6 Mayıs 2019, Pazartesi / Ayvalık – Bergama, 62 km (14. gün)
6 gibi uyanıyorum. Ev sahipleri kalkmadan banyodaki işlerimi halledip eşyalarımı toplamak ve yola hazır olmak bir saatimi alıyor. Ruhat kahvaltı hazırlamış ama oyalanmadan yola çıkmak istiyorum. Akşam hazırladığım sandviçim var, onu yolda yiyeceğim.
Üç gün güzel geçti, Ruhat&Ömer beni son derece keyifli ağırladılar, yedirdiler-içirdiler-gezdirdiler. 07.55, veda ediyor ve sahil yolundan Migros’a kadar gelip soldan İzmir yoluna doğru sapıyorum, hafif bir tırmanışla. İsteseydim düz devam edip Sarımsaklı tarafından da çıkabilirdim ancak o yolu geçen sefer kullanmıştık, bunu da öğreneyim istiyorum. Ne var ki bu yol daha çok kullanılan. Yani araç daha fazla geçiyor. Sabah sabah belediye otobüsleri falan...
Dağdan gitmekten vaz geçtim. 10 kilometre geri pedallamak istemedim. Bir de taş ocaklarının damperlileri varmış. Artık başka sefere. İzmir yolu düzgün, duble yol, güvenlik şeritli. Ancak tırtıllar işi bozuyor, cam kırıklarına girme ihtimalin artıyor. Güneye doğru pedallıyorum, Bergama’ya. 62 km’lik düz bir yol. Rüzgarlı bir gün, sol çaprazımdan, güneybatı yönünden esmekte. Haliyle hız kesiyor. Hava puslu, güneş pusun arkasından bakıyor. Çok sıcak değil. Yağmur olmayacakmış, Meteo’ya göre. Buna seviniyorum. [e] 23 km/09.08/%20 harcandı.
Denize paralel, bazı zeytinyağı tesisleri geçilmekte. Kokuları etrafa taşmış, burnuma kadar geliyor. Yollarda araç bekleyenler, yürüyenler, selam verenler... var. [e] 31 km/09.35/%40 harcandı. Rüzgara karşı pedallıyorum. Yol dümdüz, sıfır eğim. Biraz sıkıcı. Yanımdaki sandviçi yiyecek yer arayışındayım. Bugün ramazan da başladı. Bakalım çay bulabilecek miyiz?Yolda gene kirpi, kuş ölüsü vardı. Araçlara kurban olmuşlar. Yerleşim yerleri geçiliyor, birinde durup çay içmek istiyorum ancak bisiklete uygun park yeri gör(e)meyince pas geçmekteyim. Bir de oruç durumları var değil mi? Bakıyorum masalarda oturanlar sigara-çay içtiklerine göre burada pek tutulmuyor.
49 km gelmişim, kaide pişti, dinlenmek istiyor. Sağda Sunpet benzincisine giriyorum. Masa etrafındaki sandalyelerin birine oturup sandviçi mideye indirirken benzinci de yanıma geliyor. Konuşuyoruz, haliyle siyaset. Dönen dolabın farkında. Kızgın. YSK’nın bugün vereceği kararı değerlendiriyoruz. Seçimi tekrarlayacak mı dersiniz? 10.55 buradan ayrılıyorum.
Bergama ayırımı geldi. Bu bölümü seneler önce tersten pedallamıştık Firuzan’la. Bergama’da bir parkta çadır kurmuş gece bir atla ilgili heyecanlı anlar yaşamıştık.
Yol düz, üç şerit gidiyor sonra tek şeride iniyor. Şimdi de parke oldu. hoplaya zıplaya durumları. [e] 60,1 km/11.29/%60 harcandı. Tam Bergama levhasının önündeyim. Önümde ileride bir bisikletçi görüyorum. Yanından geçerken selam düdüğüme o da zille karşılık veriyor. Bir kadın, kasklı, minik bagaj üstü çantası var. ÖE’yi bulmak için durduğumda bana yetişip merhaba diyor. Çanakkale turuna katılmış hafta sonu. Özge Hanım, eczacı. Migros yanında eczanem, beklerim diyor. Bisiklet dostluğu çabuk kuruluyor. ÖE’yi de geçmişim, gerideki ışıklardan yokuş yukarı çıkmam gerekiyormuş.
