23 Mayıs 2016, Pazartesi / Çay – Akşehir, 50 km. (14. gün)
Gece soğuk
oldu odanın içi. Polar, çorap, kalın battaniye ile uyudum. Sabah erken uyandım.
Hava yağışlı, dağın üzerinde sis var, görünmüyor bile.
Kahvaltıda
Tuba Bey ile vedalaştık. Afyon’a devam etti. Koltukta oturuyor, tüm hava tahmin
sitelerini tarıyorum. Kimi yağış gösteriyor, kimi saatlere göre göstermiyor. 11
gibi duruyor yağmur. İçimde bir heyecan. Gerçi böyle beklemek de adamı
tembelleştiriyor. Dün sabah her şeyi toplayıp hazır olmuştum, sonra tekrar
dağıtmak zorunda kaldım. Artık 4 çanta var, işler biraz daha kolay. En
önemlileri üstte, sonra gelenler altta, teknik malzemeler ön çantalarda
gibisinden paylaştırdım. Tabii ne nerede iyi bilmek lazım, yoksa çantadan
çantaya dolanıp duruyorsun.
12.30 gibi
artık yola çıkmam gerektiğine karar veriyorum. Yağış yok, olursa da yolda olur,
artık yapacak bir şey yok. Yağmurun içine başlanmıyor da yolda tuttu mu bir
şekilde çözüm bulunuyor. Saat 13’de pedalları döndürüyorum. Off harika.
Çantaların yağmurluklarını taktım. Kendiminkilerini de arka bagaja lastikledim.
Gerektiğinde hemen üzerime geçireceğim. Yağmur pantolonu olarak yanlışlıkla Firuzan’ınkini
almışım, o nedenle bacakları koruyamayacağım. Akşehir 50 km uzaklıkta. Hızla döndürüyorum
pedalları, [e] desteğini de açtım, oyalanmadan, vakit kaybetmeden Akşehir’e
ulaşmam lazım. Yolum çok rahat, hafif bir çıkış sonrası dümdüz devam ediyor ve
hafif hafif de iniyor. Rüzgar arkadan esmekte. İşlek bir yol, benzinciler,
dinleme tesisleri, köyler, kasabalar geride kalıyor.
Burası
kiraz diyarı, sağ sol ağaçlarla dolu, üstleri de yüklü. Yağmur telaşım olmasa
göz hakkımı almak için duracağım ama...Yol kenarında kurulmuş tezgahlar, kiraz
dışında başka meyveler ve yiyecekler de satıyorlar.
Sultandağı’na
giriyorum. Merak ettim. Çaydan daha büyük sanırım, hatta daha bakımlı ve
varlıklı gibi görünüyor. Burası da ilçe ama ÖE’si yok. Yollar parke, hoplaya
zıplaya durumları. Sultandağı neredeyse yolun yarısı.
Buraya
kadar asfalt pek de ahım şahım değildi. Yolda bir dalga vardı. Güvenlik
şeridinde yolu kollayarak sürmek gerekiyordu. Ama şimdi yol kaymaklaştı. Yeni
döşenmiş herhalde, yağ gibi kayıyor. Bu da bana daha kuvvetli basmama imkan
tanıyor. Düz yolda 40-45 km’leri gösteriyor ekran. Yüksek bir ortalama ile
gidiyorum, durmaksızın. Önümde gökyüzü açık görünüyor. Zaman zaman güneş bulutların
arasından sıcaklığını yolluyor. Bugün kıyafetler neredeyse kışlık. Uzun pantolon,
polar yelek ve kollu ceket üzerimde, kafada baf, kulaklar örtülü. İlerisi açık
ama sağdan, dağların üzerinden kara bulutlar yavaş yavaş yaklaşıyor. Gelmeden
yetişsem Akşehir’e.
