14 Ağustos 2019

[bisikletle]Türkiye: Urartuların İzinde (Doğubayazıt-Çaldıran)

13 Ağustos 2019, Salı / Doğubayazıt - Çaldıran , 68 km (9. gün)

Sıcaklara kalmamak için erken hareket ediyorum. Sabahın rutin işleri yapılıp selenin üzerine oturmam 6.40. ÖE’nin bahçesinden çıkıp dün geldiğim anayoldan Doğubayazıt’ı terk etmekteyim. Sabah erken olduğundan güzel bir serinlik var. Üzerimde ince yelek. Bayram diye fazla insan da ortalıkta dolanmıyor. Bu yolu kazmışlar, doğalgaz için sonra doldurmuşlar, ama dolan çökmüş berbat bir yol olmuş. Çok dikkatli sürmen lazım.

Bugün Çaldıran yolum, 67 kilometre gibi. Ama 2644 metrede Tendürek Geçidini geçeceğim. Bu, bugüne dek en yüksek yolum olacak. Ama bunu bu turun devamında aşacağım, Karabet ile, 2985 m. Posof’a inerken 2550 metre ile Ilgar Geçidini geçmiştik Firu’yla. Bugün ise 1534 metrelerden (Doğubayazıt) başlayan yolculukta 1100 metre kadar irtifa kazanacağım. 

Berbat bir şey yakıyorlardı. Fena bir kimyasal kokusu geliyordu ilçe dışında. Yönüm doğuya doğru gidiyor şimdilik. Bu Ağrı yolu aynı zamanda, ama ben bir yerde ayrılıp, Van tarafına döneceğim. Çift şeritli bir yoldayım. Sağımda bir yığın dinlenme tesisi, levhalarında Arapça harflerle de bir şeyler yazılı. Sanırım bu İran’dan gelen araçlar için olsa. Zaten bazılarının önlerinde park vaziyetinde yabancı plakalı TIR’lar da mevcut. 

Etrafı dağlarla çevrili bir ova burası. Bu ova pek düz olmayıp yer yer kaya ve tepeler görülmekte. Doğubayazıt’ın çevresi genellikle volkanik kütlelerden meydana gelmiş. Yaz sıcakları nedeniyle kurumuş buraları. Baharda yağışların olduğu zamanda herhalde yemyeşildir. Tellerde kuşlar var, notalar gibi sıralanmışlar. Her biri siyah bir nota, do-re-mi...

10 kilometre sonra Van-Çaldıran sapağı geldi. Soldan devam, asfalt gayet güzel, güvenlik şeridi harika. Şimdilik dümdüz pedallıyorum. Yönüm güney oldu. Minik bir kuş sürüsü önümde uçuyor. Konup konup, ben yaklaştıkça havalanıp kaçıyorlar, daha ileriye konuyorlar. Sonra baktılar ki olmayacak uçtular sol taraftan tarlalara J

07.28/11,3 km. Hafif hafif yükseliyoruz, 1645 metre olmuş. Ağrı halen solumda, yolumu gözlüyor. Çayırlarda sığırlar otluyor. İki çocuk hayvanları gütmekte. Keçileri de var. Beni görünce el sallıyorlar.

Ortadirek köyünün üzerinden geçmekteyim. Evler kerpiçten, tek katlı, dışarıda tezekler kurutuluyor, kışlık yakacak. Üstleri örtülü, herhalde saman bunlar, hayvanların yemleri. Tam köyün sonuna geldim, beni fark eden 4’lü bir çete birden havlayarak derinlerden bana doğru koşmakta. Eyvah, haydi bastır, döndür pedalları oğlum. Ama ne de hızlı geliyorlar. Uzaklaşmakta zorluk çekiyorum... 3’ü durdu, araların biri, büyük olan ısrarla geliyor. Abanıyorum pedallara, desteği de High konuma aldım, bir an önce hızlanayım. Ben önde o arkada gidiyoruz. Pes etmeyecek gibi görünüyor. “Şunu yakalasam da yesem...” Ne be, aslan mı sandın köpekleri? J ... Neyse o da köy çıkışında duruyor. Arkamdan baktığını görmek içimi rahatlatıyor. Ne var ki iyi korkuttular. Enerjimi bunlara harcadım. Bacaklarım titriyor. Kalbim güm güm atıyor. Sabah sabah yordular beni. Alacağınız olsun J

