7 Mayıs 2018

[bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde (Akhisar–Manisa)

6 Mayıs 2018, Pazar /  Akhisar – Manisa, 51 km (8. gün)

Saat sabahın 5’i, müthiş bir yağmur sesi geliyor açık pencereden otel odasına. Saçakların üzerinde sanki trampet çalan var. Şöyle daha aydınlanmamış güne bakıyorum, nasıl çıkacağım bu havada yola? Kaldım galiba Akhisar’da. Uyumaya devam, zaten daha erken, belki diner. Ama ne gezer, 7’de uyandığımda aynı hızla devam etmekte. Resepsiyona inip bir de sokağa çıkarak bakayım. Her yer ıslak, küçük su birikintileri oluşmuş. Yapılacak tek şey odaya çekilip oyalanmak. Hava raporunu kontrol etmekteyim. Tahmin edilen saatten önce indi. Bense belki başlamadan kaçar, yola çıkarım umudundaydım. Fakat saat 8’de bir mucize oluyor sanki, hafifleyen yağmur kesiliyor. Meteo 1 saatlik bir boşluk gösteriyordu, herhalde bu olmalı. Hemen toparlanıyor, kahvaltı salonunda iki yumurta, az zeytin atıştırıp (roka çıkarmışlar kahvaltıya, çok hoşuma gitti) 8.45 bisikletin üzerinde Manisa yoluna çıkmak üzere dün geldiğim yolu ters trafikten giderek pedallamaktayım, çantaların üzerlerine kılıfları geçirmiş, yağmura karşı hazırlıklı olarak.

51 kilometrelik yolum bugün neredeyse tamamen düz. Varsa kısa hafif inişler olabilir. Hızla pedalları döndürmekteyim. 26 km/sa hız kazandım ve onu muhafaza etmeye çalışıyorum. Yağmur başlamadan ne kadar yol alırsam kârda sayılırım. Sonrası “Allah kerim”, bakarız duruma. Yoğun trafiği olan bir yol. Solumdan geçen her aracın lastiklerinden sıçrayan su benim üstüme geliyor, rüzgarın etkisiyle. Güvenlik şeridi var, gidemiyorum üzeri salyangoz dolu. Yağmur hepsini ortaya çıkarmış, zaman onların zamanı şimdi. Kocamanları var, neredeyse yumruk büyüklüğünde. Ezmemek için yoldan gitmekteyim. Neyse araçların çoğu artık mesafeli geçmekte. Hele ağır vasıtalar kesinlikle. 

Bir saat sonra sözleşmiş gibi damlalar inmeye başlıyor, yolun yarısını geride kaldı. Bu tempoyla gidersem iki saat içinde Manisa’da olurum. Durmak istemiyorum o nedenle. Tempom düşmesin. Sağdaki durakta ayaklarıma ve üstüme yağmurlukları geçirip devam. Bacaklar açıkta, önemli değil. Komple naylon torbaya girince de feci terleniyor. Dıştan alamadığın suyu içten veriyorsun, gene ıslanıyorsun.

Güneybatı yönünde ilerliyorum. Yanımda tren yolu var. Yağmurdan dolayı fotoğraf çekelemiyor. Kafama eski bir müzik takıldı. Kafa radyosu Deep Purple çalıyor; Child In Time. 70’lerden kalma. Çok keyifli. Nereden çıktı şimdi bu, beyin nasıl bir oyun oynuyor bize. Derinlerden tutup birden yüzeye çıkarttı.


Biraz yoruldum. 23-24 km hıza indim. Sağdaki benzincide az kendime geleyim diye dalıyorum. Çay var ama bitmiş, bir soda, 15 dakika kadar nefeslenip tekrar devam. [e] 40 km/10.44/%20 harcandı. Yağmur şiddeti artıyor. Arabalardan da sıçrayanla pek güzel ıslanıyorum ama battı balık yan gider durumları, devam. Gözlüğün camlarını silmenin faydası yok, o nedenle damlaların arasında önümü görrbilmekteyim. 

