7 Haziran 2023

[bisikletle]Türkiye: Marmara’dan Ege’ye, oradan Akdeniz’e… (Çerkezköy-Tekirdağ)


5 Haziran 2023, Pazartesi / Çerkezköy - Tekirdağ, 61 km (2. gün)


6’ya doğru uyandım. Akşam geç yattım. Otelde internet olunca biraz gezindim. Yatakta az oyalanıp haberlere bir göz atıp toparlanıp otelden ayrılmam 08.35. Bugün yolum Tekirdağ, 57-60 km gibi.


Bir şey yesem mi, belki bir poğaça, ama vaz geçip otelin önünden inen yokuştan, ilk ışıklardan sol ve dünkü yola bağlanıp sağdan devam ediyorum. Geldiğim göbekten sol, demiryolu üzerinden geçip Çorlu diye sağdan otoyola çıkıyorum. Yoğun bir trafik var. Güvenlik şeridi geniş ama gürültülü bir yol, üç şeritli. Çerkezköy’ün dışına çıkartıyor beni. Bir sanayi, keresteciler, ticaret merkezi, çeşitli inşaat malzemelerinin satıldığı yerler...


Veliköy diye ayrılıyorum. Mahallenin içinden geçip, Çorlu diye sorduğum kişi kafasıyla onay veriyor, düz devam et diyor. Otoyoldan kurtulduğuma seviniyorum ancak bir müddet sonra tekrar otoyola çıkarıyor beni. Bu sefer yan yola geçiyorum. Bu yan yol da dar, güvenlik şeridi yok, araçlar daha yakın geçmekte. Pek bir nahoş durum!


Yol tarifi için bilgi aldığım iki kişiden anlıyorum ki sonunda gene de otoyola çıkman gerekecek. Halbuki Yulaflı üzerinden gitmek istiyordum. Yani köy yollarından. Dolanır o yol, sonra gene otoyola bağlanırsın diyorlar. Ne’dcez? Ve bir müddet sonra tekrar otoyola bağlanıyorum. Dedikleri çıkıyor. Çaresiz otoyolda devam pedallamaya. Ancak bir müddet sonra Velimeşe diye ayrılıyor, nihayet köy yollarına giriyorum. Buraları daha sakin, ama uzuyor haliyle rotam. Otoyol belki düzgün, güvenlik şeridi de var ama gürültülü, tadı tuzu pek yok. Yulaflı’ya doğru devam. Bölge çok güzel. Etraf ekili, buğday veya arpa olmalı. Bölgenin bir tarafı tarım diğer tarafı sanayii, oldukça fazla miktarda. Yol tek şerit, kaba asfalt. Nadiren araç geçiyor. Arada bahçeler de var. Bazıları rüzgar pervanesi kurmuş. Güzel bir yol ama, trafikten uzak, huzur içinde. Otoyoldan çok çok daha güzel...


Yulaflı’da vatandaştan alınan yol bilgisi ile maalesef tekrar otoyola çıkmak zorunda kalıyorum, biraz Yulaflı bölgesinden-içinden dolanarak. Yan yoldayım, tek şerit, güvenlik şeridi olmayan. Aslıda yan yolun da bir avantajı pek yok. Hem dar hem de güvenlik şeridi olmadığından araçlar yakınından geçiyor!


