23 Ağustos 2017

[bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca (Tokat II) -B-



22 Ağustos 2017, Salı / Tokat-II (23. gün) -B-

Blogspot sınırlı alan tanıdığından günün gezi notları bölünmek zorunda kalınmıştır. Öncesi için lütfen tıklayın.

Plevne Müzesi ve Atatürk Evi’ni de görmek istiyorum. Gölgelerin içinden yürümekteyim. Hafif bir yokuş çıkılıyor, en uzaktaki nokta. Sağımda “Behzat Hanımeli Kültür ve Sanat Merkezi” diye bir mekan, bir etkinlik görülüyor. Kapısı açık, içeride insanlar kalabalık, meraktan giriyorum, ne yapılıyor? Hooop, buraya erkekler giremez uyarısıyla daha iki adım atar atmaz durduruldum. Üç hanım bana nedenini anlatmaya çalışıyor. Niye korkuyorsunuz erkeklerden diyen soruyorum. Yok saçı açık olurmuş da, rahatsızlık duyarmış gibisinden sebepler sıralıyor ama hiç biri beni ikna etmeye yetmiyor. Kadınla erkeği bu kadar birbirinden uzaklaştıran bir zihniyet! Müdire hanım da benzeri şeyleri sayıyor. Ben de yükleniyorum. Nedir burada yapılan, gizli işler mi var, niye erkek istenmiyor, çıplak mı dolaşıyorlar... Ne o bana ne ben ona bir şey anlatabiliyoruz. Zaten bugün ÖE’de gazete salonunda Cumhuriyet’i görmemek beni rahatsız etti. Efendim, anket yapılmış, Cumhuriyet ekseriyeti tutturamamış. Hadi canım, hiç inandırıcı değil. Ankara’dan talimat gelmiştir.

Plevne Müzesi, Gazi Osman Paşa’ya adanmış. Mumya heykeli, fotoğrafları, madalyaları ve Plevne Savaşı’nın maketi, oyuncak askerlerle canlandırılması, Osmanlı ve Rus askerlerinin üniformaları, dönemin mekteplerinde okutulan kitaplar… Hanım kız bana güzelce bilgi veriyor, ben de sorularımla kafasını karıştırmaya çalışıyorum. Konak 1900 yılında inşa edilmiş, İl Özel İdaresi tarafından satın alınıp müzeye dönüştürülmüş. 2015’de ziyarete açmışlar, Gazi Osman Paşa'nın ölümünün 115'nci yılında. Tokat'ta 1832 yılında doğan Gazi Osman Paşa, Askeri Rüştiye, Askeri İdadi ve Mektebi Harbiye okullarını bitirerek Osmanlı Devleti'nde çeşitli görevlerde bulundu. Paşa, 1877'deki Osmanlı-Rus Savaşı'nda büyük başarı gösterdi ve mareşalliğe yükseltildi. Sırp Ordusu karşısında alınan yenilgiden sonra Ruslar tekrar Osmanlı'ya savaş ilan edince Vidin ve Rahova'yı savunmakla görevlendirilen Osman Paşa, bunun üzerine Tuna'ya ilerleyerek Plevne'yi ele geçirdi. Osman Paşa, Rus ve Romanyalı askerlerden oluşan büyük ordunun Plevne'yi kuşatması karşısında yaklaşık 5 ay süren ve dünya çapında askerlik uzmanlarını şaşırtan büyük bir savunma yaptı fakat savaşırken yaralandı ve esir düştü. Rus Çarı 2'nci Aleksandr, bu büyük Türk askerine saygı gösterip kılıcını almadı. İstanbul'a dönünce de Sultan 2'nci Abdülhamid, Osman Paşa'ya "gazi" unvanını verip kılıç hediye etti. 2'nci Abdülhamid döneminde siyasi görevlerde de bulunan Paşa, 5 Nisan 1900'de vefat etti ve vasiyeti üzerine cenazesi Fatih Sultan Mehmed'in türbesinin yanına defnedildi.

Yanda Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi var. Atatürk’ün Tokat’ta kaldığı, misafir olduğu ev. Odası, yatağı muhafaza edilmiş. Güvenlik memuru ile dertleşiyoruz, anlayamadı bu millet Atatürk’ü diyor. Özel yaşamıyla ilgileneceklerine yaptıklarını okumaya çalışsalar.

Mustafa Kemal Atatürk, Milli Mücadele yıllarında ve Cumhuriyet Döneminde altı kez Tokat’ı ziyaret etmiş, ziyaretlerinden üç tanesinde Mustafa Vasfi Süsoy’a ait bu evde konaklamıştır. Mustafa Vasfi Süsoy (1876-1934); Atatürk’ün Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı sırasında Kurmay Subaylığı’nı yapmış bir asker, Bandırma Vapuru’nda yanında bulunan silah arkadaşı ve Cumhuriyetle birlikte dört dönem Tokat Milletvekilliği yapmıştır. Atatürk’ün Tokat’ı ilk ziyareti 26 Haziran 1919’da, Milli Mücadele yıllarında olmuştur. Silah arkadaşı Mustafa Vasfi Süsoy’a ait bu evde bir gece kalmıştır. İkinci ziyaretleri 25 Eylül 1924’de, Latife Hanımla birlikte olmuştur. Atatürk ve Latife Hanım bu evde iki gece konaklamışlardır. Atatürk’ün Tokat’ı bir diğer ziyareti olan 19 Eylül 1928’de, Tokat Hükümet Konağı Vilayet Meclis-i Umumi Salonunda memurlara ve halka yeni alfabe dersi verip, öğle yemeğini Mustafa Vasfi Süsoy’a ait bu evde yedikten sonra Sivas’a hareket etmiştir.

