26 Ağustos 2017, Cumartesi / Görümlü – Erbaa,
101 km (27. gün)
Bugün yolum uzun olacağından erken hareket ediyorum. Ev ahalisi
uyanmadan, 6 gibi kalkıp işlerimi hallettim. Çantalar yüklendi, kıyafetler
giyildi. Aile de, Alaattin Bey, Fadime Hanım ve Sevil Hanım da uyandılar. Güzel
bir kahvaltı yapıyoruz. Mert de saatini kurmuş, sağ olsun, kalkıyor yolcu
etmeye.
7.50, çantalar yüklenmiş, güzel insanlara veda ederek Görümlü’yü
geride bırakıyorum. Köy çıkışını biraz karıştırıp dik rampadan inmekteyim.
Almus üzerinden geri dönmemek için baraj gölünü dolaşarak, etrafını dönerek
sürecek yolum. Hava kapalı, soğuk/serin. Üzerime ince yeleği, kollarıma
kollukları geçirdim. Bir iyi yanı var bu havanın, terlemiyor, güneşte
pişmiyorsun. Baraj yolu çok keyifli. Kıvrıla kıvrıla kıyısından, inerek çıkarak
sürüyor. Ters yönde gelenler var, araçlar erkenden Almus’a gidiyorlar, belki de
Tokat’a.
İki tane kısacık toprak bölüm ve asfaltın yamulduğu kısımlar
dışında yolda sorun yok. Sahilköy geçiliyor ve devam... Amma uzunmuş bu kıyı.
Bitmiyor. Sağdan yaylalara, köylere yollar ayrılıyor. Aslında ara verip
buralara çıkacaksın. Ama nedense devam devam diyorum. Belki bir gün başka bir
kafayla bir noktayı seçip etrafında dönerek bir tur yaparım. Alaattin Bey
demişti, büyük bir köprüden geçeceksin, sonra sola sap. Sağdan Reşadiye’ye
gidilirmiş. Bu yolu da öğrendiğim iyi oldu. Bir gün pedallarım.
17 buçuk kilometre geldim, saat 8.55, burası barajın ucu, onu
dolduran Yeşilırmak’la buluştuğu nokta. Sığ kısımlara kuşlar konuşlanmış. Benim
gelmemle hepsi sırayla havalanıyorlar. Sahne çok güzel. Video çekmeye
yetişemiyorum. Gümeleönü Köyü, cami minaresi olduğuna göre Alevi değiller. Ama
ben Alevileri çok seviyorum. Sünnilerden daha evrenseller.
Köprüyü geride bıraktım ve şimdi karşı kıyıdan geri
pedallıyorum. Burada otlayan hayvanlar daha çok. Genelde büyük baş görüyorum. [e] 25 km/09.15/%20 harcandı. Bu turun
favori yolları arasına girdi burası. Tam bisikletlik derken ileride jandarma
aracını görmekteyim. Ne oldu gene diye yanaşıp soruyorum. Kaza! Araba şarampole
uçmuş. Bu gördüğüm ikinci kaza buralarda. Nasıl olur düz yolda uçar mı?
Herhalde uyudu diyor asker. Neyse ki can kaybı olmamış. Saat 9.45 olmuş. 31 kilometre
gelmişim iki saatte. Ancak yol da bu noktada bozuluyor. Toprak oluyor. İki kilometre
diyor asker. Hoppalaaa... Toz toprak içinde ilerlemeye çalışıyorum. Gelen geçen
de sanki kaçar gibi gidiyor. Rüzgarın yönüne göre sağdan/soldan devam etmekteyim.
Koca bir sürü geçiyor önümden. Koyun keçi karışık. Keçiler ne
akıllı hayvanlar, en güzel yaprakları bulup yiyorlar. Çoban selamlayarak
önümden yürümekte. O sürünün sorumluluğunda, bir dakika gözünü ayırmıyor
üstlerinden. Hayvanların çanları ne de güzel bir armoni oluşturuyor, bu
kısımda. Durup izliyorum, harika bir duygu. Bir heyecan. Bu kadar çok
keçi-koyun arasında kalmak.
