Dünyanın birçok ülkesinde Hristiyanlar 24 Aralık'ı 25'ine bağlayan gecede Noel bayramını kutlarlar. Noel, Hristiyanlar tarafından "kurtarıcı Mesih" olarak kabul edilen Hz. İsa'nın doğum gününün geleneksel olarak kutlandığı bayram oluyor. Ermeni Kilisesi gibi bazı Doğu Ortodokslarsa, Noel'i Jülyen takviminde 25 Aralık'a denk gelen 6 Ocak'ta kutlarlar.
Noel bayramının temelinde antik çağlarından beri kutlanan pagan ve Roma kış festivalleri olan Yule ve Saturnalia bayramları var. Roma İmparatorluğu döneminde Hristiyanlar, yerel halkın bu dini daha kolay benimsemesi için pagan bayramlarını dini bir bayram olarak kutlamaya başladılar. Aslında dini ve tarihi kaynaklarda Hz. İsa'nın doğum tarihi tam olarak da bilinmez.
Günümüzde ise Noel, Hristiyan olmayanlar tarafından da kutlanan, dini esaslarından uzaklaşmış, hediye alışverişi etrafında yoğunlaşan evrensel bir bayram haline geldi. Bu değişikliğin en belirgin simgelerinden biriyse "Noel Baba" figürü.
Demreli Noel Baba. Likya'nın Myra yöresinde (günümüzde Demre) yaşamış 4. yüzyıl Hristiyan’ı, çocuklara hediye vermesiyle bilinen-sevilen bir aziz. Kır saçlı, beyaz sakallı, kafasında kırmızı kukuletasıyla ve de kızağını çeken Ren geyikleriyle bacadan giren baba... Peki şimdi sorsam; Noel Baba Türk mü? Her şey Türk olunca baba niye olmasın?! Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’a göre yılbaşı gelenekleri Türklerden geliyor ve dolayısıyla da Noel Baba figürü bir Türk. Hadi bakalım! Halit Kakınç ise; Noel Baba ve çam ağacı süslemek gibi ritüeller, batıdan alındıkları gerekçesiyle İslâm coğrafyasında hoş karşılanmaz, Hristiyan geleneği olduğu savunulur. Oysa ağaç süsleme ve sakallı yaşlı bir adamın fakirlere, çocuklara hediye bırakması, Türklerde batıdan çok daha önce var olan bir gelenektir... demekte. Bir başkası ise; Anlatılan Noel Babaların Türklerle bir ilişkisi yok. Fakat Türklerin mitolojisinde Ayaz Ata var. Orta Asya'da yaşayan görkemli heybetli olan Ayaz Ata, ay ışığından yaratılmıştır. Ayaz Ata ortaya çıktığında kış geldiğinin ve yeni bir yıl dönümüne girildiğinin işaretidir... demekte. Yaaaa, şimdi ne diyeceksiniz? Başka bir açıdan bakacak olursak; Noel Baba'nın ilk yorumu 1863 yılında New York'ta yayınlanan Harper's Weekly dergisi için çizilen bir karikatür! Coca-Cola bile reklam kampanyası için tasarlanan Noel Baba kostümünün renginden ilham almış. Bu baba niye bu kadar önemli olabilmiş ki? Bence kapitalizm! Alışveriş durumları olabilir mi?...
Biz de İhsan’la birlikte Noel gününü Büyükçekmece’yi pedallayarak kutlamış olduk, 60 kilometrelik bir daire çizerek. (...) Uzundur bu bölgeye uğramamıştık. Gürpınar tarafında belediye sahilde bir düzenleme yapmaya başlamıştı. Acaba tamamlandı mı, neye benzedi? Bunu da yerinde görür, hafızayı tazeler, keyifli bir bölgeyi turlarız diye sabah 10.15 Mustafa Kemal tren istasyonundan (Halkalı) hareket ediyoruz. Hava mis, güneş var. Rotaya ilişkin bilgileri önceden defalarca verdiğimden (bkz. yazı sonuna) bugün pas geçiyorum.
