2 Haziran 2015

[bisikletle]Türkiye: Trakya / “Fikret Albay’ın İzinden” (Lüleburgaz-Kırklareli)

9 Mayıs 2015, Cumartesi / Lüleburgaz – Kırklareli (4. Gün)

7 gibi uyanıp toparlanıp çıkmam 9’u buluyor. Telefonsuzum, Firuzan’a ve aileme e-posta yoluyla haber veriyorum ki endişelenmesinler ulaşamadıklarında. Eskiden cep yoktu, kimse de öyle merak etmezdi. Şimdi, acaba ne oldu...?!!

Çıkıştaki güvenlikçiden Hakan beyin yol tarifinde dik bir rampanın olduğunu öğrenip, gene eski, bildiğim yoldan gitmenin daha doğru olacağına karar verip 9.10 gibi pedalları döndürüyorum. Taşköprüyü geç, dere boyunca git, askeriye ve soldan Hamitabat’a. Zaten 2 dev doğalgaz kulesi nereye gitmen gerektiğini açıkça belli ediyor.

Hava güneşli ama daha ısınmamış. Üzerimde yelek ve kollarım kapalı. Güneşten de korunmak lazım. Açık yerler pembeleşmeye başlamış bile. Ama artık şortluyum.

Çok güzel bir yol burası. Doğalgaz santralına kadar fazla dik olmayan bir yükselişle geldim. Sabah sabah arada geçen araçlar var ama genelde sakin bir yol. Sağda güzel bir çiftlik, harası da var (9.45). Bu sözcük de Fransızcadan geçmiş dilimize, haras.

Tatarköy’e girmeden devam. Solumda dev iki, ne demeli baca mıdır bunlar? Değil herhalde. Botaş Basınç Düşürme ve Ölçüm İstasyonu yazıyor kapısında (10.15). Ne işe yarar? Basınç̧ düşürme ve ölçüm istasyonu bölgesel istasyonlardan orta basınçta gelen gazı müşterinin ihtiyaç̧ duyduğu basınca düşürme ve faturalamaya baz alacak ölçümü yapmak üzere kurulmaktadır. İki baca olmasının sebebi birinin arızaya geçmesi durumunda diğerinin devreye girmesi şeklinde biliyorum. Gaz akışının kesintiye uğramaması için.

Hamitabat’da Hakan beyi buluyorum (10.35). Oğlu, hanımı ve babasıyla tanışıyorum. Evde içilen kahve sonra köy merkezine gidip kıraathanede oturup bolca sohbet ediyoruz. Ayberk, oğlu 3. sınıfta, akıllı bir çocuk. Mimar olmak istiyor büyüyünce. Ne güzel, umarım arzularına kavuşur.

GoPro’nun uzaktan kumandasının şarjı bitmiş. Halbuki akşam takmıştım. Daha halen bunun huyunu öğrenemedim. Ne diye şarj olmuyor?! Köyde bari biraz prize takayım.

Yol hiç fazla eğimli değil. Kuş sesleri, yemyeşil ovalar. Sağda solda geniş su birikintileri. TPAO’nun bir hayli fazla tesisi var etrafta.

Sırasıyla Erikleryurdu ve Değirmencik gelecek. Arada sırada geçen bir traktör veya kamyon. Hepsiyle selamlaşıyoruz. Dikkatimi çeken bir ilan var buralarda, Bonita Hibrit Ayçiçeği Tohumu. Hibrit nedir, bilirsiniz: İki farklı saf hattın birbirleriyle melezlenmesinden elde edilen yavru döl hibrit/melez olarak adlandırılır. Peki niye bu kadar tepki var hibrit tohuma? Çünkü: “Türkiye ve Dünya’nın en önemli sorunu gıda sorunudur. Gıdada kontrolünün en etkili yolu tohumu ele geçirmekten geçer. Hibrit tohumlar ise geninin azaltılmasıyla oluşur. 1 kez ekilebilir. O yüzden her yıl yeniden tohum almak zorunda kalınır” diyor Gıda Güvenliği Hareketi Genel Başkanı Kemal Özer ve ekliyor “Hibrit tohumlar yüzünden Türkiye’de yeni evlenen 100 çiftten 35’i kısır”. “Bu sayı, kadınlarda oluşan yumurta çatlaklığı, erken menopoz gibi problemler ve erkeklerde azalan sperm sayısı yüzünden 2050 yılında %5’e düşecek” diye uyarıyor bizi İstanbul Aydın Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölüm Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu.
Kaynak mavikutu

Sabahki simit+peynir dışında bir şey yemedim. Karnım hafiften acıkmakta. Erikleryurdu küçük bir yer. Tek bakkalı var. Yarım ekmek alırken bakkal ile ülkenin iktidarı üzerine değerlendirmeler. Bu bölge tahammül edemiyor, Tv’yi hemen kapatıyorum diyor. Günde 5 vakit susmadan konuşuyor.

Karnımı doyurmak için bir sonraki köyü seçiyorum. Değirmencik de küçük. (14.05) Caminin arkasındaki köy kahvesinde yanımdakileri yerken kahveci ve köylülerle bisiklet-tur üzerine başlayan sohbet haliyle ülkenin/bölgenin sıkıntılarına geliyor. Tarımın, hayvancılığın nasıl bitirildiği, nasıl yandaşlara peşkeş çekildiği üzerine acı gerçekleri dinlemek üzüntü verici. Nasıl parsel parsel yok etmekteler. Bunu anlamak mümkün değil. İktidar uğruna insanoğlu neler yapabiliyor!

