13 Haziran 2016

[bisikletle]Türkiye: Güney (Beypazarı-Ayaş-Ankara)

15 Mayıs 2016, Pazar / Beypazarı – Ayaş – Ankara, 57 km. (6. gün)

Küçük penceresinden fazla ışığın girmediği odada 7.30 gibi yataktan çıktım. Gece soğuk oldu. Ayaklarıma çorap geçirdim, boynuma bafı. Eşyaları tekrar toparlayıp kahvaltıya indim. Sıradan bir tabak, kenara dizili bir kaç hıyar dilimi, 7-8 zeytin, 2 parça beyaz peynir ve çay. Bu yerin otantik haline hiç uymayan bir kahvaltı tabağı. Anlaşılan işini pek hevesli yapmıyor patron. Tek değişiklik susamsız simitti, Hamerikalıların beygıl (bagel) dedikleri.

Pansiyon sahibinin oğlu Gazi Bey ile sohbetteyim. Ankara Adli Tıp’ta çalışıyormuş. İzmir 9 Eylül mezunu. Aydın, işinin vakıfında, gelecek vaat eden bir genç. Türkiye’nin böyle kesimlerinden aydın, tahsilli ve ileri görüşlü gençlerin çıkması-olması az da olsa her yerin imamla dolduğu ülkemizin geleceği için umut vermekte. Bilimden uzaklaşan, ileri teknoloji üretemeyen bir ülke durumuna sokulduk ve böyle nasıl rekabet edebileceğimizi bilemiyorum. Daha bağımlı, daha güdümlü hale getiriyorlar bizi.

Hava odadan gözüktüğünden çok daha güzel dışarıda. Kollarımı takmıştım, çıkartıyorum çünkü güneş var. Saat 10.00, Beypazarı pedal pedal geride kalıyor. Buradan yol bir inişle sürmekte. Pazar olmasından dolayı özel araç çok. Tabii benim yönümde giden kamyonlar hiç eksik değil. Eti Soda yazılı araçlar bir kaç gündür sıkça geçmekte. Beypazarı’nda, 1979 yılında yapılan rutin kömür sondajları sırasında bulunan trona maden rezervlerini çıkarmak, işletmek ve ekonomiye kazandırmak amacıyla 1998 yılında kuruldu Eti Soda A.Ş.

Rüzgar solumdan esmekte. Eko’yla gidiyorum. Yolun durumu orta şeker. Kaymak olmasa da biraz kabaca bir asfalt. Sağda yöresel tatlar şeklinde belediyenin bir pazarı var ama tezgahlar boş. Belki de zamanı değil.

Mihalıççık rampası nedeniyle yolumu Ankara’ya döndürdüm. Bir yay çizerek Polatlı üzerinden eski rotamla birleşeceğim. Bu değişiklik bana Ankara’da Cihat ve Güzide’yi ziyaret etme fırsatını verecek. Zamanım olduğundan yolu böldüm. Bugün Ayaş’ta kalırım, yarın Ankara’ya geçerim. Hatta Ayaş’ta termal sulara girme fikri çok cazip geldi. Ancak Beypazarı’nda Gazi Bey’den Ayaş’a 10 km kala bu termallerin bulunduğunu öğrenmek biraz düşündürdü. Zaten Ayaş uzak değil, 40 km. Şimdi 30 km sonra durursam ertesi güne fazladan 10 km pek de iyi olmaz. Zaten bir 80 km gözüküyor Ayaş-Ankara arası. Nasıl etsem, Sincan’da da mı gecelesem diye düşünerek pedallıyorum.

[e], 33. km’de ilk çentik bitiyor. Termalden vaz geçiyorum. Ayaş’ta kalırım, ertesi gün de Ankara olur. Yolun eğimini çıkartmıştım. Ayaş sonrası Eskişehir yoluna giden bir ara yol görünüyor, yolun 2. yarısı alçalan şeklinde. Ama Ayaş sonrası Ankara’ya 2 tepeli bir rampa var ki sağlam olmalı.

Genelde yollarda benzinci çok olur ama nedense tek tük var buralarda. Bazıları da karşı şeritte. Pompaları iptal bir tanesine giriyor, soda içiyorum. 50 krş, hep Beypazarı sodası satılıyor haliyle. Biraz dinlenmek üzere bakkalda bulduğum sandalyeye çöktüm. 3 köylü tarla suyunu nasıl üst bölüme/alt bölüme dağıtacakları konusunda tartışıyorlar. Suyun basıncı azmış, gece açarsın diyor diğeri...

Yolda selektörle, kornayla selamlayanlara ben de el sallayarak karşılık veriyorum. Bu güzel bir durum. İnsanların seni görüp selamlamaları. Karşı şeritten gelen 3 bisikletçi, takım forması giymişler, hafif de şişik çantaları. Selamlaşıyoruz.

Bugün Vicdani Ret Günü. Bizde bir iki cesaretlinin dışında tık yok. Askerlik yapmayana kız bile verilmeyen bir ülkede sıkıysa karşı çık. Evde kaldın demektir. Evde kalsan iyi, hapsi boyluyorsun. Duruma ilişkin ayrıntılı bilgiyi Vicdani Ret Derneği’nden öğrenebilirsiniz.

Vicdani Ret: Bir bireyin politik görüşleri, ahlaki değerleri veya dinsel inançları doğrultusunda zorunlu askerliği reddetmesidir. Vicdani retçiler kendilerini anti militarist ya da pasifist olarak tanımlayabilmektedirler.

Vicdani ret düşüncesi geniş anlamda ilk olarak 19. yüzyılda ortaya atılmış, 20. yüzyılın başlarında I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı sırasında taraftar bulmuştur. Vicdani ret hakkı, günümüzde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu tarafından temel insani hak olarak kabul edilmiştir.

