21 Temmuz 2018

[bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı (Erzincan III)

19 Temmuz 2018, Perşembe / Erzincan III (12. gün)

Yola çıkmamanın keyfini yaşadım sabah. Tembel tembel tablette gezindim. Atatürk’ün dört defa Erzincan’a geldiğini okuyorum. 1 Temmuz 1919, 30 Ağustos 1919, 29 Eylül 1924 ve 10 Ekim 1924’de. Atatürk, Erzincan'ı ve Erzincanlıları her zaman sevmiş, onların vatanseverliklerini sık sık övmüş. 

Sonra blogda ve Mailchimp’de bazı işler yaptım. Gerçi erken uyandım. Gözlerimi 5 buçuk gibi açıp 6 gibi de hareketlenince yatakta uzanırken biraz uykum geldi, kısaca kapattım gözlerimi. Bugün Üzümlü ilçesine ve tekrar Ekşisu’ya gitme niyetindeyim. İşimi halledip TEDAŞ’dan ayrılmam 11 gibi.

Otobüse durak başından binmek istediğimden 1 numaraya atlayıp Dörtyol’a geldim. Ama bineceğim otobüsün durağı bayağı geride kalmış. 4 numaralı hatla geri dönüyorum. Buradan merkez dışına çeşitli yönlere araçlar kalkmakta, midibüsler dizili vaziyette yolcu bekleyişinde. Benimkisi az sonra hareket ediyor, Üzümlü’ye 4 lira alıyorlar. Erzurum yolundan gidiyoruz. TEDAŞ’ın önünden de geçmekteyiz. Aslında buraya kadar dolmadı otobüs, oturacak yer halen var. Binebilirmişim! Neyse, 25 kilometrelik yolu 35-40 dakikada aldık. Bir ara gözlerim kapanır gibi oldu, rehavet çöktü üzerime. Üzümlü’de ÖE olacaktı. Biraz merkez dışı diye okumuştum ama bayağı dışıymış. İlçeye uzunca bir yokuştan giriliyor. Yani iyi yürürsün, biraz da yokuş yukarı, en az 1,5 kilometre vardır. Türkiye'nin patentli tek üzümü olan Cimin Üzümü burada ve çevre köylerinde yetişmekte. Üzümün iri siyah taneleri ve 3 kg'yi geçen salkımları olduğu söyleniyor. Üzümlü küçük bir ilçeye benziyor. Fazla bir numarası yok demişlerdi. Araçtan inip şöyle küçük bir daire atıyorum merkezinde. Alınan bir poğaça (1,-) ile ağaçların altındaki çay bahçesine yerleşiyorum. Çaylar 75. Benimkisi limonlu olsun. Biraz ağır da olsa çalışan wi-fi’ye bağlanıp telefonla oyalanıyor, etrafı izliyorum. Birazdan yan masadakilerle sohbet başlıyor. Üç kişiler. Yahya Beyle konuşuyoruz. Konu haliyle siyaset. Ehh o zaman haliyle iktidar-muhalefet üzerine sürüyor. Çeşitli konularda Yahya Bey fikirlerini beyan ediyor. Öğretmen, İngilizce ve fizik. Bu bölge ağırlıklı olarak ülkücü. Ama iktidar yanlıları da var. Savunuyorlar yapılanları ama Yahya Bey aksini söylüyor. Çeşitli örneklerle anlatmaya çalışıyor masadaki diğer iki kişiye. Biraz da esprili biri. Hafif kinayeli de konuşuyor.

Sohbet sayesinde iki saat kaldım Üzümlü’de. 14.00 minibüsüne binip 3,5 liraya Ekşisu’ya geldim. Anayolu kullanmadı, iç yollardan sürdü. Üzümlü daha yüksekte olduğundan yokuş aşağı gittik. İlk bölümlerde yolun durumu kabaydı, köy yoluydu ama sonra düzeldi.

2015 sonu itibariyle bu bölgeye Ahıska Türkleri yerleştirilmiş. 3 bin kişilermiş. Rusya’da yetiştiklerinden buradakiler gibi kapanmadıklarını söylüyorlar. Kadınlar daha kendilerinden emin hareket ettikleri, buradaki insanlar da onları görerek rahatladıkları anlatılıyor. Şu milletin tamamını bir yurt dışına götürecek, bir müddet orada bırakacaksın. Kapana kapana bir hal oldular. Tutuculuk çok sıkıntılı bir durum. Yahya Bey aslında güzel açıkladı, o da en önemli şey eğitim diyor. Eğitimin insana neler kattığını her defasında tanık oluyorum. Cehalet felaket.

2 buçuk gibi Ekşisu’ya varmıştım. Burada çok önemli sulak alanlardan birisi olan Ekşisu Sazlığı da bulunmakta. Bu sazlık bir çok kuş türüne ev sahipliği yapıyor. Sazlığın bir kısmı mesire alanı olarak ayrılmış. Oldukça büyük bir park. Haliyle mangalcılar ortalıkta. Bir de havuz var, içinde pedallı sandallar yüzüyor. Diğer tarafında bir lokanta. Sodalı suyun önü kuyruk. Damacanasını kapan dolduruyor. Maden suyu, bedavadan.

Saklıbahçe lokantasında yemem önerilmişti Hakan Bey tarafından. Lokantaya gidip yerleşiyorum. İşleticisi ilgili bir bey. Sorularımdan vejetaryen olduğumu anlıyor. Fazla seçeneğinin olmamasına üzülüyor. Bu kavramları konuşuyor olması bile hoşuma gidiyor. En azından bilinçli. Genç kızlar hizmet etmekte. Bana barbunya pilaki, kızarmış patates ve ayran geliyor. Bir şişe de ekşisu konuluyor masaya. İlaveten kızarmış acı biber. Hepsine 25 lira alıyorlar. 

