23 Haziran 2025

Keşif Turları; Hannibal’ın Mezarı / Eskihisar Kalesi / Osman Hamdi Bey Evi


Temalı turlar güzel oluyor. Bu pazar Gebze’de 3 yer görmek istiyorum; mezar, kale ve ev : )) Bu nedenle Gebze’ye ulaşmak için Bostancı’dan trene binece’m. Sabah 08.35'de evden çıkıp 09.11’de de gelen trenle 1 saat sonra, 10.03’de Gebze’deyim. Hava güzel, senenin en uzun günlerinden birisi bugün. Gün doğumu ve batımı arası 15 saat. Müthiş değil mi? İskandinavya'nın kuzeyindeki bölgelerde bu tarihlerde günlerin çok uzun, güneşin neredeyse 24 saat boyunca batmadığı söylenir. Örneğin Norveç'in Tromsø şehrinde yaz gündönümünde güneş 24 saat gökyüzünde kalabilir. Ancak kışınsa da tam tersi, güneş hiç doğmayabilir, yani tam bir kutup gecesi yaşanır. Böyle bir yerde yaşamak nasıldır acaba? Bunalım!

Kuzey Kutbu bölgelerinde yaşanan sürekli karanlık, yani kutup gecesi, psikolojik olarak insanlarda çeşitli olumsuz etkilere yol açabilir. Bu bölgelerde aylarca süren karanlık dönemler, özellikle melatonin ve serotonin gibi hormonların dengesini etkileyerek uyku bozuklukları, depresyon, anksiyete ve genel ruh hali dalgalanmalarına sebep olabilir. Uzun süre güneş ışığından mahrum kalmak, biyolojik saat (sirkadiyen ritim) düzenini bozarak yorgunluk, motivasyon kaybı ve sosyal izolasyon gibi sorunlara neden olur.


Gebze’de navigasyonu açıyor, Hannibal’ın Mezarı’nı işaretleyip yola koyuluyorum. Araç seçtiğimde bazen dolandırdığından yaya seçeneği ile devam etmekteyim. Denize doğru gitmekteyiz. Getirdiği yaya üst geçidinde merdivenleri nasıl taşırım sorunlarından dolayı tekrar araç seçerek kontrol ediyor, ancak çok dolandığını görmemle yaya seçeneğine geri dönüyorum. Üst geçitte de asansör olmasıyla kolayca Eskihisar feribot yolunun üzerinden geçip karşıya ulaşabiliyorum. Bu gerçekten çok rahat oldu, yani asansörün olması. Yalnız burası mahalle arası, pek de doğru yere gelmediğim duygusu veriyor. Navigasyon da hareket etmedikçe yönünü doğru göstermez. Biraz sağa biraz sola dönerek navigasyon ibresini hareket ettirmeye çalışmaktayım. Ve gösterdiği yönde, mahalle içinden inen dik bir sokak beni evde gördüğüm/bulduğum ana caddeye indiriyor. Haritada Eskihisar Caddesi olarak işaretlenmiş. Sola dön, gelen göbekten sağ yap, Piri Reis Parkı sonrası sola sap diyor Google… Ve beni öylesine bir yokuşun başına getiriyor ki, değil elektrikli, yürüyerek bile zor çıkarsın! İşte yaya seçeneği de böyle bir şey! Tekrar araç seçeneğine geçiyor, yokuşu çıkmayıp sola saparak Eskihisar Caddesi’nin devamı olan Dr. Zeki Acar Caddesi’ne bağlanıyorum. Burası işlek, vızır vızır araç geçmekte. Üstelik de bir tırmanış. Viyadük gibi bir şey. Gidiyor gidiyor ve gelinen bir yol ayırımından sağa dönmemi istiyor. Huzurevi yazıyordu köşesinde. Şimdi yeni binaların arasından süren yoldan hızla inmekteyim. Bir yandan da kafa karışıklığı içindeyim. Acaba doğru yol mu, yoksa yanlış işaretlenmiş bir yere mi gidiyorum? Google’un yanıldığını da bilirim. Yanlış işaretlenmişse gugıl ne yapsın? Haklısın : ))


