3 Ağustos 2017, Perşembe / Kars – Sarıkamış,
58 km (4. gün)
Ve tur
başlıyor. Sabah erken uyanıp hazırlandım. Yayılmış olan eşyaları toplamak, tıraş
vs sonrası 8’e doğru otelin kapısının önündeyim. Bir de ne göreyim, yola kum
boşaltılmış, geçecek yer yok. Hoppala durumları! Kürek bulur geçecek kadar bir
yer açar, Nesip Beyi uyandırır, bisikleti ve çantaları açılan yerden uçurursun
(kumlanmasını istemiyorum)...
Kars’ın
sokakları sulanıyor. Hava kapalı, serince. Saat 8, daha erken ısınması için.
Bulutlu bir gün. Tahsin Bey’in lokantasına gidiyorum, kahvaltıya. Artık yolları
ezbere bildiğimden aralardan çıkarak ulaştım. Ancak ekip gelmemiş, 9’a doğru
gelirmiş... Biraz keyfim kaçıyor, bileydim otelde, ortada kahvaltılık şeyler
duruyordu, atıştırırdım. Ne edelim, buzluktan gravyeri ve iki lavaş alıp
ayrılıyorum.
Bugün Sarıkamış.
Allahüekber Dağları’nın eteklerinden Erzurum-Kars Platosu boyunca yükseleceğim,
Kars’tan 350 metre daha yüksekte Sarıkamış. Tarif üzerine Selim yoluna
sapıyorum. Ama öncesinde köşe benzincide üstüme ince yeleği ve turuncu uyarı
yeleğini geçirdim. Hava serin, üşüdüm.
Yavaş yavaş
Kars geride kalıyor. Yol kaymak asfalt, güvenlik şeritli, sıkıntı yok. Otogar
ve sanayi ayrımını da geçince artık düz ovalar göz alabildiğine uzamaktalar (9,8
km/08.40). Ekinler biçiliyor (halen bu iş için at kullanan var), biçilmiş
olanlar tepelenmiş beklemekte. Hayvanlar otlatılıyor. Büyükbaş hepsi. Hükümet
etin gümrüğünü sıfırlayınca herhalde yerli besici iyicene yok olacaktır. Zaten
bu kararını da yandaşlarına önceden duyurmuştur, onlar da bağlantılarını kurmuş
voleyi vuracaklardır. Bir zamanlar maliye bakanı Unakıtan’ın oğlu da sıvı
yumurta meselesiyle benzer voleyi patlatmıştı. Herhalde dünyanın en keyifli işi
olsa, devletin parasıyla keyif çatmak. Son meclis başkanı Kahraman’a alınan
zırhlı araba. Efendim, eski arabası dört kere bozulmuş da ondan alınıyormuş.
Bozulan araba da Mercedes. Ondan sonra Alamanya’ya eyy Nazi diye seslenir ama arabasına tepe tepe binersin. Suyundan
da ister misin?
Hava açtı,
üzerimdekiler fazla geliyor. Durup çıkartayım (20 km/09.10). Yol kenarına,
çayırlara kuşlar konmuş. Yaklaştıkça sırayla havalanıyorlar. Düğmeye basmışsın
gibi pat pat tek tek... Çok keyifli görsel bir şölen oluyor. Görmenizi
isterdim. [e] 25,9 km/09.20/%20 harcandı.
Selim, girişinde
levha göremedim, zart dedi geldi, girmiyor dışından geçiyorum. Yol burada bozuluyor,
dalgalanıyor, yamalanıyor. Çalışma var. Dört buçuk kilometre sonra düzeliyor ve
gene duble oluyor. Hava artık açık, keyifli-rahat. Yol düz, en fazla %2 ile
yükseliyor. Sarıkamış’a doğru bugün irtifa kazanmam gerek. Kars ortalama 1750
metrelerde, Sarıkamış 2100 gibi.
Bu yol
Erzurum yolu, benim Sarıkamış için bir yerden ayrılmam, sağdan çıkmam lazım.
Evet elimde Google olmasa kaçıracağım. Yani yol çökmüş, az geçince yeniden
vermişler ama levha mevha konulmamış. Dümdüz gidersin bilmesen. 23 kilometre
kalmış Sarıkamış’a. Bir buçuk saatte rahat alırım.
