10 Mayıs 2015, Pazar
/ Kırklareli – Edirne (5. gün)
Sabah uyanış 7. Rahat bir uyku çektim. Toparlanıp kahvaltıya
inmem 8.30 oldu. Bu şekilde kahvaltı
dahil olunca fazladan yiyorsun ve şişiyorsun. Normalde ben çok daha azla yola
çıkıyorum. Sonra yolda acıktıkça yiyorum.
Edirne yolu harika. İnece’ye kadar pek çıkış yok. Neredeyse
düz ve iniş. İnece sonrası tırmanışlar geliyor. İnişli çıkışlı ama zor olmayan
bir yol.
Hava harika, mevsim çok iyi. Yol kenarları papatya ve gelinciklerle
süslenmiş, kırmızı beyaz. Asfalt halen yenilenmemiş. 2 sene önceki durum devam
ediyor. Kötü değil ama, yer yer yamalar veya asfaltın aşınması sonucu altındaki
taş tabaka çıkmış. Solda yeni yol yapılmakta. Ama daha işi çok gibi. Eskisine
nazaran daha yumuşak çıkışlı gözüküyor.
Hasköy’de mola (11.30). Soda+kahve=2,25. Bazı yerlerde
fiyatlar şaşırtıcı ucuz. Aslında böyle olmalı. Biraz dinleniyorum,
kahvedekileri izliyorum. Okey oynuyorlar, birbirlerine takılanlar.
17-18 km kadar geldim, Edirne öncesi son mola İskender
(13.00). Köyde şenlik var sanki. Siyasiler de gelmiş oy dileniyorlar. Köylünün
geleneksel yağmur ve şükür duasına denk gelmişim. Her sene bu zamanlarda
çevredeki köylerle böyle bir geleneği sürdürüyorlarmış. Etli pilav, ayran, zerde
dağıtıyorlar. Ben de davet alıyorum. Zerde ve ayran iyi olur. Aralarında para
toplanmış, büyükçe bir alanda bunlar dağıtılıyor. Masalar kurulmuş etrafa.
Köylüler karınlarını doyuruyorlar, ama ortalık çöplük. Çöp bidonları nedense
akla gelmiyor ve herkes yedikten sonra çöpünü masanın üzerinde bırakmış. Eee, esen
rüzgar da onları güzelce etrafa dağıtmış. Her şey de plastikten, bardak, tabak,
çatal, kaşık...
Bir zamanların payitahtı
Edirne’ye az kaldı. Ama şehir merkezine girmek bayağı zaman alıyor. 10-15
km’lik bir yol.
Edirne. 1361-1371 yılları
arasında değişiklik gösteren süreçte Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılan
ve başkentlik yapan Edirne, 1453'te İstanbul'un başkent olmasından sonra da
önemini kısmen yitirse de padişahların gözde yerlerinden biri ve canlı bir
ticari ve idari merkez olarak kalmıştır.
Kaynak Vikipedi
Kaynak Vikipedi
DSİ misafirhaneye geldim. Tek kişi kamu 45-TL. Tamam
diyorum. Velespite yer? Dışarıda dursun diyor resepsiyonist. Olur mu? Bu araba
değil ki güneşin altında beklesin. İçeride yer istiyorum, “olmaz yassah” diyor.
Şu yassah kelimesi de beni çıldırtıyor.
Uzun tartışmalar sonucu içeride bir yere razı edebildim adamı. Bu nasıl bir iş
anlayamadım? Diğerlerinde böyle sıkıntı olmadı. Hatta tam tersi, oraya değil
buraya koyun daha güvenli gibisinden yardımcı bile oldular. Burası yassahçı
zihniyetten. Ben ona İstanbul’a döndüğümde göstereceğim :))
Suyun altına girip rahatladıktan sonra biraz internet
üzerinden iletişim, malum ayfon kaput oldu. Hafıza kartlarını HD’ye aktarmak,
aletleri şarja takmak. 6 tane alet var, hepsi de batarya ile çalışıyor. Onu
çıkart bunu tak...
Bir midibüse binip 2 liraya merkeze gidiyorum (18.00). Ne
güzel burada dolmuş yok, araçlar da ancak duraktan yolcu alıp indiriyor. Bir
vatandaşa sulu yemek nerde diye sorduğumda beni Saraçlar Caddesindeki Balkan Piliç
Lokantası’na yönlendiriyor. Kuru+az bulgur+çoban salata+ayran siparişi verip dışarıda
bir masaya oturuyorum. Anladığım kadarıyla yanda konuşulanlardan, burası
oldukça eski bir yer. Adı da Balkan olunca belli ki Balkanlardan gelmişler. Hem
karnımı doyuruyor hem de gelen geçenleri izliyorum. Tur boyunca zihnimde bir
Trakya insanı profili çizmeye çalışıyorum. İşin güzel yanı, çokça insanla temas
ediyorsun bu gezilerde. Durduğun, konakladığın her yerde temasta-gözlemdesin. Garsona
14 buçuk lira bırakıp gezintiye çıkıyorum (18.30). Önce Kapalı Çarşı’sına (7’de
kapanıyormuş fazla vaktim yok. İçinde daha çok giyim satılıyor ve meyve sabunları...),
sonra trafiğe kapalı, hayli kalabalık yürüyüş yoluna, Saraçlar Caddesi. Burası sağlı
sollu yiyecek-içecek-bar-meyhane-giyim kuşam mağazaları ile dolu. Dikkat çekici
olan her 10 adımda bir heykel veya obje dikili ve üzerinden-etrafından-altından
sular akıyor olması. Gene Balaban dondurmacısından 2 liralık çikolata+kaymak alıp
çikolata sosa batırtıp yiyorum. Nedense yalamak bana uzun ve zahmetli gelir.
