10 Ağustos 2017,Perşembe / Baksı II (11. gün)
Nedense
gece bir ara uyandım, dört miydi ne? Sıcak mı geldi? Gerçi çok da güzel
esiyordu dışarısı. Pencereler açık yatmıştım. Neyse, sabah o nedenle tembellik
ettim. Bir haftadır yoldayım, iyi geldi bu dinlenme, ihtiyaç varmış demek ki.
Hüsamettin Bey’in
iki asistanı var, Ezgi ve Yasemin hanımlar. Gayet ilgililer. Onun dışında
mutfakta iki kişi ve temizlik gibi çevre işlerini yürüten iki kişi daha var.
Bir de kardeşi Tekin Bey. Ayriyeten nizamiyede duran hanım, aynı zamanda
dükkana da bakıyor. Ekip harıl harıl faal vaziyette.
Kahvaltı 9’da
demişlerdi. Tam saatinde gidiyorum. Dün gelen akrabalar da sofradalar.
Hüsamettin Bey de yerini almış, sohbet vaziyetleri. Haliyle bizde neden
olmuyor, onlar nasıl beceriyor gibi konuların üzerindeyiz. Kahvaltıda
bal-reçel-peynir-domates-hıyar-zeytin gibi klasik malzemelerimiz var. Ben de Kars’tan
getirdiğim gravyer peynirini ikram ediyorum. Güzel bir masa, hoş bir sohbet
sürmekte.
Kahvaltı
sonrası ilk işim müze bölümünü gezmek. Hüsamettin Koçan sergisi var “Ayağımdaki
Diken”, kasıma kadar açık.
Önce babamın abisi gitmiş, sonra başkaları
ve ardından babam izlemiş gidiş yolunu. O anlattı, atlarla günlerce süren
yolculuklarını; ben de ondan öğrendim Çetinkaya - Erzincan demiryolu
yolcularının hikayelerini. Ve bu yolculuk başladığından bu güne hiç
bitmedi. O nedenle yetmiş bir yıllık yaşamımda en çok gitmekle ilgili
anılarım oldu. Belki de bu nedenle bir çocukluk anımı; ayağıma batan, orada yer
eden, kaşınan, sonra da beni terk eden bir dikenin öyküsünü sergime başlık
olarak seçtim diyor
sanatçı.
Etkileyici işler.
Özellikle ağaç köklerinin ters edilip dikilmesi ilgimi çekti. Mekan ayrı bir
güzellikte. Tavan yüksekliği ve büyük boşluğun içinde dev boyutta işlerin
sergilenmesi. Daha sonra Depo Müzeyi geziyorum. Bu alanda günümüz sanatının
örnekleri ile birlikte; halk resmi koleksiyonu, cam altı ve işleme koleksiyonu,
yazı resimler, şifa tasları, alemler, taş baskılar, çömlekler, seramikler,
ehram ve kilim dokumalar yer almakta.
Hoş işler, mekan
da. Hele parfümlerin koklanabildiği cam fanuslar çok ilgi çekiciydi. Her şeyin
görsel olduğu bir mekanda farklı bir duyuya dokunmak, çok iyi düşünülmüş.
Köyün muhtarı,
bir grup ziyaretçiyi gezdiriyor, tur rehberi gibi her eserin önünde gerekli
açıklamaları yapmakta. Sanat tarihçisi gibi çalışıyor. Kaldığım ev, Bayburt Evi olarak adlandırılmış, 8
odadan oluşuyor. Ortadaki ortak kullanım alanı olan kapalı mekana açılıyor
odalar. Bir balkonu var, genişçe. Oradan da tüm Çoruh Vadisi ayaklarınızın
altına serili. Yüksek bir yerde konumlanmış müze. Ben de bu güzel, dingil
manzara karşısında keyfini çıkartıyorum Baksı’nın.
Öğle
yemeğinde bana menemen, yoğurtlu semiz otu ve dünkü fasulye ve türlüyü çıkartıyorlar.
Acıkmışım da. Bisiklete binerken pek öğlen yemek istemiyorum ama burada canım çekti.
Hatta yemeğin sosuna ekmek bile banıyorum.
Hüsamettin
Hoca’nın 4x4 aracı ile, Tekin Bey dahil, dağlara, 1800 metrelere çıkıyoruz. Tepede
daha etkileyici bir manzara çıkıyor karşıma. Hele bir su kaynağı var ki buz mu
buz, tadı da bal mı bal. Bir göletleri var, küçük ama yüzüyorlarmış bile içinde.