Şimdi tek
şeride düştük ve yamalı yol oldu. Asfaltın da kalitesi 2. sınıfa indi. Yol
kenarında kar çubukları var. Çevre çok güzelleşti, temiz havayı kuvvetlice
içime çekiyorum. 1826 metredeyim. Yükseliyorum, %3-4 ile. Arada 6-7’yi de
görüyorum, kısa geçişlerle. Arkadan gelen çimento kamyonları, karşıdan
damperliler. Empati olsun diye el sallıyorum. Hani bu bisikletliler de ne
sevimli oluyorlar desinler diye :))
Çatak Köyü’nden
geçtim. Sarıkamış’a fazla kalmadı, 15 km
diyor levha. Yani 60 kilometreyi bulacağız bu gidişle. Çamlar başladı, yoğun
bir şekilde, solumda akan bir su, Kars Çayı, daha gücünü toplamamış, minik bir
dere olarak kıvrıla kıvrıla bana doğru geliyor. Üstte tren yolu. Geldiğim yol.
Çok güzeldi camdan çevreyi seyretmek. Şimdi bu güzelliğin içinde pedallıyorum. Gözüm
tepemde daire çizen kuşa takıldı. Kaya kartalı mı bu? Yok şahin, hayır
kerkenez ya da atmaca? Bilemedim. Çünkü hepsi de av sırasında gökyüzünde böyle
süzülüp dururlar. Umarım beni kestirmedi gözüne :)) [e] 47,5 km/10.30/%40 harcandı.
Yağbasan Köyü
burası. Karnım da acıktı. Yol kenarında gölgelik de yok, biraz yanımdakilerle
mideyi rahatlatsaydım. Aç aç geldik. Ama iyi oluyor, şişmeden pedallamak. Buralarda
genelde kahvehane olmuyor, ama gene de şu solumdaki vatandaşa sorayım... Ne hoş
insanlar, gel evde demler içeriz diye davet alıyorum.
Ohh ne ala,
sırayla aile fertleriyle tanışıyorum. Hanımı patates soyuyordu, Kağızmanlı.
Kendi (Erdal) korucu, bir ikinci korucu daha varmış ailede. En küçükleri Yusuf,
Anadolu Üniversitesi’nde Uçak Gövde Mühendisliği okuyor, 3. sınıfta. Baba, adaşım
Mustafa, 9 çocuğu var. Maşallah diyorum, iyi çalışmışsın. Gülüyor. Allah
büyütüyor diyor. Ne Allah’ı, okuttun mu bari bunları? En küçük dışında liseyi
bitiren yok. Hatta hiç okumak istemeyen bile var. Ama işleri var, evleri var diye
övünüyor baba. Mustafa Bey akepeli Kürtlerden. Muktedire hayran. Öve öve
bitiremiyor. Ben de tersini söylüyorum. Uzunca siyaset konuşuyoruz. Bu arada
karnımı doyurmak için evin hanımı bir tepsi içinde
peynir-yağ-zeytin-reçel-lavaş getiriyor. Bardaklar boşaldıkça doluyor. Siyasi
görüşleri bir yana, tatlı insanlar, beklentileri fazla değil, olaylardan
habersiz yaşıyorlar. Tam kandırılmaya müsaitler.
Bir saatten
fazla kalıyorum yanlarında. Gitmeden adresler alınıyor, ahırdaki inekleri görüyor,
tosunları da müthişti, bir de atları var, fotolar çekiliyor... İkramlarınıza,
gösterdiğiniz yakınlığa teşekkür ederim. Umarım her şey gönlünüzce olur.
Elveda. Koruculuk kolay iş değil, her zaman namlunun ucundasın.
Dört kilometre
sonra da Sarıkamış geliyor. Küçük bir yer olduğu belli, girişinden. İlçe
kazılmış, toz toprak içinde. ÖE’ye dik bir rampadan çıkılacak. Kumlu bölgelerde
teker kayıyor. Kenardan, az kalmış kilitli taştan ilerlemeye çalışıyorum.
Burada da Rus
yapıları var. Zaten nereye bakıp bir binayı beğensen Rus çıkıyor. Adamlar
giderken çok güzel şeyler bırakmışlar. Osmanlıdan beri ilişkilerimiz sürmekte. Ancak kim daha güçlü
diye bakarsak ibrenin onlardan yana olduğunu görürüz. Sınır komşuluğumuz bugün
artık olmasa da yakından tanımakta fayda var.
Rusya'nın tarihi 3. ve 8. yüzyıllar arasında Avrupa'da tanınan bir grup olarak
ortaya çıkan Doğu Slavları ile
başlamaktadır. 9. yüzyılda Varegler
tarafından kurulan ve yönetilen Orta Çağ Kiev Rus Devleti ortaya çıktı. 988
yılında Ortodoks Hristiyanlığı kabul eden devlet, Bizans ve Slav kültürlerinin
sentezine aracı olmuştur. Bu devlet dağılınca ortaya çıkan küçük devletler
Moğollar tarafından istila edilip Altın Orda Devleti'nin kolları haline
gelmiştir. Altın Orda Devleti'nden
ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Rus prenslikleri yavaş yavaş yeniden
birleşip Moskova Knezliği'ni kurmuştur. 18. yüzyıla gelindiğinde, büyük
ölçüde fetih, ilhak ve keşif yoluyla Avrupa'da Polonya'dan Kuzey Amerika'da
Alaska'ya kadar uzanan tarihin en büyük üçüncü imparatorluğu olan Rusya
İmparatorluğu haline gelmiştir.