Dereçine Kirazlıbahçe
Dinlenme Tesisleri, yolun karşısında. U dönüşü atmak lazım, ulaşmak için. Devam
ediyorum. Yönüm güneydoğu, rüzgar arkadan esmekte. Yolda domuz çıkabilir uyarı
levhaları var. Hiç duyulmadık benzin istasyonları, JoOil(?). Ulupınar Mahallesi’nde
bir başka dinlenme tesisi; Şapcı. Gene karşı yolda. Solumda, uzağımda Akşehir Gölü,
su yüzeyindeki parlamadan anlıyorum. Yakınında değilim. Bilirsiniz, Nasrettin
Hoca’nın “Ya tutarsa!” deyip maya çaldığı göldür bu. (33,5 km/14.15)
Akşehir Gölü,
Eber Gölü gibi, Sultan dağları ile Emir dağı arasındaki çöküntü alanında yer
alır.
Kapalı bir havzada bulunduğundan dışarıya
akıntısı yoktur. Buna karşın suları çok az tuzludur. Kıyılardan göle karışan
tatlı su kaynaklarının bolluğu, kıyılarda suyun tatlılaşmasını sağlar. Tuzluluk
orta kesimlerde ve kuzeydoğuda daha belirginleşir.
Gölün geçmişte Taşköprü çayı vasıtasıyla
Eber Gölü ile olan bağlantısı, Eber gölü çıkışına DSİ'nce inşa edilen regülatör
ve sulama kanalları ile kesilmiştir.
Sığ bir göl olup, derinliği 2 ile 4 m
arasında değişmektedir. Gölün güneydoğusundaki yaklaşık 10 km’lik kıyı şeridi
dışında kalan tüm kıyıları seyrek fakat geniş sazlıklarla kaplıdır. Akarsu
deltalarında söğüt toplulukları mevcuttur.
Gölün flora ve faunası, Eber gölüyle
benzerlik göstermektedir. Eber gölü seviyesinde olmasa bile, yine de ekolojik
olarak bol gıdalı (eutrophic) göl sınıfına girmektedir. Sazan ve turna gibi
ticari önemi olan balıkların yanı sıra beş balık türü daha bulunmaktadır.
Akşehir Gölü de ornitolojik önemi büyük olan
göllerimizden biridir. Eber gölünde üreyen, beslenen ve konaklayan bütün kuş
türlerine burada da rastlanır.
İşte
Akşehir levhası nihayet gözüktü. Şehir Merkezi sağı gösteriyor, saptım. Bir iki
kişiye ÖE’yi soruyorum. Tarif üzerine, göbekten sol ve dümdüz. İşte levhası,
eski cezaevinden sola dön ve önündeyim.
Yerimi ayırtmıştım.
Resepsiyona gidip Melek Hanım’ı soruyorum. Başı bağlı bir kadın geliyor,
kaydımı alıyor, post makinesinden 42 TL çekiyor, oda kapatırsan bunu alıyorlar.
105 noyu ayırmış. Kayıt doldururken aracınız var mı sorusuna evet diyorum.
Plakayı soruyor, yoktur diyorum. Biraz hayretle bakıyor. Bisikletle geldim
deyince yüzü gülüyor. Bisiye yer konusu biraz soruna dönüşmeye başlar gibi olsa
da, sonradan gelen bir memur oldukça iyi niyetli ve samimi konuşması ile beni
biraz sakinleştiriyor. Bazı ÖE’ler, hatta çoğu, nereye koyabilirim dediğimde
hemen ilgilenip en uygun yeri gösterirler. Bazıları da bisiklete gerekli
ihtimamı göstermeyip kenara köşeye, hatta dışarıya koymaya kalkışınca tüylerim
dikenleşir, girişmeye hazırlanırım. Aklıma Edirne’deki DSİ geldi şimdi.
Resepsiyondaki kapının önünde dursun demez mi? Bre adam bu motor mu da kapının
önünde duracak? İçeride yer göster. Neyse sonunda fırçalanınca hizaya geldi ve
aldı içeriye.
