13 Aralık 2023

Keşif Turları; Ballıkayalar


Yağmur nedeniyle geçenlerde ertelediğimiz Ballıkayalar keşif turunu bu hafta yaptık, İhsan ve Kaya ile. Sabah 10.15 Gebze’den (Tren İstasyonu) hareket ediyoruz. Her zaman önünden geçtiğim(iz) Nizam Fırını’ndan tam buğday ve mısır ekmeğini almazsam olmuyor. Her şey gibi ekmek de uçtu, tam buğday 75-, mısır 30-. Ama her ikisini de çok lezzetli pişiriyorlar. 


Ne'delim?

 

2019 Mart ayında Ballıkayalar’a bir tur yapmıştık (bkz. Keşif Turları; Gebze-1), o zamanki rotada fazlasıyla otoyol kenarından gitmek, sanayi içinden geçmek ve ters yönde kullanmak gibi tatsız bir bölüm vardı, turun başında. Bu sefer rotayı değiştirdim ve Pelitli üzerinden Tavşanlı’ya gelip Ballıkayalar şeklinde yeniden çizdim.


Zaman zaman birimiz öne geçip birbirimizi çekiyoruz. Pelitli, yolunu daha önce sıkça pedalladığımız, Gebze içinden Tembelova sanayisinden geçip Pelitli mezarlığı yanından sıkıca tırmanıp geldiğiniz ilk köy. Her zamanki mola noktamız, bugün havanın soğuk olmasından dolayı kahvenin bahçesi bomboş. Millet içeriye kaçmış. Biz gene bahçede 2’şer çayla (5-) dinlenip sohbetimizi yapıyor ve ardından, ilk geçeceğim(iz) Tavşanlı yoluna saptığımız gibi paletçilerin/dönüşümcülerin çok olduğu bir bölgede ilerlemekteyiz. Çevre yeşil ama, güzel yani. Yolun asfaltı da yeni dökülmüş, kaymak. Yağ gibi kayıyor bisiklet. Biraz sonra dimdik inen bir yokuş, indi indi, uzunca indi... Yani tersten ölüm. Geldik Tavşanlı’ya. Ne yazık ki buranın çok büyük bir ayıbı var, haliyle Türkiye’nin de üzerine yapışmış olan kara bir leke; İtalyan aktivist Pippa Bacca ve sanatçı arkadaşı Silvia Moro ile beraber "Barış Gelini" adıyla, dünya barışı için düzenledikleri ve 8 Mart 2008’deMilano’dan başlayıp Slovenya, Hırvatistan, Bosna, Bulgaristan, Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail ve Filistin güzergâhından Tel-Aviv’de noktalanması planlanan bir yolculuk sırasında, bu bölgede tecavüze uğramış ve boğularak öldürülmüştür!


Geldiğimiz kavşakta yönlendirmeler Ballıkayalar’ı işaret etmekte. Hafifçe bir yokuş çıkıp soldan ayrılıyoruz tabiat parkını görmek üzere. Ne kadar doğru bilmiyorum ama bir rivayete göre, zamanında bu vadi, arıların mesken tuttuğu bir yermiş. Tüm vadi içindeki mağara ve kayalıkları kovan olarak kullanan arılar burada oldukça fazla bal üretirlermiş. Eee, hal böyle olunca da gel zaman git zaman ismi Ballıkayalar olmuş. Yani anlayacağınız ismindeki bal mecazi anlamda değil. Burada yapılan doğa aktivitelerinin başında kaya tırmanışı ve trekking geliyor, ve de burası aynı zamanda Türkiye’de kaya tırmanışının başladığı yer olarak kabul ediliyor. İlk kez 1970’li yıllarda kullanılmaya başlanan tırmanış rotaları, bugün de pek çok üniversite ve dağcılık kulüplerinin, hatta arama kurtarma ekiplerinin antrenman yaptığı yerlerden olduğunu okumuştum.


