22 Haziran 2023, Perşembe / Yatağan - Mazı, 94 km (19. gün)
Misafirhanede rahat ettim. Gerçi ezan sesi odanın içinde yankılandı ama 6’ya kadar mışıl mışıl uyudum. Oda geniş olduğundan hazırlanmak sıkıntısız. Kahvaltı 7’de başlıyormuş. Benim inmem 7 buçuğa doğru. Bisikleti saklandığı merdiven boşluğundan çıkartıp, eşyaları da üç postada indirip yükleme işini önceden hallettim. Kahvaltı için size hazırladıkları bir tabak getiriyorlar. İşte yumurta, reçel, peynir, zeytin, domates, hıyar gibi şeylerin olduğu. Ve de çay. Fazla abartmadan mideye indirip ayrılışım 8 on beş gibi. Misafirhanenin bulunduğu yeşil alandan çıkıp az ters yönden yokuş aşağı gidip ilk yaya geçidinden karşıya geçiyorum. Ve salıyorum velespiti bayır aşağı. Sabah sabah trafik var. Bu yol aynı zamanda Milas-Bodrum yolu. Bense Mazı’ya gidece’m, 85-90 km gibi bir uzaklık.
Çok tartışılan termik santral sağımda. Üç dev bacası ve teşkilatıyla Pink Floyd’un 1977 tarihli albüm kapağını hatırlatıyor; Animals. Pedallamayı albümden bir parça dinleyerek sürdürelim: Pigs
Termik santrallar ömürlerini tamamlamadılar mı? Kömürle elektrik elde etme işi pek bir geride kaldı ama burası halen sürdürmekte, ülkede onca bilim insanı, gönüllü kuruluş, üniversite Yatağan’ın yaydığı ölümü yıllardır gözler önüne sermesine karşın.
Sol taraf -ileride uzakta- kazınmış, mermer ocakları olsa. Sağdan Turgutlu ve Lagina Antik Kentine gidildiği gösterilmiş. Belki başka bir zaman oradan geçen bir rota çizerim. Çok güzel ve etkileyici olduğunu okumuştum. Yolum sıcak asfalt, bölünmüş ve geniş bir güvenlik şeridi var. Sıkıntı yok. İleride bir rampa gözüktü. Hava 26,1 °C, ortalamam 19,6 km/s, saat 08.43, batı yönündeyim ve şimdi gelen yokuşu çıkıyorum, %6’yla. Şu an 461 m oldu rakım. Yolun trafiği ve gürültüsü çok fazla ama. Kafa kalmıyor. Hele de ağır vasıtalar, TIR’lar falan geçtiğinde insan ürperiyor bile. Tepeye çıktığımda 504 metredeyim. Saat 08.47, 25,2 derece şimdi hava, 19,1 km/s ortalama ile devam. 10’uncu km.de Stratonikeia Ören Yeri geliyor. Hemen yolun yanında. Otoyoldan ayrılıp alt geçitten geçerek girişine ulaşmak zor olmuyor. Bisikleti dayayıp 65’le giriş yapacağım. Gişedekine soruyorum: ”illa görmek mi istiyorsun kimliğimi.” - “Kameralar var, kontrol ediliyor” diyor.
Gezmeden önce hakkında biraz bilgi edinelim. Karia Bölgesi’nin iç kesimindeki kentlerinden birisi olan Stratonikeia; antik yazarlardan Herodotos, Strabon, Pausanias ve Bizanslı Stephanos’un verdiği bilgilere göre, burada Khrysaoris/Idrias adında bir yerleşme vardı. MÖ 281 yılından sonra, Seleukos kralı I. Antiokhos tarafından, önceden üvey annesi ve sonrasında eşi olan Stratonike adına bu kentin adı değiştirilmiştir. Stratonikeia ve içinde bulunduğu bölge, Helenistik Dönem boyunca, Seleukos, Ptolemaios, Makedonyalılar, Rodos ve Roma arasında el değiştirmiştir. Roma İmparatorluk Dönemi boyunca hep önemini koruyan kent, devamlı bir gelişim ve imar faaliyeti içinde olmuştur. Erken İmparatorluk Dönemi ve MS 2. yy.daki yapılaşmadan en iyi şekilde yararlanmıştır. Doğu Roma Dönemi’nde imar faaliyetleri devam etmiştir.
