25 Haziran 2016

[bisikletle]Türkiye: Güney (Derebucak-Ormana)

28 Mayıs 2016, Cumartesi / Derebucak – Ormana, 49 km. (19. gün)

Erken uyandım. Gece tulumu serip yattım. Pencereyi de açık bıraktım ki temiz hava girsin. Gece yağdı, hatta sonra daha da kuvvetli yağmış.

Eşyaları toplamak ve bisikleti kilitlediğim yerden çıkartmak, çantaları yüklemek sonrası kahvaltı etmek üzere kahveye doğru bırakıyorum velespiti. Sabah erken, saat 8’e geliyor. 3-4 kişi var kıraathanede. Çayın hazır olmasına 10 dakika varmış. Ben de yanımdaki peynir, bunu Polatlı’da almıştım, ve pide ile, bunu da Çifteler’den beri taşıyorum, karnımı doyuruyorum. Birazdan da çay geliyor.

Yükseleceğim bugün 350 metre gibi. Yolum İmradı üzerinden Ormana’ya gidecek. 45 km gibi bir mesafe. 1500 metreleri göreceğim. O nedenle bacaklıklar giyili ve yeleğin kolları takılı.

8.30 gibi Derebucak geride kalmaya başlıyor. Antalya yolu bu. Sabah erken olmasından dolayı tek araç geçmiyor. Sağımda akan dere. Arada çilek tarlaları. Hava biraz kapalı ama gittiğim yönde (güney) gök açık. Umarım yağmur yemem. Bölgede fazlasıyla domuz olduğu söylendi. Ve verdiği zarar. Mısır tarlasına girdiğinde hiç bir şey bırakmayarak ayrılıyormuş. O nedenle de domuzları avlıyorlar. Leylekler var, bataklık bir bölge sağımda. Dikkatle bir şeyler arıyorlar. Herhalde kahvaltılık peşindeler. Soldaki çeşmede suyumu doldurup devam ediyorum pedallamaya. Yol, sıkıntısız, kayıyor tekerler. Asfaltın durumu da iyi. Gece yağan yağmur ufak su birikintileri bırakmış. Coğrafya anlatılamayacak kadar güzel, fotolardan anlayacaksınız. Bisikletle seyahat edildiğinde doğaya haliyle fazlasıyla bağlı kalıyorsun. Havanın bu kadar sık değiştiği ve değişimin ne kadar etkili olduğunu anlayabiliyorsun. Bir başka ifadeyle tamamen havanın şartlarına bağlısın, ona göre hareket etmek, ona göre ilerlemek veya durmak durumundasın.

Derebucak’tan uzaklaşalı 15 km oldu. Bozuk satıh uyarı levhası sonrası toprak yol başlıyor. Akşam yağan yağmur yerleri ne etti acaba? Yumuşatmış. Ne edecem şimdi? Kuru yerler arayarak kenardan pedallamaya çalışıyorum, pek de kolay değil, taşlar da var. Ama fazla ilerleyemiyorum. Biraz yol aldıktan sonra battım çamura. Bu yükle değil sürmek, itmek bile artık mümkün değil. Çamurluğun içi doldu, çatal gözükmüyor, tekerler dönmüyor. Saplandım! Yükleniyorum gidona, milim kıpırdamıyor velespit. Ağır da kör olası! Ne olacak şimdi? Kara kara düşünmekteyim. Ayağı açtım, park ettim. Etrafta tekeri temizleyecek bir şeyler aranıyorum. Bulduğum bir çubukla kazıyorum çamurları. Tekrar itmeye çalışıyorum. Biraz gidiyor sonra gene doluyor. Nafile! Ayakkabılar da battı çamura. Kaldın mı bataklığın içinde şimdi oğlum. Yani nereden çıktı bu durum? Sinirimden sesimin çıktığı kadar feryat ediyorum. Geçen bir arabaya yalvarırcasına bakıyorum. Anlamıyor, durmuyor, geçip gidiyor. Kızgınım. Kimseden yardım istemeyeceğim. Kendi gücümle çıkacağım bu bataklıktan. Bir daha çamurları temizliyorum. Bir ara asfaltlaşıyor ama sevinmeme fırsat vermeden yeniden çamurlaşıyor. Neredeyse 5 buçuk kilometreyi bu şekilde, temizle-it, temizle-it şeklinde geçiyorum. Toprak yol bitince de bir çubukla iyicene çamurluğun altındaki, kadrodaki, tekerlerdeki, ayakkabının altındaki çamurları su birikintilerinin içinde temizledikten sonra gelen rampayı tırmanmak üzere tekrar pedalları döndürebiliyorum (20. km). Vay be, neydi bu?