Vadinin uzunluğu neredeyse 2 km ve bu 2 km boyunca genişliği 40 ile 80 metre arasında değiştiği, yüksekliği de kuzeyde 5 ile 10 metrede başlayıp güneyde 80–100 metrelere kadar çıktığı, vadinin ortasından, kireçtaşı kayaları kuzeyden güneye aşındıra aşındıra yaran Ballıkaya Deresi’nin geçtiği anlatılmış bölgenin tanıtımında. Zaten kanyonu oluşturan da bu dere ve fay hatları. 


Bakalım nasıl bir yer?


İnerek geldiğimiz bir alanda sağda otopark, solda Kalender Restaurant diye bir işletme, önünde yerleri süpüren bir çalışan. Mesire alanı ve kanyona giden yol bir zincirle kapatılmış. Geçmek istiyoruz, izin vermiyor. “Bisikletleri otoparka koyacaksınız, 10 lira park ücreti ödeyip geçebilirsiniz.” Hoppala durumları! Bisikletten park ücreti istendiğini ilk duyuyorum. İterek girsek. Ona da izin yok. N’apcaz ? ”Yukarıya bırakın ama çalınırsa karışmam.” Bir hoppala daha! Nuh diyor peygamber demiyor, geçmemize izin vermiyor, ortam da hafifçe geriliyor. Şimdi bu adamla burada uğraşmak istemiyorum. İstanbul’a döndüğümde uğraşırım (*) diye aynen tornistan ediyoruz, tabiat parkına giremeden.

 

(*) Dönüşte Kocaeli Valiliği ve Belediyesi’ne şikayetimi ilettim. Bakalım nasıl yanıt verecekler? Bkz. Ballıkayalar Tabiat Parkı Otoparkı



Geldiğimiz yolu geri pedallayıp rotanın dik 2’nci rampasına vuruyoruz bisikletleri. Bölgede çok sayıda terk köpekler var. Hepsi gözümüzün içine bakıyor, mama beklentisi içindeler. Ama elimiz boş, taşısan da hangisine yeter. Belki bölgenin gönüllüleri vardır ve onlar besliyorlardır. Daha sonra bazı besleme noktaları görüyor, az da olsa içimiz rahatlıyor. Ama bu sorun nasıl çözülür ki? Belki kısırlaştırma, ancak o da uzun yıllar gerektiriyor. Ne var ki hızla başlanması lazım. Ama öyle bir iki belediye değil, topyekun Türkiye sathında. Aslında belediyelerin bu işi yapması gerektiği konusunda yasa var. Yani sokak hayvanlarının beslenmesi, rehabilitesi belediyelerin ve başkanın sorumluluğunda. Geçen ay gazetelerde okuduğum bir haberde: Güney Asya ülkesi Bhutan, sokakta yaşayan tüm köpekleri kısırlaştırıp aşılayan dünyanın ilk ülkesi oldu. Uluslararası hayvan hakları örgütü Humane Society International'ın desteğiyle sokak köpekleri için aşılama programı başlatan Bhutan yönetimi, sokaklarda yaşayan 150 binden fazla köpeği aşılayıp kısırlaştırdığını ilan etti. Proje kapsamında 32 bin ev köpeğine de çip takıldığı belirtildi. Ulusal Köpek Nüfus Yönetimi konferansının kapanışına katılan Bhutan Başbakanı Lotay Tshering, 2009'da başlattıkları projenin başarıyla tamamlandığını, yoğun çalışmalarla amaca ulaştıklarını söyledi. Projenin sokak hayvanı sorununun giderek büyüdüğü Asya ülkeleri için bir pilot çalışma olduğu kaydedildi... denilmekteydi. Yani istenirse oluyor-muş!