ÖE kolay bulunuyor. Velespiti park edip resepsiyonda yerimi ayırmış olan Meltem Hanıma kayıt oluyorum. 311 nolu oda. Bir üst kat. Asansör de var. Bisiyi içerde bir yere alıyor, çantaları odaya taşıyorum. Üç yataklı, gecesi 85 lira, O.K. İki gün kalacağım burada. Bergama’da gezilecek görülecek çok yer var.
Eşyaları açıp duşa girip, bir iki telefon konuşmasıyla önümüzdeki günlerin yerlerini ayırtıp hafif bir şekerleme sonrası 3 gibi ÖE’den ayrılmak üzere odadan çıkıyorum. Meltem Hanımdan Bergama’daki yerleri öğrenip, kaba bir program çıkartıyoruz birlikte. Yardımsever ve ilgili.
Hafif bir yokuş inip buraya özgü parşömen dükkanına gidiyorum, hemen yolumun üstü, Bergama Parşömen.Bazen Bergama adının parşömen kelimesinden geldiği söylenir ama tam tersine parşömen aslında Bergama'dan gelir. Deriye yazı yazmayı geliştiren Bergama Krallığı papirüsten sonra daha kullanışlı bir kâğıt bulmuştu, buna "Bergama Kağıdı" anlamına gelen parşömen dediler.
Helenlerden çok önce Batı Anadolu'da Pelasglar ve Luvi halkı yaşardı. O zaman Bergama'nın adı Parg-a-uma idi. Perg=Berg, Arapçadaki “burç” anlamına gelir, kale demektir. Uma ise “halk” demektir. Pergamon adı ise, Helenleşmenin başlamasıyla dönüşen bir kelimedir. Bugün Bergama adı aslında ilk kullanılışı olan Pargauma'ya daha çok benziyor.
Bergama krokisi
|
Yürüyerek Özden Hanımın eczanesini buluyor, bisiklet konuşuyor ve Bergama’nın görülecek yerlerinin krokisini çiziyor kendisi bana. Samimiyeti çok hoş. Anne babası da tesadüf Meltem Hanımın öğretmenleriymiş zamanında. Küçük dünya, değil mi?
İlk işim karnımı doyurmak olacak. Buranın yemeği Çığırtma. Genel olarak Ege Bölgesi’nin, ama özellikle de patlıcanlısı ile Bergama’ya has bir kızartma yemeği. Bol sarımsaklı, biberli, domates soslu. Üç lokanta ismi öneriliyor: Çığırtma Eve, Altın Kepçe ve Bergama Sofrası.
Tarif edilen yere doğru yürümekteyim. Yol boyunca görülecek yerleri geçerek. Müzeleri pazartesi kapalı bilirdim, burada açık. Yarın gezilecek. Güzel binalar görmekteyim, fotolarını çekiyorum. Cumhuriyet Meydanında ve etrafta heykeller var. Çok yakışmış Bergama’ya.
Çığırtma Evi’nde çığırtmanın arkasından az az nohut-bulgur-piyaz ve ardından az trileçe için 30 lira ödeyerek karnımı güzelce doyurdum. Sonra hemen karşısındaki Viva Pastanesi’ne uğruyor, bisikletçi olan Barış Beye Özden Hanımın selamını iletiyor-tanışma fırsatı buluyorum.
Yürümeye devam. Fotolar çekerek. Biraz da önceki gelişimdeki yeri bulmaya çalışarak. Buluyorum da, Bergama Sofrası. Çok güzel yemiştik o zaman da, çok lezzetliydi hatırlıyorum. Acaba çığırtma mıydı?
14. ve 15. yüzyıldan itibaren şekillenmeye başlayan Bergama Arastası, yüzyıllar boyunca farklı zanaatlara ev sahipliği yapmıştır. Çizmeciler, pabuççular, manifaturacılar, saraçlar ve zahireciler gibi farklı loncaların bir araya gelmesinden oluşan arastaya zaman içerisinde ticari faaliyetlerin daha kolay sürdürülmesi için han ve bedesten gibi birimler de eklenmiştir. Günümüze ulaşan yapıların birçoğu, 19. yüzyıldan kalmadır.
