13 Mayıs 2016 Cuma / Göynük – Nallıhan, 72
km. (4. gün)
Pansiyon
odası pek bir derme çatmaydı. Ev sahibi Başar Bey hoş bir insan ama. Samimi her
şeyden önce. Pencereyi hafif aralık bıraktım. Nedense tilki uykusuyla uyudum.
Bir türlü derin uykuya dalamadım. Yastık da kazık gibi yüksekti. Boynum
tutuldu.
Sabah
pansiyondan ayrılırken acaba yağacak mı diye merak içindeydim. Çay içip
yanımdakilerle kahvaltı edebileceğim dere kenarındaki kahvede çaylar 75 kuruş, su
1 liraydı. Fazla karnımı şişirmeden kalktım. Yağmura karşı tedbirliyim.
Çantaların kılıflarını geçirip yağmurluk ve tozlukları da çadırın üstüne lastikledim.
Hemencecik üstüme giyebilirim. Dünden tecrübe :))
Göynük’ten
başlıyorum tırmanmaya, ana yola kadar. Sonra devam ediyor tırmanış. Eko’da
gidiyorum. Güneş çıkıyor. Hava da bir değişik. Şimdi sıcak geliyor
üzerimdekiler. Tepebaşı köyüymüş burası, 1018 m’de. [e], ilk çentiği yedim, 6,9
km’de. Kuvvetli karşı rüzgar var. Ama etraf çok güzel. Dağlar, tepeler, ağaçlar...
Kenardaki gelincikler yeşilin içinde çok güzel parlıyor kırmızı kırmızı. Ağır
ağır alacaksın bu yolu. Doya doya seyredeceksin etrafı. Ama çık çık bitmiyor
tırmanış. 8 km sonra Meyitler Geçidi’ne geliyorum, 1180 m diyor (10.50). Bir
foto alıp bırakıyorum yer çekimine kendimi. Çok zevkli bir iniş, az önce
yaşadığın tüm sıkıntıyı unutturuyor bu 7,5 km.
Yolum bugün
74 km gibi gözüküyor. Ama bu yolda çok fazla bozuk kısımlar var. Delikleri
kollayarak bir sağa bir sola, slalom. İnerken sıkıntı verdi. Bu yükle bozuk
satıhtan pek dikkatli geçmeli. Fren yapmak da istemiyor insan. Hani şöyle
kanatlanıp uçmak geçti içimden. Yolda çalışma da vardı. Delikler yamanıyor.
Yolu baypas etmişler, ama ben geçtim aralarından. Bir tırmanış olmalı önümde. İşte
şimdi ancak asfalt düzeliyor. Ohh be, kaymak oldu. 15 km kadar sürmesi lazım
tırmanışın. Hafif hafif yükseleceğiz.
Böyle
tırmanırken aklım konudan konuya atlıyor. 2 yıl önce Manisa-Soma ilçesindeki
kömür madeninde trafo patlaması sonucu çıkan yangın. Yaşanan facia, 301 kişinin
hayatını kaybetmesi, ihmaller zinciri, insanın değer olmadığı bir ülke, iktidarın
saçma sapan açıklamaları... Bugün yıldönümü!
Bu bölge
tavukçuluk diyarı. Erpiliç her yerde. Herkes tavukla ilgili. Zaten kokusu
yayılmış vaziyette etrafa. Mola verdiğim tesistekilerle konuşuyorum, çay
eşliğinde (75 krş). Erpiliç civcivleri+yemi veriyor sonra piliçleri alırken
hesap kapatıyormuş. Arada tapi çıktığımız da oluyor diyorlar. Hastalanan, ölen
piliçler falan hep zarara yazılmaktaymış.
[e], 25’inci
km’de 2. çentiği de yitiriyorum. Tepeye kadar bir 12 km daha yolum var, sonra
Nallıhan’a iniş. Buraya kadar yol üzerinde sadece bir benzinci gördüm. Kahve
yok, çeşme yok. Kavak ağaçlarının pamukçukları uçuyor her yerde. Kavak pamukçuklarının alerjiye neden olduğu
iddiası Türkiye’de yaklaşık 15 yıl önce gündeme gelmiş, “bu alerjen ağaçlar
dünyanın hiç bir büyük kentinde bulunmaz” gerekçesiyle İstanbul’da çok sayıda
kavak kesilmişti. Tartışma bugün de devam ediyor. Her baharda tekrar gündeme
geliyor. Prof. Dr. Küçükusta, kavak ağacının polenlerinin alerji yapma etkisinin
çok zayıf olduğunu hatırlatıyor. “Bahar alerjisi olanların çoğunda sebep kavak
polenleri değil. Bu mevsim başka pek çok bitkinin de polen yayma zamanı” diyor.
Yaygın kanının aksine, kavak ağaçlarına ait uçuşan o pamukçuklar aslında polen değil. Üstelik gayet büyük olduklarından burundan girmesi de neredeyse olanaksız. Bunlar kavak ağaçlarının tohumlarının taşınmasına yarıyor diyor Hürriyet.
