9 Mayıs 2018

[bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde (Manisa–Salihli)

8 Mayıs 2018, Salı / Manisa – Salihli, 76 km (10. gün)

Akşam yorgun hissettim kendimi, 11 gibi gözlerim kapandı. 7 buçuğa kadar uyumuşum. Kahvaltıya inmeden dağıttığım çantaları topluyorum. ÖE’den ayrılmam 9.35. Hava açık, bulutlar biraz pus arkasında gibi. Bugün yolum Salihli’ye, 72 kilometre gibi. Ama en önemlisi Sardes’i göreceğim. Tarihte, devlet güvencesiyle tüm zamanların en güçlü değiş tokuş aracı olan parayı ilk kez basan, MÖ 6. ve 7. yüzyıllarda büyük bir ekonomik ve politik güce sahip Lidyalıların başkenti.

Manisa’nın dışına çıktım. Yolun asfaltı 2’nci sınıf, kaba, bölünmüş. Güvenlik şeridi de pek keyifli değil. Mecburen sıfır çizgi üstünde gidiyorum. Trafik fazla. Araçlar yakın geçmekte. Feci de ağır vasıta var. Ankara-İzmir yolu bu, fazla işlek. Korna çalan kamyonlara el kol sallıyorum. “Ulan, nereye yetişiyorsun da böyle hızlı gidiyorsun.” Hava sanki kapayacak gibi gözüküyor. Ama yağış olmayacaktı bugün. 

Önümde Spil Dağı duvar gibi, 1513 metre yüksekliği bulan kalker bir kütle duruyor. Sülüklü Göl ve Manisa Lalesi gibi endemik türler de dahil olmak üzere zengin flora ve fauna çeşidiyle Milli Park statüsünde. Alan içinde Kybele Kaya Kabartması, Frig özellikleri gösteren Lidya kültürünün kalıntıları olan kaya mezarları, Yarıkkaya’nın yakınında her biri kayaya oyulmuş evler ve bir taht görüldüğü anlatılmakta. Ağlayan Kaya, Atalanı görülmesi gezilmesi gerekli yerlerden bazıları. Ancak pas geçip Salihli’ye doğru devam etmekteyim.

Aşağıçobanisa çıkışında biz tarzı bir bisikletçi görüyorum karşı şeritte. Selamlaşıyoruz. 18,5. kilometredeyim. Bir tünel denmiş ama daha çok köprü altından geçiyor gibiyim. Çıkışında yolun durumu düzeliyor. Asfalt 1’inci sınıf oluyor, güvenlik şeridi genişliyor. Yönüm doğu. Bir rüzgar var, sol çaprazımdan esmekte. Yol üzerinde hayli fazla köfteci dizili, kenarındaki tezgahlar kiraz, kayısı, erik dolu. Sarmalık yaprak, bidon bidon. Kimileri de toprak kaplar ve hediyelik kedi-köpek-fırıldak satmakta. Kirazlarda gözüm var. Bahçelerdeki ağaçların üstleri dolu, acaba dursam da göz hakkımı alsam mı? Bir türlü karar veremeden yoluma devam ediyorum. [e] 28,8 km/11.09/%20 harcandı. Sağımda solumda bağlar uzanıyor. Hava bir açıyor bir kapıyor. Daha iyi ama, serinde rahat gidiliyor.

Bu kirazları tatmadan geçmek istemiyorum.  Artık birine gireceğim. Evet şuraya. Kirazcıya yanaşıp “Azıcık verir misin?” diye soruyorum. Amacım ödemek ama almıyor, ikram diyor. Ben de bir mola vermiş olurum, yanına ilişiyorum. Saz çalıyordu girdiğimde. Bana da biraz çalsana diyorum. Sesim iyi değil, söyleyemiyorum ama çalayım diyor. Laf lafı açıyor, Bitlisli olduğunu öğreniyorum Turgut’un. Ama uzun zaman önce gelmiş. Hatta Bitlis’i hanımı istemeye gittiğimde gördüm diyor. Tezgahta yaprak salamura, zeytin ve yağı da satılıyor. Hepsi kendi mahsulü ve üretimi. Haliyle ne olacak 24’ünde diye soruyorum. Önceleri akepeye verdim diyor ama bu sefer vermeyeceğim. Her şeyi bozdu ekonomiyi çökertti, dini kullanıyor, bizi birbirimize düşman etti diyor. Bilinçli, söyledikleri doğru.