Günün bu saatinde her tarafta otlayan hayvanlar; koyunlar, keçiler, inekler yayılmış vaziyette. Yol aynen devam ediyor. Asfaltın durumu gayet iyi, kaymak. Güvenlik şeridi temiz. Hatırladım bu yol çift gözüküyordu zaten haritada. İki yerde teke düşüyor. Genelde böyle Van’a kadar. 

Öff ya, güneş yağını sürmeyi unuttum bu sabah. Kavrulmamak için durup artık aynasız maynasız, gözlükten bakarak yüzümü, kollarımı ve bacaklarımı yağlıyorum. En yüksek faktör almıştım İstanbul’dan, 50. 

Burada kış mevsiminde hava sıcaklığı eksi 50 derecelerde. Yağan kar kalınlığı yer yer 5 metreyi bulmaktaymış. Kışın yollar kapanıyor. Fotoları gördüm de, bembeyaz etraf. 2016 yılında buralardan terör nedeniyle geçmek büyük risk taşıyordu. Van’ın Çaldıran ilçesinde 12 güvenlik görevlisinin şehit olduğu Tendürek Dağı bölgesinde devam eden operasyonlardan dolayı Çaldıran-Doğubayazıt yolu ulaşıma kapatıldığı belirtildi. 3 sene önce durum böyleyken bugün rahat geçebiliyoruz, çok şükür. 

Çobanın biri yanıma kadar gelip para istiyor, eliyle işaret ediyor. Fırçalıyorum, böyle yol ortasında dilendiğinden. Türkçe duyunca o da afallıyor. Demek bunlar yabancıdan istemeye alışmışlar herhalde. Bir kere Suriye’de de yolumuza benzeri çıkıp istemişti. Para yerine çantaların üzerindeki muzları görünce tekini ona vermiştik.

[e] 21 km/08.06/%20 harcandı. Tırmanış başladı, %4-5 ile. Yolun hafif bir trafiği var. TIR’lar iki yönlü gelip geçmekte. 22,3’üncü kilometrede asfalt 2’nci sınıf oldu. Güvenlik şeridi bozuldu. 100 metre sonra da tek şeride düştü. Eğim artıyor. Artık 7-8’lerle çıkmaktayım. Yolun durumu iyicene kabalaştı. Sağdaki güvenlik şeridi mıcır dolu. 45 km yazdı Çaldıran’a. Ben de Normal’e geçtim. Saat 8.16/1864 metre rakımdayım. Yolun nasıl kıvrıldığını da görüyorum, tepeye doğru.

[e] 24,5 km/08.26/%40 harcandı. 1956 metreye çıktım, arada durup dinleniyor, kaideyi rahatlatıyorum. Geride yağları sürerken cevizli sucuktan aldığım iki ısırık iyi geldi. Bu arada start mı verildi, birden peş peşe arabalar gelmeye başlıyor arkamdan. Beni geçmek için geniş alıp orta bölümdeki mıcırlı bölüme girdiklerinde tekerden fırlayan taşlar önüme-yanıma kadar gelmekte. Karşı yönden gelen TIR’lar ağır ağır inmekteler. Balataların kokusu burnumu yakıyor. Gözüm Garmin’de, rakım yükseliyor ve 2 bin metreye gelindiğinde hava da serinliyor. Güzel bir rüzgar esiyor, yeleğin fermuarını boğazıma kadar çekiyorum. Yol çift şerit ama şeridin teki, sağ bölüm kaba asfalt. Taşları görebiliyorum. Diğer taraf aşınmış, oradan gitmekteyim haliyle. [e] 27,6 km/08.48/%60 harcandı.

2185 metredeyim. Bu yükseklikte rüzgar bayağı donduruyor adamı. Ağrı solumda, arkamdan beni gözlüyor halen. Kolluyor, yokuşu rahat çıkayım diye.

