5 Ağustos 2017

[bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca (Sarıkamış–Horasan)

4 Ağustos 2017, Cuma / Sarıkamış – Horasan, 74 km (5. gün)

Gece dört buçuk kapım tıklanıyor. Önce bana mı anlayamıyorum, sonra açıyorum. Yanlış kapıya gelmiş bir müşteri neredeyse dalacak içeriye. Farkında değil!

Sabah beş buçuk gibi uyanıyorum, biraz yatakta dönerek saati altı ettim. Madem uyandın, hazırlan çık yola. Banyoya işlerimi halletmeye giriyorum. Ne göreyim; sular kesik. Hoppala da zoppala... Eee ne olacak şimdi? İniyorum resepsiyona, meğerse belediye alt yapı çalışmaları nedeniyle kesmiş suları. Yeni de değil. Sene başından beri diyorlar. Ne edeceğiz? Yarım bidon suyla odaya dönmekteyim. Şimdi anlıyorum her oda kapısının önünde duran bidonları. Girdiğimde anlam verememiştim. Bu durumda diş yıkama dışında bir şey yap(a)mayacağım. Bidondan kullanmak pek pratik olmuyor.

Kahvaltıdayım, dolaptan peynirimi de alıp geldim. Neyse açık büfe(msi) durumlar hiç olmazsa. Malum şeyler de olsa. Yan masadakilerle bir iki laflamaca. ÖE’den ayrılmam 8 yirmi. Kazılı toprak yokuştan dikkatlice inerek Erzurum yoluna pedallamaktayım. Hava daha erken, pek sıcak değil ama bugün ve sonraki günler çok sıcak olacağı söyleniyor.

Batıya doğru yolum. Bugün Horasan, 74 km diyor levha. Şöyle 14 kilometre boyunca yükseleceğim. Sonra bir iniş ama Horasan öncesi gene bir tırmanış olacak, ilkinden kısa ama daha dik. Çöplüğüne geldim Sarıkamış’ın, beş kilometre dışına kurmuşlar. Tüm pisliği ve kokusuyla sağımda. İlçeler şu çöp işini doğru dürüst bir türlü çözemediler! Sanki iller çözdü mü diyorsunuz?

Çok güzel bir coğrafya başladı. Solum sarıçam ormanı, arada incecik bir dere akmakta. Sağdan tren yolu gitmekte. Gök masmavi, fazla geleni gideni de yok yolun. %3-4’lerle çıkılıyor, arada 6-7 oluyor. Tarlalarda el traktörüyle çalışanlar, tırmıklayanlar. Otlar biçilmiş toplanmakta. Bir de tren geçse de fotoğraflasam diye bakınıyorum ama nafile. Çeşmeden su bidonlarını doldurmuş, at arabasıyla yükünü çeken köylü ile selamlaşmalar. Çok keyifli. Duruyor fotolar alıyor, eşe dosta WA ile postalıyorum.

Etrafı seyrede seyrede 2368 metre Handere Geçidi’ne geldim. Şöyle biraz durup sessizliği dinleyeyim... İki tarafım yeşil, yemyeşil çam ağaçlarıyla kaplı. Gökyüzü ise mavi, masmavi. Tek bir bulut göremiyorum. Hafif esen bir rüzgar. Gelen geçen de yok. Çekilen fotolar ve ardından müthiş bir iniş başlıyor. Çıkışın mükafatı. Yol da kaymak, bırak kendini yer çekimine. Off anam off, bu ne keyif. Handere Köyü solumda, biraz içerlek. Vın diye pas geçiyorum. Hızla kayıyor velespit, durmak istemiyor canım... derken bir çalışma alanı. Koca bir boruyu yola çapraz döşemekteler. 200 metre kum-çakıl bir kısımdan geçildi. Şimdi yol bozuldu. Daha doğrusu 2. sınıf oldu. Yer yer dalgaları-çukurları var. Ama yokuş aşağı iniyorum halen. Hava keyifli, solumda tren yolu tekrar göründü. Gözlerim hep geçen bir tren arıyor. Oyuncak gibi oluyor. Küçükken ne severdim trenle oynamayı.

