18 Eylül 2016

[bisikletle]Türkiye: Marmara (Arıklı–Bektaş)

24 Ağustos 2016, Çarşamba / Arıklı – Bektaş, 35 km. (11. gün)

Yolum uzak olmadığından acele etmiyorum. Kahvaltı için gene 10 demiştik.  Küçük evin yatak odasındaki küçük pencereden kuş sesleri girmekte. Cıvıl cıvıl, bir senfoni adeta. Rahat bir uyku çektim gece. Biraz daha tembellik edip 8’i az geçe ayaklanıyorum. Tıraş, eşyaların toparlanması, sonra da gezi notlarını yazmak için verandaya oturuyorum. Dün gelen minik siyah-beyaz kedi gene geliyor. Mırmır ayaklarımın dibinde, sürünüyor. Belli ki okşanmak istiyor. Ben de onun isteğini kırmayıp güzelce bir harmanlıyorum. Alışkanlık yapıyor olmalı ki, daha fazlasını istiyor. Hortumu açıp su içmesini sağlıyorum. Susamış, şap şap yudumluyor. Bir belgeselde izlemiştim. Dilinin ucunu kepçe gibi büküp suyu öylece ağzına boşaltıyor. Ve bu hareketi ne de seri yapıyor.

Uğur&Semra’ya gittiğimde daha yataktan çıkmamışlardı. Ben terasta manzaraya karşı yerimi aldıktan sonra Semra kahvaltı sofrasını hazırlamakta. Birazdan da Uğur yanıma geliyor. Güzelce kahvaltımızı ederken sohbetimizi sürdürüyoruz. Yarın Bodrum yolcusu her 2 aile. Kenan’ın oğlu evleniyormuş, büyük bir toplantıya da dönüşmüş. Sağdan soldan tüm dostlar bu vesile ile bir araya gelmekte.

Adnan’ın da aramıza katılmasıyla TR’nin mevcut durumu, gelecekteki durumu, Kürtler, şehitler, Cerablus harekatı üzerine değerlendirmeler ve saatin de öğlene yaklaşmasıyla artık yolcu yoluna diyerek arkadaşlarıma veda ediyorum (12.00). Çantaları yükleyip dik bayırdan salıyorum velespiti. Yoldaki çeşmeden bir su takviyesi ve 3 km sonra hemencecik sahil yolundayım. İstikamet Bektaş, Behramkale yönüne, sağa saparak devam ediyorum. Trafik var nedense her zaman bu yolda. Assos fazlasıyla popülerleşti. İlk gelişim 72 yılındaydı, sırt çantalı otostop dönemi. Kimsecikler yoktu. Kalacak yer de. Açıkta tulumda yatmıştık Gülnar ile. Gece bastıran yağmur perişan etmiş, kaçacak yer dahi bulamamıştık. Zodiac’larıyla gelmiş İtalyanlar vardı, hatırladığım.

Yol kıyıya paralel sürmekte. Hava açık, güneşli. Öylesine çok tesis var ki, neredeyse adım başı kamping, pansiyon, apart, kahvaltılık, gözlemeci, büfe, dut şurubu, manav, plaj, bungalov, çadır, karavan... ve daha fazlası.

Yol arada tırmanıyor, % 7 ile. Normal’de çıkıyorum. [e], 16,8 km/13.14, ilk çentik gitti. Öğle güneşi tepemde, pişiriyor. Bense pedallamaya öyle bir kaptırmışım ki sapacağım yeri unutuyor devam ediyorum. Ne zaman Ayvacık 10 km yazdı uyandım: yaa ben Ayvacığa doğru gidiyorum. Ne işim var orada? Haritayı açıp ne göreyim. 2 km geride kalmış sapak, boşuna tırmanmışım yokuşu. Haydi gerisin geri dönersin ve doğru yola girersin. Dar bir yol, yazlıkçılar yollarda. İnişli çıkışlı bir durum. İşte inerken hızını alıp yokuşun bir kısmını onunla tırmanıp sonra aynısını tekrarlayarak süren bir yatık S durumları. [e], 30. km’de 2. çentiğe veda ediyoruz. Kuruoba’da bir soda molası, seyyar manav ile sohbet. Bektaş‘a 3 km kalmış. Onu da pedallayıp Saniye’den alınan yol tarifi ile denize doğru dik inen yoldan devamla... sağda onu evin damında bana el sallarken buluyorum. Oldukça uzakta. Dediği gibi, bulamazdım yoksa. Taşlı topraklı yoldan 50 kiloyu [e] desteği ile atlatarak varıyorum hedefime.

