12 Eylül 2016

[bisikletle]Türkiye: Marmara (Manyas–Gönen)

17 Ağustos 2016, Çarşamba / Manyas – Gönen, 38 km. (4. gün)

Rahat uyudum, oda çok sıcak olmadı, balkon kapısını da açık bırakmıştım. Gerçi bir ara uyandım ve biraz tilki uykusuyla devam etsem de sabah dinlenmiş olarak kalktım. Genelde 8 öncesi yataktan çıkıyorum. Manyas ÖE buradaki tek konaklama imkanı. Otel falan yokmuş. Oda biraz terk edilmiş, yani banyonun durumu elden geçmeli. Dün yıkadığım eşyalarım kurumuş. Toparlanıp kahvaltımı etmek üzere aşağıya iniyorum. Çay da demlenmiş. Dün aldığım Mihalıççık peyniri, yaş maya ekmeği ve kalan son domatesle doyuyorum. Daha sonra velespiti yükleyip Bülent Beye veda edip ayrılıyorum (9.45). 2 yol var, ilki hemen karayoluna bağlanıp gidiyor. Diğeri 4 km daha uzun ama köy içinden geçip karayoluna bağlanıyor. İkincisini tercih ediyorum. Termalden giden.

Merkez caminin karşısından inip biraz dolanarak bağlanıyorum Kızık yoluna. Burası aynı zamanda Termale de gidiyor. Güzel bir yol. Sakin, az trafiği olan. Hava da güzel, daha ısınmadı. 3 km sonra Kızık geliyor. Küçük bir yer haliyle. İnekler otlamakta, bu sürünün çobanı kadın. Elinde sopasıyla sürüsünü güdüyor. Termal herhalde burası olmalı, pek bir yazı göremiyorum. Prefabrik evlerden oluşan bir mahalle, yanında bir kaç apartman, sanırım burası.

Manyas Kızıkköy Kaplıcaları (Termal Turizm Merkezi): Balıkesir sınırları içerisinde yer alan 8 termal turizm merkezinden biri olan Kızıkköy Kaplıcaları, erken yaşlanmayı önleyen şifalı sularıyla yerli ve yabancı turistlerin akınına uğrar.

Manyas ilçesine 6 kilometre uzaklıkta bulunan kaplıcanın su sıcaklığı 45-50 santigrat derecedir. İçme ve banyo suyu olarak kullanılmaktadır. Banyo kürü olarak uygulandığında sindirim sistemindeki hastalıklara, böbrek taşlarını düşürmede, romatizma, kemik erimesi, kadın hastalıkları, erken yaşlanmanın önlenmesi, egzama, kapanmayan yaralar, sivilceler ve cilt kırışıklıklarına iyi geldiği bilinmektedir.

İçildiğinde ise böbrek ve bağırsakları çalıştırıp idrar söktürdüğü, gastrit, özofajit ve ülser, iskelet bozuklukları, bel, boyun, sırt ağrıları, eklem hastalıkları, yorgunluk ve stres gibi rahatsızlıkların tedavisinde destekleyici unsur olarak kullanılmaktadır.

Kaptırmış gidiyorum, bir köprüden geçmem gerektiği söylenmişti. Az kalsın kaçırıyormuşum. Şu geçen traktör olmasaydı uyanamayacaktım. Hemen geri dönüp traktöre doğrulatıyorum yolumu. Basit bir köprü, korkulukları bile yok. Kolaylıkla kaçırılır. Solundaki su sakin bir gölet gibi, sağında ise çağlayan. Ardından güzel bir ağaçlı yol geliyor. Kıvrıla kıvrıla sürmekte yolum. Çavuşköy’den sola sapıp devam ediyorum. Geçen tek bir araba bile yok. Yol tamamen bana ait. Kahvede oturanlarla günaydınlaşıyoruz. İnek sürüsü solumda, ne güzel hayvanlar. Çavuşköy’ün ardından gelmesi gereken Dereköy’ü fark bile edemiyorum. Ve sağa dönmem gereken Çakırca’dayım (13 km). Burada bir mola vereyim. Karşımdaki kahvenin bahçesi bisikleti sokmak için de uygun. Selamlaşarak giriyorum içeriye. Bisikleti kenara bir yere park edip davet aldığım masaya doğru yöneldim. Tanışma faslı gezinin amacı, yol, baraj, Manyas, Gönen kaplıcaları şeklinde sürüyor. Tatlı iki insan, biri öğretmen, 27 yıllık emekli, diğeri pazarlamacı. Çok dolaşmış bu nedenle, peynir satmış. Kars, Bayburt, Gümüşhane sayıyor. Öğretmen Rize’de de çalışmış. Daha sonra katılan üçüncü kişi de... mantıkları, tartışma ve değerlendirme şekilleri çok hoşuma gidiyor. Farklı bir mantıkları var. İlkin bir soda içtim ama çay da güzel demlenmiş. Diyorlar ki, kahvede müşteri çok olursa çay da iyi olur.

