20 Haziran 2023, Salı / Ödemiş - Nazilli, 72 km (17. gün)
Rahat uydum. İlk defa doğru dürüst yastık vardı. Uyanış 5 buçuk, kalkış 6, bisikleti yükleyip hazır olmak 7. Süper. Foto da çekiliyor ve Garmin açılıyor… Ama açılamıyor. Garmin’de tık yok. Ekran kara. Hoppala, ne oldu gene? Açık kalıp batarya mı bitti? Power bank’ı takıyorum ama değişiklik yok! Çantadan fişi çıkartıp içerde priz bulup takıyorum, değişiklik yok! Yani yani, ne oldu bu alete gene? Sinir bir durum. Google’dan araştırıyorum ve belki donmuş olabileceği, power düğmesine 30 sn. basılı tutup uyandırmak gerektiğini okuyorum. Heyecan içinde saniyeleri saymaktayım, …28, 29, 30. Fayda veriyor, açılıyor. Yuppiii… Off, gçen sene Reyhanlı’dan Kırıkhan’a giderken de benzer bir sıkıntı vermiş, gene internetten araştırarak çözüm bulmuştum. Ama bu durumlar bana en az 20 dakika zaman kaybettiriyor.
Google ile pideciyi bulmak üzere yola çıktım, saat 07.37. Buranın meşhur fırını, “Dededen toruna” yazmışlar kapısına, dün okumuştum. Google beni sokak aralarından götürüp Töngül Pide Fırını’nın önüne çıkarıyor. Dün de zaten keşif yapmıştım, az çok biliyordum yerini. Velespiti bir kenara dayayıp giriyorum küçücük fırına. Solda yaşlı bir bey kaç tane diye soruyor. Bir diyorum. “Ne’li bu pide?” Kıyma, maydanoz… saymaya başlıyor. Kıymasız yok mu? Yok lafını duymamla tornistan edip çıkıyorum fırından. Ve gene Google yardımıyla Beydağ yolunu bulup yolculuğum 08.05’de Ödemiş’ten çıkarak başlıyor. Dar, bozuk, sıkıntılı tek şerit bir asfalttayım. Güvenlik şeridi yok. Sürekli gelen var, stresli bir durum. Arkama sıralandılar. Kimi sabırlı kimi sabırsız, geçiyor saçma yerlerde. Bir müddet sonra yol çalışması geliyor ve ardından bitmiş yolun tek şeridindeyiz. Gidiş geliş olarak kullanılmakta. Diğer şerit yapım aşamasında. Neyse asfalt kaymak, güvenlik şeridi geniş. Pedallıyorum. Bugünkü yolum 60 km. Ama sıkı bir tırmanışı olacak. En az 10 km. Hava artık sıcak. Yağmurlu günlerden eser yok. 9’uncu km.de bu güzel yol birazdan bitiyor, eski yola dönüyor derken köprüyü geçmemle düzeliyor gene. Yollarda genelde araçlardan düşen parçalar oluyor; somun, cıvata gibi metal parçalar. Bazen de kamyon lastiklerinin yırtılmış kaplamalarını görüyorum. İçlerinden çıkan teller. Dikkat edip üzerinden geçmemek lazım. Bölgede sağ-sol mısır ekili. Olabildiğince gidiyor. Mısır da su istiyor. Bunların suyu var demek ki. Kışla Mahallesi/Köyü geçilmekte. Güzel bir coğrafya. Besi çiftlikleri de var bolca. Tire’ye giderken de görmüştüm, geçen gelişimde. Yol hafif yüksekte. Saydıklarım altımda kalıyor. Mevsimlik işçilerin çadırları var. Tarlalarda kadınlar iki büklüm çalışmaktalar. Ne zor iş aslında bu, böyle bükülüp çalışmak. Bu geçtiğim kabaktı herhalde, çiçek açmış sarı sarı. Gene mısır var. Bir kalabalık grup topraktan patates ayıklamakta.