Oda güzel,
temiz, şimdiye kadar bu turda gördüğüm en yüksek standartlı ÖE. Su sıcak, hemen
altına girip nerdeyse çıkmak istemiyorum.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhebiixPEffd0CYwOFuUqvAUQhhzv6NQSjp4ggV14yZvVBV6NlWJSwrAw_QcajXQWqFfzF79MgsJx5WO_ZR4dweUUSR976osKId_Mmkgxn9hW6xku9QeKq5WvLnJC5wbVWSJpuwsLtLIyw/s200/3-aks%25CC%25A7ehir-11.jpg)
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuAS2klneuhe9Royof3F7t7arnFjYFCQRNA8Ab-9tlUxcWHqOghu4hr33H_8LI4t6PpRFAQkSmk7ivmCSL_sowVMWa7tSttPpyz9gme8hLM61jHIy70rYRLa2tLYJ_jOG8zNGTeq1Tc_k/s200/5-aks%25CC%25A7ehir-3.jpg)
Tıkınmak ve dolanmak için çıkıyorum. Yörem Lokantası’nda türlü+az pilav+az yoğurt+salata=15 TL. Şef bir de çilek ikram ediyor. Sonra dolanıyorum Akşehir’de. Halkbank’ı sorarken eski Akşehir’e geldim. Yolda bazı otellerden fiyat da aldım. ÖE’den daha ucuz, daha pahalı yerler de var. Ama odaları görmedim.
Arastaymış
burası. Tadilattalar. Girişte ayakkabı satıcıları, sonra helvacılar geliyor.
İlkini ve 2’ncisini pas geçiyorum. Vitrinde irmik helvasını görünce 3’üncüye
giriyorum. Az biraz helva yerken sahibiyle muhabbet başlıyor. Helva buranın
özelliğiymiş. Peynir de yapıyorlarmış. Meşhur Helvacı Öksüzler, Muharrem Bey,
samimi, konuşkan. Hacı Bekir’i anlatıyorum ona. Bilmiyormuş, Koska’yı duymuş. Ohoo,
Koska seri üretim, Hacı Bekir neredeyse 240 senelik. Burada irmik helvasının
kilosu 5 TL, sade tahin helvası 12 TL. Nereleri gezeyim diye sorduğumda bana
arkalara girmemi, Eski Akşehir’i görmemi öneriyor. Hazır laf açılmışken Doğanhisar’ı
soruyorum, nasıldır, nerede kalınır vs. Hemen orada oturan bir esnaf tanıdığını
arıyor. Ama gelen haber pek umut verici değil. Otel motel yok, pansiyonlar
varmış öğrenciler için, ama durumlarına ilişkin pek de olumlu laf etmiyor. Yani
sürprizle karşılaşacağım anlaşılan.
Eski
yerleşimi dolaşıyorum. Devlet veya belediye restore etmeye başlamış evleri,
zanaatkarlar yerleşmiş. Bir sahaf ile konuşuyorum. Hemen karşısında Etnografya
Müzesi, ama saati geçtiğinden kapalı. Daha ileride Akşehir Evi diye bir yer
varmış, oraya gitmemi öneriyor ve elime bir broşür sıkıştırıyor.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-0dX93WgOmM41b5-doIao4Ik_WSdcWyFXrweItftJwHkuCNPT9zS9UjzS0OPI38jWsT-qymBicq0OSmVG6JqW_M_nUm2eTMQORMEQON-ukwxbkSQnXstXcQ1CPpWjimpBy3oyb_Lg2iw/s200/7-aks%25CC%25A7ehir-5.jpg)
Burası Ulu
Cami Mahallesi, camiye giriyorum. Elimdeki belediye broşüründe “cami güneyden kuzeye doğru genişleyen harim
ile kuzey duvarı boyunca uzanan son cemaat yeri ve bunun önündeki, yamuk planlı
avludan ibarettir. Çini mozaik tekniğinin uygulandığı mihrabı, kesme taşlarla
örtülü kare kaideden sonra gelen, çinili sekizgen pabuç üzerine silindirik
formlu tuğla minaresi ile Selçuklu eseri özelliklerini gösterir. Yapının tek
kitabesi minarede yer alır. Minare kitabesine dayanılarak yapının, 1213
tarihinde veya birkaç yıl önce inşa edildiği kabul edilmektedir” denilmekte.
