17 Ağustos 2016, Çarşamba / Manyas – Gönen, 38 km. (4. gün)
Rahat
uyudum, oda çok sıcak olmadı, balkon kapısını da açık bırakmıştım. Gerçi bir
ara uyandım ve biraz tilki uykusuyla devam etsem de sabah dinlenmiş olarak
kalktım. Genelde 8 öncesi yataktan çıkıyorum. Manyas ÖE buradaki tek konaklama
imkanı. Otel falan yokmuş. Oda biraz terk edilmiş, yani banyonun durumu elden
geçmeli. Dün yıkadığım eşyalarım kurumuş. Toparlanıp kahvaltımı etmek üzere
aşağıya iniyorum. Çay da demlenmiş. Dün aldığım Mihalıççık peyniri, yaş maya
ekmeği ve kalan son domatesle doyuyorum. Daha sonra velespiti yükleyip Bülent
Beye veda edip ayrılıyorum (9.45). 2 yol var, ilki hemen karayoluna bağlanıp
gidiyor. Diğeri 4 km daha uzun ama köy içinden geçip karayoluna bağlanıyor.
İkincisini tercih ediyorum. Termalden giden.
Merkez
caminin karşısından inip biraz dolanarak bağlanıyorum Kızık yoluna. Burası aynı
zamanda Termale de gidiyor. Güzel bir yol. Sakin, az trafiği olan. Hava da
güzel, daha ısınmadı. 3 km sonra Kızık geliyor. Küçük bir yer haliyle. İnekler
otlamakta, bu sürünün çobanı kadın. Elinde sopasıyla sürüsünü güdüyor. Termal
herhalde burası olmalı, pek bir yazı göremiyorum. Prefabrik evlerden oluşan bir
mahalle, yanında bir kaç apartman, sanırım burası.
Manyas Kızıkköy
Kaplıcaları (Termal Turizm Merkezi): Balıkesir
sınırları içerisinde yer alan 8 termal turizm merkezinden biri olan Kızıkköy
Kaplıcaları, erken yaşlanmayı önleyen şifalı sularıyla yerli ve yabancı
turistlerin akınına uğrar.
Manyas ilçesine 6 kilometre uzaklıkta bulunan
kaplıcanın su sıcaklığı 45-50 santigrat derecedir. İçme ve banyo suyu olarak
kullanılmaktadır. Banyo kürü olarak uygulandığında sindirim sistemindeki
hastalıklara, böbrek taşlarını düşürmede, romatizma, kemik erimesi, kadın
hastalıkları, erken yaşlanmanın önlenmesi, egzama, kapanmayan yaralar,
sivilceler ve cilt kırışıklıklarına iyi geldiği bilinmektedir.
İçildiğinde ise böbrek ve bağırsakları
çalıştırıp idrar söktürdüğü, gastrit, özofajit ve ülser, iskelet bozuklukları,
bel, boyun, sırt ağrıları, eklem hastalıkları, yorgunluk ve stres gibi
rahatsızlıkların tedavisinde destekleyici unsur olarak kullanılmaktadır.
Kaptırmış
gidiyorum, bir köprüden geçmem gerektiği söylenmişti. Az kalsın kaçırıyormuşum.
Şu geçen traktör olmasaydı uyanamayacaktım. Hemen geri dönüp traktöre
doğrulatıyorum yolumu. Basit bir köprü, korkulukları bile yok. Kolaylıkla
kaçırılır. Solundaki su sakin bir gölet gibi, sağında ise çağlayan. Ardından
güzel bir ağaçlı yol geliyor. Kıvrıla kıvrıla sürmekte yolum. Çavuşköy’den sola
sapıp devam ediyorum. Geçen tek bir araba bile yok. Yol tamamen bana ait. Kahvede
oturanlarla günaydınlaşıyoruz. İnek sürüsü solumda, ne güzel hayvanlar.
Çavuşköy’ün ardından gelmesi gereken Dereköy’ü fark bile edemiyorum. Ve sağa
dönmem gereken Çakırca’dayım (13 km). Burada bir mola vereyim. Karşımdaki kahvenin
bahçesi bisikleti sokmak için de uygun. Selamlaşarak giriyorum içeriye.