Yaygın kanının aksine, kavak ağaçlarına ait uçuşan o pamukçuklar aslında polen değil. Üstelik gayet büyük olduklarından burundan girmesi de neredeyse olanaksız. Bunlar kavak ağaçlarının tohumlarının taşınmasına yarıyor diyor Hürriyet.
Orman köyü buraları,
etrafta çokça ağaç kütüğü yığılı. Dedeler Köyü sonrası gelen çeşmede bir mola daha
veriyorum. Suyu buz gibi, tadı çok güzel. Matarayı doldururken köylü amcam
yanıma geliyor. Yabancı sanmış beni. Laflıyoruz, tavukçuluk, helal kesim vs
üzerine. Her bir pilici bismillahla kesiyormuş Erpiliç. 200 bin tavuk kesiliyormuş
günde. Düşünün kaç kere bismillah söyleniyor? Erpiliç de zaten buralıymış. Daha
sonra yanıma gelen Polo’lu ile de tavukçuluk üzerine devam ediyor sohbet.
Diyorum kimse bu tavukları yemiyor artık. Yerler,
aç mı kalacaklar şeklinde bir mantık yürütüyor.
Bir 5 km
daha tırmandım. Atyaylası Geçidi, 1270 m’deyim. 40 km‘lik bir iniş ve düz yolum
olmalı önümde. Mudurnu-Bolu ayrımı geliyor. Aaa bu ne? 22. km’de ’Karacasu Köy
Sofrası ve Misafir Evi’ diye bir levha. Sağdan giriliyor.
Karacasu Köyü ağaçların arasında hoş bir
köy. Doğa yürüyüşleri için ideal bir adres. Köy Sofrası'nı Nallıhan Turizm
Gönüllüleri Derneği işletiyor. Burada konuklara yerel yemekler tanıtılıyor.
Misafir Evi’nde 7 oda 28 yatak var (0312-785 5935 / 0538-291 1606).
Bolu il
sınırından Ankara il sınırına girdiğimde yolun evsafı öyle bir değişti ki. Bolu
da kaymak olan asfalt Ankara’da kabalaştı, 2. sınıf oldu. Sürekli sarsıyor
bisikleti. Rahatsız edici bir yol. Aşırı teker sesi kafa şişiriyor.
Önce dik
inen sonra düzleşen bu yolda bazen destekle bazen desteksiz bazen de hiç
çevirmeden akıyor bisiklet. Yer yer çok sert karşı rüzgar var. Zaten dün de
vardı. Gitmiyor bisiklet, çevirmesen duracak. Sürekli çevirmek de bazen öff
dedirtiyor. Hani iniş biraz daha dik olsaydı da kaysaydık (buldun da...). Hava
kapadı. [e], 45. km’de 3’üncü çentiği kaybediyorum. Saat 1 buçuk. Neyse yolun
durumu düzeliyor. Ve güneş gene yüzünü bulutların arasından gösteriyor. Havada
uçan böcekler pat küt gözlüğe, kaska çarpmakta. Öyle de bir ses çıkıyor ki,
sormayın, tak, tak... Tedirgin ediyor! Sivri değil bunlar, daha iri. Kaskın
hava deliklerinden giriyor bir kaç tanesi. Ağzını açmayacaksın, dolar! Kapanıyorum
velespitin üzerine. Başka çare yok. Bu şekilde biraz kurtarıyorum durumu.
Nallıhan’a
yaklaştıkça araç trafiği artıyor. Her iki yönde de. Özellikle kamyonlar çoğaldı.
Hedefime 5 km kala benzincide verdiğim molada soda+ice tea+maximus+kuruyemiş
ile biraz kendime geliyorum. Bu arada hafif bir yağmur bulutu da geçiyor. Saatler
de 3 olmuş bile.
Nallıhan’da
ÖE’deyim (15.30). 24 TL gecesi, kahvaltı dahil, çok çok iyi. Oda temiz,
kocaman. Banyo temiz. Bisikleti de girişte bir yere yerleştiriyorum. Girmeden
sınıf öğretmeni bir beyle bisiklet üzerinden başlayıp fotoğrafla devam eden
konuşmamız iletişimin aslında çok kolay başlayabildiğini gösteriyor. Keza müdür
Muzaffer Bey ve Alev Hanım’la.
İlk işim
duşa girmek ve üstümdeki tuzu-tozu akıtmak. Off, su gibisi de yok! Sonra da
biraz ayakları dikip dinlendirmece. Yemek için merkeze yürüyorum. Fazla uzak değil,
10 dakika. Sokak aralarından Kocahan’ı arıyorum. Eski bir han (1595 yılında
Nasuh Paşa tarafından yaptırılmış), restore edilmiş ve geleneksel yemekler gibi
folklorik işler vb dükkanlar açılmış.
Gelmeden
Nallıhan Vakfı tarafından işletilen güzel bir bina dikkatimi çekti, aynı
zamanda lokanta ve konaklama imkanı da veren. Odalara bir baktım, temiz,
kocaman banyo, şık. Tek 60-/çift 100- lira, O.K., Nallıhan Vakfı Ayhan Sümer
Kültür Evi.