Ne güzelmiş evleri. Taş bina, tepeden Midili’ye bakıyor. Hava rüzgarlı burada, püfür püfür esmekte. Saniye bana kalacağım yeri gösteriyor. Terimi akıtıp sentetik giysileri çıkartıp pamukluları giydikten sonra Saniye’nin oturma mekanına geçiyorum. Uzundur görüşmemiştik. Arslan’la okulda kış sonu bir araya gelmiştik, ama Nişantaşı’ndan taşınalı Saniye’yi hiç görmüyordum. Eski dostluklar başka oluyor. Bıraktığın yerden devam ediyorsun.

Akşam yemeğinde bamya+pilav+salata, sonra abuk bir yerli diziye bakmaca; 309. Bu işe para harcamış olmalarına şaştım, neyse başka bir sebeple iyi olmuş, Nilgün bu iş için evini kiraya verdi, en azından ona yaramıştır. Ama nasıl bir beğeni kazandı bilemiyorum. Gösterildiğine göre meraklısı da vardır herhalde.

Arada TV’ye bakıyor, biraz üzerinden konuşuyor, arada tabletten haberleri takibi şeklinde süren gecemiz uykumun gelmesiyle son buluyor. Odama çekiliyorum. Kapı pencere açık bırakarak püfür püfür bir odada gözlerimi kapatıyorum.









Arıklı – Bektaş

Tur tarihi: 24 Ağustos 2016
Kat edilen mesafe: 35,19 km.
Ortalama hız: 16 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 2 sa. 11 dk., dışarıda geçen süre 2 sa. 43 dk.  
En yüksek sıcaklık 40 ˚C, en düşük 31 ˚C, ortalama 35,4 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 594 m, kaybı (iniş) 540 m.
En düşük irtifa 3 m., en yüksek 301 m.
Garmin yol bilgisi Arıklı–Bektaş









Bektaş    


Saniye ve Arslan'ın evleri, Bektaş    


Midilli'ye bakış, Bektaş    















25 Ağustos 2016, Perşembe / Bektaş. (12. gün)

Bıraksalar hiç kalkmayacağım (gerçi kimse kalkmam için zorlamadı :)) Serin serin bir odada, sessizlik içinde uyandım. Uzundur böyle rahat uyumamıştım. Açık bıraktığım kapı pencereden esen rüzgar karşısında tulumun içinde öyle keyifli geçti ki gece, sormayın.

Yüksekçe kayalıklar üzerinde kurulmuş olan köyün batı ve güney tarafı çukur ve hayvan yatırmaya ve gözetlemeye müsaittir. Tahminen köy mezar taşlarındaki tarihler 1650 yılları ve öncesine tekabül etmekte ve çevre köylerin daha önceleri denize yakın yerlerde yerleşik olduğu ve sonradan korsan saldırılarından korunmak üzere denizden biraz daha uzaklaşarak yükseğe yerleştikleri bilinmektedir. İlk yerleşim yerlerindeki mezar taşlarında tarih ne yazık ki bulunmamaktadır ve devamında Manav, Türkmen ve Yörük kültürü hâkimdir. Okuma yazma oranı yüksektir denilmekte Bektaş için.

Kahvaltıda köyün peyniri, yağı, zeytini, Saniye’nin poğaçaları ve de reçelleriyle mide şenlenmekte. Diğer yandan eski diziler ekranda izlenmekte. Yerli dizilere ilişkin oldukça fazla bilgi sahibi olmaktayım bu gezilerde. Otel odalarındaki tivilerden de zaman zaman izliyordum. Neler neler... maydanozlu köfteler :))

Buradan 3 km gibi bir yoldan Sivrice koyuna iniliyormuş. Deniz biraz taşlıymış ama. Günü tembellikle geçiriyoruz. Saniye karşısında TV, elinde iPad ile gününü geçirmekte. Dışarıda müthiş bir rüzgar var. Durulacak gibi değil. Adamı sersemletiyor. Akşam yemeğinde nefis bir soslu makarna. Sonra gene TV’de yerli diziler. Bu dizilerin ortak teması; aldatılan eş, delicesine aşk, entrika, zenginlik, lüküs hayat, illaki Mercedes veya Range Rover araba, kadınların hepsi güzel seçilmiş, erkeler de bilerek tipsiz seçilmiş, pis sakal, dudakların altına kadar sarkan bıyık, şaşı bakışlar, kıskanç ve maço palyaço...

Piramit pasta eşliğinde içilen bir sade, daha fazla yerli dizi ve ben artık yatıyorum durumları. Saniye sen devam et:))



13. gün (devamı) Bektaş–Tavaklı İskelesi - 8. gün (öncesi) Bayramiç–Arıklı