1917 Ekim
Devrimi'nden sonra Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti, dünyanın ilk
anayasal sosyalist devleti ve II. Dünya Savaşı’nda Müttefiklerin zaferinde
belirleyici bir rol oynayan tanınmış bir süper güç olan Sovyetler Birliği’nin
en büyük ve önde gelen kurucusu olmuştur. Sovyetler döneminde
dünyanın ilk yapay uydusu ve ilk insanlı uzay uçuşu dâhil olmak üzere, 20.
yüzyılın en önemli teknolojik başarıları gerçekleştirilmiştir. Rusya Federasyonu, Sovyetlerin dağılmasının
ardından 1991'de kurulmuştur.
ÖE müthiş bir
ilkokul binasının arkasında. Daha önce yerimi ayırmıştı Hatıra Hanım. 40 lirayı
kartla ödüyorum, kahvaltı da dahilmiş. 303 nolu oda maalesef 3. katta, yani
yükle zor çıkılıyor. Bisikleti merdiven altına çekiyor, üç postada odaya
eşyaları taşıyorum. Sigara içilmiş, öff... Pencere-kapı aç, iyicene havalandır.
Duş, biraz uzanmaca, tabletten günün haberlerine bir göz atmaca. Yeni zehire onay. Bisküvi ve pastalarda
kullanılan güvenliği tartışmalı 4 GDO’lu ürüne (3 soya, 1 mısır çeşidi) izin
verildi. Aferin size!
Ve karın
doyurmak için merkeze. Yolumun üzerindeki Kazım Karabekir Camiyi, kiliseden
devşirme bina Rus tabii ki, fotoğraflayıp yürümekteyim. Gaziler Meydanı’ndaki
iki lokantadan birinde, ilkinde etyemezgillere göre bir şey yoktu, ikincisi Güleryurt
Lokantası’ında kuru+pilav+yoğurt (hepsinden az az)+çoban+2 soda=20 liraya
hallediyorum. Sahibi İbrahim Bey lise müdürü, öğretmen. Baba Kıbrıs gazisi.
Yemek sonrası uzunca konuşuyoruz. Gürcistan’a tekstil işi yapıyormuş, destan
sonrası memurlara çıkış yasaklanınca işler dönmüş. Siyasi çizgisi Reyise yakın değil.
ÖE’deki çaycı genç, beni yakındaki Katerina Köşkü’nden (Çar Nikolay Köşkü) kalanlara götürüyor. Yukarı Sarıkamış denilen mevkide. Ne güzel binaymış. Nasıl böyle kaderine terk ederler, anlamak zor. Çarlık dönemine ait Türk filmlerinin çoğu bu köşk ve çevresinde çekilirmiş. Her ne kadar Çarlık dönemine ait bir Türk filmi izlememiş olsam da, iyi bir dekor olduğu kesin. Tarihçesini okuduğumuzda 1896 tarihli köşk yekpare ağaçtan çivi kullanılmadan oluşturulmuş. Av köşkü ve ana köşk olarak iki ayrı yapıdan oluşmakta. Av köşkü değerli misafirlerin ağırlandığı yer, asıl köşk ise çeşitli zamanlarda hastane ve saray olarak kullanılmış. Isıtması, Kars evlerinde de görülen ve ‘peç’ olarak adlandırılan, şömineden çıkan sıcak havanın binanın duvarları arasında dolaştırılmasıyla yapılmakta. Eşi Katerina için kurulduğu zannedilen bu köşk Çar'ın hasta oğlu Aleksi için bir rehabilitasyon merkezi aslında.
Kars Valisi Rahmi Doğan, Anıtlar ve Müzeler
Genel Müdürlüğüne devredilen köşkün restore edildikten sonra 50 yataklı butik
otel olarak Kars İl Özel İdaresi tarafından işletmeye açılacağını söyledi. Nisan tarihli bu haber sonrası daha
bir faaliyet başlamadığı görülmekte!
Fazla kal(a)madan,
gelen telefon sonrası acilen dönmesi gerektiğinden yarıda bırakıyoruz Katerina’yı.
Merkeze yakın bir yerde inip ara sokaklarda dolaşıyorum. Her yer kazılmış,
kapatılmış, toz toprak içinde bir Sarıkamış var. Alt yapıya yıllardır
dokunulmamış, yenileniyormuş diye açıklama yapıyor konuştuğum vatandaş. Bir Türk
Kahvesi için çok dolanıyorum, sonunda bulduğum da şekerli geliyor. Tadı bir
garip. İç(e)meden ayrılıyorum kahveden.
