17 Ağustos 2018

[bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı (Tomarza-Develi)

15 Ağustos 2018, Çarşamba / Tomarza – Develi, 30 km. (39. gün)

Şaşılası şekilde odada rahat uyudum. Battaniye ile yattım. Gerçi pencere açık yatıyorum ama. Yolum bugün kısa olduğundan yavaştan alıyorum kalkma işini. Eşyaların çoğu geceden toparlanmıştı. Fazla uzun sürmüyor hazırlanmam. Asansörle kapıya indiriyorum. Bisikleti de kazan dairesinden alıp yüklemem sonrası dünden kalan peyniri bitirmek üzere parktaki çay bahçesine gidiyorum. İki çayla (75 krş.) hafiften karnımı doldurdum. Tomarza’dan ayrılışım 8.05 oluyor.

Düz bir yoldan ilerliyorum. İlçe çıkışına kadar duble yol, bulvar devam ediyor. Sonrasında tek şeride dönüyor. Hava mis gibi ama gerçekten serin. Güneş altında olmama rağmen. Buraları ne güzel, yazın çok iyi. Ama kışın da herhalde çok soğuk. Bu turda bir kere yağmur gördüm, Bayburt’ta. Karadeniz’de olsaydım selle karşılaşırdım herhalde.

Tomarza çıkışı kısa bir rampa sonra düzeldi yol. Karşı yönden gelenler var. Fazla sık değil ama. Asfalt düzgün. 2’nci sınıf. Hani bazı yerlerde ne oluyorsa aşınıp siyah asfalt ortaya çıkıyor ve biraz sanki erimeye başlamış gibi bir hal alıyor ya. Ama buna karşılık kaymak düz oluyor. İşte tekerlerin geçtiği bölümler böyle. Bazen asfaltın tamamı böyle.

Yolun eğimi süper. Bazı bölümlerde -%2 ile kayarak gidiyorsun. Bu kadar da keyifli bir şey yok. Sağım solum kabak tarlası. Yani bu bölge demek böyle. Uzakta Erciyes tüm heybetiyle dikili bize bakıyor. Bolca fotoğraf çekmekteyim. 

Bir köyden geçiyor yolum, Pusatlı burası. İskeleler kurulu binalarda. Harap vaziyetteler gerçi ama küp şeklindeki bu taş yapılar çok keyifli gözüküyor. Malzemenin rengi, formun netliği ve temizliği. Ancak maalesef terk edilmişler. 

Yönüm batıya bugün. Ara sıra geçenler selam veriyorlar, kornayla, selektörle veya el sallayarak. Hoş oluyor. Ben de elbette karşılık veriyorum. [e] 22 km/09.10/%20 harcandı. 1468 metre rakımdayım.

İki saat sonra Develi uzaklarda beliriyor. Bugünkü yol hem kısalığı hem keyfi açısından çok rahat geçiyor. Uzun bir inişle Develi merkeze geliyorum. Meydandan sola denildi, ÖE için. Biraz da burada yokuş iniliyor ve sağdan sokak aralarına dalarak ÖE’nin önündeyim. Müdüriyette müdür yardımcısı bey ile kayıt işlemleri sürmekte. Resepsiyondan sorumlu Ahmet Bey, ki onunla telefonda yer işini konuşmuştum, işlemi tamamlıyor. No 204 temizlenmekte. Bir çay ikramıyla Develi hakkında konuşmaktayız. Görmek istediğim yerlerin bazıları uzakta, üçü ise Yukarı Develi’de, 5 kilometre dışarda. İkisi merkezde.

Oda mükemmel, temiz, düzenli ve geniş. Bu gezideki sıralamada başlarda yer alacak Develi. 40 lira ücret de süper burası için. Kahvaltı da dahil. Zaten beyler de son derce cana yakın ve ilgililer. Bisikleti hiç sorun etmediler. Derhal altta depoda yer gösterildi. İnsan karakteri nasıl farklı? Kimi 1001 dereden su getiriyor. Oda kapatırsan %50 alırım, hatta illaki yanına birini veririm, bisiklet mi... ? (!)

Duş alıp biraz ayaklarımı uzattıktan sonra yemeğe çıkıyorum. Öğle sıcağı kendini hissettiriyor ama gene de güneydeki yerlere göre çok serin buraları. Orada akşam 6’da bile sıcak devam etmekteydi.

Tarif edilen iki yerde de her yemeğin içinde et var. Olacak gibi değil. Bir başka yer söyleniyor, Bakırdağı Lokantası. Orada da durum aynı. Anlaşılan boşuna arıyorum. Bu durumda mercimek çorbası -nedense et suyu konulmamış- ve az pilav ve cacıkla 15 liraya bu işi bitiriyorum.

Yukarı Develi için minibüs durağındayım. Kalkışa yarım saat varmış. Öyle zırt pırt diye kalkmıyor anlaşılan oraya araba. Beklemek yerine biraz sokak aralarında, fazla da uzaklaşmadan yakınında dolanıyorum. Adetini bilmiyorum, dolar taşar falan, kalırım ayakta. 13 dakikası vardı daha kalkışa geldiğimde. Şoförü ile sohbetteyim. Kapıdan esen hava çarpmış. Fenayım diyor, her yerim tutuldu, yatmam lazım ama çalışmazsam 250 lira kesiyorlar. Biraz ilaç-bardak çekmece gibi konuları konuşarak zamanı dolduruyoruz.

Fazla uzak değil Yukarı Develi. 15-20 dakika sonra oradayım. Yolcusu da yoktu bu hattın. 45 dakika sonra dönüşü olacakmış bu aracın. Bir sonraki neredeyse 2 saat sonra. Hızla Devali (Devla Bey) türbesini ziyaret etmekteyim. Alparslan’ın yeğeni Devla Bey bölgeye hakim bu tepedeki kaleyi 1071 yılında fethedince, askerleri ile buraya yerleşip ölene kadar burada yaşamış. Öldüğü 1094 yılında ise yakınları onu buraya gömmüşler. Kümbet, ziyarete açık. Güzel bir tepede, seyir terası da var. Develi ayağınızın altında, derler ya. Esiyor da burası. Çaylar nedense bardakla satılmıyor demlik usulü. Bir bardak için demliği ne edeyim?

Türbeden sonra Sivasi Hatun Cami için sokak aralarından geçerek hafif bir yokuşu inmekteyim. İnekler, tavuklar, hırlayan bir köpek... Burası da Selçuklu döneminde kalma, köyde Ulu Cami olarak adlandırılıyor. 1. Kılıçarslan Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında 1280 yılında Sivasi Hatun adlı biri tarafından yaptırılmış. Caminin mihrabındaki peçeli kadın silueti de onun imzası olarak düşünülüyor. İki küçük çocuk hemen yanaşıyorlar camiye. Anladın rehberlik yapıp 3-5 kazanmak istiyorlar. “Para vermem.” diyorum. “Tamam.” diyorlar. Ama benimle giriyorlar camiye. Bana orada burada bazı yerler gösterip izahatta bulunmaktalar. İç ışıkları da açıyorlar. Yerlerini biliyorlar anlaşılan. Ama şamdanları çan diye öğrenmişler. “Hiç çana benziyor mu bunlar? Bakın buraya mum dikersin, al sana şamdan.” Belki öğrendiler. Neyse bu küçük kardeşlerin, Osman ile Ali, 11 ve 8 yaşlarında heveslerini kırmamak için 5 lira veriyorum. Seviniyorlar tabii. Üstelik de bisikletleri varmış. Minik bisikletçiler. Aşağı mahalleden buradaki okullarına bisikletle geliyorlarmış. Ben de onlara biraz kendi yaptığımı anlatıyorum.

Burası oldukça tarihi bir köy. Tarihi derken öyle 200-300 yıldan söz etmiyorum. Burada MÖ 2000-2500’li yıllara ait medeniyet izlerine rastlanmış. İlk adı Everek’miş. Ermenice Averak (Ören, harabe) kelimesinden geliyor. Bugün hala ilçe merkezi için Everek adı halk arasında kullanılmakta. 

Saat 3’de minibüs geldi. Atlayıp aynı arabayla dönmekteyim. ÖE yakınında inip bahçesinde soda-kahveyle biraz oyalanıp buraya yakın mahalledeki eski Ermeni evlerini görmeye gidiyorum. Adres sorduğum bir adamın ahret sorularıyla karşılaştım: “Nerelisin, niye görmek istiyorsun, kimsin...?”

Taş işçiliğinde usta olan Ermenilerin evleri yıkılmış, terk edilmiş ve oturulanlar çirkin şekilde boyamış. Tek tük kalmışlar ama çok güzeller. Detaylar müthiş. Yağmur oluğu, suyun akıtıldığı gagalar, girişlerdeki armalar, kapı üstlerindeki isim ve tarihler. Dikkatimi çekti ki isimlerin çoğu kazınmış. Tarih bırakılmış ama. Herhalde sahibinin adını sakladılar. Hangi nedenle acaba? Bunu tahmin etmek zor değil! Size bıraktım.

Bu mahallenin tamamını bu evlerle hayal ediyorum. Taşın o muhteşem rengi. Binaların güzelliği. Zamanında ne de güzelmiş. Ah bunları muhafaza edebilselerdi ne iyi olurdu. Ama böyle çok yer var tahrip olmuş Türkiye’de. Fakirlikten mi, göçebelikten mi, gavur malı diye mi...?

Gölgeleri kollayarak yürümekteyim, Elbiz Parkı hedefim. Bazı evlerin önünde yabancı plakalı araçlar gurbetçilerin olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin çoğu yerinde 60’lı yıllarla işçi olarak gidenlerin torunları şimdi o ülkenin vatandaşı, oranın imkanlarıyla yaşıyorlar, burada benim hayatım için oy kullanıyorlar. Böyle saçma iş olur mu? Oradaki adamın burada söz sahibi olması. Çok beğeniyorsan gel buraya, ne işin var orada?

Elbiz Parkı’na bir demir parmaklık üzerinde atlayarak girdim. Kapısı kilitli. Burası arka kapı herhalde. Ne sıkıntıları varmış ki kapatmışlar. 400 yıllık tarihi Çınar ağacı (böyle denildi), Roma Döneminden kalma ve ortasında fıskiyesi olan tarihi bir havuz ve etrafında masalar bulunmakta. Yemek yiyen ve çay içenler. Karnım acıktığından bir peynirli pide ısmarlıyorum. Yanına soda-ayran. Onlar da salata ve maydanoz getiriyorlar. 20 lira tutuyor hepsi. Serin güzel bir park. Su da keyif veriyor.

Merkeze yürümekteyim. Şehrin bu bölümünde daha çok gençlere yönelik mekanlar var. Zaten bahçelerinde bolca genç oturmakta. Biraz girmediğim bir iki sokağa dalıyor, tesadüf eseri Develi Lisesi’ni görüyorum. Rebii buradan mezun olmuş. Ona bir kaç foto ve video çekiyorum. ÖE yolu üzerindeki manavdan bir salkım beyaz üzüm alarak dönmekteyim.

Biraz müzik. Şu sıralar La İndia ve İssac Delgado’nun birlikte söylediği “Que No Se Te Olvide” şarkısına deli oluyorum. Yolda da sürekli kafa radyosunda çalıyordu. Küba asıllı Issac Delgado bugün Miami’de (ABD) yaşamakta. Latin Amerika müziği Salsa ve Timba’nın en popüler, ödüllü sanatçılarından. La İndia ise Puerto Rico asıllı, Latin Grammy ödülü almış şarkıcı ve besteci. 2011 yılında birlikte doldurdukları dört farklı versiyonu olan “maxi-single” ile karşınızdalar Sayın İzleyiciler...


Üzümleri yiyerek, yazıları, fotoları bilgisayara aktararak geceyi tamamlıyorum.















Tomarza - Develi 
Tur tarihi: 15 Ağustos 2018
Kat edilen mesafe: 30,76 km.
Ortalama hız: 21,1 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 1 sa 27 dk., dışarıda geçen süre 1 sa 46 dk. 
En yüksek sıcaklık  23 ˚C, en düşük  17 ˚C, ortalama 19,8 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 213 m, kaybı (iniş) 378 m.
En düşük irtifa 1226 m, en yüksek 1495 m.

Garmin yol bilgileri Tomarza-Develi

Relive yol bilgileri Tomarza-Develi

        

Develi ÖE 0352 6211124

Tomarza’dan ayrılışım 8.05 oluyor.

Düz bir yoldan ilerliyorum. İlçe çıkışına kadar
 duble yol, bulvar devam ediyor.


Yolun eğimi süper. Bazı bölümlerde -%2 ile kayarak
 gidiyorsun. Bu kadar da keyifli bir şey yok. Sağım solum
 kabak tarlası. Yani bu bölge demek böyle.





