4 Ağustos 2021

[bisikletle]Türkiye: Friglerin İzinde (Dazkırı-Dinar)

 

2 Ağustos 2021, Pazartesi / Dazkırı - Dinar, 33 km (23. gün)

 

Bugün hem yolum kısa hem de erkenciyim. Dazkırı ÖE’den ayrılışım 07.07. Sabahın güzel serinliğinde 33 km uzaklıktaki Dinar’a pedal basıyorum. Dünkü yol; kaymak asfalt, güvenlik şeritli ve de düz sayılır. Otoyolda trafik çok.

 

Dazkırı çıkışı dört Kangal yamaçtan bir fırladılar havlayarak, sormayın. İndim mecburen. İnince sakinleştiler, havladılar sadece. Sessizce uzaklaşıp tekrar bindim güvenli mesafeyi bulunca. Zabah zabah heyecan oldu...

 

Günün bu saatinde gölgeler uzun. Güneş sağımda. Dün 27 km fazladan pedalladığımdan bugün erkenden varacağım Dinar’a. Kahvaltıyı belki otelde ederim diye düşünüyorum. Hesabıma göre 9 gibi oradayım. 

 

Sağımda saman sarısı ve kahverenginin tonlarında uzanan tarlalar, kimi sürülmüş, kimi biçilmiş. Dikey yatay dikdörtgenler, arada sınırları ayıran ince yeşil çizgiler, sanki sonsuza dek uzanıyor bu coğrafya. Kuşlar 3’lü 5’li uçuşup uçuşup konuyorlar tarlaların üzerine. Flamingo Gözlemevi sapağı geliyor, 15 km denilmiş. Acıgöl, yaz-kış flamingo sürülerinin yaşayabildiği özel bölgelerden, ve de martı, karabatak, yaban ördeği, turna, yaban kazı, pelikan, leylek gibi göçmen kuşlarının uğrak yeri.

 

Yol kenarında aracın çarptığı bir köpek ölüsü. Bazen kuşlara da rastlıyorum. Siyah beyaz rengiyle saksağan olmalı bu. Kocaman bir elektrik santralı geliyor. Herhalde bölgenin elektriğini dağıtıyor. 1 saat oldu yola çıkalı, saat 08.09. 21,5 km geride kaldı. Yol düz, hafif inip çıkıyor,1000 m rakımda 20,8 km/sa ortalamayla sürüyorum. Sıcaklık 24,7 °C, kuzeydoğu yönündeyim. Bu arada ilk çentik gitmiş, yani bataryanın %20’si.

 

Köyler geçiliyor, gölgeler kısalıyor, hava ısınıyor ben de hedefime yaklaşıyorum. Sağdan Dinar’ın Organize Sanayi Bölgesi’ne giriliyor. Solda tepelerde rüzgar gülleri var, sayabildiğim kadarıyla 30 tane ama yaklaştıkça, yol döndükçe çok çok fazla olduğunu görüyorum. Tüm tepede sıralanmışlar. En az 100, belki daha fazla bile. Rüzgarlı demek burası. Dün de vardı bugün de var, ters rüzgar. Süper şimdi de GES santralı geldi. Yani bölge RES-GES, yenilenebilir enerji santralleriyle dolu anlaşılan.

 

Babamla Ankara’dan yola çıktığımızda -güneye giderken- Afyon-Dinar mutlaka geçilirdi. Ama hiç bir zaman durmadık. Belki Afyon’da. Babam kaymağını severdi.

 

Şimdi 2,5 km.lik bir inişle yağ gibi kayarak iniyorum, %5 demişler levhada. Sağ tarafı çamla ağaçlandırılmış bir bölge. Çok da güzel olmuş, tutmuş.

 

Dinar levhasını çekmedim, üşendim. Sanayi Sitesi, ardından Akdeniz Dinlenme Tesisleri geçiliyor. Şehir Merkezi düz dedi. Otoyolu geçip Devlet Hastanesi önünden geçerek navigasyonun yardımıyla kilit taşlı bir yoldan ilerleyerek Acar Otel’i arıyorum. Bir at arabası önümde, demek halen kullanılıyor burada.


Oteli bulmam zor olmuyor (08.52, 34,5 km, 25,6 °C, 868 m, 20,8 km/sa). Bu arada bataryanın da %40’ı tüketilmiş. Kapısına park edip uğraşırken genç bir çocuk -adının Sami olduğunu sonra öğrendiğim- bisikletle ilgileniyor. Otel sahibinin yeğeni. 10 yaşında 5 sınıfa geçmiş. Elektrikli motor kullanıyormuş bu yaşta. Küçük yerlerde Trafik aldırış etmiyor. Yoksa sanırım 16 bunların kullanma yaşı. Yakışıklı, sarışın bir velet.