Yolun bu bölümü nahoş kokuyor, açıkta lağım mı akmakta? [e] 55,5 km/13.04/%40 harcandı. Salihli’ye yaklaşıyorum. Önce Sart geliyor sonra Sardes sapağı. Sapıyorum sağa ve fazla girmeden sola gösteriyor levha. Jimnasyum solumda. 65 yaşımla beleş giriyorum. Bisiklet dut ağacının altına ben tarihin içine. 

Sardes antik kenti, Lidya ve daha sonra egemenliği altına girdiği Roma döneminden kalma pek çok tarihi değeri içinde barındırıyor. Çok iyi durumda, iyi korunmuş ve ortaya çıkmış. Roma dönemine ait Hamam-Gymnasium Kompleksi'nden kalıntılar... Uzun bir yol boyunca, dükkanlar, odalar dizili. Antik taşların üzerinde iri iri kertenkeleler var. Kıpırdamadan duruyorlar öylesine. Ancak yaklaştığımda taşların üzerinden hızla kaçışıp yarıkların arasında kaybolmaktalar. Fotolarını çekebildim ama.

Antik Çağlarda Batı Anadolu'daki Yahudi varlığının en önemli kanıtlarından biri sayılan Sardes Sinagogu’na geldim. Ve muhteşem bir alana çıktım, Havra. Büyüleyici bir yapı. 1958'den beri Harvard ve Cornell Üniversiteleri Sardes'teki yıllık kazıların sponsorları. Destek verenlerin isimleri tek tek yazılmış panolara.

Üç bölümden oluşan havranın ortasında büyük bir havuzun bulunduğu ''havuzlu salon'', genç kızların evlenmeden önce kendilerini kutsadığı yer olarak biliniyor. Evlilik çağına gelen genç kızlar, evlenmeden önce 7 kez bu havuzun içine girip çıkarak, kendilerinin günahtan arındıklarına inanıyor. ''Havuzlu salondan'' ana salona geçmek için üç ayrı kapı kullanılıyor. Kadınlar ve erkekler, ''haremlik-selamlık'' benzeri iki ayrı kapıdan, din adamları ise kendilerine özel kapıdan geçiyor. Salonun duvar ve yerleri, mozaik, kitabe ve duvar bezemeleriyle dikkati çekiyor. Sinagogun doğu yönünde ise şehrin ileri gelenlerinin oturduğu, kent sorunlarının tartışıldığı ve karara bağlandığı Onur Locası ve Haham Kürsüsü bulunuyor.
Sardonyx

Fotolarını görmüştüm ama bu kadar etkileyici olacağını tahmin etmemiştim Sardes’in. Uzunca bir zaman geçiriyor, o günleri kafamda canlandırıyorum. Burası çok zengin ve dönemin kültür merkezi. Ayrıca tarihteki ünlü Kral Yolunun başlangıcı. Uzun süre değerli taş olarak kullanılmış turuncu kuvars taşının Batı dillerindeki ismi olan "sardonyx" kelimesi, taşın antik çağda çıkarıldığı Sart bölgesinden geldiği bilinir. 

Bu etkileyici mekandan ayrılırken Brezilyalı bir TV ekibi de giriş yapmakta. Sırada fazla uzak olmayan Artemis tapınağı var. Bisikleti park ettiğim ağacın altından alıp oraya doğru yol alıyorum.

