17 Mayıs 2018

[bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde (Aydın II)

16 Mayıs 2017, Çarşamba / Aydın II (18. gün)

Perdelerden ışık girmeyince 7 buçuğa kadar uyumuşum. Hazırlanma zorunluğu olmayan bir gün. Kahvaltıya da yetişmem gerekmiyor. Yatakta tembellik, tabletten haberlere bakmaca. Meyveli yoğurtla kahvaltımı yapıyorum. Dün tanıştığım Macit Bey arıyor. Bugün için buluşmaya karar veriyoruz. Yarım saat sonra DSİ’den alacaklar beni.

Dış kapıda beklemedeyim. Beraberinde bisikletçi arkadaşı Hasan Bey’de geliyor. Önce e-bisi’yi inceliyorlar. Bana yolluk tahin helvası getirmişler. Hasan Beyin imalathanesi varmış. Bisiklet dostluğu çabuk kuruluyor. O nedenle bey lafını aradan çıkartıyor senli benli oluyoruz. Hasan’ı işine bıraktıktan sonra Macit arkadaşımın arabasıyla tepelere çıkıyoruz. Onların bisiklet rotasıymış bu yol. İnternette Aydın ve çevresine ilişkin bir hayli rota belirlenmiş. Özellikle antik kentlere giden, Aydın’ın Kültür Portalı’nda.

Çok kısa zamanda ve mesafede şehirden uzaklaşıyor, doğa içinde giden, tırmanışı olan bir yoldayız. Buradan dağlardan Tire’ye gidilirmiş. Dedim, bu yolları işaretlesenize, en azından internet ortamına taşıyın, bilinsin.

Yol boyunca Macit ile sohbeti-samimiyeti de ilerletiyoruz. Ambalajlama işiyle meşgul. Vakumlu zeytin paketleri. Özellikle yurt dışına gönderilenler. Yanı sıra strafordan yapılan tabak, bardak, plastik kaşık, bıçak, çatallar vb. malzemeler pazarlıyor. 
Latrina
  
Yol bizi fazla uzakta olmayan Tralleis Antik Kenti’ne getiriyor. Buna sevindim, çok görmeyi istiyordum. Burası, Kestane Dağları’nın güney yamacında yer alan Tralleis dünyanın en eski antik kentleri arasında. Kuruluş tarihi kayıtlarda MÖ 13. yüzyıl olarak geçmekte. Trakyalılar ve Argoslular tarafından kurulan kentin adı, Tralla kentinin halkı anlamına gelen Tralla-eis’ten türemiş. Pergamon Krallığı’na bağlı olan kentin günümüze ulaşan üç gözlü yapısı, antik çağda spor, eğitim ve kültürün en önemli yapısı olan Gymnasium’a ait bir kalıntı. Fazla derine girmiyoruz ama yola yakın, dikkatimi çeken başka bir yapı var; latrina adı verilen “umumi hela”. Yan yana dizili oturma yerleri dönemin tuvaletlerinin nasıl olduğunu gösteriyor. Okuduğum bir yazı bu tuvaletlerin mide bulandırıcı, neredeyse hiç temizlenmediğini, parazitlerle dolu olduğunu söylüyordu. En kötü kısmı ise işinizi bitirdiğinizde. Latrinalarda tuvalet kağıdı yerine ucu süngerli sopalar kullanılıyormuş. Sünger asla temizlenmeyip orada bulunan herkesle paylaşılırmış. Düşünsenize bu süngerin düzinelerce farklı insanla paylaşıldığını. MS 6. yüzyıla kadar kullanılan latrinaların en büyüğü 65 kişilik kapasitesiyle burada, Tralleis’de. Hatırlar mısınız, eskiden bizde büyük/küçük ayırımı vardı. Yani büyük 1 liraysa küçük 50 kuruştu. Bugün artık ikisi de aynı fiyata J

Diğer yandan burası dünya mimarlık tarihinin ayakta kalmış en önemli anıtlarından biri olan Ayasofya’nın mimarlarından Anthemios’u yetiştiren antik kent.
  
1883 yılında İzmir–Aydın arasına döşenecek olan demiryolunun çalışmaları sırasında bir mezar taşı bulunur. Bugün Danimarka Müzesi‘nde sergilenen mezar taşının üzerinde, antik çağdan günümüze çok az sayıda gelebilmiş olan 13 satırlık bir yazı yer alıyor. Mezar taşının üzerindeki yazının 6-11 satırlarında bir müzik eserinin sözü yazılmış ve hecelerin üzerine notalar yerleştirilmiş. 