Yolum sağdan devam edecek. Soldan Kiraz’a gidiliyor. Bir tarihte oradan geçmiş konaklamıştım. Çok küçük olarak hatırlıyorum. İçinden bir çay geçiyordu galiba, kenarında bir park falan. Buradan okuyabilirsiniz > [bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos (Alaşehir–Kiraz)
Beydağ diye sapmamla yol tek şerit ve 2’nci sınıf asfalta döndü. Dalgalı, gürültülü ve hız kesen. Sırasıyla köylerden geçiyorum, kahveler var, köylü oturmuş sohbette. Bölgede sulama amaçlı kurulmuş bir baraj da var. Ancak okuduğum haberde kuraklık nedeniyle Beydağ Barajı’na Mutaflar (Tasavra) ve Abu Hayat Çaylarından su aktarılmasına gerek kalmış. Yolum düz ve eğimsiz bir şekilde Beydağ’a geliyor. Nazilli için soldan gösterilmiş ama ben ilçeyi görmek, bir şeyler atıştırmak istiyorum, tırmanış öncesi. Şehir merkezi diye devam ediyorum. Parke taş döşeli bir giriş, zıplaya hoplaya gidiyoruz. Hafif çıkılıyor ilçeye. Belediyenin de olduğu merkeze geldiğimde bir pastaneden alınan iki poğaça (12-) ile sokak içindeki çaycıya yerleşiyorum, bisikleti de kapalı olan dükkana dayayarak. Çay eşliğinde tıkınırken çaycıyla yapılan sohbette burada belediyenin misafirhanesi olduğunu öğreniyorum. Yani kalınacak yer var. İsterim başka bir sefer konaklamak burada. Belli ki şirin bir ilçe. İzmir’in son, en uzak ilçelerinden. Nazilli il olur da oraya bağlanırsak iyi olur diyor çaycı. İzmir 120, Nazilli 40 kilometreymiş. (*)
Beydağ, Küçük Menderes Havzası’nda, Aydın Dağları’nın eteklerinde kurulmuş en eski yerleşim yerlerinden biridir. Beydağ sınırları içerisinden Küçük Menderes Nehri ve bu nehrin aynı zamanda en büyük kolu olan Tesavra Çayı geçmektedir. Oldukça verimli topraklara sahip Beydağ’ın iklimi, Akdeniz iklimine yakındır. Yaz mevsiminin sıcak ve kurak, kışların ise ılık ve yağışlı geçtiği Beydağ özellikle bahar ve güz mevsimlerinde çokça yağış alır. Beydağ’ın verimli topraklarında zeytinden incire, mısırdan kavuna pek çok ürün yetişmektedir. Ayrıca kestane ve meşe ağaçlarıyla çevrili Beydağ’ın fazla rüzgâr almayan bölgelerinde narenciye de yetişmektedir. Yaz kış demeden yemyeşil doğasını koruyan Beydağ halkının büyük bölümü tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlamaktadır. Beydağ’ın içinde bulunduğu bölge Kimmerler, Hititler, Frigler ve Lidyalıların hakimiyetine girmiştir. Lidyalıların ardından Roma hakimiyetinde kalan Beydağ, geçmişinde pek çok parlak günün yanı sıra depremler ve hastalıklar da atlatmıştır. Beydağ’ın ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu bugün tam olarak saptanamamaktadır. Fakat Bizans kaynaklarından anlaşıldığı kadarıyla Beydağ’ın bulunduğu bölge Palaipolis adıyla anılmaktadır.
(*) Daha sonra yaptığım araştırmada 2010 yılında “2. Beydağ Bisiklet Şenliği” yapılmış. Ama sanırım devamı gelmedi çünkü hiçbir bilgiye ulaşamadım. İlçede sormak için de geç kaldım.