Kısaca; indim bir yerlere, döndürdü dolaştırdı, bu sefer indiğimi çıkartmaya çalışıyor. Buralarda da indin mi çıkman öyle kolay değil, çok dik yokuşlu bir bölge. Bazı yerlerde zemin toz toprak içinde, yeni bitmiş inşaatın pisliği. Sorayım vatandaşa da boşuna in-çık yapmayayım. Karşıma çıkan 3 kişiye, “Hannibal’ın mezarı nerede?” diyorum. -“Hııı…, ne dedin?” -“Mezar, büyükçe bir park içinde.” -“Mezar mı?” -“Buralı değil misin?  -“Buralıyım da Hannibal kim?” Parkın fotosunu gösteriyorum ama adamların değil dünyadan, oturdukları yerden haberleri yok. Vaz geçiyor ama bu arada da indiğim yokuşu geri tırmanıyorum. Yani High konumla ancak çıkabiliyorum, öylesine dik yollar. Fazla çıkmayayım, birine daha sorayım diye aracını park eden bir beye aynı soruyu soruyorum: “Hannibal’ın mezarı nerede?” Biliyor, hayret, Tübitak’ın orada diyor. “3 kişiye sordum sizden önce bilemediler, tek siz bildiniz, nasıl oluyor?” -“Çünkü ben orada çalışıyorum.” Vays be, gökte aradığımı yerde buldum.  -“Ama oraya giremezsiniz, Tübitak alanı içinde, izin lazım.” Hanımı söze karışıyor, götürsene çok uzak değil diyor. -“Olmaz, bisikletle gitmem lazım.”  -“Peki o zaman beni takip edin.” diyor ve peşinden gidiyorum. Tabi o hızlı ama arada bekliyor. Kapısına geldiğimizde güvenlikçilere durumu açıklıyor olmalı ki (ben arkada beklemedeyim) bir yerlere telefon ediliyor ve ardından alınan kimlik bilgilerimle girişime izin veriliyor. Vay vay, yani giremeyecektim demek ki rastlamamış olsaydım Halim Beye (tanışma faslında öğrenmiştim adını).


Hannibal'ın mezarı kesin olarak bulunamamıştır, ancak MÖ 183 veya 182'de Romalılara teslim edilmekten kaçınmak için Gebze yakınlarındaki Libyssa'da (bugünkü Türkiye sınırları içinde) zehir içerek intihar ettiği ve burada gömüldüğü bilinmektedir. Mustafa Kemal Atatürk, 1934 yılında Hannibal'ın mezarının yerinin tespit edilmesini ve üzerine bir anıt dikilmesini istemiştir. Mezarın kesin yeri belirlenememiş olsa da, Atatürk'ün vasiyeti doğrultusunda Gebze'de, TÜBİTAK arazisi içindeki Hannibal Tepe'ye 1981 yılında bir anıt mezar yapılmıştır.


Bu anıt, 900 metrekarelik bir alanı kaplamakta ve beş ayrı dilde Hannibal'ın yaşam öyküsünü anlatan mermer kitabeler içermektedir. Anıtın ortasında ise İstanbul Arkeoloji Müzeleri heykeltıraşı Nejat Özatay'ın yaptığı Hannibal portresi yer almaktadır.


Halim Bey sağolsun ilgili biri, birlikte anıt mezarı geziyor, sonra arabasıyla sahile inip Tübitak Sosyal Tesislerini görüyor, benden ve kendi işinden bolca konuşuyoruz. Bisikletçilere rehber olmak amacıyla bir keşif gezisi yaptığımı, bölgenin çok güzel ve tarihi açıdan zengin olduğunu, bu amaca uygunluğundan söz ediyorum. Buralı bir gazetecinin ismini ve telefonunu veriyor, faydalı olabileceğini düşünerek. Keyifli sohbet sonunda iletişim bilgilerimizi de paylaşıp çıkış kapısında veda ediyoruz. Gerçekten gökte aradığımı yerde buldum. Şans eseri rastlamamış olsaydım demek ki göremeyecektim mezarı. Hayatta bazen nasıl tesadüfler oluyor değil mi?


Şimdi sırada tarihi kale var. Eskihisar Mahallesi’nde bulunan bu kaleye ulaşmak için (mezarı ararken geçtiğim tepelerden görmüştüm, muhteşem duruyordu) geldiğim yolu geri dönüp, viyadük sonrası gelen kavşaktan sol yapıyorum. Aynen Piri Reis Parkı kenarından, bu sefer düz devam ederek. Bölge çok güzel, evler yeni. Bazıları hoşuma da gitti, mimari olarak sevdiğim kübik formlarda. Navigasyon açık, zaten geldiğim ayırımda sol kale, sağ Osman Hamdi Bey Evi olarak gösterilmiş. Sola sapıp gene bir yokuşu çıkıp kale önündeki otoparka ulaşıyorum. Ve şok durum; kale ziyarete kapalı. Hoppala yani!