 

Kayıt kuyut, 90 TL O.K. şeklinde karttan çekiliyor. 215 nolu odanın temizlenmesi vs. saat 1’de oda hazır olacakmış. Otelin kahvaltısı toplanmış. Köşedeki börekçide kol böreği + 2 çay = 11,50 TL’ye bu işi hallediyorum. 

 

Dinar aynı zamanda bir para birimi değil mi? Kelime Grek-Latin menşeli denarius’tan (aureus) Arapça’ya geçmiş ve İslâm dünyasında genel olarak altın para karşılığında kullanılmıştır. Ağırlığı bir miskal olarak darb edildiğinden bu adla da anılan dinar (çoğulu denânîr) aslında bir Bizans para birimiydi. Konstantin tarafından solidus adıyla basılan nizamî olarak 4,5479 gr ağırlığındaki bu altın sikke daha sonra nomisma, besante, denarion xriseon veya denarius aureus adlarıyla anılmış, Câhiliye devrinde Suriye ile ticarî münasebetlerde bulunan Mekkeliler tarafından kullanılmıştır.

İslamansiklopedisi


Odanın temizlenmesiyle 2’nci kata eşyaların taşınmasına sahibi bey yardımcı oluyor. Duş vs. sonrası uzanıp tabletten bir şeyler okuyarak, kestirerek zaman geçiriyorum. Karnımın sinyal vermesiyle 4’e doğru çıkıyor biraz yürüyüp bulduğum -1980’den beri- Kardeşler Lokantası’nda az az nohut+bulgur ve de ayran, ikramları salata, soğan, bibere 13 lira ödeyerek açlığımı bastırıyorum. 

 

Lokanta kelimesi Türkçeye İtalyanca locanda sözünden girmiş. Bazı yerlerde 1960'lara kadar lokanta yerine aşevi kelimesi kullanılırdı. Restoran sözcüğü ise Türkçeye Fransızcadan (Restaurant) geçmiş bir sözcük olup; "yenilemek", "onarmak" anlamlarına gelen restaurer kökünden gelmekte. Şöyle de bir hikaye anlatılır bununla: 1760'lı yıllarda Fransız bir aşçı Louvre Müzesi yakınlarındaki dükkanında et suyuna çorbalar hazırlamaktadır. “Boulanger” adını verdiği dükkanındaki özel baharatlarla zenginleştirdiği bu çorbalar öyle lezzetlidir ki, aşçının da yemeklerinin de ünü yavaş yavaş yayılır. Aşçı, bir gün dükkanının camına Latince şu cümleyi yazar: "...Venite ad me omnes qui stomacho laboratis et ego vos restaurabo.!"

 

Bu yazı meâlen şu anlama gelmektedir: Midesi mutsuz olanlar bana gelsin, ben onları iyileştiririm. İşte, aşçının kullandığı Latincedeki "...eski haline getirmek, güçlendirmek" anlamına gelen “restaurare” fiili zaman içinde yemek mekanlarını ifade eden “restaurant” kelimesinin doğuşuna neden olur.

Vikipedi


Biraz sokak aralarında dolanmaca, A101’den alınan çikolata ile Cumhuriyet Çayevi’nde sade (+su=6,5) ile dinlenmece, etrafı kesmece ve dolana dolana, aynı yerleri geçerek Dinar’ın çarşısında, belediyenin önündeki dikili uçak, 2 top dondurma (3-), limonlu soda, çay (1,5), meyve suyu, yulaflı bar ile gezerek, fotoğraf çekerek saati 7 yapıp odaya geri dönüyorum.

 

Dikkatimi çeken burada kaldırım kenarlarından suların akması, oldukça fazla kahve ve oturanların olması, iki sebilden devamlı akan su ve insanların buradan içmeleri, haşhaş yetiştiğinden haşhaşçı ve de kokoreççilerin bolca olmaları. Bunun dışında ilgimi çeken, köpeğe giydirilmiş pati; eve girdiğinde ayaklarını temizlemek zorunda kalmamak için denildi.

 

Dinar’ın bilinen geçmişi MÖ 1200 yıllarına kadar uzanır. Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biridir. Dinar, Antik çağlarda Kelenia, Helenler döneminde Apameia (Apameia Kibitos), Osmanlılar zamanında Geyikler ve 1912 tarihinden sonra ise Dinar olarak adlandırılmıştır. Geçiş ve kavşak noktası olması dolayısıyla Hititler, Arzava Seferine giderken Afyonkarahisar’dan geçmiş; Frigler, sonunda Afyon’a gelip yerleşmişler; Persler, Apameia’yı (Dinar) merkez edinmişlerdir.

