3 Mayıs 2018, Perşembe / Balıkesir II (5. gün)
Sabah hazırlanmadan başlayan bir gün. Balıkesir’deki ikinci günüm. Bugün daha etraflıca gezeceğim şehri. Bir iki müzesi var. Kahvaltıyı ÖE’de ederek çıktım.
Saat Kulesi; 1829 yılında Girit’li Mehmet Paşa tarafından İstanbul Galata Kulesi’nin benzeri olarak silindir şeklinde yaptırılmış idi. 1897 yılındaki deprem nedeniyle yıkılınca, 1901 yılında bugünkü şekliyle yeniden yaptırılmıştır. Kare prizma şeklindeki bina, beyaz kesme taş ile yapılmış ve kabartma işçiliklerle de süslü hale getirilmiştir. En üst kat kubbe ile örtülmüş ve büyük bir çan eklenmiştir. Buranın hemen altındaki katta ise dört yöne de birer saat konmuştur.
Saat Kulesi’ni bir de sabah ışığında çekip hemen yanındaki Kuva-yi Milliye Müzesi’ne giriyorum. İki katlı. Giriş katı Kurtuluş Savaşı’na ayrılmış. Dönemin silahları, üniformalar, kişisel eşyalar, duvarlarda fotoğraflar, gazete sayfaları ve Balıkesir’in Kurtuluş Savaşı’na olan katkıları anlatılmış. Üst kat Arkeoloji ve Etnografya olarak düzenlenmiş. Balıkesir il sınırları içindeki Kyzikos, Adramytteion, Daskyleion ve Antandros antik kentlerde yapılmış bilimsel ve kurtarma kazılarında ele geçenler, kazı fotoğrafları ve yörede kullanılan günlük eşyalar ve giysiler.
Müze binası, 1840 yılında Karesi Sancağı Defterdarı Giridizade Mehmet Paşa’nın konağı olarak yaptırılmıştır. 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’in işgali sonrasında, 16 Mayıs 1919’da Balıkesirlilerin toplanarak Batı Anadolu’da silahlı mücadele kararının alındığı bu bina uzun yıllar II. Kolordu Komutanlığı’na karargah olmuştur. 1947-1988 yılları arasında belediye hizmet binası olarak kullanılan bina restore edilerek 6 Eylül 1996 yılında “Balıkesir Kuva-yi Milliye Müzesi” olarak hizmete açılmıştır.
Hava şimdiden sıcak. Bu yaz nasıl geçecek merak ediyorum? Müzeden çıktım ve aldığım tarif üzerine Basın ve Fotoğraf Müzesi’ne gitmek istiyorum. Sokak aralarında kalmış eski evler, kimi yıkık vaziyette, kimi toparlamış. Ne var ki gitmek istediğim müze kapalı. Geleni gideni de pek olmuyormuş bilgisini ediniyorum komşudan. Üzüldüm, çok isterdim görmek. Fotoğraf ilgi alanıma giriyor da J
İl Turizm Kültür Müdürlüğü valiliğin içindeymiş. Gidip bölgeye ait broşür topluyor, biraz da fark ettiğim eksiklikleri aktarıyorum. Ve yürümeye devam, Devrim Erbil Çağdaş Sanat Evi’ni görmeye. Alınan tarifle toplu taşımaların orada olduğunu öğrenip, az çok yön bulma çabasındayım. Geçtikçe dünden hatırladığım yerler çıkıyor karşıma. Yaaa, ben buradan geçmiş, şuraya sapmış...
Devrim Erbil Çağdaş Sanat Evi, belediyeye ait eski Elektrik, Su ve Otobüs İşletme binası restore edilerek, bir müze binası olarak yapılandırılıp 21 Şubat 2004 tarihinde hizmete açılmış. Bu bilgiyi okumuştum gelmeden. Devrim Erbil’in Balıkesirli olduğunu bilmiyordum. Lise dahil eğitimini burada tamamlamış. Benim de UESYO’da hocam olmuştu. Kendisine ait sadece iki resim var girişte. Üst katta karma bir sergi, buraya ait bir koleksiyonmuş. Ancak resim altları eksik. Yani kime ait, tarih, teknik gibi bilgiler yazılmamış. Tamamlanacağını öğreniyorum ama burası yeni mi açıldı ki halen beklemekte?
