26 Mayıs 2016, Perşembe / Şarkikaraağaç –
Beyşehir, 59 km.
(17. gün)
Erken
kalkıp hazırlığımı tamamladım. ÖE’de çay ocağı oldukça geç faaliyete
geçiyormuş. Ben de Hüseyin Bey ve Memiş Bey’e veda ederek yakındaki, dün
oturduğum çınar altına gidiyorum. Ama Çınaraltı da çayı hazırlamamış. Halbuki
saat de öyle erken değil, 8 buçuğa geliyor. Neyse beni daha ileride küçük bir
çay ocağına yönlendiriyorlar ve kahvaltımı burada ediyorum, yanımdaki
peynir+pide+domatesle. Çaylar 50 krş. Etrafta dolaşan küçük kızla da sohbet ediyoruz.
Önce biraz çekingen davranıyor ama sonra ışıklı ayakkabılarını bile bana gösteriyor :))
Şarkikaraağaç’tan
ayrılışım 9 gibi. Yolum Beyşehir’e gidecek. Öyle 55 km gibi bir mesafe. Hava
güneşli, bulutlar da var ama güzel. Yağmur olur mu? Vakitlice, oyalanmadan varayım
en iyisi. Sabahın erken saatinde gene de TIR’lar geçmekte. Neyse ki mesafeyi
açıyorlar. Yol genelde düz olacak. Ama küçük bir yükseliş var, 100 metre kadar.
Sessizlik çok keyifli. Etraf güzel. Arada sürüsünü otlatan çobanı, tarlada
çalışanları görmekteyim. Aslında bu tarla işi de hiç kolay olmasa. Tüm gün iki
büklüm çalışmak. Belleri ne oluyordur insanların?
Bu bölge
1150 m rakımlarda. Hüyük ayrımı da geliyor. Rotayı değiştirmeseydim buradan
inecektim. Fele’de balık lokantası ve karşısında çay olduğunu yazan bir yer
var. Su için çeşme de var önünde. Bölgede uçuşan, gözlüğe kaska çarpan,
çarptıkça da ses çıkartan, saç aralarına giren bir şeyler var. Oldukça da
fazlalar. Ağzını açsan yandın, dolacaklar.
Kireli
mahallesine geldim (10.15). Burası Hüyük’ün mahallesiymiş. Köyler artık mahalle
oldu. Yolun yarısı bitti. Bir mola, bir de ÖE için yer ayırtayım diye
duruyorum. Kahvede, masadakilerle selamlaşıp yanlarına oturdum. Tabii
nereden nereye gittiğimi anlatıp biraz da burayla ilgili sorunları onlardan
dinleyip çay eşliğinde sohbetteyiz. Dertliler. “Hüyük buranın yarısı bile
değil, bizi oraya bağladılar. Halbuki bizim sanayimiz ve tarımımız var. Mecburen
ilçe olduğundan gidiyoruz ama yanlış yaptılar” diyorlar. Çilek, nohut, elma burada
bol, bir de tuğla fabrikaları var.
Beyşehir ÖE’de yer yok. Az yatakları daimi oturan öğretmenler tarafından kapatılmış. Biraz kafam karışıyor, yer durumlarının bu kadar kısıtlı olduğunu tahmin etmiyordum. Şimdi otel veya Seydişehir’e devam mı edeyim diye düşünerek pedal basıyorum. Bir 34 km daha eklenir devam edersem.
Beyşehir ÖE’de yer yok. Az yatakları daimi oturan öğretmenler tarafından kapatılmış. Biraz kafam karışıyor, yer durumlarının bu kadar kısıtlı olduğunu tahmin etmiyordum. Şimdi otel veya Seydişehir’e devam mı edeyim diye düşünerek pedal basıyorum. Bir 34 km daha eklenir devam edersem.
Hafif bir
tepe çıktıktan sonra sağımda uzakta göl de açık mavi turkuaz rengiyle
parlamakta. Göller Bölgesi turumuzda karşı kıyıdan gitmiştik, çok güzel o
taraf, hatta bu taraftan daha güzel, çünkü bu kadar araç geçmiyor. Göl çevresi 1993’den beri Milli Park
statüsünde. Üzerinde 33 irili ufaklı ada var. En büyüğü Mana Adası. Üzerindeki
Mana Köyü’nde Yörükler yaşar.
