8 Eylül 2024

[bisikletle]Türkiye: Batı Anadolu Arkeolojisi’nin izinde... (İnegöl-Bozüyük)

6 Eylül 2024, Cuma / İnegöl - Bozüyük, 59 km (3. gün)

Akşam 11 buçuk gibi ışığı söndürüp yattım. Sabahları 6 gibi uyanıyor ama kalkmayıp 7’de hazırlanmaya başlıyorum. Kahvaltı 8’deydi. Benim de hazırlığım 1 saat sürüyor. Eşyalar yerli yerine konuluyor, tıraş vs…


Kahvaltı öncesi bisikleti yükleyip otelin karşı duvarına dayadım. Kahvaltı zayıftı. Bilinen şeylerden biraz biraz. Neyse ben de öyle ağır yemek istemiyorum. Çalışan hanımlara veda edip vatandaştan alınan tarif ve Google yardımıyla otoyola doğru gitmekteyim. Saat 08.37. Bugün Bozüyük, 60 km gibi. Ancak Pazaryeri üzerinden gidece’m. Hem görmüş olur -bir daha ne zaman buralardan geçerim ki- hem de otoyoldan kurtulmuş olurum. Ancak bir tırmanışım olacak bu yolda. 


İnegöl’ün sanayi bölgesi geçilip otoyola çıkıyorum. Haliyle feci bir trafik, gürültülü bir yol. Güvenlik şeridi geniş ama, oradan sürmekteyim. Hava az serin, acaba ince yeleği sabahları giyeyim mi? Veya çantanın üstlerinde tutup gerektiğinde mi giyeyim diye düşünüyorum. Gerçi ilerleyen saatlerde hava da ısınacaktır, az sabret. Saat 09.09, 6,5 km.de Kurşunlu-Pazaryeri diye ayrılıyorum bu feci yoldan. Ve tek şerit kaba asfalt bir yoldayım şimdi. Ama ne gürültü kaldı ne de o feci trafik. Hava 22,7 °C. 301 m rakımdayım. Şimdilik ortalamam 18 km/s. Soldan Hasanpaşa’ya gidiliyor. Bense sağdan devam ediyorum. Gerçi burada da sıfır değil trafik. Ara sıra TIR.lar geçmekte. Bölge orman ürünleri, mobilya imalatı ve ona ilişkin aksesuar üretimiyle dolu. Hatta Çilek Mobilyanın logosunu görüyorum yol kenarlarında. Etraf keyifli, yeşil. Tek tük yazlıklar ve arada köy evleri görüyorum. Herhalde insanlar buraya tatile geliyor olmalılar. Besi çiftlikleri, tarlalar, otlayan inekler. Bir tanesi çilek olmalı, kocaman bir alan, üstleri siyah naylon kaplı, aradan kırmızı kırmızı çıkmışlar. Doğu yönündeyim, güneş karşımda. Hava 22,8 °C. 304 m rakımda sıfır eğimde sürüyorum, arada %2 oluyor. Ancak 400 m.lerden sonra tırmanışa geçece’m. Yol dalgalı, 2. sınıf asfalt. Pütürlü kısımlar aşınmış, yer yer o kaymak kısım ortaya çıkmış. Yamalı yerler de var. Geldiğim Eymir Mahallesine soldan giriliyor. Artık tüm köyler, hepsi mahalle oldu. Yeni yapılmış kır evleri var, arada terk edilmiş mekanlar geçiliyor. Ama hayret bir şekilde trafiği var bu yolun. Bu kadar TIR’ın burada işi ne? Yoksa kantardan kaçmak için mi bu yolu kullanıyorlar? 13,5 km.de Kurşunlu geliyor. Saat 09.31, hava 23,5 °C. Kasaba içinden geçen dümdüz yol kaba asfalta dönüştü. Yol kenarında bal kabakları tezgahları görülmekte. Çilek’in reklamları büyümeye başladı. Hoş Geldiniz diyor. Herhalde Kurşunlu’da olmalı yerleri. 


