24 Temmuz 2021

[bisikletle]Türkiye: Friglerin İzinde (İnhisar-Eskişehir)

 

22 Temmuz 2021, Perşembe / İnhisar - Eskişehir, 49 km (12. gün)

 

Durum, en kısa zamanda yola çıkma olduğundan bugün tıraş olmadan, hızla hazırlanıp misafirhaneden ayrılışım 6.45. Çınarın oradaki kahveye uğrayıp kahveci Halit Beye anahtarı teslim ediyor ve 50 km uzaktaki Eskişehir’e gitmek üzere İnhisar’dan ayrılıyorum.

 

Erken olduğundan serinlik var. Bugün zaten ısı düşeceğini gösteriyordu meteo. Solumda akan Sakarya Nehrine paralel pedallıyorum. Ara sıra bana doğru gelen araçlar dışında pek kimsecikler yok ortalıkta. Seralar burada da sürmekte. Yol düz gidiyor. Mihalgazi’ye kadar gitmeyip 2’nci köprü geldiğinde sağdan ayrılmamı söylemişti Halit Bey. Aynen yapıyor ve 194 m.de hafiften tırmanıp inişli çıkışlı bir yoldan devam ediyorum. Eskişehir il sınırına girdik. Burada da seralar var. Alpagut sonrası esas tırmanış başlayacak(mış).

 

Coğrafya çok güzel, büyüleyici. İki dağ arasından yarılmış bir yoldayım. Solumda akan bir nehir. Dağlar çok ihtişamlı duruyorlar, yüksekler. Ara sıra gelen-geçenle selamlaşmalar.

 

Avrupa'da eski çağlarda sadece askerler değil sivil halk da kılıç taşıyordu. Silahlı insanlar karşılaştıklarında sağ ellerini havaya kaldırarak kılıç çekmeye niyetli olmadıklarını birbirlerine belli ediyorlardı. El sıkma, tokalaşma adeti de aynı davranış biçiminden gelişmiştir. Romalılar zamanında askerler arasında selamlaşma mecburi ve standart hale getirildi. Selam, kol omuz hizasına, avuç içi dışarı bakacak şekilde kaldırılarak veriliyordu. Şövalyelerin başlarından parmak uçlarına kadar çelik zırhlar giydikleri Ortaçağ zamanlarında, at üzerinde giderken karşılaştıklarında, birbirlerine yüzlerindeki dostça ifadeyi göstermek için, sol el atın dizginlerini tutmakla meşgul olduğundan, sağ elleri ile başlığın gözün önünü kapayan kısmım yukarı kaldırıyor veya başlıklarını tamamen çıkartıyorlardı. Zamanla başlıklar küçüldü ve hafifledi. Adet başlığı tek el ile tutup kaldırarak selamlaşmak şeklinde değişti. En sonunda selamlama şapkayı hiç çıkarmadan kenarına parmaklarla dokunmak şekline dönüştü. Önceleri dostluğu karşısındakine belli etme amaçlı olan selamlama, günümüzde saygı gösterme ifadesi olarak ordu içi katı disiplinin en önemli unsuru oldu.

Mynet


Alpagut’a geldim. Şimdi Google sağdan bir yol gösteriyor. Ama toprak bir yol. Etrafta da kimsecikler yok soracak, nedense! Kimse yok muuuu...? Sesleniyorum ama cevap alamıyorum. Bir müddet bekliyor, etrafı gözlüyorum. Birini görebilmek için. Neyse ki çalışmakta olan kadın erkek iki kişiyi bulup sorduğumda o yolun toprak dağ yolu olduğunu, benimse düz devam etmem gerektiğini, anayola bağlanınca da sağa sapmamı ifade ediyorlar.

 

[e] 13. km/07.38/%20 harcandı/R: 248 m/21,6 °C/17,5 km/sa ort. Alpagut içinden geçip 2-3 km sonra anayol geliyor. Burada sol Mihalgazi, sağ 35 km Eskişehir diyor levhalar. Ve başlıyor 300 m.den tırmanış. Yol yamalı asfalt, yer yer aşınıp kaymaklaşmış, tek şerit. Bana doğru ara sıra geçen araçlar var. Çevre güzel, ben de hafif hafif yükseliyorum bu güzelliğin içinde. 1250 m.yi görmem lazım. Böyle 15 kilometre sürecek bu tırmanış. Sündiken Dağlarını (*) aşacağım.