İyi bir
tempo yakaladım, yol da hafif iniş, yağ gibi kayıyor velespit. Desteğe de gerek
kalmıyor. Sağımda Torku’nun ağaçlandırma alanı var. Son zamanlarda Torku’nun
amma çok ürünü çıktı; dondurulmuş gıda, süt ürünleri, bisküvi, çikolata, helva,
ayçicek yağı, şalgam suyu.. yani neredeyse yok yok. Konya Şeker Fabrikası 1950’lerde kuruldu. Torku markası ise 2007’de
ortaya çıktı. 2008’de Konya Şekerspor bünyesinde yeni bir yapılanmayla profesyonel
bisiklet takımı kuruldu. 2016 başlarında maddi imkansızlıklar nedeniyle amatör
klasmanda devam edeceği duyuruldu. Hepimizi üzen bu durum Konya Şeker Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı
zamanda AKP Karaman Milletvekili olan Recep Konuk'un çabaları sonucunda değişti.
10 tecrübeli ve 4 genç bisikletçi ile sözleşmeler yapıldı ve Torku Konya Şekerspor
Takımı'nın pedal basmaya devam edeceği kesinleşmiş oldu. UCI (Uluslararası
Bisiklet Birliği) internet sitesinden Torku Konya Şekerspor'un Continental
Cycling Team olduğu duyuruldu. Biz de bisiklete verdikleri destekten dolayı
tercihimizi Torku ürünlerinden yana yapıyoruz.
[e], 52. km’de ilk
çentik gitti. Bu yol düzdü, fazla kullanmadım. Gene sağımda haşhaş tarlaları
var. Bembeyaz çiçekleri ve aralarda morlar, güzel bir renk uyumu sergilemekte.
12.15 gibi
Beyşehir levhası görünüyor. Merkeze daha 4-5 km vardır herhalde. Daha önceki
gelişten bazı yerleri hatırlamaya başladım. Sağda Eşrefoğlu Camii... vardı,
güzel gezmiştik o zaman.
Oteli
zabıtaya sorayım. Herhalde bilirler. Bana iki yer tarif ediyorlar, Kızılay
Otel, yeni açıldı ve Haceliler Otel. 2’si de yakında. Zamanım var, kafamı
toparlayayım. Şöyle bir çay bahçesine yerleşeyim, kararımı veririm. Kahve eşliğinde
tableti, defteri açıyorum önüme. Bir de ne göreyim, Beyşehir yerine Beypazarı
ÖE’yi aramışım molada. Kafam karışmış. Yandaki genç söylüyor, buradaki ÖE göl
kenarında, 4 km şehir dışında. Yani gittin mi oradan çıkamazsın. Arıyorum, yer
var, 30 TL. Ama ulaşım için dolmuş yok. Ya bisikleti devreye sokacağım, onunla
da şehirde dolanmak istemiyorum. O zaman otele gideyim, fark çok büyük değilse
kalırım. İlkin Haceliler’e uğruyorum. Sahibi bey 60’dan 50’ye inince kalma
kararı verdim. Oda büyük ama biraz sigara kokuyor, sinmiş. Camları açıyorum.
Abdullah Bey
ve oğulları ‘Off Road’cu, kupalarını gösteriyor. Oldukça fazla. Araçları da tam
4x4’lük. Şehirde kullanacağı bir bisiklet istiyor, Hollanda tipi. Benim
velespitin üzerinden konuşuyoruz. Kısa zamanda samimi olduk.
Rotada
büyük değişiklik yaptım. Antalya yolunu kısalttım. Seydişehir üzerinden değil,
Derebucak-Akseki üzerinden gitmeye karar verdim. Bu amaçla oralarda konaklama
durumlarını, ilgili belediye-kaymakamlıkları arayarak otel, misafirhane,
ÖE’lerde yer ayırtarak sağlama bağlıyorum. Duş vs işlerini bitirip karın
doyurmak üzere ayrılıyorum otelden. Gene zabıtaya uğrayıp memureden Vuslat Parkı
yakınındaki ‘Yusuf Ustanın Yeri’nin yemeklerinin güzel olduğunu, ama biraz
yürümem gerektiğini söylüyor. Olsun diyerek çıktım yola. Hava biraz serince.
Bugünkü menü; taze fasulye+az ilav+az yoğurt+salata=15 TL, çay teklif ediyorlar
ama gelen kara bulutlar ciddi bir yağmurun habercisi. Hatta 28 km uzaktaki
köylerinde dolu yağdığını söylemesi bir an evvel otel yakınlarına dönmem
gerektiğini düşündürüyor.
Otele yaklaşmışken
başlayan yağmur beklediğimden daha hafif iniyor. Geçtikten sonra tekrar biraz
dolanma, kahve içmek üzere çıktım. Az çok tanıdık bölgelerde dolaşmaktayım.