Yürümeye
devam. Kız çocukları laf atıyorlar, “vat iz yur neym?”. Pek oralı olmuyorum.
Hafiften çiselemeye başladı. Dam altına sığınıyorum, Akşehir Evi nerede acaba?
Akşehir Evi’nde
de bir konaklama imkanı var. Butik otel tarzı bir yer, Hasan Muallim Konukevi.
Bir sade kahve eşliğinde (2,5 TL) yağmurun dinmesini bekledim. Şimdi ÖE’nin
dönüş yolundayım. Hoşuma gitti buraları.
Yarın
Atatürk Müzesi, Etnografya Müzesi, Nasrettin Hoca Türbesi, Kapalı Cezaevi gibi yerleri
gezmeyi düşünüyorum. Yani bir gün daha kalacağım. Doğanhisar Belediyesi’ni de
arayıp kalma durumunu sormayı unutmayayım.
Nasıl bir
ilçe ki oteli yok?!!
![]() |
O.K. tek
30-/çift 60-
|
![]() |
O.K. tek
60-/çift 110-
|
![]() |
O.K. tek
40-/çift 70-
|
![]() |
O.K. tek
70-/çift 130-/150-
|
Çay-Sultandağı–Akşehir
Tur tarihi:
23 Mayıs 2016
Kat edilen
mesafe: 50,76 km.
Ortalama
hız: 25,3 km/sa.
Bisiklete
biniş süresi 2 sa. 0 dk., dışarıda geçen süre 2 sa. 4 dk.
En yüksek
sıcaklık 24 ˚C, en düşük 12 ˚C, ortalama 15,7 ˚C
İrtifa
kazancı (çıkış) 251 m, kaybı (iniş) 252 m.
En düşük
irtifa 979 m., en yüksek 1069 m.
Garmin yol bilgileri Çay–Akşehir
Tur
bilgisi: 1022 m’de başlayıp 1022 m’de biten, ilk çeyrekte 1068 m’ye çıkan
sonrasında düz devam ediyor. Sultandağı’na kadar dalgalı asfalt, sonrası kaymak.
Akşehir ÖE
0332-8136310
![]() |
Akşehir |
![]() |
Yörem Lokantası,
Akşehir
|
![]() |
Arasta girişi, Akşehir
|
![]() |
Arasta, Akşehir
|
![]() |
Meşhur
Helvacı Öksüzler, Akşehir
|
![]() |
Sahaf, Akşehir
|
![]() |
Etnografya
Müzesi, Akşehir
|
![]() |
Ulu Cami,
Akşehir
|
![]() |
Ulu Cami içi,
Akşehir
|
![]() |
Etnografya
Müzesi, Akşehir
|
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5_MAm7kOFqJsGkE2VMPjJ4hSnwvzTXwAOWh0P-iVb59V-KOQiyh9fjq3pUknWWah53vWNm2Oh1kYdKiTHXuVZoSyeDkoWD1Tyj7U4Z3z4yjQ4-XrmNAR6OGC1ajHUyEmqwGShU6UMN8E/s400/P1100984+copy.jpg)
![]() |
Akşehir Evi
|
![]() |
Akşehir Evi
|
![]() |
Kapalı Cezaevi,
Akşehir
|
![]() |
Kapalı Cezaevi,
Akşehir
|
24 Mayıs 2016, Salı / Akşehir (15. gün)
Kahvaltı
9’da bitiyordu, ben 20 kala vardım salona. Fazla zengin olmayan bir ikramla
karnımı doyurdum. Hava güneşli bugün, dün bazı çamaşırları yıkamış balkona
asmıştım. Güneş bunları tüm gün boyunca kurutur artık. Şehir turuna çıkıyorum.
