16 Temmuz 2018, Pazartesi / Bayburt – Kelkit, 83 km. (9. gün)
Sabah merakla uyanıp pencereden heyecanla bakıyorum. Öff müthiş bir gün var dışarıda. Dünkü havadan eser yok. Pırıl pırıl, bu kadar erken olmasına rağmen. Akşam üşüdüm ama, kalkıp termalin altını giydim. Üzerimde de polar yelek vardı. Pencereyi açık yatıyorum, serin serin.
Kalkmam hazırlanmam 7 buçuk oluyor. Yüklenip yola çıkmam 7.45. Karayollarına veda ediyorum. İşçiler gelmişler bile. Burak Bey geç işbaşı yaptığından mesajla kendisine teşekkür ettim. 4 gün beni ağırladı, misafir etti. Eksik olmasın.
Bir inişle ayrılıyorum Karayolları’ndan. 1 kilometre sonra gelen kavşaktan sağ, Erzincan yönüne saptım. Beraberinde gelen yokuş, %6’dan kısa bir tırmanış. Yolda çalışma olduğundan tek şerit. Kenardan kenardan pedallamaktayım. Fazla uzamadan düze çıkıyor. Ama geçenler hem hızlı hem yakın. Hatta bir tanesi korkutacak kadar yakın geçti. Bayburt Üniversitesi’nin yerleşkesinden geçmekteyim. Külliye demişler... Biz gidemeyiz Mersin’e. Üniversiteye ait Konukevi hemen yanında.
Sanki geçen sene de bu yolda çalışma vardı gibi hatırlıyorum. Notlarıma bir bakmam lazım. Bayburt dışına çıkınca yol tek şeride dönüyor. Asfalt kaba, yer yer yamalı. Ama etraf harika. Uzayan tarlalar, kimileri biçilmiş, otlar balyalanıp taşınmayı bekliyor. Trafik daha çok bana doğru. Tek tük de benim yönümde. Yol genelde düz, ciddi rampası yok. Bugün Kelkit’e gideceğim. 80 kilometrelik bir yol. 55 kilometre sonra Köse gelecek. Geçen sene burada konaklamıştım, Belediyenin misafirhanesinde. Hüseyin Bey ile tanışmış güzel bir gün geçirmiştim. Geçerken bir merhaba demek için uğramayı düşünüyorum.
Bölge Otlukbeli savaşının geçtiği yerler. Demirözü ayırımına kadarını biliyorum (16,7 km/08.38). Ama bugün düz devam ediyorum, geçen seneki yoldan farklı olarak. Yol ayrımında jandarma kontroller yapmaktaydı. Hava nefis, tam bisikletlik. Yolun kabalığı ve yamalığı devam etmekte. Üzerimde ince yelek var. Güneş bulutların arkasına geçtiğinde serin oluyor. [e] 19,3 km/08.43/%20 harcandı. Çayırlar geniş, sürülmüş tarlalar var. Ortalarında yüksek gerilim hatları dikili, sonsuza doğru gitmekteler. Dağlar uzakta, üzerlerinde bulutlar pamuk pamuk. 1600-1650 metrelerde sürüyor yolum, ara sıra gelen ufak tırmanışlarla.
Çayıryolu Köyü. Yol kenarına dikili bir levhada Yavuz S. Selim ve IV. Murat’ın seferleri sırasında bu köyde 5 gün konakladığı yazılı.
Bir takım iç ve dış sebeplere istinaden Revan ve Tebriz seferine çıkan padişah, 20 Haziran 1635 yılında Bayburt’a geldi ve bugünkü adı Çayıryolu olan Sünür Ovası’nda geceli-gündüzlü beş gün ikamet etti, burada ileri gelen askerlerle mızrak ve cirit oynadı.
Aslında Bayburt aynı heyecanı yaklaşık 120 yıl evvel yine yaşamıştı. 1514 Çaldıran seferi dönüşünde Osmanlı’nın cihangir padişahı Mısır, Suriye ve Kudüs fatihi Yavuz Sultan Selim, 25 Ekim 1514 tarihinde Bayburt’un Sünür köyüne gelmiş ve Bayburt kalesini fethetmek için askerlerini yola çıkarmış ve tarihçi Hadidi’nin
Meger bir kal‘ a vardı gâyet a‘lâ / Kim adı Payburd u hısn-ı zîbâ
şeklinde tavsif ettiği tarihi Bayburt kalesi bu sırada fethedilmişti. Hatta Selim, daha Trabzon’da şehzade iken Şah İsmail’in bölgede sebep olduğu kargaşalığa son vermek amacıyla 1499 yılında Bayburt’a gelmiş, Bayındır Beylerinden Ferruhşâd Bey ve Manşûr Bey bu tarihte Şehzâde Selim’in hizmetine girmişti.
