17 Haziran 2015

[bisikletle]Türkiye: Tekirdağ – Çanakkale – İzmir / “Rüzgara Karşı” (Gelibolu-Çanakkale)


25 Mayıs 2015, Pazartesi / Gelibolu - Çanakkale (3. gün)

Gelibolu’nun ucuz otelinde, aslında diğer yerlerle karşılaştırsan ucuz değil ama oranın en ucuzu, uyanıp toparlanıp çıkmamız dokuzu buluyor.

Gece tahminimden sakin geçti. Pencere, marketlerin, pastanelerin, bankaların olduğu hareketli bir sokağa bakıyordu. Kahvaltıyı çay bahçesinde yapalım diyoruz. Peynirimiz var. Hani Şarköy’den aldığımız kaşar ve keçi peyniri. Birer de simit aldık mı yanına, en güzel kahvaltı.

Otel çıkışında bir yerel bisikletli. 15 senelik Peugeot’su var. 40 km yapıyorum günde diyor. Ayaküstü konuşmalar. Nereden nereye, merak ediyor. Anlatıyorum yolumuzu. Hayret ediyor, ama İzmir’e 1 günde gitmeyeceğiz diye açıklama getirmek zorundayım. Sanmasın Süpermen olduğumu.

Hemen otelin yakınında nefis bir bahçe içindeki çayhanede karnımızı doyuruyoruz. Çaylar 75 krş. Simit de 75, ay çöreği 1 TL. (9.10).










Bugün yolumuz bizi şehitlerimizin yattığı, amansız kanlı bir savaşın gerçekleştiği topraklardan geçirecek. 100 yıl önce burada bize karşı İngiltere’nin taşeron olarak kullandığı Avustralya ve Yeni Zelanda askerleri, onlara Anzak diyoruz, Hintliler ve “Gurka” olarak bilinen Nepalli askerler, Fransa’nın sömürgesi Senegal’den getirdiği askerleri savaştılar. On binlercesi daha önce adını bile duymadıkları bir ülkenin topraklarında can verdi. Atatürk’ün onlar için 1930’lu yıllarda söylediği anlamlı sözler, dünya savaş ve barış tarihine geçmiştir:

Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar!
Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar!
Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır.
Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

Gelibolu’yu terk ediş saatimiz 9.40. Yol güzel, duble yol. Güvenlik şeridi var, asfalt harika, daha ne istersin? Tek kötü tarafı karşı rüzgar. Bugün de esmekte. Dün az çekmedik. Bakalım bugün ne edecek? Eceabat 40 km uzakta.

Kamerayı Firu’ya taktık. Bugün çekimleri o yapacak. 13 km uzaklaştık Gelibolu’dan, sağda bir çeşme. 50 m kadar içerlek. 16. km’de bir ikincisi, tersaneyi geçince geliyor. Su kaynakları bolca bu yolda.













Burhanlı köyü (17. km). Sağda solda hediyelik satış tezgahları. Çanakkale yıldönümü nedeniyle otobüs dolusu ziyaretçi akın akın gelmekte. Buralara uğrayıp yiyorlar içiyorlar bir şeyler alıyorlar, herhalde. Hangisine girsek diye bakıyoruz. Sağda Emek Lokantası ve Hediyelik yazan yer olsun. 2 hanım oturmuş kahve içiyor. Biz de yanlarına ilişiyoruz. Birer sade kahve+soda. Fal bakma konusunda bir şeyler atıyorum ama fazla da havamda değilim, tutturamıyorum., Gülten hanım, Muşlu. Buraya gelin gelmiş. Kocası ve oğluyla bu lokantayı işletiyor. Şu sıralar yol inşaatı nedeniyle işçiler de çokmuş. Hem yemeğe geliyorlarmış hem de üst kattaki odada kalıyorlarmış. Diğer hanım sağlık ocağının hemşiresi. Burada görevde. Aslen Gelibolulu.


Sabah kahvaltısı artık eridi, karınlar açıktı. Köydeki lokantada pişen yemeğin kokuları da enfes ama tok karınla da yol alınmıyor. Biraz sağlık sistemi, biraz sigaranın zararı biraz da otobüs şoförleri üzerine laflayıp ayrılıyoruz köyden.