Keçiler Hakkında İlginç Önemsiz Şeyler.
Keçiler çiftleşme olgunluğuna 4–18 ayda ulaşırlar. Gebelik süresi yaklaşık
olarak 150 gündür. Bir doğumda 1-3 oğlak olabilir. Keçilerin ömrü yaklaşık 15
yıldır ve yaşı dişlerinden bilinebilir. Bir keçi yaklaşık 1,5 m atlayabilir.
Sığır ve koyunlar gibi ruminat hayvanlardır, gelişmiş dört mideye ve bu sayede
uzun bir yaşama süresine sahiptirler. Bu midelerinin özelikleri sayesinde çok
miktarda besin tüketebilir. Keçiler çok titiz tüketicilerdir. Yiyeceklerini
araştırırlar ve bunların en iyilerini yerler. Keçi sütü alkali, inek sütü
asidiktir. Sütü düşük kolesterol ve yüksek kalsiyum, fosfor ve vitamin A
içerir. Susuzluğa deveden sonra en dayanıklı hayvandır ve günde 10 litre su
içebilir, çok soğuk olan Antarktika hariç her yerde üreyebilirler.
[e] 40 km/10.15/%40 harcandı. Yol düzelince keyfim yerine geliyor.
Bu bölgede çam ağaçları da var. Yapısı karşıya göre farklı. Köylerin sapakları
geçiliyor, iniliyor çıkılıyor, bolca da araç geçmekte. İstanbul plakalılar,
minibüsler, ağır vasıtalar...
Ve sol Almus, sağ Niksar denilen ayrıma geldim. Sağdan, önce
kısa bir iniyorum sonra da tırmanmaya başlıyorum. İyi bir tırmanış. %9-10 hatta
11 bile görüyorum Garmin’de. Yol da yılan gibi kıvrılıyor. Ancak bozuk satıh.
Delikler, dalgalar, yamalar... istemediğin kadar. Kendime düzgün zemin arayarak
Normal’le tırmanıyorum. 900 metreye
yükseldim. [e] 46,5 km/10.40/%60
harcandı. Araçlar sık olmasa da geçmekte. Hava kapalı halen, bir ölçüde iyi,
ancak rüzgar var karşıdan, o da hız kesiyor.
Bu şekilde yükseldim de yükseldim. Ataköy’e yaklaşınca yol gene
toprak oldu. Mıcır üzerinde teker kayıyor. Neresi düz oraya kırıyorum gidonu.
Arada pati çekiyor arka teker. Sinir mi sinir durumları! Küfürler ederek
kızgınlığımı atmaya çalışıyorum. İyi geliyor aslında. Bağır çağır, kimseler yok
zaten ortalıkta.
Ataköy’e kilit taşı döşeniyor yola. Çalışanlar var. Kısmen
döşenmiş, kısmen hazırlığı yapılmakta, alt kumu dökülmekte. Aralarından
kıvrılarak, selamlaşarak geçiyorum. Saat 11.05 ve 49,9 kilometre olmuş çıkalı. Burası
1100 metrede. Tepe noktası, arkasından iniş gelecek. Bir kilometre toprak
yoldan tırmanıldı, %12’lik kısımlar dahi vardı. Bir çay mı içsem? Kahvesi de
içerlek. Boş veriyor, devam ediyorum. Ancak öncesinde ikinci bataryayı taktım. Yol
aynı berbatlıkta. Gene çakıl kum bölümleri geçilmekte. Bir köpek musallat oluyor.
Hafif rampa, basıp kaçmak kolay değil. İnmeme neden oldu. Boynunda da iğneli
tasma. Kurda karşı. Hayvanı daha yabani gösteriyor. Çivi kendini de kanatmış.