Dalıyorum arastanın içine. Minik dükkanlarda zanaatkarlar var; terzisi, kunduracısı, bakırcısı, tesisatçısı... Kendimi zaman tüneline girmiş gibi hissediyorum. Renkli reklamları görmesem zamanın durduğunu sanacağım. Minicik atölyelerde çalışanlar ellerindeki işleriyle meşguller. Kafalarını kaldırıp bakmıyorlar bile. 1853 yılındaki büyük yangında arastanın tamamına yakını kül olmuş. Ancak bugün bile çeşitli esnafların oluşturduğu tarihi bir çarşı. Hemen yanındaki Kapalı Çarşısı da fazla büyük değil buranın, ama sempatik.
Dev Çınar ağacının altında bir sade kahveyle (4-) dinleniyor, kahve falımda çıkan müthiş kedinin fotolarını eşe dosta yolluyor, eski evlerin olduğu mahalleye çıkıyorum; Kale Mahallesi, Rumlardan kalan taş evlerin içinde mahalle hayatının devam ettiği, müthiş keyifli bir yer. Tüm binalar mübadele vakti gidenlerden kalmış. Buradaki ‘Hera Hotel’, çok güzel bir mekan. Pahalı olsa da değer. Biraz avlusunda dinleniyor, odalarına göz atıp ayrılıyorum. Konaklama ücretleri şöyle: tek 220-/çift 300- (O.K.). Ardından iki otel daha ziyaret ediyor, fiyatlar alıyorum. Birisi eski bir erkek ruhban okuluymuş, ‘Les Pergamon Butik Hotel’. Böylesine güzel bir yapı zor bulunur. Buradaki fiyatlar ise: Deluxe oda 450-/Suit oda 400-/Standart oda 300- (O.K.). Diğeri ‘Taş Konak’: tek 150-170-/çift 200-250- (O.K.).
Evler genellikle daracık sokaklarda, tek ya da iki katlı olarak kesme ve moloz taştan inşa edilmiş, yığma evlerden meydana geliyor. Mahallelerde çıkmaz sokaklara rastlamak mümkün. Alaturka kiremitli çatılar, ilginç motifli pencereler, çarpıcı renkte cepheleriyle adeta bir film platosu hissi uyandırıyor.
Sarepeion Tapınağı:Antik Pergamon’un ovada kalan en gösterişli yapısıdır. Gerek tasarımı, gerekse devasa boyutları ile hayranlık uyandıran bu eser, Roma İmparatoru Hadrianus zamanında (MS 117-138) Mısır tanrılarına ithaf edilmiştir. Tapınak, MS 5. yüzyılın ortalarında Erken Bizans Dönemi’nde ana binanın içine iki sıra sütun ilave edilerek üç nefli, bazilikal planlı bir kilise hâline getirilmiş ve Aziz Johannes’e adanmıştır. Tapınağın kuzeyinde kalan kule biçimli yuvarlak yapı, Osmanlılar Dönemi’nde cami olarak kullanılmaya başlanmış olup hâlen “Kurtuluş Camisi” adıyla hizmet vermektedir. Tapınağın hemen yanında bir havra da bulunmaktadır. Çok tanrılı Antik Çağ inanışları yanında üç ilahi dine de ev sahipliği yapan tapınak, inanç turizmi açısından son derece önemlidir.
Kızıl Avlu’ya (Sarepeion Tapınağı) son dakika yetişiyor, hızlı bir turla muhteşem tapınağı da görmüş oluyorum. Kızıl topraktan yapılma olduğundan rengi kızılımsı olan Kızıl Avlu, Pergamon’un yayıldığı bölgede bugüne kadar ayakta kalabilmiş Mısır’a kadar uzanan bir mekan. Aslında MS 2’nci yy’da Roma İmparatoru Hadrianus döneminde inşa edilmiş. Daha sonra 5’inci yy’da çeşitli eklemelerle bir de kilise ortaya çıkmış. Bir de havrası var. Daha ne olsun? 3’ü 1 Yerde Kutsal Mekan (!)
Top saati yaklaşmakta. İnsanlar pidelerini almış hızlı adımlarla iftara gitmekteler. Bir helvacının önündeki kuyruk buranın iyi olduğunun işareti. Belki yarın boş zamanında uğrar tadarım helvasından.