Bisikleti kenara bir yere park edip davet aldığım masaya doğru yöneldim.
Tanışma faslı gezinin amacı, yol, baraj, Manyas, Gönen kaplıcaları şeklinde
sürüyor. Tatlı iki insan, biri öğretmen, 27 yıllık emekli, diğeri pazarlamacı.
Çok dolaşmış bu nedenle, peynir satmış. Kars, Bayburt, Gümüşhane sayıyor.
Öğretmen Rize’de de çalışmış. Daha sonra katılan üçüncü kişi de... mantıkları,
tartışma ve değerlendirme şekilleri çok hoşuma gidiyor. Farklı bir mantıkları
var. İlkin bir soda içtim ama çay da güzel demlenmiş. Diyorlar ki, kahvede müşteri çok olursa çay da iyi olur.
Bu tatlı
insanlara veda edip (11.40) Şevketiye içinden geçip Akçaova’ya varmam uzun
sürmüyor. Hafif bir tırmanış vardı ama kırıcı değil. Zaten çevre çok güzel,
uzakta Manyas Gölü’nü görüyorsun. Güneş üstünü parlatmış, ayna gibi yansıyor.
Akçaova’da biraz yönümü şaşırır gibi oldum. Sert bir ters dönüşle, neredeyse geriye
döner gibi Gönen yoluna giriyorsun. Levha görülmeyecek bir yere konulmuş,
vatandaşın uyarısıyla fark ediyorum.
Bu bölgenin
bir kısmını vakti zamanında Firu’yla pedallamıştık. Biraz geç hatırlıyorum,
gerçi o zamanki resimlerle bugünküler pek örtüşmedi ama blogdaki yazıya akşam Gönen’de
bakar, hafızamı tazelerim.
Şimdi yolun
trafiği arttı, sert bir asfalt, hafif dalgalı. 22 km yazdı levhada Gönen için.
Rahatlıkla pedallıyorum. Gerçi güzel bir karşı rüzgar da var ama destekle onu
sıfırlıyorum. Burada da bir Bayramiç varmış, girişi berbat olmuş, zift
dökmüşler. Tekerleri berbat eder. [e], 28. km/12.35, ilk çentik gidiyor. Bazı
kısa tırmanışlar geliyor, kısa ama % 10’u gene de gösteriyor. Saraçlar köyü,
sol tarafım bostan. Şöyle bir bostana dalıp yemek vardı :)) Ama kavunlar daha olgunlaşmamış.
Sonunda
uzun bir inişle Gönen ovasına geliyorsun. Ve Gönen levhası da fazla bekletmeden
gözüküyor. Fakir fukaradan krallara kadar
yüzyıllardır çeşitli hastalıkların pençesinde kıvranan sayısız insana yaşama
umudu aşılayan Gönen, şehirleşme tarihinde “kaplıca şehri” ya da “şifa şehri”
olarak tanınmaktadır denilmekte. Dış mahalleleri geçtikten sonra alınan
tarifle zorlanmadan önüne geliyorum ÖE’nin. Sabahtan ayırtmıştım yerimi, Md.Yrd.
Aydın Bey’i soruyorum ama ortalıkta yok. Ben de bahçede biraz dinlenmek, meyllere
bakmak, çekilen bir iki fotoyu WA üzerinden yollamak gibi işlere dalıyorum.
Sonunda
velespiti bir odaya alıyorlar, bana 211’i veriyorlar. Burada O.K. 30 lira
konaklama. Duş alıp biraz uzanıp, neredeyse uykuya dalmak üzereyken kalkıp
giyinip çıkıyorum. Aydın Bey’le çay eşliğinde doğa, kamp, yürüyüş gibi konuları
paylaşıyoruz. Termal otellerinin bulunduğu parkı görmemi öneriyor.
Kaplıcalar çevresinde yapılan hafriyatlar
sırasında ortaya çıkan mozaikler, yazılı taşlar sütun başlıkları, madeni
paralar gibi tarihi eserler Gönen’in, yerleşim yeri olarak kullanılmasının
Milattan öncesine dayandığını göstermektedir. MS 2. yy’a ait bulunan kitabelerde
şehrin adı ‘Sıcak Su Şehri, Thermi’, hamamlar da ‘Granikaion Hamamları’
olarak geçmektedir.
