1 Şubat 2022

bisikletle Büyükada II


Hava soğuktu ama güneş sıcaktı, yol kısaydı ama rampa dikti, ada güzeldi ama gemi pahalıydı, kediler açtı ama Firu hazırlıklıydı… Evet, karlı bir haftayı geride bırakıp ortalık biraz düzelince bu pazar arkadaşlarla Büyükada yaptık; İhsan, İnci, Çiğdem, Mehmet ve oğlu Bartu ile. 

 

İstanbul’un Adalar olarak anılan takımadaları büyüklü küçüklü 9 ada ve kıyıya yakın iki kayalıktan oluşur. Bunların beşinde (Büyükada/Prinkipo, Heybeliada/Halki, Burgazada/Antigoni, Kınalıada/Proti ve Sedefadası/Antirovithos) yerleşim vardır. Sivriada/Oxia, Yassıada/PlatiKaşık Adası/Pita ve Tavşan Adası/Neandros ise sürekli ve düzenli yerleşim dışıdır. Kıyıya yakın kayalıkların (Yıldız ve Dilek kayalıkları) ise 1010 yılındaki depremde batmış olan Vordonos Adaları'nın zirveleri olduğu bilinmektedir.


10.05 gemisiyle adaya geçiyoruz Bostancı’dan. 35 dakika sonra Prens Adalarının en büyüğü olan, Rumca adıyla Prinkipo’ya ayak bastık. İhsan bizden önce Kadıköy’den gelmiş bile. İlkin bir aile fotosu çekip İhsan önde biz arkasında ada turumuza başlıyoruz.

 

Neden Prens Adaları denilmiş? Şöyle: Bu ad adalara, Bizans döneminde soyluların, prenslerin, patriklerin hatta imparatorların sürgün yeri olarak kullanıldıkları; kimi kaynaklara göre de, Bizans İmparatoru II. Justinus 

567'de Büyükada'da görkemli bir saray ve manastır yaptırdığı için verilmiştir. Antik dönemde adalara Dimonisi veya Demonisi (Cin Adaları) denmiş, Aristoteles "Demonisi"nin Heybeliada'da ilk kez bakır madeni işleten birinin adı olduğunu ve adaların giderek onun adıyla anıldığını ileri sürmüş, kendisi ise Halkedon (Kadıköy) Adaları demiştir. Yunan filozof

Artemidoros, Pitiusa (Çamlı), Romalı tabiat bilgini Plinius, Propontidas (Marmara Adaları) derken Bizanslılar burada yaşayan keşişlerden dolayı Papadonisia (Papaz Adaları, Keşiş Adaları) demişler; tarihçi Hammer, Les İles des Saint (Evliya Adaları), Thomas Allom Demonesca, Türkler, topraklarının renginden dolayı Kızıl Adalar diye adlandırmışlardır... şeklinde bir açılama var.

Vikipedi


İskele Meydanı’ndan yola çıkıp, kıyı boyunca Büyükada Deniz Külübü’ne doğru devam ediyoruz. Sağda, çelik konstrüksiyon bir cami inşaatı. Bu nedir böyle yaaa dedirten bir durum! Adada dört büyük cami varken, böyle restoranların bitişiğine neden bir camiyi kondururlar ki? Bir de hızlı tamamlansın diye çelik konstrüksiyonla inşa etmek. Ada dokusunun korunması nedeniyle tadilat izni bile zar zor alınırken buraya bunu yapmanın altında başka bir neden yatıyor olmalı? Ada’daki söylentiye göre yıkım ve cami için ödeneğin Saray’dan çıkarıldığını duymak ise hiç şaşırtmıyor, işin rengini belli ediyor.

Odatv


Kıyı yolunu ilk kez bu kadar uzun pedallıyorum. Dikkat çekici bir şekilde ortalık temiz ve toparlanmış geldi gözüme. İtfaiyenin önünden, çarşı içine doğru devamla, Adalar İlçe Emniyet Müdürlüğü yanından tırmanarak, Heybeliada tarafına bakan yüzünde, Nizam Plajı’nı geçip sürdürüyoruz pedallamayı.

 

Bu kadar çok otel olduğunu bilmiyordum adada. Belki sezon değil, açıklar mı hepsi bilemiyorum, ama oldukça fazla kalacak yer ilişiyor gözüme. Ama esas o muhteşem yapılar, yol boyunca sağlı sollu, büyüleyici. Çirkin ve yanlış yapılaşmanın olmadığı, etrafın sadece bu gibi yapılarla dolu olduğu zamanı düşünüyorum da.

 

Gelelim  bazılarına. İlkin adanın vapur iskelesi; bu bina Osmanlı Neo-Klasik akımın Büyükada'daki temsilcisidir. 1914 yılında yapılan iskelenin Mimarı Mihran Azaryan'dır. Çinileri Kütahyalı Mehmed Emin Efendi tarafından yapılmıştır. 1999-2001 yıllarında restorasyon uygulanmıştır. Sonra Splendit Palas; Sakızlı Kazım Paşa tarafından, Kaludi Laskaris Kalfa'ya, 1911'de otel olarak yaptırılmıştır. Hemen karşısında Anadolu Kulübü; yapının mimarı ve kesin inşa tarihi bilinmemektedir. İngiliz Yat Kulübü iken Anadolu Kulübü olarak devir alınmıştır. Sonra Mizzi Köşkü; İngiliz George Mizzi tarafından 1894 senesinde yaptırılan köşk, Al Palas olarak da bilinmektedir. 1930-1940 yılları arasında San Remo Oteli olarak hizmet veren yapı, çok defa el değiştirmiştir. Sonra Con Paşa Köşkü; 1880 tarihinde Midilli doğumlu olan Con Paşa tarafından yaptırılmıştır. Köşkün mimarı Achileus Policis’tir. Ve daha pek çoğu...