[e], 42. km’de 2. çentik de bitiyor. Ayaş’a biraz tırmanılıyor. Şehir merkezi sağı gösteriyor. Dimdik inen bir yol. Bilmiyordum çukurda olduğunu Ayaş’ın. Yarın önümde 2 tepe var, bir de bu çukur, biraz düşündürücü! Duraktaki taksiciye soruyorum: “yol üzerinde kalacak yer var mı, motel falan?” 26 km sonra gelen bir yer söylüyor, sonra da Sincan gelirmiş. Ayaş’ta bir tek belediyenin işlettiği otel varmış. Ehh kafama Ayaş’ı koymuştum, otelde kalırım diye bırakıyorum kendimi yokuşa.

Ayaş çok küçük, demişlerdi zaten. Otelin karşısındaki kahvede bir soluklanayım biraz da bilgi alırım. Zaten saat daha çok erken, 12.00. Ne yapacağım bütün gün, dinlenirim diyorum. Çayımı içip otele bir gideyim bari. Buraya göre bir bina. Fazla da bir şey beklememek lazım. Ama, ama yer yoook! Hoppala, başka nerede kalınır? Cevaplayamıyor bile adam. Kaldık mı şimdi açıkta! Keşke buraya inmeyip devam etseydim, nereden çıktı Ayaş diye kendime kızıyorum. Şimdi çukuru tırman, sonra Ayaş rampasını çık vs vs gözümde büyüyor.

Ankara’ya kalkan midibüsler var, soruyorum “beni atar mısınız?” Olur demezler mi? Bisikleti arka sıraya çıkartıyor, 5 koltuğun parasını (25 TL) da ödedikten sonra midibüs hemen hareket ediyor.

Neredeyse uykum gelecekti, bisikleti tutarken arkada. 1 saat sonra Etimesgut’ta iniyorum. Cihat’la yaptığım telefon görüşmesinde yol tarifini alıp pedalları tekrar döndürmeye başladım. [e], 57. km’de 3. çentik gidiyor. Cihat’a yaklaşıyorum. Konutkent 1, Başkent Üniversitesi karşısı, T. Özal Köprüsü, Ümitkent falan lafları ile Eskişehir yolundan ilerleyerek varıyorum. Son bir sokak, bina tarifi ve Cihat’ın karşısındayım.

Programda büyük değişiklik, ama çok da keyifli bir değişiklik. Güzide de Adana’dan dönmekte. Harika.

Ankara’nın çevre yollarından geçtim, oldukça hızlı akan bir trafik var. Ama yolun sağı genelde sürüşe uygundu. Fakat Vehbi Ankara’nın bisiklet yolu konusunda İstanbul’dan bir hayli geri olduğunu söyler.









Beypazarı-Akkaya–Ayaş-(midibüsle Etimesgut)–Ankara

Tur tarihi: 15 Mayıs 2016
Kat edilen mesafe: 57,05 km.
Ortalama hız: 18,1 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 9 dk., dışarıda geçen süre 4 sa. 52 dk.  
En yüksek sıcaklık 32 ˚C, en düşük 22 ˚C, ortalama 27,8 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 756 m, kaybı (iniş) 502 m.
En düşük irtifa 522 m., en yüksek 961 m.

Garmin yol bilgileri Beypazarı–Ayaş-Ankara

Tur bilgisi: Beypazarı’ndan 11 km boyunca 671 m’den 534 m’ye iniliyor. Sonra 27 km boyunca 849 m’ye  çıkılıyor. Ayaş’a kadar sert rampa yok. 2 sert Ayaş sonrası rampa var. Ancak bu bölümü araçla geçtiğimden bilmiyorum. Ankara içi sert rampa yok. Yol şehir trafiğinden dolayı kalabalık. Güvenlik şeridi var.










Ayaş


Ayaş-Ankara midibüsle

         














































16 Mayıs 2016, Pazartesi / Ankara. (7. gün)

Bir haftadır yattığım en güzel yataktan kalkıp Güzide’nin kahvaltı sofrasındayım. Gül kuruları ile demlenmiş çay, zeytin, peynir, domates-biber, bal ile güzelce doyuyorum. Cihat, 50+ yıllık bir arkadaşlık-dostluk, orta 2’den beri gelen. Bunlar önemli değerler insan yaşamında.

Cihat’la Ankara’nın Çayyolu bölgesinde dolanıyoruz. Apayrı bir şehir. Benim zamanımdan çok farklı bir başkent. Akşam üstü hep birlikte bir kafeteryada pasta-kakao-bira ziyafeti, bolca sohbet ve anı tazeleme. Sonra Güzide ile biraz Apple antrenmanı, akşam yemeğinde kereviz ve börülce (z. yağlı, nefis). Dün akşam da bir pizzacıdaydık. Ispanaklıydı benimki, hamuru yumuşak ve tadı yerindeydi. Ama az kalsın 40 yıllık perhizimi bozuyorlardı. Yanlışlıkla kuşbaşı getirmezler mi?!! Hatalarını ıspanaklının parasını almamakla telafi ettiler :))

Yatmadan biraz gazeteleri karıştırmaca. Sözcü gazetesi çok güzel özetlemiş durumu: 8 şehit 8 şahit. Her türlü Cumhuriyet etkinliğini engelleyen iktidar nedense 8 şehite rağmen 8 şahitle düğünü yapmış. Kendi içlerinde kutlamayı düşünememiş.


Cihat ve Güzide ile, Ankara




















8. gün (devamı) Ankara–Polatlı – 5. gün (öncesi) Nallıhan–Beypazarı