Yanımızdaki birer muzu indiriyoruz ama bastırmıyor, mideler zil çalmakta. 21. km’de, benzinciden sonra sağda apart otel, pansiyon, solda restoran, kamping yerleri çıkıyor önümüze: Cennetkoy Camping Plaj Restaurant, Sydney Pansiyon Restaurant, Cennet Pansiyon Apart Otel. (12.10).

Şu ilerideki yerde çay varsa takılalım. Yol üzeri şantiye çok (duble yol inşaatı), işçi de çok, her yerde onlara uygun tezgahlar açılmış. Ilgardere köyü burası (26. km). Çay da ayran da 1 lira. 2’şer içip ekmek peynirle de karnımızı doyurup devam pedallamaya. (12.45).

Yol nefis, solda masmavi Çanakkale Boğazı, sağımız ormanlık, yemyeşil çam ağaçları. Hem deniz hem çam kokusu burnumuzu ısırıyor. Harika bir yer. Boğazdan gemiler geçmekte. Kocaman bir “cruise ship”, hani şu apartman gibi kat katlardan birisi İstanbul’a doğru seyretmekte.

Rüzgar dinmedi, arttı hatta. 40 km yol bitmedi bir türlü, 80 km oldu nerdeyse. Tersine gitseydik en mutlu biz olurduk. Arkadan devamlı iterdi.

Aniden sağımızda müthiş bir şey görüyoruz. (13.20). Ne güzel yer, Akbaş Şehitliği. Daha açılmamış ama hazır bekliyor. 2013 yılında Çanakkale Valiliği ile yapılan protokol sonucu Opet tarafından “Tarihe Saygı Projesi” kapsamında yenilenmiş ve bugünkü görünümüne kavuşturulmuş. Tertemiz iş çıkartmışlar. Geziyoruz, etrafını dolaşıyoruz bisikletle. Çok duygulandırıcı. Duvarda yazılı tarihini okumaktayız:

Çanakkale Savaşı sırasında, seyyar hastanelerdeki yaralı askerlerden tedavisi mümkün olanlar cephe ve cephe gerisindeki hastanelere, yarası ağır olanlar ve tedavi süreci uzun sürecek olanlar Ağadere ve Akbaş iskelelerindeki yaralı nakliye istasyonları olarak çalışan nakliyat hastanelerine sevk edilmekteydiler. Yaralılar, İstanbul ve Marmara kıyılarındaki hastanelere buradan götürülürlerdi.

Tam olarak bir hastane kompleksi olan Akbaş, Çanakkale Savaşı’nda önemli bir vazifeyi yerine getirmekteydi. 1915 yılında Arıburnu ve Anafartalar mıntıkasında ağır yaralanan askerler İstanbul’daki Selimiye Kışlası’na götürülecekti. Akbaş İskelesi’nde 1881 yapımlı, 110 metre uzunluğundaki Halep isimli gemi beklemekteydi. O gün, Kızılay gemisinin taşıyabileceği kapasitenin üzerinde yaralı olması sebebiyle ağır yaralı 200 asker Halep’e bindirilmişti.

Yüzbaşı Martin Eric Dunbar Nasmith komutasındaki İngiliz HMS E11 denizaltısı, Osmanlı donanmasının en önemli gemilerinden biri olan Barbaros Hayrettin zırhlısının da içinde bulunduğu 90’ın üzerinde gemiyi batırmıştı. 25 Ağustos 1915 sabahı Nasmith, Kızılay vapurunu es geçerek, üzerinde hiçbir amblem olmayan diğer vapura torpidoyu ateşlemişti. Bu vapur, İstanbul’a gitmek için seyre hazır halde bekleyen Halep vapuruydu. Ön kısmından isabet alan vapur sulara gömüldü ve içindeki tüm askerler şehit oldu. Denizden çıkarılan askerler, kanlı giysileriyle şehitliğin arkasında kalan alana gömüldüler.

Bir başka levha Madam Erika olarak içerilere doğru yön gösteriyor.

Akbaş Şehitliği’nin yanındaki yol sizi Madam Erika‘nın mezarına götürür. Doktor Yüzbaşı Ragıp Bey’in eşi olan Alman hemşire Madam Erika, Çanakkale Savaşı sırasında bir yandan yaralı askerleri tedavi etmeye çalışırken, bir yandan da Yalova köyündeki kadınlarla iletişim kurarak kıyafet, yorgan, çadır gibi ihtiyaç malzemelerinin dikilmesini ve teminini sağlarmış.