[e] 32 km/10.20/%20 harcandı. On beş kilometrelik bir iniş vardı. Yol dangıl dungul olunca frenlemek zorunda kaldım. Yola yakın çokça dizili kovanlar gördüm. Herhalde çam balı olmalı... Böylece kıvrıla kıvrıla Karaurgan’a geliyorum. Nedense ismi ilgimi çekti, ne anlamı var?  Köyde kahve varmış, oh be. Hemen velespiti gölgeye çekiyor kahvede yerimi alıyorum. Selamlaşmalar, hatta uzaklardan hellolar da var. Canım soda istiyor, buz gibi, ne de iyi gider. Çaycı bey gidip bakkaldan getiriyor. Sade yerine meyvalı gelmiş. Ne edelim buna da şükür durumları :))

Yan masadakilerin merakını gidermek üzere soru cevap şeklinde açıklayıcı bilgiler veriyorum. Sodanın parasını almıyor çaycı. Misafirimizsin diyor. Ne de bonkör değil mi insanımız? Birey olarak güzeller, toplum olarak şaşırıyorlar rotalarını. Bu arada Karaurgan’ın nereden geldiğini de öğrendim. Vakt-i zamanında Ruslar bu bölgeyi işgal ettiklerinde, bizimle onlar arasındaki sınır bu köy ile sonraki Süngütaşı köyü arasından geçermiş. Yani Türkler diğer köyde, Ruslar bu köydelermiş. Sınırı da çekilen urgan belirliyormuş. Anlaşıldı? Zaten burada da hemen bir Rus yapısı göze batıyor. Üzerini zevksizce beyaza boyamış olsalar da. Mimaride fark atıyor Ruslar.

(11.00/39,2 km) Ve Karaurgan sonrası başlayan tırmanış. Coğrafyadaki çam ağaçları da yerini kırsala bırakıyor. Değişik, küçük kaya oluşumları var, peri bacaları benzeri. Bazılarının fotolarını çekiyorum. Süngütaşı köyünden de geçip tırmanmaya devam. %5-6 ortalama, 8-9 da oluyor.[e] 48 km/11.50/%40 harcandı. Hava ısınıyor, saatler de öğlene yaklaşıyor. Etrafın güzelliği baş döndürücü. Önümden uçan kuş, yanımdan koşan kertenkele. Böyle bir güzellik olur mu? Burası Zivin Çayı Havzası. Sarkamış ile Horasan ilçelerinin sınırları içinde yol alıyorum. Zivin Çayı Aras Nehri’nin bir kolu, kaynağını geride bıraktığım Handere Köyü’nün yakınındaki dağlardan almakta. Uzaklarda bir kale. Tepeye, güzel yere kurmuşlar. 

Zivin Kalesi. Kalenin ne zaman yapıldığı kesinlik kazanmamıştır. Bununla beraber, kale çevresinde Urartulara ait keramik parçalar bulunmuştur. Buna dayanarak kalenin Urartu döneminde kurulup Selçuklu ve Osmanlı döneminde de kullanıldığı sanılmaktadır. Günümüze son derece harap bir durumda gelmiş olan kalenin sur duvarları büyük ölçüde yıkılmıştır. Kaba moloz taştan yapılan kalede yer yer arazideki kayalardan da yararlanılmıştır.

93 Harbinde bu bölgede, Ruslar ve Osmanlılar arasında çok ağır savaşlar olmuş. 25-26 Haziran 1877’de Zivin Muharebesi olarak adlandırılan savaşta her iki tarafın da büyük kayıpları var. Sonuç; Ahmet Muhtar Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, Melikov komutasındaki Rus ordusunu yenmiş.

Saat 12.00, 49 kilometre geride kalmış. Tepe noktasına ulaştım herhalde. Tırmanırken ses kayıt cihazı elimden kaydı, düştü. Neyse ki halen çalışıyor :)) Ara sıra geçen arabalar, bir koca TIR, fazla trafik yok. Karnımı biraz cevizli sucukla ödüllendiriyor, fotolar alarak devam ediyorum. Çok sıcak oldu, 40,8°C diyor Garmin. Sert karşı rüzgar da var, sağ çaprazımdan esen. Ama sanki fırının kapısını açık bırakmışsın, oradan geliyor gibi, sımsıcak bir rüzgar.

Horasan’a az kaldı, 6-7 kilometre kadar. Müthiş bir güneş santralının yanından geçmekteyim. Bayağı paneller var dizili. Çok seviniyorum böyle tesisleri gördüğümde. Güneşten faydalanmak, harika bir şey.

Böyle turlarda, kendimle kaldığımda, nedense dinlediğim müzikler geliveriyor. Kafamdaki radyo Stevie Nicks’e takıldı, durmadan çalıyor. Fleetwood Mac ile olduğu zamanlardan kalan; Dreams (1977).