Ayrıca birçok Antik kaynakta, Büyük Menderes Nehri'nin kaynağında Anadolu’nun dört önemli ticaret yolunun kavşağında kurulan Kelenia (Dinar) Şehri’nden sık sık bahsetmektedir. Antik Kelenia ve Apameia şehir yerleşmeleri Dinar ve çevresi, Frigler ve Lidyalılardan sonra MÖ 6. yy’dan itibaren Perslerin egemenliğine girmiştir. Bu dönemde bir Dünya devleti konumuna yükselen Persler, Ege denizi ile bağlantıyı sürekli ellerinde tutabilmek için Kelenia şehrini, eyalet merkezi konumuna getirmişlerdir. Yine bu dönemlerde Lidya’nın merkezi olan Sardes’ten Perslerin merkezi olan Sus’a kadar uzanan bir yol yapılmıştır. Kral Yolu olarak adlandırılan bu yol, Kelenia şehrinden geçmektedir. Kral Yolu, şehir ve çevresinde bu döneme ait bulunan gümüş sikkelerden anlaşılacağı üzere şehre, ticari açıdan önemli bir işlerlik kazandırmıştır.

Yaklaşık iki yüzyıl süren Pers egemenliği, Büyük İskender’in MÖ 333 yılındaki Asos zaferiyle sona ermiş ve Helenistik dönemde, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde olduğu gibi Afyon ve çevresinde de yeni kentler ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisi de Apameia’dır (Dinar). Apameia, Afyon’un güney kesimi yani Güney Frigya’nın önemli bir merkezi konumundadır. Apameia şehri, Helen krallarından III. Antiochos tarafından Persli annesi Apama adıyla eski Kelenia şehri yakınında kurulmuştur. Günümüz Dinar şehri de bu alan üzerinde bulunmaktadır. Strabon’a göre; Roma döneminde Apameia, Efes’ten sonra Asya eyaletinin en önemli alışveriş ve idari merkezidir. Şehir, önemini Ankara’dan Antalya’ya ve Doğudan Efes’e giden yolların kesişme noktasında olan ticari bir merkez konumunda olmasından kazanmaktadır. Dinar ve çevresi, sonraki yıllarda sırasıyla Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlıların hakimiyetine girmiştir. Şehir ve çevresinde, yaşanan depremler nedeniyle eski belirleyici unsurlara pek fazla rastlanılamamaktadır.

Visitafyon



Acar Otel 0272-3512785

 
















Dazkırı-Dinar

Tur tarihi: 2 Ağustos 2021

Alınan yol: 33,43 km
Ortalama hız: 20,9 km/sa

En yüksek hız: 49,9 km/sa
Bisiklete biniş süresi 1 sa 36 dk, dışarıda geçen süre 1 sa 41 dk
En yüksek sıcaklık 26˚C, en düşük 19 ˚C, ortalama 22,6 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 240,7 m, kaybı (iniş) 252,5 m
En düşük yükselti 860 m, en yüksek 1023 m

 

Garmin yol bilgileri Dazkırı-Dinar

 

Relive yol bilgileri Dazkırı-Dinar



Dazkırı ÖE’den ayrılışım 7.07.

Dünkü pideci.



Bu otel de varmış Dazkırı’da.



Dünkü yol; kaymak asfalt, güvenlik şeritli ve de düz sayılır. 

Günün bu saatinde gölgeler uzun. Güneş sağımda. Dün 27 km
fazladan pedalladığımdan bugün erkenden varacağım Dinar’a. 

Flamingo Gözlemevi sapağı, 15 km denilmiş. Acıgöl, 

yaz-kış flamingo sürülerinin yaşayabildiği özel bölgelerden, ve 

de martı, karabatak, yaban ördeği, turna, yaban kazı, pelikan, 

leylek gibi göçmen kuşlarının uğrak yeri.




Sağımda saman sarısı ve kahverenginin tonlarında uzanan
tarlalar, kimi sürülmüş, kimi biçilmiş. Dikey yatay
dikdörtgenler, arada sınırları ayıran ince yeşil çizgiler, sanki
sonsuza dek uzanıyor bu coğrafya. Kuşlar 3’lü 5’li uçuşup
uçuşup konuyorlar tarlaların üzerine.

Kocaman bir elektrik santralı. Herhalde 

bölgenin elektriğini dağıtıyor.



Saat 8.26, Dinar’a vardım.



At arabası halen kullanılıyor burada.


Dinar


Otelin yakınındaki börekçide kahvaltımı ediyorum.


Acar Otel. Dinar




Kardeşler Lokantası


Biraz sokak aralarında dolanmaca...


... alınan çikolata ile Cumhuriyet Çayevi’nde 

sade ile dinlenmece, etrafı kesmece...