Eskihisar Kalesi, Kocaeli’nin Gebze ilçesi Eskihisar Mahallesi’nde bulunan tarihi bir kaledir. Bizans İmparatorluğu döneminde, İzmit Körfezi’nin güneyindeki önemli geçiş yollarını ve limanı korumak amacıyla, dik bir tepe üzerine inşa edilmiştir. Kale, üç aşamalı olarak yapılmış; iç surları 12. yüzyılda I. Manuel Komnenos, peçe duvarları 13. yüzyılda İznik İmparatoru II. Ducas-Vatatzes ve dış surlar ile güneydoğu burçları ise Paleologoslar döneminde yaklaşık 1300 yıllarında tamamlanmıştır.


Tarihte ilk kez 1241 yılında Bizans tarihçisi Georgios Akropolite tarafından bahsedilen kale, Palekanon Savaşı gibi önemli olaylara tanıklık etmiştir. Eskihisar Kalesi’nin surları ve yapıları, bölgenin stratejik önemi nedeniyle farklı dönemlerde onarılmış ve kullanılmıştır.


Ancak dıştan görebildiğim kalenin bazı fotolarını çekiyor ve Osman Hamdi Bey Evi’ne doğru devam ediyorum. Tırmanılan yolu in ve geldiğim sahil pek bir güzel. Lokantalar yan yana dizili, evler de var. Gerçi yaz kalabalığında evin bahçesi/balkonu herhalde gürültüden pek keyifli olmuyordur. Büyük bir ihtimalle gece yarısına kadar da insan vardır. Bugün bile çimenlere masa sandalye atmış oturuyorlar.


Yol sonuna kadar gidip geri dönüyorum, Osman Hamdi Bey Evine doğru. Hava çok güzel ancak kuvvetli bir rüzgar esmekte. Özellikle karşıdan geldiğinde zorlayıcı oluyor. Gerçekten buraları çok güzelmiş. Bugüne kadar neden hiç gelmediğimi bilemiyorum. Gerçi eve fi tarihinde geldiğimi hatırlıyorum, ancak elbette buraları bambaşkaydı.


Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi, Kocaeli'nin Gebze ilçesi Eskihisar Mahallesi'nde, Osman Hamdi Bey'in 1884 yılında planlarını kendisinin çizdiği iki katlı köşk ve müştemilatından oluşan yapıdır. Osman Hamdi Bey, bu evde 26 yıl boyunca yaz aylarını geçirmiş ve en ünlü tablolarını burada yapmıştır.


Evin mimarisi Fransız etkileri taşımakta, yapı malzemelerinin bir kısmı yurtdışından getirilmiştir. Giriş katındaki ahşap kapıların tabloları da Osman Hamdi Bey'in çiçek resimleriyle süslenmiştir ve bu tablolar sanat değeri açısından oldukça önemlidir.


Kurtuluş Savaşı sırasında İsmet Paşa birkaç gün burada konaklamış, 1933 yılında ise Mustafa Kemal Atatürk köşkü ziyaret etmiştir. 1945 yılında resimhanenin ahşap üst katı yangında zarar görmüş, ancak 1966 yılında yapı tescillenmiş ve 1987 yılında müzeye dönüştürülerek ziyarete açılmıştır.


Ve gel görki Osman Hamdi Bey Evi restorasyonda. Hoppala! Etti mi 2! Gebze’nin tarihi ve kültürel mirası içinde önemli olan bu yerlerin 2’si ziyaret edilemedi, 3’üncü ise tesadüf eseri görülebildi. Biraz hayal kırıklığı içinde sürdürüyorum pedallamayı. Arabalı vapur iskelesi kenarından başlayan, Şehit Er Gökhan Hüseyinoğlu Parkı (*) içinden geçmekteyim. Geçen sene ağustosta buraları pedallamış, ayrıntılı anlatmıştım. Tekrar etmeyeceğim, buradan okuyabilirsiniz > bisikletle 30 Ağustos Zaferi; Kazananlar Kutlar. O gün bugünkü kadar bir kalabalık yoktu. Bugünse her yer piknikçilerle dolu. Bebeleri de bisiklet yolu üstünde yamuk yumuk patene biniyor, topla oynuyor, kendileri de avara avare dolanıyorlar. Ama belirteyim, Kocaeli mi yoksa Darıca belediyesi mi yaptı bilemiyorum, keyifli bir sahil şeridi oluşturmuşlar.