Küçükçekmece Gölünün üzeri martı kaynıyor. Ya havadan ya da balık bolluğundan olsa. Zaten Taş Köprü üzerinde de bir yığın insan balık tutmakta. Yanlarından geçip otoyola paralel yan yoldan Avcılar dolgu alanına. Burada da yeni bir Beltur binası dikilmiş, ama daha faaliyette değil. Otopark genişletilmiş, yürümek için daracık bir geçit bırakılması yazın sıkıntı verecektir. Otoparkın içinden herhalde geçmeye izin vermezler. Bunun dışında bir iki koşan, tempolu yürüyen insanlardan başka kimsecikler yok parkta. Kahvaltımızı hep olduğu gibi Avcılar Hacı Osman Ağa Camisinin karşısındaki kahvede yapıyoruz. Geçen sene şubat ayında içtiğimiz 2,5 liralık çay bugün 7,5 olmuş. Demek hayat 3 kat pahalılaşmış. Bu da Reyzin başarılı ekonomisi sayesinde. Ne kadar müteşekkir olsak azdır!
Ambarlı geçilip Beylikdüzü’ne çıkılıp, ki yolun sağlam rampalarından biridir (bazıları dik ama kısadır), Gürpınar yönüne doğru iniyoruz. Galibi Vakfı önünde, Allah arkamızda fotomuzu çekerek. Avcılar deprem nedeniyle değerinden çok kaybetti. Sahildeki villalar, eskiden leb-i derya olan, sonra önleri doldurularak Balık Hali yapılan, şimdiyse balık kokularının yayıldığı bir bölgeye dönüşen, bu evlerin çoğu boş veya metruk durumda. Gürpınar sahildeki çalışma tamamlanmamış, aynı şekilde beklemekte. Denizin coşkuyla kıyıdaki betonlara vurduğu, vura vurarak çatlattığı, çökerttiği sahil bandında yürüyenler çoğaldı. Yazın denize girilen bu kısım neden halen bitirilmemiş, hukuki bir sorun mu var? Gazetede yazılanlara göre; Prof. Dr. Dalğıç, Gürpınar sahilinde sıvılaşmaya dikkat çekerek, "Kuzey Anadolu fay hattı buraya yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta. Olası büyük bir depremde bu sahil şeridimiz çok daha büyük zarar görebilir. Bu nedenle buralarda acil önlemler alınması gerekiyor. Burada tsunami olayını da bekleyebiliriz ama tsunamiden ziyade bu sahilde sıvılaşma olayı var. Sıvılaşmaya bağlı olarak da burası yaklaşık 1,5 metre daha denize doğru kayacaktır...” demekte.
Çevreye bolca mermer heykeller konulmuş. Bakmadım hepsi aynı sanatçıya mı ait ama öyle gibi görünüyor. Malzeme aynı, tarz da. Sahilin merkeze yakın olan bölümü bitmiş. Ancak oyuncak tren yolu ile bisiklet yolunu aynı yapmışlar. Tren gelince mecburen bisiklet yolundan ayrılmak zorunda kalıyorsun. Yani aklı kıt insanların olması işin en vahim yanı. Bunu düşünemediklerini düşünmek bile sinir ediyor.