Böyle böyle pedallarken Somkaya köyünde, hafif de rampa var, yakalıyorlar. Sağdan hızla geliyorlar, hırlaya zırlaya dev iki çoban köpeği. Yapılacak bir şey yok, rampada kaçamam, iniyorum mecburen. Neyse inince onlar da duruyorlar. Şöyle 3 metre uzağımda beni kesmekteler. Binsem kovalayacaklar. Öyle hareketsiz bekliyorum. Bisikleti önüme aldım. Hamle yaparlarsa engel olsun diye. Bir müddet bakışıyoruz. Beni böyle gören köylüler de geliyor. Hoşt huşt, taş atıyorlar köpeklere, uzaklaştırıyorlar. Ama gene de sahibinden geri tutmasını istiyorum. Ağır ağır iterek bisikleti yürümekteyim. İlerdekilere dikkat et diye uyarıyor beni köylü. İyicene uzaklaştıktan sonra biniyorum bisiklete. Etrafı keserek çıkmaktayım rampayı. İlerisi dediği yer neresi? Meskun yerlere yaklaştığımda dikkatlice bakınıyorum. Aniden çıkıveriyorlar ve şok oluyorsun.

[e] 31,4 km/09.12/%80 harcandı. 2354 metre rakımdayım. Güneş tepede olmasına rağmen hava serin, fermuar boğazıma kadar çekili. Yol bölünmüş yol oldu gene, çift şerit yani. Kar direkleri var burada. Asfaltın aşınmış bölümleri kaymak gibi olmuş, oradan rahat gidiliyor. Demin sucuktan iki ısırık daha aldım. Ohh be tadı da çok güzelmiş. Belki bataryayı değiştirirken bir ısırık daha alırım J

Bataryada tek çentik kalmıştı. Belki daha 10 kilometre götürürüm dese de sonlara doğru destek de zayıfladığından bu düzlükte değiştireyim. Sağda bariyerler de var, dayarım kolaylıkla çantaları açar değiştiririm. 

İşimi yaparken ağır ağır çıkan TIR’lara el sallayarak empati yapmaktayım. “Bak bu bisikletçiler ne de sempatik oluyorlar” desinler diye J Bir lokma daha atıyorum ağzıma sucuktan. Hani bu sucuk cevizli sucuk ama. Bayağı güç veriyor bana. Genelde tok karnına çıkma istemiyorum yola. Tembelleştiriyor. Yolda bu sucuktan yiyerek sürmek rahat oluyor. Saat 9.16. 32,1’inci kilometrede ve 2396 metre rakımda ikinci bataryayı taktım.

Tendürek Dağı

Alanın Tanımı: Tendürek, ülkemizin beşinci büyük volkanik dağıdır (3.535 m). Büyük kısmı lav platoları üzerinde uzanan meralarla kaplıdır ve bu alanlarda siyah ve delikli kayalar geniş yer kaplar. Dağda iki volkan konisi ve bir krater bulunmaktadır. Konilerin çevresinde bitki örtüsü çok gelişmemiştir. Dağın güneyinde Çaldıran Ovası uzanır, kuzeydoğusunda ise Doğubayazıt Ovası bulunur. Alanın doğu sınırının bir kısmı İran’a komşudur.

Habitatlar: Alan volkanik kökenli kayalarla kaplıdır. Dağın güney kısmını taşlık yamaçlar oluşturur. Burada açık dağ stepleri gelişmiştir. Yükseklerde ise kısa boylu dağ mera toplulukları yer alır. Otlatma baskısının nispeten az olduğu bölgelerde kısa boylu çalı tipinde ağaçlık alanlara rastlanır. ÖDA sınırları içinde doğuda yer alan Soğuksu Vadisi’nde zengin bitki örtüsüne ev sahipliği yapan yüksek arazi kireçtaşı meraları vardır.