Dönüşte İstanbul’a yollamak üzere bakliyat cinsi şeyler aldım. Kollarım koptu ama taşımaktan. Önce ÖE’ye uğra, broşürleri al sonra gene geri PTT’ye yürü, kargoya ver. Küçük kutu olmadığından XL kutuya koydular. Ölçü+kg’a göre ücretlendirdiklerinden, kargo içindekilerin fiyatını geçiyor.

ÖE’nin yanındaki Ballıca Restoran’da karpuz yiyorum (7-). Soğuk ve sulu iyi geliyor. Hiç bu kadar karpuz istediğimi hatırlamıyorum. Tokat’ın dar, eski sokaklarında gezinirken karşıma hep rengarenk yazmalar çıktı. 600 yıllık bir geçmişi olduğu söylendi, Tokat’ın simgesi. Hatta Evliya Çelebi bu yazmaları şöyle övmüş: “Beyaz, pembe bezi Diyar-ı Lahor’da yapılmaz. Güya altın gibi mücelladır. Kalemkar basma yüzü münakkaş perdeleri gayet memduh olur.”

Tokat'a ait olan yazma genelde tülbent türündendir. Tokat merkezde kâğıt içi denilen yazma türüne kadınlar oya çekerler. Yörede kandilli adı verilen bir yazma çeşidi daha vardır. Tokat'ta her ilçenin kendine özgü deseni vardır. Bu desenler, ahşap kalıplar vasıtası ile oyularak elde edilir. Kalıbı hazırlayan kalıp ustası, istenilen deseni/motifi oyarak el emeği ile yapmaktadır. Yazma üretmede ana çalışma kara kalemdir. Daha sonra kara kalem çalışması, renkli baskı yapılarak, renklendirilir. Buna elvan baskı denir.

Biraz ÖE’de dinlenip duş alıp tekrar piyasaya dahil oluyorum. Saatler 6’yı göstermekte. Burası gündüzleri çok sıcak oluyor, ama inanılmaz. Güneş batınca bir esinti başlıyor ve serinliyor hava. Hatta soğuyor.

AVM’nin olduğu bölgeye de bir göz atayım. Burası bildiğimiz, İstanbul’da karşılaştığımız manzarada. Benzer markalar veya o tarzda bistro, kafe, fast food dükkanları, Migros... Yiyecek bir şey bulamıyorum hiç birinde ve geri dönmekteyim. Ancak şekerim düştü herhalde, başım dönüyor. Ayaklarımda derman kalmadı. Hayalet gibi hissediyorum kendimi. Umarım başarırım, bazen böyle oluyor.

Ballıca Restoranda elma dilim patates+menemen+ayran siparişimi beklemekteyim. Yan masaya gelen Tokat Kebabı yanında verilen közlenmiş patlıcan dikkatimi çekiyor (fosul diyorlar buna). Acaba sadece patlıcan isteyebilir miyim? Tamam diyor garson ve uzunca bir aradan sonra geliyor. Demez mi, kebabın yağından da üzerine döktüm abi. Neeee, yapmasaydın keşke! Yiyemiyorum. Koku midemi kaldırıyor. Bulaşmamış kısmından tadıyorum ama mümkün değil. Bu koku burnuma geldikçe içim kalkıyor. Aslında isabet de oldu. Her işte bir hayır vardır derler ya. Patates ve menemen fazla geldi bile. Şiştim davul gibi, ağrılar girdi karnıma. Bu kadar büyük porsiyon olacağını bileseydim birini istemezdim.

Sodayla çözüm arayışındayım. Önce şişir sonra geğir. Biraz da yürü, yerleştir. Sokaklar kalabalık, hava da lokum oldu. Püfür püfür esmekte. Nasıl iyi geliyor. Odaya çıkmadan ÖE’den bir sade (2-), on adım yandaki Ballıca Restoran’da 5 lira. Ayaküstü 3 lira kazandım :))



Plevne Müzesi



Gazi Osman Paşa


Atatürk’ün Kahve İçtiği Oda




Atatürk’ün Yatak Odası



Atatürk’ün Yemek Yediği Masa


Üstün Hizmet Madalyası


Mutfak


Abdesthane


Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi




Halef Sultan Vakıf Kültür Merkezi




Yeni Tokat






Ballıca Restoran



Burgaç Hatun Türbesi. İlhanlı 14.yy

Tokat Belediyesi    


Tokat by Night



















24. gün (devamı) Tokat–Almus–Görümlü - 21. gün (öncesi) Sivas–Yıldızeli




[bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca

Kars-Sarıkamış = 58,39 km


Horasan–Narman = 93,09 km

Narman–Uzundere = 67,31 km

Uzundere–Yusufeli = 57,77 km

Yusufeli–İspir = 57,77 km

İspir–Baksı = 66,89 km

Baksı–Bayburt = 66,77 km

Bayburt–Köse = 62,96 km

Köse–Şiran = 55,80 km

Şiran–Alucra = 45,81 km



Suşehri–Zara = 59,42 km

Zara–Sivas = 71,93 km

Sivas–Yıldızeli = 48,79 km

Yıldızeli–Tokat = 60,60 km


Görümlü–Erbaa = 101,38 km

Erbaa–Kumluca = 27,77 km


Kumluca–Amasya = 54,07 km