Yavaş yavaş rakım yükseliyor. Az önceki çamura karşılık arkadan esen rüzgar ile teselli buluyorum. Yönüm güney, rüzgar da kuzeyden esiyor. Hiç olmazsa bu iyi. Her şey battı, çantalar, üst baş... Geride bırakıyorum çamuru ve ileriye odaklanıyorum. Sağımda müthiş güzel bir dağ, çam ağaçları, hava mis, artık parlayan güneş harikanın da ötesinde. Kimsecikler yok. Arada çıkan 1-2 köpek, ben onlardan tedirginim, onlar benden. 1306 m’de gelen bir iniş sonra tekrar yükseleceğim.

[e], 26. km’de ilk çentik bitiyor. 1442 m’ye çıktım ve devam ediyor tırmanış. ‘Eco’ veya ‘norm’ ile gidiyorum. Kafamdan, bugünün “tarihte ne oldu” sayfasında okuduğum 1984’de Kenan Evren’in “Biz çok aydın gördük. Bazı şairler vardı, yurt dışına kaçtı. Ben ne yapayım öyle aydını” lafı geçiyor. Nedir bizde süren ve tekrarlanan bu aydın düşmanlığı? Dünkünde de var bugünkünde de!

1510 m, Geveni Beli Geçidi. Bir durup foto alıyorum sonra yer çekimi beni kendine çekiyor. Mermi gibi inen bisikleti dikkatlice kontrol etmek lazım. Sağda bir piknik köşesi. Birileri ocak yapmış ve ağaç kütüğünden bank. Harika bir fotoğraf veriyor. Biraz oturup etrafı seyrediyorum. Sonra kovanlar geliyor, bağ evi dedikleri cinsten küçük damlar. Bu da ne, gene yol topraklaşıyor. Hafif sert, bazı yerler küçük taşlı, gene mi çamur çıkacak, biraz kaygılanmıyor da değilim. Toprak olmasından dolayı hızla da inemiyorum. Fren yapmak, taşların üzerinde dengesini yitiren tekerlere hakim olmak şeklinde devam ediyor. Ve çalışmanın sürdüğü yerdeyim. Bir alabalık restoranı, yolları sulayan arazöz ve toprağı ezen silindir. Mecburen gene inip itiyorum. Sabahki durum olmasın gene. Bereket bu sefer yırttım.

Bu toprak yol da 10-12 km kadar sürdü. Ve İbradı nihayet geliyor (12.10). 44 km kadar yolu geride bırakmışım. Bir inişle ilçeye girdim. Sakin küçük bir yer. Meydanda altın rengine boyanmış Atatürk heykeli dikkat çekici, bir oteli var (İbradı Otel, 0533-7141086 Özer Bey). Telefonda konuşmuştum sahibiyle, WC’si dışarıda 40 lira demişti.

Kahveye yerleşiyorum, Keskin Kıraathanesi. Masadaki bey buralı, Mehmet Bey. İlçe CHP’li, iktidar tarafından cezalı durumda. Kendisi de CHP’li. Bahçesinden kiraz getirmiş, açık renk cinsinden. Ama ne lezzet, ikram ediyor koca bir tabak. Kahve de ondan. Bu misafirperverlikleri müthiş insanımızın. Eski muhtar, kıraathane sahibi Celal Bey de ilgi gösteriyor.