Ve geçmişte bir yapının var olduğu sanılan, çok az da olsa duvarları gibi
görünen kalıntıların bulunduğu başka bir tepeye geliyoruz. Rüzgarın serinliği
ve güneşin sıcaklığı arasından müzeye en uzak noktadan bakıyor, bazı fotoğraflar
alıyorum. Bayraklı Köyü de minaresiyle yerini belli ediyor. Uzaktaki dağların
arkasında, kuzeye doğru bakıldığında Anzer Yaylası bulunmakta. Meşhur Rize’nin
Anzer Balı’nın çıktığı yer. Bu balın üretildiği Habitat ortamında yaklaşık
500’e yakın çiçek yetişmekte. Ve bu çiçeklerden 90 kadarı endemik, yani dünyada
sadece Anzer Yaylası’nda varlar. Fiyatının da altınla yarıştığı söyleniyor.
Konuk
Evi’nin diğer mekanlarını gezdiriyor Ezgi Hanım. Daha geniş ve donanımlı olan Taş Odalar denilen bölümler ve daha az
donanımlı Genç Odalar farklılıklarına
göre fiyatlandırılmış. 125’den başlayıp 225’e kadar çıkıyor. Dükkanına giriyor,
tasarım objelerin arasından Firuzan’ın çok beğeneceğini bildiğim güzel bir
bilezik alıyorum. Boncuk işi. Çok severim bu malzemeyi. Eskiden hapishanelerde,
bu boncuklarla işler çıkarırdı mahkumlar, cüzdan, anahtarlık üzerine örerlerdi.
Bildiniz mi?
Yedi buçuk
gibi akşam yemeğine geldim. Hava düne göre biraz daha mülayim. Yani daha yumuşak,
daha serin. Hatta uzaklardaki durum acaba yağmur mu diye düşündürmüyor değil.
Ama meteoya baktım, salıya kadar güneş var. Bu akşam mantar
çorbası+makarna+salata+yoğurt+lor peynirli yaprak sarma (Bayburt’tan alınmış)+imam
bayıldı var. Masada Hüsamettin Hoca, Tekin Bey, Ezgi Hanım ve Yasemin Hanım
ileyiz. Sanat üzerine sohbet, üniversitelerin durumu, Güzel Sanatlar Fakültesi
gibi akademik konularda sürüyor. Daha sonra hocamla yalnız kalınca eşten
dosttan, bugün neler yaptıklarından, Baksı’nın durumu, geliri gideri, geleceğe
yönelik projeleri üzerinde duruyoruz. Baksı
Kültür Sanat Vakfı; sanatçıların,
gönüllülerin desteği ile... diyor hocam. Büyük bir hayal gerçek olmuş. Kutlamak,
başarısının devamını dilemekteyim. Haliyle yorucu bir iş. Tümünü sırtlamak,
kolay olmadığını biliyorum. Ve de bu işler, devletten hiçbir maddi yardım
almadan gerçekleşmiş.
“Ayağımdaki
Diken”, Hüsamettin Koçan sergisi
|
Daha geniş ve donanımlı olan 'Taş Odalar' |
Depo Müze |
Kör makas ”Aç Gözünü”, Kemal Tufan
|
Depo Müze
|
Hüsamettin
Hoca’nın 4x4 aracı ile, Tekin Bey dahil, dağlara, 1800 metrelere çıkıyoruz |
Uzaktaki
dağların arkasında, kuzeye doğru bakıldığında Anzer Yaylası bulunmakta |
Rüzgarın
serinliği ve güneşin sıcaklığı arasından müzeye en uzak noktadan bakıyor, bazı fotoğraflar alıyorum |
Bayraklı
Köyü
|
Denizaltı, Kemal Tufan
|
12. gün
(devamı) Baksı–Bayburt - 9. gün (öncesi) Yusufeli–İspir
[bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca
Kars-Sarıkamış = 58,39 km
Sarıkamış–Horasan = 74,05 km
Horasan–Narman = 93,09 km
Narman–Uzundere = 67,31 km
Uzundere–Yusufeli = 57,77 km
Yusufeli–İspir = 57,77 km
İspir–Baksı = 66,89 km
Baksı–Bayburt = 66,77 km
Bayburt–Köse = 62,96 km
Köse–Şiran = 55,80 km
Şiran–Alucra = 45,81 km
Alucra–Şebinkarahisar = 41,68 km
Şebinkarahisar–Suşehri = 53,26 km
Suşehri–Zara = 59,42 km
Zara–Sivas = 71,93 km
Sivas–Yıldızeli = 48,79 km
Yıldızeli–Tokat = 60,60 km
Tokat–Almus–Görümlü = 58,76 km
Görümlü–Erbaa = 101,38 km
Erbaa–Kumluca = 27,77 km
Kumluca–Amasya = 54,07 km
İlginizi
çekebilir [bisikletle]Türkiye: Trakya/“Fikret Albay’ın İzinden”(Saray-Lüleburgaz)