17 Ağustos 2019, Cumartesi / Tatvan II (13. gün)
Bugün Tatvan’daki ikinci günüm olacak. O nedenle acele etmiyorum. Taksi de 9’da gelip alacak. Dün söylemedim mi? Nemrut Krater Gölüne çıkacağım. Tatvan’a gelişimin baş nedeni. Hep duyarım bu gölün güzelliğini. Merak içindeyim. Bu arada Tatvan isminin nereden geldiğini biliyor musunuz?
Evliya Çelebi, Rahova (Rahva) Ovasından doğuya doğru üç saat yürüdükten sonra Taht-ı Van kalesine ulaşıldığını ve buraya yöre halkının Tatvan adını verdiklerini kaydetmektedir. Burası Van denizi kenarında olup, Van Paşası’nın Hassıdır, Subaşılıkla idare edilmektedir. Evliya Çelebi’ye göre Kanuni döneminde Zal Paşa burada küçük bir kale yaptırmıştır. Tatvan kalesi daha sonra İran Şahı Tahmasb döneminde, İran orduları tarafından Ahlat ve Adilcevaz kaleleri istila edildiğinde, Tatvan’dan gemiler ile Van’a yardım gitmesini engellemek amacıyla tahrip edilmiştir.
Kahvaltıya 8’de iniyorum. Açık büfe, peynir çeşitleri bol, zeytin var, turşu çeşitleri ve yeşillik (nane, maydanoz, reyhani, roka), helva, yumurta, kavun, karpuz... Kendime güzel bir tabak hazırlayıp uçtaki masaya yerleşiyorum. Bu arada başı bağlı kadınlardan oluşan bir otel müşteri grubu da iniyor. Bebeleri de var. Bir de yaşlı bey. Merakla onları inceliyorum. Yemeleri, içmeleri, tabakları...
Saat 9’da beni alacak taksi geliyor ve Hidayet Bey ile yola çıkıyoruz. Şehir çıkışından Bitlis yönüne dönüp, fazla gitmeden sağdan, Nemrut Krater Gölü diye yol gösterilmiş, sapıyoruz. Düzgün bir asfalt yoldan başladık tırmanmaya. Dağ tamamen kıraç. Tek bir yeşillik yok üstünde. Hidayet Bey konuşkan, anlatıyor; dağın ilçeye dönük kısmında Nemrut Kayak Merkezi Tesisleri bulunuyormuş. Ayrıca her yıl Kar Festivali de düzenlendiğini öğreniyorum. Şoförle konuşa konuşa, müziğini dinleyerek yolumuza devam ederken, yürümekte olan, bize el eden bir vatandaşı da yolda bırakmayıp arabaya alıyoruz. Yukarıdaki otelin güvenlik görevlisi. Adı Aydın olan beyden otelin işlerinin iyi olmadığını, kar makinesi olmadığından pistlerin durumunun kaymaya elverişsiz olduğunu, işletmecinin personeline gelip gitmesi için araç bile veremediğini... duymak üzücü oluyor. Tesis öyle yatıyor. Teleferik beklemede. Bu kadar yatırım değerlen(e)miyor.
Otel sonrası yolun durumu değişti. Toprak bir kısa bölüm sonrası kilitli taş geliyor. Kıvrılarak çıkan yol nihayetinde geldiği tepe noktasından göl görünüyor. İki göl var. Biri büyük, suyu soğukmuş, diğeri küçük, bunun suyu ılıkmış.
Nemrut Volkanı
Alanın Tanımı: Nemrut Volkanı akarsular yönünden fakirdir. Derin ve “U” biçiminde olan vadiler yazın kurur. Nemrut Volkanı kalderasının (üst kesimde yer alan geniş krater) içinde üç ayrı püskürme merkezi vardır. Eliptik koni biçimindeki kalderanın doğu-batı yönündeki büyük ekseni 8,2 km, kuzey-güney yönündeki küçük ekseni ise 7 km’dir. Kalderanın ortasında yer alan Nemrut Gölü, yağmur suları ve kaynaklarla beslendiği için suyu tatlıdır fakat içinde balık bulunmamaktadır. Kalderanın içinde dört ayrı göl daha vardır. Bunların en büyüklerinden Ilık Göl, Nemrut Gölü’nden ayrıdır. Ilık Göl’ün çevresinde mevsimlere göre yer değiştiren sıcak su kaynakları bulunur. Çıkan su karbonatlı ve sıcaklığı 55 °C’dir. Volkanın yamaçları dış püskürük kayaçlarla örtülmüştür ve çoğunluğunu andezit, bazalt lavları ve bunların tüfleri teşkil eder.
