22 Ekim 2018

Riva’da Muhlama, şekersiz...

Muhlama (Kuymak), Samsun'dan Artvin'e yani Ordu, Giresun, Trabzon, Rize,
Artvin ve Erzurum illerinde çok popüler olan bir yemektir. Gürcistan,
Dağıstan ve Kafkasya'nın bazı bölgelerinde de çok popülerdir. Mısır unu, tereyağı ve genellikle minci adı verilen tuzlu çökelek peyniri (bazı yörelerde telli peynir veya su peyniri) kullanılarak yapılan nefis Karadeniz yemeğinin adıdır.

Havayla ilgili yerli-yabancı farklı tahminlerde bulunuyordu. Biz yerliyi kâle almayıp yabancıya göre hareket ettik. İsabet olmuş. Sabah 9, Beylerbeyi buluşma noktasına vardığımızda İhsan, İnci, Özgür, Nurhan ve Haluk çoktan gelmişlerdi. Ardından Mehmet de eklenince ve Serhan’ın daha motora yeni bindiğini, gecikeceğini öğrenince (tabii ki deniz motoru) hafiften yola koyulduk. Bize Akbaba’da katılacak artık. Geçen haftaya göre daha serin bir gün. İçime biraz daha kalın şeyler giyebilirmişim. İki gündür boğazımda hırıltılar var. Her neyse, İhsan’ın Nurhan’a öğrettiği vites kullanımının semeresini görmekteyiz. Yetişmek mümkün değil. Aldı başını gitti.

Beykoz bir başka buluşma noktası, Gültekin buradan dahil oluyor. Şimdilik 10 kişiyiz ama Akbaba’da kahvaltı sırasında Kamil ve Osman da katılınca (+ Serhan) bir düzüne sirk cambazı oluverdik.

Cirque à vélo

Güzelce kahvaltımızı yapıp, bolca sohbet edip, arada açan kapanan günü fazla kaçırmamak için Riva’ya ulaşmak üzere Dereseki rampasını çıkıp Alibahadır köyünün içinden geçerek Riva’ya parça parça varıyoruz. Bu arada unutmadan, Akbaba’da çaylar halen 1 lira. %24,5 enflasyonu daha yansıtmamış çaycı :))

Çevre öylesine değişti ki bu Üçüncüler yüzünden. Dev viyadük ayakları, halen sürmekte olan inşaatlar... Daha her şey yeni, araç trafiği yoğun değil köprü üzerinde. 10 sene sonra bu coğrafya, araçların saldıklarıyla zehirlendiğinde Hanya’yı Konya’yı görecekler.

Hanya’yı Konya’yı görmek nedir, nereden gelir bilir misiniz? Deyimin anlamını TDK şöyle açıklıyor: Bir işin gerçek yönünü anlayarak aklı başına gelmek, görmek, anlamak ve akıllanmaktır.

Anlam böyle ama deyimdeki mekanlar nerede dersiniz? Hanya Konya’ya yakın mı? Konya’nın Hanya’yla ilişkisi ne? Nereden çıkmıştır bu deyim? 

Bunu açıklayan farklı görüşler var: 

Hanya, Doğu Akdeniz’in Kıbrıs’tan sonra ikinci büyük adası olan, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Girit’te. Hanya kenti bağımsız Girit Cumhuriyeti döneminde başkentlik vazifesi gördüğü gibi ondan önce var olan 250 senelik Osmanlı yönetimde de adanın idari merkezi.

Osmanlı 1645 senesinde Girit’i fethetmek istemiş ama öyle kolayca da alamamış. Taa 1669’da, yıllar sonra adayı fethederken batı yönünden, Hanya tarafından Girit’e girmiş. Bu bölge içinde ilk karşılarına çıkan yerin ismi ise ‘gönye-köşe’ anlamına gelen Gonya. Hanya’dan sadece 15-20 dakika uzaklıkta bir yer. Yani Gonya’dan geçmeden Hanya’ya ulaşmak mümkün değil bu deyimin ilk açıklaması.

