31 Ağustos 2016, Çarşamba / Çanakkale – Lapseki, 37 km. (18. gün)
Toparlanıp
DSİ’den çıkışım 9.20 oldu. Hiç acelem yok, bugün Lâpseki ve 35 km’lik bir yol.
En fazla iki buçuk saatimi alır. Bisiklet yolundan, önümdeki 2 bisikletçinin
peşinden Sarıçay’ı geçip Firu’nun fırınına varıyorum. Patateslisi bitmiş, ben
de 3 peynirli ve bir haşlanmış yumurtaya 2,75 ödeyip karşıdaki çay evinde
bulduğum bir gölgeye oturuyorum. Çaylar börekten pahalı, 2 çay 2 lira. Gelen
geçeni de izleyerek ayrılmam 10 gibi oluyor. Farklı bir yol seçeyim dedim, Karacaören
üzerinden Lapseki yoluna bağlanıp sonra da sahilden Suluca önünden. Ama
çaycıdaki kişi yolun bir bölümünün toprak olacağını söylemesi beni vaz
geçiriyor. Aslında böyle durumlarda mutlaka bir iki kişiden daha bilgi
alınmalı. Biri öyle diğeri böyle diyebiliyor bizim memlekette.
Çanakkale
içinden, jandarmanın önünden devamla geldiğim yoncadan Bursa yönünü seçip
otogarı da sağıma alıp devam ediyorum pedallamaya. Hava açık, bulutsuz,
güneşli, rüzgarlı. Hem de karşıdan esiyor sertçe. Yol kaymak asfalt, sağda
geniş, 2 metrelik bir güvenlik şeridi sürüşü kolaylaştırıyor haliyle. Tek
sıkıntı gelip geçen araçlar. % 7’lik bir tırmanışla 3 km çıkıyorum 115 metreye
ve ardından aynı şekilde iniyorum. Yönüm kuzeydoğu, rüzgar karşıdan sert
esmekte.
Solumda
uzakta Çanakkale Boğazı masmavi parlamakta. Yük gemileri geçiyor. Bu topraklar
için verilen canları düşününce insanın içi ürperiyor. Savaş, insanın insanı
öldürdüğü. Tanımadığı, bilmediği birine ateş etmesi, ateş edilmesi. Dün
gezdiğim Deniz Müzesi’nde sergilenen bir İngiliz icadı alet vardı. Siperden
kafanı çıkarmadan 2 ayna yardımıyla ortalığı kesip tetiğe bağlanan iple de ateş
ediyorlarmış. İngilizlerin ellerindeki silahlar da Osmanlılar’ınkinden kat be
kat da üstün.
Sağımda
sebze-meyve satıcıları sıra sıra dizili. Kimi daha gelmemiş, tezgahını açmamış,
erken kalkan ise müşteriyi kapmış. Pek güzel elmalar, şeftaliler görmekteyim.
Öyle de bir kaptırmışım ki durmak istemiyorum. Yol dalgalı, yani inişli
çıkışlı, ama sert bir tırmanış değil. Biraz da hareket getiriyor yola. Hani
dümdüz yol da pek çekilmiyor, sürekli çevirmek.
Lapseki’den
Evreşe üzerinden gideyim istemiştim, Şarköy’e in sonra tekrar çıkmak zorunda
kalmayacaktım. Ancak Evreşe çok küçük, otel motel yok. Belediyeyi aradım, çıkan
da bana Saroz’da turistik bir yeri önerdi. Bre adam onu ben de biliyorum, zaten
yolumun üzeri bile değil orası.
[e], 20
km/11.00, % 20’yi, 32 km/11.40, % 40’ı tüketiyorum. Sert karşı rüzgardan dolayı
düz yolda bile eko desteğiyle pedallıyorum. Lapseki’ye çok yaklaştım. Bir benzincide
içilen soda sonrası giriyorum ilçeye. ÖE iskelenin karşısında demişti Resul
Bey. Yerimi dünden ayırtmıştım. Çanakkale’de ve Ezine’de yer bulamayınca biraz
tedbirli olayım dedim. Oda kapatmak 60 TL (O.K). ÖE için çok çok yüksek. Hele
Gelibolu daha da pahalı. Turistik mi oluyor deniz kenarına gelinince.
Lapseki
adının kaynağı ile ilgili araştırmalarda iki rivayetten bahsedilmektedir.
Birinci rivayete göre: Lapseki’nin Anadolu’ya yapılan Helen göçleri öncesi
varlığını sürdürdüğü ve Pityausa
olarak anıldığı bilinmektedir. Kordos’un sülalesinden olan Foça’da doğmuş,
Fobus (Phoebus) ve Blebüsus isimlerindeki iki kardeş Pityausa’da hükümdar olan
Kral Mandrom’a hizmet ediyorlardı. Mandrom bu iki kardeşi Foçalı göçmen
kafilesini göndermek üzere görevlendirdi. Kafile Fobus’un nezareti altına
girdi. Bu sırada adına Bebrykoslar denen ve bu bölgede yaşayan yerli halkın
saldırısına uğrayan göçmenler tam öldürülecekleri sırada Kral Mandrom’un kızı
Lampseke araya girmiş ve göçmenleri ölümden kurtarmıştır. Bu nedenle Helen
göçmenleri Lampseke’ye bir tanrıça gibi tapmışlar ve sonradan ele geçirdikleri
Pityausa kentine onun adını vererek şükran duygularını ifade etmişlerdir.