1 kilometre içerideki Batı Anadolu'nun 7 tapınağından biri olan Artemis Tapınağı bir başka büyü. Cephesi batıya bakan, 800 yıl süren ve tamamlanmayan, ama ibadetin sürdüğü bu mekan da aynen günümüze kadar gelmiş, restorasyon görmemiş iki dev sütun yapının ne denli görkemli olduğunu anlatıyor.

Artemis Tapınağı: Tapınağın yapımına Helenistik dönemde başlanmıştır. Tapınak muhtemelen eski bir Kybele kültünün kutsal alanında yer almaktaydı. İyon tarzında ve pseudodipteros (*) plana sahip tapınak tanrıca Artemis adına yapılmıştır. Sonraki yıllarda tapınağın cellasının (**) dört bölüme ayrıldığı saptanmıştır. Ayrılan bu 4 bölümde Artemis, Zeus Polieus, Roma İmparatoru Antoninus Pius ve karısı Faustina'ya ait heykel başları bulunmuştur. MS 17 yılındaki depremde yıkılarak bir hayli zarar gören tapınak, İmparator Tiberius zamanında eski plana göre yeniden yapılmıştır. 4. yüzyıla gelindiğinde de bu görkemli tapınağın güneydoğu köşesine bir Şapel ilave edilmiştir.

(*) Pseudo-dipteros: Dipteros plan tipindeki çift sıra sütun dizisinden içteki sıranın kaldırılıp yerinin boş bırakılması ile dipteros görünümü verilen plan tipidir. Genellikle Helenistik Dönem’de Anadolu’da görülür.

(**) Cella: Çok tanrılı dinlerde tapınağın içinde kült objesinin ya da tanrı heykelinin korunduğu en kutsal bölüm.

Benimle beraber bir aile daha dolaşıyor ama birazdan kalabalık bir (Japon herhalde) çekik gözlülerin istilasına uğruyor mekan. Şemsiyeleri ve cep telefonları ile dolanmaktalar. Her köşe ayrı ayrı çekiliyor. Selfie’ler bolca, çubuklar ellerinde. Bu curcunadan kurtulmak için ayrılıyorum tapınaktan ve Salihli’ye eski yoldan devam ediyorum. Sonra yeni yola bağlanmamla gelen benzincide içilen serinletici ve ÖE’nin yerini öğrenmeye çalışmaktayım. Adres tarifinde çok zorlanıyor bizimkiler. Bir kere sağ-sol devamlı karıştırılıyor. Sağ diyor sol gösteriyor. Düz gidecen diyor ama yol çatallanıyor...

Salihli’nin trafiği bol, yol da parke taşı, hop hop durumları. Sorarak, GPS kullanarak önüne geliyorum ÖE’nin. Büyükçe bir bina. Yerim ayrılmıştı, 52,5 TL ile kayıt oluyorum. Karttan çekiliyor. Bisiklet alt kata ben 112’ye. Tek yataklı oda, çantalara yer yok. İkisi tezgah üstüne ikisi yere. Ama bisikleti alt kata yerleştirirken burnuma gelen çamaşır kokusu kafamda bir ampul yakıyor. Çalışan hanıma soruyorum, yıkayabilir miyiz benimkileri de? Elbette diyor ve makineyi kısa programa ayarlıyor. Hemen odaya çıkıp duş alıp kirlileri 28 dakikalık programa atıyorum J