Suda pedallı sandallar dolanıyor, havuzda ördekler yüzmekte. Ortasında fıskiye. Güzel bir alan. Ama bir de temiz tutmayı öğrenseler. Nereden gelirmiş temizlik? Bunlarda yok herhalde.
Mim. Danyal Tevfik Çiper

Erzincan’a dönen otobüsteyim. 3 lira da buradan ödüyorum. Türkiye’de mimari olarak eşine rastlamanın mümkün olmadığı Terzibaba Cami’de indim. Modern bir caminin içini görmek istiyorum. Kocaman bir kubbe, iki kalın minare, şerefe yok. Yani 500 senelik Sinan’ı kopyalamaktansa yeni bir yaklaşım 1000x daha iyi. Külliyesi ile birlikte Danyal Tevfik Çiper (1932-2008) tasarlamış. 2002’de ibadete açılan caminin yapımı, mali sıkıntılar nedeniyle 12 yıl sürmüş. İçi de farklı, çizgiler eskiye hiç benzemiyor. Mihrap olsun, halılar, kubbe... İyi, biri çıkıp ucube dememiş! Y. Mimar Danyal Tevfik Çiper bir söyleşide bakın neler anlatıyor: “Fevkalade beyefendi bir belediye reisi (Talip Kaban)ve müftü (Fikret Karaman)vardı. Modern bir cami yapacağız diye zevklendiler, düşünebiliyor musunuz? Müftü çok kez Suudi Arabistan’a gitmiş gelmiş. Suudi Arabistan’da çok fazla modern cami var, İngilizler ve Amerikalılar yapmışlar. Belediye reisi de çok kültürlü, olgun bir arkadaşımızdı. Camiyi yaptık ama toplama parayla zor yürüyor tabii; yani bağış yapılacak da... Şu anda inşaat bitmek üzere, yani hemen hemen toplandı. Yalnız paramız yetişmediği için çatısını bitiremedik.”

Camiden ayrılıp yürüyerek merkeze doğru ufak ufak yürümekteyim. Hakan Beye uğrayıp veda ediyorum. Benimle ilgilendi, eksik olmasın. Bisiklet dostluğu apayrı bir şey. Sonra saat kulesindeki parkın içinde bulunan “Kule’m Kafe”de bir sade (7,-) ile geleni gideni izliyorum. Özellikle kadın erkek ilişkileri dikkatimi çekiyor. Erzincan’da kapalısı da açığı da hepsi flört ediyor. İnsanın tabiatında var, kapatsan da arzular değişmiyor.

Yol için cevizli sucuk ve küçük su, kahvaltı için meyveli yoğurt alınıp TEDAŞ’a dönüş yapıyorum. Yarın erken çıkar kimseyi bulamazsam diye 3 günlük (168,-) konaklama ücretini de kartla ödemiş oldum. Tarık Beye de veda ettim, dün beni arabasıyla güzel gezdirdi. Bu sabah çıkmadan Divriği, Arapgir ve Keban için kalacak yerleri de arayarak ön bilgilendirmeyi yaptım. Yarın tekrar pedallar dönmeye başlayacak.

TEDAŞ’ta konaklamam çok isabetli oldu. Keyifli bir yeşil alan içinde, püfür püfür esiyor, serin. Şehrin sıcağından uzak. Gute Nacht...

Üzümlü küçük bir ilçeye benziyor.
Fazla bir numarası yok demişlerdi. 



Türkiye'nin patentli tek üzümü olan Cimin Üzümü
 burada ve çevre köylerinde yetişmekte. 


Ekşisu


Sodalı suyun önü kuyruk. Damacanasını kapan
 dolduruyor. Maden suyu, bedavadan.



Oldukça büyük bir park. Bir de havuz var, içinde pedallı 
sandallar yüzüyor. Diğer tarafında bir lokanta.




Saklıbahçe; Et Lokantası ve Çay Bahçesi

Terzibaba Cami

Külliyesi ile birlikte Danyal Tevfik Çiper tasarlamış. 2002’de ibadete
 açılan caminin yapımı, mali sıkıntılar nedeniyle 12 yıl sürmüş.




Kule’m Kafe

Sevdiğiniz kişi ile beraber zor bir iş başaracaksınız.





















































13. gün (devamı) Erzincan-Kemah – 11. gün (öncesi) Erzincan II




[bisikletle]Türkiye: Kommagene Krallığı

Erzurum-Aşkale = 52,86 km

Aşkale-Bayburt = 77,09 km 

Bayburt-Kelkit = 83,50 km

Kelkit-Erzincan = 72,25 km 

Erzincan-Kemah = 53,05 km 

Kemah-İliç = 66,35 km

İliç-Divriği = 77 km

Divriği-Arapgir = 82,06 km

Arapgir-Keban = 43,15 km 

Keban-Elazığ = 49,81 km

Elazığ-Kale = 58,10 km 

Kale-Pütürge = 64,11 km



Nemrut-Kahta = 46,72 km

Kahta-Adıyaman = 34,64 km

Adıyaman-Gölbaşı = 66,34 km 





Kadirli-Kozan = 35,91 km

Kozan-Feke = 46,82 km

Feke-Saimbeyli = 33,29 km 


Tufanbeyli-Tomarza = 74,90 km

Tomarza-Develi = 30,76 km

Develi-Talas = 44,33 km

Talas-Kayseri = 14,68 km