İki çay için 7 lira ödüyor ve alınan tarifle Nazilli yoluna bağlanıyorum. Tek şerit kaba asfalt devam ediyor. İlçe bitiminde hafiften rampa kendini gösterdi. Etraf yeşil, mis gibi. Ve tırmanıyoruz. 7-8 derken %11’e kadar çıkıyor eğim. Hatta 12 bile gösteriyor Garmin. Burası mı Bozdağ mı daha sert diye merak ediyorum. Sanki burası. Veya burada daha az orman var. Bozdağ orman olduğundan daha serin. Dünkü hava da herhalde daha serindi. Bugün sıcak var, yakıyor-pişiriyor. 1350’ye çıkmam gerekiyor. Garmin’den irtifa hanesine arada göz atıp ne kadar kaldığını hesaplıyorum. Gelen geçen araçlar az da olsa var. Dik dönemeçleri dıştan alıyor ağır ağır çıkıyorum. Bazı yerlerde High desteğe geçerek. Ara sıra durup dinlenip, biraz kaideyi rahatlatıp, takımları sıkıştığı yerden çıkartıp devam. Sırasıyla Çamlık, Palamutçuk ve Cevizdibi köyleri geliyor. Bataryada az bir şey kaldı. Dik yerde zor olur evin önü düz, oraya yanaşıp kapısında oturan hanıma selam verip 2’nciyi takıyorum. Kadın da beni pür dikkat izliyor, sessizce. Gitmeden bir laf atayım: “Hiç su ister misin diye sormuyorsun. oldu mu bu şimdi?” Bunun üzerine “Neredensin?” diyor. Anlatıyorum hikayemi. Merakla dinliyor.
Cevizdibi’nden sonra daha dik bir bölüm geldi. Sağ sol yapıyor, zigzag çiziyor, arada High desteğe gerek duyuyorum. Genelde %12’den sonra devreye alıyorum. Fazla da alışmamak lazım. Bir rezerv olmalı hep. Gerçi Shimano’nun yenileri 85 Nm’ye kadar tork sağlıyor artık. Bizimki 50’de kaldı... Ve Aydın İl Sınırı yazısına geldim. İrtifa 820 m. Daha 500 çıkmam lazım derken bakıyorum yol önümde iniyor. Yoksa…? Evet burası zirve. Ben yol profilini çıkartırken yanlış yolu seçmiş, eski dağ yolunu işaretlemişim. Orası 1350’ye çıkıyor. Bu yol biraz daha uzun ama 820’de bitiyor. Yuppii... Biraz etrafın tadını çıkarayım. Bu kadar geldim, hemen devam etmem. Terlemiştim, hafif esen rüzgar iyi geliyor, serinletiyor. Temiz havayla ciğerlerimi patlarcasına dolduruyorum. Oksijen vücudumun her yerine ulaşsın, biriken laktik asidi yaksın.
Bıraktığım gibi velespiti bir küheylan gibi öne atılıyor. Ağırlık da olduğundan mermi gibi uçuyoruz. Ara ara frenleyerek hızımı kontrol ederek inmekteyim. 2,3 km denmişti rampanın uzunluğuna. Oh ne âlâ Muallâ, şimdi bölge de ağaçlandı. Çam ormanının tam içindeyim. Yol kenarlarında kesilmiş dizilmiş kütükler. Sağda bir kulübe, önünde ağaç altında masalar, oturan bir adam. Dur bir çay içeyim diye yanaşıyor, masaya ilişip beni karşılayan hanım kızdan çay istiyorum. Oturan kişi Mehmet Bey. Hanım kız lise sonda, adı Fadime. Altta tarlada fasulye sırıkları diken dedesi, babaannesi ve babası harıl harıl çalışmaktalar. Diyorum dağ başında karlı oluyor mu bu iş? “Kamyonlar durur, köfte ızgara çeşitleri var bizde, yerler.” İşini biliyor, belli. Ama keyifli bir yer, hele sıcakta tam adres. Ormanın derinliğinden motorlu testere sesleri geliyor. Birileri iş başında anlaşılan.