Salihli: Yöre tarihinin çok eskilere dayandığı, baraj gölü yakınlarındaki Sindel ve Çarıklar köylerinin civarında bulunan fosil ayak izlerinden anlaşılmaktaysa da, bilinen en eski önemli yerleşim merkezi, Salihli’nin 7 km kadar batısında yer alan Sardes’dir. MÖ 547 yılına kadar Lidya toprakları olan bölge, bu tarihte Perslerin eline geçmiş ve MÖ 334 yılına kadar Pers yönetiminde kalmıştır. Bu tarihten sonra sırayla Makedonya, Bergama, Roma ve Bizans egemenliğinde kalan yöre, 1300’lerin başında Saruhanoğulları’nın, 1400’de Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimine giren Sart, Aydın Sancağı’na bağlı bir kaza olmuştur. O tarihlerde Sart Kazası’na bağlı bir köy olan ve Veled-i Salih (Salihoğlu) adıyla anılan şimdiki ilçe merkezinin, zaman içinde Sart’a oranla daha hızlı bir gelişim göstererek 18. yüzyıl başlarında kasaba, 1872’de ise Saruhan Sancağı’na bağlı kaza olduğunu görüyoruz. 1927 yılında Saruhan Sancağı’nın adının değiştirilmesinden sonra Manisa’ya bağlı en büyük ilçelerden biri durumunda olan Salihli, 24.06.1920 - 05.09.1922 tarihleri arasında işgal altında kalmıştır.

Saat 6’ya gelmekte, karnım açıktı derken müthiş bir yağmur iniyor. Dindiğinde aldığım bilgiler doğrultusunda tren yolunu aşıp (tren hattı hemen önümüzden geçmekte, sesi odaya kadar geliyor) inşaat halinde bir yoldan geçip bittiğinde güzel olacak bir caddede lokanta aramaktayım. Sebze kalmamış. Çoğu yer pide, kebap ve köfteci. Bir tanesinde karar kılıp (Cansu Köfte ve Çorba Salonu), mercimek çorbası, menemen+su=20 TL ile bu işi hallediyorum. Malumunuz küçük bir salata her zaman ikramları oluyor. Sonra gördüğüm Yemen Kahvesi’nde Migros’tan aldığım çikolata ile bir doppio espresso’yu içerek biraz daha oyalanarak vakit öldürüyorum. Bir âdet burada da, Manisa’da da var: nargile. Tüm alafranga kılıklı kahvelerde nargile içiliyor. Aromalı tütünlerinin kokusu sokağı kaplamakta. Ancak sigaradan daha zararlı olduğu bilinmesine karşın özellikle gençler en fazla rağbet edenler arasında. 

ÖE’ye dönüp, notları aktarıp, odanın camından giren, yüksek sesli konuşmalara sinir olup günü sonlandırmak üzere istirahate çekiliyorum. Ama öncesinde bu tura adını veren Lidyalıların izini bir sürelim:

Anadolu’nun Genel Durumu: Lidyalıların egemenliklerini kurdukları devirde, Anadolu'da Hititlerin izleri silinmişti. Ankara ve çevresinde güneye kadar geniş sınırları bulunan Frigler, Van ve çevresinde Urartular Anadolu'ya hakim olan başlıca toplumlardı. Mezopotamya'da ise Asur İmparatorluğunun geniş sınırları hakim vaziyetteydi. İskitler ise arada sırada Anadolu'nun muhtelif noktalarına akınlarda bulunuyor ve bu krallıkları rahatsız ediyorlardı. Yunan coğrafyasında ise daha yazı bile kullanılmıyordu. İşte Lidya Krallığı böyle bir coğrafyada vücuda geldi.

Kuruluş Devri: Heredotos, Lidya geçmişinin MÖ 1200'lere kadar gittiğini söylese de, günümüzde arkeolojik araştırmalar MÖ 700'lerden daha geriye giden bir kanıta rastlamamıştır. Dolayısıyla ilk somut kralları MÖ 680-44 arası hüküm sürmüş olan Giges'tir. Lidyalılara ait Heredotos'un yazdıklarından başka ilişki kurdukları ülkelerin belgeleri de mevcuttur. Nitekim bir Assur belgesinde Giges'in MÖ 664'te İskit ve Kimmerlere karşı Assur ile ittifak yapmak istediği yazılıdır. Buna göre Giges, Assur hakimiyetine girmeyi kabul etmiştir. Fakat buna rağmen Assur, Lidya'ya bir destekte bulunmamıştır.

