6 Aralık 2013

BelgradOrmanı - Kemerburgaz, ±76

Neye niyet neye kısmet lafı tam buraya uydu. Veya evdeki hesap çarşıya uymadı. Hafta içinde Çiftalan-Kısırkaya diyorduk, yol bozukmuş, başka yöne çevirdik, yola çıktık başka tarafa gittik.

Sabah bisikleti garajdan alırken ilk sürprizle karşılaştım: arka lastik sönük! Kendime de çok kızdım. Artık şunu öğren; akşamdan mutlaka kontrol et. Eskiden velespit odadaydı, gözün önünde kontrol ediyordum. Şimdi garaja indi, gözden uzak olunca akıldan da ırak oldu.

Yapılacak bir şey yok, tamire kalkarsan vapuru kaçırırsın. 8.15’e yetişmeliyiz. Ne edelim, o zaman çıkalım yola, iskelenin yanındaki otoparka bırakalım arabayı. İterek götürürüz.

Gemide tamire girişmek istemedim. Beşiktaş’ta Barbaros heykelinin eteklerinde arka tekeri söküp supabın yanında garip bir patlak buluyorum. Dıştan batan yok, lastik 7-8 mm kadar çizik bir şekilde delinmiş. Tam da yırtılmamış. İlk görüyorum bu durumu.

Serhan ve Levent diğer uçta bir grup bisikletçiyleler. Bizi gördüklerinde yanımıza gelip tamir işine yardımcı oluyorlar.

Dikkatlice baktığımızda Mert ve arkadaşlarını görüyoruz. Merhaba demeye yanlarındayız. Kuzey Ormanları Savunması için yapılacak bir eyleme buluşmuşlar. Söz verenlerin tamamı daha gelmemiş, onun sıkıntısı ve telaşında. Hararetli telefon konuşmaları yapılıyor. Bizim bu güne gelmediğimizi duyunca kızıyor ve bu eylemlerin önemini anlatması karşısında mahcup oluyoruz, dahil olmaya karar verdiriyor. Böylecene biz de rotayı Belgrad Ormanı Neşet Suyu’na çeviriyoruz.

Mert’ler daha bekleşirken yola çıkıyoruz. Gene çokça bisikletli var ortalıkta. Sanırım bu eyleme gidiyor çoğu. Hava geçen haftaya göre biraz daha serin ama aralık ayı için müthiş bir fırsat. Çayırbaşı’na kadar sahilden gidip sonra su kemerlerine doğru tırmanacağız.

İstinye’de bizi bir sürpriz bekliyor: Gültekin. Ne hoş bir durum. Haberimiz yoktu geleceğinden, çok seviniyoruz. Uzundur görüşmemiştik. Böylecene 5’li olarak devam ediyoruz.

İlk molamız Çayırbaşı’nda. Daha önce de durduğumuz bir çayevi var, hemen yanı başında da bisiklet tamircisi. Çıkarken sol kolda. Kahvaltıyla birlikte Gültekin’in 2013 turlarını dinliyoruz: Kiev, Moskova, Selanik, Balkanlar, yurtiçi... sürüp gidiyor. Çok keyifli ve heyecan verici hikayeler.


Su kemerlerine tırmanış sanıldığından da kolay. Uzun sürse de pek dik değil. O nedenle zahmetsizce çıkılıyor. Ama işin güzel yanı kemerlerin altındaki ikinci sürpriz: Vedat, Feridun, Aziz ve arkadaşları. Daha da seviniyoruz. Bu bölgeye gelmesek görüşemeyeceğiz. Ne güzel eskiden sıkça turluyorduk. Herkes başka yerlere taşınınca dağıldık. Ayaküstü hasret gideriyoruz. Feridun Düzce’den gelen bisikletçilerin otobüsüne manevra yaptırıyor. Orman turu yapacaklarmış birlikte. O nedenle eyleme dahil olamıyorlar.























Bahçeköy kapısı yerine Serhan bizi Kemerburgaz’a doğru sola saptırıp, çıkış kapısından sokuyor ormana. Tüm bize doğru gelen arabalara karşın biz de en kahraman Rıdvan şeklinde yokuş aşağı iniyoruz. Bir ara virajı geniş dönen arabanın beni de götüreceğini sandım.