Yağmura karşı sürdü yolum. 11’i az geçe Manisa levhasının yanından geçtim. Foto moto hak getire. Kim durur da şimdi “selfie” yapar. Giriş yolunda öbek öbek sular birikmiş. Kaçarak, bazen mecburen girerek ÖE’nin nihayet önüne ulaşıyorum. Kocaman bir bina, 6 katlı. Kapı önünde, bisiklet de süren bir beyin ilgisi ve yardımıyla çantaları söküyor, velespiti merdivenden girişe taşıyor, camda gördüğüm yansıma karşısında kendimi zor tanıyor (sırılsıklamım), meraklı ve şaşkın bakışlar arasından geçip resepsiyona yanaşıyorum. Yerimi ayırtmıştım, iki gece için. Zaten yarın da yağışlı olacağını gösteriyor. İsabet oldu. Kamu fiyatı alıyorlar, gecesi 75-, O.K. şeklinde. 150 lira karttan çekiliyor, sıra bisiklete geliyor. Nereye kayacağız? Dışarıda, kapı önünde yer göstermesi tepemi attırıyor. “Sen biliyor musun kaç para bu velespit? Ben onu sokakta bırakmam.” Bir yerlere gidiyor geliyor soruyor ve yangın merdiveni olabilir diyor. “Nasıl bir yer göreyim.”  “Olmaz, burada da tutmam bisikleti, hava alıyor, rutubet olur.” Baktım adamla anlaşamıyorum: “Nerde müdürünüz?” Durumu ona anlatıyorum. Yok düğün varmış, yok görüntüyü bozarmış, yok bakanlıktan geleceklermiş... Bileydim bu kadar sorun olacağını hiç gelmezdim ÖE’ye. Otel mi yok! Uzun lafın kısası, sonunda kapalı, kabul edeceğim bir yer bulunuyor. Üzerinden çamuru suyu falan silerek yerleştiriyorum oraya.

Bir de oda durumu var. Bu millet yasak olmasına rağmen odada sigara içer. Bazen öyle bir siniyor ki adamın midesi kalkar. Bir kontrol edeyim de sorun olmasın. Neyse sıkıntı yok. Oda temizliğini kafeteryada iki çayla beklemekteyim. Hazır olmasıyla da 504 No’ya yerleşiyorum. İlk iş şarj ve eşyaların açılıp saçılması. Yağmur kılıfına rağmen alttan ve yanlardan az da olsa gelen su biraz ıslatmış içini. Tam duşa girecekken çalan telefonda Kemal: “Lobideyim.” İzmir’den kalkıp gelmiş, sağ olsun geleceğini söylemişti, biraz daha geç bekliyordum, hazırlanma zamanım kalır düşüncesiyle. Neyse işlerimi halledip aşağıya iniyor ve uzundur görüşmediğim, 50 yıllık ortaokul arkadaşımla sohbete başlıyoruz. Sonra da Manisa sokaklarında önce yemek yenilecek yer bulup, ardından kahve, daha sonra çay, daha daha sonra ağzımızı tatlandırmak için incir ve ceviz ve bol bol cadde, sokak, park, han, bank, dükkan... dolaşarak 5 saatimizi birlikte geçiriyoruz. İzmir’e dönmesiyle ben de odaya çıkıyor, Manisa’nın tarihi yerlerini okumaktayım. 

ÖE’de de düğün var, beyler hanımlar şık giysilerle otelin içinde ve dışında dolanmakta, salondan dua sesleri dışarıya taşmakta, terastaki davetliler ellerini göğüslerinde kavuşturmuş eşlik etmekteler. İmam nikahı mı kıyılıyor?!

ÖE’nin yakınından tren yolu geçiyor, vagonların çıkardığı ses odaya kadar gelmekte, düdük sesini duydukça balkona çıkıp izliyorum. Çocukken tren gördüğümüzde ne çok sevinirdik. Bugün bile seviniyorum. Demiryoluyla ulaşım ülkemizde çok zayıf. Komünist işi diyerek söküp atmıştı Turgut Özal. 

Gomonist korkusundan ne çok çektik. Herkesi bu korkuyla öldürdük.
Bundan 46 yıl önce bugün, 6 Mayıs 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan... Hiç unutulmadı, gelecek için hep umut oldular.