Etimolojik
olarak Sarıkamış adının nereden geldiğine dair çeşitli rivayetler söyleniyor.
En yaygın olanlarından ilki, Türk Beylerinden biri bu toprakları bir sarık ve
biraz yiyecek karşılığında aldığından bölgenin adını Sarıkamış olarak söylüyor.
İkinci ise, bölgede bulunan bebek gölünde (kurumuş bir göl) yetişen kamışların
sarı olmasından dolayı. Üçüncü ise, Hazar Denizi ile Aral Gölü arasındaki
Sarıkamış çukuru bölgesinden bir Türk boyunun bu bölgeye yerleşmesine
dayandırıyor. Hangisini daha inandırıcı bulursunuz bilemem ancak Selçuklu
komutanı Alparslan’ın 16 Ağustos 1064’de Bizans kralı ile yaptığı savaşta
bölgeyi ele geçirdiği kesin.
Kars-Sarıkamış
Tur tarihi:
3 Ağustos 2017
Kat edilen mesafe:
58,39 km.
Ortalama
hız: 18,8 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 6 dk., dışarıda geçen süre 4 sa. 45 dk.
En yüksek sıcaklık 37 ˚C, en düşük 20 ˚C, ortalama 26,5 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 637 m, kaybı (iniş) 282 m.
En düşük irtifa 1746 m., en yüksek 2112 m.
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 6 dk., dışarıda geçen süre 4 sa. 45 dk.
En yüksek sıcaklık 37 ˚C, en düşük 20 ˚C, ortalama 26,5 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 637 m, kaybı (iniş) 282 m.
En düşük irtifa 1746 m., en yüksek 2112 m.
Garmin yol
bilgileri Kars-Sarıkamış
Relive yol
bilgileri Kars-Sarıkamış
Sarıkamış
ÖE 0474-4134047
Bugün Allahüekber
Dağları’nın eteklerinden
Erzurum-Kars Platosu boyunca yükseleceğim
|
Otogar ve
sanayi ayrımını da geçince
artık düz ovalar göz alabildiğine uzamaktalar
|
Kars
Platosu
|
İbret olsun
diye dikilmiş hurda araba
|
Yol
kenarına, çayırlara kuşlar konmuş. Yaklaştıkça sırayla havalanıyorlar |
Hava artık açık, keyifli-rahat |
Solumda
akan bir su, Kars Çayı, daha gücünü toplamamış,
minik bir dere olarak kıvrıla
kıvrıla bana doğru geliyor
|
Karnım da
acıktı. Biraz yanımdakilerle mideyi
rahatlatsaydım. Aç aç geldik
|
Mustafa Bey
ve Ailesi ile, Yağbasan Köyü
|
Tosunları
|
Mustafa Bey, Yağbasan Köyü
|
Kazım
Karabekir Camii, Sarıkamış
|
Fevzi
Çakmak İlkokulu
|
Odadan
bakış, arka bahçe
|
Kazım
Karabekir Camii içi, Sarıkamış
|
Kazım Karabekir Camii |
Güleryurt
Lokantası
|
Katerina Köşkü,
Sarıkamış
|
Her yer kazılmış, kapatılmış, toz toprak içinde bir Sarıkamış var |
Alt yapıya yıllardır dokunulmamış, yenileniyormuş |
Gaziler Meydanı
|
Kazım Karabekir Camii |
5. gün
(devamı) Sarıkamış–Horasan - 3. gün (öncesi) Kars II
[bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca
Kars-Sarıkamış = 58,39 km
Sarıkamış–Horasan = 74,05 km
Horasan–Narman = 93,09 km
Narman–Uzundere = 67,31 km
Uzundere–Yusufeli = 57,77 km
Yusufeli–İspir = 57,77 km
İspir–Baksı = 66,89 km
Baksı–Bayburt = 66,77 km
Bayburt–Köse = 62,96 km
Köse–Şiran = 55,80 km
Şiran–Alucra = 45,81 km
Alucra–Şebinkarahisar = 41,68 km
Şebinkarahisar–Suşehri = 53,26 km
Suşehri–Zara = 59,42 km
Zara–Sivas = 71,93 km
Sivas–Yıldızeli = 48,79 km
Yıldızeli–Tokat = 60,60 km
Tokat–Almus–Görümlü = 58,76 km
Görümlü–Erbaa = 101,38 km
Erbaa–Kumluca = 27,77 km
Kumluca–Amasya = 54,07 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Marmara (Çan–Toluklar)