MS 11. yüzyıl sonlarında başlayan Anadolu’nun fethi ile birlikte ilk Türk uç beylerinin güneybatı Anadolu Bölgesi’ne kadar geldikleri bilinmektedir. Kentte MS 14-15. yy Beylikler ve sonraki dönemde de yerleşim devam etmiştir. Özellikle Geç Osmanlı Dönemi’nde köyde Ağaların çok olduğu bilinmektedir. Bugün Eskihisar Köyü tamamen yeni yerleşim alanına taşınmış olmasına rağmen, halen daha antik kent içinde tarihi köy evlerinde oturan aileler bulunmaktadır.
Stratonikeia antik kentinin suruna bağlı olarak sınırları bilindiğinden, büyüklüğü kolayca anlaşılabilmektedir. Ancak kent içinde sadece belirli yapılarda kazılar yapılmıştır. Bu nedenle kentin planında bilinen yapı sayısı oldukça sınırlıdır. Kazısı yapılan yapılar ve tespit edilen cadde sokak sistemine göre, kentin ızgara planlı inşa edilen düzenli kentlerden birisi olduğu düşünülmektedir. Bilinen yapılar, sur, anıtsal çeşmesi ile birlikte şehir kapısı, kuzey ve batı sütunlu caddeler, gymnasion, bouleuterion, hamam, tiyatro, tapınaklar, latrina ve su yapısıdır. Ayrıca Beylikler Dönemi’nden (MS 14-15. yy) bir hamam ile 19. ve 20. yy’a ait bir cami, sokak dokusuna ait farklı şekillerde yollar ve kahveler, evler, dükkanlar ve boya atölyesi ile çeşmeler bulunmaktadır.
Vikipedi
Bir saate yakın zamanımı ören yerinde geçirip tekrar yola koyulduğumda saat 10’u gösteriyordu. Hava 24,8 °C. Tırmanılıyor. Etraf çamlık, güzel bir bölge. Bal satıldığını da görüyorum. Kahvaltı veren yerler. Ve 719 m ile buranın zirvesine ulaştım. 20’nci kilometredeyim. Yarım saat sürmüş Stratonikeia’dan burası. (Saat 10 buçuk, hava 27,6 derece, ortalamam 19,1 km.)
Şimdi Milas’a kadar ineceğim. Ve serbest bırakıyorum ikitekeri. İniyoruz, ancak yolun kalitesi 25’inci km.de bozuluyor, 2’inci sınıf oluyor, kabalaşıyor, dalgalanıyor. Tak tak sesler gelmekte, her bir dalgadan geçerken. Yolun bu durumu işi çok zora sokuyor. Dik bir iniş, bisiklet hızlanıyor. Güvenlik şeridi güven vermiyor. Taş olabiliyor, bazen cam da. Yoldan gidiyorum. Rüzgara karşı kapanıyorum üzerine. Mermi gibi uçuyorum. Ağır giden bir kamyonu bile geçtim bu hızla. Ama ağzım yüreğimdeydi. Yolda bazı yerlerde ince kanallar açılmış. Oralara girince teker hafif sallıyor bisikleti. Yani nasıl geldim bilseniz, biraz eğim hafiflese diye umut ede ede. Kalbim hala yerinden fırlayacakmış gibi atıyor.
Böylece 719’dan 88’e inmiş oldum. Saat 11.00, Milas kavşağındayım. 37,79 km tuttu buraya kadar. Hava ısındı, 34,3 °C oldu. Ortalama inişten dolayı 24,5 km/s. Sağdan Milas soldan Becin Kalesi yazan göbekten okları izleyerek Ören diye devam ediyorum. Yol tek şerit, kaba asfalt. Güvenlik şeridi yok ve de trafiği var. Giden gelen çok. Sıkıntılı bir yol. İniyoruz çıkıyoruz, bazı dükkanlar-marketler-lokantalar geçiliyor. Mis gibi bir zeytinyağı kokusu geliyor burnuma. Herhalde buralarda bir yerde çekiliyor olmalı. Suyum azaldı, bir yerden alayım diye market kolluyorum. Sağda bir de kahve var. Yanaşıp çardağın altında bir çay ısmarlayıp, 5 lira olunca şaşırıp, suyun da 4 TL olması karşısında bakkala gidip 3 TL’den alıp mataraya soğuk suyu boşaltıp devam pedallamaya.