Uzunca süren yolun bitiminde ise büyükçe ama oldukça büyük bir alana yayılmış mevsimlik işçilerin çadırları, yerde oynayan bebeleri, kurutulmakta olan biberleri, bolca çöpleri geldi. Bunların durumları da içler acısı. Kim bilir nerelerden geliyorlar böyle çalışmaya, bu koşullarda yaşamaya?


Saat 09.40, 16.40 km.deyim. Ve Kurşunlu sonrası yol başlıyor tırmanmaya, 373 m.den 1020’lere çıkaca’m. Yani 650 m irtifa kazanıp ardından Pazaryeri’ne inip devam edece’m. Şimdilik %5 ile çıkıyoruz. Hava ısındı, güneş yakıyor, eğim de yükseliyor ve %9’a ulaşıyor. Yer yer 11-12’yi göstermekte. Bazen 5-6’ya düşüyor. Gelen giden araçlar oluyor. Asfalt kaba cinsten. Zift üzeri mıcır, geç bir sindir al sana asfalt yol. Haliyle sürtünme çok, tırmanmak da zorlaşıyor. Epeydir de binmediğimden bacaklar ham, yer yer zorlanıyorum. Dönemeçleri dıştan almaktayım. Gözüm km saatinde, yükseklik yavaş yavaş artmakta. 700’ler, 800’lere gelince seviniyorum. Az kaldı Mustafa, ha gayret diyor, kendime moral veriyorum.


Tepede yükseklerde dönen şahin veya atmacalar bir hayli fazla. Bu kadar çok bir arada görmemiştim, 10 kadar sayabildim. Ağır ağır daire atmaktalar. Altlarında ise karga sürüsü kanat çırpıyor. Onlar da çokça. Bayağı iriler. Arada yere konanlar da oluyor. Ve uzakta ileride yol üstünde bir grup karga yerde yatan bir şeyin etrafında gruplaşmış, hoplayıp duruyorlar. Yaklaşmamla kaçtıklarında görüyorum ki yerdeki bir köpek ölüsü. Araç çarpmış zavallıya. Her şeyi yiyen kargalara yem olmuş. 


20’nci km.deyim. Bölgede sağ tarafta yerleştirilmiş köpek kulübeleri gözüme ilişiyor. Var mı, yok mu, neredeler derken fark ediliyorum. Genç köpeklerin havlamasıyla klan harekete geçiyor. Bir de kocamanları var aralarında. Hep beraber bana doğru koşmaktalar, karşılamak için : )) Yokuş çıktığımdan uzaklaşamıyorum. Mecburen duruyorum. Hareketliye daha fazla ilgililer, biliyorum. Biraz ses vererek, biraz kuçu kuçu diyerek sakinleşmelerini beklemekteyim. Nitekim oluyor. Şimdi iterek uzaklaşmaktayım. Ama onlar da arkamdan gelmekteler. Yokuş yukarı da ağır bisikleti itmek pek kolay olmuyor. ‘Walk asist’ de pek işe yaramıyor. Birlikte ilerliyoruz. Ve 2’nci klanla karşılaşıyorum. Onlar da hav hav diyerek bana gelmekteler. Selamlama faslı bitince, bisikleti kenara, bariyerlere dayayıp çağırıyorum yanıma. Herhalde liderleri olmalı, paşa paşa geliyor. Kokumu kontrol ettikten sonra başını okşamama izin veriyor. Böylece hepsi sakinleşiyor. Anlaşılan buralara bırakılmışlar. Kulübe yapılmış, sanırım besleyenleri de var. Köpekler avcı değiller ki kendilerini beslesinler kurtlar gibi. İnsana alışık, insanla yaşayan varlıklar. Mevcut iktidarın çıkarttığı yasayla da öldürülmeli kolaylaştırıldı. İtirazların ardı arkası kesilmiyor ama adamlar sağır, duymamaktalar. Şu sıralar AYM kanunu enine boyuna incelemeye aldı. Bakalım nasıl bir sonuç çıkacak? Bu arada katliam haberleri peş peşe yurt genelinden de gelmekte. Hiç boş durmuyor caniler.