Havlayarak etrafımda dönmekte, empati yapıyor, kuçu kuçu, hav hav, mav mav pek
fayda etmiyor. Nedcen, bekleyecen haliyle sakinleşsin. Atlayıp pedal bassan
gene koşacak, zaten onu istiyor. Kapıdaki çocuk da seyredip duruyor. Çağır şu
köpeğini diyorum. Beni dinlemez
diyor. Bağla o zaman!
Etrafa dikkat ederek pedallamaktayım. Bu köyde köpekler ortalıkta
herhalde derken, havlayarak bir tanesi daha bana doğru süratle koşturmakta. Bu
sefer pedala kuvvet uzaklaşıyorum. Zaten bölgesinin dışına çıkınca o da
duruyor. Yeter bu kadar korkuttuğum diyor herhalde.
Böğürtleni burada da toplayanlar var. Park etmiş araçlar,
ellerinde kaplarla dolananlar. Reçeli çok güzel oluyor. Sadece meyvesi değil,
yaprağı ve kökleri de faydalı bir bitki. Kalbi, gözleri, damarları koruduğu
gibi sindirim sistemini ve beyin işlevini destekler, antioksidan, kanser
karşıtı ve özellikle kadınların adet dönemlerinin düzenlemesine yardımcı olur
diyor Ayşe Hanım.
İnişteyim, ama ne iniş. Dik mi dik, yol da bozuk mu bozuk!
Freni bıraktığım an öne fırlıyor velespit. Slalom yaparak, çukurları kollayarak
iniyorum. Bazen ciddi frenlemem gerekiyor. Gacır gucur sesler gelmekte
balatalardan. Boydan boya kanal, çukur. Tak tuk vuruyor kadroya darbeler. E-bisilerin
ağırlığı fazla olduğundan, malzeme de buna göre güçlü seçilmekte. 6xxx ve 7xxx
serisi alüminyum kullanılıyor. İki serinin birbirine göre kırılganlık, bükülme,
kaynak, korozyon gibi özellik farkları var. Bu da alaşımı ve üretimiyle ortaya çıkmakta.
Bizim bisiler 6061. Jant telleri 2 mm, 32 adet. 160 kg’ya kadar taşırım diyor.
Önce 350 metre yükseldim, Ataköy’e kadar, sonra 13 kilometre
boyunca indim de indim. 1100 metreden 250 metrelere. Nihayetinde otoyola çıktım
(62,4 km/11.40). Bu yolu tersten yapmayı planlamıştım. İşte bazı sebeplerden
rotayı değiştirdim ve görüyorum ki isabet olmuş. 13 kilometrede 850 metre
yükselmek zorunda kalmak, hele de bu yolda pek kolay olmayacaktı. Destekle
bile.
Otoyol, malum kaymak asfalt, güvenlik şeridi, mülayim eğimler
şeklinde sürmekte. Niksar uzakta görünüyor. 7-8 kilometre içerde. [e] 79 km/12.25/%20 harcandı 2. bataryanın. Sağdan
Talazan Köprüsü’ne gidiliyor. 2 kilometre demiş. 23 kilometre kadar kaldı
Erbaa’ya. Hava aynen kapalı, sorun değil. Tek sıkıntı rüzgar, o da karşıdan
esiyor, hız kesiyor. Normal’le
gidiyorum bu nedenle. Şu ana kadar da mola vermedim. 340 metre rakımda bu yol
iniyor çıkıyor, Erbaa Ovası boyunca. [e]
82,5 km/12.40/%40 harcandı 2. bataryanın.
Talazan Köprüsü, Tokat ili, Niksar ilçesine
15 km mesafede, Kelkit Çayı üzerindeki bir köprü. Talazan kelime
anlamıyla sağlam, güvenilir demektir. Kitabesi günümüze ulaşamadığından yapım
tarihi kesinlik kazanamamakla birlikte, yapı üslubundan ve bazı
kaynaklardan 13. yüzyılın ilk yarısında inşa edildiği tahmin
edilmektedir. Köprü kesme ve moloz taştan yapılmış olup sivri kemerlerden
oluşan 8 açıklığı bulunmaktadır. Boyu 147 metre, eni 10 metre, yüksekliği 9
metredir.