Kocahan
içinde bir geleneksel mutfağa oturuyorum, Bacım Sultan Yöresel Mantı ve Börek
Evi. Önden zeytinyağlı fasulye, söğüş salata, arkasından erişte, keş (süzme
yoğurttan yapılan sert bir çökelek, kurut olarak da adlandırılır) ile. Fakat
öyle bir porsiyon geliyor ki 2 değil 3 kişi doyar. Aç gözlülük yapıp mideye
indiriyorum. Çatlayacak vaziyetteyim! İşletmeci Hamide Hanım geçen sene baklava
yarışmasında ödül almış, tatmadan olmaz diyor. Patlayacam! Küçük bir parçayı
kahve yanında tadıyorum. Gerçekten ödüllük. Sabah kahvaltı için bazlama da
veriyor. Soda ve ayranı da ekleyin, hepsine 20 lira ödeyerek ayrılıyorum. Tüm
aile, yeğenler, enişteler işin içinde, destek veriyorlar. Böyle medeni, açık
fikirli, girişken ve de özellikle kadın olarak bu işlere soyunmuş insanlar çok
hoşuma gidiyor.
Yarınki
yolun dikliğine dikkat çeken ikinci kişi çıkıyor karşıma. “30 km sürekli tırmanacaksın,
Mihalıççık, öyle mi?! Hadi hayırlısı!” Rotada değişiklik mi yapsam acaba?
Bodrum-Muğla’dan vazgeçeceğim herhalde. Bu durumda çadır da gerekmeyecek, o
taraflara gitmez isem. Ya Mersin ya Antalya’da sonlandırayım. ÖE’ler
olmadığında otelde kalırım. Hani ÖE’ler de pek ucuz değil, hepsi farklı
fiyatta. Oda kapatırsan hemen %50-60 artıyor.
Nallıhan,
tarih çağları boyunca Hititlerin, Friglerin Bitinya Krallığının, Pers,
İskender, Roma ve Bizans İmparatorluklarının hakimiyetinde bulunmuş, Müslüman
Arapların İstanbul seferleri sırasında iki defada Arapların istilalarına maruz
kalmıştır. 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Türkler tarafından fethedilmiş,
Haçlı Seferleri sırasında yeniden Bizanslıların eline geçmiştir. Daha sonra
yeniden Türk hakimiyetine giren bu topraklar önce Danişmentlilerin, daha sonra
da Anadolu Selçuklularının idaresinde bulunmuş, Anadolu Selçuklularının 1308’de
yıkılmasından sonrada Candaroğulları Beyliği sınırları içinde kalmıştır. Orhan
Bey zamanında da Osmanlı Beyliği topraklarına katılmıştır. İlçe merkezi
Nallıhan, 1599’da Vezir Nasuh Paşa’nın burada bir han yaptırmasıyla teşekkül
etmiş, adı da bu handan gelmiştir.
1603-1617 yılları arasında Osmanlı padişahı
olan 1. Ahmet’in Baş Vezirlerinden Nasuh Paşa, Baş Vezir olmadan önce , 1594
yılı sonbaharında Halep’ten İstanbul’a dönerken Konya-Ankara-Nallıhan-Göynük
yolunu, yani bugün 2 numaralı devlet yolu olarak anılan İstanbul-Bağdat
yolunu (İpek Yolunu) izler. Yöreden geçerken Çayırhan, Nallıhan ve Uluhan’da
birer han, hamam ve cami yaptırır. O günden sonra bu yerleşim yerleri gelişerek
büyür.
Göynük-Dedeler–Karacasu-Nallıhan
Tur tarihi:
13 Mayıs 2016
Kat edilen
mesafe: 72,07 km.
Ortalama
hız: 15,1 km/sa.
Bisiklete
biniş süresi 4 sa. 45 dk., dışarıda geçen süre 5 sa. 35 dk.
En yüksek
sıcaklık 31 ˚C, en düşük 19 ˚C, ortalama 26,7 ˚C
İrtifa
kazancı (çıkış) 1055 m, kaybı (iniş) 1176 m.
En düşük
irtifa 619 m., en yüksek 1214 m.
Garmin yol bilgileri Göynük–Nallıhan
Tur
bilgisi: Göynük’ten (730 m) başlayan tırmanış 7 km boyunca 1180 m Meyitler
Geçidi’ne kadar sürüyor. Ardından 7 km’lik bir iniş ve 744 m’den tekrar 1270 m
Atyaylası Geçidi’ne 18 km boyunca çıkılıyor. Sonrasında iniş, Nallıhan’a kadar
neredeyse düz sayılır (38 km). Benzinci çok az. 1-2 yerde çeşme var.
Nallıhan ÖE
0312-7852374
Nallıhan |
Bacım
Sultan Mantı ve Börek Evi, Nallıhan
|
Bacım
Sultan Mantı ve Börek Evi, Nallıhan
|
5. gün
(devamı) Nallıhan–Beypazarı – 3. gün (öncesi) Geyve–Göynük