28 Ocak 2009

Garipçe, Mert'le


Keyifli bir gezi oldu, hem katılan ve emeği geçen arkadaşlara, hem de organizatör Mert arkadaşımıza teşekkür ederim, hiçbir şey aksamadan sorunsuzca yaşandı.


Gezi sabah 10'da Beşiktaş'tan hareketle başladı (18.01.09). Hava çok güzeldi, güneşli ve enerji dolu. Sanırım 33 veya 35 kişi olduğumuzu bir ara duyar gibi oldum. Tek sıra halinde Sarıyer'e doğru yola çıktık. İlk teknik molayı Çırağan Sarayı yakınında lastik patlağı için verdik. Kısa sürede yapılıp yolumuza devam ettik ve İstinye'deki ihtiyaç molası sonrası Sarıyer'de İDO önündeki alanda 15 dk. kadar dinlenip...

...Maden yokuşuna çıkmaya başladık. Güzel bir yokuştur burası, kimimiz pedalladık, kimimiz itekledik ama hepimiz firesiz tepeye vasıl olduk. Sonra en güzel güzergahlardan birisi olana saptık ve Koç Üni. önünden Rumelifeneri ve Garipçe’ye doğru uzanan, orman içinden geçen asfalt yolla Rumelifeneri - Garipçe ayrımında buluşarak toplandık.

Hem dinlendik, hem fotoğraflar çekildi, hem de sohbet etme olanağı oldu. Ardından yokuş aşağıya denize doğru kendimizi bıraktık. Yoldaki 2 hız kesme engeline, rehberlerimiz tarafından uyarılarak dikkat çekildi. Gerçekten o hızla inerken üzerinden dikkatsizce geçilse bir kazaya neden olabilir. Sağolun.

Pazar olması nedeniyle küçücük balıkçı köyünde fazladan arabalar gelmişti. Biz de bisikletlerimizi topluca bir kenara yığdık ve Aydın Restoran’da hazırlanmış masaya yerleşildi. Ben yanımdaki sandviçi yemek ve çevreyi biraz dolaşmak için lokantaya girmedim.

Sonra burundaki kahveye oturdum ve balıkçılarla sohbet ettim.

Garipce’nin geçmişi Cenevizli’lere kadar geri gidiyormuş. Köye indiğimizde soldaki merdivenlerden kısa bir yürüyüşle Cenevizli’lerden kalma 550 yıllık kalesiyle karşılaşıyorsunuz. Üst katta yer yer çökmeler oluşmuş ve delikler açılmış. Kalenin bakımsız ve pis olması insanı üzüyor. Neden böyle yerlere sahip çıkılmaz ve turistik değer olarak kullanılmaz, insanın aklı almıyor.

Köyün sağında ise, araç yolu olmayan ve ancak yürüyerek tırmanılan oldukça estetik bir taş yapı göze çarpıyor. İki katlı ortası boş bu yapı “kule” olarak adlandırılıyor ve bulunduğu yükseklik nedeniyle bir tür gözetleme kulesi olarak anılıyor.

Öyle küçük bir köy ki Garipçe, bir kahvesi, bir de bakkalı var. Zaten balıkçıların deyimiyle “pimapencilik” yapan birkaç genç ve köyün imamı dışında herkes balıkçılıkla uğraşıyor. Köyün erkekleri Eylül başında balık avlanma yasağının kalkmasıyla denize açılıyorlar, ta ki yasağın başladığı Haziran ayında kadar köyü kadınlara emanet ediyorlarmış. Halkın tümü Trabzonlu'lardan oluşuyor ve buraya 150 yıl önce balıkçılık yapmak için gelmişler.

3 lokantası var; meydanın sağ tarafında Aydın Balık, sol tarafında Garipçe Balık lokantaları bulunuyor. Üçüncüsü biraz denize uzak ama güzel bir bahçesi olan Asmaaltı Restoran, inerken sağ tarafta.

Yemekten sonra önce kalenin üstüne çıkıp etrafı seyrettik ve sonra bizi bekleyen o güzel çıkışa yöneldik. Onu da başarıyla tamamlayıp yukarıdaki yol ayırımda toparlanıp, Koç Üni.’ye doğru yola koyulduk. Yolda 2. teknik molayı verdik. Birimizin zinciri koptu ve onun tamirini bekledik.

Sonra tekrar Sarıyer ayırımına kadar pedalladık ve toparlanıp hep birlikte Maden’den Sarıyer’e indik. Ve sahil yolu boyunca, birkaç mola vererek Beşiktaş’a doğru pedalladık. Kuruçeşme’de 3. teknik molayı verdik. Gene bir lastik patlaması, ama bu sefer "tubeless"miş ve yapılamadı. Neyse ki Kaçkar Bisiklet yakındaydı da oraya kadar iterek götürüldü.

Beşiktaş’a vardığımızda saatler 18:30’u gösteriyordu. Son bir hatıra resmi çektirip herkes evine doğru dağıldı.

Ben 71 km yol, 1250 kalori ve 84 gr yağ yakmışım, hemen bu eksilmeyi tamamlamak için sofraya oturdum :)

Not: Fotograflar için Sibel'e teşekkürler.

Kaynakça:

http://www.sihirlitur.com/gezi/garipce_koyu/yorum.html

İlginizi çekebilir Kısırkaya Yedilisi