Türler: Alan özellikle bitkiler için oldukça önemlidir. Alandaki endemik bitkiler arasında nesli tehlike altında olan Saıdudak (Fritillaria michailovskyi), Götankoparan (Centaurea demirizii), Cevaz Çançiçeği (Campanula coriacea) ve Calamintha caroli-henricana bulunur. Bölgesel öneme sahip Gökkuzgun (Coracias garrulus) ve Avrupa Birliği ölçeğinde önemli olan Çobanaldatan (Caprimulgus europaeus), Kirazkuşu (Emberiza hortulana) ve Kara Alınlı Örümcekkuşu (Lanius minor) alanda üremektedir. Alanda Bozkır Kartalının (Aquila nipalensis) ürediği tahmin edilmekle birlikte henüz kesin bir veri yoktur. 

Alanda bulunan kelebek türleri arasında Karagözlü Mavi Kelebek (Glaucopsyche alexis) ve Apollo (Parnassius apollo), sürüngen türleri arasında ise Bendimahi Kertenkelesi (Darevskia bendimahiensis) yer alır.

Alan Kullanımı: Alandaki en önemli geçim kaynağı hayvancılıktır. Dağdaki meralarda özellikle yazın yoğun otlatma yapılmaktadır. Hayvan sahipleri kışla birlikte dağın alçak kesimlerine ve ovalara inmektedir. Bölgede arıcılık da yapılmaktadır.

Tehditler: Alanda aşırı otlatma ve ağaç kesimi nedeniyle bitki örtüsü tehlike altındadır.

Derken geldiğim düzlükte, uzakta gördüğüm levha sanırım Tendürek Geçidi’ni işaret etmekte. Evet, ta kendisi. 2644 metre diyor. Harika, gelmişim, köpek möpek derken. Yuppiii.... Hemen altına bisikleti çekip hatıra fotosu almaya çalışırken tepelerden “devam et” diyen bir ses. Görünürde kimse yok ama belli ki asker var ve gitmemi istiyor. Hoppala, buraya kadar geldim, belgelemeden mi gideceğim? Hemen alelacele fotolar alıp atlıyorum velespite, bırakıyorum bayır aşağı serbest koşsun diye.

Tendürek’in mükafatı, mis gibi bir yokuşu inmekteyim. Etrafta dağlarda oldukça fazla kuleler var. Anlaşılan hepsi askeriye. Gözetliyorlar etrafı. Şu an bir panzerin yanından geçmekteyim. Bir de yol kenarında dikili dev beton duvarlar var. Bunların ne olduğunu sonradan öğrendim. Mevki belirlemek içinmiş. Hepsinin üzerlerine bir isim yazılmış, numaralanmış falan.

İniyorum Çaldıran’a doğru ama kalkan toz bulutu ileride yolun toprak olduğunu göstermekte. Nerden çıktı şimdi bu durum? Ne güzel gidiyorduk derken 42’nci kilometrede başlıyor bu toprak bölüm. Daha bitmemiş, kazılmış falan. Tabii toz toprak içinde ortalık, üst baş battı. Rüzgar da bana doğru esiyor. Geçen gidenin tozu üstümde. Hiç de iyi olmadı bu durum şimdi.

1 kilometrelik toprak bölüm geçilip geniş bir yol geldi. 2’nci sınıf asfalt. Yapılmış ama daha..., bilmiyorum sanki! Böyle mi kalacak? Çizgileri çekilmemiş, güvenlik şeridi çakıl taşlı duble bir yol.

Tendürek’te Garmin 2460 küsur diyordu, 2644 değil. Nedense bazen farklılık gösteriyor değerler. İniyorum halen aşağıya, %-2 ile. Asker dolu etraf, kuleler var, kalekol deniliyor.

Üç beş taşı üst üste dizerek, böyle sağda solda işaret benzeri şeylerden burada da var. Saat 10.24 ve 52,7 kilometreyi geride bırakmışım. 17 kilometrem kaldı Çaldıran’a. 2093 metreye indim. Ve devam inmeye, %-2, -3, -4 şu anda. Pedal çevirmeden yağ gibi kayıyor, mis gibi seyrediyorum etrafı.