İbradı. İlçenin adının Arapça ''ibrad'' yani "soğuk yer" manasındaki sözcükten geldiği düşünülür.

Yöre insanı Yörük'tür. Oğuzların Salur boyundan, Teke Türkmenlerinin çoğunlukla yaşadığı bir bölgedir. Afşar, İğdir ve Selçuklulardan dolayı Kınık boyları da hakimdir. Öz Türkçenin kullanımı çok yaygındır, Akseki - İbradı havzasında konuşulan Öz Türkçe hala kendini korumaktadır. Yöre halkı, Orta Asya'ya ait âdetleri hala korur. Oğlak, keçi, çebiç, teke fazlasıyla tüketilir.

Psidya sınırları içinde yer alan İbradı'nın kuruluş tarihi tam olarak bilinmiyor. Ancak, İbradı ve çevresinde bulunan kalıntılardan Roma devrine uzandığı tahmin ediliyor Örneğin, İbradı'ya 2 km. mesafede kurulu Ormana Belediyesi ile 7 km. mesafedeki Ürünlü Köyü' nün arasında Helenistik dönem Erymna Antik Kenti'nin kalıntıları mevcuttur. Kentin nekropolü ise Ormana'yı çevreleyen kayalık sırtlardır.

Evliya Çelebi, ünlü Seyahatname'sinde İbradı'nın 17. asırda oldukça mamur ve mühim bir belde olduğunu yazar.

Üç kilometre sonra Ormana gelecek. Orada Taurus Residence’te yerimi ayırtmıştım (60 TL). Yol burada da topraklaşıyor. Antalya’ya yeni otoyol yapıyorlarmış.

Ormana, küçük bir mahallesi olmuş İbradı’nın, eskiden belediye imiş. Şöyle kısa bir tur atıp kalacağım yere varıyorum. Güngör Bey kapıda, sahibi. Haliyle bisikletli olarak hemen beni tanıyor. Samimi bir şekilde karşılanıyorum. Evin avlusuna çamurlu bisikletimi alıyoruz. Ve tanışma faslına geçiyoruz. Ben nasıl geldiğimi, o nasıl bu yere karar verdiğini anlatarak ve birazdan kız kardeşi ve eniştesinin de katılmasıyla hoş bir ortamda kahveler içerek... Bisiklet yıkanıyor, sonra ben yıkanıyorum ve yemeğe davet ediyorlar beni. Yoğurtlu sarımsaklı fasulye, bulgur ve patates kızartması, tam bana göre.

Ardından havanın (güneş) açmasıyla Güngör Bey bana köyü, bağ evini ve kiraz bahçelerini gezdiriyor. Aydın Bey’in yeni yapmakta olduğu bağ evindeki eşekleri seviyoruz. Sonra Aydın Bey ve Fransız eşi ile tanışıp onların butik otellerini geziyor, müthiş bir kapı kilidi detayı görüyorum. Yanı ahşaptan başka malzeme kullanılmadan yapılmış bu kilit bir tasarım, bir düşünce, bir çözüm harikası.

Ormana kestane, kiraz, ceviz, fındık cenneti. ‘Taurus Residence’ Güngör Bey’in aile evi. Çocukluğunun geçtiği evi bugün pansiyon olarak işletmekte. 4 odası var kiraya verdiği. Banyo tuvalet ortak. Üst katta ortada oturma ve mutfak, alt katta yemek odası, bir de güzel balkonu var. Girişte ise bar gibi de kullanılan açık bir bölüm. Mutfağı üst kattan alt kata taşıyarak bir oda daha kazanmak düşüncesinde. Köyde bir üçüncü konaklama mekanının daha olduğunu öğreniyorum.