Sünür köyü ve etrafı çok stratejik bir noktadır. Akkoyunlu hanedanının kurucularından Kutluğ Bey’in mezarı bu köydedir. Bir tarihçinin ifadesiyle, Söğüt ve Domaniç’in Osmanlı tarihindeki yeri ne ise Sünür ve Pulur köyleri de Akkoyunlu tarihi için aynı derecede önemlidir. Kutluğ Bey’in saldırılarına maruz kalan Trabzon Rum imparatoru, onunla iyi geçinme politikası gütmüş ve kızı Despina’yı Kutluğ Bey ile evlendirmiş ve bir süre sonra da Sünür’e gelerek birkaç gün misafir olmuştur.
Görüldüğü gibi Sünür ve civarı sultanların, kralların, beylerin ikametgâhı ve uğrak yeri olmuştur. Yavuz Sultan Selim’in gelişi ile yaşanan heyecan bir asır sonra bu defa Bağdat, Revan ve Tebriz fatihi Sultan IV. Murat’ın ordusuyla Sünür’de beş gün ikametiyle yeniden tazelenmiştir.
Tarih ne ilginç. Gezilerimde hep ilgiyle izliyorum. Şimdi, Fatih Sultan Mehmet Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan’ı bu bölgeye yakın Otlukbeli Zaferi ile yenerek Erzincan ve civarını ele geçiriyor. Sonra, Akkoyunluları yıkan İran Safileri Erzincan bölgesi için Osmanlılarla mücadele ediyorlar. Daha sonra ise, 1514’te Yavuz Sultan Selim Çaldıran Zaferi ile bölgeyi Osmanlı Devleti topraklarına katıyor. Bin yıl sonra acaba buraları nasıl olacak? Kimsenin hakimiyetinde değil hiçbir yer.
Salyazı beldesine geldim. Eli yüzü düzgün bir yere benziyor. Kırklar Mağarası diye bir sapak görüyorum. Devam ediyorum ve solumda geniş bir su birikintisi, minik bir gölet. Coğrafyaya yakışmış. Güneş üzerinde parlamakta. Güzel duruyor, bir kaç foto alayım. [e] 42 km/08.51/%40 harcandı. Sıfır eğimli bir yoldayım. Durunca hava sıcak ama hareket ettiğinde serinliyor. Burası Köse, dümdüz bir plato herhalde, 1650 metrelerde. Fazla tırmanış yok. Batıya doğru yolum. Güneş bulutların arkasında kaybolunca serinliyor hava. İnce yelek iyi geldi. Asfalt kaba, çizgileri bile kalmamış.
Köse’ye girdim (58. km). Hüseyin Bey belediyedeymiş. Başkanın özel kalemi. Tekrar görmek güzel oluyor. Gelmeden fırından aldığım yarım kete ve ısmarladığı çay ile hem hafif acıkan karnımı doyuruyor, hem sohbet ediyoruz. Oğlu bu sene üniversiteyi birincilikle bitirmiş. Büyük bir gurur kaynağı. Şimdi yüksek lisans yapma isteğinde, aynı zamanda KPSS’ye de hazırlanıyormuş. Güzel haberler bunlar.
Yarım saat kadar Köse’de kaldım, devam pedallamaya. 7-8 kilometre gittikten sonra karşıdan, uzaktan bir turcu geliyor. Geçiyorum karşı şeride, merhaba diyorum. Merhaba diyor. Türk müsün? İsviçreli olduğu çıkıyor, Fransız kesiminden. Nicolas ile ayak üstü dost oluyor, İngilizce sohbet ediyoruz. Bayburt’ta kalacakmış bugün. Gürcistan’a gidiyormuş. Bazı pratik bilgileri veriyorum. D915’den inmek istiyor. Yani diyorum, zor bir yol. Heyecanı severim diyor. Ehh genç olunca insanın cesareti daha fazla, gözü kara oluyor. Bir foto çekip ayrılıyoruz.
Buralarda köy girişlerine tak (Yoksa adı başka mı?) kurmuşlar. Hoş geldin beş gittin gibi yazılar. Belki de iyi olmuş. Öyle tesadüfü girmiyor, karşılanarak duhul oluyorsun köye. Bu işin en iyisini Ankara’da Gökçek yaptı. Dinolar falan... Tarih ileride neler yazacak? Sayfa kalmayacak bunlardan. Mizahçılara bol malzeme olacaklar.
