26 Kasım 2018

bi:taraf Kemerburgaz

Bu hafta yağmur yoktu. Geçen hafta gidemediğimiz Kemerburgaz turunu yaptık. Beşiktaş buluşma noktasına İhsan ile geçip buradan Nurhan ve Levent ile Yeniköy’e doğru pedal bastık. Levent’le epeydir bir araya gelememiştik, keyifli bir buluşma oldu. Uzundur Boğaz yoluna gelmemişim anlaşılan. Epey değişiklikler olmuş. Dolgu yapılan Bebek sahilinde bisiklet yolu işaretlenmiş. Ancak oltacılardan nasıl kurtulacaksın da orada pedal çevirebileceksin? Bu insanlar kendilerinden başkasını düşünebilecek bir kapasitede değiller. Salladıkları iğne arkadan geçen birine mi  saplanır, yolun üzerinde dikilerek başkasına engel mi olurum... Bunlar onlar için boş kavramlar.

Yeniköy’de Varujan, Cenap ve Gültekin’in de dahil olmasıyla 8’li olarak Çayırbaşı kahvaltı noktamıza doğru tekrar yola çıkıyoruz. Dedim ya, epeydir gelmemişim buralara. Çayırbaşı girişi ve devamı olan yolda da büyük değişiklikler var. Yol genişlemiş, çift şerit olmuş. Asfalt kaymak. Bir hastane açılmış...

Çayırbaşı’nda ilk molamızı veriyoruz. Her zaman uğradığımız kahveci güleryüzlü, bize yandaki büfesini açıyor, masalar çıkartıyor ve halen 1 lira olan çayından getiriyor. Güzel bir sürpriz Gültekin’den geliyor. 3 gün önce doğan İhsan’ı bir pastayla kutluyor. Bu nefis çikolatalı pastadan bize de düşüyor elbette. Her zamanki neşe içinde masa etrafında bitmeyen bisiklet maceraları dilden dile dolanıyor.

bitaraf/bertaraf: Farsça+Arapça kökenli bu kelimelerin anlamını TDK Yansız/Kaldırılmış, giderilmiş olarak açıklamakta. Kulağa hoş gelen, kafiyeli iki kelime. Hatta bu kelimeleri içeren, “bitaraf olan bertaraf olur” diyerek gözdağı vermeğe çalışılan bir siyasetçinin konuşması da var.

Bu söz “tarafsız olan yok olur” anlamında kabul edilmekte ve insanları mutlaka bir tarafın adamı olmaya yönlendirmek için kullanılmaktadır. Yani “ya bizim adamımız olacaksın, ya da yok olacaksın” tehdidini içermektedir. Bu durumda insanlar, körü körüne mutlaka bir adamın veya bir görüşün tarafı olacaklardır. Onun her dediğine boyun eğeceklerdir. Ona karşı çıkanların haklı veya haksız olduğuna bakmaksızın karşısında olacaklardır. 

Bu kullanım ve kabul ediş tarzı yanlıştır.

Birinci yanlışlık sözcüğün kelime açılımında, ikinci yanlışlık sözcüğün içeriğinde yapılmaktadır.

Bitaraf kelimesinde kullanılan “bi” sözcüğü, olumsuz anlam içermekte ve “taraf”ı “tarafsız” yapmaktadır. Ancak sözcüğün ikinci kısmında yer alan “bertaraf” kelimesindeki “ber” sözcüğü, bu kelimeyi yani “taraf”ı, “yok olmak, giderilmek” anlamına sokmamaktadır. Burada “taraf” kelimesinin başına gelen “ber” sözcüğü; taraflar üstü olmak, tarafsızlığın asıl olduğu anlamına gelmektedir. Aynen “bermutad” kelimesinin özü olan “mutad” yani “alışılmış şey” anlamına gelen kelimesinin önüne “ber” sözcüğünün eklenmesi, nasıl ki bu kelimenin anlamını değiştirmeyip, üstelik pekiştirerek, alışılmışlığın sürekli ve asıl olduğunu vurgulamakta ise, taraf kelimesinin başına gelen “ber” sözcüğü de, tarafsızlığın asıl ve önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bunun bir diğer örneği de “bergüzar” kelimesinde görülmektedir. Kelime anlamları bir yana, sözcüğün genel içeriğine baktığımız zaman da, genel kullanım tarzının hatalı olduğu görülecektir. Çünkü taraf olmak demek, gözü kapalı, körü körüne bir tarafın adamı olmak demektir. Tarafsız olmak ise, herhangi bir kişinin veya görüşün adamı değil, “haklının ve doğrunun yanında olmak” demektir.

Bu cümleye, daha sakin ve tarafsız bir şekilde baktığımız zaman gerçek anlamı görülecektir: “Tarafsız olmak demek, haklıdan yana olmak demektir.”

Çayırbaşı’ndan kemerlere doğru tırmandık. Yol buyunca “Şeridi paylaş” uyarı yazıları dikili. Bu bile insana moral veriyor. Hiç olmazsa birileri okur da düşünür.