Güngör Bey bana Akseki üzerinden gideceğime, Ürünlü üzerinden Avasun yoluyla gitmemin daha keyifli, daha kısa olacağına ikna ediyor. Oymapınar Barajı üzerinden direkt Manavgat şelalelerine iniyormuş. Yolun eğimini inceledikten sonra uygun olacağını düşünüp Akseki’yi iptal etmeye ve bir gün daha burada kalarak mağarayı da görmeye karar veriyorum.

Ormana'nın tarihi Roma İmparatorluğu'na kadar dayanmaktadır; Erimna ismi ile tarih kitaplarında yer almaktadır; Büyük İskender, İran ve Kleopatra'nın hakimiyetleri altına da girmiştir. Selçuklu sultanı Alaaddin Keykubat'ın 1226'da bölgeyi fethetmesi sonucu Erimna, Selçuklu hakimiyetine girmiştir. Selçuklular devrinde Konya'yı Akdeniz'e bağlayan kervan yolları Ormana arazisinden geçmekteydi. Bu yol üzerinde inşa ettirilen ve şimdi Eynif'te harap ve yıkık vaziyetteki "Tol Hanı" bu devre aittir. Bizans dönemine ait kalıntılara az da olsa Ormana ve Gödene'de rastlanmaktadır. Çataloluk'daki Helence yazılmış kitabe ve bağ, bostan duvarlarındaki kesme mermerler, o devrin kalıntılarıdır. İlkçağlardan beri bir şehir ve devlet olan Erimna'nın bölgedeki diğer şehirler gibi çökerek tarihe karıştığı, daha sonra Osmanlı döneminde yeniden kurulduğu ve halkının da Oğuz Türk boylarından geldiği anlaşılmıştır.










Derebucak-İbradı–Ormana

Tur tarihi: 28 Mayıs 2016
Kat edilen mesafe: 49,12 km.
Ortalama hız: 14,5 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 22 dk., dışarıda geçen süre 6 sa. 6 dk.  
En yüksek sıcaklık 29 ˚C, en düşük 13 ˚C, ortalama 19,5 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 622 m, kaybı (iniş) 883 m.
En düşük irtifa 961 m., en yüksek 1543 m.

Garmin yol bilgileri Derebucak–Ormana  


Tur bilgisi: Derebucak çıkışında çeşme var, 15 km sonra 5,5 km toprak bölüm ve ardından tırmanış. 1220’den 1542 m’ye çıkılıyor 10 km boyunca. Ormana 979 m’de, yani zirveden sonra ine ine geliniyor. İniş sonrası 10-12 km’lik bir toprak bölüm (yol çalışması) daha var.

Taurus Residence 0533-2733352


























İbradı 


İbradı 






Ormana    




Taurus Residence, Ormana







Güngör Bey ile, Ormana


Güngör Bey ile, Ormana
      

















































29 Mayıs 2016, Pazar / Ormana. (20. gün)

Sabah erken uyandım. Gece biraz soğuk geçti. Üzerime aldığım battaniye yetmedi. Ormana’da 2. günüm olacak. Burada yakındaki mağarayı görmek,  Güngör Bey ve kardeşi Gürsel Hanım ve eşi Selami Bey ile bir alabalık lokantasına gitmek gibi planlar yapıldı.

Yataktan çıkmadan başucumdaki dergileri karıştırıyorum. İbradı’daki ‘Arapastık Kestanesi’ ve o ağaca asılan kölenin hikayesi... oldukça hüzünlü.

Antalya'nın İbradı beldesindeki 900 yıllık olduğu tahmin edilen kestane ağacı, muhteşem görüntüsünün yanı sıra, yörede adeta efsane halinde dilden dile anlatılan hikayesiyle de ilgi çekiyor.