Yürüyerek Yıldırım Cami’yi bulup biraz avlusunda serinledikten sonra içini de görmek üzere girdiğimde çocukların minik bir topla oynadıklarını görmek hoşuma gidiyor ama imam görürse pek hoşlanmayacağını söylüyorum. Buradaki kuran kursunun öğrencileri anlaşılan. Papağan gibi ezberliyorlar, anladıkları bir şey yok.
Bu cami, Karesi’nin en eski Osmanlı yapıtı olduğu, yapım kitabesinin bulunmadığı ancak çeşitli kaynaklardan ve vakfiyesinden 1388’de Yıldırım Beyazıd tarafından yaptırıldığı söyleniyor. Oldukça büyük bir avlu içerisinde medrese ve imaret ile birlikte külliye durumunda. 1818’de ve 1897 depreminden sonra onarım görmüş.
Şimdi bir çarşıdan geçmekteyim. Buradaki kadınların çoğu başı bağlı. Anlaşılan onların muhitine geldim. Satılan ayakkabılar falan çakma modeller, 35 liraya. Ama çoğunda bir parlak metal veya benzeri şeyler eklenmiş. Hatta bir tanesi tamamen pırıl pırıldı, sanki Liberace’nin ayakkabısı J Bilir misiniz? Amerikalı piyanist ve şarkıcı, Władziu Valentino Liberace (1919–1987), bilinen adıyla Liberace. Zeki Müren ile aralarında benzerlik kurulur ama sanat güneşimiz kendisinin taklit edildiğini söylemiştir.
Liberace |
Dün de geçtiğim sokakları defalarca dolanıyor -beni fark eden olmuşsa yolumu kaybettiğimi sanacaktır. Zağnos Paşa Camisini (*) geziyor, Alaca Mescidinin yanındaki Muhtarın Yeri’nde bir sade ile elimdeki broşürleri okuyarak bölgeye ait pek çok bilgiler edinip, Kemal’in mutlaka ye dediği Balıkesir Kaymaklısı’nı nerede yemem gerektiğini öğreniyorum.
Zağnos Paşa Camisinin en önemli özelliklerinden biri hiç şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk'ün 7 Ocak 1923 tarihinde burada hutbe okumasıdır. Atatürk'ün bu camide yaptığı konuşma "Balıkesir Hutbesi" ismiyle de anılmaktadır.
(*) Tarihi 1461 yılına kadar uzanan Zağnos Paşa Camisi Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Türbe ve hamamdan oluşan bir külliye durumunda olan camiden günümüze kadar hamamı orijinal olarak gelebilmiştir. Yapının 1897 yılında meydana gelen deprem sonrası cami ve türbesinin yıkılmasının ardından Balıkesir Mutasarrıfı Ömer Ali Bey tarafından 1908'de yeniden inşa edildiği bilinmektedir.
Zağnos Paşa Camisinin planı karedir ve şehrin en büyük camisi olma özelliğine sahiptir. Yapı kesme taş ve düzgün yontma taştan yapılmıştır. Son cemaat yeri olmayan caminin, kadınlar mahfili ise ahşap olup, ahşap yivli altı sütuna oturmaktadır. Caminin minaresi kuzeybatı köşesinde yer almaktadır.
Zağnos Paşa Camisinin planı karedir ve şehrin en büyük camisi olma özelliğine sahiptir. Yapı kesme taş ve düzgün yontma taştan yapılmıştır. Son cemaat yeri olmayan caminin, kadınlar mahfili ise ahşap olup, ahşap yivli altı sütuna oturmaktadır. Caminin minaresi kuzeybatı köşesinde yer almaktadır.
Zağnos Paşa Camisinin en önemli özelliklerinden biri hiç şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk'ün 7 Ocak 1923 tarihinde burada hutbe okumasıdır. Atatürk'ün bu camide yaptığı konuşma "Balıkesir Hutbesi" ismiyle de anılmaktadır.
Defalarca önünden geçtiğim iki lokanta vardı. Karnım da acıkınca, saat de 2 olunca, tercihimi Onur Lokantası’ndan yana kullanıp (açık havada masası var), zeytinyağlı enginar+az börülce ve 1 patlıcan dolması+su için 15 lira bırakıp lezzetli bir yemek yiyorum. Ardından da tarif edilen tatlıcıya. Postanenin karşısındaymış yeri, Gaziantepli Gökeroğlu.