Geldim Çorlu'ya. Şehir Merkezi diye çıkış yapıyorum otoyoldan. Ara sıra haritadan Google’la yolumu bulup-takip ediyor, ‘directions’ seçeneğini devreye sokuyorum. İlçe içinden, mahalle aralarından dimdik bir yokuştan çıkarak tekrar Çorlu dışına doğru devam etmekteyim. Bölgede bayağı sanayi var. Buraların yeni inşa edildiği belli. Binalar modern ve şık. Şirketlerin görünümü de. Çift şeritli bir yol burası. Güvenlik şeridi var ama dar, o nedenle çizgi üzerindeyim. İlçe dışına çıkınca tekrar otoyola bağlanıyor ama fazla gitmeyip Deregündüzlü diye ayrılıyor, tekrar köy yollarına geçiyorum. Tek şerit, sarı çizgili düzgün bir asfalt. Çevrem çok güzel, trafik sakin, çiçekler çevremde, kuş sesleri kaplamış ortalığı. Yılbaşı kartı niteliğinde 1-2 foto alınır buradan. Saat 10.48, ve Yenice köyü geride kaldı. Hava 22,4 °C. %7-8-9 şeklinde rampalar geçiliyor. Ortalamam 21,7 km/s, yönümse güneybatı. Rakım 80 m civarında sürmekte. Karnımın sesini Eti’nin Lifalif’iyle susturuyorum. Deregündüzlü sonrası Maksutlu geçildi, hafif dışından dolanarak. Köylerde ortalıkta insan yok. Herhalde tarlada iş başındalar. Havanın durumunu merak ediyorsanız; parçalı bulutlu, rüzgarın da estiği bir gün. Yol kenarını mor dikenler, beyaz papatyalar, kırmızı gelincikler, başka çiçekler süslemiş. Açık sarılar, koyu sarılar, rengarenk... Köy yolları daha güzel ama inişli çıkışlı. Deve sırtı gibi. 


Geldiğim Gazioğlu’ndan Husunlu diye sağa ayrılıyorum. Düz Tekirdağ demiş ama otoyola iniyor. Bense ara yoldan gitmekte ısrarlıyım. Bir mola vermenin zamanı geldi ama. Husunlu’da içilen çay, yapılan sohbetle az dinleniyorum. Köyde bile çay 5 lira olursa şehirde kim bilir ne kadardır? 


Husunlu sonrası gelen Köseilyas ve artık fazla yolum kalmıyor, Tekirdağ göründü bile.


Tekirdağ; tarihi, deniz turizmi, off road etkinlikleri, binicilik, motokros, yelkencilik, rüzgar sörfü, yamaç paraşütü, tarih ve doğa yürüyüşleri, tarım ve hayvancılık, kilim dokumaları, bozası, peyniri, üzüm suyu, manda yoğurdu, zeytin ve yağı, tatlısı, helvası, kütüphaneleri, müzeleri ile Türkiye’nin en kalabalık yirmi ikinci şehri olarak tanıtılmış. Kalacağım DSİ Değirmenaltı denilen bölgede. Emin Beyle telefonda konuşmuş, yerimi ayırmıştı. Güvenlik noktasında, girişte karşılaşıyorum kendisiyle. Kayıt mayıt ama bisiklete yer sorun oluyor. Açıkta kalacak demez mi! Olmaz, kapalı yer gösterin. Yok diyor, odaya olmaz. İşler tam sarpa saracakken Serkan Bey diye birini arıyor, neyse o kişi idare edelim bu sefer, alınsın odaya iznini verince işler tatlıya bağlanıyor. Şu bisiklet olayı da amma mesele olabiliyor bazı yerlerde. Anlaşılır gibi değil!


Oda No 1, 357- TL. Üç yataklı. Eşyaları çantaları söküp 5-6 basamaklı, yandan girişi olan mekana çıkartıyorum. Bisikleti de iyicene hafifletip, bataryayı bile sökerek, odaya taşıyorum. Alınan duş, biraz ayakları uzatmaca, aletleri şarja takmaca…


Tekirdağ, Bizans döneminde Bisanthe ve sonraları Rodosto adıyla anılmıştır. Kenti ele geçiren Türkler şehre önceleri Rodosçuk, 18. yüzyıldan itibaren de Tekfur Dağı demeye başlamışlardır. Tekfur, Ermeniceden alıntı bir sözcük olup Osmanlı Türkçesinde Hristiyan hükümdarlara verilen bir sandır. Aslı ‘tagovar’, anlamı ise ‘taç taşıyan’dır. Cumhuriyetin ilanından sonra tekfur sözcüğü atılarak yerine sesçe benzeşen ‘tekir’ getirilmiştir.