 

(*) Güneyinde Eskişehir Ovası, kuzeyinde Sakarya Nehri bulunur. Doğu-batı doğrultusunda uzanan dağların uzunluğu 120 km, kuzey-güney genişliği 30 km.dir. Kapladığı alan yaklaşık 210.000 hektardır (2.100 km²). Kuzeyde Sakarya Nehri kıyılarında 300 m rakımdan başlayan dağlık kütle, 1500–1800 m yüksekliklere ulaşır, güneyde dik yamaçlarla Eskişehir Ovası'na 800 m.ye iner. Eskişehir il topraklarının %17'sini oluşturur.

Vikipedi


[e] 15. km/07.55/%40 harcandı/R: 425 m/22 °C/15,7 km/sa ort.  %10’la sürüyor tırmanışım. Sıkı mı sıkı. 536 metreye geldim. Saat 8’i 5 geçiyor. [e] 18. km/08.14/%60 harcandı/R: 640 m/22,3 °C/14,4 km/sa ort. %9’la devam oflamaya puflamaya...

 

Ara sıra dikleşen, %10-11 gösteren, sonra düz gidiyor sandığın ama %4-5 olan bölümler, gelen geçenler... Hızla tükeniyor batarya. [e] 20. km/08.23/%80 harcandı/R: 743 m/21,7 °C/13,9 km/sa ort. 20,63 km.de ikinci bataryayı takıyorum. Saat 08.32. 784 m rakımdayım. Hava 24,7 °C sıcaklıkta. Ortalamam da düştü, 13,5 km/sa. Karnımın acıkmasıyla son kalan cevizli sucuğu iki lokmada götürüyorum.

 

21’inci km ve 810 m rakımda Atalan köyü geliyor. Yeni adıyla mahalle. Saat 08.39. Sıcaklık 24,6 °C oldu. Sağdaki bir çeşmede cılız akan bir sudan matarayı dolduruyorum. Ama soğuk değil, pek de lezzetli olmuyor ılık su. Hele de yazın.

 

Hava kapalı, kara bulutlar da var. Perşembeden sonra ısı düşecek denilmişti. Gerçi tırmanmak için güneş olmaması iyi oldu. 900 m.ye geldim, hava da serinledi. Rüzgar esince üşütüyor. Ter de var üzerimde. Rampayı çıkarken şu ter sinekleri de musallat oldu. Kafamın etrafında uçuşuyorlar. “Salla sağa sola kafanı at gibi kaçsınlar” diyor tepemdeki ses, ama fayda etmiyor, birlikte tırmanıyoruz.

 

1053 m rakıma çıktım. Saat 09.04. 25 km geride kaldı, yanı yolun yarısında gibiyim. Buradan ince bir iniş gözüküyor ama benim daha çıkmam lazım, haritaya göre. Hava bayağı serinledi, 20 derece. Tırmandıkça ortalamam da azaldı, 12,8 km/sa oldu.

 

[e] 26. Km/09.08/%20 harcandı-II/R: 1038 m/19,3 °C. Gelen çeşmede daha bol ve soğuk olan sudan matarayı tazeliyorum. Biraz da bacakları çömel kalk şeklinde gevşetiyorum. Tepemde kara bulutlar daha geçmedi. Serin hava, üşütüyor. Yeleği -üşenmesem- giymem lazım ama çok derinlerde. Üste koymak aklına gelmedi mi? Nereden bilebilirdim bu denli soğuyacağını!

 

Değirmendere, bir alabalık tesisinin levhası geçiliyor. Bu yükseklikte bu işler iyi yapılıyor. Herhalde pişiriyordur da. Sağdan Tekeciler Mahallesi’ne gidilir denmiş, 3 km. Bu isim herhalde teke, keçi, oğlak gibi küçük baş hayvanlardan geliyor olmalı. Yani mani... Şimdi bulutların arasından güneş çıktı. İnsanoğlu nasıl nankör bir varlık. Sıcakta yağmur istersin, yağmur yağar güneş istersin, güneş çıkar bulut istersin... Hep kendine göre olsun ister durursun. 1091-92-93... metre diye yavaş yavaş %3-5 ile çıkıyorum. 9-10’lardan sonra düz gibi geliyor. Kar direkleri var burada. Demek kışın yağıyor. Yol yamalı, pütürlü olmasından daha iyi ama. Her taraf yemyeşil. Yol kenarında mor çiçekler. Gelincik grupları da var. Ama yoğun olarak morlar. Güneş arada çıkınca ısıtıyor, nasıl da iyi geliyor tahmin edebilir misiniz? Hayır edemiyoruz!