İleride hayvanlarını otlatan bir grup köylüden biri eşeğiyle derinlerden hızla gelmekte. Bana mı geliyor acaba? Bu da mı dilenecek? Yanında duruyorum haliyle. Ne söylediğini de anlamadığımdan bir fırça da buna çekiyorum ama istediği bir çakmakmış. Çay demlemekten söz ediyor. Ateş yakacak herhalde. Neyse yanımda vardı, veriyorum. Çok seviniyor. Ne diyeceksin diye sorduğumda “teşekkür ederim” diyor.

Şimdi kaba bir asfalt ama dümdüz giden bir yolla Çaldıran’a yaklaşmaktayım. Araç trafiği hafiften çoğaldı. Beni geçen traktör, benim geçtiğim tarım aracı, karşıdan gelen motorcular. Bazıları bana zafer anlamında V işareti yapmaktalar.

Ohh nihayetinde geldim. Merkeze daha var. Bir benzincide durup soğuk çay içiyorum. Biraz şeker iyi geliyor. Saat 10.58. Şu an 66’ncı kilometredeyim. Rakım 1986 metre.

Çaldıran ilçesi 1987 tarihine kadar köy statüsünde Muradiye ilçesine bağlı iken 7 Haziran 1987’de belde belediyesi oluyor ve hemen ardından 4 Temmuz 1987’de ilçe statüsüne kavuşmuş. Karasal iklimin hüküm sürdüğü, kışların çok sert geçtiği ve sıcaklığın bazı gecelerde -40’lara düştüğü söyleniyor. İlçede doğan Bendimahi Çayı, ilçenin ortasından geçerek Van Gölü'ne dökülmekte. 

Rampayı çıkarken sıkı terledim, kafama sürdüğüm güneş yağı terle gözüme inip yakmaya başladı. Ciddi bir rahatsızlık veriyor, sürekli sulanıyor sağ göz. Bir de birbirine bağlı olduğundan burnum akmakta. Mendille kuruluyor, eldivenin kenarıyla siliyorum ama kesilmiyor. Bu şekilde Çaldıran’a vardım. [e] 70,1 km/11.16/%20 harcandı-2. Burası 1984 metrede. ÖE’yi buluyorum. İçeri girip velespiti dayayıp Reşat Beyi arıyor, geldiğimi haberdar ediyorum. Bir müddet sonra gelip TC’mi alıp kaydımı yapıyor (30-). 105 no bana ayrılmış. Burada daimi kalanlar çokmuş. Burayı ayarlamak için, İstanbul’dan başlayarak müdür, belediye falan arayarak uğraşmak durumunda kaldım. 

Oda, şöyle böyle, genelde yıpranmış oluyor ÖE’ler. Ama çarşaf temiz, sıcak suyu akıyor. Reşat Bey beni çaya götürüyor ama benim göz sıkıntı vermekte. Güneş gözlüğümü de takmadığımdan ışık fazla geliyor. Duramıyorum uzun yanında ve odaya dönüp yıkanıp, biraz dinlenmek üzere yatağa uzanıyorum. 

Gözümü kapamak, şöyle 1 saat iyi geldi. Az durum düzelmiş gibi. Şimdi yemek işine bakmalıyım. Çıkıyorum sokağa, sorup soruşturuyorum, hepsi etli. Bir tek ezo gelin bana uyar. Damak Tadı’nda, yanına verdikleri maydanoz ile çorbayı içip (8-) menemen yaptırabileceğim yer arayışındayım. Börekçiden umudum vardı ama bitirmiş malını.

Daha önce eczaneye uğramış Visine alıp damlatmıştım göze. O da iyi geliyor. Ve bir Final Pastanesi’nde ısmarlanan 2 yumurtalı menemeni afiyetle yiyip 10 lira bırakıp sokaklarda dolanmaktayım. Her yer çayevi, önünde çokça insan, sandalye yok, taburelerde oturuluyor.

Çaldıran depremi; 24 Kasım 1976 tarihinde yerel saatle 12.22'de merkez üssü Van'ın Muradiye ilçesi Çaldıran bucağı olan 7,5 Ms büyüklüğündeki depremde 3840 kişi öldü, 9232 bina hasar gördü. 2000 kilometrekarelik bir alandaki evlerin %80'i yıkıldı. Depremin yanı sıra bölgede gece hava sıcaklığının -17 dereceye kadar düşmesi sonucu donma nedeniyle de ölümler oldu. Yağmur ve kar yağışları nedeniyle kurtarma ve yardım çalışmaları gecikti. 