Bereketli Başkent Sardes: Lidyalılar Sardes'i başkent seçtiklerinde, şehrin yanı başından geçen Paktalos Irmağı sayesinde verimli tarım ürünleri yetiştirebiliyorlardı. Bu ürünler çevredeki uygarlıklarla ticaret malzemesi olarak kullanılıyordu. MÖ 650'lere gelindiğinde ise Paktalos Irmağının farklı bir özelliği daha ortaya çıkacaktı. Bu ırmağın kaynağı Tmolos Dağından gelmekteydi. Şans eseri bu dağda bir altın madeni mevcuttu ve ırmak bu madeni kendi suyuna karıştırarak Lidya başkentine taşıyordu.
Altın sikke

Sikkenin İcadı: Paktalos Irmağının başkente getirdiği madenler elektron şeklinde, yani altın ve gümüş karışımıydı. Beyaz altın adıyla da adlandırılan bu madde sudan ayrıştırıldıktan sonra sikke yapımında kullanılıyordu. Zaten bu tarihe kadar yapılan bütün takas işlemlerinde eşyaların gümüş veya altın olarak değeri biliniyordu. Bir tavuk 10 gümüş ediyorsa, o tavuğu alabilmeniz için 10 gümüş değerindeki bir malı vermeniz gerekiyordu. Dolayısıyla, geçerliliği hükümet tarafından belirlenmiş ve taşıması kolay olan paranın, insanlar arasında kabul edilmesi hiç zor bir şey değildi.

Bugünlük bu kadar olsun. Yarın Lidyalıların Zenginlik ve Refah Dönemi’yle devam edelim. İyi geceler.

* Salihli ÖE 0236-7142411












Manisa - Salihli
Tur tarihi: 8 Mayıs 2018
Kat edilen mesafe: 76,51 km
Ortalama hız: 21 km/sa
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 38 dk., dışarıda geçen süre 7 sa. 08 dk.
En yüksek sıcaklık 33 ˚C, en düşük 23 ˚C, ortalama 27 ˚C 
İrtifa kazancı (çıkış) 483 m, kaybı (iniş) 425 m
En düşük irtifa 30 m, en yüksek irtifa 145 m

Garmin yol bilgileri Manisa-Salihli

Relive yol bilgileri Manisa-Salihli



Manisa ÖE’den ayrılmam 9.35.

Hava açık, bulutlar biraz pus arkasında gibi.

Trafik fazla. Araçlar yakın geçmekte. Feci de ağır vasıta var.


Manisa’nın dışına çıktım. Yolun asfaltı 2’nci sınıf, kaba,
 bölünmüş. Güvenlik şeridi de pek keyifli değil. Mecburen
 sıfır çizgi üstünde gidiyorum. 




Yolun durumu düzeliyor. Asfalt 1’inci sınıf
 oluyor, güvenlik şeridi genişliyor. 

Yönüm doğu. Bir rüzgar var, sol çaprazımdan esmekte.




Yol üzerinde hayli fazla köfteci dizili, kenarındaki tezgahlar kiraz,
 kayısı, erik dolu. Sarmalık yaprak, bidon bidon. Kimileri
 de toprak kaplar ve hediyelik kedi-köpek-fırıldak satmakta. 


Korkuluk

Salihli’ye yaklaşıyorum. Önce Sart geliyor sonra Sardes sapağı. 

Sardes antik kenti, Lidya ve daha sonra egemenliği altına
 girdiği Roma döneminden kalma pek çok
 tarihi değeri içinde barındırıyor. 

Roma dönemine ait Hamam-Gymnasium Kompleksi'nden kalıntılar. 

Bizans Helaları/Latrine

Uzun bir yol boyunca, dükkanlar, odalar dizili. 

Haçlı tekne




Lokantalar

Antik taşların üzerinde iri iri kertenkeleler var. Kıpırdamadan
 duruyorlar öylesine. Ancak yaklaştığımda taşların üzerinden
 hızla kaçışıp yarıkların arasında kaybolmaktalar.

Yazıhane ve Nalburiye


Antik Çağlarda Batı Anadolu'daki Yahudi varlığının en önemli
 kanıtlarından biri sayılan Sardes Sinagogu’na geldim. 

