Aslında bu pazar İstanbul’un Avrupa yakasına, Karadeniz kıyısına yakın, nedense bugüne kadar hiç gitmediğim 2 köyüne pedallamak istemiştim. Ancak kuvvetli rüzgar uyarılarından sonra vazgeçip joker (*) turumu yaptım; Yakacık.
(*) Joker, bugün dünyada en çok kullanılan sözcüklerden. Neredeyse dünya üzerinde yaşayan tüm dillere aynı şekilde geçmiş; aynı şekilde telaffuz ediliyor, benzer çizimlerle tasarımlanıyor ve aynı özellikleriyle biliniyor.
Evden çıkışım erken, 08.11. Bir saat kadar sonra, geçmişi Bizans dönemine kadar uzanan Yakacık’tayım ve 700-800 yaşlarında olduğu söylenen tarihi Çınar’ların altındaki orman masalarının birinde çayımın gelmesini beklemekteyim, Çınaraltı Büfe’sinden. Çayları dağıtan hatırşinas hanım, şimdi adı aklıma gelmedi, hep Firuzan’ı da sorar, niye gelmedi diye. “Artık bisiklete binmiyor, ilgi alanı dışına çıktı” demek istemiyorum ama durum maalesef böyle : ((
Yan masadaki beyler doğu şivesiyle konuşuyorlar. Arada Türkçe dışında bir dille de. Herhalde Kürtçedir. Buraya Siirtlilerin vakt-i zamanında kapak attığını okumuştum. Hatta Yakacık, İstanbul’daki Kürt gettolarından biri olarak da tanımlanıyordu. Gelenlerin, 1984’ten itibaren, özellikle PKK terörünün yoğun olarak yaşandığı Eruh, Şirvan, Pervari ve Baykan gibi ilçelerdeki çatışmalı ortamdan kaçanlar olduğu anlatılıyor. Evet terör, daha sonra tüm Türkiye’ye yayıldı, hepimizin sosyal, ekonomik ve psikolojik yaşamını derinden etkiledi; göç, can kaybı, ekonomik zorluklar ve toplumsal travmalar yarattı… Ve bunun üzerinden siyaset yapıldı! Zaman da gösterdi ki terörün, emperyalizmin amaçları doğrultusunda dış güçlerce desteklendiği.
Bir büyük bir küçük çay (topl. 30-) ile yanımdaki sandviçin tekini yiyor, 20 dk. kadar sonra da ayrılıyorum Yakacık’tan (09.54). Şimdi bu rotanın dik yokuşunu çıkmak var. Sonrasında kahvaltılık bir takım mekanların önünden geçerek devam ediyorum. Sanırım mekanlardan biri cephe düzenlemesi yapmış veya yeni açılmış. Daha önce hiç hatırlamıyorum burasını, biraz gösterişli olmuş, diğerlerinden farklı. Durakların isimlerine bakıyorum da, poligon demişler bir tanesine. Bilmezdim burada poligon olduğunu. Gerçi şimdi bağdaştırıyorum bazen duyduğum silah seslerini. Boş arazide atış yaptıklarını sanırdım. Ancak buradaki poligon kapanmış, artık atış yapılmamakta deniliyor.
Pendik ilçe sınırına girmeden önce sağdaki ormanlık alanda oldukça çok arı kovanı da görüyorum. Demek burada arıcılık yapmaya izin var. Çünkü bu tür faaliyetler ancak ilgili kurumların izinleri alınarak ve yönetmelikte belirtilen kurallara uyularak olmakta. Peki uyulmadığında? Kaçak arıcılık yapanlara 2025 yılında 20.000 TL’den başlayıp 200.000 TL’ye kadar idari para cezası kesilebilmekte, tekrarlayan ihlallerde ceza miktarı artmakta ve kovanlar kaldırılmaktadır. Cart!
Aydos ormanı eteklerinden dönerek Sultanbeyli’ye doğru sürmekteyim. Rüzgar bayağı kuvvetli, ve de soğuk. Düz yolda bile bazen desteği 2’nci kademeye, Normal‘e almak zorunda kalıyorum. Hava 22,3 °C. Dün bugün Franfurt’ta Eurobike 2025 fuarı var. Bakalım ne gibi yenilikler sunulacak? Herhalde artık YZ de bisiklete tam anlamıyla entegre olacaktır.
Ormanın eteklerinde süren yolumun solunda, yeşilliklerin içinde kocaman 2 bina, böyle gökten düşmüşcesine sırıtıyor. Nedir acaba? İmam Hatip okuludur, başka ne olur ki? Niye bu kadar çok İH okulları açıldı sorusuna bakın YZ nasıl cevap veriyor: Türkiye’de imam hatip liselerinin sayısının artması, talepten bağımsız, devlet politikaları ve ideolojik hedeflerle şekillenen bir süreçtir. Bu okullar, eğitimde dinselleştirme ve belirli bir dünya görüşünü yaygınlaştırma amacıyla sistematik olarak çoğaltılmıştır… Ve devamında: Türkiye’de siyasal İslamın tehlikeleri; laikliğin zayıflaması, toplumsal kutuplaşma, otoriterleşme, ekonomik sorunların derinleşmesi ve bölgesel istikrarsızlık gibi alanlarda kendini gösterir. Bu durum, demokratikleşme ve toplumsal barış açısından ciddi riskler taşımaktadır.