Orman kapısını gene belediye almış, giriş ücreti alınmıyormuş denildi. İyi mi kötü mü bilemedim. Gerçi içeride nöbetçileri çoğaltırsan ve piknik işini düzene koyarsan belki çöp olayını kontrol edebilirsin. Yoksa sağda solda piknik yapanların attıkları-bıraktıkları çevreyi çok kirletiyor. Bir tarihte burada çöp toplama olayına katılmıştık da neler çıkmadı topraktan; naylon falanı geçtik, şilte, halı, kanepe...

Yürüyüş parkuruna artık bisiklet sokmuyorlar. Belki de isabetli olmuş. Çok hızlı kullananlar var, yayaları tedirgin ediyor. Ben kaldırımda da bisiklete binilmesini doğru bulmuyorum.  Orası yayanın, ama bisiklet yolu olmayan şehrimizde bazen güvenlik kaygısıyla biniyoruz. O zaman yayaya çok dikkat etmeli ve yavaş sürmeliyiz.

Kömürcübent’ini geçtik ama halen eylem noktasını bulamadık. Neredeler? Pek görünürde böyle bir eylem yok. Arıyoruz Mert’i. Ormandan çıkın, Gümüşdere yolundan gidin ama solu takip edin, Çiftalan tarafına doğru... diye bir tarif veriyor. Yol yer yer çamur ve toprak. Bu laflar Serhan’ı yıldırıyor. Gültekin de çamurdan tırsıyor, ben de aynı görüşteyim, Levent kararsız, Firu gidelim diyor ama oylamada dönmek çıkıyor.












Katılamadık ama buradan Kuzey Ormanları Savunması’nın açıklamasını okumak istiyorum:
"Farkında mısınız? İstanbul’un akciğerlerinde açılan yara giderek büyüyor. İstanbul’un Anayasası sayılan Çevre Düzeni Planı’na rağmen yapımı sürdürülen 3. Köprü inşaatı, Anadolu ve Avrupa yakasındaki ormanlık alanlarda doğa katliamına neden oluyor. Farkında mısınız? İstanbulluların elinde kalan yegane doğa alanlarından birisi olan Belgrad Ormanları, “Muhafaza Ormanı” statüsünden çıkartılarak, yapılaşmaya izin verilen bir “Tabiat Parkı”na dönüştürülüyor. Bir ticari işletme olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredilen bu kamusal-doğal varlığımız da, Kuzey Ormanları’nın bir parçası olarak yok oluşa sürükleniyor, farkında mısınız?"
Kaynak OdaTv

Kurtkemeri kapısına doğru tırmanıyoruz. Sağımızda geyik üretme istasyonu. İlk defa ceylan görüyoruz, hem de 3 tane. Ürkek bakışlarla, dikkatlice ağaçların arasında dolanıyorlar. Algılarlar mı teli bilemiyorum ama arada olması belki de biraz olsun rahatlatıyordur hayvanları.

Yolda karşımızdan 2li gruplar şeklinde bisikletliler geliyor, ellerinde haritalar. Macera yarışı varmış bugün, Bahçeköy’den başlamışlar aramaya.

Kemerburgaz ikinci mola yerimiz. Acıkan mideler yandakilerle, fırından alınanlarla doyuruluyor.

Bal kabağı; daha önce de almıştık burada kurulan pazardan. Adapazarı’ndan geliyor, çok lezzetli. Gene alıyoruz, bakalım bu sefer nasıl çıkacak. Kilosu 2,5’a.
Cendere yolundan dönmekteyiz. Uzundur buradan geçmemiştim. Kamyonlar yoldaki tozu kaldırdıklarından gözlere kaçıyor. Biraz nahoş bir durum. Onun dışında dümdüz, sizi selamlayan köpeklerden korkmazsanız kolay bir yol.

Eyüp üzerinden, trafiğin içinden Balat’a geliyoruz. Arka sokaklar daha keyifli, dalıyoruz. Mahalleler, oturanlar, dolananlar, pazarlar, kiliseler, camiler arasından salepçiye geliyoruz. Küçük bir meydan, daha doğrusu 4yol ağzı. Yerleşiyoruz masa etrafına. Israrımıza rağmen fiyatını düşüremiyoruz; 7 lira fincanı. Ama salebi bol ve hakiki, nişasta değil. İçimizi ısıtıyor. Ne de sıcaktır değil mi? Yanlışlıkla büyük bir yudum aldın mı içine kurşun gibi oturur. Küçük küçük içeceksin ki yanmayasın.