Saat 10.35 oldu, 22’nci kilometredeyim, Bilecik İl Sınırına girdim. Hava sıcaklığı 29,7 derece oldu. Ortalamam haliyle düşük, 14,7 km/s. Ama 833 m rakıma ulaştım. Son 200’deyim. Buralarda %4’e düştü eğim. Az önce 12’leri görmüştüm gene. 23,8 km.de bataryayı değiştiriyorum (10.43 / 28,3 °C / 906 m R / 14,3 km/s). Durmuşken de güneş kremini tazelemekteyim. 


Devam ediyorum tırmanmaya. 900 m.ler geçildikten sonra gelen köylerin sonuncusunda (Bahçesultan), 1023 m.de gördüğüm çeşmede suyumu tazelerken bir bey ile başlayan sohbet dallanıp budaklanıyor. Yandaki köy konağına geçiyor, ondan benden söz ederken aramıza katılan eski muhtar, TIR şoförü, kamyon şoförü, yeni muhtar… vs derken yarım saatimi geçiriyorum burada. Ersin Beyin işleri İsrail ile. Ankara’da oturmakta, buralı. Yazlık ev yapmış, gelip kalıyor. Savaş nedeniyle durdurulmuş işleri, ödemeler, siparişler vs. zor günler geçiyor diyor. Batmaktan zor kurtulmuş. Kim bilir böyle durumda kimler daha vardır. Savaşın her yönüyle verdiği yıkım sadece bölgesinde değil uzağını da etkiliyor.


Saat 12.06 (29,9 °C), Ersin Beyin tarif ettiği tulumbadan aldığım suyla devam ediyor, gelen yokuştan salıyorum velespiti. Kaba asfaltta bisiklet oynak oluyor. Aslında benin teker kalınlığını arttırmam lazım. 40 mm bence ince oldu. Yük de var, daha geniş alana oturması iyi olur. 47 var, 50 ve 55 bile var. Hadi bu kadar kalın olmasa da 47 en azında olmalı, belki de 50. Aslında deneme fırsatı olabilse.


Bahçesultan’da verilen elma ve hıyarı yiyerek inmekteyim, çıkışın mükafatı olarak. İniyorum iniyorum iniyorum... Kaç km indim acaba? 7 demişlerdi. Zamanında bu hat Eskişehir-İstanbul yoluymuş, alttaki yeni karayolu yapılana kadar. Kenarlarda tezgahlar var, çilek  satılıyor. Küçükelmalı Tabiat Parkı gösterilmiş, sağdan 1 km içeride diye. Burada karavan konaklaması da yapılmakta. Bu durumda çadırla da kalınır. WC falan vardır.