Daha önceki geçişimde dikkatimi çekmeyen bir outlet porselen dükkanına giriyorum, meraktan. Bolca çanak çömlek dizili, raflarda/yerlerde. Güzel işler de var aralarında. Sahibi Cem Bey’le sohbette 8-9 ay önce açtıklarını öğreniyorum (demek o nedenle görmemişim). Eski işi olan kasap dükkanını kapatmış ve burada bu işe başlamış. Aslen Vanlı. Gittiğimi, gördüğümü anlatıyorum. Kahvaltısını ettiniz mi diye soruyor. Etmez miyim.
Van bölgesi, Urartular döneminden itibaren önemli bir yerleşim yeri olmuştur. Bölgenin yemek kültüründe Selçuklu, Osmanlı, Urartu, Ermeni ve İran mutfaklarının etkileri görülür. Örneğin, Van’ın meşhur otlu peyniri bir Ermeni hekimin sütü uzun süre saklamak için yeşil otlar katmasıyla ortaya çıkmıştır.
Sultanbeyli’ye doğru hızla inmekteyim. Biraz ara yollarından geçip ana caddeye, trafiğe kapalı bir bölgeye geliyorum. İstanbul’un en kalabalık üçüncü veya dördüncü ilçesi deniliyor. Şöyle biraz araştırınca; Bizans ve Osmanlı dönemlerinden kalan mirası üzerine 1950’lerden itibaren, özellikle Anadolu ve kırsal kesimlerden yoğun göç aldığı, ağırlıklı olarak muhafazakâr ve dini değerlerin güçlü olduğu bir toplum yapısına sahipmiş. 22 bin kadar da Suriyeli olduğu söyleniyor. Göçmen nüfusun artışıyla birlikte ortaya çıkan sosyal gerilimler, ekonomik rekabet ve provokasyonlardan kaynaklanan toplumsal tepkiler sonucu, haberlerde duymuştuk, Suriyelinin dükkanı taşlandı geçen yıl : ((
Samandıra’dan metroya binmeyi düşünmüştüm ama bugün pedallayarak devam ediyor, yan yol üzerinden geldiğim İMES ve ardından ev artık pek uzak değil.
Yazı kenarındaki çalışmalar arkadaşım Andi’ye ait. Şöyle tanıtılmış: Andi Knappe, 1948 doğumlu, 1970'lerden beri Dortmund'da yaşayan ve çalışan bir Alman sanatçıdır. 1968'den 1972'ye kadar Dortmund Uygulamalı Bilimler Üniversitesi'nde Prof. Gustav Deppe'nin öğrencisi olarak eğitim gördü ve tasarımcı olarak mezun oldu. Ayrıca Düsseldorf Sanat Akademisi'nde resim ve sanat öğretmenliği okudu ve burada yüksek lisans öğrencisi oldu.
Knappe, Vestfalya Sanatçılar Derneği üyesidir ve çok sayıda kişisel sergi açmış ve hem yurt içinde hem de yurt dışında (Fransa, ABD, İngiltere, Hollanda ve eski SSCB) sergilere katılmıştır. Çalışmaları resim ve tasarımı kapsar, soyut resimsel alanları ve algıyı araştırır. Ayrıca izleyicinin algısını zorlamak için artırılmış gerçeklik gibi modern tekniklerle deneyler yapar.
Çalışmaları Dortmund'daki Städtische Galerie im Torhaus Rombergpark gibi mekanlarda sergilenmiştir. Knappe, çok yönlülüğü ve Almanya'daki çağdaş sanat sahnesine katkısıyla tanınır.
bisikletle Rüzgarda Yakacık: Dudullu-Yakacık-Sultanbeyli-Dudullu
Tur tarihi: 29 Haziran 2025
Alınan yol: 43,01 km
Ortalama hız: 15,6 km/s
En yüksek hız: 53,3 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 44 dk, dışarıda geçen süre 3 s 45 dk
En yüksek sıcaklık 30 ˚C, en düşük 22 ˚C, ortalama 25,7 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 616 m, kaybı (iniş) 620 m
En düşük yükselti 91,8 m, en yüksek 303,2 m
Garmin yol bilgileri bisikletle Rüzgarda Yakacık
Relive yol bilgileri bisikletle Rüzgarda Yakacık
Bölgeye yapılmış geziler bisikletle Yakacık ve ötesi…, bisikletle Aydos Kalesi
İlginizi çekebilir 1 0 0 _ 1 0 0 e 1 G e z i : T u z l a, 94 yıl önce bugün…, 0202 ruT noS