6 Haziran 2018

[bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde (Karaöz–Tekirova)

5 Haziran 2018, Salı / Karaöz – Tekirova, 47 km (38. gün)

Evin arkasında bulunan yüksek dağ nedeniyle güneşin doğuşu geç belli oluyor. Perdenin tek kanadını kapatmamıştım, keza pencere de açıktı hava alması için. 6 gibi gözlerimi açıyorum. Hemen kalkmak istemiyorum, biraz oyalanıyorum. 7 gibi ayaklanıp her zamanki eşyaları toplama işine girişmekteyim. Onur da kalkmış bulaşık makinesini boşaltmakta, sesi geliyor. 8 gibi yola çıkmaya hazır vaziyette eşyalarımı alt kata indiriyorum. Onur verandada, kahve hazırlamış. Çok alışık değilim sabah sabah kahveye, neme lazım diye içmiyorum. Ama kahvaltı olarak bir muz ikramını geri çevirmiyorum. Yol için de bir elma veriyor. (Konukseverliğin için çok teşekkürler Onur kardeşim.)

8.13 Karaöz’den ayrılış saatim. Site içinden geçip Olympos yazan levhadan başlıyorum tırmanmaya. Yarımadanın doğusunda Adrasan ve Olimpos/Çıralı yer almakta. Yolun durumu güzel, bu da en azından rampayı biraz olsun sevimli hale getiriyor. Ama %7 yazan tırmanış 10’larla hatta 13-14’lük dönemeç bölümleriyle sürüyor. Normal’le çıkıyorum. 4 kilometrelik rampa bu şekilde geride kalıyor. Etraf dünkü gibi çam ağaçlarıyla kaplı. 271 metreye geldim. [e] 4,6 km/08.39/%20 harcandı. Bitti diye sevinirken gene çıkmaya başlıyorum. Ara sıra karşı yönden gelen araçlar biraz çoğaldı bu yeni bölümde. Ve nihayetinde 370 metreden sonra inişe geçiyorum, %6 ile. Tırmanışta terleyince üstüme yeleği giydim, çarpan rüzgarla üşümeyeyim. 6 virgül 5’inci kilometredeyim, saat 8.48. Buralarda eski Tofaş’ların Renault’ların arkalarında mutlaka römorkları var, yük taşıyorlar. Kısa bir süre sonra Onur’un tarif ettiği Atatürk heykeli geliyor. Düz devam demişti, levhalar da bunu doğruluyor. Sağdan Adrasan’a gidiliyor. Şimdi 4,7 km x2 yapmak istemiyorum. Yoksa Adrasan’ı hiç görmedim, hep merak etmişimdir. İçinden akan çay ile çok güzel olduğu anlatılmıştı.

[e] 16,1 km/09.17/%20 harcandı. Yolum düz, ama bir tırmanışım daha olacak bugün. Üstte açtıkları yeni yol çöktüğünden Kumluca araçları Olympos üzerinden gelmekteler. Yani lüzumsuz bir trafik akmakta.

3 km demiş Olympos için. Sağdan giden bir yol var. Ben Antalya yönüne devam ediyorum. Bu bölgede pansiyon, lokanta, disko gibi turizme yönelik çokça tesis gözüme ilişiyor. Yazır Mahallesi’ymiş buranın adı. Çomaklı Mezarlığı diye bir yerin önünden geçmekteyim.

Ve tırmanış başladı. Karşı yönden gelen oldukça fazla araç var. Yoğun bir yol. Tur otobüsleri daracık virajları mecburen keserek alabiliyorlar. Bu da bazen üzerime doğru gelmelerine sebep oluyor. Hatta geçiş yasağı çizgisi olmasına rağmen sollamakta olan arabaya küfür etmek zorunda kalıyorum. 5 saniye bekleyemiyor, illaki geçecek. [e] 22,1 km/09.41/%60 harcandı.

3 kilometrelik sıkı bir tırmanışla, %10-12 hatta dönemeçlerde %14-15’lik kısımlar geçilerek 317 metreye geldim (saat 9.46). Sağda solda gözleme, köy kahvaltısı, nar-portakal suyu gibi şeyleri satan yerler diziliydi yol boyunca. Devam ediyor tırmanış ve 398 metrede tepeyi buluyorum. 26,7 km geride kalmış. Saat 10.17’yi gösteriyor. Çöken yol solumda. Tepede bir dinlenme tesisi var. Ben de nefeslenmek için oturuyor, bir zeytinli poğaça+2 çaya 4,5 TL veriyorum. Köyler arası yolcu taşıyan midibüslerin de mola yeriymiş burası. Yabancı olduğunu sandığım birisi bana bravo cinsinden eliyle işaret ediyor.