15 dk. oturup çay için 4 lira ödeyip ayrılıyorum. Devam inmeye. Aksu köyü sonrası başka köyler de geliyor. Işıklar, Rahmanlar, Kızıldere... Peş peşe geçiliyor, fotolar çekiliyor, yol bazen -4 bazen -2 ile inmekte. Son derece keyifli. Sağım solum zeytin ve incir. Köylerde yağ fabrikaları görüyorum, incir toplama merkezleri. Nazilli’ye az kaldı. Köylerde kahveler çokça ama durmuyor bir an önce hedefime varayım istiyorum. Öğlen oldu güneş tepemde. Nazilli yazısını durmadan çekiyor, Google yardımıyla yolumu bulma derdindeyim. Daha önce geldiğimden etrafı tanımaya hatırlamaya çalışıyorum. Aydın yoluna bağlanmamla kafamdaki bilgiler netleşiyor. Buradan geçmiştim. Şurası şuydu falan şeklinde kocaman ağaçlarla kaplı uzunca bir bulvarda ilerliyorum. Ama yoldaki ağaçlar güzel ötesi muhteşem. Ben bulvar dedim ama bu Aydın-Nazilli Karayolu. Böyle ilçenin içinden geçiyor. Geldiğim göbekte sağ yapıp tren yolu altından geçip hemen sağ tekrar ve Gürdal Otel’in önündeyim. ÖE yıkıldığından burayla anlaşılmış, %15 indirim yapıyorlar. 350 yerine 300-, O.K. şeklinde. Resepsiyonist Erdal Bey kapı önünde. Odamı ayırmıştı. Biraz sohbet ediyor, bir çay içiyor, verilen 104 No’yu beğenmiyor -pencere önünde bina var, görüşümü kapatmakta- 304’e geçiyorum. İnternet de odada çekmekte. Biraz müzik dinleyerek duş alıyor, yatakta uzanıyor, tabletten gazete okuyor (**), hafif kestiriyor ve 3 buçuk 4 gibi çıkıyorum yemeğe ve turlamaya.
(**) Odanın penceresi arkadaki tren yoluna bakmakta. Gelen lokomotifin sesi odanın içinde yankılanıyor.
Uzun Çarşıya girdim. Son gelişimdeki lokantayı aramaktayım. Neydi adı? Blog’dan Halam olduğunu öğreniyorum. Hangi sokaktı, bu mu şu mu derken aslında doğru sokağı bulmuşum ama sorduğum kişi kapandığını söylüyor. Nedense o zaman hoşuma gitmişti bu lokanta. Çarşı içinde yürümeye devam. Nerede lokanta var? En iyisi vatandaşa sormak. Dükkan önünde duran iki genç çalışana sorduğumda bana verilen tarif üzerine adı Esnaf Lokantası olan yeri buluyor, az az yoğurtlu sarma, kuru ve pilav ısmarlıyorum. Onlardan gelen azıcık çoban salatası ile doyuyorum (80-). Sahibi Şenol Bey konuşkan. Ekmek yemiyor musunuz lafıyla sohbete geçiyoruz. Lokantacılığa nasıl başladığını, daha önceki yerden, burayı devir alıp nasıl taşındığını, çocuklarını (kız ve oğlan)…, uzun uzun anlatıyor. Hanımı da lokanta işinde, birlikteler. 7 kardeşlermiş. Herkes iyi bir iş sahibi olmuş. İngiltere’de olan bile var. Ne güzel bunları duymak. Hanımı da samimi konuşkan. Sonra mermercide çalışan oğul geliyor. Şort için 200 lira istiyor. Verirsin vermezsin tartışması içinde baba-oğul bakmaya-almaya gidiyorlar. İçilen çaylar sonrası ben de ayrılıyor, çarşı içinde dolanıyorum. Bijuteri mağazasında Firu’ya Snoopy, tahta kaşıkçıdan 80 liradan zeytin ağacından eşe dosta hediye kaşık alıyor, Koca Camii ziyaret ediliyor. WC.sinde çiş yapmak 5 lira olmuş. Diyorum çalışana: “Çay 4 işemek 5 lira. Olacak iş mi?”
