11 Eylül 2024

[bisikletle]Türkiye: Batı Anadolu Arkeolojisi’nin izinde... (Kütahya–Altıntaş)

9 Eylül 2024, Pazartesi / Kütahya - Altıntaş, 52 km (6. gün)

İzmir’in Kurtuluşu Kutlu Olsun.


Rahat bir uyku çektim. Genelde 11 buçuk gibi yatıyorum. Cami de çok yakın olmadığından ezan öyle odanın içinde patlamadı. Çift pike vardı üzerimde. Pencereyi aralık bırakıyorum genelde.


Sabah 6 gibi bir uyanıp, kalkmayıp yatakta keyif yaptım. Geceden hazırlıklarımı yapmıştım. Kahvaltı da olmadığından bugün daha erken çıkabilirim. Ama yolum uzak değil 50 km gibi. Öyle ciddi tırmanışı da yok. Sabah tabletten hava durumunu kontrol ediyorum. Şöyle Cumhuriyet’e de kısa bir bakış. Genç teğmenlere taktılar, Atatürk’ün Askerlerine. İllaki bir gerginlik yaratacaklar, zaten tüm iktidarları çatışma üzerine kurulu. Bendensin ondansın durumları.


Üç postada çantaları indiriyorum. Çıkartmaktan daha kolay ama gene de in-çık durumları. Bisikleti saklandığı bodrumdan alıp yüklüyorum. Fotoyu birine çektirip, oda anahtarını teslim edip 08.35 start. Sanki kollarım üşür diye kollukları almıştım ama gerek olmadı, geri koydum çantaya. Ancak ince yelek üstümde. Hava 20,5 °C olarak gözüküyor Garmin’de. Dün çok övülen haşhaşlı pideden vaz geçtim. Ters yönde, oralara gir çık şimdi, üşendim. Ve DSİ.nin önünden giden yoldan 943 m rakımdan bastım pedallara. Güneydoğu yönündeyim. Bugün okullar açılıyor, hafta başı, iş başı… Yani hareketli bir gün. Araçlar, servisler falan ortalıkta. Okul bahçelerinden hazır ol; Korkma sönmez… sesleri gelmekte. Yolun çatal olduğu noktada sağdan da soldan da gidilirdi. Aslında sağdan gitmeyi düşünmüştüm ama solun trafiğini daha az görününce sol yaptım ve Kütahya’nın dış mahallelerine doğru yol almaktayım. Sonunda otoyola bağlanıyor ama ben bu sefer üst yola çıkıp daha ileri bir noktadan bağlanmak istiyorum. 


09.15, 11,5 km sonra 3 şeritli bir otoyoldayım. Güvenlik şeridi yok. Sıfır çizgisine yakın sürmekteyim. Araçlar da vızır vızır geçmekte yanımdan, kaotik bir ortam. Hava 19,2 °C, yönün güney oldu. 1031 m rakım ve %5’le çıkılıyor. Şimdilik ortalamam 19,2 km/s. Biraz sonra 2 şeride düşüyoruz ve güvelik şeridi geliyor. Offf be rahatladım. Yolun evsafı iyi, kaymak. Güvenlik de geniş, rahat durumlar. Tek sıkıntı tabii yoğun trafik ve sesi. Araçlar gelmediğinde ama müthiş bir sessizlik oluyor. Hafif çıkıp hafif iniyoruz. Otoyolların eğimi %6-7 en fazla. Bu tabii avantaj. İç yollara girdin mi bu yüzde artıyor. Hava çok yakıcı değil bu günlerde, puslu. Saat 10 oldu. 27,5 km.de durup Maximus’un yarısını yiyorum, karnım acıkma sinyali veriyordu. Hava 20,2 derece oldu, rakım ise 1113 m. Güney yönünde devam pedallamaya, 20,7 km/s ortalamayla. Yolda bir ölü sincap, ezilmiş zavallı. Ne işin vardı kim bilir buralarda? Yolunu mu şaşırmıştı acaba? Bu kadar geniş bir yolu nasıl geçebilirdi ki? Ezilmeye mahkum. Ne çok hayvan telef oluyor bu yollarda! 