İlk iş hocanın türbesini görmek. Mezarlığın içindeymiş. Çevresi açık, ama
kapısında kilit var. Tam hocaya uygun yapılmış. Broşürde ”günümüze büyük değişiklikler geçirerek ulaşan türbe, iki bölümden
oluşur. 14. yy’da yapılmış ve 6 yuvarlak sütün üzerine oturmuş iç bölüm.
Sonradan dışa, 12 desteğe oturan revak görünümlü çokgen dış bölüm”
denilmekte.
Nasreddin Hoca
(d. 1208 - ö. 1284) Yaşadığı dönem, doğum ve ölüm yılları, tarihî kişiliği ve
ailesi hakkındaki bilgiler tartışmalıdır. En önemli kanıtlar Akşehir’deki
türbesi, soyundan geldikleri söylenen kişilere ait mezar taşı kitâbeleri ve
adına kurulmuş olan vakıfla ilgili Fâtih Sultan Mehmed devrine ait bir arşiv
belgesidir. Pertev Naili Boratav Nasrettin Hoca’nın Fatih zamanı devlet
adamlarından İstanbul kadısı Hızır Bey’in atası olduğunu ve Sivrihisar’da
yaşamış olduğunu belirtir. İbrahim Hakkı Konyalı ise Akşehirli olduğunu iddia
eder. Azerbaycan Türkleri arasında da Hace Nasıreddin Tusi adlı efsanevi
karakter vardır. Özbekler Nasrettin Hoca’nın Buharalı olduğuna inanır. Mikail
Bayram Nasrettin Hoca’nın Ahilik teşkilatının kurucusu Ahi Evren ile aynı kişi
olduğunu iddia eder. İtalya'nın Sicilya Adası halkı arasındaki fıkralarda
devamlı ismi geçen "Giufà"" karakterinin de Nasreddin Hoca
hikayelerinden alınmış olduğu bilinmektedir.
Sonra devam
ediyorum, yolda bir beye bazı yerler sorarken sohbete dalıyor, beraber
yürüyoruz. Ben de o tarafa gideceğim, gelin diyor. Yolda bana bazı yerleri
gösterip izahat veriyor. Gülmece Parkı’na giriyoruz. Ne güzel düşünülmüş,
tiyatro, sinema, karikatür alanında ünlülerin büstleri dizili. Parkın içinde
Akşehir Kültür Merkezi de bulunuyor, sinema ve konferans salonları, restoran
gibi yerler var içinde.
Çarşıya
doğru yürümeye devam. Yol boyunca da kendisine ilişkin bilgiler
öğreniyorum. Mehmet Bey emekli sınıf öğretmeni. 50 yıldır Akşehir’de. Antalya doğumlu, Polatlı nüfusuna
kayıtlı. Kültürlü bir bey. Akşehir’e ilişkin aydınlatıcı bilgiler veriyor.
Akşehirli kendisine Konyalıyım demez, Akşehirliyim der diyor. İnsanlar demek ki
sahip çıkıyorlar şehirlerine.
Akşehir Batı
Cephesi Karargahı Müzesi’ndeyim. Çok etkileyici bir mekan. Fotoğraflar,
silahlar, yazışmalar, krokiler, giysiler ve Atatürk’e ait pek çok özel eşya
sergileniyor. Bina, 1905 tarihinde belediye binası olarak yaptırılmış. 1921’de
Kurtuluş Savaşı’nın başlamasıyla Alagöz’deki Batı Cephesi Karargahı Akşehir’e
taşınınca orduya tahsis edilmiş ve karargah görevini sürdürmüş. Büyük Taarruz
Kararları’nın alındığı yer burası.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqBVuZJp8uPF5HbJB3t9XuYezmvOQ8CZsXlJXi4WMou_0EhVGUZbWSymATZFAE_muFQzc9Y07YJMn1i6DzQOsLAdiXPAhfy151ht25UsF_fjHqFpWEiHQ_HXys69sGFKXgW_9Qf7xAgtI/s200/3-aks%25CC%25A7ehir-13.jpg)
Müzeden
edindiğim bir rehber harita ile devam gezmeye. Taş Medrese ve Müze’ye geldim.