İşte Tralleis’li Seikilos’un antik şarkısı…

  
Antik kentten ayrılıp merkeze dönüyor, Macit dostumun iş yerine uğruyor (Zeypak Food), gelecek ile ilgili projelerini paylaşıyor, ben de basit fotoğraf çekimlerini ve iPhone’daki uygulamaları anlatıyorum. İş yerinin bulunduğu sanayiden ayrılmadan önce beni bir maketçiye götürüyor, GMS Maket. Sahibi İsmail Bey ve oğlu Güner Bey tarafından işletiliyor. Otobüs ve kamyon maketleriyle dolu içerisi. 1/10 ölçekte, hatta daha büyükleri de var. Çok etkileyici, sabır isteyen bir iş. Oyuncakçı dükkanı gibi içerisi.
  
Ardından üniversitenin de bulunduğu Aytepe mesire yerinden Aydın’ı kuş bakışı izleme fırsatım oluyor. Bir teleferikle de buraya çıkılıyor. 150 m rakımda. Bugün ramazanın ilk günü. Macit dostum da başı-sonu ve ortasında bir gün tutarım diyor. Yani bugün oruçlu. Ben de şimdi oturmaktan yana değilim. Biraz dolanıp oyalanıp merkeze gene iniyor Hasan dostumun dükkanına varıyoruz (Atçalı Helva). Helva, tahin, baklava, şeker, çikolata gibi tatlılar, hurma ve susam gibi malzemeler satılmakta. Yerli, bu bölgenin diyor. Dededen babaya geçen bir iş, 1905’den beri.
  
Öğlen için yakınlarındaki Yıldız Lokantasında yoğurtlu kızartma+su için 11 lira ödeyerek karnımı doyuruyorum. Burada adetten demek, masada taze acı yeşil biber bulunuyor. Bayılıyorum bu duruma. Ve şehir turuna dün bıraktığım yerden devam. Belediyenin işlettiği Otel Zincirli Han’ı buldum. 1 kişi 120-, 2 kişi 150-, 3 kişi 170- diyor resepsiyondaki hanım. Ama 2 kişilik odada yatak dubleymiş ve üzerine basa basa soyadı aynı olan çiftlere diyor. Yani 2 tek yataklı çift kişilik oda yokmuş. Sormayı unuttum, 2 erkek arkadaş gelirse duble yatakta mı yatmaları lazım, 240 lira ödemek istemezlerse?
  
Ve hemen yakındaki Cihanoğlu Cami gezilmekte. Müderris Cihanoğlu Abdülaziz tarafından 1756 yılında yaptırılmış. Moloz taş ve tuğla karışımı olan cami kare planlı ve barok üslubu özellikleri taşıyor. Bunları sütunlarda, kabartma motiflerinde ve mimarisinde tümüyle görmekteyiz. Çokça basamaklı bir merdivenden çıkılıyor ve giriş kapısının üzerinde h.1170 (1756) tarihli yapım kitabesi bulunmakta. I. Dünya Savaşı sırasında depo olarak kullanılan cami 1950 ve 1967 yıllarında onarım görüp günümüze ulaşmış.

Hava yalnız çok sıcak. Bu mevsimde böyleyse yazın kim bilir nasıl oluyordur? Çarşılarına giriyor, Tarihi Rum Hamamı’nı dıştan görüyor (herhalde girilmiyor), dün oturduğum Latife Kahvesi’nde önce bir doppio espresso sonra brownie ve filtre kahve ile uzun süre kalıyorum. Bu arada onlardan ısmarlanan çay ve kokusu burnuma kadar gelen sıkma portakal suyuyla final yapıyorum. Saat de 6’yı geçmekte. Havanın serinlemesiyle DSİ’ye doğru Adnan Menderes Bulvarı’ndan yürümekteyim. Yarın başlayacak olan plaj voleybolu uluslararası müsabakası için antrenman yapan voleybolcuları da biraz izledikten sonra.

Macit arkadaşımın arabasıyla tepelere
 çıkıyoruz. Onların bisiklet rotasıymış bu yol. 

Aydın ve çevresine ilişkin bir hayli rota 
belirlenmiş. Özellikle antik kentlere giden.

Yol bizi fazla uzakta olmayan Tralleis Antik Kenti’ne getiriyor. 

Kuruluş tarihi kayıtlarda MÖ 13. yy olarak geçmekte. 

