16 Haziran 2023, Cuma / Akhisar - Turgutlu, 69 km (13. gün)
ÖE’de kahvaltı 8’de başlıyormuş. Aslında geç. İşe gidenler için en geç 7 buçuk hatta 7 daha doğru. Gece TV.ye baktım. Gezilerde yerli kanallara göz atıyorum. Çok eğlenceli oluyor. Sabah uyanışım 5 buçuk, kalkışım 6. Ağırdan hazırlanıyorum. Dün geceden toplamamıştım eşyaları. Odada da 3 yatak olunca 2’sine de yayıldım.
Toparlanmak ve erkenden çıkayım derken Firu arıyor ve uzunca konuşuyoruz. Dünkü lastik patlağını anlatıyorum. Böylece saat da 8 oluyor ve kahvaltıyı da edeyim diye salona iniyorum. Ama öncesinde bisikleti yükleyip yola hazır ettim. Biliyorum, kahvaltısı pek matah değil. Hazır bir tabak, ondan bundan az az. Neyse ben zaten Gülay’ın verdiklerini bitirmek istediğimden, sadece zeytin, yumurta, Labne, ekmek ve çay kısmını alıyorum. ÖE’den ayrılışım 08.23. Alınan tarifle Manisa yoluna bağlandım. Bu kısmı daha önce pedallamıştım. Hatta yağmurda. Bugün de hava kapalı, puslu. Ama sıcak bir gün. Yağıştan söz ediliyordu ancak öğleden sonra, umarım o saate kadar Turgutlu’ya varmış olurum. 60 km gibi bir yolum var. Saruhan’a kadar Manisa yolundan sonrası köy içlerinden.
Yolun trafiği çok fazla, üstelik de TIR. Çoğu artık açılarak geçmekte ama gene bazı deyyuslar çıkıyor ve kornayla seni kovmaya çalışıyor veya yeterli mesafeye açılmıyor. Yol bölünmüş, güvenlik şeridi var ama bazı bölümler tırtıllı cinsten. Yani ne gereği var buna? Bisikletle oradan gidilemiyor, mecburen yola iniyorsun. Halbuki geniş olan şerit tam bisikletlik bir şey. Saat 08.58, hava 26,4 °C, ort. 21,8 km/s, 91 m R. Ve gök kararmakta, ileride yağıyor olmalı. Çaktı bir şimşek. Acaba buraya da gelir mi? Derken geliyor, tek tek damlalar düşüyor... Ne etsem? Nedense ikidir bu yolda yağışla karşılaşıyorum. 2018’de mayıs ayında geçmiştim, inanılmazdı, yağmur altında pedallamıştım Manisa’ya (*). Bugün de son ana kadar pedallayacağım. Ya üstüme yağmurluğu giyece’m ya da bir yere sığınaca’m. Ve çoğalıyor. Gidilmez! Sığınacak yer bakınıyorum. İleride bir otobüs durağı var, üstü kapalı, tek bisikletlik bir yer. Oraya dalıyorum. Tam bana göre, 2’miz de dam altındayız. Yağmur iniyor, sağlam yağıyor. Gidilmez bu havada. Dinmesini beklemek zorundayım. Araçlar gene son sürat geçmekteler. Tekerlerinden de etrafa saçıyorlar yoldaki suları. Şansıma bu durak iyi oldu. Korunaklıyım. Yolun videosunu çekiyor eşe dosta yolluyor gelen geçen araçları inceliyorum. Sağımdan giren bir yol var, devamında da tren yolu olmalı ki bariyerler görülüyor. Haritadan baktığımda Gökçeler Yolu denmiş.
(*) [bisikletle]Türkiye: Lidyalıların İzinde (Akhisar–Manisa)
Dinene kadar bekliyorum, hatta güneşin çıkmasını da. Biraz kurutsun ortalığı. (…) Ve tekrar yoldayım. Çoğu yer kurumuş veya sular çekilmiş. Ama geçen araçlar nasıl da hızlılar. Anlaşılır gibi değil! Bana mı öyle geliyor yoksa? Güvenlik şeridindeyim. Bazı bölümleri tam kurumamış. Bir iki damla daha düşer gibi oluyor. Sağda kahveler var. Burası İshakçelebi köyü veya mahallesi. Birine bisikletle inmek zor. Gözümden de uzaklaşsın istemiyorum. 2’ncisi daha uygun velespitle girmek için. Boş bir masaya yöneliyorum, benimle beraber giren vatandaş kaplumbağa gibisin diyor. Yani evini taşımışına getiriyor, anladığım kadarıyla. Aynı masaya oturuyoruz. Çay ısmarlıyor, sohbet ediyoruz. Avşar göçmeni. Yukarıdaki köyden, benim sığındığım noktadan çıkan yoldan gidilirmiş. Sanırım Gökçeler Köyü. Sohbet uzuyor, bir arkadaşı daha katılıyor. Bir tur çay da ben ısmarlıyorum (4-). 20-25 dk sonra vedalaşıp ayrılıyorum, Coşkun ve Hayrı Beylerden, köy yollarının tarifini alarak.
Saruhanlı’dan Gölmarmara diye sola sapıyor ve gürültülü yoldan kurtulmuş oluyorum. Tek şerit kaba asfalt bir yol. Girişte bazı küçük sanayiler geçiliyor. Ardından ekili biçili alanlar. Bir iki damlanın tekrar düşmesiyle bir yere konuşlanıyor ama yağmıyor, Firu’yla telefonda konuşuyor, Google yardımını ara sıra devreye sokarak devam ediyorum. Bir müddet sonra gelen kavşaktan Gölmarmara-Salihli’ye soldan gidiliyor, ben sağa sapıp Mütevelli diye ayrılıyorum. Yol sakin. Yem fabrikaları falan, Mütevelli sonrası üzüm bağları geçiliyor. Zaten yazmışlar kocaman: “Saruhanlı Üzümün Diyarı” diye. Sırasıyla köyler geliyor, yol tarifi alınıyor, kanal boyunca gidiliyor, kestirmeler gösteriliyor… Çok güzel buraları. Yol da düz, tam bisikletlik. Son geldiğim köy Hamzabeyli, ikram edilen lokma, kahvesine oturuyor, biraz dinleniyor, ısmarlanan çay (1,5) ve alınan tarifle devam. Yol demiryoluna geldiğinde geçme, soldan toprak yoldan devam et demişlerdi. Aynen yapıyor ve uzunca bir müddet tren yoluna paralel, dar bir kanal boyunca sürüyorum. Hafif %3’le çıkılıyor. Zaten belli, kanaldaki su bana doğru akmakta. Pek de sevmem böyle tangır tungur yolları ama girdik bir kere. Sanırım buraya (toprak yola) girmeden de bir yol olmalı Google’a göre. Ama ya orası daha uzun diye buraya yönlendirdiler ya da ben orasını kaçırdım Hamzabeyli’ye gelmiş oldum.
Çınar ağacından sonra geç demiryolunun üzerinden ve soldan tren yoluna paralel Turgutlu’ya girersin denilmişti. Aynen oluyor ve dış mahallelerinden giriş yapıyorum (65. Km/13.24/31,6 °C/ort. 20,6 km/s/65 m R), Google yardımıyla ÖE’yi bulmaya çalışarak. Karışık bir kavşakta bilgi aldığım kadının tarifiyle devam ediyorum. ÖE’nin bulunduğu caddeye ulaşıyor, geride kaldığını öğreniyor ters bir U dönüşü yaparken bir bisikletçiyle yüz yüze geliyorum. Ayak üstü iki laf etme’ce; buy’run kalacak yeriniz yoksa evim müsait. Teşekkür ediyor (ÖE’de ayrılmıştı yerim) ama telefonlarımızı paylaşıyor, sonrasında sohbet etmek üzere sözleşiyoruz.
ÖE bulunuyor, kapısının önüne park edilip resepsiyonda ayrılmış odanın parası ödeniyor. 400 demişlerdi ama dün 500 olmuş, ancak müdür bey 400 alınmasını söylüyor. No 115, 1. katta, asansör de var. Bisiklet hiç sorunsuz arka odaya alınıyor. Müdür Ali Bey ile çay içerek tanışıyoruz. Gezilecek yerleri sayarken; “isterseniz sizi müzeye götüreyim, müdür Mehmet Bey ile de tanışırsınız, Turgutlu hakkında oldukça bilgilidir. Babası önceki dönemler belediye başkanlığı da yapmıştı.” diyor.
Oda geniş, iki yataklı. Açıl saçıl duş al biraz uzan ama bisikletçi Soykan Beyden gelen mesaj ile buluşma belirliyoruz. Giyinip iniyor ve Ali Beyle Etnografya Müzesine -Kent Müzesi deniliyor- gidiyoruz. 1947 senesine kadar hükümet konağı olarak kullanılmış olan, 1927-28 yıllarında inşa edilen Üzümcü Konağı’nda hizmet vermekte. Rehberlik eden hanım bize müzenin üç katını gezdirip ayrıntılı bilgiler veriyor. Gerek şehrin kuruluşundan günümüze dek tarihçesi (özellikle işgalci Yunan kuvvetlerinin çekilirken çıkarttıkları yangın ve yıkımlar), gerekse adetler-örfler ve ayakta kalan yapıların durumlarına ilişkin; Yörük kültürü odası, eski başkanlar odası, eski zanaatkarlar odası, Turgutlu'nun tarihi altyapılarının sergilendiği odalar, Turgutlu'nun tanıtımında önemli bir rolü olan fotoğrafçı Ahmet Hamdi'nin anısına yapılan bir oda, ilk yel değirmenlerinin bulunduğu tasarımlar... Turgutlu’nun eski adının Kasaba olduğunu da burada öğrenmiş oldum.
Daha sonra Ali Beyin arabasıyla Hacı Zeynel Camisine (*) gidiyor, içine girmiyor dıştan fotoluyorum, yemek yiyecek yer arıyor, gözlemecide patates ve ıspanak-peynir karışımı birer gözlemeyi paylaşıyoruz, ayran eşliğinde. Ali Bey ödetmiyor, misafirsiniz diyor. Bolca sohbet ediyoruz, eşi vegan, kendisi vejetaryen beslenmekte. Bu konular üzerinde uzunca konuşuyoruz. Daha sonra beni Karpuz Kaldıran Parkı’na (**) bırakıyor, ben de Soykan Beyle buluşuyorum. Sohbet sırasında yaptığını uzun turları anlatıyor, Afrika-Asya-Avrupa’ya. Çok hoş. O da vegan. Ne güzel. Hem burada hem İstanbul’da yaşıyor. Üstelik bize de 10 dk. uzaklıkta, Ataşehir’de. İstanbul’da birlikte pedallamak üzere sözleşiyoruz.
(*) İnşa kitabesi bulunmayan yapı, mimari ve süsleme özelliklerinden hareketle 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başlarına tarihlendirilebilir. Osmanlı Dönemi yapısıdır. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı ibadet mekanı ile daha sonradan yapıya eklenen doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı son cemaat yerinden oluşmaktadır. Yapı içten düz ahşap tavan, dıştan ise kırma çatı ile örtülmüştür. Ayrıca yapının batı cephesinin kuzeyinde 1982 yılında yaptırılan tek şerefeli birde minaresi bulunmaktadır.
(**) Karpuz Kaldıran Parkı’nı Ali Şentürk’ün kaleminden okuyalım: Geçmişe dönüp baktığımızda Kasaba’nın Su Başı denilen mevki gizemlerle dolu öykülere sahne olmuştur. Turgutlu’nun ünlü simalarından Mahmut Ağa, 1650’li yılların ortalarında Bozdağ’dan süzülüp gelen suların yönünü Kasaba’ya doğru çevirince bugünkü Altay Mahallesi ve onun güney tarafı birden şenlenir. Tepelerden gelen bu sular önce tabii havuzlar oluşturur. Daha sonra bir kaç kola ayrılan bu suların yanı başlarına değirmenler kurulur. Ardından büyük tarlalar içinde yeni mekânlar oluşturulur. Artık bu bölgenin ismi “Su Başı”dır. Filibeli Ahmet Hilmi bu topraklar için şöyle diyecektir: “Kasaba’nın evleri birbirinden hayli uzak ve her biri üç-beş dönüm büyüklüğünde bahçelerin içindedir. Bahçeler meyveli ağaçlarla doludur.” Zaman içinde daha da şenlenen bölgenin ismi Zeytüncük Mahallesi ismi ile anılır olur. Şenlenen bu topraklara ünlü Karaosmanoğlu ailesi de yatırım yapar. Tarihçi İbrahim Gökçen ailenin burada yaptığı yatırımları şöyle aktarır: “Subaşı denilen yerde bir bahçe ve burada iki çarklı su değirmeni, aynı yerde yeni bahçe diye anılan başka bir bahçe, bu su ile işleyen üç göz değirmen ve buna bitişik bir han ve kahvehane, börekçi dükkânı, bakkal dükkânlarıdır.” 1800’lü yılların ortalarına doğru Zeytüncük Mahallesi’nin yapısında değişiklikler görülür. Mahallenin yeni misafirleri Rumlar da buralarda mülk edinmeğe başlarlar. Bunlardan birisi Bodos Efendi’dir. Yunan Anakarası’ndan göç edip Turgutlu’ya yerleşen Bodos Efendi, zamanla şehrin itibarlı kişileri arasına girer. 1881–1883 tarihleri arasında şehir meclisine seçilir. Kasaba’da birçok mülk te edinen Bodos Efendi bir un fabrikası da kurar. Bu mülklerden birisi, bugünkü Karpuz Kaldıran Parkı’nın olduğu yerde, içinde taştan bir evin yer aldığı bostan tarlasıdır. İşte Atatürk ve arkadaşlarının bir geceliğine çadır kurdukları bu yer Bodos Efendi’nin bahçesidir. Atatürk kurulan çadırlarda mı yoksa Bodos Efendi’nin taştan evinde mi kaldığı meçhuldür. Kurtuluş Savaşı öncesi Kasabalı Rumları kışkırtan Bodos Efendi savaş sonrası İzmir’de yakalanıp idam edilir. Bodos Efendi’nin gidişiyle ortasında havuzu bulunan bostan tarlası ortada kalır. Tarla ortasında bulunan havuz çok yakınında karargâhları bulunan ”Topçu Alayı” subayları tarafından el konulup bir gölet haline getirilir. Zaman içinde burayı çevreleyen araziler de çeşitli kişilerce sahiplenilir. 44 dönümlük bostan tarlası ise tütün eksperi İbrahim Palabıyık’ın elinde kalır. Bir dönem bahçesinde Sinemacı Fethi Albayrak’ın hazine aradığı tarla ve taş bina zamanla tüketilir. Yalnız bugünkü Karpuz Kaldıran Parkı kalır…
Çok değerli iki insan tanımış oldum. Bazı şeyler nasıl da bir rastlantı olabiliyor. Burada böyle iki keyifli insanı tanıyacağımı hiç düşünmezdim. Yürüyerek ÖE’ye dönmekteyim, gölgeleri kollayarak. Hava sıcak, Turgutlu kalabalık. Bir de motorcular sürekli ortalıkta. Bu tiz sesleri beni çok rahatsız ediyor. Çok gürültülü bir araç. ÖE’nin bahçesinde içilen soda ve çayla Bigadiç’ten aldığım helvayı da bitirip gezi notlarını yazıyorum. Saatler ilerledikçe hava da serinlemekte.
Üçler Kuralı nedir?
Hayatta kalma uzmanları 'üçler kuralı'nı daima hatırlar. İnsanlar genellikle oksijen solumadan 3 dakika, ekstrem hava koşullarında barınak olmadan 3 saat, su içmeden 3 gün ve yemek yemeden 3 hafta hayatta kalabilir.
Turgutlu ÖE 0236 3122353 Fatma hn., Osman b., Çağlar b.