Ama müze (Sahip Ata Medresesi olarak bilinmekte) tadilatta (pek çok yer
tadilatta, ciddi bir çalışma var Akşehir’de). Hava ısındı, üzerimdeki
rüzgarlığı çıkartayım. Dolaşırken etrafı da inceliyor, insanlara bakıyorum.
Başı kapalı kadından çok açık olanları görmek içimi rahatlatıyor.
Etnografya
Müzesi de ayrı bir keyif. 3 katlı binada arkeolojik çağlar boyunca çeşitli objeler
sergilenmekte. 1914 yılında Rüştü Bey tarafından konak olarak yaptırılan yapı
simetrik tasarlanmış. Pazartesi dışında her gün geziliyor.
Tüm sokaklarda
tadilat çalışması var. Binalar ahşapla giydiriliyor. Bittiğinde herhalde göze
hoş gelecektir. Tahminim Beypazarı benzeri bir yer olacak. Seyit Mahmut Hayrani Türbesi (1268), hemen
yanındaki Ferruh Şah Mescidi, ki burası Timur’un Yıldırım Beyazıt’ı esir ettiği
yer olarak düşünülüyor (Yıldırım Beyazid
8 Mart 1403’de 43 yaşındayken Akşehir’de
neden olduğu hala bilinmeyen gizemli bir şekilde ölmüştür. İbni Arapşah
eceliyle öldüğünü yazar. Bazı kaynaklara göre; Timur’un beraberinde Orta
Asya’ya doğru Hazar Denizi kıyılarından geçerek götürülmek isteniyordu ve en
yakınlarından uğradığı ihanete dayanamayan I. Beyazid hastalandığından
bırakılarak tedavisi için geriye gönderildiyse de vefat etmiştir... denilmekte
yanındaki levhada). Tarihi kilisenin durumu kötü, umarım en kısa zamanda ele
alırlar, yoksa yıkılıp gidecek. Vakti zamanında Akşehir’de Rum ve Ermeniler de
varmış. Akşehir deresinin suyu fazla değil ama akıyor. Küçük Ayasofya (1236) ve
Güdük Minare (1227) mescitleri sonrası N.H Evi’ne giriyorum. 2006 yılına kadar
sağlık ocağı olarak kullan bu ev Küçük ailesi tarafından belediyeye bağışlanmış
ve bugün bir şirket tarafından toplu yemekler/toplantılar için kiraya
veriliyor.
Muharrem Bey’in
(Öksüzler Helvacısı) dükkanına doğru ağır ağır yürümekteyim. Kendisini kadayıf
hazırlarken buluyorum. Kışın soğukta belki daha rahat, ama sıcakta, bir de
ocağın ateşi eklenince... zor iş. İlk defa kadayıf hamurunun hazırlanışına
tanık oldum. 2,20 çapında altında ateş yanan bakır tepsi döndürülüyor hızla ve
üzerine pek çok deliği olan bir kaptan sıvı hamur akıtılıyor. Döndüğünde tepsi,
ortadan dışa doğru kadayıf hamuru tel tel akıyor ve altta yanan ateş sayesinde
kuruyor. Sonra tepsiden dışarıya alınıp bu işlem defalarca tekrarlanıyor.
Oğullarının
işlettiği, 10 metre ilerideki dededen kalma dükkana gidip tahin+köpük helvası
tadıyorum (5 TL). Beraberinde taze pide ile. Yan masadaki beyden görüp, hemen
istedim. Açgözlülük ;)) Böyle lezzet yok, tam bisikletlik, ye ve yola çık. 100 km rahat gidersin. Dükkanda
başkaları da var. Aslen buralı olup Ümraniye’de dişçilik yapan İbrahim Bey ve
hanımıyla, 69’da Hollanda’ya gitmiş emekli işçiyle güzel bir muhabbet sürmekte.
Bol bol eskiler anlatılıyor, TR’deki sağlık hizmeti, diş tedavisi üzerine
konuşuluyor.