Fleetwood Mac, 1967'de kurulmuş etkili ve ticari olarak başarılı bir İngiliz/Amerikan rock grubudur. Grubun isim babalığını da yapmış olan Mick Fleetwood (davul) ve John McVie (bas) kuruluşundan bu yana gruptadır. Christine McVie (klavye) ise sadece iki albümde yer almamıştır.
Grup adına her ikisi de kendi içinde başarılı iki farklı dönemden bahsedilebilir. 60'ların sonlarından 70'lerin ortalarına kadar süren ilk döneminde liderliğini Peter Green'in üstlendiği Fleetwood Mac, İngiliz Blues Akımının etkisinde kalmış; 1975-1987 yılları arasında ise Mick Fleetwood, John McVie, Christine McVie, Stevie Nicks ve Lindsey Buckingham'dan oluşan bir pop-rock grubuna dönüşmüştür. Albüm ve single satışlarının 100 milyondan fazla olduğu tahmin edilmektedir. Bu sayı onları rahatlıkla en çok satan müzik sanatçıları listesine taşımaktadır.

Ve Horasan levhası önünde çekilen bir foto, meraklı iki genç bisikletçiye azıcık bilgi verme ve merkeze doğru sürüyorum. [e] 75 km/13.20/%60 harcandı. ÖE az geride, içeride kalmış. Bir se çizerek kapısına geliyorum. 25 lira nakit ödeniyor, 1 numaralı oda ayrılmış. Bisiklet çamaşırhaneye, eşyalar odaya çıkmadan salonda soda-çay ve ikram üzümler ile dinleniyor WA’dan eşle dostla yazışıyorum.

Alınan duş, 5 liraya çamaşırları yıkatmak, ayakları uzatıp kurumalarını beklemek ve 6 gibi karın doyurmak üzere merkeze yürümek. İki lokantası var bana göre, ilkinde sırf et. İkincisinde, Mevlana Kebap Salonu’nda az pilav+cacık+çoban=15 liraya bugün de idare ediyorum. Ama benim bu turda, bu bölgelerde pek şansım yok gibi. Buraları etobur.

Baksı Müze işini ÖE’den çıkmadan hallettim, Hüsamettin Koçan’a bir türlü ulaşamadım, rezervasyon telefonunu arayıp Ezgi Hanım’a geliş tarihimi bildirdim. Nitekim mesaj hocaya ulaşmış ki yemekteyken kendisi de arıyor teyit ediyor.

Yemek sonrası hazım için bir kahve arayışındayım, dolanıyorum. Fazla bir numarası yok Horasan’ın. Pek bir farkı, bir özelliği görünmüyor. Hepsi birbirine benziyor bu ilçelerin. Mimari zaten arama. Kahvede getirilen kahve dünkünün tadında, nedense şekerimsi bir tat. Böyle Türk Kahvesi hiç tatmadım. Soruyorum nedir bu, hazır Türk Kahveleri’nden mi? Yooo diyor, cezvede yaptım. Peki kahven ne, Ülker’in kahvesi mi? Yooo, Kahve Dünyası. Eveeet, şimdi anlıyorum meseleyi. Bu markaların kahveleri alışık olduğumuz tatta değil. Belki de içine başka şeyler de katıyorlar. Sevmedim!

Dolanırken yüksek sesli bir müzik, bazı anonslar beni o taraf çekiyor. Düğün öncesi eğlence varmış. Her türlü enstrümanın sesini çıkaran bir klavyeli ile türkü çığıran birisi, sandalyelerde oturan beyler. Birazdan oynamaya da başlanıyor ve kalabalıklaşıyor ortalık. Bana ısmarlanan bir çayla uzak kenardan izliyorum. Güzel bir şey eğlenmek, insanın hakkı.

Horasan, Doğuyu Batıya bağlayan eski İpek Yolu üzerinde bulunan ve MÖ 4000 yılına kadar uzanan bir geçmişe sahip olup, Büyük Roma, Asur, Urartu, Med, Pers Devletlerinin istilalarına uğramış, milattan sonraki dönemde ise, Sasani, Arap ve Bizans hakimiyetinde kalmıştır. 1071 Malazgirt Savaşıyla birlikte Selçukluların Bizans, Gürcü ve Ermeni krallıklarına karşı kesin üstünlükleri ile Doğu Anadolu’nun zaptı başlamış oldu. Bu süreçte İran Horasan’ından gelen Türk topluluklar, o zamana kadar ismi Üskühat olan yere Horasan ismini vererek yerleştiler.