Küçükelmalı sonrası yol düzeliyor, hafif çıkışlar ve inişler şeklinde ve 6 km sonra Pazaryeri geliyor. İlçe içinden geçiyorum. Dururum demiştim ama yukarıda yarım saatimi bıraktım, daha fazla oyalanmayayım diye şöyle 1-2 sokak aralarına girip devam ediyorum. Burada kalacak yer olarak küçük bir ÖE vardı ama yer yoktu. Bir otel var ama WC ortak. Uymadı bana. ÖE’de bile odaların hepsi WC.li değilmiş. Yoksa böyle küçük yerleri seviyorum, gezmeyi-dolaşmayı-kalmayı. Buranın tarihçesi çok eskilere dayanmakta. Roma döneminde Anadolu’nun içinden gelip Bursa’ya giden Roma Yolu Pazaryeri’nden geçermiş. Bu yolun geçtiği yerler halen yöre halkı tarafından “Bağdat Yolu” veya “İpek Yolu” olarak bilinmekte. Şöyle ki: Bizans döneminde, Pazaryeri "Bithynia Themakion" bölgesinde "Armeno Kastron" adlı yerleşim birimiydi. Bu ismin anlamı "Ermeni Kalesi"dir. Fakat bu bölgede Ermeniler yaşamamıştır. "Armeno" ismi Ahı dağlarının antik ismidir. Bu isim Anadolu'nun yaklaşık MÖ 3000-2000 yılları arasında yaşamış "Luvi" halkının konuştuğu dilde "Aytanrısı Ülkesi"dir. Bizanslılar bu dağların geçit bölgelerine haberleşme ve gözetleme kuleleri yaptığı için bu ismi vermişlerdir... Adını Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin oğlu Yahşi Pazarlı Bey’den alan Pazaryeri, Kurtuluş Savaşı zamanında üç kez Yunan işgaline uğramış, yıkılmış-yakılmış. O nedenle 5 Eylül’ü Kurtuluş Günü olarak kutlarlar-mış. Dün bu işi yaptılar mı? Pek öyle bir hava göremedim : ((

PazaryeriBelediyesi


Ceynur arıyor, kısa bir sohbet. O da Bodrum’a gitmiş, devre mülküne tatile. Bir sefer denk getirip ben de gideyim diyorum. Bir turumu Bodrum’da sonlandırmıştım bir kaç sene önce. Gene yaparım.


Pazaryeri sonrası yol inişli çıkışlı oldu. Ama daha çok irtifa kaybetme şeklinde sürüyor. Besi çiftlikleri görüyorum etrafta. Solda elektrik teli üzerinde, herhalde 100 tane güvercin oturmuş, dizili vaziyette, etrafı temaşa etmekteler : )) Ve 47’nci km.de gelen yol ayırımında Bozüyük diye sağdan devam ediyorum (13.13 / 30,2 °C / 692 m R). Bazı “tiny house”ların kenarından geçip anayola -trafiğin çılgınca aktığı- bağlanıyorum. Gene güvenlik şeridi, gene TIR trafiği, gene gürültü, gene sıkıntı…


11 km kaldığını yazmıştı. Ha gayret diyor basıyorum pedallara. Gelen yol çalışması nedeniyle trafik karşı şeride verildi. Geçmiyor, kapalı olan yoldan devam ediyorum. Umarım ileride asfalt dökmüyorlardır, bir de geri gelmek zorunda kalırsam yandım yani. Diğer taraftan gidemezdim. Güvenlik şeridi ancak ters yönde var, oradan gitmek pek bir tuhaf, yoldan gitmek ise ölüm korkusu. Sürekli arkandan gelen, yol isteyen, hele de geniş araçsa bazen durmak zorunda bile kaldığın durumlar olmuştu.


Uzunca tamirat için kapatılmış yolda kendi başıma pedallayıp ileride, yol ekibi ve araçlarını görmemle merak içinde sonucu bekliyorum. Neyse kazılmış bölümlere asfalt dökmekteler ama yandaki güvenlik kısmı kazılmamış, öyle bırakılmış. Ben de orada devam ediyor ve çalışmanın bittiği noktada gene esas yola dahil oluyorum. Zaten hemen de Bozüyük ayırımı geliyor. Sağımda uzağımda paralı yol, arada tren yolu. İlçeye ortası ağaçlı bir yoldan giriliyor. Durmak istemediğimden levhasını bisiklet üzerinden çekiyorum (13.38 / 55,50 km / 32,4 °C / 17,3 km/s / 730 m R). Üç sene önce gelmiştim, bakalım hatırlayabilecek miyim? Buradan girmemiştim o nedenle pek bildiğim yerler değil. Ancak merkeze doğru yaklaştıkça, Kasımpaşa Camii ile resimler gözümde canlanıyor. Söğüt diye sapağı görünce hatırlıyorum, buradan girmiştim o turda. O nedenle bugün Bozüyük’ü tekrar anlatmayacağım. Buradan okuyabilirsiniz > [bisikletle]Türkiye: Friglerin İzinde (Kütahya-Bozüyük)