Yerli ve yabancı turistlerin kısa süreliğine de olsa önünde durarak hatıra fotoğrafı çektirdikleri, yörede "Arapastık" adıyla anılan kestane ağacını, sadece 9 asırlık olması diğer kestane ağaçlarından ayırmıyor. Tarihi kestane ağacının Osmanlı arşivlerinde yer alan hikayesini, yerel tarih araştırmacısı Mustafa Üstün ortaya çıkardı.

Mustafa Üstün, Osmanlı arşivlerinde yaptığı araştırmada, 1861 yılının eylül ayında İbradılı Mustafa Efendi'nin evinde büyük bir yangın çıktığına ilişkin belgelere ulaştığını kaydetti. Üstün, yangına, Mustafa Efendi'nin evinde çalışan siyahi cariye Zeynep'in neden olduğu öne sürülerek, bu kadının kestane ağacında asılmasına karar verildiğini kaydetti.

Mustafa Üstün, Osmanlı arşivlerindeki belgelerde olayın, "Alaiyye (Alanya) Sancağı dahilindeki İbradı kazası sakinlerinden Mustafa Efendi'nin evini ateşe veren Zeynep adlı siyah cariyenin mahallinde idamı ve bu tür hadiselerin bir daha vuku bulmaması için iktiza eden..." şeklinde yer aldığını söyledi.

Üstün, araştırmalarında, Mustafa Efendi'nin siyahi cariyesi Zeynep Hanımın çıkardığı yangından dolayı idam edildiğinin Ceride-i Havadis gazetesinde yayımlandığını da kaydetti... Hikayenin ayrıntılarını buradan okuyabilirsiniz.

Kimse kalkmadan banyodaki işimi hallediyorum. Kahvaltı için 8 demiştik. 9 gibi de arkadaşları Murat ve Selin gelecekler. Ürünlü köyüne 8 ay önce yerleşmişler. Selami Bey çoktan kalkmış bağda ot biçmeye gitmiş. Karı koca Kaş’ta lokantaları ve şaraphaneleri var.

 


Güngör Bey’in aile 
fotoğrafları; 
Büyükanne ve büyükbaba,
 anneleri ile iki kardeş


















Evin balkonuna kurulan sofrada yerimizi alıyoruz. Çaylar, peynirler, bal, pekmez, pide, domates, hıyar... hem sohbet ediyor hem tıkınıyoruz. Saat 9’da arkadaşları çıkageliyor. Tanışmak, biraz masa etrafında geçirilen vakit ve sonradan 6 kişi Hyundai’ye doluşup alabalık lokantasına doğru yol alıyoruz. Ormana çıkışı da toprak. Bu yeni Antalya yolu çalışması burayı felç etmiş. Yokuş iniliyor, Akseki üzerinden gidecek olsaydım bu yolu inecektim. 3-4 km sonra asfalta geçiyoruz. Ve bir 6-7 km daha giderek çay kenarındaki tesiste yerimizi almadan önce Akseki ÖE’de bugün için ayırttığım odayı iptal etmek üzere telefonun çektiği bir nokta bulmaya çalışıyorum. Burası çukurda ve baz istasyonunu görmüyor. Biraz yolu tırmanıyor, tahtacıların olduğu bir noktada iptali yapabiliyorum.

Su kenarı bu lokanta çok güzel bir konumda. Manavgat’a karışıyormuş bu çay. Küçük şelaleleri var. Onlara alabalık, bana közde patates-soğan, salata, yoğurt. Murat Bey ve Selin Hanım yaşamlarına ilişkin deneyimlerini paylaşırken, diğer yandan burada olabilecek ticari bir işletmenin hayallerini kuruyorlar. Anladığım kadarıyla bu tesisin sahibi ortak aramakta. Bizimkiler de acaba nasıl olur, neler yapılmalı gibisinden fikirler üretiyorlar. Vakit keyifle geçiyor. Pazar olduğundan öğlene doğru kalabalıklaşıyor mekan. Güneş de biraz bulutların arkasına saklanıyor. Öğleden sonra yağmur ihtimalinden söz etmişlerdi.