Havra, ön avlu.


Ana salon 50 m uzunluğunda, 14 m genişliğinde olup
 1000 kişilik kapasiteye sahiptir.

Havra, ön avlu.


Yahudiler için önemli olan Kudüs’teki Ağlama Duvarı olarak
 bilinen Süleyman Tapınağı ile Babil’deki kerpiç sinagogun
 ardından 3'üncü önemli tapınağı Sardes Sinagogu.

Havra, ana salon.

Ana salondaki yer mozaikleri

Gymnasium önünde yer alan bahçedeki sütunlar.

Gymnasium’un mermer avlusu MS 2. yy’da yapılmıştır.





Sonradan açılan kapılardan biri.

Sırada fazla uzak olmayan Artemis tapınağı var. 1 km kadar içerde.

Artemis tapınağı için geçmişte inşa edilmiş en büyük
 mabetlerden biri olduğu belirtilmekte. 

800 yıl boyunca kullanılmasına rağmen
 hiçbir zaman tamamlanamamış.


Antik devir sonrasında, kutsal alan yavaş yavaş terk
 edilmiş, yapının taşları inşaat malzemesi olarak kullanılmak
 üzere yağmalanmış ve yapı zamanla harabeye dönüşmüştür.

20. yy başında (1910-1914) mabet, toprak üzerinde görünen
 2 ad. sütunun üst kısmı hariç tamamen toprak tabakasıyla örtülü
 halde bulunmuştur.  Bu durum alanda son 1500 yıllık zaman
 diliminde gerçekleşen erozyon ve sedimantasyonun
 miktarı açısından oldukça önemlidir.

Mabedin arka kısmında yer alan küçük kilisenin
 MS 5. yy’da inşa edildiği sanılmaktadır.

Artemis tapınağı, muhtelif zamanlarda geçirdiği depremlerin
 akabinde gerçekleştirilen onarımların izlerini barındırır. Tapınak
 yörede yaşanan doğal afetlerin izlerini barındırması
 nedeniyle de ayrıca öneme sahiptir.

Artemis, Apollon'un ikiz kız kardeşi, vahşi doğa,
 avcılık, okçuluk ve ay tanrıçası J

Kalabalık geldiler, curcunadan kurtulmak için ayrılıyorum
 tapınaktan ve Salihli’ye eski yoldan devam ediyorum.



Saat 16.08

Gülnar Kooperatifi’ne gider J


Yağmur dindiğinde aldığım bilgiler doğrultusunda tren yolunu aşıp...

... inşaat halinde bir yoldan geçip bittiğinde güzel
 olacak bir caddede lokanta aramaktayım.

Cansu Köfte ve Çorba Salonu


Yemen Kahvesi’nde Migros’tan aldığım çikolata ile bir doppio
 espresso’yu içerek biraz daha oyalanarak vakit öldürüyorum. 


















(devamı) 11. gün Salihli–Kula - (öncesi) 8. gün Akhisar–Manisa



[bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde

Mudanya–Görükle = 43,09 km






Akhisar–Manisa = 51,81 km

Manisa–Salihli = 76,51 km

Salihli–Kula = 48,22 km

Kula–Uşak = 76,59 km

Uşak–Eşme = 67,73 km

Eşme–Buldan = 75,10 km

Buldan–Nazilli = 84,89 km

Nazilli–Aydın = 47,20 km

Aydın–Bozdoğan = 72,83 km

Bozdoğan-Yatağan = 57,03 km

Yatağan–Muğla = 32,63 km


Çıtlık–Dalyan = 59,50 km

Dalyan–Fethiye = 63,62 km

Fethiye–Gelemiş = 81,12 km

Gelemiş–Kaş = 52,43 km

Kaş–Demre = 67,61 km

Demre–Karaöz = 59,64 km

Karaöz–Tekirova = 47,55 km

Tekirova–Antalya = 53,37 km