Trakyalılar ve Argoslular tarafından kurulan kentin adı, Tralla
 kentinin halkı anlamına gelen Tralla-eis’ten türemiş. 


Pergamon Krallığı’na bağlı olan kentin günümüze ulaşan
 üç gözlü yapısı, antik çağda spor, eğitim ve kültürün en
 önemli yapısı olan Gymnasium’a ait bir kalıntı.

GMS Maket

Sahibi İsmail Bey ve oğlu Güner Bey tarafından
 işletiliyor. Otobüs ve kamyon maketleriyle dolu
 içerisi. 1/10 ölçekte, hatta daha büyükleri de var. 

Çok etkileyici, sabır isteyen bir iş. Oyuncakçı dükkanı gibi içerisi.

Bir teleferikle de buraya çıkılıyor. 150 m
rakımda. Aytepe mesire alanı. 

Üniversite de yakınlarda.

Aydın’ı kuş bakışı izleme fırsatım oluyor. 


Yıldız Lokantası

Şehir turuna dün bıraktığım yerden devam. 


Belediyenin işlettiği Otel Zincirli Han’ı buldum.

1708 yılında Aydınlı Nasuhpaşa tarafından yaptırılan 
Nasuhpaşa Külliyesi içerisinde han olarak inşa edilmiştir. 

İki bölümden oluşan hanın birinci bölümü caddeye bakan 
sivri kemerli dükkanlardan oluşurken, güneydoğu köşesindeki
 bir koridorla ikinci bölüme geçilmektedir. İkinci bölümde
 açık bir avlu ve kapalı bir bölüm bulunmaktadır. 

Nasuhpaşa Külliyesi, halk arasında Osman
 Ağa Medresesi ismiyle de anılmaktadır.

Medrese, kareye yakın bir avlu etrafında sıralanan tek
 katlı ahşap kapılı kare planlı moloz taş ve tuğladan inşa
 edilmiş odalardan meydana gelmektedir. 

Girişi güney cephededir. Sonradan kapatılmıştır. Günümüzde
 17 ad. öğrenci odası mevcuttur.


Cihanoğlu Cami

Köprülü Mahallesi’nde cami, medrese,
 sebil ve çeşmeden oluşan külliye...

... 1756 yılında Cihanzade Müderris Abdülaziz
 Efendi tarafından eski kervan yolu 
üzerine yaptırılmıştır.

Moloz taş ve tuğla karışımı olan cami kare planlıdır. Camiye
 15 basamaklı bir merdivenle çıkılır.

Cami, içindeki ilginç barok üsluplu 
süslemeleriyle, Osmanlı mimarisinin önemli
 örneklerinden biri olma özelliğini taşımaktadır. 



Caminin güney cephesinde hayır amaçlı yapılan
 çeşme ve sebil yer almaktadır.

Medresesi günümüzde eğitim merkezi niteliği taşımaktadır. 


Hava yalnız çok sıcak. Bu mevsimde böyleyse
yazın kim bilir nasıl oluyordur? 

Tarihi Rum Hamamı

Çarşı pazar dolanmakatayım. 


Dün oturduğum Latife Kahvesi’nde önce bir doppio espresso...

... sonra brownie ve filtre kahve ile uzun süre kalıyorum.

Yarın başlayacak olan plaj voleybolu uluslararası
 müsabakası için antrenman yapan voleybolcular.



Aydın güzel bir ilimiz. Ve belediye başkanı da
 2009’yılından beri bir hanım.

DSİ













































(devamı) 19. gün Aydın–Bozdoğan - (öncesi) 16. gün Buldan-Nazilli




[bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde

Mudanya–Görükle = 43,09 km






Akhisar–Manisa = 51,81 km

Manisa–Salihli = 76,51 km

Salihli–Kula = 48,22 km

Kula–Uşak = 76,59 km

Uşak–Eşme = 67,73 km

Eşme–Buldan = 75,10 km

Buldan–Nazilli = 84,89 km

Nazilli–Aydın = 47,20 km

Aydın–Bozdoğan = 72,83 km

Bozdoğan-Yatağan = 57,03 km

Yatağan–Muğla = 32,63 km


Çıtlık–Dalyan = 59,50 km

Dalyan–Fethiye = 63,62 km

Fethiye–Gelemiş = 81,12 km

Gelemiş–Kaş = 52,43 km

Kaş–Demre = 67,61 km

Demre–Karaöz = 59,64 km

Karaöz–Tekirova = 47,55 km

Tekirova–Antalya = 53,37 km