Gelelim ilin tarihine; Manisa ili sınırları içinde Salihli'ye bağlı Sindel Köyü'nde bulunan fosil ayak izleri tam 26 bin yıl öncesine tarihlendirilir. Ayrıca Kırkağaç Yortan Köyü'nde bulunan mezarların ise yaklaşık 5 bin yıl öncesine, Tunç Devri kültürüne ait olduğu düşünülmekte.

Antik çağlarda Magnet'ler tarafından kurulan Magnesia (bugünkü Manisa), Hititler, Frigler, Lidyalılar gibi pek çok antik uygarlığın egemenliğini sürdüğü günlere tanıklık ettiği gibi yine etkileri günümüze kadar ulaşan Saruhan Beyliği'nin izlerini de büyük oranda taşır.

Manisa bir "Şehzadeler Kenti" olarak bilinir. 1412 yılında, kesin olarak Çelebi Mehmet'in idaresindeki Osmanlı Devleti'ne katılan bu topraklar, Saruhan Sancağı adıyla idari bir birim haline getirilmiş. Kent Osmanlı idaresine girdikten sonra 1437 yılından, şehzadelerin sancağa çıkması usulünün terk edildiği 16. yüzyıl sonlarına kadar şehzadeler tarafından yönetilmiş. Bu dönemde II. Murad, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murad, III. Mehmet ve I. Mustafa gibi daha sonra Osmanlı tahtına da oturmuş padişahların da içerisinde olduğu 16 şehzade Manisa'da sancakbeyliği yapmışlar.

* Manisa ÖE 0236-2311843 / 232 8725














Akhisar - Manisa
Tur tarihi: 6 Mayıs 2018
Kat edilen mesafe: 51,81 km
Ortalama hız: 22,7 km/sa
Bisiklete biniş süresi 2 sa. 17 dk., dışarıda geçen süre 2 sa. 41 dk.
En yüksek sıcaklık 22 ˚C, en düşük 18 ˚C, ortalama 18,6 ˚C 
İrtifa kazancı (çıkış) 52 m, kaybı (iniş) 105 m
En düşük irtifa 24 m, en yüksek irtifa 107 m

Garmin yol bilgileri Akhisar-Manisa

Relive yol bilgileri Akhisar-Manisa



Otelden ayrılışım 8.45

Yağmur başlamadan ne kadar yol alırsam kârda sayılırım. 

Yağmurdan dolayı foto çekemeden Manisa’ya
 vardım. Kemal ile sokaklarda dolaşmaktayız.


Önce yemek yenilecek yer bulup, ardından kahve...

... daha sonra çay...

... daha daha sonra ağzımızı tatlandırmak için incir
 ve ceviz ve bol bol cadde, sokak, park, han, bank, dükkan... 

... dolaşarak 5 saatimizi birlikte geçiriyoruz.

Manisa güzel bir ilimiz. Binaları, sokakları, insanları ile.

Manisa Valiliği




Kemal ile parkta dinleniyoruz J

Manisa Tren İstasyonu 

ÖE’de içilen bir kahve sonrası Kemal İzmir’e dönüyor.


ÖE’nin yakınından tren yolu geçiyor, vagonların çıkardığı ses
 odaya kadar gelmekte, düdük sesini duydukça balkona çıkıp izliyorum. 



















(devamı) 9. gün Manisa II - (öncesi) 6. gün Balıkesir–Sındırgı



[bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde

Mudanya–Görükle = 43,09 km






Akhisar–Manisa = 51,81 km

Manisa–Salihli = 76,51 km

Salihli–Kula = 48,22 km

Kula–Uşak = 76,59 km

Uşak–Eşme = 67,73 km

Eşme–Buldan = 75,10 km

Buldan–Nazilli = 84,89 km

Nazilli–Aydın = 47,20 km

Aydın–Bozdoğan = 72,83 km

Bozdoğan-Yatağan = 57,03 km

Yatağan–Muğla = 32,63 km


Çıtlık–Dalyan = 59,50 km

Dalyan–Fethiye = 63,62 km

Fethiye–Gelemiş = 81,12 km

Gelemiş–Kaş = 52,43 km

Kaş–Demre = 67,61 km

Demre–Karaöz = 59,64 km

Karaöz–Tekirova = 47,55 km

Tekirova–Antalya = 53,37 km