Habitatlar: Volkanik kayaçlar üzerinde uzanan dağ bozkırları alandaki hakim bitki örtüsüdür. Kalderanın iç yamaçları Tersiyer kalıntısı ve Avrupa-Sibirya florası elemanı huş (Betula pendula) orman topluluğuyla kaplıdır. Dağ bozkırları içinde yer yer saplı meşe (Quercus robur ssp. pedunciflora) ve titrek kavak (Populus tremula) topluluklarına rastlanır.
Alanın bir kısmında tarım alanları açılmıştır. Alanda iki kalıcı göl (Nemrut ve Ilık) ve yazın kuruyan üç geçici sulakalan bulunmaktadır.
Türler: Nemrut Volkanı yamaçlarında ve kalderasının içinde bugüne kadar tespit edilebilmiş 500 civarında bitki türü bulunmaktadır. Alanda bozkır bitki örtüsüne özgü nadir bitkiler bulunur. Bunların beşi ÖDA kriterlerini sağlamaktadır ve üçünün nesli dünya ölçeğinde tehlike altındadır.
Nemrut Gölü, buzul çağı kalıntısı huş topluluklarına benzer biyocoğrafik özellik taşıdığı tahmin edilen izole bir kadife ördek (Melanitta fusca) popülasyonunun üreme alanıdır. Nemrut Volkanı küçük alameceğin (Rhodopechys githaginea) Türkiye’de ürediği az sayıda alandan biridir.
ÖDA, aynı zamanda nesli tehlike altındaki altı kelebek türü için önem taşır. Alanda önemli bir popülasyonu bulunan beşparmakotu zıpzıpı (Pyrgus cirsii) nesli dünya ölçeğinde tehlike altındadır.
Alan Kullanımı: Nemrut yanardağı, birçok yerleşim alanıyla çevrilidir. Dağın güney ve güneybatı yamaçlarında buğday, arpa ve çavdar tarımı yapılır. Tarım arazisi dışında kalan geniş alanlar otlak olarak kullanılır. Çevredeki on köyün hayvanları ve Siirt, Diyarbakır civarından gelen göçerlerin sürüleri ilkbaharda bu alanda otlar.
Tehditler: Aşırı otlatma nedeniyle alandaki doğal bitki örtüsü tahrip olmuştur. Meşe ağaçlarının yasadışı kesilmesi ve kalıntı durumunda olan huş ağaçlarının tahribi devam etmektedir. Yol açma ve doğal bitki örtüsünün tahribi sonucunda erozyon riski artmıştır.
Yapılması planlanan dağ otelinin atık sularının göllere karışması olası tehlikelerden biridir. Nemrut ve Tatvan arasında kurulması düşünülen teleferik hattı ve kayak merkezi kontrol altında tutulmazsa zaman içinde doğal alanların tahribine neden olabilir. Ilık Göl, kenarındaki sıcak termal suları nedeniyle sağlık turizmine açılmak istenmektedir. Bu girişimin planlı ve denetimli yapılmaması durumunda ciddi bir tahrip söz konusu olabilir.
İsmini MÖ 2100 yılında yaşamış Babil Kralı Nemrut'tan almış olan, dünyanın ikinci, Türkiye'nin ise en büyük krater gölü özelliğine sahip Nemrut Krater Gölü, Van Gölü’nden 600 metre, deniz seviyesinden ise 2247 metre yüksekte... Doyumsuz bir manzara karşısındayım. Hilal şeklinde duran göl pırıl pırıl parlamakta. Bu doğa harikası, tüm dünyayı fethetme amacıyla Doğu’ya yaptığı sefer sırasında Büyük İskender’in keşfettiğine inanıldığından, “Büyük İskender’in Cenneti” adıyla da biliniyor.
Avrupalı Seçkin Destinasyonlar Projesi (EDEN) kapsamında "Mükemmeliyet Ödülü" aldığını bilir misiniz? ... Artık biliyorsunuz J Yavaş yavaş göle doğru inerken kıyısında kurulu çadırlar ve araçlar göze çarpıyor. Gelenler-kalanlar var demek ki. Sağdan Ahlat’a giden bir de yol, toprak olarak görünüyor. Bu yol Urartu Kültür Rotası içinde. Van Gölü Havzası ‘Bisiklet Turizmi’ açısından (ve de yürüyüş) yeni bir destinasyon oldu. Bu konuda geçtiğimiz yıllarda DAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ve Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (DAKA) tarafından Urartu Kültür Koridoru Projesi Çalıştayı düzenlendi. Ardından da keyifli bir tanıtım videosu hazırlandı.