Güzel bir parkurdu buraya kadar, Lüleburgaz’dan beri. Sonunda Babaeski-Kırklareli otoyoluna Kavaklı’da bağlandım (14.45). Geniş güvenlik şeridi ve hafifçe çıkışı olan. Ama kuvvetli bir karşı rüzgar esmekte. Yıllar önce gene başka bir mevsimde aynı durumu yaşadım. Zor gidiliyor. 7 km bitmek bilmiyor.

Sağdaki Shell’de bir mola. 3 şişe farklı meşrubat içtim susuzluğum halen geçmedi. Benzinciyle tatlı bir sohbet. Bisiklet-tek dolaşmak-spor...

DSİ’de yer olmadığını biliyorum. Öğretmen evine gidiyorum. Yer var ama başkasıyla paylaşmak üzere. Çekemem şimdi birini, hele de tanımadığım. Fiyatlar öğretmen 40-, kamu 45-, misafir 50-. Peki neresi var başka? Orman İdaresi olabilir veya Bilgiç Otel diyorlar.

Aslında şehir içinde kalmak istiyorum. Biraz çarşıda dolanmak, peynir almak vs. Otel Bilgiç hiç de fena değil, fiyatı da aynı, 40-TL / 1 kişi o.k., interneti de var, şahane.

Sıcak suyun altında tuzumu akıttıktan sonra biraz dolanmak üzere otelden ayrılıyorum.

Bir şeyler yemek için Kırklareli sokaklarındayım. Otel sulu yemek için Damak Lokantası’nı tavsiye etmişti. Kolay buluyorum tarif üzerine. Nohut+az bulgur+yoğurt+su=8-TL. Öncesinden Süzülmüş Peynircilik’ten taze kaşar aldım, yolluk. Eskisi bir ay sonra çıkacakmış.

Cumhuriyet Meydanı burası, iki yanda Hızırbey cami ve hamamı var. Tatsan’a uğruyorum. Sahibi Tahsin bey, oradalar. Tevfik’in samimi ahbabı. Beni hatırlıyor. Sohbet ediyoruz. Tulumba tatlısı ikram ediyor. Nefis. Konuşma sırasında öğreniyorum ki 9. kuşak iş başındaymış. Balkan Türklerinden. Üsküp civarında başlayan helvacılık Kırklareli’nde devam ediyor ve dünyanın bir çok yerine ihraç ediliyor. Ne güzel değil mi? Hem geleneği devam ettiriyorlar hem de bir Türk markasını uluslararası pazarda yarıştırıyorlar.

Tahsin bey bana vilayetin yanında trafiğe kapatılmış bir bölgeye gitmemi-görmemi öneriyor. (20.00). Evet, burası upuzun bir yol. Oldukça geniş. Gençliğin uğrak yeri olmuş. Her yer dolu. Neşe içinde gençler eğleniyorlar. Diyorum ya Trakya bir başka. Daha açık ve çağdaşlar, Kırklareli de.

Dondurma, içecek vs derken yorulduğumu hissediyor ve otele dönüyorum. Girmeden camdan baktığım birahanede FB maçı 2-2 yapmış. Odaya girdiğimde dışarıdan gelen bağırış sanki galibiyetin coşkusuydu.




















Lüleburgaz – Kırklareli
Lüleburgaz-Tatarköy-Hamitabat-Erikleryurdu-Değirmencik-Kavaklı-Kırklareli

Garmin yol bilgileri Lüleburgaz–Kırklareli

Tur tarihi: 9 Mayıs 2015
Kat edilen mesafe: 53,92 km.
Ortalama hız: 8,8 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 6 sa. 07 dk., dışarıda geçen süre 9 sa. 16 dk. 
En yüksek sıcaklık 40 ˚C, en düşük 23 ˚C, ortalama 30 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 458 m, kaybı (iniş) 299 m.

Tur bilgisi: Lüleburgaz-Kavaklı arası yol düz, köy yolları. Sert rampalar yok. Köylerde kahve, bakkal var. Kavaklı-Kırklareli arası duble yol. Geniş güvenlik şeridi var. Benzincilerde meşrubat bulunuyor.

Kırklareli’nde Öğretmen Evi, DSİ, Orman İdaresi Misafirhanesi var. Önceden telefonla iletişime geçmekte yarar var. Otel olarak Bilgiç Otel’ de (ucuz olanı) daha pahalı değil. Girişte lokanta kısmında bisiklete yer gösteriyorlar.

Yemek yenilecek lokanta bolca, tatlı-tuzlu atıştırmalıklar zengince Tatsan’da var.


DSİ’den çıkış, Lüleburgaz















Taşköprü, Lüleburgaz


























Hamitabat

































Hakan bey ve Ayberk ile, Hamitabat






















Erikleryurdu


































Değirmencik


































Kırklareli Üni. Yerleşkesi

































Yemekleri lezzetli, Kırklareli

































Hızırbey Cami, Kırklareli




















Süzülmüş, peynirin tadına bakın, Kırklareli



















Tatsan, helvanın tadına bakın, Kırklareli






































Vaatler vaatler






















































5. gün (devamı) Kırklareli-Edirne - 3. gün (öncesi) Saray-Lüleburgaz





bisikletle]Türkiye: Trakya / “Fikret Albay’ın İzinden”