9 Eylül 2016

[bisikletle]Türkiye: Marmara

Okul açılmadan, yaz bitmeden bir tur daha yapmak istedim. Uzundur aklımda olan Kazdağları’nı geçmek, oksijeni içime çekmek için bir rota belirledim. Mudanya’dan başlayıp, Ulubat Gölü, Gönen Ovası, Edremit Körfezi, Biga Yarımadası ve Trakya üzerinden İstanbul’a dönmek. 800 km’lik bir parkur.
















14 Ağustos 2016, Pazar / Mudanya – Görükle (Uludağ Üniversitesi), 45 km. (1. gün)

Çok rüzgarlı geçiyor günler. Dün de yağış vardı, ısı da bayağı düştü. Merakla sabah uyandık. Hava kapalı ama ilerisi umut vaat ediyor diyordu Firuzan. Çantalar zaten dünden hazırdı. Firu da iskeleye kadar geleyim, sonra bisiyi bakıma bırakırım diyerek benimle çıktı. Apartmandan ayrılmamız tam tamına 8.11’de oldu. Uzundur pedallamadığımız Kadıköy yolunda değişiklikler, yenilikler gözümüze çarpmakta. Çukurlar açılmış, inşaat hazırlıkları çoğalmış. Yollar kazılıp dev İSKİ boruları döşenmekte. Bazı bozuk asfaltlar düzeltilmiş, bazıları halen bozuk...

Bir saatte Kadıköy İDO’ya ulaştık. Gazetemizi de alıp iskeleye geldiğimizde bizi bir sürpriz bekliyordu: Hava muhalefetinden dolayı seferler iptal! Vay be durumları. Deniz otobüsleri kalkmıyordu (hesapta 9.50 ile gidecektim). Ama Yenikapı’dan feribot çalışmaktaydı. Uzun lafın kısası, düşün taşın biraz da kaşın sonrası 15.00’deki Yenikapı-Bursa feribotuna biletimi değiştirdim. Tabii İDO burada gene karlı çıktı. Eski biletim 14 TL idi, onu iade alıp 31 TL’ye yeni bileti sattı. Haşırt etti mi?







Çok vaktim var feribota. 10.20’de Kadıköy’den Yenikapı’ya DO varmış, onu beklerken iskele yanındaki ‘cafe’de, çaylar 3, kahveler 6 lira, öpüldünüz dediler. Kafatasları boş olan iki çalışanın güneş şemsiyesini uzun uğraş sonucu çıkartamamalarını izlerken ne yapmaya çalıştıklarını da pek anlayamadık. Çabaları pek işe yarar sonuçlanmadı!

“Elveda sevgilim” sahnesini de başarıyla canlandırıp veda ettik birbirimize. Güvenlikçi (İDO) demez mi, çantaları X cihazından geçireceksin! Vay anam, şu eldeki çubukla yapsan olmaz mı? Igıhh!... (olmaz anlamında). Haydi sökersin, tek tek geçirirsin, sonra geri takarsın, gemi kalkmak üzere, koşturursun...

Saat 11 bile değil, 4 saat Yenikapı Caffé Nero’da Roma’yı mı yaksam, etrafı mı kessem, gazete mi okusam diye diye resmen oturduğum yerde zamanı yedim. Bu arada tüm DO seferleri iptal ediliyordu. Poyraz açık denizde fena imiş. Ama feribot büyük olduğundan sıkıntı yokmuş.

Buradaki polis daha rahat, çantanın tekini açtırıp şöyle bir göz attı, içindekilerin patlama özelliğinin olmadığını görünce kesici alet var mı? dedi, İsviçre çakım var, görmek ister misiniz? Boş ver şimdi bir de tutanak tutmayalım, geçiver dedi ve yol verdi.

Güzelce bağladım velespiti, el frenini de çektim ki kımıldamasın, sonra biziniz klasa geçtim. Efendim eko 33, bizi 31 liraydı, promosyon varmış. Ben de ilk defa biziniz klas’da oturma şerefine eriştim. Hiç de fena değil, boştu, koltuklar az da olsa yatabiliyor, belki ayran ikram ederler diye heveslendim ama nafile.

Bir saat 40 dakika sonra Güzelyalı’ya ayak başmış, taksicilerden eski köy yolu tarifini almaktayım. Düz ışıklara kadar git, sonra sola sap falan filan... Hava burada açtı ama, dünkü yağmurdan eser yok. Güzelyalı kalabalık, sabahki seferle gelseydim burada bir mola verir, biraz bakınırdım. Ama şimdi ancak 7’de olabilirim üniversitede. Yerimi oradan ayırtmıştım. Misafirhane 35 TL. Makul. Rıdvan Otel vardı Görükle’de, pansiyonu 50 (WC ortak) / oteli 70 TL, O.K şeklinde. Bir kişi için tabii.

Güzelyalı'nın tarihçesi çağlar boyunca bir bölümünü oluşturduğu Mudanya Bölgesi tarihçesi ile bir bütün oluşturmakta ve Eski Burgaz Köyü olarak bilinmektedir.

1922 yılından sonra Burgaz Köyündeki Rumların kaçması ile boşalan köye Türkler yerleştirildi. Batum tarafındaki Gürcüler ile Girit adasını boşaltan Türkler mübadele ile köye yerleştirildi. 15 hane olan köy giderek kalabalıklaştı.1962 senesinde bir referandum ile Bursa Belediyesi'nden ayrılarak Mudanya Belediyesi' ne mahalle olarak bağlandı ve Güzelyalı adını aldı.