Konuya ilişkin daha ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz: Urartu Kültür Rotası
Yol boyunca foto/video çekmekteyim. Bazen inerek, bazen pencereden elimi uzatarak. Ve büyük gölün kıyısına ulaştık. Ama daha erken gelmek gerekirmiş. Vatandaşlarımız çoktan gelmiş kumanyalarını çıkartmaktalar. Kıyıya iniyor ama uzun kalmayıp ayrılıyoruz. Dolananlar, oradan oraya koşup selfie çekenler, yer kapmaya çalışanlar...
Nemrut Gölüne 1986 yılında bırakılan az miktarda Aynalı Sazan familyasının kısa süre içerisinde çoğalmasıyla çevre halkının geçimini balıkla sağlamasına ciddi anlamda etki ettiği söyleniyor. Ne var ki pikniğe gelenler, kamp yapanlar olmalı, çevreyi fena kirletmişler. Çöpler yığılı vaziyette duruyor. İçler acısı bir durum ve manzara. Doğa harikası böyle bir yer başı boş bırakılmış. Buranın Milli Park ilan edilip girişinin paralı olması gerek. Toplanan para da çevre bakımına harcanmalı. Pis bir milletiz, kıymet bilmiyoruz. Cehalet sarmış hepsini. Terbiye edememişiz L
Dönüşte Buhar denilen yerden sıcak havanın çıktığı bir büyükçe deliğe götürüyor beni Hidayet Bey. Biz tırmanırken, dönen üç vatandaş buharın çıkmadığını söylüyorlar ve bizi de tereddütte sokuyorlar. Gitsek mi dönsek mi? Ama iyi ki gitmişiz çünkü buhar çıkıyor, elini çukura doğru uzattığında sıcak havayı hissediyorsun. Bu buharlar magmatik olmayıp, buradan geçen yeraltı sularının ısınarak yeryüzüne çıkması sonucu oluşmuşlar. Buharların astım, bronşit, romatizma ve böbrek hastalıklarına iyi geldiğini belirtiyor Hidayet Bey. Burada farklı bölgelere ait bitkilerin bir arada yaşamaya devam etmesi, göl seviyelerinin hemen hemen sabit kalması, yağış ve buharlaşma dengesinin kurulmuş olması, buranın bir mikro klimaya sahip olduğunu göstermekte.
Artık gelenler çoğalıyor. Hafta sonu hurra durumları. Çıktığımız yolu iniyoruz. Yokuşun üstünde arabasını kaldıramayan acemi sürücüye Hidayet Bey yardımcı oluyor. 2 ile kalmaya çalışınca araba geriye kaymaktaydı.
Hidayet Bey beni aldığı yere bırakıyor, otele. 120 lirayı verirken kibarca “yoksa, benden olsun” diyerek güzel bir davranış sergiliyor. Acaba kabul etseydim ne olurdu? J İranlılarla ilgili Doğubayazıt’ta dinlediğim hikaye aklıma geldi. Orada da almayayım gibi konuşup alırlarmış. Yani hep istememek şeklinde davranıp alma durumları. İlginç bir tavır J
Odada biraz uzanıyor, internette geziniyor, sonra yarın Van için bilet almak ve karın doyurmak üzere çıkıyorum. Otobüs şirketi 9’a çeyrek kala gel diyor, bilet satmıyor. Yemeğe geçmeden kunduracıda sandaletin tabanı yapıştırtılıyor, oradaki işsiz Tatvanlının derdini öğreniyor, Vodafone bayiden bana gelen mesajın ne anlama geldiğini soruyor ve dünkü menemencinin yanındakine, Eyvan Pide-Lahmacun-Melemen Salonu’na bu sefer yerleşip, çift yumurtalı bir menemeni, taze pide ve yanına getirdikleri çoban salata ile götürüyorum (amma iş yapmışım!). Salata erken hazırlandığından bekledikçe diriliğini kaybediyor, bu da benim pek hoşuma gitmiyor. Ayran ikramları, menemene 12 lira ödüyorum.