Öğlene yaklaşmakta saatler, hava çok ısındı. 2’de gelirim demiştim Ceylan’a. Bakalım olabilecek mi? Bir yerde bu yoldan ayrılmam gerekiyor. Ören’e kadar gitmeyeceğim. Saat 11.32, 43’üncü km.de sağda bir boşlukta 2. bataryaya geçiyorum. Bu arada kollarımı da örtüyorum kolluklarla. Hava çok sıcaklaştı, 37,4 °C. 240 m rakımdayım. 23 km ortalama hızla devam ediyorum. Şöyle çıktığım tepede sağda bir gözleme-ayran vs. ilanı olan yerdeki adama sesleniyorum, nereden sapmam lazım diye. Geliyor yanıma, ayak üstü hayat pahalılığından söz ediyoruz. “Yokuşu inerken, az sonra sapak gelecek” diyor, “oradan devam edin.”
İndiğim yokuş sonrası hemen geliyor sözünü ettiği sapak ve gürültülü trafikten kurtuluyor, sarı çizgili köy yolundayım. Asfalt tamamen kabalaştı. Haliyle düzgün de değil ama kimsecikler yok. En azından bu iyi. Tarlalar, prefabrik evler, villalar geçiliyor. Çiftlikler ara sıra gelmekte, köyler geçiliyor. Bazen Google’dan yolun doğruluğunu kontrol ediyor, bir köyde (Karacahisar) soda içiyor, Bodrum Mumcular yazısını takip ediyorum. Ara sıra geçen araçlar dışında pek insan yok yollarda. Atikler (soğuk sıkım zeytinyağı fabrikası) geçildi, devam. Güneşin altında pişerek pedallıyorum. Bu denli uzun mesafeleri pek sevmem. 80-90 km, hele de güneş altında! Adeta Çin işkencesi : ))
Kısırlar, geldiğim köyde Seç market var. Elektrikleri kesik ama kasa çalışıyor. Bir soda+ayran (10-) alıp karıştırıp içiyorum. Sıcak çok fazla hararet yaptı, söndürme gayretindeyim. 36,3 °C, ort. 22,1 km/s, saat 13.08, uzaklık 64,93 km, rakım 178 m. 8-10 km kaldı Mumcular’a. Güzel evler var, villalar. Sanırım bazıları AirBnB şeklinde kiralık gibi.
Mumcular’a tepeden inerek girdim. Evler pek bir benzeşmiş. Bana köşeli duygusunu verdi. Gerçi ev başka nasıl olur ama sanki herkes birbirine uymaya çalışmış. Eski adıyla Karaova. O günlerde köyde sıkma mum işi yaygın olarak yapıldığından bölge halkına verilen isim Mumcular olmuş. Bugün üretilen ürünler arasında zeytin ve zeytin mahsulleri başta gelmekte. Zeytincilik buranın önemli gelir kaynaklarından. Yanı sıra halıcılık da önemli bir rol oynamakta.
Mumcular içinde bir S çizerek geldiğim noktada Google’ı açtım, beni yönlendirsin diye. Onun da bazen en kısayı seçece’m diye zor yollara soktuğu oluyor. Nitekim geldiğim köşede bana solda dimdik bir yolu gösteriyordu. Sorduğum kişinin ise düz karşıdan gidersen daha rahat edeceğimi söylemesiyle Google’dan vaz geçiyor, dediği yoldan devam ediyorum. Düz giden, cezaevi yakınından geçen, odun ateşinde çay satan, halı satıcısının kocaman tezgahı önünden devamla… Ağaç gölgesine sığınıp yolun profiline bakıp tırmanışın durumlarını kontrol etmekteyim. Daha ne kadar kaldı?!
Yol boyunca birçok zeytin ağaçları, öyle böyle değil ama, göze çarpıyor. Döndüre döndüre pedalları ancak Yeniköy’e geldim. Güneş baydı, biraz dinlenmem lazım. Sağdaki kahve çukurda ve de tavuk döndürülüyor-kızartılıyor kapısında. Yaramaz! 2’ncisi de pek matah değil. Zaten tüm masalarında okey oynayanlar var. Devam... Ortalamam halen iyi, 21,4 km/s. Sağda bir bakkal, yanaşıp bir soda ile kaptığım sandalyede oturmaktayım. Dinleniyorum ama yatak olsa uyuyaca’m. Öylesine yoruldum. Hava 38,8 °C. Ceylan’ı arıyor, gecikeceğimi söylüyor, o da acele etme, sıcakta binme, sonra gelirsin diyor. 79,54 km yapmışım, daha ne kadar yolum var?
İmdaaat...!
Kendime geldiğimde bakkaldan alınan soğuk suyu mataraya boşaltıp, 3’üncü bataryayı takıp tekrar yola çıkıyorum. Saat 14.46, 201 m.deyim. Bir tırmanış beni bekliyor. Hele de bu sıcakta. Yeme de yanında yat durumları... Az sonra Jandarma Trafik kontrolü geldi. Bana da işaret ediyor, sağa yanaşmam için. Ben de mi gibisinden elle işaret ediyorum. Sen de diyor : )) TC’mi alıp kontrol ediyor. İstanbul’dan geliyorum diyorum (hani empati yapmaktayım). Hayret içinde kalıyor. Bisikletle mi? - Antalya’ya gidiyorum. Aynı soru ve şaşkınlıkla; Bisikletle mi’yi tekrarlıyor. Hele bak bakalım yaşıma. 51’i (tevellüt) görünce hayretler içinde kalan askeri bırakıp devam ediyorum : )) Aslında tüm gezilerimde yaşım önemli bir faktör oluyor. Adam 70’lik, iş bitmiş (derler ya). Bu adam bisiklet üstünde. Ben de diyorum ki; bir ayağım pedalda bir ayağım çukurda... : )) Ahh, Fikret Albay, ışıklar içinde uyu...
Ve tırmanış başlıyor. Bölge ağaçsız, açık arazi bir bölge. Güneş tepemde. Saat 3 gibi, yakıyor da yakıyor. Bazen kaptırıyor keyifle çıkmaktayım, bazen zorlanıyor High desteğe almaktayım. Son yangının izleri her yerde. Kavrulmuş ağaçlar. Çıplak bir arazi. Doğa kendini yenilemeğe başlamış ama. Verdiği filizlerle yeniden yaşama geçmiş.
Çıkıyorum da çıkıyorum. Sonunda 465 m zirve oluyor. Saat 15.25. 87,33 km.deyim. Hava 35 derece, ortalamam 20,6 km/s. Nihayet denizi görüyorum buradan. Karşıda ne varsa, ada mı ne? Ve birazdan da Yukarı Mazı geliyor. Buradan sonra iniş demişti Yeniköy’deki bakkal. Ve uçuyorum gene. Frenlemek zorundayım, yol öyle hızlı gitmeye uygun değil. Dalga dalga, yer yer dökülmüş bir kum da var. Kayar mayar teker diye temkinliyim.
Ceylan konum yollamıştı ama doğru mu? Buraları bir tuhaf. Sağdaki kahveye adresi soruyor, yaşlı amcalar pek kavramakta ağırlar. Kime diye sorunca, Ceylan Hanım diyorum. Evini biliyorlar. Bir kadın tepenin arkasında diyor. Mezarlığın oradaymış.
Ceylan’ı arıyor, tarif alıyor, tariften bir şey anlamıyor, Google beni aşağı denize indirmeye çalışıyor. Bir tuhaflık sezip tekrar Ceylan’dan tarif alıp, parke taşlı yolu bulup, duvarı takip ederek elektrik direklerini sağıma alarak, toprak yola girip, büyük evi görüp sevinip, ancak geldiğim kapının başkasına ait olmasıyla devam ederek toprak yokuşu iterek çıkıp, tepeden denizin gözükmesi ve Ceylan’ın da evin kapısına gelmesiyle kavuşuyorum arkadaşıma. Off anam off...
İki köpek beni havlayarak karşılamakta, biri siyah biri beyaz. Biraz koklamalarına izin veriyor, sakinleştiklerinde giriş yapıyorum. Bisikleti önce girişteki müştemilata, çok güneş olmasıyla az gölge olan yere çekerek-bırakarak alttaki esas oturduğu eve gidiyor, bir kahve eşliğinde sohbete başlıyoruz. İki sene önce çıkan yangında evin bazı bölümlerinin yandığı, yaşanan felaket ve korkuyu dinliyorum. İnanılası gibi değil. Yaşanmadıkça anlaşılacağını sanmıyorum.
Çok şey birikmiş, konuşuyoruz konuşuyoruz ama biraz kendime geleyim diye bana kalacağım yeri, alttaki müştemilatı gösteriyor. Muhteşem bir konumda. Kaptan köşkü gibi denize bakmakta. Benim için hazırlamış. Ne güzelsin sevgili arkadaşım.
Böyle bir yer beklemiyordum. İki gün kalıp devam edecektim ama buranın tadını çıkarmak için iki gün yetmez. Üstelik bu kadar yol gelip-inip hemen dönmek de eziyetin ta kendisi. Bir daha gelme şansım bile olmayabilir. Değiştir programını, gitme Antalya’ya, burada kal, buradan dön, iptal et her şeyi diyor kafamdaki ses. Ceylan’a da uygunsa.
Duş alıp biraz uzanıp 7 buçuk gibi yukarıya yemeğe çıkıyorum. Ceylan sofrayı kurmuş. Hava az da olsa serinledi. Burada rüzgarın olması yakıcı güneşi hafifletmekte. Sies bulguru, nohutlu kara lahana ve pırasa, akşamki mönümüz. Minik bir bardak beyaz şarap ile doyuyoruz. Ardından karpuz... Bayıldım bu işe. Ceylan da vejetaryen beslendiğinden sıkıntımız yok.
Yemek esnasında ve de sonrasında hayatımızın önemli bölümlerini-olaylarını anlatarak, geçen zamanı toparlamaya çalışarak; havanın kararması, Ceylan’ın erken yatıp erken güne başlaması üzerine saat 10 gibi evime (müştemilata) dönüyor, balkonunda (veya verandasında) gezi notlarımı yazıyorum. Saati de 11 buçuk etmişim. Bugün çok yoruldum, hem güneş hem de mesafe fazlaydı. Yağmurdan dolayı Turgutlu’da üç gün kalınca Milas’ı aradan çıkarttım. Böyle güzel bir yere geleceğimi bilmiyordum, turu da değiştirmek aklıma bile gelmedi doğrusu.
Yatağan - Mazı
Tur tarihi: 22 Haziran 2023
Alınan yol: 94,24 km
Ortalama hız: 20,8 km/s
En yüksek hız: 77,8 km/s
Bisiklete biniş süresi 4 s 31 dk, dışarıda geçen süre 7 s 41 dk
En yüksek sıcaklık 41 ˚C, en düşük 24 ˚C, ortalama 33,3 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 1780,8 m, kaybı (iniş) 2029,8 m
En düşük yükselti 37 m, en yüksek 736,9 m
Garmin yol bilgileri Yatağan-Mazı
Relive yol bilgileri Yatağan-Mazı
![]() |
Yatağan’dan ayrılışım 07.34. |
![]() |
Salıyorum velespiti bayır aşağı. Sabah sabah trafik var. Bu yol aynı zamanda Milas-Bodrum yolu. |
![]() |
Çok tartışılan termik santral. Üç dev bacası ve teşkilatıyla Pink Floyd’un albüm kapağını hatırlatıyor; Animals. |
![]() |
10’uncu km.de Stratonikeia Ören Yeri geliyor. Hemen yolun yanında. |
![]() |
Stratonikeia, Bronz Çağı'ndan Osmanlı'ya uzanan çok katmanlı bir antik kent. Ağır ağır ilerliyorum… |
![]() |
Selçuk Hamamı |
![]() |
Şaban Ağa Cami |
![]() |
Gymnasion (Spor Okulu) |
![]() |
Hellenistik Dönem’de (MÖ 2. yy) inşa edilmiştir. Anadolu’nun en büyük gymnasionlarından biri kabul edilir. |
![]() |
Hem bedensel eğitim hem de entelektüel eğitim verilen bir merkezdi; genç erkeklerin spor, felsefe ve sosyal yaşam için toplandığı bir yerdi. |
![]() |
Anıt Ağaç. Doğu Çınarı (Platanus orientalis). Yaklaşık yaşı 200. |
![]() |
Roma Hamamı ve Latrina: Kentin batısında… |
![]() |
… agora yakınında; gladyatörler ve halk için. |
![]() |
Latrina |
![]() |
Kazı ekibi kalabalık, harıl harıl çalışılıyor sahada. Çok görkemli bir alan. |