 

[e] 30. km/09.26/%40 harcandı-II/R: 1193 m/22,5 °C/13,3 km/sa ort. Kara bulutlar gitti. %3’le çıkıyorum ve 2 km sonra tepe noktasına ulaşıyorum; 1248 m.de. Yaşasııın... Saat 09.32, hava 22,9 °C, ortalamam 13,3 km/sa. Biraz dur, acelen ne? Şöyle etrafına bak, keyfini çıkar. Bir daha ne zaman gelirsin ki?

 

Çıkışın mükafatı iniş... Kır bahçeleri, et lokantaları geçiliyor, daha sonra besi çiftlikleri, yem fabrikaları, tarlada çalışan kadınlar erkekler, mevsimlik işçilerin çadırları... 720 m.lerde düz devam eden yolumun üzerinde geldiğim Sakintepe mahallesinde bakkalda içilen bir aysti ve Eskişehir’e kalan 10 km.yi de yer yer çatlamış-yamanmış bir yoldan yapıyorum.

 

“Solumda havaalanı-sağımda kanal” şeklinde devam ediyorum. Teknik Y.O. güvenliğinden alınan yol tarifi ile kanal boyunca sürerek mahalle içlerinden geçerek Eskişehir’e giriş yapmış, 1248’den 799 m.ye inmiş oldum. Çevre yoluna bağlanıp sağ, sonra üst geçitte Anadolu Üniversitesi önüne gelip oradan Şehir Merkezi diye sol yaparak, sağlı sollu marka kafelerin, bistroların, giyim kuşam dükkanlarının olduğu bir bulvarda ilerlerken kırmızı ışıkta bekleyen bir bisikletçiye DSİ’yi sorduğumda bana rehberlik edip önüne kadar götürüyor. Sedat Bey Eskişehirli ama İzmir’de artık yaşıyor, em. albay. Bana burada görülecek yerleri ve yiyecekleri not ettiriyor (Çibörek’i Temel’de ye(me), orası çok popüler oldu, sıra bile oluyor, bozayı Karakedi’de iç, Eskişehir’in Met Helva’sını mutlaka Tanınmış Helvacı’da tat…). Hoş sohbet, samimi bir yanı var. Kısa zamanda dost olduk. Bisiklet böyle bir şey işte.

 

Gelelim DSİ’ye. Burası kıl çıkıyor. Resepsiyonist beni kamu kabul etmiyor. Üniversite özelmiş, kamu sayılmazmış. Hoppala, böyleleri daha önce de çıkmıştı. Yani bu durumda 85 yerine 97,50 almak istiyor. Her türlü itiraz ve açıklama fikrinden döndürmüyor. Amiri de bayram nedeniyle yokmuş. Anlaşılan gene yazılı şikayette bulunacağım. Bakalım müdür nasıl yorumlayacak okulu? Diğer DSİ’lerde böyle sorun olmadı. Herkes kendine göre mi takılıyor bu kurumlarda?

 

İlk verdiği oda arkaya, bina duvarına bakıyor. Değiştirtiyorum. Bu sefer temizlenmesini beklemek 1 saat alıyor. Bu arada bisiklete park yeri de ayrı bir sorun olarak gelişiyor. Güvenlikçiler inisiyatif almaktan korkuyorlar. Başları ağrırmış. Ne olacak peki? Acaba ÖE’ye mi, belediye misafirhanesine mi gitsem diye kafamdan geçiriyorum. Neyse güvenlikçinin teki arkada dipteki bir depoyu öneriyor ve velespiti oraya kapatıyoruz. Sinir ettiler! Mahalle bisikleti gibi koy kenara dursun. Sen bu velespitin fiyatını biliyor musun? 10 ay çalışmam lazım alabilmen için!


Odada yayılma saçılma, duş sonrası uzanmaca ve kestirmece. 4 gibi elimde Google harita yemek yiyebileceğim yer arayışındayım. Astsubay Orduevi karşında ev yemeği yazan lokantada (Ailem Ev Yemekleri) yoğurtlu kızartma+az az nohut-bulgur ve su için 20 lira ödeyerek doyuruyorum karnımı. Ardından şehir turu. Kalabalık ortalık. Çoğu insan maskeli, ben de kalabalık içinde takarak dolaşıyorum. Eskişehir’e ilk geliyorum. Arabayla seyahat ettiğimde hep dışından geçer giderdim. İstanbul’a bu kadar yakın, görmeden edeme(z)dim. Her yerde heykeller var, insanlar rahat ve keyifli görünüyorlar. Şehir dedikleri gibi bir Avrupa kenti olmuş. Bu da şunu gösteriyor; baş önemli, doğruyu gösterir ve yaparsan bizim insanımız uyabiliyor. Buranın belediye başkanı zaten bir efsane, Eskişehir’i bu hale getiren.