Türkiye'nin bulunduğu coğrafya, 1500'lü yıllardan itibaren farklı zamanlarda 7 ve üstü büyüklüğünde 23 depremle sarsılmıştır. Ülkemizde başlıca 3 deprem kuşağı bulunur: Kuzey Anadolu Deprem Kuşağı; Van Gölü’nün kuzeyinden itibaren Erzincan, Tokat, Amasya, Gerede, Bolu, Adapazarı, İzmit Körfezi ve Marmara Denizi’nden, Saros Körfezi’ne kadar uzanır. Bu kuşağa Kuzey Anadolu Fay Hattı da denir. Ülkemizde depremlerin en çok görüldüğü kuşak burasıdır. İzmit, Adapazarı, Düzce, Bolu, Çankırı, Niksar, Erbaa, Erzincan, Erzurum, Pasinler bu kuşak üzerinde yer alır.

Güneydoğu Anadolu Deprem Kuşağı; Van Gölü çevresinden başlayarak Güneydoğu Torosları takip eder ve İskenderun Körfezi’ne kadar uzanır. Muş, Varto, Elazığ, Malatya, Elbistan, Kahramanmaraş, Adana, İskenderun bu kuşak üzerinde yer alır.

Batı Anadolu Deprem Kuşağı; Ege Bölgesi’nde yer alan çöküntü alanlarını kaplayan bu kuşak, Bakırçay, Gediz, Büyük Menderes ve Küçük Menderes ovaları ile Burdur, Uşak, Kütahya civarını içine alır.

Aklıma önümüzdeki günlerin kalacak yerlerini ayarlamak geliyor. Parkta bir bank üzerinde ettiğim telefonlardan aldığım dolu cevapları tedirgin edici. Bu iş buradan cepten olamayacak diyerek odada BS üzerinden yer aramaktayım. Özetleyeyim: Ahlat’ta yer bulamadım. Festival diye dolular. Zaten iki kalacak yeri var (ÖE ve otel). Mecburen burayı pas geçmek zorundayım. Erciş ise yarın sabah 8’de ara diyor. Adilcevaz gece bir kere daha dene diyor. Yani hepsi dolmuş. Yuhhh... Ben de otellerden yer ayırtıyorum. Haliyle ÖE’den daha pahalılar ama riske de atmak istemiyorum kendimi. Bu durumda Ahlat’ta kalamayacağımdan program 1 gün kısalınca Tatvan rezervasyonunu öne çekiyorum. Artık bir yerde fazladan 1 gün kalacağım, tren+otobüs tarihlerine denk düşürmek için. Bu biletleri almıştım.

Reşat Bey ile çay içmekteyiz. Hoş bir insan, kendine has tavrı var. Biraz dışa dönük bir yapı. İstanbul’a da gelmiş, belki gene gelecek, o zaman gezdiririm onu, telefonumu verdim. Hava dediği gibi gece serinledi, üzerimdeki t-shirt az geldi. Fazla duramıyor kendisine veda edip odaya dönüyorum.

Bundan 505 yıl önce ve tam 10 gün sonra, yani 23 Ağustos 1514 tarihinde Osmanlı padişahı I. Selim ile Safevi hükümdarı Şah İsmail arasında Çaldıran Meydan Muharebesi gerçekleşti. Çaldıran Ovası'nda yapılan savaş, Volker Eida'e göre bugün İran sınırları içerisindeki Maku'ya biraz uzak bir yer. Sınırımızdan 22 kilometre kadar içeride olan Maku’ya haritadan baktığımda dağlık bir bölge olduğunu gördüm. Bu çaplı büyük iki ordu askerlerinin (her biri 80-100 bin) sığabileceği bir ova gibi görünmüyor. Yani savaşın bizdeki Çaldıran Ovasında gerçekleşmiş olması çok daha kuvvetli.