Bu ne lezzet, iki pişmiş hamur arasında manda kaymağı, üzerine şerbet dökülmüş. Müthiş bir şey. Her gün yesem 112 kilo olurum. Tadı dengelemek için bir çay ve 17 lira ödedikten sonra Muhammet Bey ile buluşmak üzere Toplu Taşımalar Dairesi’nden otogara giden otobüse biniyorum. Yolumun üzerindeki Eski Gar İstasyonu’nu da ziyaret ederek. Nostaljik bir yer, halen faaliyette ama galiba büyüğünü başka bir yerde kurmuşlar.
Muhammet Bey, Firuzan’a köpek barınağı konusunda akıl fikir veren bey. Balıkesirli, tanışmak, kendi yerini görmek istemiştim. Otogardan beni arabasıyla alıp kendi barınağına götürüyor. Kendisinden edindiğim bilgiye göre, Akbaş ve Karabaş köpekler kuyrukları kangal şeklinde olursa “kangal” olarak isimlendiriliyormuş. Yani kuyruğu kıvrık her köpek kangalmış. Esası ise Akbaş/Karabaş. Yeni bir şey öğrenmiş oldum J Muhteşem hayvanlar. Firuzan’dan gelen üç köpek de burada artık. Uzun uzun anlatıyor bana Muhammet Bey, çok şey öğreniyorum bu hayvanlar hakkında. Aynı zamanda işin püf noktaları, resmi kısımları gibi oldukça aydınlatıcı bilgiler veriyor. Yaptıklarını ve yapmak istediklerini dinlemek heyecan verici. Oldukça başarılı işler çıkarmış, devamını da getirecektir. Renkli bir sima, konuşkan ve kendinden emin, az da beğenmiş... ben ben J
Saatlerin 8’e geldiğini görmemizle beni tekrar otogara bırakıp ayrılıyoruz. Keyifli bir 4 saati paylaşmış olduk.
ÖE’ye dönmeden, öğlenki lokantada (Onur) enginar+patlıcan dolmasıyla (10-) aç olmayan, aç gözlülük ederek midemi ödüllendiriyor ve yol için köme ve biraz da nakit çekerek sokaktaki günümü tamamlıyorum. Yarın yolcuyum, elimdeki bilgileri bilgisayara aktarmak ve hazırlığımı tamamlama işim var daha.
Balıkesir’deki 2. günüm. Bugün daha etraflıca gezeceğim şehri.
|
Mutasarrıf Ömer Ali Bey Yazama Eser Kütüphanesi
|
Saat Kulesi’ni bir de sabah ışığında çekip hemen yanındaki Kuva-yi Milliye Müzesi’ne giriyorum. |
Kuva-yi Milliye Müzesi’ne giriyorum. İki katlı.
|
Giriş katı Kurtuluş Savaşı’na ayrılmış. Dönemin silahları...
|
... üniformalar, kişisel eşyalar, duvarlarda fotoğraflar...
|
... gazete sayfaları ve Balıkesir’in
Kurtuluş Savaşı’na...
|
... olan katkıları anlatılmış.
|
Üst kat Arkeoloji ve Etnografya
olarak düzenlenmiş. Kadın
Figürini-Pişmiş Topr., MÖ 4. yy.
Khytridion-Pişm. T. MÖ 2. yy.
Skyphos-Pişm.T., MÖ 4. yy.
Çift Gözlü Testi-Pişm. T.,
Roma Dö.
|
Lekythos-Pişm. T., MÖ Erken 5. yy.
|
Yoğurt Kabı, Bakır. Takunya, Ahşap-Sedef. İbrik ve Leğeni, Bakır.
