Bir oraya bir buraya. Tura çıkmadığımdan pazarları deli danalar gibi İstanbul’un çevresini dönüyorum. Bu hafta kısa bir rota seçtim, hem de tek rampalı. Gerçi tek ama sağlam. Bu gidiş 3. olacak, bu yolu pedallayışım. Son derece keyifli, zahmetsiz. Daha önce anlatmıştım, bkz. bisikletle 30 Ağustos Zaferi; Kazananlar Kutlar. Kısaca; trenle Gebze yapıp Eskihisar’a inip, kıyı boyunca çimento fabrikasına, oradan tepeyi aşıp Bayramoğlu ve Balyanoz Koyu. Sonra da Fatih tren istasyonundan dönüş.
Geceden hazırlanmadım o nedenle çıkışım sabah 8.50. Hava bulutlu, şu an 26,5 °C. Rüzgarlı bir gün, güzel bir serinlik var bu saatte. Pazarları ortalık nispeten daha sakin. En azında bu saatlerde. Ama şu kurye motosikletleri yok mu. Felaketler! Hiç düşünmeden yanımdan, benle araba arasına dalıp geçti. Yani hafif bir sol yapsam adam uçuracak beni.
Haftamız sahte diploma olayıyla geçti (*). Yani pisledikleri hiç bir nokta kalmamış. Neyi tutsan elinde kalıyor. BirGün gazetesindeki başlık çok doğruydu: Bu çürüme tesadüf değil. Yazı, durumu çok iyi toparlamış > BirGün
(*) Aralarında en hoşuma gideni, halı yıkamacısı iken psikolog olan. Hem ünlü isimlerle çalışmış, hem de seans başına yüksek ücret istemiş. Bu da yetmemiş bir de hipnoz seansları düzenlemiş. Eyyy benim güzel ülkemde herkese fırsat var…
1 saatlik bir tren yolculuğu sonrası Gebze’deyim ve Eskihisar’a doğru saldım bisikleti. Neredeyse hiç pedal çevirmeden keyifle kıyıya ulaştım, rotanın ilk güzel bölümü. Sola doğru devam; sonunda küçük bir kumun da olduğu, ama denize girmenin yasaklandığı bölgeye bir bakayım.
Telaşla koşturanlar, taşıdıkları masa-sandalye ve herhalde yiyecek dolu kutularıyla yer kapma peşindeler. Şimdiden gelmiş olanlar bile var. Bazı yerlerin konumu avantajlı. Hem gölge hem manzara durumları.
Ağaç altında yerlerini kapmış iki hanım, kapalılardan, büyük bir tebessümle telefon kamerasına poz veriyorlar. Şu selfie merakı, kendini gösterme isteği çok ilginç bir olgu bence.
Selfie merakının altında yatan başlıca psikolojik nedenler; özgüven eksikliği, dikkat çekme isteği, toplumda kabul görme arzusu ve bir gruba ait olma ihtiyacı olarak sıralanabilir. Selfie çekmek ve paylaşmak, bireylerin sosyal medyada kendilerine bir kimlik oluşturma ve var olduklarını gösterme çabasıdır. Bu davranış, kişinin “ben buradayım” mesajı vermesine, sosyal çevresiyle bağ kurmasına ve ruh halini iyileştirmesine yardımcı olur. Ancak, aşırıya kaçtığında ve kontrol edilemez hale geldiğinde psikolojik bir rahatsızlık olan "selfitis"e yol açabilir; burada kişi saplantılı şekilde selfie çeker ve sosyal medya paylaşımlarından onay bekler.
Evet, bu onay bekleme işi ciddi bir mesele.
Sosyal medya onayını almak, beyinde dopamin salgısını artırarak kısa süreli mutluluk ve haz hissi yaratır. Ancak bu durum, sürekli onay arayışı ve beğenilme ihtiyacına yol açarak sosyal medya bağımlılığına dönüşebilir. Kişi, sosyal medyada aldığı geri bildirimlere göre kendini değerli hissetme veya kendi değerini ölçme alışkanlığı geliştirebilir, bu da özgüvenin dış etkenlere bağlı hale gelmesine ve özsaygının zedelenmesine neden olur.