31’inci kilometrede de Maximus’un kalanını yiyor, Kurtuluşun Yolu diye kocaman bir billboard önünde çekilen foto ve devam. Yol planıma göre bir kavşakta solu tutacaktım ama öyle olmuyor ve 40’ıncı km.de sağdan ayrılıyorum bu otoyoldan, başkasına geçiyorum. Hatta bir gözleme evinden sağdan otoyoldan çıkacak ara yollardan gidecektim ama o da atlanıyor. Saat 10.37, hava 21,7 °C. 1023 m rakımda sürüyor yolum, ortalamam 21,8 km/s. Zafer Hava Limanı’na sağdan gidildiğini gösteren bir ok. Minik bir havaalanı. Tek motor uçaklar inip kalkmakta. Sanırım burası eğitim pisti. Ama merak edip okuduğumda çok farklı bilgilere ulaşıyorum: Kütahya’nın Altıntaş ilçesinin Aykırıkçı, Kuyucak ve Alibey köyleri arasında bulunan, Kütahya, Afyonkarahisar ve Uşak illerine hizmet vermesi nedeniyle Türkiye'nin ilk bölgesel uluslararası havalimanıdır. 25 Kasım 2012 tarihinde hizmete açılmıştır. Yap-işlet-devret modeliyle katılımcı olmaması nedeniyle ancak üçüncü seferde katılan bir firmaya ihale edilebilen havalimanı 2044 yılına kadar özel sektör tarafından işletilecektir... Evet hatırladım, çevredeki 4 ilde gerek sivil gerek askeri havaalanları bulunmasına karşın yenisinin yapılması tartışma konusu olmuştu. Nitekim haberlerde okuyoruz ki hizmete açıldığından beri hiçbir yıl garanti edilen yolcu sayısına ulaşamadığından, her sene cebimizden toplanan vergilerle aradaki farkı şirkete ödüyoruz. Ünlü bir gazetecinin değimiyle; uçmadığımız havaalanı, geçmediğimiz köprüler, gitmediğimiz yollar... Öde babam öde.


Şimdi de yolda yatan ölü bir güvercin çıkıyor karşıma. Daha daha neler görmüştüm; tilki, kirpi, köpek, yılan... Ve tahminimden daha çabuk, Altıntaş uzaklarda görülüyor bile. Kocaman bir mermer ocağı tepelerde, oraya da Altıntaş yazmışlar. İlçe yazısını, durmayıp bisiklet üzerinden çekiyorum. Önümde giden bir yerel bisikletli, terse gelen bir traktör. Kaçıyoruz kenara. Burası Türkiye diyor bisikletli şaşkın sorumun karşılığında. Ve otoyoldan sola ayrılıp ilçeye Şehit Sancaktar Kapısından girmiş oldum. 46,5 km tutuyor buraya kadar yolum. İlçenin küçük olduğu belli. Boylu boyuna giden caddesini Devlet Hastanesine kadar sürüp dönüşü biraz ara sokaklardan, parke taşlı yoldan yapıp şehir turu atmaktayım. Saat daha erken, 11’de gelmiş oldum. Sonra Google’da işaretlediğim Ecrin Apart Otel’i bulup-girmeyip caminin (Ulu demişler ama ilgisi yok) karşısındaki çaycıda içilen 2 berbat çay (klorlu suyla yapmış), artık 5 TL oldu genelde en ucuzu, mahallenin küçük köpeği Zeytin’i biraz sevip-okşayıp otele varıyorum. Güneş artık tepede, sıcakladı hava. Velespiti dışarıda güneş altında bırakmak istemiyor, içeri sokuyorum. Resepsiyondaki hanım (Ceren hn.) rezervasyonumu buluyor, 102 nolu odanın anahtarı alınıyor, odaya bakılıyor; apart şeklinde, bir duble bir tek yataklı 2 oda, banyo mutfak şeklinde. Eşyalar asansörle taşınıyor, bu kolay oldu tabii, bisiklet içerlerde diplerde bir yere konuluyor.