İkinci mola noktamız olan Demirciler’e geldik. Şöyle kısa bir köy turu atıp kahvesine konuşlanıyoruz. Önceki gelişimde oturduğumuz kahvede dışta masa olmayınca, ama müthiş bir çayı vardı, bu sefer burasını deniyelim istedik. Bunun da çayı iyiymiş, tentesine yazmış. Burada bulunan, hemen köy merkezinde olan tarihi konak 19’uncu yy.dan kalma. 2018’de rekonstrüksiyon çalışması ile yenilenmiş ve tescil edilmiş. Bugün “Kadın Aile Hizmeti ve Çocuk Akademisi” olarak kullanılmakta. (...) Çayı (5-) buranın da güzel. 2’şer bardak içerek ve yarım saat dinlenip tekrar hareketlenmek üzere hazırlanırken, az ilerideki köprünün yıkılıp yenisinin daha bitmediği, belki bir kenarından geçebileceğimiz söyleniyor. Şansımızı denemek üzere yola koyuluyoruz.

 

Doğru, köprü inşaat halinde ve araç trafiğine kapalı. Ne’dcez derken şantiye alanına giriyor, sağda bacası tüten kulübedeki kişiye geçiş imkanını soruyor, kenardaki toprak yoldan mümkün olduğunu öğrenmemizle bu engeli de kolayca aşıp tekrar asfalt yola bağlanıyoruz. 


Uzunca bir sanayi (Mermerciler OSB) içinden süren rotamız -yer yer kilitli taşla döşeli- döne dolaşa, 3’üncü rampayı da önümüze çıkararak sürmekte. Bu da tırmanılıp tepe noktasından uzaklarda Denizli Göleti'ni görmek mümkün. Burası bölgedeki yerleşim alanları ile çevresindeki organize sanayi bölgelerinin içme suyu gereksinimin bir kısmını karşılamak üzere yapılmış suni bir göl. Çevresinde yüründüğü, piknik yapıldığı, yaz aylarında hafta sonu dolup taştığı anlatılmış. Bu mevsimde kimsecikler yok. Ancak sapağı başında acaba girip baksak mı diye düşünürken, gelen motorcunun yolunun çamur olduğunu öğrenmemizle vaz geçip Denizli köyüne doğru devam ediyoruz. Nitekim uzakta bir aracın, boyuna posuna bakmadan girip saplandığını, içindekilerin çaresizce aracı kurtarmaya çabaladıklarını görmemiz, iyi ki sormuş ve girmemişiz dedirtiyor.

 

Denizli’ye doğru inen (İhsan’ın az sonra Pamukkale geliyor diye yaptığı espri ile) ve Mollafenari diye devam eden yolumuz Cuma ayrımı sonrası artık bilindik bir rotaya dönüşüyor (Gebze Köyleri turlarımızda sıkça geçtiğimiz bölge). Mollafenari 3’üncü mola noktamız. Burası bölgenin en kalabalık yerleşimi. Trafiği de çok. Çaylar gene 5 lira, birer bardakla yetinip, az mideyi doyurup gene yarım saat sonra Balçık’a doğru devam etmekteyiz. Yolların bazı bölümleri dün yağan yağmurdan dolayı ıslak, kurumamış olduğundan hızla geçen araçların sıçrattıkları sulardan kaçarak geldiğimiz son köy Balçık (**) sonrası bağlandığımız otoyol ve Sırapınar (burada ayrılıyoruz) ardından son geçişimizde trafik polisi tarafından girmemizin tehlikeli ve yasak olduğu söylenen (bu yol en kısa ve başka yol da bilmiyoruz ne yazık ki) otoyoldan hızla Fatih tren istasyonuna uçmaktayız. İhsan en önde, Kaya en arkada, ben de ortalardayım.

 

Sonrası malum. Perona çıktığımda İhsan’ı beklerken görüyor, gelen trene yerleşip Bostancı’da inip metroyla İMES ve eve vardığımda 70 km.yi görüyorum ekranımda.