Dönüşü arka sokaklardan yapıyorum. Hava serinledi sarı ceketimi giydim. Bir kafeye kapısında “Sigara ile Geçmek Yasaktır” yazısına tav olup dalıyorum, Los Santos. Doppio espresso (10-) ile bahçedeki masalardan birine kuruldum. İnternetine bağlanıp bir iki arkadaşımı arıyor, ama esas önemlisi YSK’nın İstanbul seçimlerini iptal etmesine şaşa kalıyorum (!) Umarım daha beter bir sonuç alırlar.
Dönüşteyim. Güm diye bir top sesi. İnsanın yüreği hopluyor. Minarelerin ışıkları yandı. Bergama için iftar vakti, 20.15 gibi. Mevsim uzun, şimdilik sıcaklar yok daha. Zor bir ramazan değil.
ÖE’nin yokuşunu çıkıp odaya girmem ve bilgisayara malzemelerin aktarılması sırasında Bohren’ın müziğini dinleyerek kendime geliyorum. İçimi eritiyor, gönlümü okşuyor, beni alışkanlıklarıma taşıyor.
Bu geziler bana bağlarımla ilişkin çok önemli göstergeler sunuyor. Yani elinde olanın nasıl bir değer olduğu, olmayanın ne demek ifade ettiği..., şeklinde.
Çılgın At
|
Tarihte Bugün: 6 Mayıs 1877; Sioux Kızılderililerinin şefi Crazy Horse (Çılgın At), ABD birliklerine Nebraska'da teslim oldu.
Çılgın At, Beyazlar kıtaya ayak basmadan önce iki binden fazla kabilenin yaşadığı beş binden fazla dil konuşulan çok geniş bir kültürün en saygı duyulan liderinin olması dışında doğaya son derece saygılı insan haklarını sonuna kadar gözeten bir sosyolog olarak da tanımlanır.
Güney Dakota ve Montana'daki yerli kabilelere en az 5 yıl süreyle kan kusturmuş olan General Custer ve orduları Çılgın At önderliğinde birleşen Lakota yerlileri tarafından tarihi bir yenilgi ile karşılaşacaklarını belki de asla tahmin etmemişlerdi. Çocukluğunda ve ergenliğinde iyi bir savaş eğitimi alan Çılgın At'ın neredeyse bir efsane olmasını sağlayan savaş, 25 Haziran 1876'da Montana'daki Little Bighorn Nehri düzlüğünde yapılmıştır. Bu savaşta General Custer, iki biraderi ve 400 askeriyle birlikte ölürken, tarihçiler bu en görkemli zaferin yerliler için sonun başlangıcı olduğu yönünde görüş belirtmişlerdir.
Little Bighorn Muharebesi
|
Little Bighorn Muharebesi'nde yaşanan ağır yenilgi sonrası Beyazlar bunu bir intikam mücadelesine çevirmişlerdir. Daha önce başlatılan sürgün politikası genişletilerek daha fazla sayıda yerli kabilesi topraklarından sürülmüş, karşı çıkanlar öldürülmüştür. Özellikle birçok kabile birbirinden uzaklaştırılarak yerlilerin birlik olmaları engellenmiştir. Bu sürgün politikası sırasında Little Bighorn Savaşı'nda Lakotaların şefi olan Oturan Boğa ve Çılgın At takip edilerek aileleriyle birlikte öldürülmüşlerdir.
10 yıl boyunca Hayalet Dansı adıyla yeni bir ayaklanma başlatıp Beyaz Adama karşı savaşını sürdüren ve bu mücadelesini tarihi Little Bighorn zaferiyle taçlandıran Çılgın At acı bir sonla hayata veda ederken hırslarını alamayan Beyazlar önce 28 Aralık 1890'da Pine Ridge Kızılderili rezervasyon alanında tutulan Lakotaları Yaralı Diz isimli çayırda büyük bir katliama uğratmışlar, ardından Çılgın At'tan sonra Lakotaların şefi olan Koca Ayak'ı ve kadın, çocuk demeden 600’e yakın Lakota yerlisini bu çayırda kılıçtan geçirmişlerdir. Böylece Beyaz Adamlar bir bakıma Little Bighorn Savaşı’nın da rövanşını almışlardır. Ancak bu karşı mücadele katledilen yüzlerce kadın ve çocuk nedeniyle Beyazlar için büyük bir utanç savaşı olarak tarihe geçmiştir.
Yaşanan 'katliamdan' sonra ABD tarihine Gözyaşı Sürgünü olarak geçen zorla göç ettirme faaliyetleri başlamış ve yerlilerin kademeli olarak yok olmaları sağlanmıştır.