 

Elimdeki gezilip görülecek yerler listesi oldukça uzun: Odunpazarı ve Evleri, Doktorlar Caddesi, Arkeoloji – Modern – Balmumu – Havacılık - Çağdaş Cam Sanatları – Sualtı ve Lületaşı Müzeleri, Atlıhan El Sanatları Çarş., Kurşunlu Cami ve Külliyesi, 2 Eylül ve Sazova parkları, Porsuk Çayında Adalar, Devrim Arabası, Şelale ve Kent parkları, Haller Gençlik Merkezi, Alaaddin Camii, Taşbaşı Çarş. ve daha pek çok yer. O nedenle burada üç gün kalmak istiyorum. Rahatça gezeyim diye.

 

DoyDoy’s’dan alına iki top dondurma (8-) ile Odunpazarı ilçe sınırları içinde yer alan Alaaddin Camii’ye yürümekteyim, kendi adı ile anılan bir parktan geçerek. Anadolu Selçuklu Devleti döneminde 1267 yılında III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında yapılmış. Dik dörtgen planlı. Sonraki yüzyıllarda cami üzerinde yapılan değişikler ve restorasyonlarla Selçuklu mimari özelliklerini yitirdiği söyleniyor. Bir ara (1944-51) Arkeoloji Müzesi olarak da kullanılmış. İçine girmiyor devam ediyorum. Atlıhan El Sanatları Çarşısı kalabalık. Ortada suyu akmayan küçük bir fıskiyeli avlu, çepeçevre dükkanlarla kaplı. Daha çok hediyelik, hatıra eşyaları satılmakta. Eti Şehir ve Göç Müzesi kapalı olduğundan göremiyor, Odunpazarı Evleri yakınında yer alan Kurşunlu Camisi ve Külliyesi’ne yöneliyorum. Büyük Kervansaray hariç, külliye içinde bulunan binaların tamamı vezir Çoban Mustafa Paşa tarafından 1517-1525 yılları arasında inşa ettirilmiş; İmaret, Aşevi, Kervansaray, Cami, Sıbyan Mektebi, Medrese (Hanikâh), Tabhane. Oldukça geniş bir alana yayılmış, bir tarafında da Lületaşı Galerisi ve Eskişehir Sanatları Çarşısı var. Dünya rezervlerinin büyük bölümü Eskişehir sınırları içinde bulunan lületaşından birçok hediyelik eşya yapılıyor; pipo, takı, biblo ve çeşitli aksesuarlar. Galeride gerçekten şaheser örnekler sergilenmekte.

Kültürportalı-1, Kültürportalı-2


Bayram nedeniyle her yer kalabalık. Sokak aralarına giriyor, darbe almış makinamla fotolar çekiyorum. Maybach bir araba çıkıyor karşıma. Vay be! Yurtdışında bile 170 ile 230 bin avro arası fiyatta bunlar. Bize gelişi, vergisi mergisi... Ensesi kalın biri olmalı :))


Oturuyor bir çay içiyor (1,5), WC’yi kullanıyor (1-), Barlar Sokağı, Porsuk kıyısı, Porsuk Konukevi (çok temiz ve güzel bir bina, burada mı kalsaydım acaba dedirtiyor. 1x 120-/2x 150- O.K.), çalan Latin müziğine tav olup oturduğum kafede 10 liraya kötü bir espresso içip, BİM’den alınan kefir+peynirle DSİ’ye dönüyorum. Havayı da kararttım bu arada.

 

Eskişehir, Porsuk Çayı’nın içinden geçtiği düz bir arazide konumlanmış. MÖ 1460’larda Hititlerin burada bir yerleşim kurdukları düşünülmekte. MÖ 700’de yönetime gelen Frigler ise Dorylaeum’u kurmuşlar. Ortaçağ’a kadar Dorylaion ve Doryllaeum adlarıyla anılmış. Friglerin ardından sırasıyla Lidyalıların, Perslerin, Makedonların ve Romalıların egemenliği altına giren Eskişehir, 1074 yılında Selçukluların eline geçmiş. O dönemde Sultanönü adıyla bilinen kent, mimari açıdan da bir hayli gelişmiş.