İki kişiden rotanın sağlamasını yapıp, düğün alayından ezilmeden kaçabilerek eski tren yolundan pedallamaya başladım, saat 5. 100 Yıllık Macera sanırım bu yoldan gidiyormuş. Çok rahatmış vs deniliyordu ama Yörükali’ye gayet güzel bir tırmanışla ulaşıyorsun. Tren burayı nasıl çıkıyordu bilemiyorum ama 2. kademe desteğe gerek duydum. Köyde, artık mahalle denilmekte, dünyadan, köyünden, ilçesinden bihaber gençlerin birinden işe yarar bir tarif alıp devam ediyorum. Köy içinden kıvrılan yoldan sola dönüp güneye doğru pedallamaktayım. Rüzgar arkamdan esmekte.

Zeytin Alınır, Yağ Satılır gibisinden çokça yazı gözüme çarptı yol boyunca. Nasıl acaba buranın yağı? [e] 23. km/17.30 ilk çentik tükendi. Evde rotayı çıkartmıştım ama nedense tablet bir türlü wifi veya Turkcell üzerinden internete bağlanamıyor. Bu aletler de durduk yerde sıkıntı çıkartıyorlar, dün çalışıyordu halbuki. Adres için bir emlakçıdan tarif alıyorum; Hasköy’e git, orada tekrar sor diyor. Güneybatıya döndüm şimdi, rüzgar gene arkamdan destek veriyor.

Ülkü köyü geçtim. Saat 6’ya çeyrek var. Güneş hafiften inmeye başladı, ışığın rengi kızıllaşıyor. Ortalık da yol da inanılmaz bir güzellikte. Asfalt desen süper, sağım solum incir ağaçları (maalesef daha olmamışlar), yol güzel bir eğimle alçalmakta. Bıraktım kendimi seyrede seyrede kayarak gidiyorum. Şimdi solumda zeytinlikler, sağımda uzaklarda bağlar, sanki İtalya’dasın, neresiydi çok popüler olan? Toskana. Evet, ta kendisi.

Kafamda kaydedilmiş müzikler nakarat şeklinde dolaşıyor. This Is Not America. Nedense? Bowie’nin bu parçası çok güzeldir.


Hasköy’ü geçtim ve kuzeybatıya döndüm. Şimdi rüzgar sağımdan esmeye başladı... Bu şekilde, sora sora Bağdat’ı bulamıyorum ama Görükle’ye geliyorum. Şöyle ki, Balabancık’a 4 km kala yol bozuldu, taş-toprak oldu. Zıpzıp şeklinde geldim. Balabancık’da 2 çay (50 krş) ve biraz kuruyemiş ile mideyi sakinleştirdik. Sonra zaten köy çıkışı sola sapıyorsun, güneye, İrfaniye yönüne. Bir mermer atölyesi kenarından ve dere üzerinden geçip hafifçe tırmandık. Otoyolun üzerini de geçip İrfaniye köyüne girmeden mezarlığın solundan gidiverdik. Görükle’nin dış mahalleri de hemen geliverdi. Burada maviye boyanmış bisiklet yolu bile var. Ama anlamını bilmeyen angutlar da.

Üniversitenin alanı çok büyük, 19’da içinden geçişleri kapatıyorlarmış ama bisikleti aldılar, yani beni. Sorarak, sonra bulamayıp telefonla arayarak misafirhaneye ulaşıyorum. Güvenlikten Baki Bey velespite güzel bir yer gösteriyor. Eşyaları çıkartıp suyun altına girdiğimde anlıyorum günün bittiğini.

Buranın tek derdi, yemek. Geç de kaldım ilçeye inmeye, yakındaki hastanede, belki kantinde bir şeyler bulurum diye aranırken PTT altında açık bir lokanta gözüme ilişiyor, İlkim Restaurant, herhalde kapatıyordu ben gelmeden. Bir ezo gelin ve berbat bir z. yağlı fasulyeye 14 lira bırakıp, ha bir de su var bu paranın içinde, kantinden de alınan fırın sütlaç ile bu işi noktalıyorum.











Hava kararmış bile dönerken, okulun ıssız yollarında yaprak seslerini dinleyerek geldiğim misafirhanede kayıt ve ödeme işleriyle birlikte yarınki Mustafakemalpaşa yoluna ilişkin bilgiler alıp odama çekiliyorum. Oda iki bölümden oluşuyor. Yatak dışındaki kısımda su ısıtıcısı, eviye, çalışma masası, buzdolabı gibi nesneler var. Çok konforlu olmasa da işe yaramakta.










Mudanya – Görükle

Tur tarihi: 14 Ağustos 2016
Kat edilen mesafe: 45,12 km.
Ortalama hız: 11 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 11 dk., dışarıda geçen süre 11 sa. 25 dk.  
En yüksek sıcaklık 29 ˚C, en düşük 23 ˚C, ortalama 27,1 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 551 m, kaybı (iniş) 558 m.
En düşük irtifa 0 m., en yüksek 222 m.
Garmin yol bilgisi Mudanya–Görükle

Uludağ Ü. Misafirhane 0224-294 0702 / 294 0710











Balabancık 

Görükle 



Uludağ Ü.



İlkim Restaurant, Uludağ Ü.