Kaş beldesi geçiliyor. Saat 12.25, 74,9 kilometre gelmişim. Bulutlar güneşi örtünce ortalık halen bu saatte bile serinliyor. Ama bugün bulutlar muhteşem. Havada dolaşan pamuk yumakları. O kadar çok foto çektim ki. Belki de bazıları yılbaşı kartı olabilir. 10 kilometre kadar kaldı Kelkit için. Kolay bir yol ama kıçım hafiften pişmeye başladı. Az kaldı sabır diyorum. [e] 78,3 km/12.34/%60 harcandı. Ve levhası geliyor. Sola gösteriyor ok. Bu yön aynı zamanda Erzincan yolu, yarın gideceğim yol. Google’da işaretlemiştim ÖE’yi, oradan takip ediyorum. Bir benzinci, ÖE’ye varmadan bir soda içeyim. PO’da soda 125 krş. Hoppala, herkes 1 liraya satarken sen niye öpüyorsun? Bu arada dışarıda gençler bisikleti görünce toplaşmışlar. Meraklılar, bir ağızdan heyecanla konuşmaktalar. Tatlı şeyler. Çekirdek istiyorlar benden, birer torba alıyorum her birine.
ÖE Google’ın gösterdiği yerde değilmiş! Hem benzinciden tarif alıyor, aynı zamanda ÖE’den Ercan Beyi arayıp teyit ettiriyorum. Ama gitmeden Kelkit içine girip bir tur atıyorum. Uzunca bir ana cadde boyunca dizili lokanta, dükkan, oteller var. Küçük yerler genelde böyle oluyor.
ÖE ile ASO yan yana, aynı binadalar. Önce ASO’ya yanlışlıkla girip sonra ÖE’ye çıkıyorum. Ercan Bey odamı ayırmıştı, 204 numara. 3 postada 2’nci kata taşıyorum. 25 lira için gayet iyi bir oda. Sıcak su için termosifonu açıp, bu arada Ercan Bey ile arkadaşının pinpon maçını izliyor, eksantrik kapı kilidinin çalışma şeklini öğreniyor ve ısınmış suda güzelce bir duş aldıktan sonra ayaklarımı uzatmak üzere yatağa seriliyorum.
Kelkit isminin nereden geldiği hususunda çeşitli görüşler vardır: Bazı araştırmacılar Kelkit Çayı’nın Antik Çağ’da Helen dilinde “kurt” manasına gelen “Lykos” şeklinde ifade edildiğini belirtmektedir. Daha sonra bu Ermenicede “gail-get” olarak söylenmeye başlanmış ve Kelkit şekline dönüşmüştür. Bir başka görüş ise bu bölgede ilk çağlarda “Kerkit” adında bir halk yaşadığını ve bu ismin buradan geldiği bildirmektedir. Bir başka eser de ise Kerkit isminin Strabon’un yaşadığı çağda Kuzeydoğu Anadolu’da Armenia Minor denen bölgenin yakınlarında yaşayan Apparitler halkının eski adı olduğu açıklanmaktadır. Dolayısıyla Kelkit isminin Ermenicede bulunan “gail-get” kelimesiyle ilişkisi olmadığı ifade edilmektedir. Başka bir görüşe göre Kelkit isminin Peçenek dilinde mevcut olduğu bilinmektedir. Bu bölgelerde 4. ve 7. yüzyılda Peçenek akınları görülür. Bu nedenledir ki, Peçenek Türklerinden Kilki Bey bu yöreye gelmiş ve onun ismine binaen Kelkit isminin ortaya çıkışı hususunda görüşler vardır.
Biraz haberler, biraz rota, biraz telefon konuşmaları, biraz kestirmece şeklinde 4 buçuğa kadar odada oyalandım. Sonra karın doyurmak üzere merkeze yönelmece. Sırayla lokantalara soruyorum: “Etsiz sebze yemeği?” Hiç birinde yok. Etsiz tarafından verelim kabul olmuyor. Sonunda Topuzlar Restaurant’ta az az kuru+pilav+yoğurt’a razı oluyorum (1 haftadır teslim aldı beni bu menü.), onlar da yanına salata+yeşil biber getiriyorlar. 14 liraya çıkıyorum lokantadan. Ama ne sinek vardı ortalıkta. Bu da pek iyi bir şeye delalet değil.
Dolaşmaca, sokak araları, çay bahçeleri... Foto çekerek sürüyor. Bulutlardan güzel şekiller çıkıyor. Bolca asılıyorum deklanşöre. Belediye başkanı sokakları donatmış panolarla. 1,5 km’lik çift şeritli bisiklet yolu bile vaat ediyor (Sadece, sonrası ne olacak?). Kral Pestil Köme dükkanından alınan müthiş bir lezzet, Gümüşhane bu işin diyarı. Fındıklı, 5 çubuk 5 lira tutuyor. 2 çayla 3’ünü götürüyorum.