Bir diğeri ise, her iki bölgede de büyük katliamların yaşandığı tarih sayfalarında yer alan bilgilerden. Birine Hanya’yı Gonya’yı göstermek, katliamlar arasında kaybolup gitmek anlamına gelebileceği üzerinde durmakta.

Üçüncüsü ise uzun yıllar Osmanlı egemenliğinde kalan adadaki Hanya’ya gönderilmenin o dönemlerde sürgün anlamına geldiği, “Sen görürsün Hanya’yı Gonya’yı” şeklinde.

Hangisinin doğruluk payı daha ağır basıyor sizler için bilemem ama biz Riva sofrasında yerimizi alıp önce kara lahana yemeğini kaşıklayıp ardından da muhlamaya dalıyoruz. Aramızda palamut’u tercih edenler de oluyor. Bu hesaptan bizim payımıza 27 lira düşüyor. 

İnce bir yağmur başladı, acaba yerli haklı mı çıkacak? Biraz tedirgin olsak da ardından çıkan güneş hemen endişelerimizi ortadan kaldırıyor. Geldiğimiz yolu dönüp, Alibahadır içinden geçip, M.Şevket Paşa yokuşunu tırmanıp, Zerzavatçı’da bir çay/kahve molası vererek sürdürüyoruz. Mehmet evde misafirim var diyerek İhsan ve Özgür’ü de yanına katıp buradan ayrılıyor. Kalan sağlarla biz devam ediyoruz. Bu kaçıp gitmelere bayılıyorum. Bir gün ben de yapmak isterim.

Bu kulaktan duyma, yanlış kullanılan deyimler sözlüğü geçenlerde bir hayli düzeltme yolladı. Belki size gelmiştir ama ben gene de 1x daha paylaşayım.
 

 

 

 

 

Kavacık’tan A.Hisarı’na inerken bir üst geçit yapılmış, yeni. Kavşak zaten karışıktı daha da karışmış. Gelişimizi gören köpeklerin havlaması arasında birlikte geçelim dediğimiz kavşağı dağılarak aşabildik. A.Hisarı, Gültekin, Osman ve Kamil’in ayrılma noktası. Onlar Beykoz, biz Üsküdar yönüne.

İsabetli bir istek oluyor İnci’nin Çengelköy’de tulumba tatlısı/lokma teklifi. Hepimiz tatlıya susamışız. 5 liradan alınan porsiyonlar yutuluyor anında. İtiraf etmem lazım ki benim de çok hoşuma gitti sıcak sıcak lokmaları, bol tarçınla mideye indirmek.

Çok uzatmayayım. Biraz bekleyerek birbirimizi, biraz trafikle cebelleşerek geldiğimiz Üsküdar bir ayrılma noktası daha oluyor, Serhan, Nurhan ve İnci’den.

Haluk’la Fenerbahçe’ye kadar yaptığımız müşterek yol sonrası ayrılıp, beklediğimiz şarj aletinin Bike&Outdoor’a daha gelmediğini öğrenip tam gaz Firu’yla Dudullu yapıyoruz. İstanbul ve çevresi gezilerinin kapanışı hep eve dönüş furyasıyla olmakta.

Böylesine eğlenceli bir gezi olmadı. Yedik içtik muhlandık… Ne yağmur ne dış mihraklar vardı, ne de yerli ve milli… sadece bizdik. Pedalladık, sohbet ettik, paylaştık… daha ne olsun? 










Riva’da Muhlama, şekersiz...: Dudullu-Beylerbeyi-Beykoz-Dereseki-Riva-Alibahadır-MŞP-Zerzavatçı-Görele-Kavacık-A.Hisarı-Üsküdar-Kadıköy-Dudullu
Tur tarihi: 21 Ekim 2018
Kat edilen mesafe: 105,48 km.
Ortalama hız: 14,5 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 7 sa. 15 dk., dışarıda geçen süre 10 sa. 36 dk.
En yüksek sıcaklık 23 ˚C, en düşük 16 ˚C, ortalama 19 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1693 m, kaybı (iniş) 1666 m.
En düşük irtifa 0 m., en yüksek 252 m.

Garmin yol bilgileri Riva’da Muhlama, şekersiz...
































































Foto katkıları için Gültekin ve İnci’ye teşekkürler.