Nazilli’yi önceki gelişimde anlattığımdan bu sefer tekrarlamıyorum. Okumak için > [bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde (Buldan–Nazilli)
Gölgelerden yürüyor, hamam kalıntısını buluyor, Atatürk Parkını giriyor, sade kahve (15-) ile oyalanıyor, Tanju ile konuşuyor, yeni yerler buluyor, iki kaşık daha alıyor, çiğ köfte (20-) yiyor, İşbank’dan 450 lira çekiyor, otelin karşısındaki bölgeyi geziyor, Uğur Mumcu Parkı’nı buluyor, büstünün fotosunu çekiyor... Bu arada hava da kararmaya başladı. Biraz rahatlıyor ortalık, gündüz çok sıcaktı. Otele dönüp odada az TV kanallarına bakıp gezi notları vs. işleri yaparak günü sonlandırıyorum.
Develer nereden gelir?
Afrika ve Arap çöllerinin simgeleri olsa da deve Amerika kökenlidir. Atlar ve köpekler gibi develer de 20 milyon yıl önce Amerika’nın otlaklarında evrildi. Bu hayvanlar o zamanlar, bildiğimiz haliyle hörgüçlü yük hayvanları olmaktan ziyade, daha çok zürafaya ya da ceylana benziyordu. Bering kara köprüsünden Asya’ya 4 milyon yıl önce geçtiler.
Peki develer hörgüçlerinde ne depolar?
Develer hörgüçlerinde su değil yağ depolar; bu yağ da enerji stoku olarak kullanılır. Suyun depolandığı yer vücutlarıdır, özellikle de kan dolaşım sistemleri; bu da onları su kaybından etkin bir biçimde korur.
Nazilli Gürpak Ot. 0256 3124544 (ÖE'ye %15 ind.)
Nazilli ÖE 0256 3122411 Mustafa b. Md.Yrd.
Ödemiş - Nazilli
Tur tarihi: 20 Haziran 2023
Alınan yol: 72,01 km
Ortalama hız: 19,4 km/s
En yüksek hız: 54,5 km/s
Bisiklete biniş süresi 3 s 42 dk, dışarıda geçen süre 4 s 58 dk
En yüksek sıcaklık 37 ˚C, en düşük 21 ˚C, ortalama 27,7 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 1133,1 m, kaybı (iniş) 1193,6 m
En düşük yükselti 76,6 m, en yüksek 858,8 m
Garmin yol bilgileri Ödemiş-Nazilli
Relive yol bilgileri Ödemiş-Nazilli
![]() |
Ödemiş’ten ayrılışım 07.32. |
![]() |
Gelen kavşaktan sola Bozdağ-Salihli, sağdan Beydağ-Nazilli olarak gidiliyor. |
![]() |
Güzel bir coğrafya. Besi çiftlikleri de var bolca. Tire’ye giderken de görmüştüm, geçen gelişimde. Yol hafif yüksekte. Saydıklarım altımda kalıyor. |
![]() |
Yolum düz ve eğimsiz bir şekilde Beydağ’a gidiyor. |
![]() |
Bölgede sağ-sol mısır ekili. Olabildiğince gidiyor. Mısır da su istiyor. Bunların suyu var demek ki. |
![]() |
09.08, Beydağ’ına geldim. |
![]() |
Soldan Kiraz’a gidiliyor. Bir tarihte oradan geçmiş konaklamıştım. Çok küçük olarak hatırlıyorum. |
![]() |
Şehir merkezi diye devam ediyorum. Parke taş döşeli bir giriş, zıplaya hoplaya gidiyoruz. Hafif çıkılıyor ilçeye. |
![]() |
Tek şerit kaba asfalt devam ediyor yolum. İlçe bitiminde hafiften rampa kendini gösterdi. Etraf yeşil, mis gibi. |
![]() |