Tekrar Ormana’ya döndük. Aydın Bey, grup mağaraya giderse bana da haber verecekti katılayım diye. Güngör Bey arıyor ve hazır olmamı söylüyor. Ürünlü’deki Altınbeşik Mağarası dünyada üçüncü gölsuyu mağarasıymış.

Grubu götürecek midibüsün önünde yerim. Önce Ürünlü köyü gezildi, Ormana’ya 7 km uzaklıkta. Yöresel mimarisi dikkat çekici. Sonra 5 km’lik dik ve dar bir yoldan mağara girişine iniliyor. Sağımızda sonunda Manavgat Çayı olacak olan dere akmakta. Giriş 5 TL. Botlarla gezdiriyorlar. Suyu soğuk. Botun içindeki sular çıplak ayaklarımı üşütüyor.

Mağaranın araştırılabilen kısmı kollarıyla birlikte 2200 m’yi bulmaktadır. Mağara, ağzından itibaren 125 m uzunluğunda bir gölle başlar. Gölün derinliği yer yer 15 m’ye kadar ulaşır. Gölün orta kısmında doğal bir kaya bloğundan oluşmuş köprü bulunmaktadır. Bu gölün sonunda 44 m yüksekliğinde tüm salonu kaplayan dikeye yakın diklikte traverten bulunmaktadır. Ardından 3 kolla devam eden mağarada aktif kol 8 m yükseklikteki bir dereye kadar araştırılmıştır. Mağara, fosil kolun dışında, tamamen travertenler ve yarıklarla kaplıdır. Mağaranın asıl su kaynağının, giriş gölünün sonundaki travertenin dibinde olduğu sanılmaktadır. Mağara ancak yaz ve sonbahar aylarında girişe uygundur. Kış ve ilkbaharda çok büyük su boşalımları olmaktadır.

Dönüşte Aydın Bey’e teşekkür etmek için uğradığımda burada Mtb turları yapmak istediğini ve bu konuda neler yapması gerektiğini danışıyor. Hatta bu işi üstlenebilecek, rehberlik yapacak birine olan ihtiyacını ifade ediyor. Ben de kendisine İstanbul’da ilgilenebilecek olan olursa yönlendireceğimi söylüyorum. Belki gençlerden biri sezonda burada bu işi üstlenebilir.

Aydın Bey, aslen buralı, yıllar sonra İstanbul’dan dönüp bir butik otel işletmekte, Ormana Active. Buranın turizm potansiyelini canlandırmış. Yeni yatırımları da var. Hoş işler çıkartıyor eşiyle beraber.


 

Taurus Residence’e dönüp aileyle sohbet etmek, ayırttığım otobüs biletini almak ve pazartesi için Manavgat’ta konaklayacağım yeri ayarlama işlerini hallediyorum. Buradaki pansiyon için (indirimli olarak) 100 lira ödüyorum. Gürkan Bey ile bir Ormana çevre turu, yürüyüş yolu, park, köyün en güzel evleri, bozulmadan kalmış muhteşem yapılar. Akşam yemeğine spagetti yapmış Gürsel Hanım. Taze domatesler, fesleğen... çok lezzetli. Salata ve kırmızı biber közlemesi de ayı bir lezzette. Ardından Selami Bey ile evde rakı imalatı üzerine çalışıyoruz. Çok ayrıntılı bilgi veren bir video var. Hesaplandığında litresi 10 lira bile değil.

Selin Hanım, Murat Bey, Selami Bey, 
Gürsel Hanım ve Güngör Bey ile, Manavgat Çayı


Manavgat Çayı


Ormana    



Ürünlü    









Altınbeşik Mağarası, Ürünlü


Altınbeşik Mağarası, Ürünlü


Ormana




Ormana







Ormana


















21. gün (devamı) Ormana–Manavgat – 18. gün (öncesi) Beyşehir–Derebucak