Bitmedi, devam... Dolanırken rastladığım minibüs durağındaki şoföre güzergahını soruyor, gidip geleceğini öğrenince öne atlıyor, sokak aralarından, kazılı bölgelerden geçiyor, minibüsçü Davut Bey “misafirsin para almam” diyor. Israrıma rağmen. Ben de onu dönüşte BHU’da donduramaya davet ediyorum (24-). İyi yapmışım değil mi?
Sahilde yürümekteyim. Çayhaneler her daim dolu buralarda. Hava bu gece serin. Kalabalık var, çoluk çocuk, bisikletli-patenli-rollerli bebeler dolanmakta. Çarşaflısı/çarçafsızı gezinti halinde. Bu kordon iyi olmuş. İnsanlara nefes alabilecekleri bir yer. Ne zamandır var merak ettim. 2014 tarihli haberde bu sahil düzenlenmesinin yapılacağı yazılı. Yani 3 senelik bir iş gibi gözüküyor. Yaklaşık 10 kilometre imiş.
ÖE’yi de görüyorum bu yürüyüşte. Bu kordonun önünde, az içerlek. Oldukça uzun yürüyor, Şok’dan alınan kakaolu süt ile otele dönmekteyim.
Anmadan geçemeyeceğim: Takvimler 17 Ağustos 1999'u gösterdiğinde ülkemiz açısından oldukça ağır ve yaralarla dolu bir deprem tecrübesini edinmek zorunda kaldık. Marmara Depremi olarak da adlandırılan 17 Ağustos Depremi'nin üzerinden tam olarak 20 yıl geçti. Ölenlerin, yaralananların, sakat kalanların, yıkılan, hasar gören yapıların sayısını söylemeyeceğim. Esas önemli olan, bu depremden ne kadar ders aldık, ne kadarını düzelttik, neler yapabildik? ... İstanbul’daki 496 toplama alanının dörtte üçü imara açılmış. Hepsine rezidanslar, AVM'ler yapılmış. Bugün sayısı 77’ye düşmüş (!) İşte bize yakışır bir davranış, değil mi? Aksi olsaydı şaşardım zaten. Rant, başka düşüncesi olmayan bir yönetim L
Düzgün bir asfalt yoldan başladık tırmanmaya. Dağ tamamen kıraç. Tek bir yeşillik yok üstünde |
Otel sonrası yolun durumu değişti. Toprak bir
kısa bölüm sonrası kilitli taş geliyor
|
Kıvrılarak çıkan yol nihayetinde geldiği
tepe noktasından göl görünüyor
|
2 göl var. Biri büyük, suyu soğukmuş, diğeri
küçük, bunun suyu ılıkmış
|
Doyumsuz bir manzara karşısındayım
|
Hilal şeklinde duran göl pırıl pırıl parlamakta. Bir doğa harikası
|
Dönüşte Buhar denilen yerden sıcak havanın çıktığı bir büyükçe deliğe gidiyoruz |
Hidayet Bey ile
|
Yol boyunca foto/video çekmekteyim. Bazen inerek, bazen pencereden elimi uzatarak |
Kayakçıların teleferiği
|
Eyvan Pide-Lahmacun-Melemen Salonu
|
Sahilde yürümekteyim. Çayhaneler her daim dolu buralarda
|
Hava bu gece serin
|
Kalabalık var, çoluk çocuk, bisikletli-patenli-rollerli
bebeler dolanmakta. Çarşaflısı/çarçafsızı gezinti halinde
|
[bisikletle]Türkiye: Urartuların İzinde
Kars-Kağızman = 49,25 km
Kağızman-Tuzluca = 60,63 km
Tuzluca-Iğdır = 48,61 km
Iğdır-Doğubayazıt = 57,78 km
Doğubayazıt-Çaldıran = 68,27 km
Çaldıran-Erciş = 72,05 km
Erciş-Adilcevaz = 70,31 km
Adilcevaz-Tatvan = 72,24 km
Tatvan-Hizan = 47,21 km
Hizan-Bahçesaray = 69,69 km
Bahçesaray-Çatak = 63,21 km
Çatak-Pervari = 73,58 km
Pervari-Şirvan = 71,65 km
Şirvan-Siirt = 27,49 km
Siirt-Baykan = 47,77 km
Baykan-Bitlis = 57,27 km
Bitlis-Muş = 76,67 km
Muş-Kulp = 95,50 km
Kulp-Silvan = 87,91 km
Silvan-Bismil = 60,58 km
Bismil-Batman = 53,42 km
Batman-Kurtalan = 60,31 km
İlginizi çekebilir [bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde (Pınarbaşı–Sarız)