28 Mayıs 2016, Cumartesi / Derebucak – Ormana,
49 km. (19. gün)
Erken uyandım.
Gece tulumu serip yattım. Pencereyi de açık bıraktım ki temiz hava girsin. Gece
yağdı, hatta sonra daha da kuvvetli yağmış.
Eşyaları
toplamak ve bisikleti kilitlediğim yerden çıkartmak, çantaları yüklemek sonrası
kahvaltı etmek üzere kahveye doğru bırakıyorum velespiti. Sabah erken, saat 8’e
geliyor. 3-4 kişi var kıraathanede. Çayın hazır olmasına 10 dakika varmış. Ben
de yanımdaki peynir, bunu Polatlı’da almıştım, ve pide ile, bunu da Çifteler’den
beri taşıyorum, karnımı doyuruyorum. Birazdan da çay geliyor.
Yükseleceğim
bugün 350 metre gibi. Yolum İmradı üzerinden Ormana’ya gidecek. 45 km gibi bir mesafe.
1500 metreleri göreceğim. O nedenle bacaklıklar giyili ve yeleğin kolları
takılı.
8.30 gibi Derebucak
geride kalmaya başlıyor. Antalya yolu bu. Sabah erken olmasından dolayı tek
araç geçmiyor. Sağımda akan dere. Arada çilek tarlaları. Hava biraz kapalı ama
gittiğim yönde (güney) gök açık. Umarım yağmur yemem. Bölgede fazlasıyla domuz
olduğu söylendi. Ve verdiği zarar. Mısır tarlasına girdiğinde hiç bir şey
bırakmayarak ayrılıyormuş. O nedenle de domuzları avlıyorlar. Leylekler var, bataklık
bir bölge sağımda. Dikkatle bir şeyler arıyorlar. Herhalde kahvaltılık
peşindeler. Soldaki çeşmede suyumu doldurup devam ediyorum pedallamaya. Yol,
sıkıntısız, kayıyor tekerler. Asfaltın durumu da iyi. Gece yağan yağmur ufak su
birikintileri bırakmış. Coğrafya anlatılamayacak kadar güzel, fotolardan
anlayacaksınız. Bisikletle seyahat edildiğinde doğaya haliyle fazlasıyla bağlı
kalıyorsun. Havanın bu kadar sık değiştiği ve değişimin ne kadar etkili
olduğunu anlayabiliyorsun. Bir başka ifadeyle tamamen havanın şartlarına
bağlısın, ona göre hareket etmek, ona göre ilerlemek veya durmak durumundasın.
Derebucak’tan
uzaklaşalı 15 km oldu. Bozuk satıh uyarı levhası sonrası toprak yol başlıyor.
Akşam yağan yağmur yerleri ne etti acaba? Yumuşatmış. Ne edecem şimdi? Kuru
yerler arayarak kenardan pedallamaya çalışıyorum, pek de kolay değil, taşlar da
var. Ama fazla ilerleyemiyorum. Biraz yol aldıktan sonra battım çamura. Bu
yükle değil sürmek, itmek bile artık mümkün değil. Çamurluğun içi doldu, çatal
gözükmüyor, tekerler dönmüyor. Saplandım! Yükleniyorum gidona, milim
kıpırdamıyor velespit. Ağır da kör olası! Ne olacak şimdi? Kara kara
düşünmekteyim. Ayağı açtım, park ettim. Etrafta tekeri temizleyecek bir şeyler
aranıyorum. Bulduğum bir çubukla kazıyorum çamurları. Tekrar itmeye çalışıyorum.