Kalacağım Şahin Otel merkezde, caminin karşısında. ÖE ise bu kadar merkezde değil. Üstelik 800, burası 750. Tercih nedeni oldu. Saat 13.57, bisikleti kapısına dayayıp giriyorum (59,75 km / 31,1 °C / 749 m R). Unuttum anlatmayı, mola verdiğim Bahçesultan köyünde aramış yer ayırtmıştım. Gerçi öncesinde yoklama aramaları yapmıştım elbette. Son dakikaya bırakmam böyle işleri. Resepsiyonda Fatih Bey bana 302’yi ayırdığını söylüyor. Asansörle 3’üncü kata çıkıp odaya bakıyorum. Duble yatak, duvara dayalı. Zor oluyor böyle durumda eşyaları yaymak. Sürekli üzerinden atlamak gerek. İnip soruyorum 2 tek yataklı oda. O zaman fiyat 1200 oluyormuş. Ne gereği var şimdi fazla ödemeye? Sigara içilmeyen oda var mı? Yokmuş. Burada içilmiş, pencereyi açıyorum havalanması için. Bisiklet bina arkasında bir depoya alınıyor, patronun talimatıyla, çantalar asansörle taşınıp, temizlikçi hanımdan 2 askı daha isteyip, çantaları boşaltıp duş alıp biraz uzanmaca derken hafif kestirmece. Neyse ki internet odada çekiyor ve tabletten gazete okumaktayım. 4 gibi midenin sesini kesmek üzere otelden ayrılıyor, resepsiyoncu Fatih Beyin tavsiyesiyle yan sokaktaki Tetik Beşler Lokantasına gidip, az yayla ve brokoli ısmarlayıp 130 liraya doyuyorum.


Yakındaki tarihi gar (*) ziyaret edilip fotolanıyor, kahve için A101’den çikolata alınıp, yol üstündeki bir iki eski ev fotolanıp gelirken gördüğüm meydandaki kafelerin birinde (Kahve Diyarı) orta boy filtre kahve (80-) ile açıktaki masaların tekine konuşlanıp etrafı kesmekteyim. Çokça genç var. Bu hoş elbette. Üç sene önce bayramda gelmiştim, boştu ortalık. Bu sefer dolu. Bu kafeler de iyi olmuş, o zaman yoktu. Zaten fazla bir şey yapmamıştım. Bu sefer bisiklete binenler görüyorum; yani normal bisiklet de var, vitesliler de, gençler MTB’ye binmekte. Böyle tek rayda giden kırmızı bir tramvay geçti, ama çekemedim resmini. Ceynur’u arıyor, uzunca sohbet ediyor, Firu’yu arıyor, ulaşamıyor, sonra o beni geri aramasıyla konuşuyor, havanın serinlemeye başlaması, saatin 6’ya gelmiş olmasıyla kalkıp ana caddesinde boylu boyun yürüyor, Kasımpaşa Camiye girip fotoluyor, dondurmalı irmik helvası yiyor (35-), geçen gelişimdeki Dominos Pizza’yı ve dondurmacıyı buluyor, dükkanların sonuna kadar gidiyor, İşbank’ı ATM’sindeki kuyruktan dolayı pas geçiyor, dönüşte bir Akmina ile soda ihtiyacını karşılıyor, midenin bir şeyler istemesi üzerine abur cubur Gong alarak diğer uca kadar yürüyüp otele geri dönüyorum. Hava hem kararmakta hem soğumakta. Fatih Beye klima yok mu odada demiştim de, hiç ihtiyacınız olmayacak demişti. Anlaşılan güneş battıktan sonra soğuyor burası.