(*) Şehit Er Gökhan Hüseyinoğlu, 22 Nisan 1996 tarihinde Diyarbakır’ın Lice ilçesinde görev yaparken teröristlerin açtığı ateş sonucu şehit olmuştur.


Darıca sahil şeridi, Marmara Bölgesi'nin en güzel kıyı alanlarından biri olarak kabul edilir ve yaklaşık 16 kilometre uzunluğundadır. Sahil, Darıca’dan Eskihisar mevkiine kadar alçak ve engebeli bir yapıya sahiptir; kıyı boyunca dolomitik kalkerlerden oluşan beyaz renkli kayalar yer alır. Bu kalkerler, aynı zamanda çimento sanayinde hammadde olarak kullanılmaktadır.


Sahil boyunca kafeteryalar, restoranlar, piknik alanları, çocuk oyun grupları ve balık tutma alanları gibi sosyal ve rekreasyonel imkanlar mevcuttur. Bölge, hem günübirlik ziyaretçiler hem de uzun süreli tatilciler için uygun modern dinlenme tesisleri ve kumsal alanlar sunar. Darıca sahilinde ayrıca doğal güzellikler, yürüyüş yolları, seyir balkonları ve çeşitli parklar bulunur.


Coğrafi olarak, Darıca Körfez hattının başlangıcında yer alan sahil, Darıca Burnu, Kale Burnu ve Mankafa Burnu olmak üzere üç önemli çıkıntı içerir. Sahilin doğu kısmında doğal kumsal alanlar bulunmakla birlikte, bazı bölgelerde sahil aniden derinleştiği için dikkat gerektirmektedir.


Genelde eğimsiz giden yol bir iki bölümde hafif bir inişle sürmekte. Çoçuklara oyun alanı, Hobbit evler,, kafeler, restoranlar… sırasıyla geçiliyor. Ve biten maviye boyalı yol beni bir meydana çıkarıyor, otobüslerin de son durağı gibi görünmekte. Burası Yalı Mahallesiymiş, mola verdiğim 1977 tarihli kahvenin tabelasından öğreniyorum. 2 çay (15- ad.) eşliğinde yanımdaki 2 sandviçi mideye indirirken kahvedekilerle ve iki e-Fatbike’li bisikletçilerin de dahil olmasıyla süren sohbet beni yarım saat kadar burada tutuyor. Kasap Yusuf Bey muhabbeti seven biri; bisiklet, kasaplık, yaş baş üzerinden konuşarak sürdürüyoruz. Hidrolik disk taktırdığını, ne denli memnun olduğunu, elinde 4 bisikletin bulunduğunu, bırakılabilen alkol ve sigara, ondan bundan…


Bulutlar çok güzel, pamuk yumakları gibi (**) ama rüzgar bayağı kuvvetli esmekte. Değil denizde karada bile zor ilerleniyor. Sahilden giden yol Aslan Çimento’ya kadar gelip sonlanıyor. Ve bu noktadan Bayramoğlu’na geçebilmek için ciddi bir tırmanış gerekiyor. Bir tepe aşıldıktan sonra İş Bankası’nın dinlenme tesislerine ulaşıyorsunuz. Bayramoğlu yarımadasına kadar sürüp kalabalık iç içe geçmiş Bayramoğlu evleri-sokakları içinden sonra Balyanoz Koyu’na kadar gene sahil boyunca eğimsiz sürer yol.


(**) Kümülüs Bulutları; beyaz, kabarık, pamuk yumağına benzer, genellikle parlak beyaz renkte bulutlardır. Genellikle yerden 1.000 ila 2.000 metre yükseklikte bulunurlar ve güzel ve güneşli havanın göstergesidir, ancak bazı durumlarda büyüyüp gök gürültülü sağanak yağışlara dönüşebilirler. Yeryüzünün ısınmasıyla yükselen nemli hava kütlelerinin soğuyup yoğunlaşması sonucu oluşurlar.