26 Eylül 1915’te kendisine isabet eden bir top mermisi ile hayatını kaybetmiştir.
Kaynak EkinYalgın


Solda Bigalı Kalesi. (14.10) Maalesef yıkık durumda, kaderine terk edilmiş. Yapımına III. Selim zamanında başlanıyor ve II. Mahmut döneminde tamamlanıyor. Yapımında Sestos şehri malzemeleri kullanılmıştır. Pers kralı Darius, İskitlere karşı yaptığı seferden dönerken MÖ 511’de Sestos’tan Abydos’a (Nara Burnunun biraz doğusunda yer alır) geçmiştir. MÖ 483 yılında Pers kralı Kserkses isyan eden İonya şehirlerine yardım eden Yunanistan’ı ele geçirmek amacıyla Abydos ile Sestos arasında bir köprü kurdurmuştur. Büyük İskender MÖ 334 baharında Sestos’a (Akbaş Limanı) gelerek, Boğazı geçer ve Biga yakınlarında Granikos savaşında Persleri bozguna uğratır. Böylece diğer Anadolu kentleriyle birlikte Abydos’ta Pers egemenliğinden kurtulur.

2013 Mayıs ayında yaptığımız turun Gelibolu-Bandırma etabında Karabiga’dan Biga’ya geçerken Granikos savaşının yaşandığı Çınarköprü köyü yakınlarından geçmiştik.
Kaynak Vikipedi, ÇanakkaleValiliği

Eceabat Bölünmüş Yol Projesi kapsamında sağda bir tünel inşaatı. T2 Tüneli denilmiş. Ne demekse? 10 km sonra Eceabat geliyor. (14.35). İç yollardan iskeleye varıyoruz. Bilet aldık (2x3-TL) ama kalkışa daha 15 dk var. Küçücük yer burası, şöyle bir sahil boyunca uzanıp gemiye biniyoruz. Yarım saat bile sürmüyor Çanakkale.


























Çanakkale. İlin eski merkezi aslında Biga olup, Cumhuriyet döneminde, kazanılmış olan başarılardan dolayı ilin ismi ve merkezi Çanakkale olarak değiştirilmiştir. İlin isminin kökeni ise yörede çok gelişmiş olan çanak-çömlek zanaatından gelir. Şehrin iki simgesi hâline gelen Kale-i Sultaniye (Çimenlik Kalesi) ile çanakçılık özdeşleşince de şehir "Çanakkale" olarak adlandırılmaya başlanmıştır.

Gemi inişinde bisikletlerimizin çektiği ilgi ile yanımıza yanaşıp sohbet açan bir beyin epey yardımı dokunacak. Konu bisiklet üzerinden başlayıp kalacak yer, yemek yenilecek yerle devam ediyor. Bir pansiyon öneriyor. Diğerlerinden uygundur. Kendisi burada rehberlik yapıyor, İstanbullu. Emekli astsubay. Konuşkan samimi bir insan.

Tavsiyesi üzerine Egem Pansiyon’da 2 kişilik oda 100’den 90’a iniyor. Kahvaltı dahil. Uzatmadan yerleşiyoruz. Bisilere de güzel yer var lobide.









Banyo, kirlileri yıkama sonrası biraz ayakları havaya dikme sonrası çıkıyoruz sokağa. Çanakkale içinde dolanıyoruz. İstanbul’dan tanıdığım, eskilerden, uzundur görmediğim Hasan arkadaşımın hanına uğruyoruz. Ama yerinde yok.

Seramik dükkanından Firu küçük bir at biblosu satın alıyor. Troya’yı temsilen. Sanatçı hanım MSÜ mezunu. Okullu olmamızdan dolayı 10 lira indirim ile 30 liraya. Sonra onun tavsiyesi üzerine Şahin lokantasını bulmaya çıkıyoruz. Yolda Aynalı Pasaj’a bir göz atıp. Pek de bir numara yok içeride.