Erbaa’ya kadar bu yolu sıkıntısız geliyorum. Bir HES baraj gölü
kenarından geçtim. 100 kilometreyi molasız, ortalama 18 km/sa hızla 5 buçuk
saatte almışım. Hafif kaidemde sızlamalar başladı. Şehir merkezine girmeden
benzincide soda molası. Oturmuşken bazı telefonlar, kuruyemişle biraz açlığı
bastırmaca.
Erbaa, yerleşim yeri olarak çok eski tarihe sahiptir.
Çevrede yapılan kazılardan, kalıntılardan ve tarihi bilgilerden Kelkit Havzası
ve yöresinin Hititlerin yerleşim alanı olduğu tespit edilmiştir. Hititler ve
Frigler Kelkit havzası boyunca MÖ 2000-600 yıllarında irili ufaklı birçok
yerleşim alanı kurmuşlardır.
Blogspot sınırlı alan tanıdığından
günün gezi notları bölünmek zorunda
kalınmıştır. Devamı var.
Görümlü-Erbaa
Tur tarihi:
26 Ağustos 2017
Kat edilen
mesafe: 101,38 km.
Ortalama
hız: 18,1 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 5 sa. 35 dk., dışarıda geçen süre 6 sa. 16 dk.
En yüksek sıcaklık 25˚C, en düşük 17 ˚C, ortalama 20,8 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1404 m, kaybı (iniş) 2135 m.
En düşük irtifa 216 m., en yüksek 1195 m.
Bisiklete biniş süresi 5 sa. 35 dk., dışarıda geçen süre 6 sa. 16 dk.
En yüksek sıcaklık 25˚C, en düşük 17 ˚C, ortalama 20,8 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1404 m, kaybı (iniş) 2135 m.
En düşük irtifa 216 m., en yüksek 1195 m.
Garmin yol
bilgileri Görümlü-Erbaa
Relive yol
bilgileri Görümlü-Erbaa
Erbaa ÖE 0356-7151711
Mert,
Fadime Hanım, Sevil Hanım,
Alaattin Bey ile vedalaşıyorum. Görümlü
|
Hava kapalı, serin
|
Almus
üzerinden geri dönmemek için baraj gölünü dolaşarak, etrafını dönerek sürecek yolum |
Baraj yolu çok keyifli. Kıvrıla kıvrıla kıyısından,
inerek
çıkarak sürüyor
|
Sığ
kısımlara kuşlar konuşlanmış. Benim gelmemle hepsi sırayla havalanıyorlar |
İki
tane kısacık toprak bölüm ve asfaltın yamulduğu kısımlar dışında yolda sorun yok |
Gümeleönü Köyü |
17,5 km geldim, burası barajın ucu, onu dolduran Yeşilırmak’la buluştuğu nokta |
Koca bir sürü geçiyor önümden... |
... koyun keçi karışık |
Köprüyü geride bıraktım ve şimdi karşı kıyıdan geri pedallıyorum |
Önce kısa bir iniyorum sonra da tırmanmaya başlıyorum
|
İnişteyim, ama ne iniş. Dik mi dik, yol da bozuk mu bozuk! |
Ciddi
frenlemem gerekiyor. Gacır gucur sesler gelmekte balatalardan. Boydan boya kanal, çukur. Tak tuk vuruyor kadroya darbeler |
Otoyol, malum kaymak asfalt, güvenlik şeridi,
mülayim eğimler
şeklinde sürmekte
|
Sürücüleri
korkutmak için dikilmiş polis araba maketleri
|
Karın
doyurulacak, ihtiyaç giderilecek istasyon
|
Bir HES baraj gölü kenarından geçiyorum |
Hava kapalı, sorun değil. Tek sıkıntı rüzgar,
o da karşıdan
esiyor, hız kesiyor
|
Blogspot sınırlı alan tanıdığından
günün gezi notları bölünmek zorunda kalınmıştır. Devamı için lütfen tıklayın.