9 Mayıs 2015,
Cumartesi / Lüleburgaz – Kırklareli (4. Gün)
7 gibi uyanıp toparlanıp çıkmam 9’u buluyor. Telefonsuzum, Firuzan’a
ve aileme e-posta yoluyla haber veriyorum ki endişelenmesinler
ulaşamadıklarında. Eskiden cep yoktu, kimse de öyle merak etmezdi. Şimdi, acaba
ne oldu...?!!
Çıkıştaki güvenlikçiden Hakan beyin yol tarifinde dik bir rampanın
olduğunu öğrenip, gene eski, bildiğim yoldan gitmenin daha doğru olacağına
karar verip 9.10 gibi pedalları döndürüyorum. Taşköprüyü geç, dere boyunca git,
askeriye ve soldan Hamitabat’a. Zaten 2 dev doğalgaz kulesi nereye gitmen
gerektiğini açıkça belli ediyor.
Hava güneşli ama daha ısınmamış. Üzerimde yelek ve kollarım
kapalı. Güneşten de korunmak lazım. Açık yerler pembeleşmeye başlamış bile. Ama
artık şortluyum.
Çok güzel bir yol burası. Doğalgaz santralına kadar fazla
dik olmayan bir yükselişle geldim. Sabah sabah arada geçen araçlar var ama
genelde sakin bir yol. Sağda güzel bir çiftlik, harası da var (9.45). Bu sözcük
de Fransızcadan geçmiş dilimize, haras.
Tatarköy’e girmeden devam. Solumda dev iki, ne demeli baca mıdır
bunlar? Değil herhalde. Botaş Basınç Düşürme ve Ölçüm İstasyonu yazıyor
kapısında (10.15). Ne işe yarar? Basınç̧
düşürme ve ölçüm istasyonu bölgesel istasyonlardan orta basınçta gelen
gazı müşterinin ihtiyaç̧ duyduğu basınca düşürme ve faturalamaya baz alacak
ölçümü yapmak üzere kurulmaktadır. İki baca olmasının sebebi birinin
arızaya geçmesi durumunda diğerinin devreye girmesi şeklinde biliyorum. Gaz
akışının kesintiye uğramaması için.
Hamitabat’da Hakan beyi buluyorum (10.35). Oğlu, hanımı ve
babasıyla tanışıyorum. Evde içilen kahve sonra köy merkezine gidip kıraathanede
oturup bolca sohbet ediyoruz. Ayberk, oğlu 3. sınıfta, akıllı bir çocuk. Mimar
olmak istiyor büyüyünce. Ne güzel, umarım arzularına kavuşur.
GoPro’nun uzaktan kumandasının şarjı bitmiş. Halbuki akşam
takmıştım. Daha halen bunun huyunu öğrenemedim. Ne diye şarj olmuyor?! Köyde bari
biraz prize takayım.
Yol hiç fazla eğimli değil. Kuş sesleri, yemyeşil ovalar.
Sağda solda geniş su birikintileri. TPAO’nun bir hayli fazla tesisi var
etrafta.
Sırasıyla Erikleryurdu ve Değirmencik gelecek. Arada sırada
geçen bir traktör veya kamyon. Hepsiyle selamlaşıyoruz. Dikkatimi çeken bir
ilan var buralarda, Bonita Hibrit Ayçiçeği Tohumu. Hibrit nedir, bilirsiniz: İki farklı saf hattın birbirleriyle
melezlenmesinden elde edilen yavru döl hibrit/melez olarak adlandırılır. Peki
niye bu kadar tepki var hibrit tohuma? Çünkü: “Türkiye ve Dünya’nın en önemli sorunu gıda sorunudur. Gıdada
kontrolünün en etkili yolu tohumu ele geçirmekten geçer. Hibrit tohumlar ise geninin
azaltılmasıyla oluşur. 1 kez ekilebilir. O yüzden her yıl yeniden tohum almak
zorunda kalınır” diyor Gıda Güvenliği Hareketi Genel Başkanı Kemal Özer ve
ekliyor “Hibrit tohumlar yüzünden
Türkiye’de yeni evlenen 100 çiftten 35’i kısır”. “Bu sayı, kadınlarda oluşan yumurta
çatlaklığı, erken menopoz gibi problemler ve erkeklerde azalan sperm sayısı
yüzünden 2050 yılında %5’e düşecek” diye uyarıyor bizi İstanbul Aydın
Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölüm Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Adnan
Saraçoğlu.
Kaynak mavikutu
Kaynak mavikutu
Sabahki simit+peynir dışında bir şey yemedim. Karnım
hafiften acıkmakta. Erikleryurdu küçük bir yer. Tek bakkalı var. Yarım ekmek
alırken bakkal ile ülkenin iktidarı üzerine değerlendirmeler. Bu bölge tahammül
edemiyor, Tv’yi hemen kapatıyorum diyor. Günde 5 vakit susmadan konuşuyor.
Karnımı doyurmak için bir sonraki köyü seçiyorum. Değirmencik
de küçük. (14.05) Caminin arkasındaki köy kahvesinde yanımdakileri yerken
kahveci ve köylülerle bisiklet-tur üzerine başlayan sohbet haliyle
ülkenin/bölgenin sıkıntılarına geliyor. Tarımın, hayvancılığın nasıl
bitirildiği, nasıl yandaşlara peşkeş çekildiği üzerine acı gerçekleri dinlemek
üzüntü verici. Nasıl parsel parsel yok etmekteler. Bunu anlamak mümkün değil.
