28 Mayıs 2019

[bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos (Mesudiye–Hızırşah)

26 Mayıs 2019, Pazar / Datça Mesudiye – Hızırşah, 16 km (34. gün)

Bugün yolculuk var. Gerçi yakın ama tırmanışı olan bir yol. Hele Hızırşah’da Cristianne’nin evine nasıl çıkılacak, merak içindeyim.

Geceden toplanmıştım, giydiğim 1-2 eşya kalmıştı. Nedense yola çıkacağım zaman daha erken uyanıyor, fazla da oyalanmak istemiyorum. Sabahki işler tamamlanıp velespitin yüklenmesi kaldı. Elvira daha uyanmamış, sesi çıkmıyor. Üç gündür beni bekleyen bisiyi yuvasından çıkartıyor, çantaları yüklemem ve yola hazır olduğumda saat 8.14’ü gösteriyordu. Kapıyı tıklıyor, hafifçe sesleniyorum ama sanırım uyuyor. Kısa bir not yazarak ayrılmak isterken sesi geliyor. Beni yolcu ediyor, Remzi de gelmiş. Ne güzel bir duygudur bu, arkadaşların yolcu etmesi. Yapmayın etmeyin desem de içimi ısıtır, mutlu eder böyle uğurlamalar... Üç gün keyifli geçti, her şey için teşekkürler, sevgili Elvira ve Remzi. Bunu saymaz gene bekleriz J

Ev bir rampadan başlıyor. Yani zabah zabah tırmanış. Ve sıkı bir tırmanış. %10-12-14 hatta dönemeçlerde 17 bile gözüküyor. Normal‘le çıkıyorum. Mesudiye geride kalıyor, evler uzaklaşıyor küçülüyor arkamda. Tepelere çıktıkça nefis bir manzara başlıyor. Deniz, alabildiğince uzanıyor altımda.

3’ncü km’de ilk çentik gidiyor. Yol biraz düzelip nefes aldırıyor ve ana yola bağlanmakla tekrar tırmanışa geçiyor. 6 km sonra antenler geldi. Bundan sonra iniş. 556 m burası, 50 metreye inilecek, bırakıyorum velespiti serbest. Ağırdan başlayan ivme kısa sürede yükseliyor. Azgın bir at gibi ileriye atıldı velespit, arada frenleyerek dizginlemeye çalışıyorum ama yakaladığı hız da hoşuma gitmiyor değil. Kıvrılarak inen yolda karşımdan gelenlerin yanından vın diye geçip neredeyse arkamdakilere yol vermeyip hızla önlerinden kaçarak 15 km kadar gelmiş oluyorum Hızırşah ayırımına vardığımda. Tahmin eder misiniz nasıl bir keyif yaşadığımı? Herkesi arkamda sıralamak J

Christiane’nin yolu buradan bile gözüküyor. Dümdüz dimdik! Şahane. Herhalde başka seçeneği yoktu.

Köy içinde yön sorup ilerlerken, bir bakkalda içilen soda (1,25) sonrası alınan tarif üzerine evlerin yanından başlayan yolun topraklaşması inmememe neden oluyor. Burada düşerim bu ağırlıkla. Bisikleti iterek yürüyorum. Şimdi tepeye kadar bir beton yol çıkıyor karşıma. Hadi atla üzerine ve bas pedala ancak 4 metre bile daha gidemeden iniyorum. Bu rampa çıkılmaz; Duvar. Böylesini görmedim. Düştün mü yandın, gersin geri yuvarlanır başlangıç noktasına dönersin. İniyor, walkasistanı ile ağır ağır iterek çıkmaya çalışıyorum. 

Ve nihayetinde rengarenk çiçeklerin ve çok güzel yapıların olduğu bir yere geldim. Acaba hangisi onun evi? En iyisi ara da sor.

Uzundur görüşmediğim arkadaşım Christiane ile kucaklaşıyor bisiyi bir kenara dayayıp eve çıkıyorum. Arkadaşı Burçin de uğramış bugün, onunla da selamlaşıp arka bahçede oturup sohbete başlıyoruz. Burçin kısa süre sonra gidince biz devam ediyor, bana ayrılan süper bir odaya yerleşiyor, duş sonrası bahçeden toplanan yeşilliklerle hazırlanan nefis bir salata ile öğle yemeğini yiyor ve bitmeyen hikayelerimizle çay-kahve-kek yiyerek keyifli bir zaman-mekan yaşıyorum.

Çok güzel bir ortam yaratmış Christiane. Kendi evi dışında yoga-seminer ve konaklamak için oluşturulmuş odalar, ortak alanlar, mutfak, bahçe dışında iyi tarım (yani ilaç kullanmadan) yapabildiği serası ve tarlası mevcut. Tabii bu büyüklükte bir yeri tek başına yürütmek na-mümkün. Yani karı koca olan iki yardımcısı var, daimi gelen, başka türlü olmaz(dı). Ayriyeten temizlikçi ve bahçıvan.