Biraz gidiyor sonra gene doluyor. Nafile! Ayakkabılar da battı çamura. Kaldın
mı bataklığın içinde şimdi oğlum. Yani nereden çıktı bu durum? Sinirimden
sesimin çıktığı kadar feryat ediyorum. Geçen bir arabaya yalvarırcasına
bakıyorum. Anlamıyor, durmuyor, geçip gidiyor. Kızgınım. Kimseden yardım
istemeyeceğim. Kendi gücümle çıkacağım bu bataklıktan. Bir daha çamurları
temizliyorum. Bir ara asfaltlaşıyor ama sevinmeme fırsat vermeden yeniden
çamurlaşıyor. Neredeyse 5 buçuk kilometreyi bu şekilde, temizle-it, temizle-it
şeklinde geçiyorum. Toprak yol bitince de bir çubukla iyicene çamurluğun
altındaki, kadrodaki, tekerlerdeki, ayakkabının altındaki çamurları su
birikintilerinin içinde temizledikten sonra gelen rampayı tırmanmak üzere
tekrar pedalları döndürebiliyorum (20. km). Vay be, neydi bu?
Yavaş yavaş
rakım yükseliyor. Az önceki çamura karşılık arkadan esen rüzgar ile teselli
buluyorum. Yönüm güney, rüzgar da kuzeyden esiyor. Hiç olmazsa bu iyi. Her şey
battı, çantalar, üst baş... Geride bırakıyorum çamuru ve ileriye odaklanıyorum.
Sağımda müthiş güzel bir dağ, çam ağaçları, hava mis, artık parlayan güneş
harikanın da ötesinde. Kimsecikler yok. Arada çıkan 1-2 köpek, ben onlardan tedirginim,
onlar benden. 1306 m’de gelen bir iniş sonra tekrar yükseleceğim.
[e], 26.
km’de ilk çentik bitiyor. 1442 m’ye çıktım ve devam ediyor tırmanış. ‘Eco’ veya
‘norm’ ile gidiyorum. Kafamdan, bugünün “tarihte ne oldu” sayfasında okuduğum 1984’de
Kenan Evren’in “Biz çok aydın gördük. Bazı şairler vardı, yurt dışına kaçtı.
Ben ne yapayım öyle aydını” lafı geçiyor. Nedir bizde süren ve tekrarlanan bu
aydın düşmanlığı? Dünkünde de var bugünkünde de!
1510 m, Geveni
Beli Geçidi. Bir durup foto alıyorum sonra yer çekimi beni kendine çekiyor.
Mermi gibi inen bisikleti dikkatlice kontrol etmek lazım. Sağda bir piknik köşesi.
Birileri ocak yapmış ve ağaç kütüğünden bank. Harika bir fotoğraf veriyor.
Biraz oturup etrafı seyrediyorum. Sonra kovanlar geliyor, bağ evi dedikleri
cinsten küçük damlar. Bu da ne, gene yol topraklaşıyor. Hafif sert, bazı yerler
küçük taşlı, gene mi çamur çıkacak, biraz kaygılanmıyor da değilim. Toprak olmasından
dolayı hızla da inemiyorum. Fren yapmak, taşların üzerinde dengesini yitiren
tekerlere hakim olmak şeklinde devam ediyor. Ve çalışmanın sürdüğü yerdeyim.
Bir alabalık restoranı, yolları sulayan arazöz ve toprağı ezen silindir.
Mecburen gene inip itiyorum. Sabahki durum olmasın gene. Bereket bu sefer
yırttım.
Bu toprak
yol da 10-12 km kadar sürdü. Ve İbradı nihayet geliyor (12.10). 44 km kadar
yolu geride bırakmışım. Bir inişle ilçeye girdim. Sakin küçük bir yer.
Meydanda altın rengine boyanmış Atatürk heykeli dikkat çekici, bir oteli var
(İbradı Otel, 0533-7141086 Özer Bey). Telefonda konuşmuştum sahibiyle, WC’si
dışarıda 40 lira demişti.
Kahveye
yerleşiyorum, Keskin Kıraathanesi. Masadaki bey buralı, Mehmet Bey. İlçe CHP’li,
iktidar tarafından cezalı durumda. Kendisi de CHP’li. Bahçesinden kiraz
getirmiş, açık renk cinsinden. Ama ne lezzet, ikram ediyor koca bir tabak. Kahve
de ondan. Bu misafirperverlikleri müthiş insanımızın. Eski muhtar, kıraathane
sahibi Celal Bey de ilgi gösteriyor.