Taş Köprü (Konya Valisi Avlonyalı Ferit
Paşa’nın sadrazam olmasından sonra 1907’de Anadolu Osmanlı demiryolu
ortaklığında 1908-1914 yılları arasında regülatör baraj sistemi olarak
yapılmıştır. Osmanlı devletinin ilk sulama projesidir denilmekte yanındaki
levhada), çay kenarındaki kahveler, balık tutanlar... ortalıkta epey gençler de
var, bazıları el ele tutuşmuş dolaşmaktalar, bazılarının kafası kapalı ama öyle
fazlasıyla göze batacak şekilde türbanlı da gözüme ilişmiyor.
Beyşehir
Göl Festivali bu sene 7-10 Temmuz arası yapılacakmış. 2004 yılından bu yana her geçen yıl artan ilgiyle karşılanan Göl
Festivali’nde spor müsabakaları, göl üstünde gezinti ve çeşitli etkinlikler,
kültür ve sanat programları, Sema gösterisi, tiyatro oyunu ve daha pek çok
etkinliğin yer aldığı festivalimize yurt içinden ve yurt dışından katılımcıları
bekliyoruz denilmekte.
Belediye Çay
Bahçesi’nde bir kahve (5 TL) eşliğinde gazetemi okumaktayım. Aslında olaylardan
uzak kalmak da insanın kafasını çok rahatlatıyor. Her sabah, her gün felaket
haberleriyle, şehit sayılarıyla, sarayın gariplikleriyle meşgul olmak
fazlasıyla rahatsızlık veriyor. Yurt dışında olabilseydim keşke de bunlara
muhatap olmasaydım diye düşünmemek elde değil. Ne mutlu davulun sesini uzaktan
dinleyenler.
Organik
kuruyemiş satan şu dükkandan yarım kilo kuru incir alayım da (12 TL) ağzım
tatlansın. Akşam GS-FB maçı var, TV verecekmiş, belki bakarım.
Beyşehir’in
tarihi. Geçmiş asırlarda Beyşehir Gölünün de içinde olduğu bölge Pisidya adıyla anılırdı. Pisidya’da Karallia olarak bilinen bir şehir
adıydı. Ramsay bu konuyu şöyle
değerlendirir; “Biri gölün güneydoğusunda, Trogitis gölü’ne akan suyun ağzında,
diğeri güneybatısında olmak üzere ihtimal iki şehir bulunuyordu. Bu ikincisinin
Parlais olma ihtimali daha kuvvetli olduğu için birincisini Karallia olarak kabul
etmeniz lazım geliyor.” Yine Ramsay’a göre Karallia Bizanslılar zamanında
Skleros adını almıştır.
Daha sonra harap olan Karallia, Viranşehir adını almıştır. On üçüncü yüzyılın ilk yarısında,
Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad devrinde, muhtemelen 1240’tan biraz önce
çoğunluğunu Üçoklar’ın oluşturduğu Türkmenler tarafından yeniden kurulmuştur.
Eşrefoğulları’nın hakim olduğu dönemden itibaren Viranşehir’in adı Süleymanşehir olmuştur.
Beyliğin merkezi olmasından dolayı geçen
zamanla beraber beyin şehri
olarak anılır. Bundan dolayı da Beyşehir
adını alır. Beyşehir adının bir de efsanevi hikayesi vardır. Buna göre; Trogitis’de bulunan Seydi Harun Veli şimdi kendi adıyla
anılan camiyi yaptırmaktadır. Eşrefoğlu Mehmet Bey de ona malzeme yardımında
bulunur. Sonrasında gelişen olaylar onları dost yapar. Eşrefoğlu, Trogitis’e
Seydişehir adını verirken Seyyid Harun Veli de Süleymanşehir’e Beyşehir adını
vermiştir.
O.K. tek
60-/çift 125-
|
O.K. tek
45-
|
Şarkikaraağaç–Kireli-Beyşehir
Tur tarihi:
26 Mayıs 2016
Kat edilen
mesafe: 59,33 km.
Ortalama
hız: 19,4 km/sa.
Bisiklete
biniş süresi 3 sa. 3 dk., dışarıda geçen süre 4 sa. 27 dk.
En yüksek
sıcaklık 28 ˚C, en düşük 15 ˚C, ortalama 20,9 ˚C
İrtifa
kazancı (çıkış) 265 m, kaybı (iniş) 299 m.
En düşük
irtifa 1127 m., en yüksek 1291 m.
Garmin yol bilgileri Şarkikaraağaç–Beyşehir
Tur
bilgisi: İlk 13 km’de 1167 m’den 1291 m’ye çıkılıyor. Sonra 10 km iniş, 1143
m’ye ve düz devam eden bir yol.
Haceliler
Otel 0332-5122434
Beyşehir ÖE
0332-5121663
Beyşehir |
Yusuf
Ustanın Yeri, Beyşehir
|
18. gün
(devamı) Beyşehir–Derebucak – 16. gün (öncesi) Akşehir–Şarkikaraağaç