sohbete dahil olan işçi bitirdi ülkeyi diyor. “Son seçimde Uşak belediyesini CHP kazandı ve hızla bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama iktidar değişmedikçe yapacağı fazla da bir şey olamaz, bu adamın gitmesi lazım başımızdan” diye devam ediyor. Herkes rahatlamak istiyor.
Hava hafiften karamaya doğru geçti. Ben de büyük bir su alıp ÖE’nin yolunu tutuyorum. Yol üstünde karşıma çıkan çiğ köfteye hayır diyemiyor (40-, bu dünkünden daha iyi) ve elimde bir dürümle devam ediyorum. ÖE’ye giden yolları öğrendim, fazla uzatmadan odadayım.
![]() |
Atatürk ve Kurtuluş Anıtı |
![]() |
Bisiklet yolu da var. Ne mutlu bize : )) |
![]() |
Ana cadde boyunca yürüyor, ilkin tren istasyonuna gidiyorum. Merkeze yaklaşık 1-1,5 km uzaklıkta. |
![]() |
Uşak Tren İstasyonu; çevresinde 30 civarında tek ve çift katlı bina bulunmaktadır. Bunların bazıları hâlâ aktif olarak kullanılmamaktadır. |
![]() |
Uşak Müzesi |
![]() |
Uşak Müzesi |
![]() |
Uşak Atatürk Anıtı |
![]() |
Pompalı Vagonet; kol kuvveti ile çalıştırılarak yürütülen demiryolu aracı. |
![]() |
Uşak Garı |
![]() |
Uşak Garı; 1887’de hizmete girip 1934’de satın alınmış TCDD tarafından. |
![]() |
Uşak Garı içi |
![]() |
Uşak Atatürk Anıtı |
![]() |
Uşak Müzesi girişi |
![]() |
Uzun Boyunlu Kap, Pişmiş Toprak (İlk Tunç Ç.) / Döküm Kalıbı, Taş / Gaga Ağızlı Testi, Pişmiş Toprak |
![]() |
Askos, Pişmiş Toprak (İlk Tunç Ç.) / Kısa Boyunlu Kavanoz, Pişmiş Toprak |
![]() |
Çift Kulplu Maşrapa, Pişmiş Toprak (İlk Tunç Ç.) / Depas, Pişmiş Toprak |
![]() |
Süzgeçli Derin Çanak, Pişmiş Toprak (Son Tunç Ç.) |
![]() |
Magâra Kase, Pişmiş Toprak (Helenistik) |
![]() |
Şişe, Cam (Roma) |
![]() |
Tarımla Uğraşan Kişiler Ait Stel, Mermer (Roma) |
![]() |
Koku Şişesi, Cam (Roma) |
![]() |
Yonca Ağızlı Oinokhoe, Pişmiş Toprak (Roma) |
![]() |
Askos, Pişmiş Toprak (Roma) |
![]() |
Bilezik, Cam (18. yy) |
![]() |
Tıp Alatleri, Bronz (Roma) |
![]() |
Lahit, Mermer (Roma) |
![]() |
Mezar Steli, Mermer (Roma, MS 176-177) |
![]() |
Genç Kadın Heykeli, Mermer Akmonia (Roma) |
![]() |
Akmonia Mozaikleri |
![]() |
Kasiyer |
![]() |
Dokuma ve Çözgü Ağırlıklı Dokuma Tezgahı (Lydia) |
![]() |
İkiztepe Tümülüsü / Dromos |
![]() |
İkiztepe Tümülüsü: Phiale, Gümüş (MÖ 6.-5. yy) / Kadeh, Gümüş / Küçük Sürahi, Gümüş |
![]() |
Kapak, Gümüş (MÖ 6. yy) |
![]() |
Yonca Ağızlı Sürahi, Bronz (MÖ 6. yy) |
![]() |
Kolye, Kornalin-Oniks (MÖ 6.-5. yy) |
![]() |
Toptepe Tümülüsü; Yonca Ağızlı Oinokhoe, Gümüş (MÖ 5. yy) |
![]() |
Kepçe, Gümüş (MÖ 5. yy) |
![]() |
Mühür Yüzük, Altın-Akik, İkiztepe Tümülüsü (MÖ 5. yy) / Broş, Altın (MÖ 6.-5. yy) |
![]() |
Elde Taşınabilir Buhurdan, Bronz (MÖ 5. yy) / Buhurdan, Gümüş (MÖ 5. yy) |