İbradı.
İlçenin adının Arapça ''ibrad'' yani "soğuk yer" manasındaki
sözcükten geldiği düşünülür.
Yöre insanı Yörük'tür. Oğuzların Salur
boyundan, Teke Türkmenlerinin çoğunlukla yaşadığı bir bölgedir. Afşar, İğdir ve
Selçuklulardan dolayı Kınık boyları da hakimdir. Öz Türkçenin kullanımı çok
yaygındır, Akseki - İbradı havzasında konuşulan Öz Türkçe hala kendini
korumaktadır. Yöre halkı, Orta Asya'ya ait âdetleri hala korur. Oğlak, keçi,
çebiç, teke fazlasıyla tüketilir.
Psidya sınırları içinde yer alan İbradı'nın
kuruluş tarihi tam olarak bilinmiyor. Ancak, İbradı ve çevresinde bulunan
kalıntılardan Roma devrine uzandığı tahmin ediliyor Örneğin, İbradı'ya
2 km. mesafede kurulu Ormana Belediyesi ile 7 km. mesafedeki Ürünlü
Köyü' nün arasında Helenistik dönem Erymna Antik Kenti'nin kalıntıları
mevcuttur. Kentin nekropolü ise Ormana'yı çevreleyen kayalık sırtlardır.
Evliya Çelebi, ünlü Seyahatname'sinde İbradı'nın
17. asırda oldukça mamur ve mühim bir belde olduğunu yazar.
Üç
kilometre sonra Ormana gelecek. Orada Taurus Residence’te yerimi ayırtmıştım
(60 TL). Yol burada da topraklaşıyor. Antalya’ya yeni otoyol yapıyorlarmış.
Ormana, küçük
bir mahallesi olmuş İbradı’nın, eskiden belediye imiş. Şöyle kısa bir tur atıp
kalacağım yere varıyorum. Güngör Bey kapıda, sahibi. Haliyle bisikletli olarak
hemen beni tanıyor. Samimi bir şekilde karşılanıyorum. Evin avlusuna çamurlu
bisikletimi alıyoruz. Ve tanışma faslına geçiyoruz. Ben nasıl geldiğimi, o
nasıl bu yere karar verdiğini anlatarak ve birazdan kız kardeşi ve eniştesinin
de katılmasıyla hoş bir ortamda kahveler içerek... Bisiklet yıkanıyor, sonra
ben yıkanıyorum ve yemeğe davet ediyorlar beni. Yoğurtlu sarımsaklı fasulye,
bulgur ve patates kızartması, tam bana göre.
Ardından havanın (güneş) açmasıyla Güngör Bey bana köyü, bağ evini ve kiraz bahçelerini
gezdiriyor. Aydın Bey’in yeni yapmakta olduğu bağ evindeki eşekleri seviyoruz.
Sonra Aydın Bey ve Fransız eşi ile tanışıp onların butik otellerini geziyor,
müthiş bir kapı kilidi detayı görüyorum. Yanı ahşaptan başka malzeme
kullanılmadan yapılmış bu kilit bir tasarım, bir düşünce, bir çözüm harikası.
Ormana
kestane, kiraz, ceviz, fındık cenneti. ‘Taurus Residence’ Güngör Bey’in aile
evi. Çocukluğunun geçtiği evi bugün pansiyon olarak işletmekte. 4 odası var
kiraya verdiği. Banyo tuvalet ortak. Üst katta ortada oturma ve mutfak, alt
katta yemek odası, bir de güzel balkonu var. Girişte ise bar gibi de kullanılan
açık bir bölüm. Mutfağı üst kattan alt kata taşıyarak bir oda daha kazanmak düşüncesinde.
Köyde bir üçüncü konaklama mekanının daha olduğunu öğreniyorum.