Bu kitabelerde, sıcak suyun şehir için
önemli olduğu ve şifa dağıtan suyun insanlara sunulması için yardım
yapan yönetici ve kişilerin isimleri belirtilmektedir.
Uzun süre Bizans yönetiminde kalan bölge,
13. yy’da Anadolu Selçuklularının eline geçmiş, bu devletin dağılmasından sonra
Karesi Beyliği yönetiminde kalmış ve nihayet 1334 yılında Osmanlı idaresine
katılmıştır.
93 Harbi denilen 1877-1878 Osmanlı-Rus
savaşının ardından Balkanlar’dan ve Kafkasya’dan çok sayıda Türk boyu göçmen
olarak gelip Gönen’e yerleşmiştir.
1881 yılında Erdek’ten ayrılarak ilçe
yapılmış, 1885 yılında Belediye teşkilatı kurulmuştur. 6 Temmuz 1920 de
Yunan işgaline uğramış, 6 Eylül 1922 de kurtarılmıştır.
Güzel bir
yermiş Gönen; parkı, otelleri, çarşısı, kafeleri, lokantaları... insanları da.
1-2 kişi dışında gençlerden kafası bağlı olana rastlamadım. Park içindeki
Mozaik Müzesi iptal olmuş, boşuna heveslenmişim. Lokanta arayışımda tavsiye
üzerine Gönen Çorbacısı’nda karar kılıyorum. Taze fasulye+az pilav+çoban
salata=13 TL tutuyor. Salataya taze acı biber koydurdum, iyi geldi. Sonra
Halkbank’tan takviye çekmek, sokak aralarında dolanmak ve Kahve Molası’nda 3
lira karşılığında su bardağı büyüklüğünde karton bardakta sunulan duble espresoyu
etrafı keserek yudumluyorum. Kahvemi beklerken yanında oturan kafası bağlı
kadının yüzüne bakayım dedim, korktum! Gözlerini öyle bir boyamış ki,
bakamadım. Altı üstü kalın bir çerçeve ile sınırlanmış. Ucu dönerek yukarıya
doğru kıvrılan, yani Kleopatra diyeceğim ama ona hakaret olacak. Sahneye
çıkacaktı herhalde, canı öncesinde kahve istedi. Bir de bazılarının boyu kısa,
kafaya da kocaman bir eşarp bağlayıp balon gibi şişiriyorlar. Orantısız bir
figür çıkıyor ortaya.
Ömer Seyfettin'in 1884 yılında Gönen’de
doğmuş ve çocukluğunun ilk dönemi Gönen’de geçmiştir. ‘Ant’ ve ‘Kaşağı’ isimli
hikâyelerinde Gönen’den hatırında kalanları dile getirmiştir. Tahir Musa
Ceylan'ın ‘Kestane Kıranında Kadınlar’ isimli romanının bir kısmı da Gönen'de
geçmektedir.
Dolanıp
duruyorum, Salcano bayi bisikletleri-motorları çıkarmış dükkanın önüne,
kampanya yapmış. Yürürken havadan bir kısmet başıma düşüyor, WC’de yıkamak
zorunda kalıyorum saçımı. Burada da trafik ışık direklerine ledleri takmışlar.
Işıkla aynı renkte yanmakta. Biraz daha orada burada dolanıp, soda içip, doğru
dürüst bir dondurmacıya rastlayamamak ve ÖE’ye dönüş.
Güneş battı
sivriler çıktı. Çeltik haliyle sivrinin yuvası. Ne kadar ilaçlasalar baş
edemezler. Biraz uzaklaştırmaya çalışıyorum ama sonunda Kov’a baş vurmak
zorunda kaldım.
Manyas – Gönen
Tur tarihi:
17 Eylül 2016
Kat edilen
mesafe: 37,67 km.
Garmin
açılmadı!
Gönen ÖE 0266-762
3998
Gönen |
Gönen Çorbacısı, Gönen |
Kahve Molası, Gönen |
5. gün
(devamı) Gönen–Yenice - 3. gün (öncesi) Mustafakemalpaşa-Manyas