İktidar uğruna insanoğlu neler yapabiliyor!
Güzel bir parkurdu buraya kadar, Lüleburgaz’dan beri. Sonunda
Babaeski-Kırklareli otoyoluna Kavaklı’da bağlandım (14.45). Geniş güvenlik
şeridi ve hafifçe çıkışı olan. Ama kuvvetli bir karşı rüzgar esmekte. Yıllar
önce gene başka bir mevsimde aynı durumu yaşadım. Zor gidiliyor. 7 km bitmek
bilmiyor.
Sağdaki Shell’de bir mola. 3 şişe farklı meşrubat içtim
susuzluğum halen geçmedi. Benzinciyle tatlı bir sohbet. Bisiklet-tek
dolaşmak-spor...
DSİ’de yer olmadığını biliyorum. Öğretmen evine gidiyorum.
Yer var ama başkasıyla paylaşmak üzere. Çekemem şimdi birini, hele de
tanımadığım. Fiyatlar öğretmen 40-, kamu 45-, misafir 50-. Peki neresi var
başka? Orman İdaresi olabilir veya Bilgiç Otel diyorlar.
Aslında şehir içinde kalmak istiyorum. Biraz çarşıda dolanmak,
peynir almak vs. Otel Bilgiç hiç de fena değil, fiyatı da aynı, 40-TL / 1 kişi
o.k., interneti de var, şahane.
Sıcak suyun altında tuzumu akıttıktan sonra biraz dolanmak
üzere otelden ayrılıyorum.
Bir şeyler yemek için Kırklareli sokaklarındayım. Otel sulu
yemek için Damak Lokantası’nı tavsiye etmişti. Kolay buluyorum tarif üzerine.
Nohut+az bulgur+yoğurt+su=8-TL. Öncesinden Süzülmüş Peynircilik’ten taze kaşar
aldım, yolluk. Eskisi bir ay sonra çıkacakmış.
Cumhuriyet Meydanı burası, iki yanda Hızırbey cami ve hamamı
var. Tatsan’a uğruyorum. Sahibi Tahsin bey, oradalar. Tevfik’in samimi ahbabı.
Beni hatırlıyor. Sohbet ediyoruz. Tulumba tatlısı ikram ediyor. Nefis. Konuşma
sırasında öğreniyorum ki 9. kuşak iş başındaymış. Balkan Türklerinden. Üsküp civarında
başlayan helvacılık Kırklareli’nde devam ediyor ve dünyanın bir çok yerine
ihraç ediliyor. Ne güzel değil mi? Hem geleneği devam ettiriyorlar hem de bir Türk
markasını uluslararası pazarda yarıştırıyorlar.
Tahsin bey bana vilayetin yanında trafiğe kapatılmış bir
bölgeye gitmemi-görmemi öneriyor. (20.00). Evet, burası upuzun bir yol. Oldukça
geniş. Gençliğin uğrak yeri olmuş. Her yer dolu. Neşe içinde gençler
eğleniyorlar. Diyorum ya Trakya bir başka. Daha açık ve çağdaşlar, Kırklareli
de.
Dondurma, içecek vs derken yorulduğumu hissediyor ve otele
dönüyorum. Girmeden camdan baktığım birahanede FB maçı 2-2 yapmış. Odaya girdiğimde
dışarıdan gelen bağırış sanki galibiyetin coşkusuydu.
Lüleburgaz –
Kırklareli
Lüleburgaz-Tatarköy-Hamitabat-Erikleryurdu-Değirmencik-Kavaklı-Kırklareli
Garmin yol bilgileri Lüleburgaz–Kırklareli
Tur tarihi: 9 Mayıs 2015
Kat edilen mesafe: 53,92 km.
Ortalama hız: 8,8 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 6 sa. 07 dk., dışarıda geçen süre 9
sa. 16 dk.
En yüksek sıcaklık 40 ˚C, en düşük 23 ˚C, ortalama 30 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 458 m, kaybı (iniş) 299 m.
Tur bilgisi: Lüleburgaz-Kavaklı arası yol düz, köy yolları.
Sert rampalar yok. Köylerde kahve, bakkal var. Kavaklı-Kırklareli arası duble
yol. Geniş güvenlik şeridi var. Benzincilerde meşrubat bulunuyor.
Kırklareli’nde Öğretmen Evi, DSİ, Orman İdaresi
Misafirhanesi var. Önceden telefonla iletişime geçmekte yarar var. Otel olarak
Bilgiç Otel’ de (ucuz olanı) daha pahalı değil. Girişte lokanta kısmında
bisiklete yer gösteriyorlar.
Yemek yenilecek lokanta bolca, tatlı-tuzlu atıştırmalıklar
zengince Tatsan’da var.
DSİ’den çıkış, Lüleburgaz
|
Taşköprü, Lüleburgaz
|
Hamitabat
|
Hakan bey ve Ayberk ile, Hamitabat
|
Erikleryurdu
|
Değirmencik
|
Kırklareli Üni. Yerleşkesi
|
Yemekleri lezzetli, Kırklareli
|
Hızırbey Cami, Kırklareli
|
Süzülmüş, peynirin tadına bakın, Kırklareli
|
Tatsan, helvanın tadına bakın, Kırklareli
|
Vaatler vaatler
|
5. gün (devamı) Kırklareli-Edirne - 3. gün (öncesi) Saray-Lüleburgaz
bisikletle]Türkiye: Trakya / “Fikret Albay’ın İzinden”