Akhisar - Turgutlu
Tur tarihi: 16 Haziran 2023
Alınan yol: 69,06 km
Ortalama hız: 20,3 km/s
En yüksek hız: 43,4 km/s
Bisiklete biniş süresi 3 s 24 dk, dışarıda geçen süre 5 s 25 dk
En yüksek sıcaklık 36 ˚C, en düşük 23 ˚C, ortalama 29,4 ˚C
Yükselti kazancı (çıkış) 298,5 m, kaybı (iniş) 309,2 m
En düşük yükselti 33,3 m, en yüksek 100,6 m
Garmin yol bilgileri Akhisar-Turgutlu
Relive yol bilgileri Akhisar-Turgutlu
![]() |
Akhisar’dan ayrılışım 08.20. |
![]() |
Alınan tarifle Manisa yoluna bağlandım. Bu kısmı daha önce pedallamıştım. Hatta yağmurda. Bugün de hava kapalı, puslu. |
![]() |
Yolun trafiği çok fazla, üstelik de TIR. Çoğu artık açılarak geçmekte ama gene bazı deyyuslar çıkıyor ve kornayla seni kovmaya çalışıyor veya yeterli mesafeye açılmıyor. |
![]() |
Ve gök kararmakta, ileride yağıyor olmalı. |
![]() |
Çaktı bir şimşek. Acaba buraya da gelir mi? |
![]() |
Derken geliyor, tek tek damlalar düşüyor... |
![]() |
Ne etsem? Nedense ikidir bu yolda yağışla karşılaşıyorum. |
![]() |
Yağmurdan kaçmak için sığındığım otobüs durağında dinene kadar bekledim, hatta güneşin çıkmasını da. Biraz kurutsun ortalığı. |
![]() |
Ve tekrar yoldayım. Çoğu yer kurumuş veya sular çekilmiş. |
![]() |
10.45, Saruhanlı’dan geçiyorum. |
![]() |
Saruhanlı’dan Gölmarmara diye sola sapıyor ve gürültülü yoldan kurtulmuş oluyorum. Tek şerit kaba asfalt bir yol. Girişte bazı küçük sanayiler geçiliyor. |
![]() |
Ekili biçili alanlar. Bir iki damlanın tekrar düşmesiyle bir yere… |
![]() |
… konuşlanıyor ama yağmıyor. Google yardımını ara sıra devreye sokarak devam ediyorum. |
![]() |
Gelen kavşaktan Gölmarmara-Salihli’ye soldan gidiliyor, ben sağa sapıp Mütevelli diye ayrılıyorum. |
![]() |
Yol sakin. Yem fabrikaları falan etrafta. |
![]() |
11.15, Mütevelli |
![]() |
Mütevelli sonrası üzüm bağları geçiliyor. |
![]() |
Çok güzel buraları. Yol da düz, tam bisikletlik. |
![]() |
12.17, Hamzabeyli |
![]() |
Son geldiğim köy Hamzabeyli, ikram edilen lokma, kahvesine oturuyor, biraz dinleniyor, ısmarlanan çay ve alınan tarifle devam. |
![]() |
Yol demiryoluna geldiğinde geçme, soldan toprak yoldan devam et demişlerdi. |
![]() |
Turgutlu’ya dış mahallelerinden giriş yapıyorum. |
![]() |
Turgutlu ÖE |
![]() |
Turgutlu Kent Müzesi |
![]() |
Müze, bodrum, birinci ve ikinci kattan oluşur ve… |
![]() |
… Turgutlu'nun tarihinin farklı yönlerini görsel, işitsel… |
![]() |
… ve hatta koku gibi duyusal öğelerle anlatır. |
![]() |
Cumhuriyet tarihi, Türk gelenekleri, görenekler ve adetleri ile… |
![]() |
… kentin evrimini sergiler; 1942'ye kadar uzanan belgeler ve eşyalar içerir. |
![]() |
Turgutlu'nun "ilklerin müzesi" olarak anılır; yerel tarih, fotoğraflar… |
![]() |
… ve kültürel objelerle ziyaretçilere eğitim sunar. |
![]() |
Müze, 1927–28 yıllarında inşa edilmiş eski bir konak olan Üzümcü Konağı binasında. |
![]() |
Hacı Zeynel Camii |
![]() |
Karpuz Kaldıran Parkı |
14. gün (devamı) Turgutlu II-III - 12. gün (öncesi) Bigadiç-Akhisar
İstanbul–Çerkezköy, 95 km
Çerkezköy-Tekirdağ, 61 km
Tekirdağ-Şarköy, 76 km
Şarköy-Gelibolu, 56 km
Gelibolu-Eceabat, 65 km
Eceabat-Çanakkale, 84 km
Çanakkale-Yenice, 88 km
Yenice-Akbaş, 68 km
Akbaş-Bigadiç, 74 km
Bigadiç-Akhisar, 41 km
Akhisar-Turgutlu, 69 km
Turgutlu-Ödemiş, 86 km
Ödemiş-Nazilli, 72 km
Nazilli–Yatağan, 89 km
Yatağan-Mazı, 94 km
Mazı-Muğla, 76 km
Muğla-İstanbul, 6 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos (Demirci–Selendi)










































