Tek yataklı odayı tercih ediyorum. Kanepe de var, eşyaları rahat yayarım. Diğerinde girişler dar, yatak yanları. Açıl saçıl duş al ve yatağa uzan. İnternet de var, eşe dosta foto yolla, gelen dilekleri cevapla şeklinde oyalanıyorum. Altıntaş tarihçesine bakacak olursak: Antik dönemde yörenin ismi, sikkeler üzerinde “Soa” olarak geçmektedir ve yörenin birçok yerinde iskan bulunduğu anlaşılmıştır. Ayrıca, bölgede zengin mermer yataklarının bulunması da antik dönemlerde buranın, yani mermer ocaklarının işletildiği ve özellikle, hemen yakınlardaki “Aizanoi” antik kentinin, buradan temin edilen mermerler ile imar edildiği bilinmektedir... Kurtuluş Savaşı içerisinde önemli bir yere sahip olan ilçenin sınırları içerisinde Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi yapılmıştır. Zafertepe Çalköy'de Mustafa Kemal Paşa "Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz'dir, İleri!" tarihi emrini vermiştir... Eski adı Kurtköy olan ilçenin bugün başlıca geçim kaynağı tarım. Buğday, haşhaş, arpa, şeker pancarı, fasulye ve nohut yetiştirilen belli başlı ürünler. Meyvecilik çok fazla gelişmemiş.

Vikipedi


Otelin çamaşır makinesinde 30 dk.lık programda çamaşırları yıkama fırsatı müthiş oldu. Çatı aralığına da asıp kuruması uzun sürmeyecektir. Uşak’ta yapmayı planlıyordum, aradan çıktı. Karnım açıktı. Toparlanıp ana caddeye doğru yürümekteyim, şöyle 5 dk.lık bir uzaklıkta otel. Daha sonra da Kaymakamlık Yazı İşleri Müdürü Engin Beyi ziyaret edip gösterdiği ilgiye teşekkür etmek istiyorum. Otel 1000 istemişti, kendisi araya girip 750’ye indirdi.


Sağda oturan gence sulu yemek lokantası soruyorum. Bir yeri tarif ediyor, bir de pideci. O da daha ilerdeymiş, Kooperatif Marketi geçince diyor. Hava sıcak, uzağa yürümeye üşendim. Hemen ilk gelen Topaloğlu Lokantası’na girip, yemeklerde kemik suyu olduğunu öğrenmemle pidede karar kıldım. Peynirli, üzerine domates biber, artı ayran. Onlardan da ikram biraz yeşillik = 120 TL ile tamamlanıyor bu iş.


Yemek sonrası kaymakamlığa yürüyor, asansörle 2. kata çıkıp Engin Beyin kaymakamla köy teftişine gittiğini, 45 dk sonra geleceğini öğrenince sekretere kartımı bırakıp geldiğinde aramasını rica ediyorum. Ana caddede gezinmekteyim, gölgeleri kollayarak, Kooperatif Marketten alınan soda ve çikolata ile. 43 resmi plakalı bir araç geçti önümden, sanırım bu kaymakamın aracı olmalı, AA da yazıyordu.


Kaymakamlık karşısındaki çay evinde içilen bir çayla beklemedeyim. Buranın çayı iyi, suyu klorlu değil. Ama yanımdaki adam sigara yakınca gelen dumandan rahatsız olup diğer uca geçiyorum, rüzgar benden yana olsun diye. Engin Bey arıyor, 10 dk sonra odasında bir soda eşliğinde sohbet ediyoruz. Eşi de Sağlık Üniversitesi’nde çalışıyor. 3. sınıfta bir oğlu var. Hem benden hem kendisinden, makamından-mesleğinden; 13 yıldır buradaymış, evi Kütahya’da. Servisle gidip geliyor. Küçük yerlerin kaymakamlık sorunlarından, değişik kaymakamlarla yaşadıklarından, oğlunun okulu, Dumlupınar Üniversitesi ile Sağlık Üniversitesi ortak yerleşkenin ayrılması... Keyifle sürüyor sohbetimiz. Daha sonra içilen çay ve saatin 5 buçuğa gelmesiyle veda ediyorum kendisine.


İlçenin yan sokaklarına, evlerin eski ve yıkık olduğu, arada yeni binaların bulunduğu yerlerde foto çekerek yürümekteyim. Kenarda oturan bir beye (Ramazan Bey) selam veriyorum, bana bisikletçi misiniz diyor. Herhalde gördü beni diye düşünüyorum. Evet, nereden bildiniz, gördünüz mü beni?  Burası Türkiye diyen bendim diyor. Ne tesadüf. İyi tanıdı beni, kafada kask ve gözlüğe rağmen. Ben tanıyamazdım kendisini. Yanına oturup sohbete başlıyoruz. Tavukları var, sağda solda koşturuyorlar. Bağkur emeklisi, oto lastiği tamirciliği yapmış. Ev ve arkaya giden bölüm babasından kalma. 2 oğlu 4 torunu var. Oğlanların biri İstanbul’da Başakşehir’de öğretmenmiş, diğeri Ankara’da memur. Ama ikisi de Fetö durumundan açığa alınmışlar, belki de tutuklular, bilemiyorum fazla da sormadım, üzmemek için. Çünkü durum epeyce mağdur etmiş aileyi, anlaşılıyor. Öfkeli, yükleniyor, el eleydiler, hasret içindeydi, gel diyordu, ne istedi de vermedi… Bu konu ileride, rahat bir zamanda çok daha fazla tartışılacaktır. Gerçek suçlular ve göstermelik işler. Akepenin içi halen dolu.