Akşama doğru Küba aşkımız kabarıyor ve salsa müziği eşliğinde eğleniyor, dans ediyoruz, gece yarısına, pilimizin yettiği yere kadar. Viva la musica Cubana...


Evet, Latin Müziği kanımı kaynatır hep, neşe verir..., enerji katıyor yaşamıma. Tarihçesi nedir bu müzik türünün? Merak ettiniz mi? Mehmet Ünlü şöyle toparlamış konuyu: Bir gizemdir Latin Müziği... Bir var oluşun tarihsel geçmişi ile insan onurunun nüvelerinden, duygu, yapı ve aksiyon kriterlerinin sentezi ile birlikte, sözcüklerin sübjektif değil, adeta doğaçlama ile ortaya çıkması sonucu, ezgilerle bütünleşerek bizlere ulaşan bir müzik türüdür Latin Müziği... Adeta bir yeraltı kaynağı gibidir Latin Müziği... Saftır, yalındır, durudur, müthiş güler yüzlüdür. Buram buram hoşgörü kokar. İnsanı var eden güzellikleri yansıtır, sımsıcaktır. En güzeli barışa hizmet eden bir misyonu olduğu gibi; derdi, kederi, elemi, tüm  stresleri insan ruhundan söküp atar ve adeta bir yatıştırıcı gibidir. Kısacası natüreldir Latin Müziği...

Yapılan araştırmalar, Kristof Kolomb’un Amerika Kıtası’nı keşfiyle, Latin Müziği’nin Güney Amerika’da başlayan kölelik uygulamasıyla ortaya çıktığını bize gösterir... Evet... 15. yüzyılda Kolomb’un keşfinden sonra koskoca kıtaya, en kalabalık yerlerden insanları taşıyıp yerleşmelerini sağlamak zorunluluğu ortaya çıkar. Ancak ne var ki, Güney Amerika’nın bir avuç zengini, tarlalarını sürecek, işlerini yapacak hizmetçi bulmakta zorluk çekerken, en yakın yer olarak bilinen Afrikalıların bu işe uygun olduğu anlaşılır. Zaten, hizmetçilik yaptırılan Afrikalı insanların karşılaştığı zulüm sadece İspanya ile sınırlı kalmaz. Neredeyse dünyayı saran insanlık dışı “köle” ticareti, Güney Amerika’ya da sıçradıktan sonra, daha vahim hale gelir... Belli bir zümre bu ticaretten çok büyük paralar kazanırken, aynı oranda Afrikalıların çilesi hizmetçiliğin yanı sıra aşağılanma, sövme, hatta işkence görme boyutlarına kadar varır... 

Afrika’dan Latin Amerika’ya götürülen bu insanlar kendi aralarında, zaman içinde esaretlerini ifade edecek ezgileri mırıldanmaya, daha sonra belleklerinden dillerine düşen acıları ifade eden cümlelerden oluşan şarkıları, Afrika-İspanya ritimlerinin bir sentez oluşturduğu doğal bir müzik türü geliştirirler ki, bu müzik türü Karayıp Adaları’na kadar kısa sürede ulaşır. Ve bu müzik türü, bir süre sonra ”Afro-Cuban” adı verilen bir türe dönüşmüştür.                                                   

Tanınmış Latin Müzik araştırmacısı-perküsyon sanatçısı Enrique Maestre kaleme aldığı kitabında, bu türde Macho, Montuno, Negrita, Pregon, Tumbao, Sabrosa danslarının yer aldığını konu etmektedir... Hatta bu türlerin zamanla Küba müzik sitillerini oluşturduğunu da vurgular. Enrique Maestre, Salsa dansını, dünya çapında Celia Cruz’un yaygınlaştırarak kraliçe unvanı aldığını ortaya çıkardığı gibi, uzun bir dönem yine dünyayı saran Bossa-Nova’nın yaratıcısının da Antonio Carlos Jobim olduğunu işaret eder. Bir araştırmada da, El Cuarta de Tula’nın bestecisi Luis Marquetti’den, Mambo kralı olarak tanınan besteci-timbalci Tito Puente’nin Latin Müziği’nin ilk duayenlerinden olduğu anlaşılır.
                    
Latin müziğinde enstrüman olarak, Karayıp yerlileri tarafından kullanılan “marakas”, daha önceleri Küba’da limanda gemi halatı yaparken jütlerin liflerini ayırtmakta kullanılan “guiro”, 1930’lu yıllara kadar yalnızca “Afro-Cuban” kökenli “Santeria” inancına göre yapılan özel törenlerde “Bata” davulları kullanılırken, Arap müzisyenlerden alınan ve İspanyollar tarafından Küba’ya getirilen “Bongo” gibi çok sayıda enstrüman Latin müziğinde artık büyük bir özenle kullanılmaya başlanır. Ve Bongo, Latin Müziği’nin kendine has vurmalı sazı olarak yerleşir. İspanyol-İtalyan şarkı formundaki “Trova” temasının karışımı ile birlikte Latin Müziği’nin esas çıkış noktası 16’ncı yüzyılın başlarından itibaren filizlenir.
                    