Güngör Bey
bana Akseki üzerinden gideceğime, Ürünlü üzerinden Avasun yoluyla gitmemin daha
keyifli, daha kısa olacağına ikna ediyor. Oymapınar Barajı üzerinden direkt
Manavgat şelalelerine iniyormuş. Yolun eğimini inceledikten sonra uygun
olacağını düşünüp Akseki’yi iptal etmeye ve bir gün daha burada kalarak mağarayı
da görmeye karar veriyorum.
Ormana'nın
tarihi Roma İmparatorluğu'na kadar dayanmaktadır; Erimna ismi ile tarih
kitaplarında yer almaktadır; Büyük İskender, İran ve Kleopatra'nın
hakimiyetleri altına da girmiştir. Selçuklu sultanı Alaaddin Keykubat'ın
1226'da bölgeyi fethetmesi sonucu Erimna, Selçuklu hakimiyetine girmiştir.
Selçuklular devrinde Konya'yı Akdeniz'e bağlayan kervan yolları Ormana
arazisinden geçmekteydi. Bu yol üzerinde inşa ettirilen ve şimdi Eynif'te harap
ve yıkık vaziyetteki "Tol Hanı" bu devre aittir. Bizans dönemine ait
kalıntılara az da olsa Ormana ve Gödene'de rastlanmaktadır. Çataloluk'daki
Helence yazılmış kitabe ve bağ, bostan duvarlarındaki kesme mermerler, o devrin
kalıntılarıdır. İlkçağlardan beri bir şehir ve devlet olan Erimna'nın bölgedeki
diğer şehirler gibi çökerek tarihe karıştığı, daha sonra Osmanlı döneminde
yeniden kurulduğu ve halkının da Oğuz Türk boylarından geldiği anlaşılmıştır.
Derebucak-İbradı–Ormana
Tur tarihi:
28 Mayıs 2016
Kat edilen
mesafe: 49,12 km.
Ortalama
hız: 14,5 km/sa.
Bisiklete
biniş süresi 3 sa. 22 dk., dışarıda geçen süre 6 sa. 6 dk.
En yüksek
sıcaklık 29 ˚C, en düşük 13 ˚C, ortalama 19,5 ˚C
İrtifa
kazancı (çıkış) 622 m, kaybı (iniş) 883 m.
En düşük
irtifa 961 m., en yüksek 1543 m.
Garmin yol bilgileri Derebucak–Ormana
Tur
bilgisi: Derebucak çıkışında çeşme var, 15 km sonra 5,5 km toprak bölüm ve
ardından tırmanış. 1220’den 1542 m’ye çıkılıyor 10 km boyunca. Ormana 979 m’de,
yani zirveden sonra ine ine geliniyor. İniş sonrası 10-12 km’lik bir toprak
bölüm (yol çalışması) daha var.
Taurus
Residence 0533-2733352
İbradı |
İbradı |
Ormana |
Taurus
Residence, Ormana
|
Güngör Bey
ile, Ormana
|
Güngör Bey
ile, Ormana
|
29 Mayıs 2016, Pazar / Ormana. (20. gün)
Sabah erken
uyandım. Gece biraz soğuk geçti. Üzerime aldığım battaniye yetmedi. Ormana’da
2. günüm olacak. Burada yakındaki mağarayı görmek, Güngör Bey ve kardeşi Gürsel Hanım ve eşi
Selami Bey ile bir alabalık lokantasına gitmek gibi planlar yapıldı.
Yataktan
çıkmadan başucumdaki dergileri karıştırıyorum. İbradı’daki ‘Arapastık Kestanesi’ ve o ağaca asılan kölenin hikayesi...
oldukça hüzünlü.
Antalya'nın İbradı beldesindeki 900 yıllık
olduğu tahmin edilen kestane ağacı, muhteşem görüntüsünün yanı sıra, yörede
adeta efsane halinde dilden dile anlatılan hikayesiyle de ilgi çekiyor.