Yapılacak görülecek fazla bir şey yok. Kahvaltıya alınan meyveli yoğurt ve su ile ÖE’ye dönmekteyim. Bu bölge gündüz sıcak gece serin olurmuş. Gerçekten yanıma sarı rüzgarlığı almamış olsaydım donacaktım gene.
Yarın Erzincan. 70 kilometrelik bir yol, ama bir tırmanışı var. Kop tarafını çıktım, şimdi Ahmetli tarafını çıkacağım.
Bayburt - Kelkit
Tur tarihi: 16 Temmuz 2018
Kat edilen mesafe: 83,50 km.
Ortalama hız: 17,5 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 4 sa 6 dk., dışarıda geçen süre 5 sa 39 dk.
En yüksek sıcaklık 34 ˚C, en düşük 15 ˚C, ortalama 22,3 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 435 m, kaybı (iniş) 690 m.
En düşük irtifa 1396 m, en yüksek 1714 m.
Garmin yol bilgileri Bayburt-Kelkit
Relive yol bilgileri Bayburt-Kelkit
Kelkit ÖE 0456 3171350
Meydan Otel 0456 3173727
Otel Ayvazoğlu 0456 3173282
Fidan Park Otel 0456 3171200 / 3171080
Teras Otel 0456 3171010
Bayburt Üniversitesi’nin yerleşkesinden geçmekteyim. Külliye demişler... |
Üniversiteye ait Konukevi hemen yanında. |
Demirözü yol ayrımında jandarma kontroller yapmakta.
|
Çayırlar geniş, sürülmüş tarlalar var. Ortalarında yüksek gerilim hatları dikili, sonsuza doğru gitmekteler. |
Dağlar uzakta, üzerlerinde bulutlar pamuk pamuk. 1600-1650
metrelerde sürüyor yolum, ara sıra gelen ufak tırmanışlarla.
|
Çayıryolu Köyü; Yavuz S. Selim ve IV. Murat,
seferleri sırasında bu köyde 5 gün konakladı.
|
Solumda geniş bir su birikintisi, minik bir
gölet. Coğrafyaya yakışmış.
|
Bugün bulutlar muhteşem. Havada dolaşan pamuk
yumakları. O kadar çok foto çektim ki. Belki de
bazıları yılbaşı kartı olabilir.
|
Geçen sene burada konaklamıştım, Belediyenin misafirhanesinde. Hüseyin Bey ile tanışmış güzel bir gün geçirmiştim. |
Hüseyin Bey ile, Köse.
|
Buralarda köy girişlerine tak kurmuşlar.
Hoş geldin beş gittin gibi yazılar.
|
İsviçreli Nicolas ile.
|
Kelkit
|
Büyük Cami
|
Kelkit ÖE
|
Kelkit ÖE penceresinden.
|
Kelkit ÖE ve ASO |
Topuzlar Restaurant |
Sadece 1,5 km mi?
|
Büyük Cami
|
Sokağın sakinleri.
|
Kral Pestil Köme dükkanından alınan müthiş bir lezzet.
|
Sizce neye benziyor?
|
10. gün (devamı) Kelkit-Erzincan – 8. gün (öncesi) Bayburt IV
[bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı
Erzurum-Aşkale = 52,86 km
Aşkale-Bayburt = 77,09 km
Bayburt-Kelkit = 83,50 km
Kelkit-Erzincan = 72,25 km
Erzincan-Kemah = 53,05 km
Kemah-İliç = 66,35 km
İliç-Divriği = 77 km
Divriği-Arapgir = 82,06 km
Arapgir-Keban = 43,15 km
Keban-Elazığ = 49,81 km
Elazığ-Kale = 58,10 km
Kale-Pütürge = 64,11 km
Pütürge-Karapınar (Yandere) = 49,97 km
Karapınar (Yandere)-Nemrut = 11,50 km
Nemrut-Kahta = 46,72 km
Kahta-Adıyaman = 34,64 km
Adıyaman-Gölbaşı = 66,34 km
Gölbaşı-Çağlayancerit = 41,99 km
Çağlayancerit-Kahramanmaraş = 63,14 km
Kahramanmaraş-Başkonuş Yaylası = 50,87 km
Başkonuş Yaylası-Kadirli = 66,39 km
Kadirli-Kozan = 35,91 km
Kozan-Feke = 46,82 km
Feke-Saimbeyli = 33,29 km
Saimbeyli-Tufanbeyli = 38,43 km
Tufanbeyli-Tomarza = 74,90 km
Tomarza-Develi = 30,76 km
Develi-Talas = 44,33 km
Talas-Kayseri = 14,68 km