ÖE’ye
döndüm. Sabah aradığım Doğanhisar Belediyesi’ndeki Selçuk Beyi tekrar arıyor, yer
konusunda bir gelişme olup olmadığını soruyorum. Olumsuz yanıt alınca rotada
değişiklik yapıp, Şarkikaraağaç üzerinden Beyşehir’e gitmeye karar veriyorum.
Daha önce Firuzan’la Şarkikaraağaç’ta kalmıştık, güzel de bir lokantası vardı.
Bu sefer ÖE’de kalacağım, yerimi ayırttım bile, 30 TL.
ÖE’ye
dönerken yol üzerindeki, Akademik Kulübü’nün girişimiyle ziyarete açılmış Eski
Cezaevi’ne de girdim. Bir hayli fazla ilgi vardı mekana. Zindan denilen yer
beni fazlasıyla etkiledi. 2 m2 yerde pencere yok, ışık girmiyor, bir gider ve
bir lavabo, boylu boyuna uzanacak genişlik bile yok.
Doğanhisar
nasıl bir yer aslında çok merak da ediyorum. Oteli, kalacağı yeri olmayan bir
ilçe. Belediyenin bir misafirhanesi var, o da erkenden ayırtılmış. Böyle
giderse kimse gelmez ilçeye.
Tekrar
çıktım dolaşmaya. Devlet Hastanesi, Yeşil Vadi gibi dış mahalleleri
minibüsle dolaşıp, merkezde farklı yolları adımlayarak, fotograf çekerek vakit
geçmekte. Akşam üstü Muharrem Bey’in dükkanına son bir ziyaret. İrmik helvası
ve sade kahveyle ağız tatlandırma. Burada her şey çok ucuz, helva 2, kahve 1
lira. Kapı önünde bolca sohbet, ülkenin başındaki olumsuzluklar karşısında
duyulan endişe ve çaresizlik, Akşehir’in Konya’ya tabii olması, dün ve bugün
farkları gibi konular. Muhabbet Sahaf Mehmet Bey’in de katılmasıyla daha da
renkleniyor. Akşehir’de yamaç paraşütü de yapılıyor. THK ve Uluslararası Hava
Sporları Federasyonu (FAI) tarafından tescillenmiş kategori 2 (Cat 2) ile
uluslararası boyut kazanmış.
Migros’tan
alınan yolluk ve Cumhuriyet gazetesi (nedense Migros bana aile yakınımı görmüşüm
gibi bir duygu veriyor) ve dönüş yolumda gene dünkü lokanta, Yörem Mutfağı’na
uğrayıp aynı mönüyü tekrarladıktan sonra yarınki yol hazırlığına başlamak üzere
ÖE’deyim.
![]() |
Nasreddin Hoca Türbesi, Akşehir
|
![]() |
Gülmece
Parkı, Akşehir
|
![]() |
Batı
Cephesi Karargahı Müzesi, Akşehir
|
![]() |
Şifa
Hamamı, Akşehir
|
![]() |
Şifa
Hamamı, Akşehir
|
![]() |
Batı
Cephesi Karargahı Müzesi, Akşehir
|
![]() |
Taş Medrese
ve Müze, Akşehir
|
![]() |
Etnografya
Müzesi, Akşehir
|
![]() |
Seyit
Mahmut Hayrani Türbesi, Akşehir
|
![]() |
N.H Evi, Akşehir
|
![]() |
Küçük
Ayasofya Mescidi, Akşehir
|
![]() |
Küçük
Ayasofya Mescidi, Akşehir
|
![]() |
Güdük Minare
Cami, Akşehir
|
![]() |
Güdük Minare
Cami, Akşehir
|
![]() |
Tahin + Köpük
Helvası, Meşhur Helvacı Öksüzler, Akşehir
|
![]() |
Kapalı
Cezaevi, Akşehir
|
![]() |
Kileci
Mescidi, Akşehir
|
![]() |
İrmik
Helvası, Meşhur Helvacı Öksüzler, Akşehir
|
![]() |
Yörem Lokantası,
Akşehir
|