Yerli ve yabancı turistlerin kısa süreliğine
de olsa önünde durarak hatıra fotoğrafı çektirdikleri, yörede
"Arapastık" adıyla anılan kestane ağacını, sadece 9 asırlık olması
diğer kestane ağaçlarından ayırmıyor. Tarihi kestane ağacının Osmanlı
arşivlerinde yer alan hikayesini, yerel tarih araştırmacısı Mustafa Üstün
ortaya çıkardı.
Mustafa Üstün, Osmanlı arşivlerinde yaptığı
araştırmada, 1861 yılının eylül ayında İbradılı Mustafa Efendi'nin evinde büyük
bir yangın çıktığına ilişkin belgelere ulaştığını kaydetti. Üstün, yangına,
Mustafa Efendi'nin evinde çalışan siyahi cariye Zeynep'in neden olduğu öne
sürülerek, bu kadının kestane ağacında asılmasına karar verildiğini kaydetti.
Mustafa Üstün, Osmanlı arşivlerindeki
belgelerde olayın, "Alaiyye (Alanya) Sancağı dahilindeki İbradı kazası
sakinlerinden Mustafa Efendi'nin evini ateşe veren Zeynep adlı siyah cariyenin
mahallinde idamı ve bu tür hadiselerin bir daha vuku bulmaması için iktiza
eden..." şeklinde yer aldığını söyledi.
Üstün, araştırmalarında, Mustafa Efendi'nin
siyahi cariyesi Zeynep Hanımın çıkardığı yangından dolayı idam edildiğinin
Ceride-i Havadis gazetesinde yayımlandığını da kaydetti... Hikayenin ayrıntılarını buradan
okuyabilirsiniz.
Kimse
kalkmadan banyodaki işimi hallediyorum. Kahvaltı için 8 demiştik. 9 gibi de
arkadaşları Murat ve Selin gelecekler. Ürünlü köyüne 8 ay önce yerleşmişler. Selami
Bey çoktan kalkmış bağda ot biçmeye gitmiş. Karı koca Kaş’ta lokantaları ve şaraphaneleri
var.
Güngör
Bey’in aile
fotoğrafları;
Büyükanne ve büyükbaba,
anneleri ile iki kardeş
|
Evin balkonuna kurulan sofrada yerimizi alıyoruz. Çaylar, peynirler, bal, pekmez, pide, domates, hıyar... hem sohbet ediyor hem tıkınıyoruz. Saat 9’da arkadaşları çıkageliyor. Tanışmak, biraz masa etrafında geçirilen vakit ve sonradan 6 kişi Hyundai’ye doluşup alabalık lokantasına doğru yol alıyoruz. Ormana çıkışı da toprak. Bu yeni Antalya yolu çalışması burayı felç etmiş. Yokuş iniliyor, Akseki üzerinden gidecek olsaydım bu yolu inecektim. 3-4 km sonra asfalta geçiyoruz. Ve bir 6-7 km daha giderek çay kenarındaki tesiste yerimizi almadan önce Akseki ÖE’de bugün için ayırttığım odayı iptal etmek üzere telefonun çektiği bir nokta bulmaya çalışıyorum. Burası çukurda ve baz istasyonunu görmüyor. Biraz yolu tırmanıyor, tahtacıların olduğu bir noktada iptali yapabiliyorum.
Su kenarı
bu lokanta çok güzel bir konumda. Manavgat’a karışıyormuş bu çay. Küçük
şelaleleri var. Onlara alabalık, bana közde patates-soğan, salata, yoğurt.
Murat Bey ve Selin Hanım yaşamlarına ilişkin deneyimlerini paylaşırken, diğer
yandan burada olabilecek ticari bir işletmenin hayallerini kuruyorlar.
Anladığım kadarıyla bu tesisin sahibi ortak aramakta. Bizimkiler de acaba nasıl
olur, neler yapılmalı gibisinden fikirler üretiyorlar. Vakit keyifle geçiyor.
Pazar olduğundan öğlene doğru kalabalıklaşıyor mekan. Güneş de biraz bulutların
arkasına saklanıyor. Öğleden sonra yağmur ihtimalinden söz etmişlerdi.