Ayvalık - Bergama
Tur tarihi: 6 Mayıs 2019
Kat edilen mesafe: 62,30 km.
Ortalama hız: 19,4 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa 13 dk., dışarıda geçen süre 3 sa 51 dk.
En yüksek sıcaklık 33 ˚C, en düşük 19 ˚C, ortalama 23,6 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 211 m, kaybı (iniş) 148 m.
En düşük irtifa 1 m, en yüksek 76 m.
Garmin yol bilgileri Ayvalık-Bergama
Relive yol bilgileri Ayvalık-Bergama
Bergama ÖE 0232-6311717 / 6320676
07.55 |
Dağdan gitmekten vaz geçtim. 10 km geri pedallamak
istemedim. Bir de taş ocaklarının damperlileri varmış
|
İzmir yolu düzgün, duble yol, güvenlik şeritli. Ancak tırtıllar
işi bozuyor, cam kırıklarına girme ihtimalin artıyor
|
Güneye doğru pedallıyorum. Rüzgarlı bir gün, sol çaprazımdan,
güneybatı yönünden esmekte. Haliyle hız kesiyor
|
Hava puslu, güneş pusun arkasından bakıyor. Çok sıcak değil
|
Yol dümdüz, sıfır eğim. Biraz sıkıcı. Yanımdaki sandviçi yiyecek yer arayışındayım. Bugün ramazan da başladı |
Bergama ÖE
|
Özden Hanım ile
|
BerKM
|
Bergama İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü
|
Bergama Hükümet Konağı
|
Bergamalı Kadri Efendi ve Kurşunlu Camisi
|
Bergamalı Hekim Galen (Claudius Galenus)
|
Çığırtma Evi
|
Kulaksız Camisi, 1803
|
Arasta girişi
|
Hacı Hekim Hamamı, 1513
|
Arasta ve Kapalı Çarşı girişi
|
Kapalı Çarşı
|
Minik dükkanlarda zanaatkarlar var; terzisi, kunduracısı, bakırcısı, tesisatçısı... Kendimi zaman tüneline girmiş gibi hissediyorum... |
Dev Çınar ağacının altında bir sade kahveyle dinleniyorum
|
Sana gelecek haber ile mutlu olacaksın. Eşin
sana bazı küçük sürprizler yapacak...
|
Eski evlerin olduğu mahalleye çıkıyorum; Kale Mahallesi
|
Bergama (Selinous) Çayı
|
Rumlardan kalan taş evlerin içinde mahalle hayatının
devam ettiği, müthiş keyifli bir yer
|
Tüm binalar mübadele vakti gidenlerden kalmış. Buradaki
Hera Hotel, çok güzel bir mekan
|
Evler genellikle daracık sokaklarda, tek ya da iki katlı olarak kesme
ve moloz taştan inşa edilmiş, yığma evlerden meydana geliyor
|
Mahallelerde çıkmaz sokaklara rastlamak mümkün
|
Alaturka kiremitli çatılar, ilginç motifli pencereler, çarpıcı renkte
cepheleriyle adeta bir film platosu hissi uyandırıyor
|
Kızıl Avlu’ya bakış
|
Eski Erkek Ruhban Okulu; Les Pergamon Butik Hotel
|
Les Pergamon Butik Hotel
|
Taş Konak
|
Kızıl Avlu’ya (Sarepeion Tapınağı) son dakika yetişiyorum
|
Sekhmet; Antik Mısır mitolojisinde savaş ve yıkımın tanrıçası
|
Kızıl topraktan yapılma olduğundan rengi kızılımsı olan Kızıl Avlu,
Pergamon’un yayıldığı bölgede bugüne kadar ayakta
kalabilmiş Mısır’a kadar uzanan bir mekan
|
Aslında MS 2’nci yy’da Roma İmparatoru Hadrianus döneminde
inşa edilmiş. Daha sonra 5’inci yy’da çeşitli eklemelerle bir de
kilise ortaya çıkmış. Bir de havrası var
|
Güney Kule
|
Osman Bayatlı; 1892-1958 yılları arası yaşamış ve Bergama’ya
kültürel alanda büyük emek harcamış bir kültür insandır
|
Los Santos
|
15. gün (devamı) Bergama II – 13. gün (öncesi) Ayvalık III
[bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos