14 Ağustos 2018

[bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı (Feke-Saimbeyli)

12 Ağustos 2018, Pazar / Feke – Saimbeyli, 33 km. (36. gün)

Pencere açık uyuyorum. 4 buçukta kulağımda ezan sesi patlıyor. Caminin hoparlörü tam karşımdaymış. Uyku sersemi neye uğradığımı şaşırdım. Tamamen alt üst olan uykuya tekrar dalmak zaman aldı. 6’yı geçe uyandım. Toparlandım, meyveli yoğurdumu yedim, eşyaları 3 kat aşağıya 3 postada taşıdım. Bisikleti de. Ve 7.55’de Feke ÖE’den ayrıldım.

Pazar, tatil günü. Belki ondan, fazla insan yok ortalıkta. Bugün Saimbeyli’ye gidiyorum. 30 kilometre. 1000 metreye çıkacağım. Sert bir rampa olmadığını gösteriyor harita. Feke çıkışı başlıyorum tırmanmaya. Hava serin. Yelek giymedim. Gölgede üşütüyor. Tırmanış iyi geliyor ama. Isınıyorum. Ardından gelen inişle çok keyifli bir bölgeye giriyorum. Sağımda Feke Çayı akmakta, tüm coşkusuyla. Yol suyun bir hayli üstünde olmasına rağmen sesi buralara kadar geliyor. Bölge yemyeşil, çamlarla kaplı. Dev ağaçlar var. İklim ve yükseltinin sağladığı konum itibariyle 700 metreden başlayarak, Karaçam, Ardıç, Göknar, Sedir, Kızılçam gibi iğne yapraklı ağaç türlerinin yoğun olduğunu okumuştum. İğne yapraklı ağaç türlerinin yanı sıra, yüksekliği az olan yerlerde ise yaygın olarak Meşe, Gürgen, Karaca, Çınar gibi geniş yapraklı ağaç türleri ile iğne yapraklı ve geniş yapraklı ağaç topluluklarını iç içe görmenin mümkün olduğu söyleniyor.

Yolun durumu iyi. Tek şerit ama dar sayılmaz. Ara sıra ters yönden gelen arabalar var. 5 kilometre sonra Feke Kalesi’ne soldan çıkış var, bir tırmanış. Kaleyi yoldan da görürsün demişlerdi ancak dikkatlice bakmama rağmen bulamıyorum. Tarihi adı Vahka Kalesi. En eski Ermeni kalelerinden. Feke burada kurulu, sonra bugünkü yerine taşınıyor.

Ermenilerin Çukurova’ya yerleşmesi Bizans İmparatoru II. Nikeforos Fokas’ın 965 yılında bölgeyi ele geçirmesiyle başlamış. İmparator II. Bazileos’un 1021-1022’de başlattığı ve kendisinden sonra gelenlerin devam ettirdiği Doğu Anadolu’yu topraklarına katma siyaseti, Ermeni göçünün artarak devam etmesine neden olmuş. Bizanslılar tarafından ortadan kaldırılan Ermeni Krallığı halkının bir kısmı İç Anadolu’ya göçe zorlanırken, bir kısmı da Çukurova’ya yerleştirilmiş.

On birinci yüzyılın ilk yarısında Bizans İmparatorluğu tarafından göçe tabi tutulan Ermeniler, aynı yüzyılın sonlarında 1. Haçlı seferinin Anadolu’da yarattığı siyasi otorite boşluğundan da yararlanarak bir krallık kurmayı başarırlar. 275 yıl kadar devam eden bu devletin adı Kilikya Ermeni Krallığı’dır.

Feke Kalesi Ermenilerin en erken tarihli askeri yapısı ve Ermeni Krallığı’nın kurulduğu yer. Kuzey ve güneyi birleştiren Kozan-Kayseri yolu üzerinde stratejik bir konumda. Feke, Ermeni tarihinde önemli bir role sahip. Tarihçi Hetum’a göre Ruben’in oğlu Konstantin, Feke’yi 1098 yılında Bizanslılardan almış. 1111 yılında Ermeni Baron’u I. Toros, Kapadokya Bölgesinden elde ettiği ganimetleri Feke’de saklamış.

Feke Kalesi’nin tarihindeki en önemli olay, 1138 yılında Bizanslılar tarafından kuşatılmasıdır. Kaledekiler, ovadakiler gibi çabuk teslim olmazlar. Üç hafta devam eden kuşatma sonuç vermeyince, iki tarafın en iyi iki savaşçısının sonucu belirlemesine karar verilir. Kale, bu iki savaşçının mücadelesinde, Bizanslının üstün gelmesi sonucunda Bizanslılara teslim edilir. Daha sonra kalenin hakimi Danişmendliler olur. 1145 yılı başında ise Kilikya Ermeni Lordu Levon’un oğlu II. Toros kaleyi Danişmendlilerden geri alır. 1270’li yıllarda kale Memluk saldırılarına uğrar, hatta 1275 yılında Kozan (Sis) Patriği Memluk saldırılarından korunmak için Feke’ye sığınır. Kilikya’daki Ermeni Krallığı 1375 yılında sona erer. Önce Memluk, sonra Osmanlı hakimiyetine giren bu bölgede Ermeniler 1920’lere kadar yaşamlarını sürdürürler.

Yol boyunca tezgahlar var ama üstleri boş. Herhalde erken diye gelmediler, yoksa kullanılmıyor mu? Bir iki kasap, lokantamsı yerler geçiliyor. İniliyor daha çok çıkılıyor. Maalesef bu güzel doğa parçası içinde kendini bilmezlerin attıkları çöpler her yerde. İnsanın gözüne batıyor, rahatsız ediyor. Üzülüyor, bu kadar duyarsız olmalarına kızıyorum da. Gel sen güzelim yerde piknik yap, ateş yak, ye-iç ondan sonra çöpünü sağa sola saçarak ayrıl, toplayıp götürme!

Saat 8.40, 639 metredeyim. Hava 24,6 derece sıcaklıkta. Toroslar’ın görkemli manzarasını izleyerek kuzeydoğu yönünde pedallıyorum. Ters yönden dev tarım makineleri, arkalarında römork takılı vaziyette gelmekte. Bazı sürücüler de bu araçları, beni gördükleri halde sollama yaparak üzerime üzerime geliyorlar. Basıyorum küfürü; Muvaffak bu mutfak çok ufak...

Yolum doğuya kıvrıldı. Bu bölüm sıfır eğim. Rüzgar gelmeye başladı. Eco’dan Normal’e geçtim. 22-23 km/sa ile gidiyorum. Tempom iyi. Durmak istemiyorum. Yanımdaki elmanın tekini ısırarak pedallamaktayım. Gelen geçen, yolda duranlarla selamlaşmalar. Çok güzel bir bölge burası. Bu turun güzel yollarına girecek. Yılda yaptığım 2,5-3 aylık bu gezilerde soluduğum temiz hava herhalde kalan 9-10 ayın pisliğini temizliyordur diye sıkça söylüyorum kendime, size de. Bolca içime çekiyorum havayı. Geçen bir arabanın egzoz gazı hemen belli ediyor kendini. [e] 15,9 km/08.50/%20 harcandı. 686 metredeyim. Himmetli Hidroelektrik Santrali sağımda. Bu nehrin taşma sorunu nedeniyle uyarı yazıları dikili yol boyunca. Ve de sirenler vardı. Herhalde bir sel durumunda bağırıyor olmalı. 1980’de Feke’yi sular basmış. Kıyıya yakın yerler bayağı zarar görmüş.

Çukurova'da sel ve taşkından en çok etkilenen ilce Feke olmuş. buradaki Süphan ve Göksun ırmaklarının taşması sonucu ilçe su altında kalmıştır. Feke Belediye Başkanı Kâzım Gk duman, ilçenin ortasından geçen Süphan üzerindeki köprünün yıkılması sonucu ilçenin ikiye bölündüğünü, 140 kadar ev ve işyerinin bir bölümünün yıkıldığını bir bölümünün de oturulamaz hale geldiğini, Feke köyleriyle ilişki kurulamadığını, hiç bir yerle de karayoluyla bağlantılarının olmadığını söylemiştir. Saimbeyli. Tufanbeyli, Karaisalı ilçeleriyle de telefon ilişkileri kesilmiştir.

İlk etapta 700 metreye geldim. Sonra devam edecek ve 1000 metreyi bulmalı. 21,6 kilometrede Feke Çayının yerini Saimbey Deresi alıyor. Su azaldı ve inceldi. Minik çağlayanlar yaparak akmakta. Gürleşen köyü burası. Gözüm şeftali arıyor. Bu bölgenin bir çeşidi varmış, özelmiş. Ama kimsenin tezgahında göremiyorum. Elma var, bolca domates, 4-5 lira kilosu. Birine yanaşıyorum. İki çeşit elma, biri yeşil, diğeri çizgili gibi. Bir tane istiyorum çizgiliden. Yerken sohbete dalıyoruz. Bey askerliğini Sütlüce’de yapmış. Az çok İstanbul’u biliyor. Bana Tufanbeyli’den Tomarza’ya yol tarifi veriyor. Hanım da konuşkan, arada lafa giriyor. Karı koca fasulye ayıklıyorlar, kırıyorlar. Sempatik insanlar.

[e] 24,9 km/09.20/%40 harcandı. 790 metre rakıma ulaştım. Saimbeyli’ye 11 kilometre falan kaldı. Burada ormanlar dağlara çekildi. Etraf daha açık, yol da. Biraz da daraldı şerit. Karşı yönden gelenler de daha fazla. Yani durumlarda bazı değişiklikler oluyor demeye getiriyorum lafı. İsmini bilemediğim bir köyden geçmekteyim. Hava keçi kokuyor. Alabalık tesisi de var. [e] 33,1 km/10.05/%60 harcandı. Son bir çıkış ve 952 metredeyim. Yol kısa olduğundan Normal’ealmıştım desteği. 

Dağların arasında derin bir vadi içerisine yerleşmiş, çok özel bir konumu olan, görmüş geçirmiş Saimbeyli’deyim. ÖE’yi az geçmişim. Hükümet Konağı’nın karşısında. Erken geldim. Kimsecikler yok. Kahvaltı eden biri dışında. Yetkiliyi telefonla arıyorum. Fatih Bey birazdan geleceğim diyor. Odam ama daha boşalmamış. Pazar diye uzun uyumalarına izin veriyorlarmış. Halbuki çıkış 10 diye de yazarlar genelde ÖE’lerde. Neyse, bir çay eşliğinde pastaneden aldığım kahvaltılıkla karnımı doyurmaktayım. Fatih Bey’de bu arada gelmiş. Benim oda zaten boşmuş, 201 nolu. 50 liraya. Bina dışındaki giriş bölümünde tanıştığım emekli sınıf öğretmeni Hasan Bey ve Fatih Beyle sohbetteyiz. Çocuklar, eğitim, bisiklet yolculuğu, İstanbul, Saimbeyli... Buranın eski adı Haçin olup, ilçeyi Fransız işgalinden kurtaran Saim Bey'in hatırasına ismi Saimbeyli'ye çevrilmiş. Konudan konuya geçiyor neredeyse öğleni buluyoruz. 

Odama çıkayım artık. Yerleşiyorum. Bisikleti girişteki boşluğa alıyoruz. Duş ve uzanmaca. Gözlerin kapanması uzun sürmüyor. Şöyle 2’ye kadar uyumuşum. Yemek işi için Hasan Bey beni Saray Lokantası’na götürüyor. Etsiz yemek yok. Diğer lokantada da yok. Ne edelim? Tarhana çorbası varmış, az pilav ve az yoğurt ilavesi ve ikram salata ile doyuruyorum mideyi. 10 lira tutuyor tümü. Buralarda adetten çay. Ama almıyorum. 

Lokantacının yeğeni olan beyle sohbete geçiyoruz. Afacan Manavı da diğer amcasınınmış. İstanbul’da Boğaziçi’nde hazırlığı başaramamış buraya dönmüş. Yazık, önemli bir fırsatı kaçırmış. “Yaylaya çıkıyorum çocuklarla, gelir misiniz?” Gitmeyi isterdim ancak geç dönerler, orada mahpus kalmayayım. Teşekkürle ret ediyorum. Bunun üzerine beni açık hava bir kahve-oyun mekanına götürüyor ve sade kahve ısmarlıyor. Kahvemi yudumlarken etrafta okey oynayanları izliyor, internetten ilerideki günlerde gideceğim yerlere ilişkin bilgiler ediniyorum. Gezilecek yerleri deftere not alarak. Bu arada öğrenmiş bulundum, Saimbeyli’nin de bir Kiraz Festivali varmış, haziranda ama.

ÖE merkezde olduğundan giriş çıkış yapmak kolay. A101’den aldıklarımı odaya bırakıp biraz dolanıyor bir kaç foto alıyorum. Otoyol ilçenin ortasından geçiyor. Biraz ters bir durum. Koca koca tarım makineleri, evlerden yüksek, geçiş yapmaktalar.

İlçenin eski ismi “Haçin”. Bu ismin Anavarza Beyliği’nden geldiği ve Bey Torya’nın oğlunun adı olduğu bilinmekte. 

Evet, ismin Ermenice olduğu söyleniyor. Bir zamanlar Kilikya bölgesinden çıkıp gelen Ermeniler buraya yerleşmişler ve yüzyıllarca Türklerle birlikte yaşamışlar. Ancak 1. Dünya Savaşı başlarında sık sık isyan çıkaran Ermeniler, Osmanlı yönetimi tarafından Suriye içlerine sürgün edilirler. Ancak, daha sonraki süreçte gerek otorite boşluğu ve gerekse Fransızların yöreyi işgal etmeleri üzerine, bu Ermeniler yeniden bölgeye gelir ve bu kez bölgede dehşet saçarak buradaki ahali kıyımına başlarlar.

Yöre 18 Ekim 1920 tarihinde, kaymakam Saim Bey ve yüzbaşı Doğan tarafından Fransız işgalinden kurtarılır. 1928 yılına gelindiğinde ise Haçin olarak isimlendirilen yerleşim, günümüzdeki yerine taşınır. Çünkü Kurtuluş Savaşı’nın ardından, yerleşim yerinde girilecek gibi yapı kalmamıştır. Bunun üzerine ilçe merkezi geçici olarak Gürleşen köyüne alınır. 1 Nisan 1923 tarihinde ise bu kez Rumlu köyüne yerleşilir. 30 Aralık 1923 tarihinde ise Haçın adı, milis komutanı olarak görev yapan Saim Bey’in adı verilerek “Saimbeyli”, Rumlu köyünün adı ise, yine milis komutanlarından Doğan Beyin ismine atfen “Doğanbeyli” olarak değiştirilir. 1929 yılına gelindiğinde ise Saimbeyli bugünkü yerine taşınır. (Okuduklarımdan özetle)

Resmi tarih sizce nedir? Resmi tarih iki şey yapar: Bir şanlı geçmiş üretir, yani parlatır ve bir de geçmişin kirlerini siler, yani temizler. Öyle ki, geçmişte olan her şey mükemmeldir, güzeldir, tertemizdir, soyludur, şanlıdır, gururlandırıcıdır… Orada hoşa gitmeyecek hiç bir şey yoktur. Velhasıl resmi tarih yalana, tahrifata, yok saymaya, adıyla çağırmamaya dayanan ideolojik bir fabrikasyondur. Geriye dönük [retrospektif] olarak uydurulmuş bir kurgudur. Eğer amaca uygun bir geçmiş yoksa her zaman için yeniden icat edilir. Zira “geçmiş, öğünülecek fazla bir şey olmayan şimdiki zamana daha şerefli bir arka plan sunar.” (Eric Hobsbawm, Tarih Üzerine, Bilim ve Sanat Yayınları)
Eric Hobsbawm

6 yıl önce aramızdan ayrılan Devrim Çağı, Sermaye Çağı, İmparatorluk Çağı ve Aşırılıklar Çağı kitaplarının yazarı İngiliz Marksist tarihçi Eric Hobsbawm böyle diyor. Hobsbawm'ın yapıtları politikacılardan aktivistlere, tarihçilerden siyaset bilimcilere kadar büyük bir etki yaratmış ve ilham kaynağı olmuştur. Uzun yıllar İngiltere Komünist Partisi'nin çeşitli kademelerinde görev yaptı ve Komünist Tarih Grubu'nda çalışmalarda bulundu.

Saat 7 gibi karnım acıkıyor. A101’den şımarıklık yapıp dilim peynir, Eti Kızarmış Ekmek ve domates eşliğinde parkta karnımı doyuruyorum. Üçgen peynir alacaktım ama sürmesi şimdi mesele olur diye kolayına kaçtım. Yarısını da sabah kahvaltı niyetine yerim diye saklıyorum.

Akşam Serhan’ın telefonuyla biraz İstanbul’a bağlanıyor memleket meselelerini konuşuyoruz. Gezi notları ve müzik dinlemekle geçiriyorum günün kalanını.

Çözüm Yolu Demokrasi: Türkiye’nin saygın isimleri ülkenin her alanda yaşadığı sıkıntının demokrasiyle aşılabileceğini söyledi. 















Feke - Saimbeyli  
Tur tarihi: 12 Ağustos 2018
Kat edilen mesafe: 33,29 km.
Ortalama hız: 16,7 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 1 sa 59 dk., dışarıda geçen süre 2 sa 20 dk. 
En yüksek sıcaklık  32 ˚C, en düşük  23 ˚C, ortalama 26,9 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 753 m, kaybı (iniş) 348 m.
En düşük irtifa 555 m, en yüksek 965 m.