Feribot iskelesine doğru dönüyorum. Osman Hamdi Bey Evi, görünüyor ki daha uzun süre açılmayacak restorasyon nedeniyle. Feribot iskelesi ve çevresi haliyle araç trafiği açısından kalabalık. Gemiden araçlar son gaz çıkmaktalar. Nedense bizde bir kökleme merakı var. Bunu daracık yollarda da görüyorum. Bence genel olarak insanımızda beyin, gelişimini tamamlamamış gibi.
Gelişimi tamamlanmamış beyin somut düşünmeye odaklı, risk alma eğilimi yüksek, karar ve duygu kontrolü düşük, sosyal ve soyut düşünme becerileri eksik bir profil sergiler. Bu yüzden davranışlarda tutarsızlık, riskli hareketler, duygusal dalgalanmalar sık görülür.
Rotanın 2’nci güzel bölümündeyim. Şehit Er Gökhan Hüseyinoğlu Sahil Parkı’yla başlayan kıyı şeridi boyunca sağda solda hazır masalara, taşınmış masalara insanımız yayılmış, kumanyasını getirmiş, pikniğe gelmiş. Bir grup da geziniyor yollarda, saldığı bebesi koşturuyor ortalıkta. Diğer yanda damatla gelin fotografçıya poz vermekte. Güneşin altında beyimiz ter içinde, kızımız ise kiralık gelinliğinde hafif bir tebessümle süzülüyor. Bu karikatürün içinden ben de keyifle bisikleti kendi haline bırakıp; Hobit evleri geçilip geldiğim Darıca sahil meydanında mola vermiyor, Sahil Güvenlik Komutanlığı arkasından geçip Dudayev Parkı’nda (**) devam ediyorum. Bu bölüm sakin, öyle orada-burada-yerde-havada piknik yapanlar yok. Bank üzerinde kitap okuyan bir genç, elele tutuşmuş bir çift… Kıyı şeridi sürmekte ve havada asılı gibi duran kamelyaların altından geçerek bir ileri bir geri yapıp üst bölümde, hafif kendini hatırlatan midemi rahatlamak için oturduğum bir bankta, yanımdaki sandviçin tekini afiyetle yiyorum.
(**) Parkın ismi, Çeçen lider ve bağımsızlık mücadelesi simgesi Cevher Dudayev’den gelmektedir.
Cevher Dudayev, 15 Şubat 1944 doğumlu Çeçen siyasi lider, devlet adamı ve askeri komutandır. 1990'ların başında Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla Çeçenistan'ın bağımsızlık mücadelesinin önde gelen figürü olarak ortaya çıkmıştır. Sovyet Hava Kuvvetleri'nde general rütbesine kadar yükselmiş ve uzun menzilli stratejik bombardıman uçaklarının komutanı olmuştur.
1991 yılında Sovyetler Birliği'nin ayakta kalmaya çalıştığı kritik dönemde Estonya'da bağımsızlık hareketlerine müdahale edilmesi emrini reddetmiş, ardından askerî görevinden istifa ederek Çeçenistan'a dönmüştür. Aynı yıl yapılan referandumla Çeçen Cumhuriyeti İçkerya'nın ilk cumhurbaşkanı seçilmiş, ayrılıkçı Çeçen devletinin bağımsızlığını ilan etmiştir.
Dudayev, Rusya'nın bağımsızlığı tanımaması ve çatışmaların başlamasının ardından 1994-96 arasında ilk Çeçen Savaşı'nı yönetmiş, direnişe öncülük etmiştir. 1996'da bir Rus hava saldırısında öldürülmüştür. Dudayev, Çeçen halkının özgürlük ve bağımsızlık sembolü olarak kabul edilir.
