24 Ağustos 2016,
Çarşamba / Arıklı – Bektaş, 35 km. (11. gün)
Yolum uzak olmadığından acele etmiyorum. Kahvaltı için gene 10
demiştik. Küçük evin yatak odasındaki küçük
pencereden kuş sesleri girmekte. Cıvıl cıvıl, bir senfoni adeta. Rahat bir uyku
çektim gece. Biraz daha tembellik edip 8’i az geçe ayaklanıyorum. Tıraş,
eşyaların toparlanması, sonra da gezi notlarını yazmak için verandaya oturuyorum.
Dün gelen minik siyah-beyaz kedi gene geliyor. Mırmır ayaklarımın dibinde,
sürünüyor. Belli ki okşanmak istiyor. Ben de onun isteğini kırmayıp güzelce bir
harmanlıyorum. Alışkanlık yapıyor olmalı ki, daha fazlasını istiyor. Hortumu
açıp su içmesini sağlıyorum. Susamış, şap şap yudumluyor. Bir belgeselde
izlemiştim. Dilinin ucunu kepçe gibi büküp suyu öylece ağzına boşaltıyor. Ve bu
hareketi ne de seri yapıyor.
Uğur&Semra’ya gittiğimde daha yataktan çıkmamışlardı. Ben terasta
manzaraya karşı yerimi aldıktan sonra Semra kahvaltı sofrasını hazırlamakta.
Birazdan da Uğur yanıma geliyor. Güzelce kahvaltımızı ederken sohbetimizi
sürdürüyoruz. Yarın Bodrum yolcusu her 2 aile. Kenan’ın oğlu evleniyormuş,
büyük bir toplantıya da dönüşmüş. Sağdan soldan tüm dostlar bu vesile ile bir
araya gelmekte.
Adnan’ın da aramıza katılmasıyla TR’nin mevcut durumu,
gelecekteki durumu, Kürtler, şehitler, Cerablus harekatı üzerine
değerlendirmeler ve saatin de öğlene yaklaşmasıyla artık yolcu yoluna diyerek
arkadaşlarıma veda ediyorum (12.00). Çantaları yükleyip dik bayırdan salıyorum
velespiti. Yoldaki çeşmeden bir su takviyesi ve 3 km sonra hemencecik sahil
yolundayım. İstikamet Bektaş, Behramkale yönüne, sağa saparak devam ediyorum. Trafik
var nedense her zaman bu yolda. Assos fazlasıyla popülerleşti. İlk gelişim 72 yılındaydı,
sırt çantalı otostop dönemi. Kimsecikler yoktu. Kalacak yer de. Açıkta tulumda
yatmıştık Gülnar ile. Gece bastıran yağmur perişan etmiş, kaçacak yer dahi bulamamıştık.
Zodiac’larıyla gelmiş İtalyanlar vardı, hatırladığım.
Yol kıyıya paralel sürmekte. Hava açık, güneşli. Öylesine çok
tesis var ki, neredeyse adım başı kamping, pansiyon, apart, kahvaltılık,
gözlemeci, büfe, dut şurubu, manav, plaj, bungalov, çadır, karavan... ve daha
fazlası.
Yol arada tırmanıyor, % 7 ile. Normal’de çıkıyorum. [e], 16,8
km/13.14, ilk çentik gitti. Öğle güneşi tepemde, pişiriyor. Bense pedallamaya
öyle bir kaptırmışım ki sapacağım yeri unutuyor devam ediyorum. Ne zaman Ayvacık
10 km yazdı uyandım: yaa ben Ayvacığa
doğru gidiyorum. Ne işim var orada? Haritayı açıp ne göreyim. 2 km geride
kalmış sapak, boşuna tırmanmışım yokuşu. Haydi gerisin geri dönersin ve doğru
yola girersin. Dar bir yol, yazlıkçılar yollarda. İnişli çıkışlı bir durum. İşte
inerken hızını alıp yokuşun bir kısmını onunla tırmanıp sonra aynısını
tekrarlayarak süren bir yatık S durumları. [e], 30. km’de 2. çentiğe veda
ediyoruz. Kuruoba’da bir soda molası, seyyar manav ile sohbet. Bektaş‘a 3 km
kalmış. Onu da pedallayıp Saniye’den alınan yol tarifi ile denize doğru dik
inen yoldan devamla... sağda onu evin damında bana el sallarken buluyorum.
Oldukça uzakta. Dediği gibi, bulamazdım yoksa. Taşlı topraklı yoldan 50 kiloyu
[e] desteği ile atlatarak varıyorum hedefime.