Ve tırmanıyoruz. 7-8 derken %11’e kadar çıkıyor eğim. Hatta 12 bile gösteriyor Garmin. |
![]() |
10.36, Aydın İl Sınırı |
![]() |
Tırmanış, burası mı Bozdağ mı daha sert diye merak ediyorum. Sanki burası. |
![]() |
Bir kulübe, önünde ağaç altında masalar, oturan bir adam. Dur bir çay içeyim diye yanaşıyor, masaya ilişip beni karşılayan hanım kızdan çay istiyorum. |
![]() |
Işıklar Köyü |
![]() |
Nazilli’mize Hoş Geldiniz. Güzel bir karşılama : )) |
![]() |
Şehir Merkezi diye sağdan devam. |
![]() |
Daha önce geldiğimden etrafı tanımaya hatırlamaya çalışıyorum. |
![]() |
Şurası şuydu falan şeklinde kocaman ağaçlarla kaplı uzunca bir bulvarda ilerliyorum. Ama yoldaki ağaçlar güzel ötesi muhteşem. |
![]() |
Gürdal Otel |
![]() |
Uzun Çarşıya girdim. Son gelişimdeki lokantayı aramaktayım. |
![]() |
Esnaf Lokantası |
![]() |
Çarşı içinde dolanıyorum. |
![]() |
Bijuteri mağazasında Firu’ya Snoopy, tahta kaşıkçıdan zeytin ağacından eşe dosta hediye kaşık alıyorum. |
![]() |
Merkez Koca Camii |
![]() |
Caminin ilk yapım tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, genel olarak Osmanlı dönemine ait, 15. veya 16. yüzyıla tarihlendirilen bir eser olduğu kabul edilir. |
![]() |
Bölgenin bilinen en eski ve merkezi camilerinden biri olması nedeniyle "Koca Cami" adını almıştır. |
![]() |
Cami, uzun tarihi boyunca birçok kez onarım ve tadilat geçirmiştir. Özellikle 19. yüzyılda ve Cumhuriyet döneminde kapsamlı yenilemeler yapılmıştır. |
![]() |
Cami, genel olarak dikdörtgen planlı bir yapıya sahiptir. |
![]() |
Geniş bir ibadet alanına sahiptir ve sadeliği ile dikkat çeker. İç mekan süslemeleri, genellikle geç dönem Osmanlı… |
![]() |
… ve Cumhuriyet dönemi etkilerini taşır. |
![]() |
WC.sinde çiş yapmak 5 lira olmuş. Diyorum çalışana: “Çay 4 işemek 5 lira. Olacak iş mi?” |
![]() |
Osmanlı Hamamı |
![]() |
Kestane Camii |
![]() |
Deve yükü ile eşyan var… |
![]() |
Tahta kaşıkçıdan 2 tane daha alıyorum. |
![]() |
Uğur Mumcu Parkı’nı buluyor, büstünün fotosunu çekiyor... Bu arada hava da kararmaya başladı. |
![]() |
Etnografya Müzesi |
17. gün (devamı) Nazilli–Yatağan - 15. gün (öncesi) Turgutlu-Ödemiş
İstanbul–Çerkezköy, 95 km
Çerkezköy-Tekirdağ, 61 km
Tekirdağ-Şarköy, 76 km
Şarköy-Gelibolu, 56 km
Gelibolu-Eceabat, 65 km
Eceabat-Çanakkale, 84 km
Çanakkale-Yenice, 88 km
Yenice-Akbaş, 68 km
Akbaş-Bigadiç, 74 km
Bigadiç-Akhisar, 41 km
Akhisar-Turgutlu, 69 km
Turgutlu-Ödemiş, 86 km
Ödemiş-Nazilli, 72 km
Nazilli–Yatağan, 89 km
Yatağan-Mazı, 94 km
Mazı-Muğla, 76 km
Muğla-İstanbul, 6 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos (Alaşehir–Kiraz)











































