Kil Kabı, Bakır. Çevre örtü, Kumaş-Metal sim
|
Ayakkabı, Deri-Kumaş
|
Mask Parçası, Pişm. T., Roma
|
Müzeden çıktım ve aldığım tarif üzerine Basın ve Fotoğraf
Müzesi’ne gitmek istiyorum. Sokak aralarında kalmış eski evler,
kimi yıkık vaziyette, kimi toparlamış.
|
Hava şimdiden sıcak. Bu yaz nasıl geçecek merak ediyorum?
|
Ne var ki gitmek istediğim müze kapalı. Geleni gideni de
pek olmuyormuş bilgisini ediniyorum komşudan. Üzüldüm, çok
isterdim görmek. Fotoğraf ilgi alanıma giriyor da J
|
Ve yürümeye devam, Devrim Erbil
Çağdaş Sanat Evi’ni görmeye.
|
Devrim Erbil Çağdaş Sanat Evi Sergi Salonu
|
Devrim Erbil Çağdaş Sanat Evi, belediyeye ait eski Elektrik, Su ve Otobüs İşletme binası restore edilerek, bir müze binası olarak yapılandırılıp 21 Şubat 2004 tarihinde hizmete açılmış. |
Yürüyerek Yıldırım Cami’yi bulup biraz avlusunda
serinledikten sonra içini de görmek istiyorum.
|
Bu cami, Karesi’nin en eski Osmanlı yapıtı olduğu, yapım
kitabesinin bulunmadığı ancak çeşitli kaynaklardan ve vakfiyesinden
1388’de Yıldırım Beyazıd tarafından yaptırıldığı söyleniyor.
|
Oldukça büyük bir avlu içerisinde medrese ve imaret
ile birlikte külliye durumunda. 1818’de ve 1897 depreminden
sonra onarım görmüş.
|
Yıldırım Cami ve çevresi
|
Bir çarşıdan geçmekteyim. Buradaki kadınların çoğu başı
bağlı. Anlaşılan onların muhitine geldim.
|
Satılan ayakkabılar falan çakma
modeller, 35 liraya. Ama çoğunda
bir parlak metal veya
benzeri şeyler eklenmiş.
|
Yürüdükçe dünden hatırladığım yerler çıkıyor karşıma. Yaaa,
ben buradan geçmiş, şuraya sapmış...
|
Zağnos Paşa Camisi, 1461
|
Türbe ve hamamdan oluşan bir külliye durumunda olan
camiden günümüze kadar hamamı orijinal olarak gelebilmiştir.
|
Herhalde bir kuş tarafından bırakılmış tohum
taşların arasında filizlenip dal budak salmış.
|
Yapının 1897 yılında meydana gelen deprem sonrası cami ve
türbesinin yıkılmasının ardından Balıkesir Mutasarrıfı Ömer Ali Bey
tarafından 1908'de yeniden inşa edildiği bilinmektedir.
|
Zağnos Paşa Camisinin planı karedir ve şehrin en
büyük camisi olma özelliğine sahiptir. Yapı kesme
taş ve düzgün yontma taştan yapılmıştır.
|
Zağnos Paşa Camisinin en önemli özelliklerinden biri hiç
şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk'ün 7 Ocak 1923 tarihinde
burada hutbe okumasıdır.
|
Onur Lokantası
|
Gaziantepli Gökeroğlu |
Eski Gar İstasyonu
|
Nostaljik bir yer, halen faaliyette ama galiba
büyüğünü başka bir yerde kurmuşlar.
|
Türkan; Firu’nun İstanbul’dan gelen köpeği. Rahatı yerinde J
|
(devamı) 6. gün Balıkesir–Sındırgı - (öncesi) 3. gün Orhaneli–Dursunbey
[bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde
Mudanya–Görükle = 43,09 km
Görüklü–Orhaneli = 60,44 km
Orhaneli–Dursunbey = 83,68 km
Dursunbey–Balıkesir = 81,96 km
Balıkesir–Sındırgı = 62,24 km
Sındırgı–Akhisar = 57,17 km
Akhisar–Manisa = 51,81 km
Manisa–Salihli = 76,51 km
Salihli–Kula = 48,22 km
Kula–Uşak = 76,59 km
Uşak–Eşme = 67,73 km
Eşme–Buldan = 75,10 km
Buldan–Nazilli = 84,89 km
Nazilli–Aydın = 47,20 km
Aydın–Bozdoğan = 72,83 km
Bozdoğan-Yatağan = 57,03 km
Yatağan–Muğla = 32,63 km
Muğla–Çıtlık = 33,91 km
Çıtlık–Dalyan = 59,50 km
Dalyan–Fethiye = 63,62 km
Fethiye–Gelemiş = 81,12 km
Gelemiş–Kaş = 52,43 km
Kaş–Demre = 67,61 km
Demre–Karaöz = 59,64 km
Karaöz–Tekirova = 47,55 km
Tekirova–Antalya = 53,37 km