Okul
açılmadan, yaz bitmeden bir tur daha yapmak istedim. Uzundur aklımda olan Kazdağları’nı
geçmek, oksijeni içime çekmek için bir rota belirledim. Mudanya’dan başlayıp,
Ulubat Gölü, Gönen Ovası, Edremit Körfezi, Biga Yarımadası ve Trakya üzerinden
İstanbul’a dönmek. 800 km’lik bir parkur.
14 Ağustos 2016, Pazar / Mudanya – Görükle (Uludağ Üniversitesi), 45 km. (1. gün)
Çok
rüzgarlı geçiyor günler. Dün de yağış vardı, ısı da bayağı düştü. Merakla sabah
uyandık. Hava kapalı ama ilerisi umut vaat ediyor diyordu Firuzan. Çantalar
zaten dünden hazırdı. Firu da iskeleye kadar geleyim, sonra bisiyi bakıma
bırakırım diyerek benimle çıktı. Apartmandan ayrılmamız tam tamına 8.11’de
oldu. Uzundur pedallamadığımız Kadıköy yolunda değişiklikler, yenilikler
gözümüze çarpmakta. Çukurlar açılmış, inşaat hazırlıkları çoğalmış. Yollar
kazılıp dev İSKİ boruları döşenmekte. Bazı bozuk asfaltlar düzeltilmiş,
bazıları halen bozuk...
Bir saatte
Kadıköy İDO’ya ulaştık. Gazetemizi de alıp iskeleye geldiğimizde bizi bir
sürpriz bekliyordu: Hava muhalefetinden
dolayı seferler iptal! Vay be durumları. Deniz otobüsleri kalkmıyordu
(hesapta 9.50 ile gidecektim). Ama Yenikapı’dan feribot çalışmaktaydı. Uzun
lafın kısası, düşün taşın biraz da kaşın sonrası 15.00’deki Yenikapı-Bursa
feribotuna biletimi değiştirdim. Tabii İDO burada gene karlı çıktı. Eski
biletim 14 TL idi, onu iade alıp 31 TL’ye yeni bileti sattı. Haşırt etti mi?
Çok vaktim
var feribota. 10.20’de Kadıköy’den Yenikapı’ya DO varmış, onu beklerken iskele
yanındaki ‘cafe’de, çaylar 3, kahveler 6 lira, öpüldünüz dediler. Kafatasları
boş olan iki çalışanın güneş şemsiyesini uzun uğraş sonucu çıkartamamalarını
izlerken ne yapmaya çalıştıklarını da pek anlayamadık. Çabaları pek işe yarar
sonuçlanmadı!
“Elveda
sevgilim” sahnesini de başarıyla canlandırıp veda ettik birbirimize. Güvenlikçi
(İDO) demez mi, çantaları X cihazından geçireceksin! Vay anam, şu eldeki
çubukla yapsan olmaz mı? Igıhh!... (olmaz anlamında). Haydi sökersin, tek tek
geçirirsin, sonra geri takarsın, gemi kalkmak üzere, koşturursun...
Saat 11
bile değil, 4 saat Yenikapı Caffé Nero’da Roma’yı mı yaksam, etrafı mı kessem,
gazete mi okusam diye diye resmen oturduğum yerde zamanı yedim. Bu arada tüm DO
seferleri iptal ediliyordu. Poyraz açık denizde fena imiş. Ama feribot büyük
olduğundan sıkıntı yokmuş.
Buradaki
polis daha rahat, çantanın tekini açtırıp şöyle bir göz attı, içindekilerin
patlama özelliğinin olmadığını görünce kesici
alet var mı? dedi, İsviçre çakım var, görmek ister misiniz? Boş ver şimdi bir de tutanak tutmayalım,
geçiver dedi ve yol verdi.
Güzelce
bağladım velespiti, el frenini de çektim ki kımıldamasın, sonra biziniz klasa
geçtim. Efendim eko 33, bizi 31 liraydı, promosyon varmış. Ben de ilk defa biziniz
klas’da oturma şerefine eriştim. Hiç de fena değil, boştu, koltuklar az da olsa
yatabiliyor, belki ayran ikram ederler diye heveslendim ama nafile.
Bir saat 40
dakika sonra Güzelyalı’ya ayak başmış, taksicilerden eski köy yolu tarifini
almaktayım. Düz ışıklara kadar git, sonra sola sap falan filan... Hava burada açtı
ama, dünkü yağmurdan eser yok. Güzelyalı kalabalık, sabahki seferle gelseydim
burada bir mola verir, biraz bakınırdım. Ama şimdi ancak 7’de olabilirim
üniversitede. Yerimi oradan ayırtmıştım. Misafirhane 35 TL. Makul. Rıdvan Otel
vardı Görükle’de, pansiyonu 50 (WC ortak) / oteli 70 TL, O.K şeklinde. Bir kişi
için tabii.
Güzelyalı'nın
tarihçesi çağlar boyunca bir bölümünü oluşturduğu Mudanya Bölgesi tarihçesi ile
bir bütün oluşturmakta ve Eski Burgaz Köyü olarak bilinmektedir.
1922 yılından sonra Burgaz Köyündeki
Rumların kaçması ile boşalan köye Türkler yerleştirildi. Batum tarafındaki
Gürcüler ile Girit adasını boşaltan Türkler mübadele ile köye yerleştirildi. 15
hane olan köy giderek kalabalıklaştı.1962 senesinde bir referandum ile Bursa
Belediyesi'nden ayrılarak Mudanya Belediyesi' ne mahalle olarak bağlandı ve
Güzelyalı adını aldı.