Şahin lokantasında, 2 tane bulduk, yemek kalmamış doğru dürüst. Başka yerler bulmak üzere devam. Bu bölgedekilerin çoğu bitirmişler yemekleri, artıklar kalmış. Meydana doğru yöneliyoruz. Burada bulduğumuz Trakya Lokantası‘nda bir şeyler var. Firu semizotu ve karışık sebzelerden oluşan bir potpuri tabağı istiyor, +çoban salata, ben de kuru+az bulgur ve su+soda= 32-TL. İkimiz de gene tutturamıyoruz hesabı. Hayli ilerisine geçiyoruz.





















Kahve kiosku da diyebileceğimiz kahve çeşitlerini hazırlayan büfede içilen birer espresso ve americano ile şehir turunu sürdürüyoruz. Pansiyona uğrayıp aldıklarımızı bıraktıktan sonra sırasıyla önce Gratis mağazası, sonra Kamil Koç’tan dönüş bileti, az kayısı, dondurma, buzlu çay...

İstanbul’da bile zor rastlanacak bir bisiklet dükkanı, Diganlar. Durur muyuz, dalıyoruz içeri. Bizi güleryüzlü konuşkan samimi bir bey karşılıyor. Adının Uğur olduğunu öğrendiğimiz. Pek çok bilinen markanın bölge temsilcileri. Bisikletler de bayağı güzel. Sevindirici. Çanakkale’yi  yol ve tur bisikletine alıştırmaya çalışıyoruz der. Evet genelde Mtb alıyor insanlar ama amaç önemli tabii, dağa bayıra gitmeyeceksen gerek yok. Bir de e-bisiklet görüyorum, Rott kit takılmış. Deneme bisikletimiz diyor. Firu üzerine atlayıp kısa bir tur sonrası, sanki rüzgarı arkana almış gibisin diyor.

Diganlar Bisiklet’in sayfasından, bisiklete gönlünü, emeğini ve sevgisini sunan Hüseyin Digan tarafından 1962 yılında kurulduğunu ve bugün Uğur ve Yüksel Digan kardeşler tarafından sürdürülmekte olduğunu öğreniyoruz.











Sahil boyunca yürümekteyiz. Troya filminden hediye edilen at meydanda duruyor. Anı resmi için uygun. Zaten herkes de bunu değerlendiriyor. Çeken çektiren. Hava kararmakta. Yorgunluk da kendini belli etmekte. Odaya çekiliyoruz. Umarız yıkadıklarımız sabaha dek kurur.
















Gelibolu – Çanakkale
Gelibolu-Burhanlı-Eceabat-Çanakkale

Garmin yol bilgileri Gelibolu-Çanakkale

Tur tarihi: 25 Mayıs 2015
Kat edilen mesafe: 44,77 km.
Ortalama hız: 9,7 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 4 sa. 36 dk., dışarıda geçen süre 6 sa. 49 dk. 
En yüksek sıcaklık 34 ˚C, en düşük 22 ˚C, ortalama 27,3 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 441 m, kaybı (iniş) 441 m.

Tur bilgisi: Gelibolu-Eceabat arası bölünmüş yol, Burhanlı sonrası tek şerit, inşaat sürmekte. Oldukça düz ve güvenlik şeridi var.

Gelibolu çıkışı 13. ve 16. km’de çeşme var. Benzin istasyonları dışında inşaat yakınlarında yiyecek-içecek bulmak mümkün. Burhanlı köyünde yiyecek-içecek var. Burhanlı sonrasında kamping-pansiyon-lokanta sahilde mevcut.

Eceabat-Çanakkale arabalı vapur saat başı kalkmakta. Çanakkale’de konaklama-lokanta çeşitleri bol. Öğretmen evi, pansiyon, otel mevcut.
15 senelik Peugeot, Gelibolu


13 km sonra sağda bir çeşme






Çanakkale Yiğitlerine Selam Olsun



Bölünmüş Yol Projesi kapsamında tünel inşaatı





Çanakkale sokakları


























Harika bir bisiklet dükkanı, Diganlar. Çanakkale




Çanakkale by Night















4. gün (devamı) Çanakkale-Bozcaada - 2
. gün (öncesi) Mürefta-Gelibolu





[bisikletle]Türkiye: Tekirdağ – Çanakkale – İzmir / “Rüzgara Karşı”