Uzakta Erciyes tüm heybetiyle dikili bize bakıyor.

Yönüm batıya bugün. Ara sıra geçenler selam veriyorlar,
 kornayla, selektörle veya el sallayarak. Hoş oluyor. Ben
 de elbette karşılık veriyorum. 

İki saat sonra Develi uzaklarda beliriyor. Bugünkü yol
 hem kısalığı hem keyfi açısından çok rahat geçiyor. 


Uzun bir inişle Develi merkeze geliyorum. Meydandan
 sola denildi, ÖE için. 
Develi ÖE



Ermenilerden kalan evler.

Develi



Bakırdağı Lokantası

13 dakikası vardı daha kalkışa geldiğimde. Şoförü ile sohbetteyim.

Devali (Devla Bey) Türbesi


Güzel bir tepe, seyir terası da var. Develi ayağınızın
 altında, derler ya. Esiyor da burası.

Yukarı Develi 


Türbeden sonra Sivasi Hatun Cami için sokak aralarından
 geçerek hafif bir yokuşu inmekteyim. İnekler,
 tavuklar, hırlayan bir köpek... 




Sivasi Hatun Cami 

Sivasi Hatun Cami İçi


1. Kılıçarslan Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında 1280
 yılında Sivasi Hatun adlı biri tarafından yaptırılmış. Caminin
 mihrabındaki peçeli kadın silueti de onun imzası olarak düşünülüyor.







Sivasi Hatun Cami 


Develi ÖE


Arzuladığınız şey istediğinizden çok daha fazla gerçekleşecek.

Taş işçiliğinde usta olan Ermenilerin evleri yıkılmış, terk
 edilmiş ve oturulanlar çirkin şekilde boyamış. Tek
 tük kalmışlar ama çok güzeller. 




Ermenilerden kalan evler.

Detaylar müthiş. Yağmur oluğu, suyun akıtıldığı gagalar,
 girişlerdeki armalar, kapı üstlerindeki isim ve tarihler. 










Aslanlı Taş Konak



Aslanlı Taş Konak


Dikkatimi çekti ki isimlerin çoğu kazınmış. Tarih bırakılmış
 ama. Herhalde sahibinin adını sakladılar. Hangi nedenle acaba?



Bu mahallenin tamamını bu evlerle hayal ediyorum. Taşın
 o muhteşem rengi. Binaların güzelliği. 


Tarih bırakılmış, isim kazınmış.





Zamanında ne de güzelmiş. Ah bunları muhafaza edebilselerdi
 ne iyi olurdu. Ama böyle çok yer var tahrip olmuş
 Türkiye’de. Fakirlikten mi, göçebelikten mi, gavur malı diye mi...?




Elbiz Parkı

400 yıllık tarihi Çınar ağacı, Roma Döneminden kalma ve ortasında
 fıskiyesi olan tarihi bir havuz ve etrafında masalar bulunmakta.

Elbiz Restorant

Kestikten sonra diriltiyor.




Biraz girmediğim bir iki sokağa dalıyor, tesadüf
 eseri Develi Lisesi’ni görüyorum.

Develi Lisesi

Develi Lisesi
Ermenilerden kalan evler.




40. gün (devamı) Develi-Talas – 38. gün (öncesi) Tufanbeyli-Tomarza




[bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı

Erzurum-Aşkale = 52,86 km

Aşkale-Bayburt = 77,09 km 

Bayburt-Kelkit = 83,50 km

Kelkit-Erzincan = 72,25 km 

Erzincan-Kemah = 53,05 km 

Kemah-İliç = 66,35 km

İliç-Divriği = 77 km

Divriği-Arapgir = 82,06 km

Arapgir-Keban = 43,15 km 

Keban-Elazığ = 49,81 km

Elazığ-Kale = 58,10 km 

Kale-Pütürge = 64,11 km



Nemrut-Kahta = 46,72 km

Kahta-Adıyaman = 34,64 km

Adıyaman-Gölbaşı = 66,34 km 





Kadirli-Kozan = 35,91 km

Kozan-Feke = 46,82 km

Feke-Saimbeyli = 33,29 km 


Tufanbeyli-Tomarza = 74,90 km

Tomarza-Develi = 30,76 km

Develi-Talas = 44,33 km

Talas-Kayseri = 14,68 km