 

Eskişehir, Frigya'nın batı sınırı içinde. Bu nedenle Frig Çağı, Eskişehir'in tarihinde önemli bir yer tutar. Frigler burada 600 yıl hüküm sürdüler.


Frigya Kralı Midas... Bugün Eskişehir'in merkezi olarak bilinen yerin kralı Midas'tı. Midas'ın tarihte ilk görünüşü, MÖ 700'lü yıllarda Delhi Mabeti’ne hükümdarlık yapmasıyla başlar. Midas, Yunan Kralı Agamemnon'un kızıyla evlenir. Ardından uzak bölgelerdeki ticareti yönlendirmekle görevlendirilir. Böylece güçlenmeye ve zenginleşmeye başlar. Silenus'un (Baküs'ün üvey babası) ganimetlerini ele geçirir. Bunun üzerine tanrılar tarafından "dokunduğu her şeyin altına dönüşmesiyle" cezalandırılır. Önceleri Midas çok mutludur, ancak mutluluğu uzun sürmez. İlk olarak açlıkla karşı karşıya kalır, çünkü dokunduğu her şey altına dönüşmektedir. Ama en büyük üzüntüyü çok sevdiği kızına sarıldığında, onun güzel bir altın külçesine dönüşmesiyle yaşar. Bu olay onun içinde bulunduğu dehşet verici durumu daha iyi anlamasını sağlar. Büyük bir pişmanlıkla tanrılardan yardım diler. Onun bu yalvarışlarını duyan tanrılardan Dionysus, Midas'ı bu lanetten kurtarmak için kendisine ait olan Pantolus Irmağı'nda yüzmesine ve güneşlenmesine izin verir. O andan itibaren Pantolus Irmağı'nın alüvyonları altın olur.

Eskişehirbelediyesi



Eskişehir DSİ Misafirhane 0222-2111260

Eskişehir ÖE 0222-2306838

 

















İnhisar-Eskişehir

Tur tarihi: 22 Temmuz 2021

Alınan yol: 49,68 km
Ortalama hız: 16 km/sa

En yüksek hız: 75,1 km/sa
Bisiklete biniş süresi 3 sa 06 dk, dışarıda geçen süre 4 sa 02 dk
En yüksek sıcaklık 28˚C, en düşük 19 ˚C, ortalama 22 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 1486,2 m, kaybı (iniş) 890 m
En düşük yükselti 172,4 m, en yüksek 1250 m

 

Garmin yol bilgileri İnhisar-Eskişehir

 

Relive yol bilgileri İnhisar-Eskişehir



İnhisar Belediyesi Misafirhanesinden ayrılışım 6.45.



Erken olduğundan serinlik var. Bugün zaten ısı düşeceğini
gösteriyordu meteo. Solumda akan Sakarya
Nehrine paralel pedallıyorum. 

Seralar burada da sürmekte. 


Yol düz gidiyor. Mihalgazi’ye kadar gitmeyip 2’nci köprü 

geldiğinde sağdan ayrılmam söylenmişti. 


Aynen yapıyor ve 194 m.de hafiften tırmanıp inişli 

çıkışlı bir yoldan devam ediyorum.


Coğrafya çok güzel, büyüleyici. İki dağ 

arasından yarılmış bir yoldayım. 


Solumda akan bir nehir. Dağlar çok ihtişamlı duruyorlar, yüksekler.


Alpagut’a geldim. 


Alpagut içinden geçip 2-3 km sonra anayol geliyor. 

Burada sol Mihalgazi, sağ Eskişehir diyor levhalar.


Sündiken Dağlarını aşacağım.


Ve başlıyor 300 m.den tırmanış. Yol yamalı asfalt,
yer yer aşınıp kaymaklaşmış, tek şerit. 

21. km ve 810 m rakımda Atalan Mahallesi geliyor.


Çeşmede, cılız akan bir sudan matarayı dolduruyorum. Ama soğuk 

değil, pek de lezzetli olmuyor ılık su. Hele de yazın.



Hava kapalı, kara bulutlar da var. Perşembeden sonra ısı
düşecek denilmişti. Gerçi tırmanmak için güneş olmaması iyi oldu. 

Değirmendere, bir alabalık tesisi geçiliyor. Bu 

yükseklikte bu işler iyi yapılıyor. 


Sulukaraağaç. Sağda hayvancılık...


... solda kır bahçesi, HK.



Sulukaraağaç sonrası iniş artık.