Aslan Çimento’ya gelince Bayramoğlu’na geçmek için turun tek rampasını çıkmak lazım, deniz seviyesinden 109 metreye. Son gelişimden aklımda kalanla yokuşların birine vuruyorum. Bir yerde bina inşaatı yolu kapamış, başka tarafa sapıyor, dimdik görünen bir yeri pas geçmek için biraz dolanarak varıyorum tepe noktasına.
Bundan sonrası Bayramoğlu’na müthiş bir iniş. Burada ne güzel evler var, malikane her biri. İsterdim oturmak böyle bir evde : )) İş Bankası Dinlenme Tesisleri’ne inip devamında Yelkenkaya… Halk Plajı solumda, haliyle önü çok kalabalık. Bir de araç yolun ortasında durmuş, ön tamponu kopmuş vaziyette bekliyor. Ne mi olmuş? Hiç fikrim yok!
Bayramoğlu Yelkenkaya, İstanbul ve Kocaeli sınırları arasında, Bayramoğlu Yarımadası’nda bulunan bir sayfiye ve dinlenme alanıdır. Burası 1950’lerden itibaren imara açılarak yazlık yerleşim ve turizm bölgesi olarak gelişmiştir. Bayramoğlu Yarımadası, özellikle İstanbullular için gözde yazlık bölge olarak bilinmiş; Yelkenkaya bölgesi ise bu yarımadanın batısında yer alır ve Balyanoz Limanı ile Mehtap Koyu arasında konumlanmıştır.
Bayramoğlu oldukça sıkışık bir düzen içinde. Bir zamanların gözdesi ama bugün eskimiş ve daralmış bir görünümde. Yanyana evler, havasız bir ortam. Zor… çok zor bir durum! Ama ben ara yollardan geçerek sahil parkına ulaşıyorum. Burası çok güzel. Zamanında evlerin çoğu herhalde deniz önündeydi. Bugün doldurulmuş önleri (***). Hepsi de, kendilerini güvenceye almak için demir parmaklıklarla çevrili. Bir tane komple satılık bina görüyorum, 85 milyona : )) Ne de güzel yaşanır orada ; ))
(***) Evet, Bayramoğlu Sahil Parkı’nın denize doğru uzanan kısmı dolgu alan. Eskiden kıyı çizgisi bugünkü sahil bandından daha içerideydi; zamanla taş ve toprak dolgusu yapılarak alan genişletildi. Kıyı Kanunu’na göre bu tür dolguların halkın kullanımına açık olması şart, ama ekosistem üzerinde etkileri olabiliyor (akıntı değişimi, kıyı erozyonu, deniz canlıları habitat kaybı).
Mola vermeden geldim, rotanın 3’üncü güzel bölümü, Balyanoz Koyu. Yürüyüş yolları, spor alanları ve sosyal tesislerin bulunduğu bölge haliyle revaçta. Öğreniyorum ki Bayramoğlu’nun eski adı Balyanoz’muş. 1950'lerin sonuna kadar kullanılmış ve sonrasında bakanlık kararıyla "Bayramoğlu" olarak değiştirilmiş.
Peki Balyanoz ismi nereden gelir? Merak işte, YZ’ye bunu da sordum.
Bölge, adını burada yaşayan Balyanoz ailesinden almıştır. Balyanoz, Osmanlı döneminde İstanbul ve çevresinde yaşayan, Rum kökenli ve genellikle mimarlıkla uğraşan bir ailenin soyadıdır. Bu ailenin üyeleri, mimar veya mühendis olarak önemli yapılar inşa etmişlerdir. Balyanoz ailesinin adını taşıyan birçok yapı ve yerleşim yeri bulunmaktadır.
Bir başka kaynak ise: “Balyanoz” kelimesi Türkçede büyük çekiç, tokmak anlamına gelir. Osmanlı döneminde İtalyanca ballone (top) ve Fransızca bâton / maillet (tokmak) gibi kelimelerle bağlantılı olabileceği düşünülür, ama Türkçeye muhtemelen denizcilik ve marangozluk terimleri yoluyla geçmiştir… demekte ve devamında; Bayramoğlu’ndaki Balyanoz Koyu adının da geçmişte bölgede kullanılan denizcilik aletlerinden veya burada yaşayan denizci/marangoz topluluklarından geldiği düşünülüyor.