... sebilden devamlı akan su ve insanların buradan içmeleri.



Bu da bujici. Cehalet işte budur, kulaktan 

dolma. Bir kere merak etmiyor doğrusunu.



Dinar Uçağı; 1931 yılında Türk Hava Kurumunun başlattığı 

yardım kampanyasına Dinarlılar tarafından yoğun 

ilgi gösterilerek satın alınan uçak.


Bombacı Mehmet Çavuş (1888-1945). Yörükler 

diye tanınan İpek sülalesindendir. Tekke 

mahallesi nüfusuna kayıtlıdır. Mehmet Çavuş 

Çanakkale savaşında gözü pekliği ve cesaretiyle 

üstün başarılar göstermiş ve gazi unvanını 

almıştır. Göğüs göğse süren savaşta, düşman 

siperinden atılan bombaları patlamadan geri 

atarak düşmana büyük zayiat verdirmiş ve 

komutanlarının göz bebeği olmuştur. 

Düşmandan gelen bir bombayı geri atarken, 

bomba patlamış ve eli bileğinden kopmuştur. 

Bu kahramanlığından dolayı Bombacı Mehmet 

Çavuş olarak tarihe geçmiştir. Tedavisi bittikten 

sonra tekrar cepheye girmek istemiş ancak talebi 

kabul edilmeyerek Dinar’a gönderilmiştir. Dinar’a 

gönderilen Gazi Bombacı Mehmet Çavuş 

burada evlenmiş ve iki çocuğu olmuştur.


Dinarlı Mehmet Pehlivan “Dünya Şampiyonu”. 

1906 yılında Deliorman’da doğdu. Babası ünlü 

Yusuf Hüseyin Pehlivan’dır. Babası, ailesiyle 

birlikte Dinar’a göç ederek yerleşti. 

Delikanlılık çağına gelen Mehmet Pehlivan, 

Dinar’da yapılan güreş müsabakalarıyla aldığı 

birinciliklerle adını duyurdu. Namı ülke 

sınırlarını aşan Mehmet Pehlivan Amerika’daki 

güreş turnuvalarına davet edildi. Bu turnuvaya 

katılan Dinarlı Mehmet Pehlivan; başta 

Yunanlı, Polonyalı, Habeşli, Romanyalı, İngiliz, 

Arnavut, Fransız olmak üzere bir çok ülkeden 

129 pehlivanla güreşti ve hepsini yenerek 

dünya şampiyonu oldu. Ancak Mehmet Pehlivan, 

kendisi gibi hiç yenilmemiş olan Amerikalı ünlü 

güreşçi Jim Londos ile karşılaşmak istiyordu. İki 

güreşçi 1930 yılında Boston’da karşı karşıya 

geldi. Mehmet Pehlivan Londos’u yenerek 

Türk’ün gücünü dünyaya duyurdu. Bir süre 

Dinar’da yaşadıktan sonra Bursa’ya yerleşti.

 Burada vefatına kadar güreş hocalığı 

ve hakemliği yaptı. 


Dolana dolana aynı yerleri geçerek Dinar’ın sokaklarındayım.




Her gün iki kere bunları taşımak da dert olsa.


Nerde dondurmacı görsem mutlaka tadarım :))


Bu işe (fastfood) bu ismi vermek nerden aklına gelmiş ki?



Köpeklerle konuşuyor, onları azarlıyordu!


















24. gün (devamı) Dinar-Burdur - 22. gün (öncesi) Bekilli-Dazkırı

 

 





[bisikletle]Türkiye: Friglerin İzinde 

 

İstanbul-Mudanya-Görükle = 44 km

 

Görükle-Keles = 65 km

 

Keles-Tavşanlı = 65 km

 

Tavşanlı-Emet = 44 km

 

Emet-Simav = 44 km

 

Simav-Gediz = 50 km

 

Gediz-Çavdarhisar = 39 km

 

Çavdarhisar-Kütahya = 58 km

 

Kütahya-Bozüyük = 78 km

 

Bozüyük-İnhisar = 53 km

 

İnhisar-Eskişehir = 49 km

 

Eskişehir-Çukurca = 69 km

 

Çukurca-Afyonkarahisar = 77 km

 

Afyonkarahisar-Sandıklı = 62 km

 

Sandıklı-Banaz = 77 km

 

Banaz-Çivril = 62 km

 

Çivril-Bekilli = 36 km

 

Bekilli-Dazkırı = 92 km

 

Dazkırı-Dinar = 33 km

 

Dinar-Burdur = 60 km

 

Burdur-Ağlasun = 36 km

 

Ağlasun-Isparta = 0 km

 

Isparta-İstanbul = 0 km


 





İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Urartuların İzinde (Doğubayazıt-Çaldıran)