Ve artık iniş başlıyor. [e] 32,4 km/10.52/%80 harcandı. Asfalt kaba, dalgalı, yamalı. Bu yola yakışmadı. Trafik artık iki yönde var. Ağır vasıtalar da çalışmakta. 356 m rakımda pedallıyorum. 32,9 km/10.56, 2’nci bataryaya geçtim. Bu arada üzerime yeleği de geçiriyorum. İnişte serin oluyor.

Bu şekilde Tekirova’ya kadar geldim. Deniz ve Alp’lere gitmeden bir Tekirova’yı göreyim diye sağdan şehir merkezine dönüyorum. İnen bir yol. Sağdaki büfede içilen soda. Büfe tepeleme içki dolu. Sonra bisiklet yolunu kullanarak mağazaların, kaydıraklı su parkının önlerinden gene bir rampaya vuruyorum. Ama içimdeki ses yanlış olduğunu söylüyor. Telefonun GPS’i de sanki şaşırdı. Geri dönüyorum öğrenebildiğim kadarıyla. Tekrar soda içtiğim yere geldim. Ana yola çıkmadan gidebilir miyim diye aranırken bir bey bana tarif veriyor ve ayak üstü sohbete geçiyor. Moskova’ya yerleşecem diyor. Hanımı Rus. Herkes buradan kaçmaya çalışıyor. Memleketi ne hale getirdiler!

Tekirova yazısına tekrar geri dönmüş oldum. Biraz otoyoldan giderek Aytemiz petrolde içilen bir soda, kasadaki hanımdan adres sormaca ama öğrenememece, sonra telefon yardımıyla yolu ve evi bulmaca (çözmece J). 

Alp ve Deniz ile tanışıp, Alp’ın benim Aydın’ı da tanıyor olmasıyla dünyanın ne kadar küçük olduğunu tekrar görüyorum (Deniz de bisikletçi adaşımın kızı). Babalar, anneler, çocukları ve aynı kafada olanlar birbirlerine bağlanıyorlar sonunda. Büyük uzun bir zincir bu. 

Duşumu aldıktan sonra Sundance’e gidiyorum Deniz’le. Sundance hep duyduğum bir yerdi. Görmek bugüne kısmetmiş. Büyükçe bir araziye yayılmış bungalovlar ve kamp alanları, içinden geçen bir nehir, hemen arkasında Phaselis Ören Yeri, çok güzel bir konumda. (Buradan bakabilirsiniz.)

Alp arkadaşlarıyla bir masa etrafında sohbet ediyor. Biz de yanlarına ilişiyoruz. Yemek olarak önce kabak, sonra makarna alıyorum. Lezzetleri yerinde. Masadakilerle e-bisi üzerine konuşuyoruz. Sonra sahile inip şezlongların birine uzanıp denizi seyrederek tembellik ediyor, biraz dinleniyorum.

Eve dönüp herkes kendi işini hallediyor. Alp dinlemesi gereken miksaja bakıyor, ben yazı notları vs. yüklüyorum, Deniz masaj yapıyor Alamancı bir beye.

Akşam yemeği için gene Sundance’deyiz. Bu sefer açık büfe. İlk tabağımı dolduruyor, yemekler güzelmiş, ikinci bir tabak daha alıyorum. Arkasından aşure ve kahve... Nefis bir ziyafet. Kamp ateşi etrafında yıldızlara bakarak geçirilen saatler sonrası eve dönüş vakti geliyor. Beraberimizde 5 yaşındaki küçük oğlanı, adını hatırlayamadığım, babasıyla evlerine bırakarak. 

Alp’ın çalışma odasındaki kanepeye yerleşiyorum. Büyükçe, rahatlıkla sığdım. Yarın son etabı pedallayacağım. Biraz da Tarihte Bugün neler olmuş diye baktığımda ilgimi çeken: 1956, 5 Haziran; Elvis Presley yeni şarkısı "Hound Dog"u televizyonda The Milton Berle Show'da tanıttı. Show sırasında yaptığı kışkırtıcı kalça hareketleri o devirde seyirciler tarafından müstehcen bulundu.