Vikipedi


3’e doğru çıkıyorum, minibüsle (8,5 liraya) merkeze gitmek üzere. Ama öyle bir dolanıyor ki, meğer DSİ bayağı merkez dışıymış. Bu arada hava açtı, güneş çıktı. Kafama şapka almalıymışım (sonraki günlerde unutma sakın!). İlkin yemek için yer arayışındayım. Çarşıya çık diyorlar. Bir yokuşu tırmanıyorum. Önceki gelişimden hatırlamaya çalışıyorum, bir yerde yemiştim ama bulamıyorum orasını. Alınan tarif ile gelinen Merkez Lokantasında etsiz tek taze fasulye var, onu da lokantalarda pek güzel yapamıyorlar, pek sevmiyorum. Diğerlerine, kuruya az et koymuşlar. Bir şey bulamıyor, çıkıyor, aramaya devam ediyorum ama pek de bir şey yok ortalıkta. Sonuçta Ömer Usta Çiğ Köftecide dürüm + büyük ayran = 23’e bu işi bitiriyorum. Sahibiyle yapılan sohbette; perşembe kiraz festivali (*) olduğu, 4 gün boyunca konserler, kortejler, kiraz güzeli gibi yarışmalar vs... Kalın izlersiniz diyor ama ben yarın ayrılıyorum buradan.


(*) İlk defa 1962'de "Kiraz Cümbüşü" adı altında kutlanmaya başlandı. 1964'te Kiraz Bayramı'na dönüştü. Daha sonraları Kiraz Festivali adı altında geleneksel hale getirilerek geniş bir çerçevede kültür ve eğlence programları oluşturularak devam edegeldi.

TekirdağBelediyesi


Tekirdağ; her yer köfteci, mangal, et, döner... bir de yokuş, devamlı in-çık durumları. Pazartesi olması nedeniyle müzeler kapalı. Ne Arkeoloji, ne Rakoczi (bu, 1720-1735 yılları arasında burada yaşamış Macar Prensi II. Frenc Rakoczi’nin oturduğu ev). Ziyarete açık olan İbrahim Balaban ile Tekirdağ Fotoları ve Müzik Enstrümanları Müzeleri var ki birbirlerine yakın. Google yardımıyla buluyor, cama yazılmış telefonu arıyor ve gelen görevli ile geziyorum. Fotoğraflar pek doğru sergilenmemiş, ama gene de eski Tekirdağ’ı görmek hoş oluyor. İbrahim Balaban’ın resimleri çok güzel. İyi olmuş böyle bir müzeyi (**) ona açmış olmaları. Arkadaşım Tevfik’in muayenehanesinde kendisiyle tanışma fırsatı bulmuştum, yıllar önce. Müzik Enstrümanları Müzesinde düzenleme bitmemiş, fazla da bir şey yok.


(**) Müzenin burada olmasının temel nedeni, Balaban’ın sanat yaşamı boyunca eserlerini ve özel eşyalarını belediyeye bağışlamasıdır. Müze, eski bir Tekirdağ evinin restore edilmesiyle oluşturulmuş ve Balaban’ın kendine has üslubuyla Türk resim sanatına kattığı tabloları ile kişisel eşyalarını sergilemektedir.


Namık Kemal Evine gitmek istiyorum ama saat 12’de kapanmış olarak uyarı verdi, Google’da adres ararken. Vaz geçiyor, 1855 yılında Kürkçü Sinan Bey tarafından yapılmış Orta Camii’nin orada, park içindeki bir kahvede mola veriyor ve çay içiyorum (3-). Sonra masaya oturan, gözünden ameliyatlı bey ile sohbet ve daha sonra onun tanıdığı ile devam. İkinci gelen akepeli. Savunup duruyor. Öyle değil böyle diye. Neyse ben de ona at gözlüğü takmışın sağını solunu görmüyorsun diye takılıyorum. Biraz hayat, biraz hastaneler, biraz evinden, arsa karşılığı aldığı... ve süren sohbet, beylere ısmarladığım çaylar eşliğinde devam etmekte.


Daha sonra Balkan Pastanesini bulup yarım porsiyon peynir helvası üzerine dondurma (50-) götürüyorum. Nereye mi? Mideye : )) Tekrar No 1 minibüsü ile Değirmenaltı’na dönüş. Gloria Jeans’de içilen filtre kahve (36-), Carrefour’dan alınan Eti çikolata ile. Burası üniversiteye yakın bir bölge olduğundan öğrencilere yönelik pek çok şey var; pleysteyşin, fastfutcular ve bilmediğim tanımadığım markalar...