Bugün büyük bir kalabalık var her yerde. Sandalyesini masasını kapan çayırlara çimenlere, ağaç altlarına kapağı atmış. Türlü türlü insanlar; açığı kapalısı, imamı, genci yaşlısı, flört edeni, bebesi… koşan, bisiklet-paten binen, top peşinde zıplayan, ip atlayan…


Konteynerden devşirme Antik Kafe’den alınan bir filtre kahve (50-), tadı iyi olmasada bir mola vermeme neden oluyor. Gölgede oturarak az etrafı kesiyorum. Hava çok sıcak, güneş yakıyor. Ne ilginç değil mi, Güneş'in toplam ömrü yaklaşık 10 milyar yıl olarak tahmin edilmekte. Şu anda yaklaşık 4,5 milyar yıllık bir yaşa sahip. Yani yolun yarısında. Sayıları zaman olarak düşündüğümde anlam vermekte zorlanıyorum. Kalan milyar yılları düşünemiyorum, evrende neler olabileceğini.


Esen rüzgar biraz serinletiyor, bu iyi. WC’yi kullandıktan sonra artık sahil yolundan ayrılıp Fatih tren istasyonuna doğru pedallamaktayım. Yolun kenarı bozuk, araçlar da geçmekte, mecburen hoplatan zıplatan bölümdeyim. Geçen gelişimde aklımda kalan şekliyle istasyona yöneliyorum. Doğru tahmin etmişim sapmam gereken noktayı ve biraz sonra peron başında trenin gelmesini beklemekteyim. Şunu fark ettim ki, son vagondaki boş sürücü kabinine devamlı başka makinistler binip iniyor. Bazen de vagon içindeki kapıyı kullanıyorlar. Bisikleti de genelde oraya yerleştirdiğimden pat diye içerden çıkarken kapıyı açıyor, bisiklete çarpıyor. İlk vagonda ise sürücün kabinine başkası binmediğinden orada bu durum olmuyor. Yani daha rahatsın, bisikleti çekmek zorunda kalmıyorsun.


Bostancı’dan metroyla İMES ve eve varışım 5’e doğru. Sonlandırmadan önce gene bir grubu tanıtmak isterim, Stereolab: 1990 yılında Londra'da kurulan Anglo-Fransız avant-pop grubudur. Grubun liderleri Tim Gane (gitar ve klavyeler) ile Lætitia Sadier (vokal, klavye ve gitar) tarafından yönetilir. Müzikleri krautrock, lounge, 1960'ların pop müziği, funk, caz ve Brezilya müziği gibi çeşitli türlerden etkilenmiştir. Stereolab, özellikle tekrarlayan motorik ritimler, eski elektronik klavyeler ve İngilizce ile Fransızca söylenen vokallerle tanınır. Şarkı sözlerinde sürrealist ve sitüasyonist akımlardan esinlenen politik ve felsefi temalar işlenir.


Video klibini çok beğendiğim bir parçaları: Aerial Troubles






















Garmin, nasıl olduysa bu sefer yanlış hesaplamış ve 75 km olarak göstermiş yolun uzunluğunu. Fatih tren istasyonundan Bostancı’ya kadar sanki pedallamışım gibi. Yani bu verilere bakmayın, özellikle yol, ortalama ve en yüksek hız.


Keşif Turları; Hannibal’ın Mezarı/Eskihisar Kalesi/Osman Hamdi Bey Evi: Dudullu-Bostancı-(tren) Gebze-Hannibal’ın Mezarı-Eskihisar Kalesi-Osman Hamdi Bey Evi-Darıca-Balyanoz Koyu-Fatih Tren İstasyonu-(tren) Bostancı-(metro) İMES-Dudullu


Tur tarihi: 22 Haziran 2025

Alınan yol: 75,54 km
Ortalama hız: 20,4 km/s

En yüksek hız: 80,7 km/s
Bisiklete biniş süresi 3 s 42 dk, dışarıda geçen süre 8 s 21 dk

En yüksek sıcaklık 34 ˚C, en düşük 21 ˚C, ortalama 28,3 ˚C
Yükselti kazancı 
(çıkış) 768 m, kaybı (iniş) 1094 m
En düşük yükselti 1,6 m, en yüksek 180,4 m

 

Garmin yol bilgileri Keşif Turları; Hannibal’ın Mezarı/Eskihisar Kalesi/Osman Hamdi Bey Evi


Relive yol bilgileri Keşif Turları; Hannibal’ın Mezarı/Eskihisar Kalesi/Osman Hamdi Bey Evi