Karaöz - Tekirova
Tur tarihi: 5 Haziran 2018
Kat edilen mesafe: 47,55 km
Ortalama hız: 15,8 km/sa
Bisiklete biniş süresi 3 sa., dışarıda geçen süre 4 sa. 11 dk.
En yüksek sıcaklık 38 ˚C, en düşük 27 ˚C, ortalama 30,3 ˚C 
İrtifa kazancı (çıkış) 1060 m, kaybı (iniş) 1080 m
En düşük irtifa 4 m, en yüksek irtifa 399 m

Garmin yol bilgileri Karaöz-Tekirova

Relive yol bilgileri Karaöz-Tekirova



Onur ile.

8.13 Karaöz’den ayrılış saatim. Site içinden geçip Olympos
 yazan levhadan başlıyorum tırmanmaya. 


İki sıkı tırmanışla deniz seviyesinden 370 m’ye çıktım. Terletti.
 Şimdi iniyorum. Ama öncesinde yeleği giydim,
 rüzgardan korunmak için.

Kısa bir süre sonra Onur’un tarif ettiği Atatürk heykeli
 geliyor. Düz devam demişti, levhalar da bunu doğruluyor. 

Sağdan Adrasan’a gidiliyor. Gir-çık yapmak istemiyorum. Yoksa
 Adrasan’ı hiç görmedim, hep merak etmişimdir. İçinden
 akan çay ile çok güzel olduğu anlatılmıştı.

Buldum, yerde yatıyordu. Atamı orada bırakamazdım.


Olympos; bu bölgede pansiyon, lokanta, disko gibi
 turizme yönelik çokça tesis gözüme ilişiyor.


Çıralı’da bulunan, yerli halkın "Yanartaş" dediği dağda, günümüzde
 doğal gaz sızıntısının oluşturduğu bilinen ateşin, mitolojide
 Chimera’nın ateşi olarak tasvir edildiği ve aynı zamanda da 
olimpiyat ateşine de ilham verdiği anlatılmakta. Ünlü
 Bellerophontes efsanesi de burada geçer. Fi tarihinde, bisikletsiz
 gezilerimin birinde gelip görmüştüm. Büyüleyici bir mekan. 

Ulupınar adını doğal kaynak sularından almıştır. Tertemiz,
 berrak, buz gibi bir suya sahip olmakla birlikte Çıralı’nın ve 
bir kaç bölge yerleşim yereninde içme suyunu karşılamaktadır. 




Deniz ve Alp’lere gitmeden bir Tekirova’yı göreyim diye
 sağdan şehir merkezine dönüyorum.

Büfede içilen bir soda ve bisiklet yolunu kullanarak
 mağazaların, kafelerin, lokantaların...

... oluşturduğu bu turistik beldeyi ilk görüyorum.


Kaydıraklı su parkının önlerinden gene bir rampaya
 vuruyorum. Ama içimdeki ses yanlış olduğunu
 söylüyor. Telefonun GPS’i de sanki şaşırdı. 

Geri dönüyorum öğrenebildiğim kadarıyla. Tekrar
 soda içtiğim yere geldim.

Ruslardan sonra Almanlar, Ukraynalılar ve İngilizlerin
 yoğun olarak buralara geldiği belirtiliyor.

Sundance hep duyduğum bir yerdi. Büyükçe bir araziye yayılmış
 bungalovlar ve kamp alanları, içinden geçen bir nehir, hemen
 arkasında Phaselis Ören Yeri, çok güzel bir konumda.



















































































(devamı) 39. gün Tekirova–Antalya - (öncesi) 36. gün Kaş–Demre



[bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde

Mudanya–Görükle = 43,09 km






Akhisar–Manisa = 51,81 km

Manisa–Salihli = 76,51 km

Salihli–Kula = 48,22 km

Kula–Uşak = 76,59 km

Uşak–Eşme = 67,73 km

Eşme–Buldan = 75,10 km

Buldan–Nazilli = 84,89 km

Nazilli–Aydın = 47,20 km

Aydın–Bozdoğan = 72,83 km

Bozdoğan-Yatağan = 57,03 km

Yatağan–Muğla = 32,63 km


Çıtlık–Dalyan = 59,50 km

Dalyan–Fethiye = 63,62 km

Fethiye–Gelemiş = 81,12 km

Gelemiş–Kaş = 52,43 km

Kaş–Demre = 67,61 km

Demre–Karaöz = 59,64 km

Karaöz–Tekirova = 47,55 km

Tekirova–Antalya = 53,37 km