![]() |
Lekythos, Pişmiş Toprak (MÖ 6.-5. yy) |
![]() |
İkiztepe Tümülüsü; Yonca Ağızlı Oinokhoe, Gümüş (MÖ 5. yy) |
![]() |
Aslan Başlı Bilezik (Pazubent), (MÖ 6. yy) |
![]() |
Kanatlı Deniz Atı Broşu, (MÖ 6. yy) |
![]() |
Kanatlı Güneş Kursu-Kolye, (MÖ 6. yy) |
![]() |
Antik Mermer Ocakları |
![]() |
Lafta kalmış! |
![]() |
Trafiğe kapalı caddeye kadar gelip farklı yönlere gidiyor, karşıma çıkan otellerden fiyat alıyorum. |
![]() |
Dondurmalı irmik, en sevdiğim tatlı. |
![]() |
Nakib Ahmet Efendi Konağı, Cinibizler Evi (Uşak Nakib-ül Eşrafı Ahmet Tevhid Efendi, 1871-1939). Bugün Köşk Restaurant. |
![]() |
Dokuyan Eller Halı Kilim Evi |
![]() |
Desen ve model özelliklerine göre "madalyon", “kuşlu”,… |
![]() |
… "yıldızlı" gibi isimlerin verildiği halılar müşterilerini beklemekte. |
![]() |
Atatürk ve Etnografya Müzesi |
![]() |
19. yüzyılın ikinci yarısında inşa edildiği söylenen iki katlı bu yapı, 1978 ve 1998’de iki kere restorasyon görmüş. |
![]() |
Etnografya Bölümü |
![]() |
Konuk Ağırlama Odası |
![]() |
Atatürk Çalışma Odası |
![]() |
Mustafa Kemal Paşa General Trikopis’in kılıcını 3 Eylül 1922’de burada teslim almıştır. |
![]() |
Atatürk Yatak Odası |
![]() |
Halı ve Kilim Müzesi |
![]() |
Burası da iki katlı bir yapı. |
![]() |
500–600 yıllık tarihi kilimler-halılar ve de… |
![]() |
… UESYO’da hocam olan ressam Devrim Erbil’e ait bazı eserler de görülüyor. |
![]() |
Suhandan Özay Demirkan |
![]() |
Bulutlu / Yöresel |
![]() |
Uşak Halıları |
![]() |
Kent Tarihi Müzesi |
![]() |
1949 tarihli plakalı bisiklet |
![]() |
Bunlar beni 70’lere geri götürüyor… |
![]() |
Bu sarı rehberi hatırlar mısınız? |
![]() |
Bir benzeri de Hüsnü dedemde var. |
![]() |
Tarhana Baba |
![]() |
Atapark |
![]() |
Diorama 1922 Müzesi |
![]() |
En üst kattan kuş bakışı çevreyi izleyebiliyorsunuz. |
![]() |
Atapark |
![]() |
Brau Kafe |
![]() |
Burma(lı) Camii |
![]() |
Kapalı Pazar |
![]() |
Kapanma saatine yakın olduğundan kimileri toparlanmaya başlamış bile. |
![]() |
Bu zeytin satıcısı İstanbul’da olsa hepsinden alırdım. |
![]() |
Bayılana gazoz durumları… : )) |
![]() |
Çok iyi espri olmuş. |
10. gün (devamı) Uşak–Güney - 8. gün (öncesi) Dumlupınar–Uşak
[bisikletle]Türkiye: Batı Anadolu Arkeolojisi’nin izinde...
İstanbul-Güzelyalı-Görükle, 35 km
Görükle–İnegöl, 36 km
İnegöl-Bozüyük, 59 km
Bozüyük-Kütahya, 79 km
Kütahya–Altıntaş, 52 km
Altıntaş-Dumlupınar, 41 km
Dumlupınar–Uşak, 60 km
Uşak–Güney, 82 km
Güney–Denizli, 81 km
Denizli–Acıpayam, 58 km
Acıpayam–Çavdır, 63 km
Çavdır–Korkuteli, 67 km
Korkuteli–İstanbul, 7 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca (Kars-Sarıkamış)