Çaldıran Meydan Muharebesi ile Osmanlı Devleti’nin doğu yönü güvence altına alınmış, bunun doğal sonucu olarak da Osmanlı Devleti’nin batıda ve güneyde harekât yapması için geniş bir serbestlik alanı elde edilmiştir. Nitekim Yavuz, bu durumdan faydalanarak Mercidabık (1516) ve Ridaniye (1517) Meydan Muharebeleriyle Suriye, Filistin ve Mısır’ı fethetmiş, oğlu Kanuni Sultan Süleyman da daha ziyade batıya yönelme imkânı bulmuştur. 
Çaldıran Muharebesi,
1525 yılından bir minyatür

267 yıllık Mısır Memlûk (Kölemen) Devleti tarihe gömülmüş, ayrıca Doğu Akdeniz’e, Kızıldeniz’e, Hint Okyanusu’na inilerek Kuzey Afrika yolu açılmış, Hicaz, Yemen ve Sudan devletleri de kan dökülmeden Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına girmiştir.

Kazanılan başarılar sonucunda Osmanlı Devleti, bir dünya devleti olma özelliğini kazanarak dönemin süper gücü olmuştur. Ayrıca dönemin yol açtığı siyasi gelişmelerinden birisi de halifeliğin Osmanlı Devleti’ne geçmesidir.



Çaldıran ÖE 0432-4122800 / 0532-6521222 Reşat bey













Doğubayazıt - Çaldıran
Tur tarihi: 13 Ağustos 2019
Kat edilen mesafe: 68,27 km
Ortalama hız: 16,9 km/sa
Bisiklete biniş süresi 4 sa 1 dk, dışarıda geçen süre 4 sa 40 dk
En yüksek sıcaklık 31 ˚C, en düşük 18 ˚C, ortalama 23,4 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1070 m, kaybı (iniş) 629 m
En düşük irtifa 1592 m, en yüksek 2599 m

Garmin yol bilgileri Doğubayazıt-Çaldıran

Relive yol bilgileri Doğubayazıt-Çaldıran



Doğubayazıt ÖE’den ayrılışım 06.40


ÖE’nin arkası L

Sabah erken olduğundan güzel bir serinlik var. Üzerimde
 ince yelek. Bayram diye fazla insan da ortalıkta dolanmıyor

Bu yolu kazmışlar, doğalgaz için sonra doldurmuşlar, ama
 dolan çökmüş berbat bir yol olmuş. Çok dikkatli sürmek lazım



Duvar edebiyatı

Said-i Nursi İmam Hatip Ortaokulu L

Etrafı dağlarla çevrili bir ova burası. Bu ova pek düz olmayıp
 yer yer kaya ve tepeler görülmekte. Doğubayazıt’ın çevresi
 genellikle volkanik kütlelerden meydana gelmiş

Çift şeritli bir yoldayım. Sağımda solumda bir yığın dinlenme
 tesisi, levhalarında Arapça harflerle de bir şeyler yazılı...
...
Sanırım bu İran’dan gelen araçlar için olsa. Zaten bazılarının
 önlerinde park vaziyetinde yabancı plakalı TIR’lar da mevcut



10 km sonra Van-Çaldıran sapağı geldi. Soldan devam


Ortadirek köyünün üzerinden geçmekteyim. Evler kerpiçten,
 tek katlı, dışarıda tezekler kurutuluyor, kışlık yakacak....

... üstleri örtülü, herhalde saman bunlar, hayvanların yemleri


Günün bu saatinde her tarafta otlayan hayvanlar; koyunlar,
 keçiler, inekler yayılmış vaziyette

Asfalt gayet güzel, güvenlik şeridi harika. Şimdilik dümdüz
 pedallıyorum. Yönüm güney... Yolda araç bekleyenler


Yol aynen devam ediyor. Asfaltın durumu gayet iyi, kaymak


Çobanın biri yanıma kadar gelip para istiyor, eliyle işaret
 ediyor. Fırçalıyorum, böyle yol ortasında dilendiğinden. Türkçe
 duyunca o da afallıyor. Demek bunlar yabancıdan
 istemeye alışmışlar herhalde...