DSİ’ye dönüp alınan iPad ile tekrar Gloria’ya gelip yazının yazılması şeklinde sürdürüyorum günün sonunu. Hava serinlemeye başladı, karardı da. Etraf sırf genç. 25 yaşın üzerinde insan görmüyorum. Bu arada saat da 9 buçuk oldu, döneyim DSİ’ye artık. Yarın Şarköy, Uçmakdere tırmanışı var... : ))



Size bir soru: Edison’un hangi icadını her gün kullanıyoruz?


Alo kelimesi (aslı, yani İngilizcesi ''hello'' olan kelime, Fransızcaya ''allo'' olarak girmiş, Türkçeye de Fransızcadan ‘'alo'' olarak geçmiştir). Alo kelimesinin ilk yazılı kullanımı, Edison’un “3 ila 6 metre uzaktan duyulabileceği için” telefon görüşmesine “alo”yla başlamak gerektiği önerisini belirttiği 1887 tarihli bir mektubudur. Edison bunu Alexander Graham Bell'in ilk telefonunu test ederken keşfetmiştir. Bell ise denizcilerin kullandığı ''ahoy, hoy'' [hey, ho] ünlemlerini tercih ediyordu.

EmekGazetesi


Tekirdağ DSİ 0282 2932151’den 3336 Misafirhane, Emin b.











Çerkezköy - Tekirdağ, 

Tur tarihi: 5 Haziran 2023

Alınan yol: 61,01 km
Ortalama hız: 20,7 km/s

En yüksek hız: 61,7 km/s
Bisiklete biniş süresi 2 s 56 dk, dışarıda geçen süre 4 s 02 dk

En yüksek sıcaklık 28 ˚C, en düşük 18 ˚C, ortalama 21,4 ˚C
Yükselti kazancı 
(çıkış) 633,8 m, kaybı (iniş) 790,6 m
En düşük yükselti 3 m, en yüksek 164,3 m

 

Garmin yol bilgileri Çerkezköy-Tekirdağ


Relive yol bilgileri Çerkezköy-Tekirdağ


Çerkezköy’den ayrılışım 08.28.


Geldiğim göbekten sol, demiryolu üzerinden geçip 

Çorlu diye sağdan otoyola çıkıyorum. 


Yoğun bir trafik var. Güvenlik şeridi geniş ama gürültülü bir 

yol, üç şeritli. Çerkezköy’ün dışına çıkartıyor. 




Otoyolda devam pedallamaya, bir müddet sonra…


… Velimeşe diye ayrılıyorum ve nihayet köy yollarına giriyorum. 


Buraları daha sakin, ama uzuyor haliyle. 


Yulaflı’ya doğru devam. Bölge çok güzel. Etraf

 ekili, buğday veya arpa olmalı. 


Bölgenin bir tarafı tarım diğer tarafı sanayii, oldukça fazla. Yol tek

 şerit, kaba asfalt. Nadiren araç geçiyor. Bahçeler de var. 








Çorlu Şehir Merkezi diye çıkış yapıyorum otoyoldan.



İlçe dışına çıkınca tekrar otoyola bağlanıyor ama fazla gitmeyip

 Deregündüzlü diye ayrılıyor, tekrar köy yollarındayım. 


Tek şerit bir yol, sarı çizgili. Çevrem çok güzel, trafik

 sakin, çiçekler, kuş sesleri kaplamış ortalığı.








Havanın durumunu merak ediyorsanız; parçalı

 bulutlu, rüzgar da esiyor.








Kalacağım DSİ Değirmenaltı denilen bölgede.


Tekirdağ DSİ





Merkeze minibüsle geldim, meğer DSİ bayağı dıştaymış.



Tekirdağ Valiliği


Namık Kemal heykeli


Orta Camii (1854-55)


Yemek için yer arayışındayım. Önceki gelişimden hatırlamaya 

çalışıyorum, bir yerde yemiştim ama bulamıyorum orasını.


Ömer Usta


Eski Tekirdağ Fotoğrafları Müzesi




Ressam İbrahim Balaban Müzesi





Müzik Teknolojileri Müzesi





Rüstem Paşa Camii (1546)



Balkan Pastanesi’nde yarım porsiyon 

peynir helvası üzerine dondurma…


























3. gün (devamı) Tekirdağ-Şarköy - 1. gün (öncesi) İstanbul–Çerkezköy