(*) İstanbul-Haydarpaşa–Ankara demiryolu üzerinde yer alan istasyon, Chemins de Fer Ottomans d'Anatolie (CFOA)/Osmanlı Anadolu Demiryolları Şirketi tarafından inşa edilerek 1892'de hizmete alınmıştır. 1989 yılında elektrifikasyon altyapısı TCDD tarafından yenilenmiştir.

Vikipedi


Odada biraz haberlere bakıyorum da; Türk-Amerikalı insan hakları aktivisti ve yardım gönüllüsü Ayşenur Ezgi Eygi’nin yardım ve ziyaret amacıyla gittiği Filistin'de İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) açtığı ateş sonucu vurularak öldüğünü okuyorum. Daha 26 yaşındaymış. Lanet olsun bu savaşa ve ona destek verenlere!


Şahin Otel 0228 3152690

Bozüyük ÖE 0228 3140060

















İnegöl - Bozüyük 

Tur tarihi: 6 Eylül 2024

Alınan yol: 59,76 km
Ortalama hız: 17,2 km/s

En yüksek hız: 57,7 km/s
Bisiklete biniş süresi 3 s 27 dk, dışarıda geçen süre 5 s 18 dk

En yüksek sıcaklık 33 ˚C, en düşük 19 ˚C, ortalama 27,6˚C
Yükselti kazancı 
(çıkış) 923 m, kaybı (iniş) 505 m
En düşük yükselti 284,8 m, en yüksek 1003,6 m

 

Garmin yol bilgileri İnegöl-Bozüyük


Relive yol bilgileri İnegöl-Bozüyük


İnegöl’den ayrılışım 08.20. 


Vatandaştan alınan tarif ve Google yardımıyla

 otoyola doğru gitmekteyim.



Bugün Bozüyük. Ancak Pazaryeri üzerinden gidece’m.


6,5 km.de Kurşunlu-Pazaryeri diye ayrılıyorum bu feci yoldan. 





Tek şerit kaba asfalt bir yoldayım şimdi. Ama

 ne gürültü kaldı ne de o feci trafik.


Bölge orman ürünleri, mobilya imalatı ve ona ilişkin aksesuar

 üretimiyle dolu. Hatta Çilek Mobilyanın logosunu

 görüyorum yol kenarlarında. 


13,5 km.de Kurşunlu geliyor. 



Kasaba içinden geçen dümdüz yol kaba asfalta dönüştü. Yol

 kenarında bal kabakları tezgahları görülmekte.



Kurşunlu’nun içinden uzunca süren yolun bitiminde ise

 oldukça büyük bir alana yayılmış mevsimlik işçilerin çadırları,…


… yerde oynayan bebeleri, kurutulmakta olan 

biberleri, bolca çöpleri geliyor.



Kurşunlu sonrası yol başlıyor tırmanmaya, 373 m.den 1020’lere

 çıkaca’m. Yani 650 m irtifa kazanıp ardından

 Pazaryeri’ne inip devam edece’m.



Bölgede sağ tarafta yerleştirilmiş köpek kulübeleri gözüme ilişiyor.

 Var mı, yok mu, neredeler derken fark ediliyorum. 



Genç köpeklerin havlamasıyla klan harekete geçiyor. Bir de

 kocamanları var aralarında. Hep beraber bana

 doğru koşmaktalar, karşılamak için : ))



10.25, Bilecik İl Sınırı’na girdim.



Devam ediyorum tırmanmaya. 


Gelen köylerin sonuncusunda (Bahçesultan) gördüğüm çeşmede

 suyumu tazelerken... 


... bir bey ile başlayan sohbet dallanıp budaklanıyor.



Tulumbadan aldığım suyla devam ediyor,

 gelen yokuştan salıyorum velespiti.






12.27, Pazaryeri’ne geldim.


Roma döneminde Anadolu’nun içinden gelip

 Bursa’ya giden Roma Yolu Pazaryeri’nden geçermiş. 


Bu yolun geçtiği yerler halen yöre halkı tarafından

 “Bağdat Yolu” veya “İpek Yolu” olarak bilinmekte.






Bizans döneminde, Pazaryeri "Bithynia Themakion" bölgesinde

 "Armeno Kastron" adlı yerleşim birimiydi. Bu ismin anlamı

 "Ermeni Kalesi"dir. Fakat bu bölgede Ermeniler yaşamamıştır. 





Pazaryeri sonrası yol inişli çıkışlı oldu. Ama daha çok irtifa 

kaybetme şeklinde sürüyor. Besi çiftlikleri görüyorum etrafta. 




Elektrik teli üzerinde, herhalde 100 tane güvercin oturmuş,

 dizili vaziyette, etrafı temaşa etmekteler : ))




Anayoldayım, trafiğin çılgınca aktığı. Gene güvenlik şeridi, 

gene TIR trafiği, gene gürültü, gene sıkıntı…




Gelen yol çalışması nedeniyle trafik karşı şeride verildi.

 Geçmiyor, kapalı olan yoldan devam ediyorum.



Uzunca tamirat için kapatılmış yolda kendi başıma pedallayıp

 ileride, yol ekibi ve araçlarını görmemle merak

 içinde sonucu bekliyorum. 


Neyse kazılmış bölümlere asfalt dökmekteler ama yandaki

 güvenlik kısmı kazılmamış, öyle bırakılmış. Ben de orada devam

 ediyor ve çalışmanın bittiği noktada gene esas yola dahil

 oluyorum. Zaten hemen de Bozüyük ayırımı geliyor. 




13.28, Bozüyük’e vardım.



Bozüyük; Sakarya Vadisinden İç Anadolu'yu kat ederek gelen

 tüm medeniyetlerin uğrak yeri olmuştur. Asya ile Avrupa 

arasında doğal bir köprü görevi gören, Anadolu’nun hemen her 

köşesi bu önemli jeopolitik konumu nedeniyle, ilkçağlardan

 bu yana hareketli ve zengin bir tarihe sahiptir.


Bozüyük adını; 1895-1896 yıllarında İstanbul-Ankara demiryolu

 İnşaatı esnasında, Soğukpınar mevkinde yer alan ve çalışmalarda

 kazılan Tunç Çağına tarihlenen höyükten almaktadır.


Üç sene önce gelmiştim, bakalım hatırlayabilecek miyim? Buradan

 girmemiştim o nedenle pek bildiğim yerler değil.







Şahin Otel




Tetik Beşler Lokantası




Kasımpaşa Camii





Bozüyük Garı


İstanbul-Haydarpaşa–Ankara demiryolu üzerinde yer alan

 istasyon, Chemins de Fer Ottomans d'Anatolie (CFOA)/Osmanlı

 Anadolu Demiryolları Şirketi tarafından inşa edilerek 1892'de

 hizmete alınmıştır. 1989 yılında elektrifikasyon

 altyapısı TCDD tarafından yenilenmiştir.







Yakın zamana kadar Ankara İstanbul arasında çalışan birkaç

 konvansiyonel tren seferi olsa da artık günümüzde

 bu istasyondan tren yolculuğu yapan yok.














Kasımpaşa Camii; klasik Osmanlı camilerinin örneklerinden ve

 Mimar Sinan'ın çıraklık eserlerinden biridir. 1525-1528 

yıllarında Kanuni Sultan Süleyman'ın Bağdat seferine giden 

komutanlarından Kasım Paşa tarafından yaptırılmıştır. 


Duvarları kesme taştandır. Giriş kapısı ve mihrabın yanındaki 

pencerelerin ahşap kanatları ağaç işçiliği ve fildişi kakmaları

 yapıyı ilginç bir hale getirmektedir. Minberi ak

 mermerden çeşitli renkte çinilerle kaplıdır.



Kasımpaşa Camii


Bu araçlara buralarda sıkça rastlıyorum.


Dondurmalı irmik helvası, en favori tatlım.