Salep: Orkideler ailesinin birçok türünün toprakaltı yumrularından elde edilen içecek. Ayrıca orkide türlerine Anadolu'da verilen genel ad. Sahlepgiller familyasından; tel köklü otsu bir bitkidir. Kökünde 2 tane yumru vardır. Gövdesi, dik ve silindirimsidir. Çiçekleri salkım veya başak şeklindedir.

Salep bitkisinin kökü mevsiminde toplanır. Bir süre kurutulduktan sonra toz hâline getirilir. Daha sonra isteğe göre tarçınla harmanlanır. Sütle birlikte kazanlarda uzun süre kaynatılır ve hazır hâle getirilir.
Kullanılan yeri köklerindeki yumrularıdır. Yurdumuzda birçok çeşidi vardır. Salep yumruları müsilaj, glikoz ve uçucu bir yağ taşır. İçerdiği en önemli madde glikomannandır. Su ve sütle birlikte kullanıldığında şiştiği için yaygın bir şekilde dondurma hammaddesi olarak kullanılır.
Özellikle Maraş Dondurması olarak bilinen dondurmaya tat ve koku kazandıran, dünyada sadece Kahramanmaraş'ın dağlarında yetişen bir orkide türünden elde edilen saleptir.
Kaynak Vikipedi

Tabii bir de madalyonun diğer yüzü var.

Ülkemizde orkidelerin tahribinin en önemli sebebi, salep elde etmek üzere yumrularının kazılarak alınmasıdır. Bitkiler çiçek açmadan veya çiçekli dönemdeyken toplanmakta, yumru alındıktan sonra, bitki bir kenara atılmaktadır. Bu nedenle gelişme devam etmemekte, meyve ve tohum meydana gelmemekte dolayısı ile yeni nesillerin üremesi engellenmiş olmaktadır. Lokal endemik olan türler de dahil olmak üzere Türkiye’de salep hammaddesi elde etmek amaçlı orkide sökümü maalesef büyük bir hızla devam etmektedir. 

Avrupa’da en çok orkide türü bizde. Tam 170 tür var. Türkiye’yi gezip orkideleri araştıran Hollandalı uzman Karel Kreutz bakın neler diyor: “Türkiye’de yılda 120 milyon orkide sökülüyor. Dünyada orkide sadece Türkiye’de sökülüyor. 50 milyon orkide iç piyasada kullanılıyor. Hollanda’da bir orkide için hapis cezası verilebiliyor”.

Daha bitmedi: “Yumrunun kurutulmuş kilosu 80-140 TL’ye, toz haliyse 600-700 TL’ye satılıyor. Bir kilo toz için 1000 - 4000 arası yumru toplanıyor”. Katliamı düşünebiliyor musunuz?
Kaynak Antok , Radikal

Artık trafiğin içindeyiz. Beşiktaş’a kadar geliyoruz. Vapura 25 dk var, biraz banklarda oturup demleniyoruz. Sonra vedalaşıp 16.45’le Kadıköy’e geçiyoruz. Hava soğumaya başladı, gün kararmakta. Arabaya yükledik velespitleri ama otoparktan çıkmak yarım saati geçiyor. Trafik feci vaziyette. Her geçen gün berbatlaşıyor. Çare sarıbisiklet.













Foto katkıları için Levent’e teşekkürler.



















BelgradOrmanı-Kemerburgaz Turu
Beşiktaş-Çayırbaşı-Bahçeköy-BelgradOrmanı-Kurtkemeri-Kemerburgaz-Eyüp-Eminönü-Beşiktaş

Tur tarihi: 1 Aralık 2013
Kat edilen mesafe: 75,56 km.
Ortalama hız: 16,7 km/sa
Bisiklete biniş süresi: 4 sa. 31 dk.
En yüksek hız: 48,15 km


Tur bilgisi: Beşiktaş-Çayırbaşı sahil yolu, düz. Çayırbaşı-Kemer tırmanış, kırıcı değil. Kemer’den ormana giriş orman çıkış kapısından yapıldı. Atatürk Arboretum önü hafif çıkış. Orman içi inişli çıkışlı. Kurtkemeri kapısına tırmanış ve ardından iniş. Kemerburgaz-Eyüp-Eminönü-Beşiktaş yolu düz.
Çayrıbaşı’nda çayevi, kahvaltılık yer mevcut. Kemerburgaz için de geçerli. Orman içinde piknik yerleri, birkaç da kafeterya var.