![]() |
Roma Hamamı |
![]() |
Bouleuterion (Meclis Binası) |
![]() |
Stratonikeia; ilk yerleşimleri Bronz Çağı'na kadar uzanır, ancak en parlak dönemini Helenistik ve Roma İmparatorluk... |
![]() |
... dönemlerinde yaşamıştır. MÖ 3. yüzyılda, Seleukos Kralı I. Antiokhos tarafından karısı Stratonike adına kurulduğu ve isimlendirildiği rivayet edilir. |
![]() |
Batı Cadde ve Kilise |
![]() |
Stratonikeia’da Batı Cadde, kentin önemli arterlerinden biridir ve Gymnasion'un doğu duvarındaki propylondan başlayarak… |
![]() |
Boya Atölyesi |
![]() |
Stratonikeia Antik Tiyatrosu tamamen Roma Dönemi yapısıdır. Yaklaşık 7 bin seyirci kapasitesine sahip olan tiyatro, iki katlı cavea (seyirci oturakları) ile orta ölçekli bir yapıdadır. |
![]() |
Sahne cephesi zengin sütunlar, girinti ve çıkıntılarla bezenmiş, arkasında kulis olarak kullanılan 6 oda yer almaktadır. |
![]() |
Roma Hamamı ve Latrina |
![]() |
Şaban Ağa Cami ve Selçuk Hamamı |
![]() |
Selçuk Hamamı |
![]() |
Dön dolaş gene bisiklete geliyorum : )) |
![]() |
Tırmanılıyor. Etraf çamlık, güzel bir bölge. Bal satıldığını da görüyorum. Kahvaltı veren yerler. |
![]() |
10.51, Milas geldi. |
![]() |
Milas kavşağındayım. 37,79 km tuttu buraya kadar. Hava ısındı, 34,3 °C oldu. |
![]() |
Ören diye devam ediyorum. Yol tek şerit, kaba asfalt. Güvenlik şeridi yok. Sıkıntılı bir yol. |
![]() |
Öğlene yaklaşmakta saatler, hava çok ısındı. 2’de gelirim demiştim Ceylan’a. Bakalım olabilecek mi? |
![]() |
İndiğim yokuş sonrası hemen geliyor sapak ve gürültülü trafikten kurtuluyor, sarı çizgili köy yolundayım. |
![]() |
Bodrum Mumcular yazısını takip ediyorum. Ara sıra geçen araçlar dışında pek insan yok yollarda. |
![]() |
Güneşin altında pişerek pedallıyorum. Bu denli uzun mesafeleri de pek sevmem. |
![]() |
Ve tırmanış başlıyor. Bölge ağaçsız, açık arazi bir bölge. Güneş tepemde. Saat 3 gibi, yakıyor da yakıyor. Bazen kaptırıyor keyifle çıkmaktayım, bazen zorlanıyorum. |
![]() |
Son büyük yangının izlerini halen görmek mümkün : (( |
![]() |
Kavrulmuş ağaçlar. Çıplak bir arazi. Doğa kendini yenilemeğe başlamış ama. Verdiği filizlerle yeniden yaşama geçmiş. |
![]() |
Çok şey birikmiş, konuşuyoruz konuşuyoruz ama biraz kendime geleyim diye bana kalacağım yeri, alttaki müştemilatı gösteriyor. |
![]() |
Muhteşem bir konumda. Kaptan köşkü gibi denize bakmakta. Benim için hazırlamış. Ne güzelsin sevgili arkadaşım. |
19. gün (devamı) Mazı II-VII - 17. gün (öncesi) Nazilli–Yatağan
İstanbul–Çerkezköy, 95 km
Çerkezköy-Tekirdağ, 61 km
Tekirdağ-Şarköy, 76 km
Şarköy-Gelibolu, 56 km
Gelibolu-Eceabat, 65 km
Eceabat-Çanakkale, 84 km
Çanakkale-Yenice, 88 km
Yenice-Akbaş, 68 km
Akbaş-Bigadiç, 74 km
Bigadiç-Akhisar, 41 km
Akhisar-Turgutlu, 69 km
Turgutlu-Ödemiş, 86 km
Ödemiş-Nazilli, 72 km
Nazilli–Yatağan, 89 km
Yatağan-Mazı, 94 km
Mazı-Muğla, 76 km
Muğla-İstanbul, 6 km
























































