Garmin yol bilgileri Feke-Saimbeyli  

Relive yol bilgileri Feke-Saimbeyli

        

Saimbeyli ÖE 0322 7612448

7.55’de Feke ÖE’den ayrıldım.

Feke çıkışı başlıyorum tırmanmaya. Hava serin. Yelek giymedim. Gölgede
 üşütüyor. Tırmanış iyi geliyor ama. Isınıyorum. Ardından
 gelen inişle çok keyifli bir bölgeye giriyorum. Sağımda
 Feke Çayı akmakta, tüm coşkusuyla. 


Yol suyun bir hayli üstünde olmasına rağmen sesi buralara 
kadar geliyor. Bölge yemyeşil, çamlarla kaplı. Dev ağaçlar var.


Yolun durumu iyi. Tek şerit ama dar sayılmaz. Ara
 sıra ters yönden gelen arabalar var.



Maalesef bu güzel doğa parçası içinde kendini bilmezlerin
 attıkları çöpler her yerde. İnsanın gözüne batıyor, rahatsız 
ediyor. Üzülüyor, bu kadar duyarsız olmalarına kızıyorum
 da. Gel sen güzelim yerde piknik yap, ateş yak, ye-iç
 ondan sonra çöpünü sağa sola saçarak ayrıl, toplayıp götürme!




Toroslar’ın görkemli manzarasını izleyerek kuzeydoğu
 yönünde pedallıyorum. 




Gelen geçen, yolda duranlarla selamlaşmalar. Çok
 güzel bir bölge burası. Bu turun güzel yollarına girecek.

Himmetli Hidroelektrik Santrali sağımda. Bu nehrin 
taşma sorunu nedeniyle uyarı yazıları dikili yol boyunca. Ve
 de sirenler vardı. Herhalde bir sel durumunda bağırıyor
 olmalı. 1980’de Feke’yi sular basmış. Kıyıya 
yakın yerler bayağı zarar görmüş.




Ters yönden dev tarım makineleri, arkalarında
 römork takılı vaziyette gelmekte.


Feke Çayının yerini Saimbey Deresi alıyor. Su azaldı ve
inceldi. Minik çağlayanlar yaparak akmakta. 




Saimbeyli

Saimbeyli ÖE



Saray Lokantası




Evinize dost görünen bir düşmanınız giriyor,
 kim olduğunu bulmaya çalışın.

Saimbeyli


Saimbeyli; ilçenin eski ismi “Haçin”. Bu ismin Anavarza
 Beyliği’nden geldiği ve Bey Torya’nın oğlunun adı olduğu
 bilinmekte. İsmin Ermenice olduğu söyleniyor. Bir zamanlar Kilikya 
bölgesinden çıkıp gelen Ermeniler buraya yerleşmişler
 ve yüzyıllarca Türklerle birlikte yaşamışlar.




Saat 7 gibi karnım acıkıyor. A101’den şımarıklık yapıp dilim
 peynir, Eti Kızarmış Ekmek ve domates
 eşliğinde parkta karnımı doyuruyorum. 


Otoyol ilçenin ortasından geçiyor. Biraz ters bir durum. Koca
 koca tarım makineleri, evlerden yüksek, geçiş yapmaktalar.



































37. gün (devamı) Saimbeyli-Tufanbeyli – 35. gün (öncesi) Kozan-Feke




[bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı

Erzurum-Aşkale = 52,86 km

Aşkale-Bayburt = 77,09 km 

Bayburt-Kelkit = 83,50 km

Kelkit-Erzincan = 72,25 km 

Erzincan-Kemah = 53,05 km 

Kemah-İliç = 66,35 km

İliç-Divriği = 77 km

Divriği-Arapgir = 82,06 km

Arapgir-Keban = 43,15 km 

Keban-Elazığ = 49,81 km

Elazığ-Kale = 58,10 km 

Kale-Pütürge = 64,11 km



Nemrut-Kahta = 46,72 km

Kahta-Adıyaman = 34,64 km

Adıyaman-Gölbaşı = 66,34 km 





Kadirli-Kozan = 35,91 km

Kozan-Feke = 46,82 km

Feke-Saimbeyli = 33,29 km 


Tufanbeyli-Tomarza = 74,90 km

Tomarza-Develi = 30,76 km

Develi-Talas = 44,33 km

Talas-Kayseri = 14,68 km