Kemerlerde İhsan patronunun anne cenazesine katılmak için bertaraf oluyor. Bizler ise orman yolundan devam ediyoruz Kemerburgaz’a doğru. Her zaman durduğumuz çeşme nedense bugün boş. Genelde sıra sıra damacanalarıyla bekleşen insanlar olurdu. Nedeni birazdan belli oluyor. Suyumuzu doldurmaya gittiğimizde içerlerden bir ses “bulanık akıyor” diye bizi uyarıyor.

Kemerburgaz’da bir panayır kurulu, Karadeniz havaları esmekte. Açılmış tezgahlarda turşu, peynir, ekmek, pekmez, kuruyemiş gibi yiyecekler satılıyor. Burayı gezmeden önce Kemerburgaz’ın meşhur suböreğinden yemek için yerleşmek istediğimiz çayevi dışarıya masa çıkartmakta nazlanınca biz de karşısındakine konuşlanıyoruz. Kilosu 25 lira olan börekten herkes iştahına göre bir miktar alıyor (Çorbacılar hariç.). Bu börekçi önceleri arabada satardı, sonra alt yolda bir dükkan açtı ama sürdüremedi tekrar arabaya geçti. Şimdi gene bir dükkan açmış. Umarız bu sefer işi rast gider. Çorbacıdan dönen Cenap ve Varujan da dahil olunca çay/ayran/kahve eşliğinde devam ediyoruz bitmeyen bisiklet maceralarına. Çaylar 1, ayran 2, kahve 5 lira burada.

Hanımların çağırısıyla Cenap, Gültekin ve Varujan Kemerburgaz’dan bertaraf oluyorlar. Biz de tası tarağı toplayıp (Panayırdan kocaman bir ekmek almıştık.) Nurhan ve Levent ile Cendere üzerinden Kağıthane tünelinden Dolmabahçe’ye iniyoruz. Levent 1’inci tünelden Bomonti’ye ayrılıyor. 

Kağıthane tarafları Vadi İstanbul nedeniyle öylesine bir değişime uğramış ki. Tepelerden giden bir raylı sistemde tramvayımsı bir araç da hareket ediyordu. Sürmekte olan inşaatlar, kiralık yerler...

Bazı sözlerin nereden nasıl çıktığını hep merak ederim. Bu “Tası tarağı toplamak” deyiminin kökeni çok ilginç. Osmanlı İstanbul'da elit kesimin gittiği meyhanelere "Gedikli" denirdi. Bunlar loncaya bağlı legal yerlerdi. Orta sınıfın müdavim olduğu illegal meyhaneler ise "Koltuklu" idi. 

19. asrın ortalarında sadece İstanbul’da 80 gedikli vardı. Koltuklularla birlikte sayının 1000 olduğu tahmin ediliyor. Alt gelir gruptakilerine hizmet eden seyyar meyhaneciler ise "Ayaklı" diye anılırdı. Sayıları 800'ü geçen ayaklılar, başlarında şerbetiye denen bir başlık ve omuzlarında peşkir ile gezinirlerdi. Bu onların tanınma alametleriydi. Bellerinde koyun bağırsağına doldurulmuş rakı ve kaftanlarının içinde ise kadehler bulunurdu. Bu kadehlere rakı tası anlamında "tas-ı arak" adı verilirdi. Zabıta baskını söz konusu olunca tas-ı arağını gizleyerek kaçmaları gerekiyordu. Bugün kullandığımız "tası tarağı toplamak" deyimindeki tarak, bilindiğiniz saç tarağından değil rakı anlamındaki "arak" tan gelmektedir.
(Taner İriz'den alıntı)

Beşiktaş’ta Nurhan Üsküdar’a geçiyor biz de Kadıköy’e. Gemide iki genç bisikletçi ile, onların ısmarladığı çay+kurabiye eşliğinde kadife sesli Yasemin Yüksel’i dinleyerek yaptığımız sohbet sonrası hızla evin yolunu tutmaktayız.











bi:taraf Kemerburgaz: Dudullu-Kadıköy-(gemiyle) Beşiktaş-Çayırbaşı-Kemerburgaz-Kağıthane-Dolmabahçe-Beşiktaş-(gemiyle) Kadıköy-Dudullu

Tur tarihi: 25 Kasım 2018
Kat edilen mesafe: 87,87 km.
Ortalama hız: 18,1 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 4 sa. 51 dk., dışarıda geçen süre 9 sa. 23 dk. 
En yüksek sıcaklık 21 ˚C, en düşük 9 ˚C, ortalama 13,4 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1072 m, kaybı (iniş) 1070 m.
En düşük irtifa 0 m., en yüksek 163 m.


Garmin yol bilgileri bi:taraf Kemerburgaz

Relive yol bilgileri bi:taraf Kemerburgaz


        

        



































Foto katkıları için Gültekin ve Levent’e teşekkürler.







İlginizi çekebilir Hayır’lısıyla…, Noel Baba Turu