Bantu, Yoruba, Dahomey ve Kalabarlı kölelerce imal edilen ve vurmalı çalgı müziği olan Musica Ritualstico, turistlerin daha kolay dans edebilmeleri amacıyla özellikle Küba’da kullanılan ritimler daha sade hale getirilir. Böylece Latin Müziği, Orestes ve İsrael ‘Cachao’ Lopez’in etkileriyle 1948 yılında Enrique Jorrin’in buluşu “cha cha”dan, 1989’da Avrupa’da en çok satan müzik türü Lambada’ya kadar uzanır... 

Yazar Meastre, “Küba müziğinin kökleri diğer kültürlerden farklı olarak kölelik, istibdat ve nadir olgular sonucu kaderin bir cilvesi olarak bir araya toplanmıştır. İdari teşkilatlardan ve uluslararası güç dengelerinden, sosyal koşullardan, açlıktan, öfkeden ve karmaşadan etkilenmiştir. Ancak müzik her zaman güçlüdür. Müzik hiçbir zaman baskı altına alınamamıştır ve kendi yolunda gider. Müzik bir tarih kitabıdır ve zamanın aynasıdır” demektedir.
                  
Bütün bunların sonucunda, Latin Amerika’da 600’den fazla, Karayip’lerde 275’ten fazla ve Küba’da ise 100’den fazla ritim bulunduğu ortaya çıkar... Eşi Türk olup İstanbul’da yaşamını sürdüren Enrique Maestre, Küba’da halen 89 çeşit ritmin kullanıldığını da ifade eder.
                
Son yıllarda Ricky Martin, Shakira ve Afro Cuban All Stars grubundan İbrahim Ferre, Compay Segundo gibi sanatçılar sayesinde kalplerde taht kuran Latin Müziği, Maestre sayesinde günümüzde anlamını bulacak ve önem kazanacak duruma gelir. 

Enrique Maestre’nin, bu konuda çok geniş araştırmalara yer verdiği 2005 yılında “Latin Perküsyon&Latin Müzik Tarihi” isimli kitabı Türkçe olarak da yayınlanmıştır. Bu arada, Latin Müziği denilince akla gelen Latin ülkelerinde, İspanyolca konuşulurken, sadece Brezilya’da Portekizce konuşulmaktadır.















Datça Mesudiye - Hızırşah 
Tur tarihi: 26 Mayıs 2019
Kat edilen mesafe: 16,27 km.
Ortalama hız: 11,3 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 1 sa 26 dk, dışarıda geçen süre 2 sa 04 dk. 
En yüksek sıcaklık  30 ˚C, en düşük  23 ˚C, ortalama 25,5 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 660 m, kaybı (iniş) 598 m.
En düşük irtifa 69 m, en yüksek 589 m.

Garmin yol bilgileri Datça Mesudiye-Hızırşah 

Relive yol bilgileri Datça Mesudiye-Hızırşah


        

Datça Hızırşah Tepe Ev 0533-7305450

08.14

Tepelere çıktıkça nefis bir manzara başlıyor. Deniz,
 alabildiğince uzanıyor altımda

Bundan sonra iniş. 556 m burası, 50 metreye inilecek,
 bırakıyorum velespiti serbest...

Ağırdan başlayan ivme kısa sürede yükseliyor. Azgın bir at gibi
 ileriye atıldı velespit, arada frenleyerek dizginlemeye çalışıyorum 
ama yakaladığı hız da hoşuma gitmiyor değil...

İşte tam karşıda, uzaktaki kıvrılarak giden yol çıkılacak... L














































































35. gün (devamı) Hızırşah II – 33. gün (öncesi) Mesudiye III






[bisikletle]Türkiye: Pergamon ve Sagalassos 
  

Bandırma–Biga = 72,88 km

Biga–Yanıklar = 73,88 km

Yanıklar-Arıklı = 61,12 km

Arıklı–Burhaniye = 57,06 km

Burhaniye–Ayvalık = 37,13 km

Ayvalık–Bergama = 62,30 km

Bergama–İzmir = 25,10 km

İzmir–Akhisar = 10,29 km

Akhisar–Gördes = 60,94 km

Gördes–Demirci = 54,22 km

Demirci–Selendi = 32,54 km

Selendi–Alaşehir = 63,74 km

Alaşehir–Kiraz = 66,69 km

Kiraz–Tire = 67,39 km

Tire–Koçarlı = 64,20 km

Koçarlı–Karpuzlu = 62,01 km

Karpuzlu–Milas = 36,24 km

Milas-Bodrum = 52,40 km