Bu tatlı insanlara veda edip (11.40) Şevketiye içinden geçip Akçaova’ya varmam uzun sürmüyor. Hafif bir tırmanış vardı ama kırıcı değil. Zaten çevre çok güzel, uzakta Manyas Gölü’nü görüyorsun. Güneş üstünü parlatmış, ayna gibi yansıyor. Akçaova’da biraz yönümü şaşırır gibi oldum. Sert bir ters dönüşle, neredeyse geriye döner gibi Gönen yoluna giriyorsun. Levha görülmeyecek bir yere konulmuş, vatandaşın uyarısıyla fark ediyorum.

Bu bölgenin bir kısmını vakti zamanında Firu’yla pedallamıştık. Biraz geç hatırlıyorum, gerçi o zamanki resimlerle bugünküler pek örtüşmedi ama blogdaki yazıya akşam Gönen’de bakar, hafızamı tazelerim.

Şimdi yolun trafiği arttı, sert bir asfalt, hafif dalgalı. 22 km yazdı levhada Gönen için. Rahatlıkla pedallıyorum. Gerçi güzel bir karşı rüzgar da var ama destekle onu sıfırlıyorum. Burada da bir Bayramiç varmış, girişi berbat olmuş, zift dökmüşler. Tekerleri berbat eder. [e], 28. km/12.35, ilk çentik gidiyor. Bazı kısa tırmanışlar geliyor, kısa ama % 10’u gene de gösteriyor. Saraçlar köyü, sol tarafım bostan. Şöyle bir bostana dalıp yemek vardı :)) Ama kavunlar daha olgunlaşmamış.

Sonunda uzun bir inişle Gönen ovasına geliyorsun. Ve Gönen levhası da fazla bekletmeden gözüküyor. Fakir fukaradan krallara kadar yüzyıllardır çeşitli hastalıkların pençesinde kıvranan sayısız insana yaşama umudu aşılayan Gönen, şehirleşme tarihinde “kaplıca şehri” ya da “şifa şehri” olarak tanınmaktadır denilmekte. Dış mahalleleri geçtikten sonra alınan tarifle zorlanmadan önüne geliyorum ÖE’nin. Sabahtan ayırtmıştım yerimi, Md.Yrd. Aydın Bey’i soruyorum ama ortalıkta yok. Ben de bahçede biraz dinlenmek, meyllere bakmak, çekilen bir iki fotoyu WA üzerinden yollamak gibi işlere dalıyorum.

Sonunda velespiti bir odaya alıyorlar, bana 211’i veriyorlar. Burada O.K. 30 lira konaklama. Duş alıp biraz uzanıp, neredeyse uykuya dalmak üzereyken kalkıp giyinip çıkıyorum. Aydın Bey’le çay eşliğinde doğa, kamp, yürüyüş gibi konuları paylaşıyoruz. Termal otellerinin bulunduğu parkı görmemi öneriyor.












Kaplıcalar çevresinde yapılan hafriyatlar sırasında ortaya çıkan mozaikler, yazılı taşlar sütun başlıkları, madeni paralar gibi tarihi eserler Gönen’in, yerleşim yeri olarak kullanılmasının Milattan öncesine dayandığını göstermektedir. MS 2. yy’a ait bulunan kitabelerde şehrin adı ‘Sıcak Su Şehri, Thermi’, hamamlar da ‘Granikaion Hamamları’ olarak geçmektedir.