Dönüşte gene karşıma Kooperatif çıkınca bir soda daha alıp içiyor ve otelin yolunu tutuyorum. Resepsiyonda otel sahibi Mehmet Beyle tanışıp, hem Okan Üniversitesi, hem elektrikli bisiklet, kendisi de bir RKZ katlanır almış, Bim mi ne, bunlardan biri 17-20 bine satıyormuş. Çok iyi fiyat. O fiyata Shimano batarya ancak satıyordur.


Bu arada benim Steps böyle ara ara tak tuk yapıp boşluğa düşürüyor pedalı, sanki dişli yerini bulamıyor, kurtulup tekrar yerleşmeye çalışır gibi. Bunu 5-6 defa peş peşe yapıyor. 40 bin km oldu, bunun bakımı makımı yok mu? Biraz internette araştırdım, yedek parça vermiyormuş Shimano. Yani motoru komple değiştirmek gerek. Kaçadır? Bence bu 6000 serisinde işi tam çözemedi Shimano ve 6100’ü çıkardı. İşin kötü yanı yuvaları farklı olduğundan değiştiremiyorsun 6100 ile.


Odada internet olduğundan müzik dinliyor sörf yapıyorum. İlginç bir konuya denk geliyorum; dilimizdeki ‘ke’ ve ‘ka’ açmazı! TDK.ya göre ‘ke’ okunması gerekirken neden KDV-SSK-TSK-TCK ve daha pek çok kısaltmalarda ‘ka’ şeklinde okunmakta? Bu kısaltmaları ‘ke’ şeklinde okuyanımız var mı? Sadece nedense PKK kimilerince ‘ke’ olarak okunmakta. Bu bir siyasi tercih midir? 2004 tarihli BirGün gazetesinde konuya ilişkin bir açıklama buldum. Merak eden okur. Ben müzik dinleyeceğim, özledim. Evde her daim müzik çalar. Müziksiz bir yaşam düşünemiyorum.


Kimine göre Caz Müziğin Dehası, kimine göre Karanlığın Prensi, Büyücü ve Cazın Picasso’su… Miles Davis (1926-1991), sanat kariyeri boyunca birçok unutulmaz ve emek isteyen albümler yarattı, mütevazı bir şekilde “müziğin yüzünü beş ya da altı kez” değiştirdi ve kültür tarihimizde büyük ve silinmez bir iz bıraktı. LP döneminde bende de albümleri vardı. Artık tüm müzikleri “streaming” şeklinde internetten dinliyorum. Pek çok albümüne kolaylıkla erişebiliyorum. Seveceğiniz bir parça, 1992 tarihli Doo-Bop albümünden The Doo-Bop Song



Doo-Bop, Miles Davis'in son stüdyo albümüdür. Davis bu albümle ilk kez hip hop müziğe yöneldi. Ne var ki, 28 Eylül 1991'de öldü ve geride albüm için tamamlanmış altı parça bıraktı. Davis'in albümde birlikte çalıştığı prodüktör Easy Mo Bee, "High Speed Chase" ve "Fantasy" adlı iki parçayı Davis'in RubberBand Sessions olarak bilinen yayınlanmamış trompet performanslarını kullanarak tamamladı. Dokuz parçadan oluşan albüm, "Mystery"nin kısa versiyonuyla sona ermektedir. Albüm, adını Easy Mo Bee'nin hip hop ve doo-wop'ı birleştiği "doo-hop" tarzı ile bebop'ın birleşiminden almaktadır.