Ne güzelmiş evleri. Taş bina, tepeden Midili’ye bakıyor. Hava
rüzgarlı burada, püfür püfür esmekte. Saniye bana kalacağım yeri gösteriyor.
Terimi akıtıp sentetik giysileri çıkartıp pamukluları giydikten sonra Saniye’nin
oturma mekanına geçiyorum. Uzundur görüşmemiştik. Arslan’la okulda kış sonu bir
araya gelmiştik, ama Nişantaşı’ndan taşınalı Saniye’yi hiç görmüyordum. Eski
dostluklar başka oluyor. Bıraktığın yerden devam ediyorsun.
Akşam yemeğinde bamya+pilav+salata, sonra abuk bir yerli diziye
bakmaca; 309. Bu işe para harcamış olmalarına şaştım, neyse başka bir sebeple
iyi olmuş, Nilgün bu iş için evini kiraya verdi, en azından ona yaramıştır. Ama
nasıl bir beğeni kazandı bilemiyorum. Gösterildiğine göre meraklısı da vardır
herhalde.
Arada TV’ye bakıyor, biraz üzerinden konuşuyor, arada tabletten
haberleri takibi şeklinde süren gecemiz uykumun gelmesiyle son buluyor. Odama
çekiliyorum. Kapı pencere açık bırakarak püfür püfür bir odada gözlerimi
kapatıyorum.
Arıklı – Bektaş
Tur tarihi: 24 Ağustos 2016
Kat edilen mesafe: 35,19 km.
Ortalama hız: 16 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 2 sa. 11 dk., dışarıda geçen süre 2 sa. 43
dk.
En yüksek sıcaklık 40 ˚C, en düşük 31 ˚C, ortalama 35,4 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 594 m, kaybı (iniş) 540 m.
En düşük irtifa 3 m., en yüksek 301 m.
Garmin yol bilgisi Arıklı–Bektaş
Bektaş |
Saniye ve Arslan'ın evleri, Bektaş |
Midilli'ye bakış, Bektaş |
25 Ağustos 2016, Perşembe / Bektaş. (12. gün)
Bıraksalar
hiç kalkmayacağım (gerçi kimse kalkmam için zorlamadı :)) Serin serin bir odada, sessizlik
içinde uyandım. Uzundur böyle rahat uyumamıştım. Açık bıraktığım kapı
pencereden esen rüzgar karşısında tulumun içinde öyle keyifli geçti ki gece,
sormayın.
Yüksekçe kayalıklar üzerinde kurulmuş olan
köyün batı ve güney tarafı çukur ve hayvan yatırmaya ve gözetlemeye müsaittir.
Tahminen köy mezar taşlarındaki tarihler 1650 yılları ve öncesine tekabül
etmekte ve çevre köylerin daha önceleri denize yakın yerlerde yerleşik olduğu
ve sonradan korsan saldırılarından korunmak üzere denizden biraz daha
uzaklaşarak yükseğe yerleştikleri bilinmektedir. İlk yerleşim yerlerindeki
mezar taşlarında tarih ne yazık ki bulunmamaktadır ve devamında Manav, Türkmen ve Yörük kültürü hâkimdir. Okuma yazma oranı yüksektir
denilmekte Bektaş için.
Kahvaltıda köyün peyniri, yağı, zeytini, Saniye’nin poğaçaları ve de reçelleriyle mide şenlenmekte. Diğer yandan eski diziler ekranda izlenmekte. Yerli dizilere ilişkin oldukça fazla bilgi sahibi olmaktayım bu gezilerde. Otel odalarındaki tivilerden de zaman zaman izliyordum. Neler neler... maydanozlu köfteler :))
Buradan 3
km gibi bir yoldan Sivrice koyuna iniliyormuş. Deniz biraz taşlıymış ama. Günü
tembellikle geçiriyoruz. Saniye karşısında TV, elinde iPad ile gününü
geçirmekte. Dışarıda müthiş bir rüzgar var. Durulacak gibi değil. Adamı
sersemletiyor. Akşam yemeğinde nefis bir soslu makarna. Sonra gene TV’de yerli
diziler. Bu dizilerin ortak teması; aldatılan eş, delicesine aşk, entrika,
zenginlik, lüküs hayat, illaki Mercedes veya Range Rover araba, kadınların
hepsi güzel seçilmiş, erkeler de bilerek tipsiz seçilmiş, pis sakal, dudakların
altına kadar sarkan bıyık, şaşı bakışlar, kıskanç ve maço palyaço...
Piramit
pasta eşliğinde içilen bir sade, daha fazla yerli dizi ve ben artık yatıyorum
durumları. Saniye sen devam et:))