Starbucks’da içilen güzel bir kahve ve ardından tamamlanmamış marinaya bir göz atmaca. Burada da mimari yönden gariplikler görüyoruz. Tarz olarak kel başa şimşir tarak durumları. Bunları kim düşünüyor gerçekten merak ediyorum. Bu belediyeye mi ait, devletin başka bir birimine mi? Burada çalışanlar mimar mı yoksa yandaş mı?! Şöyle biraz dolanıp metal bisikletin önünde bir foto çektirmek üzere belediye binasına doğru yöneldik. Ama bisiklet heykeli 3’üncü defa yer değiştirip başka tarafa taşınmış. Bir türlü sabit duramadı velespit! Nerede olduğunu bulup bisikletçi gençlerden rica, fotomuzu çekiyorlar. Onlar da bizden, merdivenden bisikletle atlarken vidolarını çekmemizi istiyorlar. Güvenlik korkusuyla 2 defa hızla gelip uçuyorlar basamakların üzerinden. Genç olmak başka bir heyecan. Şimdi internette o biçim hava basacaklardır : )) Hava dedim de, bulutlandı, biraz da serinledi. Dönüşe geçtik, büyük turu atmıyoruz. Gölün doğu kıyısından pedallayarak Esenyurt’a doğru tırmanıyoruz. Yollar dopdolu, araçlar sıra sıra. Kimilerinin aralarından slalomlayarak, kimilerini sollayarak, kimilerinin dibine girerek Esenyurt-Altınşehir-Halkalı şeklinde tren istasyonuna vasıl olduk. FB-GS maçı nedeniyle pek çok taraftar Avrupa yakasından trenle stada gelmekte. Sağımızda solumuzda karşımızdalar. Duraklar geldikçe yolcu sayısı artmakta. İnen binen eksik olmuyor. İhsan Ayrılıkçeşme’de, bense Bostancı’da iniyorum. Artık buradan İMES’e metroyla gitmek alışkanlık oldu. Eve varışım 17.30, sabah 08.30’da çıkmıştım. Havalar böyle devam ederse bisiklete binme şansımız çok olacak. Mevsimler gerçekten değişti, iklim ısınması pek hayra alamet olmadığı sıkça dile getiriliyor.
Bu yıl mart ayında aramızdan ayrılan, çok sevdiğim, usanmadan sıklıkta dinlediğim bir sanatçının duygusal dokunaklı bir eseriyle kapatalım turu; Ryuichi Sakamoto: Merry Christmas, Mr. Lawrenceİ.
Ryuichi Sakamoto (17.01.1952 - 28.03.2023); 10 yaşında nota yazmaya başlayan Ryuichi Sakamoto, "Beatles" grubu ile Fransız besteci "Debussy"den etkilendi. 1978'de "Yellow Magic Orchestra" (YMO) grubunu kuran Sakamoto, film ve oyunlara yönelik yaptıkları "fütüristik teknopop" eserleriyle yurt içi ve dışında popülerliğini artırdı. Elektronik müzik türünde eserlere yoğunlaşan YMO grubunun 1983'teki "Kalbim Senin için Atıyor" (Kimi no Mune Kyun) parçası dönemin hitleri arasında yer aldı. Tokyo Sanat Üniversitesi'nde yüksek lisans derecesi elde eden Sakamoto, 30'u aşkın filmin yapımında da görev üstlendi. Politik söylemlerden çekinmeyen az sayıdaki Japon sanatçıdan biri olan Sakamoto, 11 Eylül sonrasında saldırılara ilişkin durumun "ABD'nin hegemonik ulusu tarafından meydana getirildiğini" söylemişti. Sakamoto, 1987 yapımı "The Last Emperor" adlı film ile "En İyi Orijinal Müzik" dalında Oscar ödülü kazandı. Yurt dışında çok popüler olan Japon müzisyenin Grammy ve Altın Küre ödülleri de bulunuyor.
Noel Baba Turu II: Dudullu-Bostancı-(tren) Mustafa Kemal-Küçükçekmece-Avcılar-Ambarlı-Beylikdüzü-Gürpınar-Büyükçekmece-Esenyurt-Altınşehir-Halkalı-(tren) Bostancı-(metro) İMES-Dudullu.
Tur tarihi: 24 Aralık 2023. Ne var ki Garmin’de tur kayıtlarını göremiyorum. Herhalde yanlışlıkla sil tuşuna basmış olmalıyım. Hatırladığım toplam 75 km gibiydi. Ortalama hız da 17,5 km/s.
Bölgeye yapılmış önceki turlar bisikletle Büyükçekmece Gölü, bisikletle Büyükçekmece II, bisikletle 70x3,14=219,8
İlginizi çekebilir Noel Baba Turu, SST: Şamlar, Kanal İstanbul: Ne Pahasına? Elveda Sazlıbosna...