Hava rüzgarlı ama bu güzel bir serinlik veriyor. Koyun sonuna kadar pedallıyorum. Saat 12.26 ve 28,68 km gelmişim, 14,2 km/s ortalama ile. Sıcaklık 35,4 derece, rakım 8 m. Yolun son bölümünde biraz dinlenmek ve denizi izlemek üzere bankların birine oturuyor, kalan 2 sandviçi de mideye indiriyorum. Bu arada çekilen fotograflar da arkadaşlara yollanıyor, WA üzerinden.
Yaklaşık 3 milyar aktif kullanıcı ile dünyanın en popüler anlık mesajlaşma uygulaması WhatsApp, 2009 yılında eski Yahoo çalışanları Jan Koum ve Brian Acton tarafından kuruldu. Başlangıçta sadece durum bildirimleri için kullanılan bir uygulamayken, hızla mesajlaşma özellikleriyle gelişti. 2014 yılında Facebook (şimdiki adıyla Meta) tarafından yaklaşık 19.3 milyar dolara satın alındı.
Artık dönüş vakti mi desem noktası mı desen, geldi. Fatih istasyonuna (Gebze Teknik Ü.) doğru pedallıyorum. Bostancı’ya gidip metroyla İMES ve oradan bırak velespiti bulsun evin yolunu…
Son ayların en popüler müzik grubu, The Velvet Sundown. Duymuşunuzdur herhalde, Spotify gibi platformlarda milyonlarca dinleyiciye ulaşabildi. Format olarak 70'lerin psychedelic rock ve folk rock tarzlarını günümüz indie ve alternatif pop yapılarıyla harmanlıyor. 2 ay gibi kısa bir sürede 3 albüm yayınladılar; Floating on Echoes (5 Haz. 2025), Dust and Silence (Haziran 20’si civarı), Paper Sun Rebellion (14 Tem. 2025). Grubun 2’nci albümünden hoşuma giden bir parçaları; Let it Burn.
Ama esas bomba haber, üyelerinin gerçek insanlar olmayıp YZ tarafından yaratılmış olmalarıdır. Bu durum, müzik endüstrisinde yapay zekânın yaratıcılıktaki rolü hakkında yeni tartışmaların başlamasına neden oldu. YZ, devrim niteliğinde fırsatlar sunarken, etik, yasal ve sanatsal değerler konusunda yeni soruları da gündeme getiriyor. Ama eminim, bundan sonra YZ’yi pek çok alanda göreceğiz.
bisikletle Eskihisar-Darıca-Balyanoz: Dudullu-Bostancı-(tren) Gebze-Eskihisar-Darıca-Yelkenkaya-Bayramoğlu-Balyanoz Koyu-Fatih/Gebze Teknik Ü.-(tren) Bostancı-(metro) İMES-Dudullu
Tur tarihi: 10 Ağustos 2025
Alınan yol: 35,41 km
Ortalama hız: 14,3 km/s
En yüksek hız: 54,5 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 29 dk, dışarıda geçen süre 5 s 58 dk
En yüksek sıcaklık 38 ˚C, en düşük 25 ˚C, ortalama 33 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 299 m, kaybı (iniş) 476 m
En düşük yükselti 4,8 m, en yüksek 150,6 m
Garmin yol bilgiler bisikletle Eskihisar-Darıca-Balyanoz
Relive yol bilgiler bisikletle Eskihisar-Darıca-Balyanoz
Bölgeye yapılmış geziler Keşif Turları; Hannibal’ın Mezarı/Eskihisar Kalesi/Osman Hamdi Bey Evi
İlginizi çekebilir bisikletle Değirmendere DBDA, 0202 ruT noS, T.C.100.Yıl