 

Süper bir rota çıktı. Eminim burasını daha sıkça arkadaşlarla birlikte pedallayacağız. İstanbul ve Çevresi bitmiyor... : ))

 

(**) Balçık; Halkı Bulgaristan göçmenidir. İlk kez 4 ailenin geldiği, yerleşerek çoğaldıkları sanılmaktadır. Köy 1853-1855 Osmanlı Rus savaşları sırasında Rumeli’deki Balçık kasabasından yapılan göçlerle kurulmuş Balçık adını almış, 1877-78 Osmanlı Rus savaşları sırasında da Şumnu, Ruscuk, Varna, Filibe, Eski Zagra gibi kasabalardan köye göçler sürmüş, Abdülhamid’in yardımıyla köye cami yapıldığından köy Hamidiye adını almış, Osmanlının son döneminde ekonomik sebeplerle köyden 30 hane Konya tarafına göçmüştür. Osmanlı döneminin namlı çetecilerinden aslen Filibe Çırpanlı olan Balçıklı Ethem 1895’te çetesini bu köyde kurmuş, 1904’te adamları ve kendisi hakkında af çıkana kadar Gebze ve Şile bölgesinde Rum eşkıya çeteleriyle mücadele etmiş, 1916’da 56 yaşında bu köyde vefat etmiş, mezarı köydedir. Köy, Cumhuriyet döneminde tekrar Balçık adını almıştır. Köy 1926’da ilkokula kavuştu. Ünlü yazar Aziz Nesin 1928’in son aylarında bu köyde öğretmen olan Galip amcasının yanında kalmış, anılarında köyde caminin kullanılmadığını, minaresinin yıkık olduğunu anlatıyor. (Köy camisi 1929’da onarılıp yeni minare yapıldı.) Köyün 1935 nüfusu 407’dir. 1. Dünya Savaşında Yemende Savaşmış olan Miralay Ali Cumhuriyetin ilk 15 yılı bu köyde yaşadı. Önceleri bataklık olan köy ıslah edilmiş ve yolları asfaltla kaplanmıştı. 2. Dünya Savaşı yıllarında 1940’larda bu köyde bir tugay asker konuşlandı. Köy 1965’te 453 nüfuslu.

 

Günü sonlandırmadan size Till Brönner’den bir parça: Estate...



Alman Chet Baker olarak tanınan caz trompetçisi ve flugelhorn sanatçısı, şarkıcı, besteci ve fotoğrafçı Till Brönner, yirmi yıldan fazla bir süredir Bebop’a kendi özgün ve çağdaş havasını katıyor. Bop’tan başlayarak yumuşak balatlara, çoklu janr dokunuşları ve gittikçe de artan minimalizm ve zarifliğe varan, süregelen müzikal bir gidişatı kucaklayan Brönner, 1990’ların başında çıkan albümünden bu yana da kendi ülkesi tarihinde en çok satan yerli caz sanatçısı oldu... denilmekte.

 


















 

Keşif Turları; Ballıkayalar: Dudullu-Bostancı-(tren) Gebze-Pelitli-Tavşanlı-Ballıkayalar-Demirciler-Denizli-Mollafenari-Balçık-Sırapınar-Fatih tren ist.-(tren) Bostancı-(metro) İMES-Dudullu

 

Tur tarihi: 10 Aralık 2023

Alınan yol: 70,04 km
Ortalama hız: 18,5 km/s

En yüksek hız: 54,4 km/s
Bisiklete biniş süresi 3 s 46 dk, dışarıda geçen süre 8 s 35 dk

En yüksek sıcaklık 29 ˚C, en düşük 6 ˚C, ortalama 10,5 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 1215,1 m, kaybı (iniş) 1224,7 m
En düşük yükselti 3 m, en yüksek 269 m

 

Garmin yol bilgileri Keşif Turları; Ballıkayalar

 

Relive yol bilgileri Keşif Turları; Ballıkayalar