Erzurum ve civarında Osmanlı hakimiyeti 1514 yılında yapılan Çaldıran Seferiyle kurulmuş ve Horasan, Erzurum Sancağı Pasinler Kazasına bağlı 16 köyden ibaret bir Osmanlı Nahiyesi olmuştur. 1877-1878 Osmanlı-Rus harbi sırasında, Ahmet Muhtar Paşa kumandasındaki ordu her ne kadar kısmi başarılar elde ettiyse de Horasan-Köprüköy-Pasinler hattı Rus işgali altına girdi ve ordu Erzurum hattına çekildi.

1917 yılında Rusya’da meydana gelen ihtilal üzerine Ruslar, işgal ettikleri yerleri Ermenilere bırakarak bölgeden çekildiler. Rusların çekilmesinden sonra Doğu illerini kurtarmak üzere harekete geçen ordumuz, Kazım Karabekir Paşa komutasında 12 Mart 1918’de Erzurum’u kurtarmıştır. Horasan’ın Ermeni zulmünden kurtuluşu ise 16 Mart 1918’dir. Horasan ilçesi, Cumhuriyet devrinde Pasinler ilçesine bağlı Zanzak (Akçataş) nahiyesinin bir köyü iken 1940 yılında nahiye merkezi şimdiki Horasan’a nakledilmiş ve 30 köy bağlanmıştır. 4 Aralık 1953’de ilçe olmuştur.










Sarıkamış-Horasan
Tur tarihi: 4 Ağustos 2017
Kat edilen mesafe: 74,05 km.
Ortalama hız: 19,6 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 46 dk., dışarıda geçen süre 5 sa. 2 dk.
En yüksek sıcaklık 43 ˚C, en düşük 22 ˚C, ortalama 31,9 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 718 m, kaybı (iniş) 1275 m.
En düşük irtifa 1542 m., en yüksek 2372 m.

Garmin yol bilgileri Sarıkamış-Horasan

Relive yol bilgileri Sarıkamış-Horasan

Horasan ÖE 0442-7113218









Sarıkamış Çöplüğü

Batıya doğru yolum    

Çok güzel bir coğrafya başladı. Solum sarıçam ormanı,
arada incecik bir dere akmakta
    




Tarlalarda el traktörüyle çalışanlar, tırmıklayanlar     


Otlar biçilmiş toplanmakta



Handere Geçidi, 2368 m

Çekilen fotolar ve ardından müthiş bir iniş başlıyor.
Çıkışın mükafatı
    


Handere Köyü

Hızla kayıyor velespit, durmak istemiyor canım    


Solumda tren yolu tekrar göründü. Gözlerim hep geçen bir tren arıyor




Farklı bir kaya oluşumu var





Karaurgan



Etrafın güzelliği baş döndürücü. Önümden uçan kuş,
yanımdan koşan kertenkele
    





Zivin Kalesi



93 Harbinde bu bölgede, Ruslar ve Osmanlılar arasında
çok ağır savaşlar olmuş
    


Burası Zivin Çayı Havzası. Sarkamış ile Horasan ilçelerinin
 sınırları içinde yol alıyorum
    


Zivin Kalesi


Çok sıcak oldu, 40,8°C    




Sert karşı rüzgar da var, sağ çaprazımdan esen    


Sanki fırının kapısını açık bırakmışsın, oradan geliyor gibi, 
sımsıcak bir rüzgar

Müthiş bir güneş santralının yanından geçmekteyim    



Horasan


İmlâ






Mevlana Kebap Salonu




















6. gün (devamı) Horasan–Narman – 4. gün (öncesi) Kars-Sarıkamış




[bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca

Kars-Sarıkamış = 58,39 km


Horasan–Narman = 93,09 km

Narman–Uzundere = 67,31 km

Uzundere–Yusufeli = 57,77 km

Yusufeli–İspir = 57,77 km

İspir–Baksı = 66,89 km

Baksı–Bayburt = 66,77 km

Bayburt–Köse = 62,96 km

Köse–Şiran = 55,80 km

Şiran–Alucra = 45,81 km



Suşehri–Zara = 59,42 km

Zara–Sivas = 71,93 km

Sivas–Yıldızeli = 48,79 km

Yıldızeli–Tokat = 60,60 km


Görümlü–Erbaa = 101,38 km

Erbaa–Kumluca = 27,77 km

Kumluca–Amasya = 54,07 km