İki kişiden
rotanın sağlamasını yapıp, düğün alayından ezilmeden kaçabilerek eski tren yolundan
pedallamaya başladım, saat 5. 100 Yıllık Macera sanırım bu yoldan gidiyormuş.
Çok rahatmış vs deniliyordu ama Yörükali’ye gayet güzel bir tırmanışla
ulaşıyorsun. Tren burayı nasıl çıkıyordu bilemiyorum ama 2. kademe desteğe
gerek duydum. Köyde, artık mahalle denilmekte, dünyadan, köyünden, ilçesinden
bihaber gençlerin birinden işe yarar bir tarif alıp devam ediyorum. Köy içinden
kıvrılan yoldan sola dönüp güneye doğru pedallamaktayım. Rüzgar arkamdan
esmekte.
Zeytin
Alınır, Yağ Satılır gibisinden çokça yazı gözüme çarptı yol boyunca. Nasıl
acaba buranın yağı? [e] 23. km/17.30 ilk çentik tükendi. Evde rotayı
çıkartmıştım ama nedense tablet bir türlü wifi veya Turkcell üzerinden
internete bağlanamıyor. Bu aletler de durduk yerde sıkıntı çıkartıyorlar, dün
çalışıyordu halbuki. Adres için bir emlakçıdan tarif alıyorum; Hasköy’e git, orada tekrar sor diyor.
Güneybatıya döndüm şimdi, rüzgar gene arkamdan destek veriyor.
Ülkü köyü
geçtim. Saat 6’ya çeyrek var. Güneş hafiften inmeye başladı, ışığın rengi
kızıllaşıyor. Ortalık da yol da inanılmaz bir güzellikte. Asfalt desen süper,
sağım solum incir ağaçları (maalesef daha olmamışlar), yol güzel bir eğimle
alçalmakta. Bıraktım kendimi seyrede seyrede kayarak gidiyorum. Şimdi solumda
zeytinlikler, sağımda uzaklarda bağlar, sanki İtalya’dasın, neresiydi çok
popüler olan? Toskana. Evet, ta kendisi.
Kafamda
kaydedilmiş müzikler nakarat şeklinde dolaşıyor. This Is Not America. Nedense?
Bowie’nin bu parçası çok güzeldir.
Hasköy’ü
geçtim ve kuzeybatıya döndüm. Şimdi rüzgar sağımdan esmeye başladı... Bu
şekilde, sora sora Bağdat’ı bulamıyorum ama Görükle’ye geliyorum. Şöyle ki, Balabancık’a
4 km kala yol bozuldu, taş-toprak oldu. Zıpzıp şeklinde geldim. Balabancık’da 2
çay (50 krş) ve biraz kuruyemiş ile mideyi sakinleştirdik. Sonra zaten köy
çıkışı sola sapıyorsun, güneye, İrfaniye yönüne. Bir mermer atölyesi kenarından
ve dere üzerinden geçip hafifçe tırmandık. Otoyolun üzerini de geçip İrfaniye
köyüne girmeden mezarlığın solundan gidiverdik. Görükle’nin dış mahalleri de
hemen geliverdi. Burada maviye boyanmış bisiklet yolu bile var. Ama anlamını
bilmeyen angutlar da.
Üniversitenin
alanı çok büyük, 19’da içinden geçişleri kapatıyorlarmış ama bisikleti aldılar,
yani beni. Sorarak, sonra bulamayıp telefonla arayarak misafirhaneye
ulaşıyorum. Güvenlikten Baki Bey velespite güzel bir yer gösteriyor. Eşyaları
çıkartıp suyun altına girdiğimde anlıyorum günün bittiğini.
Buranın tek
derdi, yemek. Geç de kaldım ilçeye inmeye, yakındaki hastanede, belki kantinde
bir şeyler bulurum diye aranırken PTT altında açık bir lokanta gözüme ilişiyor,
İlkim Restaurant, herhalde kapatıyordu ben gelmeden.
Bir ezo gelin ve berbat bir z. yağlı fasulyeye 14 lira bırakıp, ha bir de su
var bu paranın içinde, kantinden de alınan fırın sütlaç ile bu işi
noktalıyorum.
Hava
kararmış bile dönerken, okulun ıssız yollarında yaprak seslerini dinleyerek
geldiğim misafirhanede kayıt ve ödeme işleriyle birlikte yarınki Mustafakemalpaşa
yoluna ilişkin bilgiler alıp odama çekiliyorum. Oda iki bölümden oluşuyor.
Yatak dışındaki kısımda su ısıtıcısı, eviye, çalışma masası, buzdolabı gibi
nesneler var. Çok konforlu olmasa da işe yaramakta.
Mudanya – Görükle
Tur tarihi:
14 Ağustos 2016
Kat edilen
mesafe: 45,12 km.
Ortalama
hız: 11 km/sa.
Bisiklete
biniş süresi 3 sa. 11 dk., dışarıda geçen süre 11 sa. 25 dk.
En yüksek
sıcaklık 29 ˚C, en düşük 23 ˚C, ortalama 27,1 ˚C
İrtifa
kazancı (çıkış) 551 m, kaybı (iniş) 558 m.
En düşük
irtifa 0 m., en yüksek 222 m.
Balabancık |
Görükle |
Uludağ Ü. |
İlkim Restaurant, Uludağ Ü. |