İkinci rivayete göre: XVI. yy gezginlerinden Evliya Çelebi (1611-1682) yazdığı
seyahatnamesinde Lapseki’den bu şekilde bahseder: "Deniz kenarından uzak
bir bayır ve seki üzerinde incirli bir orman vardı. Türkler incire Löp derdi.
İşte burada yapılan bu şehre de incirli seki anlamında "Lapseki"
denilmiştir ki adı "Löpseki"den gelir."
Şöyle bir
iskele etrafından dolanıp bir iki sokak arası yapıp ÖE’ye gidiyorum. Fakat her yer kazılmış, ilçe köye dönmüş.
Köyler bile artık daha düzenli. Yani şu işi hızla yapamıyorlar ortalık rezil
durumda böyle bekliyor.
Resul Bey’le
kayıt işlemi sırasında ÖE fiyatlarının neden farklılık gösterdiklerini
soruyorum. Her ÖE kendi belirliyormuş. Bir taban fiyat konulmuş, vasıflarına
göre, o da 20 TL, sonra il-ilçe durumuna göre ayarlamayı kendileri yapıyormuş.
Neyse, destek olmak adına gittiğim yerlerde ilk tercih ÖE diyorum.
Oda 2.
katta, idare eder, daha beterini gördüğümden buna 5 üzerinden 3 yıldız
veriyorum. Duş sonrası biraz uzanmaca, tabletten haber okumaca, hafif
kestirmece ve 4 gibi tıkınmak üzere Lâpseki’yi keşfetmeye çıkıyorum. Anayol
ortasından geçiyor. İlçe kara tarafına kurulmuş. Deniz tarafında küçük bir
bölüm var. Ama yolların durumu biraz görünümü zavallılaştırmış. Esen rüzgar da
tozu toprağı kaldırmakta. Fazlasıyla kahve var ve hepsi ful çekiyor. İş güç yok
anlaşılan. Dolaşırken yandaki Kiraz Otel’e fiyat soruyorum, tek kişi 60-, çift
100-‘e iniyor (75/125 yerine).
Aldığım
tavsiye doğrultusunda Elif Restoran’da soda+az pilav+nohut+çoban s.+ayran=17
lirayla doyuyorum. Sahibesi kocasıyla birlikte yemekleri yapıyormuş. Kocası
Mehmet Bey (Executive Chef) THY’den ayrılma. Hanım İzmirli. Ama bey Çanakkale’de,
tanışamadım.
Çanakkale boğazındaki 4 önemli yerleşim
merkezinden birisi olan Lapseki'nin eski adı Lapsakos'dur. Lampsakos'u,
Hellespontus'un doğusunda Troas bölgesinde Foçalıların kurduğu sanılmaktadır.
Kent, coğrafyacı Strabon'a göre bir Miletos koloni kentidir. MÖ 499 yılında
Perslere başkaldıran İonya halkının yanında yer almış, MÖ 479 yılında Mikale
Deniz Savaşından sonra Atinalıların yanında yer almış ve MÖ 471 yılında Kserkes
döneminde Perslere teslim olmuştur.
Sonraları Persler, kenti Yunanlı
Temistokles'e ganimet olarak vermişler ve şehir 1356 yılında Gazi Süleyman Paşa
tarafından fethedilinceye kadar Bizanslıların hakimiyetinde kalmıştır. I. Dünya
savaşında işgal edilen Lapseki, İstiklal savaşının sonlarına doğru 25 Eylül
1922'de Fransız ve İngiliz birliklerinin, Lapseki halkının birlik ve
beraberliği sonucu püskürtülmesi ile kurtarılmıştır.
Daha sonra
kazılı sokaklarda biraz tepeye doğru çıkıyor, biri iki Lapsekiliye sokakların
durumundan yakınıyor, Roma dondurmacısından alınan sakız+kavun’a 2 lira ödeyip
ısırarak (kimi yalar ama ben o kadar bekleyemiyorum) ÖE’nin bahçesinde, BS’ye
(burada kablosuz var ve çekiyor) notları yazmak, fotoları yüklemek gibi işlerle
havayı hafiften karartıyorum.
Çanakkale – Lapseki
Tur tarihi: 31 Ağustos 2016
Kat edilen mesafe: 37,47 km.
Ortalama hız: 14,6 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 2 sa. 24 dk., dışarıda geçen süre 2 sa. 59
dk.
En yüksek sıcaklık 35 ˚C, en düşük 27 ˚C, ortalama 31,6 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 357 m, kaybı (iniş) 353 m.
En düşük irtifa 5 m., en yüksek 107 m.
Garmin yol bilgisi Çanakkale–Lapseki
Lapseki ÖE 0286-512 1504
Lapseki |
Elif Restoran, Lapseki |
19. gün
(devamı) Lapseki–Şarköy - 16. gün (öncesi) Ezine-Çanakkale