Isıra ısıra yemek daha keyifli. 1-2 otel fiyatı alıyorum. Hotel Rüstempaşa Kervansaray
diye güzel görünen, eski bir binayı değerlendirmişler: 1 k. 70- / 2 k. 140-,
o.k. - Tuna Hotel, 1 k. 60- / 2 k. 90-TL, o.k. - 1414 tarihli Ulu (Eski)
Cami’yi ziyaret ediyorum (19.35). Dışında ve içindeki büyük-kalın Arapça
yazılar dikkat çekici. Arapça grafik olarak estetik bir yazı karakteri.
Sokaklar dolu. Komşu ülkelerden de gelen var galiba.
Edirneliler de diğer Trakyalılar gibi rahat insanlar. Yaşamlarını dar edecek
tabuları yok.
Gene midibüse binip DSİ’ye dönüyorum. Girmeden bir iki
serinletici alıp internet üzerinden telefonun durumuna ilişkin bilgi edinmeye
çalışıyorum ama fazla ayık kalamayıp tatlı rüyalara dalmak üzere...
Kırklareli – Edirne
Kırklareli-İnece-Ürünlü-Söğütlüdere-İskender-Edirne
Garmin yol bilgileri Kırklareli–Edirne
Tur tarihi: 10 Mayıs 2015
Kat edilen mesafe: 61,96 km.
Ortalama hız: 16,6 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 43 dk., dışarıda geçen süre 4
sa. 59 dk.
En yüksek sıcaklık 39 ˚C, en düşük 23 ˚C, ortalama 33,4 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 380 m, kaybı (iniş) 559 m.
Tur bilgisi: Kırklareli-İnece arası yol düz sonrasında
rampalar başlıyor. Köylerde kahve-bakkal var. Yol üzerinde yok.
Edirne’de DSİ ve belediye veya turizm belgeli çokça otel
var. DSİ’de bisikleti dışarda tutmaya çalışıyorlar ancak ısrar üzerine içeriye
aldılar. DSİ az şehir dışında, minibüsle 10 dk bile değil.
Edirne’de her çeşit yemek bulmak mümkün.
Bilgiç Otel’den ayrılış, Kırklareli
|
Üç vakte kadar uzun bir turun var...
|
Saraçlar Caddesi, Edirne
|
İlk olarak Edirne'de
ortaya çıktığı bilinen kokulu meyve
sabunu üreticiliğinin geçmişi, 1600'lü yıllara kadar uzanır. 17.
yüzyılda Osmanlı'da misk, amber ve gül esansı karıştırılarak hamur kıvamına
getirilen sabunun birebir meyve boyutlarında şekillendirilmesi ve gerçek meyve
renklerine uygun şekilde boyanmasıyla imal edilen meyve sabunları, zamanla
Osmanlı sarayına, sultanlara, yerli ve yabancı devlet erkanına sunulan değerli
hediyeler arasına girmiş ve meyve
sabunculuğu Edirne'de çok önemli bir meslek haline gelmiştir...
Kapalıçarşı, Edirne
|
Rüstempaşa Kervansaray Otel, Edirne
|
Selimiye Cami, Edirne
|
Ulu (Eski) Cami: Osmanlı tarihinde Fetret Devri diye anılan dönemde Süleyman
Çelebi tarafından 1403 yılında inşasına başlandı. I. Mehmed tarafından 1414'te
tamamlandı. Osmanlı padişahlarından II. Ahmed ve II. Mustafa'ya bu camide kılıç
kuşanma törenleri yapıldı. 1749 yılında yangından, 1752'de ise depremden zarar
gören cami; I. Mahmud döneminde onarıldı. Cumhuriyetin kuruluşunun ardından,
1924-1934 yıllarında tekrardan restorasyona uğradı.
Caminin beyaza
boyanmış duvarları ve payeleri üzerinde 18. ve 20. yüzyıllarda yazılmış çeşitli
yazılar vardır. Bunların bazıları I. Mahmud zamanında, bazısı da 1863 yılındaki
onarımda ilave edilmiştir. Sonraki dönemlerde de zamanın ünlü hattatları
yazılarını buraya vermiş veya yerine yazmışlardır. Minberin sağındaki altın
yaldızlı besmele de II. Abdülhamid'in imzası görülmektedir.
Kaynak Vikipedi
Kaynak Vikipedi
Ulu Cami içi, Edirne
|
6. gün (devamı) Edirne-Uzunköprü - 4. gün (öncesi) Lüleburgaz-Kırklareli
bisikletle]Türkiye: Trakya / “Fikret Albay’ın İzinden”