Bu kitabelerde, sıcak suyun şehir için önemli olduğu ve şifa dağıtan suyun insanlara sunulması için yardım yapan yönetici ve kişilerin isimleri belirtilmektedir.

Uzun süre Bizans yönetiminde kalan bölge, 13. yy’da Anadolu Selçuklularının eline geçmiş, bu devletin dağılmasından sonra Karesi Beyliği yönetiminde kalmış ve nihayet 1334 yılında Osmanlı idaresine katılmıştır.

93 Harbi denilen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşının ardından Balkanlar’dan ve Kafkasya’dan çok sayıda Türk boyu göçmen olarak gelip Gönen’e yerleşmiştir.

1881 yılında Erdek’ten ayrılarak ilçe yapılmış, 1885 yılında Belediye teşkilatı kurulmuştur. 6 Temmuz 1920 de Yunan işgaline uğramış, 6 Eylül 1922 de kurtarılmıştır.

Güzel bir yermiş Gönen; parkı, otelleri, çarşısı, kafeleri, lokantaları... insanları da. 1-2 kişi dışında gençlerden kafası bağlı olana rastlamadım. Park içindeki Mozaik Müzesi iptal olmuş, boşuna heveslenmişim. Lokanta arayışımda tavsiye üzerine Gönen Çorbacısı’nda karar kılıyorum. Taze fasulye+az pilav+çoban salata=13 TL tutuyor. Salataya taze acı biber koydurdum, iyi geldi. Sonra Halkbank’tan takviye çekmek, sokak aralarında dolanmak ve Kahve Molası’nda 3 lira karşılığında su bardağı büyüklüğünde karton bardakta sunulan duble espresoyu etrafı keserek yudumluyorum. Kahvemi beklerken yanında oturan kafası bağlı kadının yüzüne bakayım dedim, korktum! Gözlerini öyle bir boyamış ki, bakamadım. Altı üstü kalın bir çerçeve ile sınırlanmış. Ucu dönerek yukarıya doğru kıvrılan, yani Kleopatra diyeceğim ama ona hakaret olacak. Sahneye çıkacaktı herhalde, canı öncesinde kahve istedi. Bir de bazılarının boyu kısa, kafaya da kocaman bir eşarp bağlayıp balon gibi şişiriyorlar. Orantısız bir figür çıkıyor ortaya.








Ömer Seyfettin'in 1884 yılında Gönen’de doğmuş ve çocukluğunun ilk dönemi Gönen’de geçmiştir. ‘Ant’ ve ‘Kaşağı’ isimli hikâyelerinde Gönen’den hatırında kalanları dile getirmiştir. Tahir Musa Ceylan'ın ‘Kestane Kıranında Kadınlar’ isimli romanının bir kısmı da Gönen'de geçmektedir.

Dolanıp duruyorum, Salcano bayi bisikletleri-motorları çıkarmış dükkanın önüne, kampanya yapmış. Yürürken havadan bir kısmet başıma düşüyor, WC’de yıkamak zorunda kalıyorum saçımı. Burada da trafik ışık direklerine ledleri takmışlar. Işıkla aynı renkte yanmakta. Biraz daha orada burada dolanıp, soda içip, doğru dürüst bir dondurmacıya rastlayamamak ve ÖE’ye dönüş.

Güneş battı sivriler çıktı. Çeltik haliyle sivrinin yuvası. Ne kadar ilaçlasalar baş edemezler. Biraz uzaklaştırmaya çalışıyorum ama sonunda Kov’a baş vurmak zorunda kaldım.













Manyas – Gönen

Tur tarihi: 17 Eylül 2016
Kat edilen mesafe: 37,67 km.
Garmin açılmadı!

Gönen ÖE 0266-762 3998




















Gönen 












Gönen Çorbacısı, Gönen


Kahve Molası, Gönen  

























5. gün (devamı) Gönen–Yenice - 3. gün (öncesi) Mustafakemalpaşa-Manyas