Fikir, Davis bir yaz günü New York'taki evinde sokaktan gelen sesleri dinlerken ortaya çıktı. Sokağın seslerini yansıtan bir albüm yapmak isteyen Davis, 1991 yılı başlarında arkadaşı Russell Simmons'ı arayarak ondan bu tarzda müzik yapmasına yardım edecek genç prodüktörler bulmasını istedi ve böylece Easy Mo Bee ile tanıştı. Albüm, 30 Haziran 1992'de Warner Bros. Records'tan piyasaya çıktı. 1993'te En İyi R&B Enstrümantal Performansı dalında Grammy Ödülü kazandı.

Vikipedi


Ecrin Apart Otel 0274 3112662 / 0507 5664211 Mehmet b.



















Kütahya - Altıntaş 

Tur tarihi: 9 Eylül 2024

Alınan yol: 52,43 km
Ortalama hız: 20,3 km/s

En yüksek hız: 60,2 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 35 dk, dışarıda geçen süre 3 s 26 dk

En yüksek sıcaklık 26 ˚C, en düşük 18 ˚C, ortalama 20,8 ˚C
Yükselti kazancı 
(çıkış) 437 m, kaybı (iniş) 350 m
En düşük yükselti 940,4 m, en yüksek 1160,8 m

 

Garmin yol bilgileri Kütahya–Altıntaş


Relive yol bilgileri Kütahya–Altıntaş


Kütahya’dan ayrılışım 08.24. 


Sanki kollarım üşür diye kollukları almıştım ama gerek olmadı,

 geri koydum çantaya. Ancak ince yelek üstümde. 


Yolun çatal olduğu noktada sağdan da soldan da gidilirdi.

 Aslında sağdan gitmeyi düşünmüştüm ama solun 

trafiğini daha az görününce sol yapıyor…


… ve Kütahya’nın dış mahallelerine doğru yol almaktayım.




Üç şeritli bir otoyoldayım. Güvenlik şeridi yok. Sıfır çizgisine

 yakın sürmekteyim. Araçlar da vızır vızır geçmekte

 yanımdan, kaotik bir ortam.


2004’ten beri mal paylaşımında anlaşamayan Güral ailesinde

 kavga kızıştı. Nafi Güral bir açıklama yaparak yatırımcılara

 ‘sorun yok’ mesajı verdi. Aileye yakın bir kaynak ise 

“Kavganın tek sebebi para değil, esas neden

 iktidar, yani koltuk savaşı” dedi.


Biraz sonra 2 şeride düşüyoruz ve güvelik şeridi geliyor. Offf

 be rahatladım. Yolun evsafı iyi, kaymak. Güvenlik

 de geniş, rahat durumlar… 


… Tek sıkıntı tabii yoğun trafik ve sesi. Araçlar gelmediğinde

 ama müthiş bir sessizlik oluyor. 




Hafif çıkıp hafif iniyoruz. Otoyolların eğimi %6-7 en fazla. Bu

 tabii avantaj. İç yollara girdin mi bu yüzde artıyor. 










Mermer ocak işletmeciliği toprak, su, hava kirliliği, gürültü 

ve görsel kirlenme gibi çevre sorunlarına yol açmaktadır! 









Yol planıma göre bir kavşakta solu tutacaktım ama öyle

 olmuyor ve 40’ıncı km.de sağdan ayrılıyorum bu

 otoyoldan, başkasına geçiyorum. 



Zafer Hava Limanı’na sağdan gidildiğini gösteren bir ok…


… Minik bir havaalanı. Tek motor uçaklar inip kalkmakta.






10.40, Altıntaş’a vardım.


Otoyoldan sola ayrılıp ilçeye Şehit Sancaktar

 Kapısından giriş yapıyorum.




İlçenin küçük olduğu belli. Boylu boyuna giden

 caddesini Devlet Hastanesine kadar sürüp…


… dönüşü biraz ara sokaklardan, parke taşlı 

yoldan yapıp şehir turu atmaktayım.



Eski adı Kurtköy olan ilçenin bugün başlıca geçim kaynağı

 tarım. Buğday, haşhaş, arpa, şeker pancarı, fasulye

 ve nohut yetiştirilen belli başlı ürünler.

 Meyvecilik çok fazla gelişmemiş.



Ecrin Apart Otel










Topaloğlu Lokantası



Altıntaş Kaymakamlığı





İlçenin yan sokaklarına, evlerin eski ve yıkık olduğu, arada

 yeni binaların bulunduğu yerlerde foto çekerek yürümekteyim. 










Araya bir de böyle bir yapı girmiş.




























7. gün (devamı) Altıntaş-Dumlupınar - 5. gün (öncesi) Kütahya II