Tekrar Ormana’ya
döndük. Aydın Bey, grup mağaraya giderse bana da haber verecekti katılayım diye.
Güngör Bey arıyor ve hazır olmamı söylüyor. Ürünlü’deki Altınbeşik Mağarası
dünyada üçüncü gölsuyu mağarasıymış.
Grubu
götürecek midibüsün önünde yerim. Önce Ürünlü köyü gezildi, Ormana’ya
7 km uzaklıkta. Yöresel mimarisi dikkat çekici. Sonra 5 km’lik dik ve dar bir
yoldan mağara girişine iniliyor. Sağımızda sonunda Manavgat Çayı olacak olan
dere akmakta. Giriş 5 TL. Botlarla gezdiriyorlar. Suyu soğuk. Botun içindeki
sular çıplak ayaklarımı üşütüyor.
Mağaranın araştırılabilen kısmı kollarıyla
birlikte 2200 m’yi bulmaktadır. Mağara, ağzından itibaren 125 m uzunluğunda bir
gölle başlar. Gölün derinliği yer yer 15 m’ye kadar ulaşır. Gölün orta kısmında
doğal bir kaya bloğundan oluşmuş köprü bulunmaktadır. Bu gölün sonunda 44 m yüksekliğinde
tüm salonu kaplayan dikeye yakın diklikte traverten bulunmaktadır. Ardından 3
kolla devam eden mağarada aktif kol 8 m yükseklikteki bir dereye kadar
araştırılmıştır. Mağara, fosil kolun dışında, tamamen travertenler ve
yarıklarla kaplıdır. Mağaranın asıl su kaynağının, giriş gölünün sonundaki
travertenin dibinde olduğu sanılmaktadır. Mağara ancak yaz ve sonbahar
aylarında girişe uygundur. Kış ve ilkbaharda çok büyük su boşalımları
olmaktadır.
Dönüşte
Aydın Bey’e teşekkür etmek için uğradığımda burada Mtb turları yapmak
istediğini ve bu konuda neler yapması gerektiğini danışıyor. Hatta bu işi
üstlenebilecek, rehberlik yapacak birine olan ihtiyacını ifade ediyor. Ben de
kendisine İstanbul’da ilgilenebilecek olan olursa yönlendireceğimi söylüyorum.
Belki gençlerden biri sezonda burada bu işi üstlenebilir.
Aydın Bey,
aslen buralı, yıllar sonra İstanbul’dan dönüp bir butik otel işletmekte, Ormana
Active. Buranın turizm potansiyelini canlandırmış. Yeni yatırımları da var. Hoş
işler çıkartıyor eşiyle beraber.
Taurus Residence’e
dönüp aileyle sohbet etmek, ayırttığım otobüs biletini almak ve pazartesi için Manavgat’ta
konaklayacağım yeri ayarlama işlerini hallediyorum. Buradaki pansiyon için (indirimli olarak) 100 lira ödüyorum. Gürkan Bey ile bir Ormana
çevre turu, yürüyüş yolu, park, köyün en güzel evleri, bozulmadan kalmış
muhteşem yapılar. Akşam yemeğine spagetti yapmış Gürsel Hanım. Taze domatesler,
fesleğen... çok lezzetli. Salata ve kırmızı biber közlemesi de ayı bir
lezzette. Ardından Selami Bey ile evde rakı imalatı üzerine çalışıyoruz. Çok
ayrıntılı bilgi veren bir video var. Hesaplandığında litresi 10 lira bile
değil.
Selin
Hanım, Murat Bey, Selami Bey,
Gürsel Hanım ve Güngör Bey ile, Manavgat Çayı
|
Manavgat
Çayı
|
Ormana |
Ürünlü |
Altınbeşik
Mağarası, Ürünlü
|
Altınbeşik
Mağarası, Ürünlü
|
Ormana
|
Ormana
|
Ormana
|
21. gün
(devamı) Ormana–Manavgat – 18. gün (öncesi) Beyşehir–Derebucak