Yolun hafif bir trafiği var. TIR’lar iki yönlü gelip geçmekte.
 22,3. km'de asfalt 2. sınıf oldu. Güvenlik şeridi bozuldu


Yolun durumu iyicene kabalaştı. Sağdaki
 güvenlik şeridi mıcır dolu


1956 m’ye çıktım, arada durup
 dinleniyor, kaideyi rahatlatıyorum

2185 m’deyim. Bu yükseklikte rüzgar bayağı donduruyor
 adamı. Ağrı solumda, arkamdan beni gözlüyor halen. Kolluyor,
 yokuşu rahat çıkayım diye

Tendürek Geçidi 2644 m


Tendürek’in mükafatı, mis gibi bir yokuşu inmekteyim. Etrafta
 dağlarda oldukça fazla kuleler var. Anlaşılan
 hepsi askeriye. Gözetliyorlar etrafı...


Kalekol

İleride hayvanlarını otlatan bir grup köylüden biri eşeğiyle 
derinlerden hızla gelmekte. Bana mı geliyor acaba? Bu da mı 
dilenecek? Yanında duruyorum haliyle. Ne söylediğini de 
anlamadığımdan bir fırça da buna çekiyorum ama istediği
 bir çakmakmış. Çay demlemekten söz ediyor. Ateş yakacak
 herhalde. Neyse yanımda vardı, veriyorum. Çok seviniyor. Ne
 diyeceksin diye sorduğumda “teşekkür ederim” diyor



Bir de yol kenarında dikili dev beton duvarlar var. Bunların
 ne olduğunu sonradan öğrendim. Mevki belirlemek içinmiş. Hepsinin
 üzerlerine bir isim yazılmış, numaralanmış falan

Şimdi kaba bir asfalt ama dümdüz giden bir yolla Çaldıran’a
 yaklaşmaktayım. Araç trafiği hafiften çoğaldı. Beni geçen traktör,
 benim geçtiğim tarım aracı, karşıdan gelen motorcular...

... bazıları bana zafer anlamında V işareti yapmaktalar


Rampayı çıkarken sıkı terledim, kafama sürdüğüm güneş yağı
 terle gözüme inip yakmaya başladı. Ciddi bir rahatsızlık veriyor,
 sürekli sulanıyor sağ göz. Bir de birbirine bağlı olduğundan
burnum akmakta. Mendille kuruluyor, eldivenin
kenarıyla siliyorum ama kesilmiyor


Ohh nihayetinde geldim


Çaldıran



Bundan daha iyi dondurma markası olabilir mi? J

Damak Tadı





Final Pastanesi

Çaldıran ÖE

Çaldıran ÖE




Her yerde çayevi, önünde çokça insan, sandalye
 yok, taburelerde oturuluyor


Konfeksiyon dükkanları daha çok kadına yönelik



Algıda seçicilik, bisikletli görünce hemen fotosunu çekiyorum


Aklıma önümüzdeki günlerin kalacak yerlerini ayarlamak
 geliyor. Parkta bir bank üzerinde ettiğim telefonlardan
aldığım dolu cevapları tedirgin edici

Reşat Bey ile

















































10. gün (devamı) Çaldıran-Erciş – 8. gün (öncesi) Iğdır-Doğubayazıt





[bisikletle]Türkiye: Urartuların İzinde


Kars-Kağızman = 49,25 km

Kağızman-Tuzluca = 60,63 km

Tuzluca-Iğdır = 48,61 km


Çaldıran-Erciş = 72,05 km

Erciş-Adilcevaz = 70,31 km

Adilcevaz-Tatvan = 72,24 km

Tatvan-Hizan = 47,21 km

Hizan-Bahçesaray = 69,69 km

Bahçesaray-Çatak = 63,21 km

Çatak-Pervari = 73,58 km

Pervari-Şirvan = 71,65 km

Şirvan-Siirt = 27,49 km

Siirt-Baykan = 47,77 km

Baykan-Bitlis = 57,27 km

Bitlis-Muş = 76,67 km

Muş-Kulp = 95,50 km

Kulp-Silvan = 87,91 km

Silvan-Bismil = 60,58 km

Bismil-Batman = 53,42 km

Batman-Kurtalan = 60,31 km