 

Kimi yerlerde yokuş aşağı ama çoğunluğu tırmanarak süren yolumuz bizi Lunapark denilen kavşak noktasına getiriyor. Buradan adanın doğu kıyısına inip Aya Nikola Plajı’ndan devamla at ahırları ve Viranbağ Plajı’nı geçip Lunapark noktasına tekrar gelerek büyük bir 8 çizmiş oluyoruz.

 

Yol boyunca karşımıza çıkan kediler bizi görünce hemen etrafımızı sararak mama beklentilerini miyavlayarak belli ettiler. Firuzan da hazırlıklı olduğundan beraberindeki mamaları avuç avuç dağıtarak biraz olsun karınlarını doyurabildi.

 

Şimdi küçük 8 çizeceğiz diyor İhsan ve Lunapark’tan çarşı yönüne doğru inmekteyiz. Çarşıdan U dönüşü yapıp Rum Yetimhanesi’ne doğru tırmanıyoruz. Burada %16’yı gördük ama! Avrupa’nın en büyüğü, dünyanın ise ikinci büyük çok katlı monoblok ahşap binası 1898-1899 yılları arasında otel olarak inşa edildi. Mimarlığını Alexandre Vallaury’nin üstlendiği bu binayı, 1902’de Eleni Zarifi 3700 altın karşılığında satın aldı. Dünyanın ilk katlı ahşap yapısı olan bina Sultan Abdülhamid’in izniyle Rum yetimhanesine dönüştürüldü... Ancak çökmek üzere! (*) 


(*) İstanbul Rum Ortodoks Patrikliği, Türkiye'den iadesini istediği yetimhanenin tapusunu 2010 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı ile geri aldı. 50 yıl sonra yeniden mülkiyet hakkını kazanan patrikhane, tarihi yapının restorasyonu için kolları sıvadı.

 

Büyükada Rum Yetimhanesi'nin Restorasyon Sürecinde Ortak Hareket Çağrısı. (...) Yetimhanenin çatısının yüzde 50'sinin yıkık ve tamamının hasarlı olduğuna dikkat çekilerek şunlar kaydedildi: ”Dördüncü katın yüzde 60'ı çökmüş, 3 ve 4. kat döşemelerinin yüzde 40'ı kırıktır. Yapının tamamında döşeme kirişleri yüzde 60 taşıyıcılığını yitirmiştir. Yapının bir yıkım sürecine girmemesi için koruyucu bir örtü sistemi ve destek unsurları yerleştirilmelidir.” 

Yapı


Ve Lunapark’a tekrar gelince küçük 8’de çizilmiş oluyor. Saatler 13’i göstermekte. 15 gemisine yetişmeden önce son noktamız Aya Yorgi olacak. İhsan bizi dümdüz çıkan parke taşlı dimdik yol yerine çevreden döndürerek, daha hafif eğimi olan (%5) ama toprak, yer yer eriyen kardan dolayı ıslak yoldan çıkarıyor Yücetepe’ye.

 

Aya Yorgi Rum Manastırı; adını MS 3. yy’da, Hristiyan inancından dolayı putperestler tarafından şehit edilen ve bugün mezarı Filistin' de bulunan, Roma ordusunda subay olan, Anadolulu (Kapadokyalı) Aziz Georgios'tan almaktadır. Mevcut rivayetlere göre manastır bin yılı aşan bir maziye sahip olup, MS 963 senesinde Bizans İmparatoru Nikiforos Fokas zamanında inşa edilmiştir.

 

Aya Yorgi karınları doyurmak, susuzluğu gidermek için iyi bir yer. Hemen yanındaki kır gazinosu bu işe uygun. Ama ülkedeki ‘minik’ enflasyon buraya da ulaşmış: patates kızartması 25-, köfte 45-, bira 35-, kadeh şarap 50- olmuş.

 

Kalkışa yarım saat kala Yücetepe’den ayrılıyor ve kendimizi yer çekimine bırakarak iskeleye ulaşmış oluyoruz. Çiğdem ve İnci kalıyorlar, Bostancı vapurunu beklemek üzere, biz ise Kadıköy yapıp orada İhsan, Mehmet ve Bartu’dan ayrılıp evin yolunu tutuyoruz.

 



 







 

bisikletle Büyükada II: Dudullu-Bostancı-(gemi) Büyükada-(gemi) Kadıköy-Dudullu

 

Tur tarihi: 30 Ocak 2022

Alınan yol: 48,59 km
Ortalama hız: 15 km/sa

En yüksek hız: 44,5 km/sa
Bisiklete biniş süresi 3 sa 14 dk, dışarıda geçen süre 8 sa 18 dk
En yüksek sıcaklık 15 ˚C, en düşük 2 ˚C, ortalama 6,4 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 836,6 m, kaybı (iniş) 855,8 m
En düşük yükselti 0 m, en yüksek 191,9 m

 

Garmin yol bilgileri bisikletle Büyükada II

 

Relive yol bilgileri bisikletle Büyükada II





































Bölgeye yapılmış geziler Büyükada









İlginizi çekebilir Heybeliada, İki Yaka Bir Rota; Kavaklar, 9’u 5 Geçe