“Solumda havaalanı-sağımda kanal” şeklinde devam ediyor yolum. 

Çevre yoluna bağlanıp sağ, sonra üst geçitte Anadolu 

Üniversitesi önüne gelip oradan şehir merkezi diye sol yaparak...


... sağlı sollu marka kafelerin, bistroların, giyim kuşam...


... dükkanlarının olduğu bir bulvarda...


... ilerlerken kırmızı ışıkta bekleyen bir bisikletçiye DSİ’yi 

sorduğumda bana rehberlik edip önüne kadar götürüyor.


DSİ Misafirhane, Eskişehir



Denilmiş ama leş gibi kokuyordu oda. İnsanımızın 

uyarılara aldırış etmesini beklemek saflık olur.



Ailem Ev Yemekleri. Eskişehir


Bozayı Karakedi’de için.


Dondurmayı DoyDoy’s’da yiyin.


Alaaddin Parkı. Eskişehir


Alaaddin Camii. Eskişehir


Alaaddin Camii; Anadolu Selçuklu Devleti döneminde 1267 yılında 

III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında yapılmış. Dik dörtgen planlı.



Tiryakizade Süleymanağa Camii. Eskişehir



Atlıhan El Sanatları Çarşısı. Eskişehir


Eti Şehir ve Göç Müzesi. Eskişehir



Kurşunlu Camii Külliyesi. Eskişehir


Eskişehir Mevlevihanesi. Kurşunlu Kütüphanesi.


Odunpazarı Belediyesi Lületaşı Galerisi ve Eskişehir Sanatları Çarşısı


Dünya rezervlerinin büyük bölümü Eskişehir sınırları içinde 

bulunan lületaşından birçok hediyelik eşya yapılıyor.


Odunpazarı Belediyesi Lületaşı Galerisi


Odunpazarı Belediyesi Yeşil Efendi Konağı. 

“Atatürk İle Bir Gün” Galerisi.


Porsuk Kültür Sanat Kahvesi. Odunpazarı





Bayram nedeniyle her yer kalabalık. Sokak aralarına giriyor,
darbe almış makinamla fotolar çekiyorum. 

Maybach bir araba çıkıyor karşıma. Yurtdışında bile 170 ile 

230 bin avro arası fiyatta bunlar. Bize gelişi, vergisi mergisi...


Ak Camii (1318). Odunpazarı


Demek ki bizleri hiç sevmiyor :((



Eskişehir, her yerde heykeller var.


İnsanlar rahat ve keyifli görünüyorlar. 



Şehir dedikleri gibi bir Avrupa kenti olmuş.


Porsuk Konukevi (yan cephesi). Eskişehir


Porsuk Konukevi (ön cephesi). Eskişehir



Porsuk Konukevi (arka cephesi). Eskişehir



Caddeler sokaklar bayram nedeniyle kalabalık.


Barlar Sokağı. Eskişehir


Porsuk Çayının her iki kıyısı insan kaynıyor.


Porsuk Çayı kıyısında kafeler dolu.


Çalan Latin müziğine tav olup oturduğum 

kafede içilen kötü bir espresso.



































































































13. gün (devamı) Eskişehir II - 11. gün (öncesi) Bozüyük-İnhisar

 

 

 

 



[bisikletle]Türkiye: Friglerin İzinde 

 

İstanbul-Mudanya-Görükle = 44 km

 

Görükle-Keles = 65 km

 

Keles-Tavşanlı = 65 km

 

Tavşanlı-Emet = 44 km

 

Emet-Simav = 44 km

 

Simav-Gediz = 50 km

 

Gediz-Çavdarhisar = 39 km

 

Çavdarhisar-Kütahya = 58 km

 

Kütahya-Bozüyük = 78 km

 

Bozüyük-İnhisar = 53 km

 

İnhisar-Eskişehir = 49 km

 

Eskişehir-Çukurca = 69 km

 

Çukurca-Afyonkarahisar = 77 km

 

Afyonkarahisar-Sandıklı = 62 km

 

Sandıklı-Banaz = 77 km

 

Banaz-Çivril = 62 km

 

Çivril-Bekilli = 36 km

 

Bekilli-Dazkırı = 92 km

 

Dazkırı-Dinar = 33 km

 

Dinar-Burdur = 60 km

 

Burdur-Ağlasun = 36 km

 

Ağlasun-Isparta = 0 km

 

Isparta-İstanbul = 0 km






İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde (Gelemiş–Kaş)